O, Muhammed el-Ekberdir. Ali b. Ebu Talib b. Abdülmuttalib b. Haşim b. Abdümenaf b. Kusayın oğludur. Annesi, el-Hanefiyye Havle bt. Cafer b. Kays b. Mesleme b. Salebe b. Yerbu b. Salebe b. ed-Dul b. Hanefiyye b. Lüceym b. Sab b. Ali b. Bekir b. Vaildir. Muhammedin annesinin Yemame esirlerinden olduğu söylenmekte olup onu Ali b. Ebu Talib almıştır. Bize el-Fadl b. Dükeyn haber verdi; dedi ki: Bize el-Hasan b. Salih haber verdi; dedi ki: Abdullah b. el-Hasanı şöyle derken işittim: Ebu Bekir, Aliye Muhammed b. el-Hanefiyyenin annesini verdi. Bize Muhammed b. Ömer haber verdi; dedi ki: Bize Abdurrahman b. Ebüz-Zinad haber verdi. O Hişam b. Urveden, o Fatıma bt. el- Münzirden, o da Ebu Bekirin kızı Esmadan şöyle dediğini rivayet etti: Ben Muhammed b. el-Hanefiyyenin Sindli siyahi annesini gördüm. Hanifeoğullarının cariyesi olup onlardan değildi. Halid b. el-Velid onlarla, kendilerini [köle olarak] almak üzere değil, kölelerini almak üzere anlaşma yapmıştı. Bize el-Fadl b. Dükeyn ve İshak b. Yusuf el-Ezrak haber verdiler; dediler ki: Bize Fıtr b. Halife anlattı. O da Münzir es-Sevriden şöyle dediğini rivayet etti: Muhammed b. el-Hanefiyyeden şunu işittim; dedi ki: Bana “Muhammed” diye bir ismin konulmuş olması, Ali [b. Ebu Talib] için bir ruhsat idi. Ali b. Ebu Talib, “Ey Allahın Resulü! Senden sonra Allah, bana bir erkek çocuk ihsan ederse, ismini ve künyeni ona versem bir mahzuru var mı?” diye sormuştu. Resulallah, “Evet, koyabilirsin; bir mahzuru yok.” demişti. Bize Muhammed b. es-Salt ve Halid b. Mahled haber verdiler; dediler ki: Bize er-Rebi b. el-Münzir es-Sevri anlattı. O da babasından şöyle dediğini rivayet etti: Ali ve Talha arasında bir konuşma olmuştu. Talha, Aliye, “Ama senin Allah Resulüne karşı çıkma cesareti göstermen doğru değildir. Çünkü sen, onun ismi ile isim koydun, künyesi ile de künyeledin. Halbuki Peygamber, bu ikisinin kendisinden sonra ümmetinden herhangi birisinde birlikte olmasını yasaklamıştı.” dedi. Bunun üzerine Ali, “Cüretkar, Allah ve Resulüne karşı pervasızca davranan kimsedir. Git ey falan! -Kureyşten birkaç kişiyi kastederek- Falanı ve filanı çağır.” dedi. [Ravi] dedi ki: Onlar geldiler. Ali onlara, “Neye şehadet edeceksiniz?” diye sordu. Onlar da, “Biz, Peygamberin Benden sonra senin bir oğlun olacak. Ben ismimi ve künyemi ona hediye ediyorum. Ondan sonra ümmetimden herhangi birine bu isim ve künye helal değildir dediğine şahadet ederiz.” Bize Yezid b. Harun haber verdi; dedi ki: Bize İbrahim b. Osman haber verdi; dedi ki: Bize Ebu Bekir b. Hafs b. Ömer b. Sad şunu rivayet etti: Muhammed b. Ali, Ebül-Kasım diye künyelenirdi. Bize Muhammed b. Ömer haber verdi; dedi ki: Bize Hüşeym haber verdi; dedi ki: Bize Muğire haber verdi. O da İbrahimden şöyle dediğini rivayet etti: Muhammed İbnül-Hanefiyye, Ebül-Kasım diye künyelenirdi. Bize Ubeydullah b. Musa haber verdi; dedi ki: Bize İsrail haber verdi. O da Abdülaladan şunu rivayet etti: Muhammed b. Ali, Ebül-Kasım diye künyelenirdi. Pek çok ilim ve takva sahibiydi. Muhammed b. el-Hanefiyyenin Abdullah, -O Ebu Haşimdir- Hamza, Ali ve Cafer el-Ekber adlı çocuklarının annesi ümmü veleddir. Muhammedin bir diğer oğlu Hasan, Haşimoğullarından zerafet sahibi akil bir kişi idi. “İrca” [Mürcie]] hakkında ilk konuşandır. Soyu devam etmemiştir. Annesi Cemal bt. Kays b. Mahreme b. Muttalib b. Abdümenaf b. Kusaydır. Muhammedin İbrahim adındaki oğlunun annesi, Müsria bt. Abbad b. Şeyban b. Cabir b. Üheyb b. Nüseyb b. Zeyd b. Malik b. Avf b. el-Haris b. Mazin b. Mansur b. İkrime b. Hasefe b. Kays b. Aylan b. Mudardır. Bunlar, Haşimoğulları ile anlaşmalı idiler. Muhammedin Kasım ve Abdurrahman adındaki çocuklarının soyu devam etmemiştir. Bir de Ümmü Ebiha adlı kızı vardı. Son üç çocuğunun anneleri Ümmü Abdurrahman olup ismi, Berre bt. Abdurrahman b. el-Haris b. Nevfel b. el-Haris b. Abdülmuttalib b. Haşimdir. Cafer el-Asğar, Avn ve Abdullah el-Asğarın annesi, Ümmü Cafer bt. Muhammed b. Cafer b. Ebu Talib b. Abdülmuttalibdir. Abdullah adındaki oğlunun ve Rukiyye adındaki kızının annesi ise ümmü veleddir. Bize el-Fadl b. Dükeyn haber verdi; dedi ki: Bize Fıtr b. Halife haber verdi. O da Münzir es-Sevriden şöyle dediğini rivayet etti: Muhammed İbnül-Hanefiyyenin şunu söylediğini işittim: Cemel savaşında birbirimizle karşı karşıya geldiğimizde Ali, bayrağı bana verdi. İnsanlar birbirilerine yaklaşıp da benim de geri çekildiğimi görünce onu benden aldı ve onunla savaştı. İbnül-Hanefiyye dedi ki: O gün ben Basralı bir adama hamle yaptım. Onu bayılttığımda adam bana “Ben Ebu Talibin dini üzereyim.” dedi. Onun murad ettiği şeyi anlayınca vazgeçtim. Onlar yenilince Ali, “Yaralıları öldürmeyin, kaçanların peşine düşmeyin!” dedi. Ganimetleri, öldürülenlerin silah ve savaş malzemeleri kendi aralarında paylaşıldı. Bize getirdikleri silah ve savaş malzemelerini aldık. Bize Muhammed b. Ömer haber verdi; dedi ki: Bize Abdurrahman b. Ebül-Meval haber verdi. O da Abdullah b. Muhammed b. Akilden şöyle dediğini rivayet etti: Muhammed b. el-Hanefiyyeyi