2269. ed-Deraverdi
Adı, Abdülaziz b. Muhammed b. Ubeyd b. Ebu Ubeyddir. Künyesi Ebu Muhammeddir. Kudaa kabilesinden Kelb b. Veberenin kardeşi el-Berk b. Veberenin mevlasıdır. Aslı Horasanın Deraverd köyündendir. Fakat o Medinede doğdu ve orada büyüdü. Medinede ilim ve hadis öğrendi. 187 senesinde vefat edinceye kadar burada yaşamaya devam etti. Çok hadis rivayet eden, fakat çok hata yapan bir ravi idi.
2270. Abdülaziz b. Ebu Hazim
Ebu Hazimin adı, Seleme b. Dinardır. Beni el-Eşcaın mevlasıdır. Abdülazizin künyesi Ebu Temmamdır. 107 senesinde doğdu, 184 senesinde Mescid-i Nebide Cuma günü aniden vefat etti. Evi satıldı. Orada 4.000 dinar bulundu. Defnedildi. Çok hadis rivayet eden bir ravidir. Ancak rivayet ettiği hadisler ed-Deraverdinin rivayetlerinden daha azdır.
2271. Ebu Alkame el-Fervi
Adı, Abdullah b. Muhammed b. Abdullah b. Ebu Fervedir. Osman b. Affan ailesinin mevlasıdır. Nafi, Said b. Ebu Said el-Makburi ve es-Salt b. Zübeyde yetişmiş, onlardan ve başkalarından hadis rivayet etmiştir. 189 senesinde Medinede hayattaydı. Kendisiyle karşılaştık. Bundan sonra vefat etti. Az hadis rivayet eden sika ve güvenilir bir ravi idi.
2272. İbrahim b. Muhammed
[İbrahim b. Muhammed] b. Ebu Yahya. Eslem kabilesinin mevlasıdır. Künyesi Ebu İshaktır. Kardeşi Sehbalden on yaş daha küçüktür. 184 senesinde Medinede vefat etti. Çok hadis rivayet eden ravilerdendir. Ancak hadisi terkedilir ve yazılmaz.
2273. Hatim b. İsmail
Künyesi Ebu İsmaildir. Muhammed b. Ömer dedi ki: O beni, kendisinin Beni el-Haris b. Kabdan Beni Abdülmedan b. ed-Deyyanın mevlası olduğuna dair şahit tuttu. Bana babasının sicilini verdi “Ölünceye kadar kimseye bundan bahsetme.” dedi. Onun aslı Kufedendir. Fakat Medineye gelmiş ve Harun er-Reşidin halifeliği zamanında 186 senesinde vefat edinceye kadar burada ikamet etmeye devam etmiştir. Çok hadis rivayet eden sika ve güvenilir bir ravi idi.
2274. Muhammed b. Ömer
[Muhammed b. Ömer] b. Vakıd. Künyesi Ebu Abdullah el-Vakıdidir. Beni Sehm b. Eslemin mevlasıdır. Medineden ayrılıp Bağdata gitti ve orada dört yıl boyunca Harun er-Reşidin Mehdi Ordusunun kaza işlerini gördü. Meğaziyi, Siyeri, şehir fetihlerini, Hadis ve hükümlerde insanların ihtilaf ettiği ve ittifak ettikleri hususları iyi bilirdi. Bu hususları yazdığı kitaplarda ve yaptığı rivayetlerde ortaya koydu. Bana, Ahmed b. Müsebbih anlattı; dedi ki: Bana Abdullah b. Ubeydullah anlattı; dedi ki: el-Vakıdi bana dedi ki: Halife Harun er-Reşid, hac münasebetiyle Medineye geldiği zaman Yahya b. Halide şöyle dedi: “Bana Medineyi, burada meydana gelen olayları, Cibrilin Peygambere gelişini, nerede nasıl geldiğini ve şehidlerin kabirlerini bilen birisini bul ve getir.” Herkes Yahyaya beni işaret etti. Vali, kendisini görmem için bana haber gönderdi. Yanına gittiğimde ikindiden sonraydı. Bana şöyle dedi: “Ya Şeyh! Emirül- Müminin -Allah onun şerefini yüceltsin- yatsı namazını Mescid-i Nebide kılmak istiyor. Olayların geçtiği yerlere sen de bizimle geleceksin ve o yerler hakkında bilgi vereceksin. Cibrilin Peygambere geldiği yerleri göstereceksin. Bizim yakınımızda ol.” Yatsı namazını son vaktinde kıldım. Elimde mumlarla dışarı çıktım. İki adam [Halife ve vali] da eşek üzerinde bulunuyordu. Yahya, “O adam nerede?” diye sordu. Ben, “Buradayım!” dedim. Onları Mescidin mesken olarak kullanılan yerlerine getirdim ve “İşte burası Cibrilin Peygambere geldiği yerdir.” dedim. İkisi de eşeklerinden indiler, iki rekat namaz kıldılar ve bir müddet Allaha dua ettiler. Sonra tekrar eşeklere bindiler. Ben önlerinde gidiyordum. Önemli bir olayın geçtiği hiçbir yer bırakmadım. Olayların geçtiği her yere onları götürdüm. Onlar da her yerde namaz kıldılar ve içten gelerek dua ettiler. Ancak fecrin doğuşu sırasında Mescid-i Nebiye gelebildik. Müezzin ezan okudu. Onlar valilik sarayına gidince Yahya b. Halid bana, “Ya şeyh! Ortadan kaybolma, gözümün önünde ol.” dedi. Mescid-i Nebide sabah namazını kıldım. O, Mekkeye gitmek üzere hazırdı. Sabah olunca Yahya b. Halid bana seslendi; oturduğum yere yaklaştı ve “Emirül-Müminin -Allah onun şerefini yüceltsin- çok ağladı. Gösterdiğin şeyler onun çok hoşuna gitti. Bu yüzden sana 10.000 dirhem verilmesini emretti.” dedi. Bana bir kese verdi ve “Ya şeyh! Bunu al, senin için hayırlı ve bereketli olsun. Bugün yola çıkıyoruz. Fakat senin bize katılman gerekmez. İnşaallah, biz evin yolunu biliyoruz.” dedi. Emirül-Müminin yola çıktı. Yanımdaki malla birlikte evime döndüm. O parayla var olan borçlarımızı ödedik, bazı çocuklarımızı