şöyle derken işittim: Babam, Muaviye ve Şamlılarla savaşmak istiyordu. Livasını bağladı ve onlar üzerine yürüyünceye kadar çözmemeye yemin etti. Ancak insanlar harekete geçmekten kaçındılar. Görüşleri dağılmış ve korkuyorlardı. Bunun üzerine babam sancağı çözdü ve kefaret ödedi. Hatta bunu dört kere yaptı. Ben onun halini görüyordum ve gördüğüm durum, beni sevindirmiyordu. Ben, o gün el-Misver b. Mahreme ile görüştüm ve ona, “Hayır, Vallahi kendilerinde hiç hayır görmediğim bir kavimle nereye gidiyor diye ona sormaz mısın?” dedim. el-Misver, “Ey Ebül-Kasım! Kızışan bir iş için gidiyor, ben onunla konuştum; ancak o gitmek dışında bir şey istemiyor.” dedi. Muhammed b. el-Hanefiyye dedi ki: [Babam] o insanlarda gördüğümü görünce dedi ki: “Allahım! Ben onlardan usandım, onlar da benden usandılar. Ben onlara buğzettim, onlar da bana buğzettiler. Benim için onları onlardan daha hayırlılarıyla değiştir. Beni de onlar için benden daha kötüsüyle değiştir.” Bize Muhammed b. Ömer haber verdi; dedi ki: Bana Abdullah b. el- Haris b. el-Fudayl haber verdi. O babasından, o da Muhammed b. Kab el-Kuraziden şöyle dediğini rivayet etti: Sıffin günü Alinin süvarileri arasında Ammar b. Yasir de vardı. Muhammed b. el-Hanefiyyeyi, onu taşırken gördüm. Bize Muhammed b. Ömer haber verdi; dedi ki: Bana Ahmed b. Hazim anlattı. O Amr b. Şerahilden, o Haneş b. Abdullah es-Sananiden, o da Abdullah b. Züreyr el-Gafikiden -Bu şahıs Ali ile Sıffin savaşına katılmıştı.- şöyle dediğini rivayet etti: Sıffin savaşını hatırlıyorum. Biz ve Şamlılar öylesine çarpışmıştık ki, hiç kimsenin sağ kalmayacağını sandım. Birisinin, “Ey Müslümanlar! Allahtan korkun! Allahtan korkun. Hanım ve çocukların durumu ne olacak? Rumlarla, Türklerle ve Deylemilerle kim savaşacak? Allahtan korkun, Allahtan korkun! Geride kalanları düşünün.” Diye bağırdığını duyuyordum. Arkamdan bir hareket hissediyorum. Baktım ki Ali, elinde bayrakla ileri doğru atılıp bayrağı dikti. Oğlu Muhammed b. el-Hanefiyye babasının yanına kadar geldi. Alinin ona, “Yavrum! Bayrağından ayrılma. Zira ben ordunun önüne geçeceğim.” dediğini duydum. Ben Aliye bakıyordum; kılıcıyla vuruyor, önü açılıyor ve sonra yerine dönüyordu. Bize el-Fadl b. Dükeyn haber verdi; dedi ki: Bize Fıtr b. Halife haber verdi. O da Münzir es-Sevriden şöyle dediğini rivayet etti: Muhammed b. el-Hanefiyyenin yanında iken şunu söylediğini işittim: Peygamberden sonra hiç kimse için ehl-i necat ve ehl-i cennet olduğuna şehadet etmiyorum. Beni doğuran babama da etmiyorum. Oradakiler kendisine hayretle bakınca Muhammed, “İnsanlar arasında Ali gibi olup da şunu şunu yapan var mı?” dedi. Bize Kabisa b. Ukbe haber verdi; dedi ki: Bize Süfyan haber verdi. O babasından, o Ebu Yaladan, o da Ebu Talibin mahallesinde (eşŞib) bulunan Muhammed b. el-Hanefiyyeden şöyle dediğini rivayet etti: Eğer babam Ali bu işe erişseydi, onun konaklama yeri burası olurdu. Bize Ahmed b. Abdullah b. Yunus haber verdi; dedi ki: Bana Ebu Şihab anlattı. O Leysten, o Muhammed el-Ezdiden, o da İbnül- Hanefiyyeden şöyle dediğini rivayet etti: İnsanlar, Araplardan iki aile mensuplarını] Allahtan başka ilahlar edindiler. Onlar, biz ve amcamızın çocukları olan Ümeyyeoğullarıdır. Bize el-Fadl b. Dükeyn haber verdi; dedi ki: Bize Abser Ebu Zübeyd anlattı. O Salim b. Ebu Hafsadan, o Münzir Ebu Yaladan, o da Muhammed b. el-Hanefiyyeden şöyle dediğini rivayet etti: Kureyş kabilesinden biz iki aile mensupları [yani biz ve Ümeyyeoğulları] Allahtan başka ilahlar gibi kabul edilmişizdir. Bize Musa b. İsmail haber verdi; dedi ki: Bize Ebu Avane anlattı. O da Ebu Cemreden] şöyle dediğini rivayet etti: İnsanlar Muhammed b. el-Hanefiyyeye “Selamün aleyke ey Mehdi!” diye selam veriyorlardı. O da, “Evet ben Mehdiyim, hayra ve doğruluğa hidayet etmekteyim. İsmim peygamber ismidir, künyem peygamber künyesidir. Bir daha biriniz selam verdiğinizde Ey Muhammed sana selam olsun, Ey Ebül-Kasım sana selam olsun. deyiniz.” dedi. Bize el-Fadl b. Dükeyn haber verdi; dedi ki: Bize Ebül-Ala el-Haffaf haber verdi. O da el-Minhal b. Amrdan şöyle dediğini rivayet etti: Bir adam İbnül-Hanefiyyeye geldi. İbnül-Hanefiyye selamına karşılık verdi. Adam, “Nasılsın?” diye sordu. Muhammed b. el-Hanefiyye elini oynattı ve “Nasılsınız! Bizim nasıl olduğumuzu öğrenmenizin zamanı gelmedi mi? Bizim bu ümmet içindeki yerimiz, İsrailoğullarının Firavun ailesi içindeki yeri gibidir. Onların erkek çocuklarını öldürüyor; kadınlarına göz koyuyordu. Bunlar da erkek çocuklarımızı öldürüyorlar; rızamız olmadan kadınlarımızı nikahlıyorlar. Araplar Acemlere üstün olduklarını zannediyorlar. Acemler de “Bunun sebebi nedir?” diye sordular. Araplar, “Muhammed Arabdır.” dediler. Acemler de, “Doğru söylediniz.” dediler. Dediler ki: Kureyş kabilesi de, Araplardan üstün olduğunu iddia eder. Araplar, “Neden?” diye sordu. Onlar da, “Muhammed Kureyştendir.” dediler. Eğer topluluk doğru söylüyorsa o halde bizim diğer insanlara karşı üstünlüğümüz var demektir. Bize Malik b. İsmail Ebu Gassan en-Nehdi haber verdi; dedi