evlendirdik. Neticede genişliğe kavuştuk. Sonra zaman yine bizi sıkmaya başladı. Bir gün Ümmü Abdullah bana, “Ey Ebu Abdullah! Sen neden oturup duruyorsun? Şimdi bu adam, Emirül-Mümininin veziridir. O seni tanıyor ve sadece eve dönünceye kadar senin sabretmeni istedi.” dedi. Medineden ayrılıp, bir toplulukla birlikte Iraka geldim. Orada Emirül-Müminini sordum. Bana onun Rakkada olduğunu söylediler. Oradan ayrılıp Medineye gelmek istedim. Fakat Medinedeki halimi düşündüm, tam bir perişanlıktı. Sonra kendi kendime Rakkaya gitmeye karar verdim. el-Kera mevkiine gelince, ordudan Rakkaya giden bir grup gençle karşılaştım. Onlar beni görünce, “Ya şeyh! Nereye gitmeyi düşünüyorsun?” diye sordular. Ben de onlara kendimdem bahsettim ve Rakkaya gitmek istediğimi söyledim. Devecilere verilecek ücreti hesap ettik, bize ağır gelmişti. Onlar, “Ya şeyh! Gemiyle gitmeye var mısın? Devecilere verilecek olan ücrete nazaran o bize daha hafif ve kolay gelecek.” dediler. Onlara, “Bu konuda bir şey bilmiyorum. Siz daha iyi bilirsiniz.” dedim. Gidip gemi kiraladık. Bana onlardan daha çok iyilik yapan, şefkat ve ihtiyatla davranan başka birisini görmedim. Hizmetimi yapıyorlar, yemeğimi hazırlıyorlardı. Bir evladın babasına yapmadığı iyiliği onlar bana yapıyordu. Nihayet Rakkada el-Cevaz mevkiine geldik. el-Cevaz zor bir yerdi. Komutanlarına sayılarını bildirdiler, o sayıya beni de dahil ettiler. Günlerce orada kaldık. Sonra isimlerimizle birlikte bize izin verildi. Bu toplulukla birlikte gelip geçenlerin kaldığı bir hana yerleştik. Bu handa günlerce kaldık. Ben, Yahya b. Halid ile görüşme izni istedim. Bu görüşme benim için gerçekten zor oldu. Şöyle ki: İlk önce, daha önce beni tanıyan Ebül-Bahterinin yanına gittim. Bana, “Ey Abdullah! Sen hata ettin, ne yaptığını bilmiyorsun. Benim ona senin geldiğini söylemem mümkün değil!” dedi. Sabah olunca Ebül-Bahterinin kapısına gittim. Yola çıkmayı düşünüyordum. Param iyice azalmıştı. Arkadaşlarımdan utandım. Elbiselerim yırtılmıştı. Esasen Ebül-Bahteriden de iyice ümidim kesilmişti. Bu konuda arkadaşlarıma bir şey demedim. Medineye gitmek üzere yola çıktım. Bazen gemiyle gittim, bazen yürüdüm. Nihayet es- Seylehaynna geldim. Bir ara şehrin çarşısında dinlenirken, Bağdattan gelen bir kafileyi gördüm. Onların kim olduğunu sordum. Medinetün-Nebiden geldiklerini söylediler. Halife, kafilenin reisi olan Bekkar ez-Zübeyriyi Medineye kadı olarak tayin etmişti. ez-Zübeyri, benim çok sevdiğim insanlardan biriydi. Bir müddet onların, yerlerine yerleşip istirahat etmeleri ve sabah yemeğini yemeleri için bekledim. Sonra yanlarına geldim. Huzuruna çıkmak için izin istedim. İzin verilince ez-Zübeyrinin huzuruna çıkıp selam verdim. Bana, “Ey Ebu Abdullah! Gurbette iken ne yaptın?” diye sordu. Ben başımdan geçenleri, özellikle Ebül-Bahteri ile aramızda cereyan eden olayları anlattım. Bana, “Ebül-Bahterinin, senin ismini kimseye söylemek istemediğini anlamadın mı? Şimdi ne yapmayı düşünüyorsun?” diye sordu. “Medineye gitmeyi düşünüyorum.” dedim. Bana, “Bu doğru bir düşünce değil! Sen bildiğin şeyleri yapmak üzere Medineden çıktın. Şimdi yapman gereken, benimle beraber gelmendir. Ben senin durumunu Yahyaya anlatırım.” dedi. Bir bineğe binip onlarla birlikte Rakkaya gittim. el-Cevazı geçince “Benimle kalacaksın!” dedi. Ben, “Hayır! Arkadaşlarımın yanına giderim. Sabahleyin erken vakitte inşaallah Yahya b. Halidin kapısının önünde buluşuruz.” dedim. Arkadaşlarımın yanına gittim. Onlara göre sanki gökten inip gelmiştim. Bana, “Senden haber alamadık. Doğrusu, senin durumuna çok üzüldük.” dediler. Onlara olanları anlattım. Onlar bana ez-Zübeyrinin peşini bırakmamamı tenbih ettiler. Bana, “Bu, senin yiyeceğin ve içeceğindir. Bu konuda hiç endişelenme.” dediler. Sabah olunca ez-Zübeyrinin kapısının önünde hazır oldum. Ancak bana onun Yahya b. Halidin yanına gittiğini söylediler. Hemen ben de Yahya b. Halidin kapısının önüne gittim. Uzun süre kapının önünde oturdum. Nihayet arkadaşım dışarı çıktı ve bana, “Ey Ebu Abdullah! Senin durumunu ona söylemeyi unuttum. Fakat merak etme. Burada biraz bekle. Ben hemen içeri girip senin durumunu ona söyleyeyim.” dedi. O içeri girdi. Biraz sonra kapıcı dışarı çıktı ve bana “Gel!” dedi. Son derece mahcub bir şekilde içeri girdim. Bu olay Ramazan ayında meydana gelmişti. Ramazanın bitmesine üç veya dört gün vardı. Yahya b. Halid beni bu halde iken görünce, ben de onun yüzünde üzüntü eseri gördüm. Bana selam verdi ve beni yakınında oturttu. Beraberinde sohbet ettiği birçok