ki: Bize Ömer b. Ziyad el-Hüzeli haber verdi. O da el-Esved b. Kaystan şöyle dediğini rivayet etti: Horasanda Anzeden] bir adamla karşılaştım. [Ravi] dedi ki: Ben de el-Esvede “Onun ismi ne idi?” diye sordum; “Bilmiyorum.” dedi. Dedi ki: “Sana İbnül-Hanefiyyenin konuşmasını arz edeyim mi?” Ben, “Evet!” dedim. Dedi ki: Onun yanına gittim. Bir topluluğa konuşuyordu. “Esselamü Aleyke ey Mehdi!” dedim. O da “Ve aleykes-selam!” dedi. Ona, “Sana bir ihtiyacım düştü.” dedim. O da “Gizli mi, yoksa açık mı?” dedi. Ben, “Gizli!” dedim. “Otur!” dedi. Oturdum. Oradaki topluluğa bir saat konuştu. Sonra kalktı; ben de onunla birlikte kalktım. Evine girince ben de evine girdim. “İhtiyacını söyle!” dedi. Allaha hamd ve sena ettim. Allahın bir, Muhammedin de onun kulu ve Resulü olduğuna şehadet getirdim. Sonra şöyle dedim: “Asıl meseleye gelince, Allaha yemin olsun ki, bize yakınlık bakımından Kureyşin en yakını değilsiniz ki, bu akrabalığınız sebebiyle sizi sevelim. Fakat siz, Kureyşten peygamberimize en yakın kimselersiniz. Peygamberimize olan akrabalığınız sebebiyle sizi sevdik. Sizin muhabbetiniz bizim için bir kusur [bir uğursuzluk] oldu. Bu sebeple boyunlar vuruldu, şehadetler iptal edildi. Değişik memleketlere sürüldük ve eziyetlere maruz kaldık. Şayet bana Muhammedin soyunun emri gizli kalmayacak olsaydı, ıssız bir yere gidip ölünceye kadar Allaha ibadet etmeyi düşündüm. Hatta ben, şehadetleri ve şehadetlerimiz bir olan bir kavimle birlikte çıkmayı arzu ettim ki, onlar çıkıyorlar ve savaşıyorlardı, biz oturuyorduk. -Ravi Ömer b. Ziyad el-Hüzeli Huruc edenleri kastediyor dedi.- Senin gıyabında bize bazı konuşmalar ulaşıyordu. Bunları seninle yüz yüze görüşmeyi arzu ettim. Senden başka kimseye sormam. Çünkü sen insanların içinde bana en güvenilir olanısın ve sana uymak bana daha uygun gelmektedir. Senin karşı çıkış hakkındaki görüşünü öğrenmek istiyorum. Sana bunu söylüyorum ve senin ve benim hakkında Allahtan af diliyorum.” Dedi ki: Muhammed b. Ali, Allaha hamd ve senada bulundu. Allahın bir olduğuna ondan başka ilah olmadığına, Muhammedin Allahın kulu ve elçisi olduğuna şehadet etti. Sonra şöyle dedi: “Asıl meseleye gelince, bu sözlerden sakının. Bunlar sizin için bir ayıptır. Yüce Allahın kitabına yapışınız. Çünkü onunla ilkiniz hidayete erdirildi; sonuncunuz da hidayete erdirilecek. Ömrüme yemin ederim ki, şayet eziyete uğradıysanız sizden daha hayırlı olanlar da eziyete uğradı. Senin, Eğer Muhammed ailesinin işleri bana gizli kalmayacak olsaydı, ıssız bir yere gidip ölünceye kadar Allaha ibadet etmeyi ve insanların işlerinden uzak kalmayı düşündüm. sözüne gelince, böyle yapma! Çünkü bu, ruhbanlık bidatıdır. Ömrüme yemin olsun ki, Muhammed ailesinin işi (emri) bu güneşin doğmasından daha aşikardır. Senin, Hatta ben şehadetleri ve şehadetlerimiz bir olan bir kavimle birlikte çıkmayı arzu ettim ki, onlar çıkıyorlar ve savaşıyorlardı, biz oturuyorduk sözüne gelince, bunu da yapma! Ümmetten ayrılma. Bu kavmin takiyye yapması sebebiyle onlardan sakın! –Ömer [el-Hüzeli], -Ümeyyeoğullarını kast ederek- “…ve onlarla savaşma!” dedi. Dedi ki: “Onların takiyyeleri nedir?” dedim. Dedi ki: Onlar davet ettiklerinde, onlara yüzünü çevirir ve meyledersin. Allah bu hareketinle senin kanını, dinini korur ve senin onlardan daha çok hakkın olan malı sana ihsan eder. Dedi ki: Ben ona “Eğer beni kuşatan ve çaresiz bırakan bir savaş olursa buna ne dersin?” dedim. Dedi ki: “Allah için bir elinle, diğer eline biat edersin; sonra da Allah için savaşırsın. Çünkü Allah bazı toplulukları gizledikleri ile Cennete, bazı toplulukları da gizledikleri ile Cehenneme koyar. Sana benden duymadıklarını insanlara anlatman veya benim söylemediğimi söylemen hususunda Allahtan korkmanı hatırlatırım. Benim söylediğim söz budur. Senin ve benim için Allahtan istiğfar talep ediyorum.” Bize Ali b. Abdullah b. Cafer haber verdi; dedi ki: Bana Süfyan b. Uyeyne anlattı, dedi ki: Bana el-Esved b. Kays anlattı. O bir adamdan, o da Muhammed b. el-Hanefiyyeden şöyle dediğini rivayet etti: Bir elinle diğer eline biat et ve niyetin üzere savaş. Bize el-Fadl b. Dükeyn haber verdi; dedi ki: Bize Kays Said b. Mesruk anlattı. O da Münzirden şöyle dediğini rivayet etti: Muhammed b. el-Hanefiyyenin şunu söylediğini işittim: Bu bir şimşektir.] Ona hiçbir şey dayanmaz. Bize Muhammed b. Abdullah el-Esedi haber verdi; dedi ki: Bize el- Velid b. Cümey anlattı. O Ebüt-Tufeylden, o Muhammed b. el- Hanefiyyeden kendisine şunu söylediğini rivayet etti: Bu mekana devam et. Haremin güvercinlerinden bir güvercin ol! Ta ki bizim emrimiz gelene kadar. Bizim emrimiz geldiğinde güneş doğduğunda nasıl gizli kalmazsa bizim emrimiz de gizli kalmaz. Sen nerden bilirsin ki? Şayet insanlar sana, “Güneş doğudan çıkacak.” deseler, ne bilirsin; belki de Allah onu batıdan getirir. Eğer insanlar sana, “O batıdan çıkacak.” deseler, ne bilirsin? Belki de Allah onu doğudan getirir. Ne bilirsin; belki de o iş (emir), bize gelin getirildiği gibi getirilecektir.” dedi. Bize Muhammed b. es-Salt