kişi vardı. Bir konudan başka bir konuya geçerken benim görüşümü de sormaya başladı. Ben cevap vermek istemedim. Çünkü benim vececeğim cevaplar, beklenen cevaplara uygun düşmeyecekti. Fakat diğerleri rahat şekilde cevap veriyorlardı. Ben ise susmaya devam ettim. Meclis sona erip herkes dışarı çıkınca, ben de dışarı çıktım. Baktım, Yahya b. Halidin bir hizmetçisi de arkamdan dışarı çıktı. Daha perdenin yanında iken bana yetişti ve bana “Vezir, akşamleyin iftarı kendisinin yanında yapmanı emrediyor.” dedi. Arkadaşlarımın yanına döndüm. Olanları onlara anlattım ve sonunda şöyle dedim: “Umarım bu bir hata değildir.” Onlardan biri, “İşte burada iki ekmek ve bir parça peynir hazır duruyor. Bineğime biner gidersin. Hizmetçim de senin arkanda olacak. Eğer kapıcı içeri girmene izin verirse, içeri girersin, yanındakileri de hizmetçiye verirsin. Eğer içeri alınmazsan, bir mescide gidersin, yanındaki yiyecekleri yersin, mescidin suyundan içersin.” dedi. Ben akşamleyin Yahya b. Halidin kapısının önünde oldum. İnsanlar akşam namazlarını kıldılar. Kapıcı beni görünce “Ey şeyh! Geç kaldın! Kaç defa haberci dışarı çıkıp seni aradı.” diye seslendi. Yanımdakileri köleye verdim ve bunları kaldığımız yere götürmesini söyledim. İçeri girdiğimde daha önce sohbette bulunanların hepsinin oraya gelmiş olduklarını gördüm. Selam verip, bir yere oturdum. Sonra su getirildi, ellerimizi yıkadık. Ben Yahyaya herkesten daha yakın bir yere oturmuştum. İftarımızı yaptık. Yatsı vakti oldu. Yahya bize namaz kıldırdı. Sonra tekrar oturduğumuz yere geri döndük. Yahya bana bir şeyler soruyor, fakat ben susmayı tercih ediyordum. Diğerleri ise hemen cevap veriyorlardı. Halbuki gerçek onların söylediklerinin tam tersiydi. Gece bu şekilde geçti. Nihayet topluluk çıkmaya başladı, ben de onlarla birlikte çıkmaya teşebbüs ettim. Arkamdan bir hizmetçi yetişip bana “Vezir, yarın, bugün geldiğin vakitten daha erken bir zamanda burada hazır olmanı emrediyor.” dedi. Sonra bana bir kese verdi. İçinde ne olduğunu bilmiyordum. Bu, beni sevindirmişti. Beni bekleyen kölenin yanına çıktım. Bineğime bindim. Kapıcı da benimle birlikte arkadaşlarımın yanına kadar geldi. İçeri girince onlara, “Bana bir lamba getirin.” dedim. Keseyi açtım. İçinde dinar [altın para] vardı. Arkadaşlarım bana, “Onu geri vermen gerekmiyor mu?” dediler. Ben, “Hizmetçi bana, yarın, bugün gittiğim zamandan daha erken bir zamanda oraya gitmemi emretti.” dedim. Sonra paraları saydık. Tam 500 dinardı. Birisi “Ben senin için bir binek satın alırım.” dedi. Diğeri “Ben semerini, yularını ve hayvan için gerekli diğer şeyleri alırım.” dedi. Bir başkası “Ben de seni hamama götürürüm, sakalını boyarım ve kokularım.” dedi. Bir diğeri de “Ben de senin elbiselerini satın alırım. Orada bulunanlar ne tür elbise giyiyorlar, bana söyle!” dedi. Yüz dinar arkadaşlarımın geçimlikleri için verdim. Fakat onlar bundan bir dirhem bile harcamadılar. Sabah olunca her biri bana vaad ettiği işi yaptı. Öğle namazını kıldığımda ben insanların en şereflilerinden birisi gibiydim. Kesenin geri kalanını ez- Zübeyriye götürdüm. Beni bu halde görünce çok sevindi. Olanları ona anlattım. O, “Ben Medineye döneceğim.” dedi. Ben, “Bildiğin gibi ben çoluk-çocuğu orada bıraktım.” dedim. Onlara ulaştırmak üzere ez- Zübeyriye 200 dinar verdim. Onun yanından ayrıldıktan sonra yanımdaki kese ile birlikte arkadaşlarımın yanına gittim. İkindi namazını kıldım. Sonra en güzel şekilde hazırlandım ve Yahya b. Halidin kapısının önüne gittim. Kapıcı beni görünce ayağa kalktı ve içeri girmek için izin verdi. İçeri girip Yahya b. Halidin huzuruna çıktım. Beni bu şekilde görünce çok sevindiğini gördüm. Yerime oturdum. Sonra sohbete başladık. O soruyor, ben cevap veriyordum. Fakat cevabım orada bulunanların cevabından başka türlü oluyordu. Baktım ki, bana ters ters bakmaya başladılar. Yahya bana hangi olayı sordu ise ben cevap veriyordum. Artık oradakiler tamamen susmuştu, kimse bir şey demiyordu. Akşam vakti olunca Yahya öne geçip namaz kıldırdı. Sonra yemek hazırlandı. Yemeğimizi yedik. Akabinde Yahya bize yatsı namazını kıldırdı. Biz yeniden yerlerimizi aldık. Bundan sonra karşılıklı müzakere olmadı. Yahya o topluluktan bazılarına bir şeyler sordu ise de onlar cevap vermediler. Ayrılma vakti gelince, topluluk kalkıp ayrılmaya başladı. Ben de onlarla beraber kalktım ve ayrılmaya teşebbüs ettim. Elçi arkamdan hemen bana yetişip, “Vezir, her gün bugün geldiğin vakitte burada hazır olmanı emrediyor.” dedi. Yine bana bir kese verdi. Oradan ayrıldım. Arkadaşlarımın yanına gittim. Benimle birlikte kapıcının elçisi de geldi. Yine arkadaşlarımdan yanlarındaki lambayı getirmelerini istedim. Keseyi arkadaşlarıma verdim. Onlar benden daha sevinçli idi. Ertesi gün olunca onlara, “Bana size yakın bir ev bulun, benim için bir cariye, ekmek yapmasını bilen bir köle ve ev için gerekli eşyaları satın alın.” dedim. Daha öğle namazını kılmadan arkadaşlarım bunları hazırladı. Onlardan iftarlarını benim yanımda yapmalarını istedim. Buna çok zor “Evet!” dediler. Ben her gece aynı vakitte Yahya b. Halidin yanına gitmeye devam ettim. Beni her gördüğünde onun daha sevinçli olduğunu hissediyordum. Bayram gecesine kadar her akşam bana 500 dinar verdi ve o akşam bana, “Ey Ebu Abdullah! Kadı elbiselerinin en güzelini al ve süslen. Yarın Halifenin huzuruna çıkacağız. Ona arzda bulun. O seni bana sordu, ben de ona senden bahsettim.” dedi. Bayram sabahı olunca en güzel elbiselerimle namazgaha çıktım. İnsanlar ve halife de çıkmıştı. Halife ara sıra bana bir bakış atıyordu. Ben de merasim yerinde bulundum. O merasim yerinden ayrılınca ben de Yahya b. Halidin kapısının önüne gittim. Halife evine girdikten sonra Yahyaya yetiştim. Yahya bana, “Bize gel.” dedi. Ben ve malum topluluk Yahyanın evine gittik. Yahya bana, “Ey Ebu Abdullah! Halife bana seni sordu. Ben de ona hacla ilgili hatıralarımızı ona anlattım. Sen, o gece Halifeyi gezdiren adamsın. Sana 30.000 dirhem vermemi emretti. İnşaallah yarın onu sana teslim edeceğim.” dedi. O gün oradan ayrılıp evime geldim. Sabah olunca Yahya b. Halidin huzuruna çıktım ve “Allah vezirin iyiliğini versin! Bu hac işi de nereden çıktı! Ben Vezire karşı görevimi yaptım. Bu hac vesilesiyle Allah Vezirin izzet ve şerefini yüceltsin!” dedim. Bana, “Sen ne demek istiyorsun?” diye sordu. Ben, “Ailemin yanına gitmek için izin vermenizi istiyorum. Ailemi ve çocuklarımı çok özledim.” dedim. Bana, “Böyle yapma!” dedi. Fakat ben, izin verinceye kadar bu konuda ısrar ettim. Bana 30.000 dirhemi verdi. İçindekilerle birlikte benim için bir paket hazırlandı. Benim için Medineye götürmek üzere ipekli Şam elbiselerinden satın alınmasını emretti. Yine Iraktaki vekiline de, beni Medineye götürmek üzere ne gerekiyorsa bunları kiralamasını, benden iaşe ve yol masrafı alınmamasını emretti. Arkadaşlarımın yanına gittim. Durumu onlara haber verdim. Benim için yaptıkları her şeyin karşılığını almalarına dair yemin ettim. Fakat onlar benden tek bir dinar veya tek bir dirhem almadılar. Allaha yemin olsun ki, ben onlar gibi güzel ahlaklı insanları görmedim. Yahya b. Halide olan sevgimden dolayı nasıl eleştirilebilirim ki? Bana Ahmed b. Müsebbih anlattı; dedi ki: Bana Abdullah b. Ubeydullah anlattı; dedi ki: Ben el-Vakıdinin yanında otururken, Yahya b. Halid b. Bermekten söz açıldı. el-Vakıdi ondan şefkat ve merhametle bahsederdi. Ona “Ey Ebu Abdullah! Sen onu çok seviyorsun, galiba” dedik. O, “Size durumunu anlattığım böyle bir adamı nasıl sevmem?” dedi. Şaban ayının bitmesine on günden daha az kalmıştı. Evimde un yoktu, kavut yoktu, hiçbir dünya metaı bulunmuyordu. Kalbimde mümin kardeşlerimden üç tanesini seçtim ve “İhtiyacımı onlara arzedeyim.” dedi. Hanımım olan Ümmü Abdullahın yanına gittim. Bana, “Ey Ebu Abdullah! Arkanda ne var? Evimizde dünya malı namına ne yiyecek, ne kavut, ne de başka bir şey kalmadı. Bu aya da böyle girdik.” dedi. Ben, “Mümin kardeşlerimden üçünü seçtim. İhtiyacımızı onlar giderir.” dedim. Eşim, “Onlar Iraklı mı, Medineli mi?” diye sordu. Ben, “Kimisi Iraklı, kimisi Medineli.” dedim. Eşim, “Onların adını bana söyle.” dedi. Ben, “Falan.” dedim. Eşim, “İnce hesap yapan sıkıntısı olmayan bir adam. Fakat yaptığı iyiliği başa kakar. Senin ona gitmeni uygun bulmuyorum. Diğerinin ismini söyle.” dedi. Sonra diğerinin ismini verdim; “Falan kişi” dedim. Onun hakkında da şöyle dedi: “O, malı olan bir adamdır. Fakat cimridir. Onun yanına da gitmeni uygun bulmam.” Sonra “Falan” dedim. Eşim, “O cömert ve iyi bir adamdır. Fakat onun yanında hiçbir şey yok. Fakir bir adam. Onun yanına da gitmeni uygun bulmuyorum.” dedi. Ben yine de ona gittim. İçeri girmek için izin istedim. Bana izin verdi. İçeri girdim. Bana “merhaba” dedi, bolluk ve genişlik diledi. Sonra, “Ey Ebu Abdullah! Seni buraya getiren nedir?” diye sordu. Ben ona içinde bulunduğumuz ayın girdiğini ve sıkıntı içinde olduğumuzu söyledim. Bir müddet düşündü ve “Yastığın köşesini kaldır. Bu keseyi al, onu temizle ve ihtiyacın için harca.” dedi. Baktım içinde çok dirhem var. Keseyi aldım, evime