haber verdi; dedi ki: Bize er-Rebi b. el- Münzir es-Sevri anlattı. O da babasından şöyle dediğini rivayet etti: İbnül-Hanefiyye dedi ki: Kim bizi severse Deylemde bile olsa Allah onu faydalandırır. Bize Muhammed b. es-Salt haber verdi; dedi ki: Bize er-Rebi b. el- Münzir haber verdi. O da babasından, o da İbnül-Hanefiyyeden şöyle dediğini rivayet etti: “Kanımın bir kısmı ile de olsa şu taraftarlarımız için fedakarlık yapmayı arzu ettim.” Sonra sağ elini sol elinin mafsalı ve damarları üzerine koydu ve “Vallahi onların sözleri yalandır. Onların sözlerini yaymak şerdir. Hatta onu doğuran annelerinden biri bile olsa, öldürülene kadar saldırıya uğrar.” Bize Kabisa b. Ukbe haber verdi; dedi ki: Bize Süfyan el-Haris el- Ezdi haber verdi; dedi ki: İbnül-Hanefiyye şöyle dedi: Allah, nefsini müstağni kılan, elini, dilini tutan ve evinde oturan kimseye rahmet etsin. Onun hesabı Allaha aittir ve sevdiği ile beraberdir. Dikkat edin! Ümeyyeoğullarının (kötü) amelleri, Müslümanların kılıçları sebebiyle onlarda yayılmıştır. Unutmayın Allah dilerse hak taraftarları için mülk verecektir. Sizden ve bizden biri o zamana ulaşırsa bizim nezdimizde yüce bir yeri vardır. Kim ölürse, Allah katında olan hayırlı ve bakidir. Bize Ahmed b. Abdullah b. Yunus haber verdi; dedi ki: Bize Ebu Şihab haber verdi. O el-Hasan b. Amrdan, o Ebu Yaladan, o da İbnül- Hanefiyyeden şöyle dediğini rivayet etti: Kim bir kişiyi, -Allahın ilminde Cehennem ehlinden bile olsa- adaletli davranmasından dolayı severse, tıpkı Cennet ehlinden olan bir adamı sevdiği gibi Allah, onu bu sevmesinden dolayı mükafatlandırır. Kim de bir adama -Allahın ilminde Cennet ehlinden bile olsa- zulmünden dolayı buğzederse Allah, onu bu buğzundan dolayı mükafatlandırır. Tıpkı Cehennem ehlinden birine buğzettiği gibi.” Bize Muhammed b. Ömer haber verdi; dedi ki: Bana Abdullah b. Cafer anlattı. O da Ümmü Bekir bt. el-Misverden şöyle dediğini rivayet etti: el-Muhtar b. Ebu Ubeyd, Abdullah b. ez-Zübeyrin ilk kuşatmasında ona en yakın olandı. Abdullah, onu kendi görüşünde bir kişi olarak kabul ediyordu. İbnüz-Zübeyr ondan hoşlanıyor, hakkında bir şey söylendiğinde susuyor ve aleyhinde konuşmuyordu. el-Muhtar, Muhammed b. elHanefiyyeye çelişkili bir şekilde davranıyordu. Muhammed, onun hakkında iyi düşünmüyor, onun getirdiği pek çok öneriyi kabul etmiyordu. el-Muhtar, “Ben Iraka gidiyorum.” dedi. Muhammed ona, “Çık, ancak Abdullah b. Kamil el-Hemdani de seninle birlikte çıksın.” dedi. Abdullaha da, “Ondan korun, çünkü o çok güvenilecek biri değildir.” dedi. el-Muhtar, İbnüz-Zübeyre gelerek, “Bil ki, benim Irakta bulunmam, senin için burada ikamet etmemden daha faydalıdır.” dedi. Abdullah b. ez-Zübeyr ona izin verdi ve İbn Kamil ile birlikte çıktılar. İbnüz-Zübeyr, onun samimiyetinden şüphe etmiyordu. O ise İbnüz-Zübeyre karşı kin tutmakta ısrar ediyordu. Birlikte çıktılar, hatta Uzeybde biri ile karşılaştılar. el- Muhtar, “Bana insanların durumunu haber ver.” dedi. O da, “İnsanları, pusulasını şaşırmış bir gemi gibi bıraktım.” dedi. el-Muhtar, “Ben, onları düzeltecek bir pusulayım.” dedi. Bize Muhammed b. Ömer, haber verdi; dedi ki: Bana Abdurrahman b. Ebüz-Zinad anlattı. O Hişam b. Urveden, o da babasından şöyle dediğini rivayet etti: el-Muhtar Iraka geldiği zaman Abdullah b. el-Muti ile arasında ihtilaf vuku buldu. O, bu dönemde Abdullah b. ez-Zübeyrin Kufe valisi idi. İbnüz-Zübeyre olan bağlılığını açıkladı, ancak gizliden gizliye onu kötüledi. İnsanları İbnül-Hanefiyyeye davet etti; İbn Muti aleyhinde kışkırttı. Kendine taraftar edindi ve taraftarları epeyce arttı. İbn Muti onu görünce Abdullah b. ez-Zübeyrin yanına kaçtı. Bize Muhammed b. Ömer haber verdi; dedi ki: Bana Cafer b. Muhammed b. Halid b. ez-Zübeyr anlattı. O Osman b. Urveden, o da babasından şöyle dediğini rivayet etti. Yine bize İshak b. Yahya b. Talha ve bu ikisinin dışındakiler anlattılar; dediler ki: el-Muhtar, Kufeye gelince Abdullah b. ez-Zübeyri en çok kötüleyen ve onu en çok ayıplayan biriydi. İnsanlara, “İbnüz-Zübeyr bu işi (hilafeti) Ebül-Kasım, yani İbnül-Hanefiyye için istiyordu. Ancak sonra ona zulmetti.” diyordu. İbnül-Hanefiyyenin durumunu ve takvasını anlatmaya başladı; kendisini Kufeye davet yapması için gönderdiğini ve kendisine bir mektup yazdığını, bu mektubu başkasıyla paylaşmamasını ve bu mektubu sadece güvendiği kimselere okumasını söyledi. Sonuçta insanları Muhammed b. el-Hanefiyyeye biat etmek için davet etmeye başladı. Ona gizlice biat ediyorlardı. Bu durumda bir kısım biat eden insanlar şüpheye düşerek şunu ifade ettiler: “Biz bu adamı, İbnül-Hanefiyyenin elçisi kabul ederek ahidlerimizi verdik. İbnül-Hanefiyye ise Mekkede ikamet edip bizden uzak değil ve saklanmış da değildir. Bizden birileri gitsin ve bu adamın getirdiği haberleri sorsun. Şayet doğru ise yardım eder, işinde ona destek oluruz.” dediler. Onlardan bazıları gidip, İbnül- Hanefiyye ile Mekkede buluştular ve ona el-Muhtarın davet ettiği şeyi anlattılar. İbnül- Hanefiyye onlara, “Gördüğünüz gibi ben Allah rızası için çalışan muhtesiplerdenim. Haksız yere mümin kanı dökmek sureti ile dünya saltanatı elde etmek istemiyorum. Ben Allahın mahlukatından dilediği kimseyle bizi zafere ulaştıracağını arzu ettim. Yalancılardan sakının, dininizi ve kendinizi koruyun.” dedi. Bu konuşmadan sonra oradan ayrıldılar. el-Muhtar, Muhammed b. el-Hanefiyyenin adıyla İbrahim b. el-Eştere bir mektup yazdı ve onunla görüşmek için izin istedi. İbrahim el-Eştere, “Bu el-Muhtar, Muhammedin soyunun elçisidir.” denildi. İbrahim el-Eşter, ona izin verdi, hoşça karşıladı ve kendisiyle birlikte yaygısına oturttu. el- Muhtar konuştu. Çok konuşkan biri idi. Allaha hamd etti, Peygambere salat etti, sonra şöyle dedi: “Siz Ehl-i Beytsiniz, Allah size Muhammedin soyuna yardım etmekle ikramda bulunmuştur. Senin de bildiğin gibi onlar pek çok haktan mahrum edildiler ve durumları gördüğün gibidir. el-Mehdi sana bir mektup yazdı. İşte bu kişiler de şahitlerdir.” Orada bulunan Yezid b. Enes el-Esedi, Ahmer b. Şümeyt el-Beceli, Abdullah b. Kamil eş-Şakiri, Becilenin mevlası Ebu Amre Keysan, “Bu mektubu onun gönderdiğine şehadet ederiz.” dediler. İbrahim mektubu alıp okudu. Sonra adam, “Ben ilk icabet eden olacağım. Bize sana itaat ve yardım etmemizi emretmektedir. Ne yapmak istediğini söyle ve dilediğin şeye davet et.” dedi. İbrahim her gün atına binip gider ve insanlara bunu anlatırdı. Haber, İbnüz-Zübeyre ulaşınca Muhammed b. el-Hanefiyyeden hoşlanmadı. el- Muhtarın işi her geçen gün sertleşiyor ve taraftarları artıyordu. Hüseynin katillerini araştırmaya başladı ve onu öldürmeye yardım edenleri tespit edip öldürüyordu. Sonra İbrahim b. el-Eştere, Ubeydullah b. Ziyadı öldürmesi için 20.000 kişi gönderdi. O da Ubeydullahı öldürdü ve başını el-Muhtara gönderdi. Onu kılıcına taktı, Muhammed b. el-Hanefiyyeye, Ali b. Hüseyne ve Beni Haşimden diğerlerine gönderdi. Ali b. Hüseyn, Ubeydullahın başını görünce Hüseyne acıdı ve şöyle dedi: “Ubeydullah b. Ziyada Hüseynin başı getirildiğinde öğlen yemeği yiyordu. Bize Ubeydullahın başı getirildiğinde biz de öğlen yemeği yiyoruz.” Beni Haşimden konuşma yaparak el-Muhtara dua etmeyen ve güzel söz söylemeyen kimse kalmadı. el-Muhtarın durumu ve yaptıkları İbnül-Hanefiyyeye ulaştığında bunları hoş karşılamıyor ve beğenmiyordu. İbn Abbas ise şöyle diyordu: “İntikamımızı aldı. Kinimizi dindirdi. Bizi yüceltti ve bize akrabalık etmiş oldu.” İbn Abbas, bu sevincini herkesin yanında paylaşmaktaydı. el- Muhtarın işi ciddileşince el-Muhtar, Muhammed b. Ali el-Mehdiye bir mektup yazdı. Mektup şöyleydi: “al-i Muhammedin intikamını alma peşinde olan el-Muhtar b. Ebu Ubeydden… Asıl meseleye gelince Allah, mazeret beyan eden, pişmanlık gösteren bir kavimden intikam almamıştır. Allah fasıkları ve reislerini helak etmiştir. Ancak onlardan yine kalanlar vardır. Onların geride kalanlarını gidenlerin durumuna düşürmesini Allahtan diliyorum.” Bize Muhammed b. Ömer haber verdi; dedi ki: Bize Rebia b. Osman, Muhammed b. Abdullah b. Ubeyd b. Umeyr, İshak b. Yahya b. Talha ve Hişam b. Umare anlattılar. Onlar Said b. Muhammed b. Cübeyr b. Mutim ve Hüseyn b. el-Hasan b. Atiye el-Avfiden, o (el-Hüseyn) babasından, o da dedesinden rivayet etti. Ayrıca başka kimseler da bana anlattılar; (hepsi) dediler ki: Muaviye b. Ebu Süfyanın ölüm haberi, Hüseyn b. Ali ve Muhammed b. el-Hanefiyeye Medinedeyken ulaştı. O sıralarda İbn Abbas ise Mekkede bulunuyordu. Hüseyn ve İbnüz-Zübeyr, Mekkeye doğru yola çıktılar. İbnül-Hanefiyye Medinede kaldı. Ne zamanki haddini aşmış bir ordunun Medineye yaklaştığını duyunca Harre günlerinde Mekkeye gitti ve orada İbn Abbas ile birlikte kaldı. Yezid b. Muaviyenin ölüm haberi gelip de, İbnüz-Zübeyr kendine biat alıp insanları da kendisine biat etmeye davet edince, İbn Abbası ve Muhammed b. el-Hanefiyyeyi de biat etmeye davet etti. Ancak onlar biat etmekten kaçındılar ve şöyle dediler: “İnsanlar senin etrafında birleşip sana tabi olduklarında o zaman sana biat ederiz.” O ikisi bu şekilde kaldılar. İbnüz-Zübeyr, bazen onlara tebessüm ediyor, bazen yumuşak davranıyor, bazen de onları yok etmek istiyordu. Bir zaman sonra onlara sert davranmaya başladı ve aralarında sataşmalar meydana geldi. Hatta bu sertlik o dereceye vardı ki ondan hem kendileri hem de yanlarındaki kadınları ve çocukları çok korktular. Çevrelerine zarar verdi, onları kuşattı ve onlara eziyet etti. Muhammed b. el-Hanefiyyeye kızgınlığını ortaya çıkardı; ona sövdü ve onu ayıpladı. Ona ve Haşimoğullarına Mekkedeki vadilerinde [Şib-i Ebu Talibde] kalmalarını emretti. Üzerlerine gözcüler dikti ve onlara, “Vallahi ya biat edeceksiniz ya da sizi ateşle yakacağım!” dedi. Onlar da canlarından endişe etmeye başladılar. Süleym Ebu amir dedi ki: Muhammed b. el-Hanefiyyeyi Zemzem kuyusu yanında hapsedilmiş olarak gördüm. Kimseyi yanına bırakmıyorlardı. “Vallahi ben gireceğim!” dedim ve yanına girdim. Ona, “Bu adamla aranda ne var, ne oluyor?” diye sordum.” O da bana şunu söyledi: “İbnüz-Zübeyr, beni kendisine biat etmeye davet etti. Ben ona, Ben Müslümanlardan