döndüm. Alışverişlerimi yapan adamı çağırdım. Ona, “Yaz! On kafiz un, bir kafiz pirinç, şeker, şu ve şu…” dedim. O para bütün ihtiyaçlarımıza kafi gelmişti. Ben bunları yazdırırken kapının çalındığını duydum. “Hele bakın! Kim o?” dedim. Cariye, “O, Falan b. Falan b. Ali b. el-Hüseyn b. Ali b. Ebu Talibdir.” dedi. “Ona izin verin gelsin!” dedim. Ona hürmeten yerimden kalktım. Kendisine “merhaba” dedim, bolluk ve genişlik diledikten sonra kendisine, “Ey Allah Resulünün oğlu! Niçin geldin?” diye sordum. Bana, “Ey Amca! Bu ayın geçimliğini bana ver! Yanımızda hiçbir şey yok.” dedi. Bir müddet düşündüm, sonra ona, “Yastığın örtüsünü kaldır ve keseyi al.” dedim. O, keseyi alıp gitti. Sonra alışverişimizi yapan adama, “Sen git.” dedim. Adam çıkıp gitti. Sonra Ümmü Abdullahın yanına gittim. Bana, “O gencin ihtiyacını gidermek için ne yaptın?” dedi. Ben, “Keseyi olduğu gibi ona verdim.” dedim. Ümmü Abdullah, “Doğru iş, güzel iş yaptın.” dedi. Sonra evimizin yakınındaki bir arkadaşıma gitmeyi düşündüm. Ayakkabılarımı giydim, dışarı çıktım ve gidip kapısını çaldım. Bana izin verdi. İçeri girdim. Selam verdi, “merhaba” dedi, bana bolluk ve genişlik diledi. Sonra, “Ebu Abdullahı buraya getiren nedir?” diye sordu. Ona yeni ayın girdiğini ve sıkıntı içinde olduğumuzu söyledim. O da bir müddet düşündü. Sonra bana, “Yastığı kaldır, keseyi al. İçindekinin yarısını kendin al, yarısını bize bırak.” dedi. Bir de baktım bu aynı keseydi. İçinden 500 dirhemini aldım, geri kalan 500 dirhemi de ona verdim. Evime döndüm, evimizin alışveriş işlerini yapan adamı çağırdım ve ona, “Yaz: Beş kafiz un…” İstediklerimin hepsini yazdı. Tam bu esnada yine kapı çalındı. Hizmetçiye, “Bak bu kimdir?” dedim. Çıktı, baktı ve “Aziz bir zatın hizmetçisi.” dedi. Ona, “İzin ver, gelsin.” dedim. İçeri girdi. Bu kişi bana Yahya b. Halidin mektubunu getirmişti. Falan vakitte kendisinin yanında olmamı istiyordu. Adama, “Sen çıkabilirsin.” dedim. Elbiselerimi giydim, merkebime bindim. Hizmetçi ile birlikte Yahya b. Halidin huzuruna çıktım. O sırada evinin eyvanında oturuyordu. Beni görünce, ona selam verdim. O da bana “merhaba” dedi, bolluk ve genişlik diledikten sonra bana, “Ey Mirfekanın çocuğu!” dedi. Yanında oturdum. Bana, “Ey Ebu Abdullah! Seni niçin çağırdığımı biliyor musun?” diye sordu. Ben, “Allah Vezirin iyiliğini versin! Hayır!” dedim. Bana, “Bu gece seni hatırladım. Yanında bu ayın geçimliği var mı, yok mu meselesi beni uykusuz bıraktı.” dedi. Ben, “Allah Vezirin iyiliğini versin! Benim hikayem uzundur.” dedim. Bana, “Hikaye ne kadar uzun olursa, o kadar çekici olur.” dedi. Ona eşim Ümmü Abdullahtan, aç arkadaşımdan ve eşimin onlardan borç istememi uygun bulmamasından bahsettim. Ona Talibi olayını ve ikinci arkadaşım el-Mevasinin kese olayını anlattım. Yahya, “Hizmetçi! Bana divit getir!” dedi. Hazine görevlisine bir fiş yazdı. Baktım orada içinde 500 dinar olan bir kese verilmesi yazıyor. Bana, “Ey Ebu Abdullah! Bu ay bununla idare et.” dedi. Sonra hazine görevlisine bir pusula gönderdi. Onda da içinde 200 dinar bulunan bir kesenin verilmesi yazıyordu. Bana “Bu da, sağlam görüş ve güzel aklı sebebiyle Ümmü Abdullah için.” dedi. Sonra başka bir pusula yazdı. Onda içinde 200 dinar bulunan bir kese verilmesi yazıyordu. “Bu Talibi için.” dedi. Sonra başka bir pusula yazdı. Onda içinde 200 dinar bulunan bir kese verilmesi yazıyordu. Yahya, “Bu da sana olan yardımından dolayı el-Mevasi için.” dedi. Sonra bana, “Allah kendi hıfzıyla Ebu Abdullahı korusun ve ona güç-kuvvet versin.” dedim. Hemen bineğime bindim ve keseyi bana veren el-Mevasiye gittim. Kendisine ikiyüz dinarı verdim ve ona Yahya b. Halidin parayı gönderdiğini söyledim. Sevinçten neredeyse ölecekti. Sonra Talibiye gidip ona keseyi verdim ve ona Yahya b. Halidin parayı gönderdiğini söyledim. Dua edip teşekkür etti. Sonra evime gittim. Eşim Ümmü Abdullahı çağırdım. Ona keseyi verdim. O da Allahın Yahyaya hayırla mükafat vermesi hususunda duada bulundu. Bu durumda benim Bermekileri, özellikle Yahya b. Halidi sevmem nasıl kötü karşılanabilir? Muhammed b. Ömer kaza işlerine bakarken 207 senesinin Zilhicce ayında vefat etti. Vefat ettiği zaman Bağdatın batı tarafındaki kaza işlerine bakıyordu. Cenaze namazını Muhammed b. Semaa et-Teymi kıldırdı. Vefatı sırasında Halife Harunun oğlu Abdullaha vasiyette bulundu, o da onun vasiyetini kabul etti ve borçlarını ödedi. Muhammed b. Ömer öldüğünde yetmiş sekiz yaşında idi. Muhammed b. Sad dedi ki: Bana, 130 senesinin başında doğduğunu haber verdi.