biriyim; eğer onlar sana biat ederlerse ben de onlardan biri olurum. dedim. Ancak o, buna razı olmadı. Sen, İbn Abbasa git; benden ona selam söyle. Amcanın oğlu senin ne düşündüğünü merak ediyor. diye söyle.” Süleym dedi ki: “İbn Abbasa gittim, . Benim kim olduğumu sordu. Ensardan biri olduğumu söyledim. Nice Ensari var ki, düşmanlarımızdan bize daha kötü geliyor. dedi. Ben, Korkma! Ben tamamen senden yanayım. dedim. “O zaman gel!” dedi. İbnül-Hanefiyyenin dediğini ona aktardım. O da bana, Söyle ona itaat etmesin, sana söyleneni, göz nimetinin hatırı için git ona tebliğ et. Söylediklerime de herhangi bir şey ekleme. dedi. Ben İbnül-Hanefiyyeye geri döndüm; İbn Abbasın dediğini aktardım. İbnül-Hanefiyye, Kufeye gitmek istedi. Bunu el- Muhtar duydu. Gelmesi hoşuna gitmedi ve şöyle dedi: “el-Mehdinin alametlerinden biri, bu beldenize geleceği, adamın birisinin çarşıda ona bir kılıçla vuracağı, ancak bu darbenin ona zarar vermeyeceğidir.” dedi. Bu haber İbnül-Hanefiyeye ulaşınca orada kaldı. Kendisine, “Keşke Kufedeki taraftarlarına bir şahıs gönderip şu anda olduğunuz durumu anlatsaydın!” denildi. O da Ebüt-Tufeyl amir b. Vasileyi Kufedeki taraftarlarına gönderdi. Ebü-Tufeyl oraya gitti ve “Biz şu kavim konusunda İbnüz-Zübeyre güvenmiyoruz.” dedi. Onlara, kavmin korktukları durumu haber verdi. el-Muhtar, Mekkeye gönderilmek üzere bir ordu ayırdı ve onlardan 4000 kişi seçti. Başlarına Ebu Abdullah el-Cedeliyi komutan tayin etti. Ona, “Haşimoğullarını hayatta bulursan onlarla birlikte ol ve onlara destek çık, emirlerini yerine getir. Şayet İbnüz- Zübeyrin onları öldürdüğünü görürsen, Zübeyr soyundan hiç kimseyi bırakma.” dedi. Sonra da, “Ey Allahın askerleri! Allah size bu yolculukla ikramda bulundu. Sizin için bu yolculukta on hac ve on umre sevabı vardır.” dedi. Kavim yürüdü; yanlarında silah da vardı. Nihayet Mekkeye kadar geldiler. Yardım talep eden kişi gelerek, “Acele ediniz! Onlara yetişeceğinizi sanmıyorum!” dedi. İnsanlar, “Şayet kuvvetli kimseler olsalardı acele ederlerdi.” dediler. Bunun peşinden başlarında Atiye b. Said b. Cünade el-Avfi olduğu halde onlardan 800 kişiyi seçti. Mekkeye girip ve tekbir getirdiler. İbnüz-Zübeyr bunu işitti; kaçarak gitti ve Darünnedveye sığındı. Kabenin örtüsüne sarıldığı ve “Ben Allaha sığınan biriyim” dediği de kaydedilmiştir. Atiye dedi ki: “Biz daha sonra İbn Abbas, İbnül-Hanefiyye ve arkadaşlarına doğru yöneldik; bir evde toplanmışlardı. Evin etrafı odunlarla çevrilmişti. Eğer odun tutuşsa kıyamet kopuncaya kadar onlardan kimse görülmez ve yanıp kül olurlardı. Odunları kapılardan geriye attık. O zaman Ali b. Abdullah b. Abbas acele etti; odunlara doğru çıkmak için koşunca ayakları kanadı. İbnüz-Zübeyrin arkadaşları da yöneldi. O zaman iki saf halinde dizilmiştik. Biz ve onlar Mescidde idik. Gün boyunca biz de o da bu durumdaydık. Ancak sabahlayıncaya kadar sadece namaz için ayrılıyorduk. Ebu Abdullah el-Cedeli bir grup insanla gelerek İbn Abbas ve İbnül-Hanefiyyeye şunu söyledi: “Bırakın bizi! İnsanları İbnüz- Zübeyrden kurtarıp, rahatlatalım.” Bunun üzerine her ikisi şunu söylediler: “Bu belde, Allahın haram kıldığı, sadece Peygambere bir süreliğine helal kıldığı, ondan önce veya sonra başka kimseye helal kılmadığı bir yerdir. Bizden vazgeçin ve bizi koruyun.” dediler. Dedi ki: Yüklendiler; bir münadi dağda şöyle bağırdı: “Peygamberden sonra, bu seriyyeden daha çok ganimet alanı olmadı. Seriyyeler altın ve gümüş ganimet olarak alırlar; siz ise kanlarımızı ganimet olarak aldınız.” Onları oradan çıkardılar, nihayet onları Minaya götürdüler. Allahın izin verdiği kadar orada kaldılar. Oradan da Taife gittiler ve orada kaldılar. Abdullah b. Abbas, Taifte 68 senesinde vefat etti. Namazını Muhammed b. el-Hanefiyye kıldırdı. Biz, İbnül-Hanefiyye ile birlikte kaldık. Hac mevsimi gelince İbnüz-Zübeyr, Mekkeden arkadaşları ile Arafatta hac ibadetini eda etti. Muhammed İbnül-Hanefiyye de Taiften geldi; Arafatta vakfe yaptı. Necde b. amir el-Hanefi de Haricilerle birlikte geldi ve etraflarında durdu. Beni Ümeyye de bir sancak altında Arafatta beraberlerinde olanlarla hac ibadetini eda ettiler. Bize Muhammed b. Ömer haber verdi; dedi ki: Şürahbil b. Ebu Avn bana anlattı. O da babasından şöyle dediğini rivayet etti: O sene Arafatta dört sancak vakfe yaptı. Muhammed İbnül-Hanefiyye bir sancakla Hablül-Meşat kısmında, İbnüz-Zübeyr ve arkadaşları bugünkü imamın durduğu yerde durdular. Muhammed b. el-Hanefiyye gelip İbnüz-Zübeyrin hizasında durdu. Necde el-Haruri ve arkadaşları bir sancak altında o ikisinin arkasında durdular. Beni Ümeyye de sancakları ile ikisinin sol taraflarında durdu. İlk hareket eden sancak Muhammed b. el- Hanefiyyenin sancağı olmuştu. Sonra Necde, peşinden Beni Ümeyye sonra da İbnüz-Zübeyr onları takip etti. İnsanlar da onları takip ettiler. Bize Muhammed b. Ömer haber verdi; dedi ki: Bana Abdullah b. Nafi anlattı. O da babasından şöyle dediğini rivayet etti: İbnüz-Zübeyr o akşam hareket etmedi, ancak İbn Ömer hareket edince o da hareket etti. İbnüz-Zübeyr yavaşlayınca İbnül-Hanefiyye, Necde ve Beni Ümeyye onu geçti. İbn Ömer, “İbnüz-Zübeyr cahiliye davranışı yapmak için mi bekliyor?” dedi. Sonra hareket etti, peşinden de İbnüz- Zübeyr hareket etti. Bize Muhammed b. Ömer haber verdi; dedi ki: Bana Dahhak b. Osman anlattı. O da Mahreme b. Süleymandan şöyle dediğini rivayet etti: İbnül-Hanefiyyenin şöyle dediğini duydum: “Güneş battıktan sonra Arafattan ayrıldım. Bu sünnettir. Oysa İbnüz- Zübeyrin, Muhammed acele etmiştir, Muhammed acele etmiştir! dediği bana ulaştı. İbnüz-Zübeyr karanlığa kalınması gerektiğini kimden öğrenmiştir acaba?” Bize Muhammed b. Ömer haber verdi; dedi ki: Bana Hişam b. Umare anlattı. O Said b. Muhammed b. Cübeyrden, o da babasından şöyle dediğini rivayet etti: Bu sene İbnüz-Zübeyr haccetti, Muhammed b. el-Hanefiyye Haşebilerle birlikte haccetti; onlar 4000 kişi idiler. Minanın sol tarafında vadide konakladılar. Bize Muhammed b. Ömer haber verdi; dedi ki: Bana İsrail anlattı. O da Süveyrden şöyle dediğini rivayet etti: Ben İbnül-Hanefiyyeyi arkadaşları ile birlikte Minanın sol tarafındaki vadide gördüm. Bize Muhammed b. Ömer haber verdi; dedi ki: Bana Hişam b. Umare anlattı. O Said b. Muhammed b. Cübeyr b. Mutimden, o da babasından şöyle dediğini rivayet etti: Ben fitneden korktum, onların hepsine doğru yürüdüm. Ebu Talib vadisinde [Şib-i Ebi Talibde] Muhammed b. Alinin yanına geldim ve “Ey Ebül-Kasım! Allahtan kork! Biz haram yerde, haram beldedeyiz. İnsanlar Allahın kafileleridir. Onların haclarını fesada uğratma!” dedim. O da bana, “Vallahi ben de bunu istemiyorum. Kimse ile bu beyt[Kabe] arasına girmek istemiyorum. Ancak ben İbnüz-Zübeyrden ve onun bana karşı düşüncesinden kendimi koruyorum. Sen İbnüz-Zübeyre git onunla konuş. Necdeye git onunla da konuş.” dedi. Muhammed b. Cübeyr dedi ki: İbnüz-Zübeyre uğradım, İbnül- Hanefiyye ile konuştuğum gibi onunla da konuştum. Bana şunları söyledi: “Ben, etrafında insanların toplandığı biriyim. İnsanlar bana biat ettiler. Onlar ise muhalif davrandılar.” Ben, “Senin için hayırlı olan susmandır.” deyince, o da, “Zaten öyle yapıyorum.” dedi. Sonra Haruri olan Necdeye gittim ve onu arkadaşları arasında buldum. İbn Abbasın kölesi İkrime de orada idi. “Arkadaşından benim için izin talep et.” dedim. O içeri girdi, izin vermesi uzun sürmedi. Yanına girdim; ona saygımı ifade ettim. Diğer iki adamla konuştuğum gibi onunla da konuştum. O da bana şunu söyledi: “Ben, benimle savaşta olan bir kimseyle savaşıyorum, olmayanla değil. Bizimle savaşa başlayanla savaştık.” dedi. Ben, “Diğer iki şahsın seninle savaşmak istemediklerini gördüm.” dedim. Sonra Beni Ümeyye tarafına gittim; onlarla da diğerleri ile konuştuğum gibi konuştum. Dediler ki: “Biz sancağımız altındayız. Kimse bizimle savaşmadıktan sonra bize de kimse ile savaşmayız.” Ben bu sancakların içinde Muhammed b. el-Hanefiyyenin arkadaşlarından daha sakin ve daha selamette olanı görmedim. Muhammed b. Cübeyr şunu da söylemiştir: Akşama doğru Muhammed b. el-Hanefiyyenin yanında oturdum. Güneş batınca bana yöneldi ve “Ey Ebu Said! Haydi devam et.” dedi. O gitti, ben de onunla gittim. Gidenlerin ilki o idi. Bize Muhammed b. Ömer haber verdi; dedi ki: Bize Şürahbil b. Ebu Avn anlattı. O da babasından şöyle dediğini rivayet etti: İbnül-Hanefiyyenin arkadaşlarını Arafatta telbiye yaparlarken gördüm. İbnüz-Zübeyr ve arkadaşlarını gözlemledim; onlar, güneş batıya meyledene kadar telbiye getiriyorlardı. Sonra telbiyeleri kesildi. Beni Ümeyye de öyle yaptı. Ancak Necde, Akabe taşlarını atana kadar telbiye getirdi. Bize el-Mualla b. Esed haber verdi; dedi ki: Bize Abdülaziz b. el- Muhtar anlattı. O da Ebül-Uryan el-Mücaşiiden şöyle dediğini rivayet etti: el-Muhtar, bizi 2000 süvari ile Muhammed b. el-Hanefiyyenin üzerine gönderdi. Biz onun yanındayken İbn Abbas, el-Muhtardan söz ediyor ve şöyle diyordu: “Bizim intikamımızı[n alınması gerektiğini] anladı; borcumuzu ödedi ve bize infakta bulundu.” Muhammed b. el-Hanefiyye, el- Muhtar hakkında şer veya hayır bir şey konuşmuyordu. Ravi diyor ki: Bu durum Muhammede, “Onların yanında bir bilgi var da ondan dolayı böyle yapıyor.” şeklinde ulaştı. Ravi diyor ki, Muhammed b. el-Hanefiyye aramızda ayağa kalktı ve şunları söyledi: “Vallahi biz, Peygamberden şu iki levha arasındaki şeyden (Kurandan ) başka bir miras almadık.” dedi. Sonra, “Allahım! Sen şahit ol! Bir de kılıcımın kabzasındaki şu sahife!” dedi. Ben kendisine o sahifede ne var?” diye sordum. O da “Kim yeni bir bidat edinirse veya bir bidatçıyı korursa…” (hadisini) okudu. Bize Kesir b. Hişam haber verdi; dedi ki: Bize Cafer b. Bürkan haber verdi; dedi ki: Bana el-Velid er-Remmah anlattı; dedi ki: Bize Muhammed b. Alinin Mekkeden çıktığı ve Alinin vadisine indiği haberi geldi. Biz de Kufeden ona gitmek için yola çıktık. İbn Abbas ile karşılaştık. İbn Abbas, vadide birkaç kişi ile birlikte idi. Bize, “Silahlarınızı (koyun) ve umre için telbiye getirin. Sonra Kabeye girin onu tavaf edin, Safa Merve arasında say yapın!” dedi. Bize Hevze