2275. Hüseyn b. Zeyd
[Hüseyn b. Zeyd] b. Ali b. Hüseyn b. Ali b. Ebu Talib. Künyesi Ebu Abdullahtır. Sonrada ama olmuştu. Annesi bir ümmü veleddir. Hüseyn b. Zeydin çocukları şunlardır: Müleyke ve Meymune: Meymune, Halife el-Mehdi ile evlenmişti. Mehdinin ölümünden sonra ise İsa b. Cafer el-Ekber b. el-Mansur ile evlendi. Fakat ondan çocuğu olmadı. Uleyye: Bu üç çocuğun annesi Kelsem es-Samma bt. Abdullah b. Ali b. Hüseyn b. Ali b. Ebu Talibdir. Yahya, Sükeyne -fazla bilinmeyen biridir- ve Fatıma: Fatıma, Muhammed b. İbrahim b. Muhammed b. Ali b. Abdullah b. Abbas ile evlendi. Bu evlilikten Hasan, Süleyman, Hatice, Zeynep ve el-Hüseyn isimli çocukları dünyaya geldi. Muhammed b. İbrahimin çocuklarından onun soyu devam etmedi. Yahya, Sükeyne ve Fatımanın annesi Hatice bt. Ömer b. Ali b. Hüseyn b. Ali b. Ebu Talibdir. Ali ve Cafer: Bu ikisinin annesi ümmü veleddir. Hüseynin rivayet ettiği bazı hadisler vardır.
2276. Abdullah b. Musab
[Abdullah b. Musab] b. Sabit b. Abdullah b. ez-Zübeyr b. el-Avvam b. Huveylid b. Esed. Annesi ümmü veleddir. Abdullah b. Musabın çocukları şunlardır: Ebu Bekir: Halife Harunun Medine valisi idi. Annesi Abdedir. Abde, Ümmü Abdullah bt. Talha b. Abdullah b. Abdurrahman b. Ebu Bekir b. es- Sıddıktir. Musab: Bu çocuğun annesi Emetülcebbar bt. İbrahim b. Cafer b. Musab b. ez-Zübeyrdir. [Emetülcebbarın] annesi Fahıte bt. Abdurrahman b. Abdullah b. el-Esved b. Ebül-Bahteridir. Muhammed el-Ekber, Muhammed el-Asğar, Ali ve Ahmed: Bunların annesi Hatice bt. İbrahim b. İbrahim b. Osmandır. Osman da Kureyn b. Abdullah b. Osman b. Abdullah b. Abdullah b. Hakim b. Hizamdır. Ümmü Kureyn ise Sükeyne bt. el-Hüseyn b. Ali b. Ebu Talibdir. Abdullah b. Musabın künyesi Ebu Bekirdir. 184 senesinin Rebiülevvel ayında altmış dokuz yaşında iken Rakkada vefat etti. Ölümünden sonra bir oğlu dünyaya geldi. Adını Abdullah koydular. Annesi ümmü veleddir. Ondan rivayet edilen bazı hadisler vardır.
2277. amir b. Salih
[amir b. Salih] b. Abdullah b. Urve b. ez-Zübeyr b. el-Avvam b. Huveylid b. Esed. Annesi Ümmü Habib bt. Muhammed b. Safvan b. Ümeyye b. Halef el-Cümahidir. Harunnun halifeliği zamanında Bağdatta vefat etti. amir, şair idi ve insan yönetimini iyi bilirdi. Künyesi Ebül- Haristir.
2278. Abdullah b. Abdülaziz
[Abdullah b. Abdülaziz] b. Abdullah b. Abdullah b. Ömer b. el-Hattab. elabid diye bilinirdi. Annesi Evs kabilesinin Beni Amr b. Avf kolundan Emetülhamid bt. Abdullah b. İyad b. Amr b. Büleyl b. Bilal b. Uhayha b. el-Cülahtır. Abdullah b. Abdülaziz abid, zahid ve alim bir zattı. 184 senesinde Medinede vefat etti.
2279. Abdullah b. Muhammed
[Abdullah b. Muhammed] b. İmran b. Muhammed b. Talha b. Ubeydullah b. Osman b. Amr b. Kab b. Sad b. Teym. Annesi ümmü veleddir. Halife Harunun Medine kadılığını yaptı. Sonra onu azledip Mekke kadılığına tayin etti. Sonra onu Mekke kadılığından azledip yine Medine kadılığına getirdi. Sonra yine onu azletti, o da Harunun yanına gitti ve hep onunla birlikte oldu. Harun, Rey şehrine gidince, Abdullah da onunla birlikte Rey şehrine gitti ve 189 senesinde burada vefat etti. Abdullahın künyesi Ebu Muhammeddir. Az hadis rivayet edenlerdendir.
2280. İbn Ebu Sabit el-Arec
Adı, Abdülaziz b. İmran b. Abdülaziz b. Ömer b. Abdurrahman b. Avf b. Abd b. el-Haris b. Zühredir. Annesi, Emetürrahman bt. Hafs b. Ömer b. Abdurrahman b. Avftır. Abdülaziz b. İmranın çocukları şunlardır: Ubeyde el-Kübra: Bu kızın annesi Emetülvahid bt. aiz b. Men b. Abdullah b. asım b. Adi b. el-Ced b. el-Aclandır. Fatıma ve Ubeyde es-Suğra: Bu Ubeyde el-Fasihadır. el-Fasihanın annesi, es-Sabe bt. Abdullah b. Rebia b. Ebu Ümeyye b. el-Muğire b. Ubeydullah b. Ömer b. Mahzumdur. İbrahim: Annesi Ümmü Yahyadır. Emetürrahman, Ümmü Hafs, Ümmül-Benin ve Ümmü Amr: Bunların annesi ümmü veleddir. Berre ve Ümmü Muhammed. Ümmü Muhammedin annesi Hamide bt. Muhammed b. Bilal b. Ebu Bekir b. Abdullah b. Abdullah b. Ömer b. el- Hattabdır.
2281. İbnüt-Tavil
Adı, Muhammed b. Abdurrahmandır. Abdurrahman da, et-Tavil b. Talha b. Abdullah b. Osman b. Ubeydullah b. Osman b. Amr b. Kab b. Sad b. Teym b. Mürredir. Muhammed, az hadis rivayet edenlerdendir.
2282. Ebu Damre
Adı, Enes b. İyad el-Leysidir. Bizzat Leys kabilesinin neslinden gelmektedir. Sika, güvenilir ve çok hadis rivayet eden bir ravi idi.
2283. Muhammed b. Man
[Muhammed b. Man] b. Muhammed b. Man el-Gıfari. Künyesi Ebu Mandır. Sika, güvenilir ve çok hadis rivayet eden bir ravi idi.
2284. İbrahim b. Cafer
[İbrahim b. Cafer] b. Mahmud b. Abdullah b. Muhammed b. Mesleme b. Seleme b. Halid b. Adi b. Mecdea b. Harise. Evs kabilesindendir. Annesi Kaysü Aylandan Beni Muharib Hasfeden Keble bt. es-Saibdir. İbrahim b. Caferin çocukları şunlardır: Yakub, İsmail ve Ümame: Bunların anne farklı ümmü veledlerdir. İbrahim b. Caferin künyesi Ebu İshaktır. 191 senesinin Şevval ayında vefat etti.
2285. Zekeriyya b. Manzur
[Zekeriyya b. Manzur] el-Kurazi. Künyesi Ebu Yahyadır. Tek gözü gören bir zattı. Ebu Hazim ile Gufrenin mevlası Ömere yetişmiştir.
2286. Man b. İsa
[Man b. İsa] b. Man. Künyesi Ebu Yahyadır. el-Eşcaın mevlasıdır. Medinede ipekçilikle uğraşır ve ipek ticareti yapardı. Pek çok dokumacı köleleri vardı. Köle satın alır ve onlara dokumacılık sanatını öğretirdi. 198 senesinin Şevval ayında Medinede vefat etti.
2287. Muhammed b. İsmail
[Muhammed b. İsmail] b. Müslim b. Ebu Füdeyk. Künyesi Ebu İsmaildir. Beni ed-Dilin mevlalarındandır. 199 senesinde Medinede vefat etti. Humeyd el-Harrat, Muhammed b. İshak, Abdurrahman b. Harmele, edDahhak b. Osman, Rebia b. Osman ve Yahya b. Abdullah b. Ebu Katadeden hadis rivayetinde bulundu. Çok hadis rivayet eden, fakat hadiste hüccet olmayan bir ravidir.
2288. Abdullah b. Nafi
[Abdullah b. Nafi] es-Saiğ. Künyesi Ebu Muhammeddir. Beni Mahzumun mevlasıdır. Malik b. Enese çok bağlı olan ve yanından pek ayrılmayan talebelerindendir. 206 senesinin Ramazan ayında Medinede vefat etti. Hadiste Mandan daha aşağıda sayılır.
2289. Ebu Bekir el-Aşa
Adı, Abdülhamid b. Abdullahtır. Abdullah, Ebu Üveys b. Abdullah b. Üveys b. Malik b. Ebu amirdir. Annesi Malik b. Enesin kız kardeşidir. Ebu Bekir Arap dili ve edebiyatını, kıraatı ve hadisi Nafi b. Ebu Nuaym, Süleyman b. Bilal ve diğerlerinden öğrendi.
2290. Kardeşi İsmail b. Abdullah
İsmailin babası Abdullah, Ebu Üveys b. Abdullah b. Üveys b. Malik b. Ebu amirdir. Annesi Malik b. Enesin kız kardeşidir. İsmailin künyesi Ebu Abdullahtır. Malik b. Enes, babasından, Kesir b. Abdullahtan, Nafi b. Ebu Nuaym ve pek çok Medineli hadis şeyhinden hadis rivayet etmiştir.
2291. Mutarrif b. Abdullah
[Mutarrif b. Abdullah] b. Yesar el-Yesaridir. Künyesi Ebu Musabdır. Yesar, Eslem kabilesinden bir adamın mükateb kölesiydi. Abdullah b. Ebu Ferve onun kölelik bedelini ödedi ve onu azad etti. Bundan sonra o ve çocukları Abdullah b. Ebu Ferve ailesiyle birlikte oldular ve onlara nisbetle çağrılmaya başlandılar. Mutarrif, Malikin öğrencilerindendir. Sika ve güvenilir bir ravi idi. Kendisinde sağırlık vardı. 220 senesinin başlarında Medinede vefat etti.
2292. Abdülaziz b. Abdullah
[Abdülaziz b. Abdullah] b. Amr el-Ekber İbn Üveys b. Sad el-Ekber b. Ebu Serh b. el-Haris b. Hubeyb b. Cezime b. Malik b. Hısl b. amir b. Lüey.
2293. Abdullah b. Nafi
[Abdullah b. Nafi] b. Sabit b. Abdullah b. ez-Zübeyr b. b. el-Avvam b. Huveylid b. Esed b. Abdüluzza b. Kusay. Annesi, Usayme adıyla bilinen bir ümmü veleddir.
2294. Musab b. Abdullah
[Musab b. Abdullah] b. Musab b. Sabit b. Abdullah b. ez-Zübeyr b. b. el-Avvam. Annesi Emetül-Cebbar bt. İbrahim b. Cafer b. Musab b. ez- Zübeyr b. el-Avvamdır.
2295. Atik b. Yakub
[Atik b. Yakub] b. Sudeyk b. Musa b. Abdullah b. ez-Zübeyr b. el- Avvam. Künyesi Ebu Bekirdir. Annesi Hafsa bt. Ömer b. Atik b. amir b. Abdullah b. ez-Zübeyr b. el-Avvamdır. Dedesi Ömer b. Atik ile onun babası Atik b. amir, Kudeydde birlikte öldürüldüler. Atik b. Yakup ayrılıp es-Sevarikıyyeye yerleşmişti. Daha sonra Medineye döndü ve burada ikamet etmeye başladı. Malik b. Enesin yanından ayrılmazdı. Ondan el-Muvatta ve diğer kitapları yazdı. Yine abid olan Abdullah b. Abdülaziz el-Umeri de devamlı takip ederdi. Atik Müslümanların ileri gelenlerindendi. 227 veya 228 senesinde vefat etti.
2296. Abdülcebbar b. Said
[Abdülcebbar b. Said] b. Süleyman b. Nevfel b. Müsahık b. Abdullah b. Mahreme. Beni amir b. Lüeydendir. Annesi Osman b. ez-Zübeyr b. Abdullah b. el-Velid b. Osman b. Affanın kızıdır. Bu hanım, Abdülcebbarın ve bütün kardeşlerinin annesidir. Abdülcebbar, Halife Memunun Medine kadılığını yaptı. Babası Said b. Süleyman da Memunun Medine kadılığını yapmıştı. Abdülcebbar hadis bilgisine sahipti. Babasından hadis dinledi. 229 senesinde Medinede vefat etti.
2297. Ebu Gaziyye
Adı Muhammed b. Musa olup Beni Mazin b. en-Neccardandır. Anne tarafından Üsame b. Zeyd b. Harise el-Kelbinin soyundandır. Rivayet ve hadisleri iyi bilirdi. Fıkıh ehliydi, fetva verirdi. Halife Memunun halifeliği zamanında Ubeydullah b. el-Hasan el-Alevi Medine valisi iken o da Medine kadılığına bakıyordu.
2298. Ebu Musab
Adı, Ahmed b. Ebu Bekir b. Musab b. Abdurrahman b. Avftır. Malik b. Enesten hadis dinledi ve ondan hadis rivayet etti. Medine fakihlerindendi. Ebu Gaziyyeden sonra Ubeydullah b. el-Hasanın Medine zaptiye amirliğini ve kadılığını yaptı.
2299. Yakup b. Muhammed
[Yakub b. Muhammed] b. İsa b. Abdülmelik b. Humeyd b. Abdurrahman b. Avf. Künyesi Ebu Yusuftur. Babası Muhammed b. İsa Medinenin en şerefli ve en çok mürüvvet sahibi olanlarındandır. Güzel ve iyi ahlaklı bir adamdı. Yakup da çok hadis bilen bir kişiydi. Malikin meclisinde oturmamış olmakla birlikte ondan sonra gelen Medineli fakih ve alimlere yetişmişti. Hadisde hafız sayılırdı.
2300. Muhammed b. Ubeydullah
[Muhammed b. Ubeydullah] b. Muhammed b. Ebu Zeyd. Künyesi Ebu Sabittir. Osman b. Affan ailesinin mevlasıdır. Faziletli ve iyi bir insandı. 227 senesinin Muharrem ayında vefat etti.
2301. İbrahim b. Hamza
[İbrahim b. Hamza] b. Muhammed b. Hamza b. Musab b. ez-Zübeyr b. el-Avvam. Annesi Halid b. ez-Zübeyr b. el-Avvam ailesindendir. Babasının annesi ümmü veleddir. Dedesinin annesi de bir ümmü veleddir. İbrahimin künyesi Ebu İshaktır. Hamza b. Musab ve oğlu Umare b. Hamza Kudeydde birlikte öldürüldüler. İbrahim, Malik b. Enesin meclisinde oturmadı. Abdülaziz b. Muhammed ed-Deraverdi, Abdülaziz b. Ebu Hazim ve diğer Medineli hadisçilerden hadis dinledi. İbrahim hadiste sadık, sika ve güvenilir bir ravi idi. Rebezeye çok gelir; orada bir müddet ikamet eder ve ticaretini orada yapardı. Her iki bayramda da Medineye gelirdi.
2302. Abdülmelik b. Abdülaziz
[Abdülmelik b. Abdülaziz] b. Abdullah b. Ebu Seleme el-Macişun. Künyesi Ebu Mervandır. Malik b. Enesin öğrencilerindendir. Hadisi ve fıkhı bilirdi.