b. Halife haber verdi; dedi ki: Bize Avf b. Meymun anlattı. O da Verdandan şöyle dediğini rivayet etti: Muhammed b. Ali için seçilen ekipte biz de vardık. İbnüz-Zübeyr, biat etmeden onun Mekkeye girmesine izin vermedi, o da biatten kaçındı. Biz de Şamlıların yanına gittik. Abdülmelik b. Mervan da biat etmeden girmelerine engel oldu. O da biat etmekten kaçındı. Biz hep birlikte yürüyebildiğimiz kadar yürüdük. Şayet savaşmamızı emretseydi savaşacaktık. Muhammed b. el-Hanefiyye, Allaha hamd ve sena ettikten sonra şöyle dedi: “Kafilelerinize gidin, Allahtan korkun, hoşunuza gitmeyen şeyi terk edin. Kendi işinize bakın, kamuya ait işleri terk edin. Sema ve arzın karar kıldığı gibi bizim emrimizda karar kılın. Çünkü bizim emrimiz ortaya çıktığında o güneş gibi açıktır.” Dediler ki: el-Muhtar b. Ebu Ubeyd 68 senesinde öldürüldü. 69 yılı girdiğinde Abdullah b. ez-Zübeyr, Urve b. ez-Zübeyri Muhammed b. el- Hanefiyyeye gönderdi. Urve dedi ki: Emirül-Müminin sana şunu söylüyor: “Bana biat etmedikçe seni hiçbir zaman böyle bırakmayacağım; ya da hapse atacağım. Senin zafere ulaşacağını iddia ettiğin yalancıyı Allah öldürdü. Her iki Irak (Kufe ve Basra) halkı da benim üzerimde ittifak edip biat ettiler. Sen de bana biat et. Eğer etmezsen seninle benim aramda artık savaş vardır.” Bunun üzerine İbnül-Hanefiyye, Urveye şunu söyledi: “Kardeşin ne kadar çabuk sıla-ı rahmi kesti ve hakkı hafife aldı! Allahın azabını çabuklaştırmasından ne kadar gafil davrandı! Anlaşılan kardeşinin, sürekli olarak kalmasında bir şüphesi yoktur. Oysa kardeşin, el-Muhtarı ve onun yolunu benden daha çok övmekte idi. Vallahi ben el-Muhtara bir davetçi ve yardımcı göndermedim. Üstelik el-Muhtarın, kardeşinden fazla bizimle ilişkileri kopuktu.] Eğer yalancı ise, yalanına rağmen onu kendisine yaklaştırdı. Eğer bunun dışında biri ise, kardeşin bunu daha iyi bilendir. Bende bir çelişki yoktur. Eğer öyle olsaydı onun yanında kalmazdım. Beni davet edene giderdim. Ben bundan kaçındım. Ancak Abdülmelik b. Mervan, işte şuradadır. Senin kardeşinin arzu ettiğini o da istemektedir. Her ikisi de dünya için savaşıyorlar. Vallahi sanki onun askerleri, senin kardeşinin boynunu çevrelemek üzeredir. Ben, Abdülmelikin yakınlığını, senin kardeşinin yakınlığından daha hayırlı bulurum. O, bana yanında olanı arz edeceğini ve beni davet ettiğini yazdı.” Urve, “Bundan seni meneden ne idi?” dedi. Muhammed İbnül- Hanefiyye, “Allaha istiharede bulunuyorum. Bu senin arkadaşın için daha sevimlidir.” dedi. Sonra da Urveye, “Ona bu söylediklerimi anlat.” dedi. Muhammed b. el-Hanefiyyenin arkadaşlarından birisi, “Vallahi şayet bizi dinleyip kabul etmiş olsaydın, biz onun boynunu vururduk.” dedi. İbnül- Hanefiyye, “Ne üzerine boynunu vuracağım? Bize kardeşinden bir mektupla geldi. Aramızda konuşma geçti. Sonra kardeşine geri gönderdik. Sizin söylediğiniz zulümdür. Zulümde hayır yoktur. Onların söylediğini yapsaydım Mekkede savaş olurdu. Siz biliyorsunuz ki, benim görüşüm; şayet bütün insanların üzerimde ittifak etse, bana karşı çıkan sadece bir kişi kalsa onunla savaşmam.” dedi. Urve oradan ayrılarak İbnül-Hanefiyyenin dediğini İbnüz-Zübeyre aktardı ve “Vallahi onun üzerine gitmeni uygun görmüyorum. Onu bırak gitsin ve kendini gözden ırak tutsun. Abdülmelik onun önünde duruyor. Ondan biat almadan onu Şama bırakmayacaktır. İbnül-Hanefiyye ise, insanlar onun etrafında tamamıyla toplanmadıkça ona biat etmez. Eğer ona giderse bu sana kafidir. Onu ya hapseder ya da katleder; böylece ondan kurtulursun.” dedi. Bundan sonra İbnüz-Zübeyr, Muhammed b. el- Hanefiyye hakkında sakinleşti. Ebü-Tufeyl şunu söylemiştir: Elçi Abdülmelik b. Mervandan, İbnül- Hanefiyyeye bir mektup getirdi. Vadide [Şib] onun yanına girdi. Muhammed b. el-Hanefiyye o mektubu okudu. Öyle bir mektup ki, eğer Abdülmelik onu kendi kardeşlerine ve çocuklarına yazsa bu kadar lütufkar olamazdı. Mektupta şu ifadeler vardı: “İbnüz-Zübeyrin seni sıkıştırdığı, biat edinceye kadar da seninle akrabalığı kestiği ve senin hakkını hafife aldığı bana ulaştı. Sen nefsine ve dinine karşı daha dikkatlisin. Yaptığın şeylere göre sen ondan daha bilgilisin de. İşte Şam! İstediğin gibi buraya gel; biz sana ikramda bulunuruz. Akrabalığını tanır, hakkını veririz.” Bunun üzerine İbnül-Hanefiyye arkadaşlarına “Gideceğimiz yön bu taraftır.” dedi. Ravi diyor ki: İbnül-Hanefiyye çıktı; biz de onunla birlikte çıktık. Yanında Küsseyyir Azze vardı ve şu şiiri okudu: Sen gerçek üzere olan bir öndersin bunda şüphe etmeyiz. Biz senden razıyız ve umutluyuz. Sen peygamberden sonra en hayırlının oğlusun. Ey Alinin oğlu yürü! Ali gibi olan, Kelb ve Beli toprağına varıncaya kadar durmaz. Ebüt-Tufeyl şunları söylemiştir: Eyleye kadar yürüdük ve orada konakladık. Onlar bize çok güzel komşuluk etti, biz de onlardan daha güzel bir komşulukla mukabelede bulunduk. Muhammed İbnül-Hanefiyyeyi sevip onda gördükleri ibadet derinliği ve zühdden dolayı hem kendisine hem de arkadaşlarına saygılı davrandılar. İyiliklerle emrolunduk, kötülüklerden nehyolunduk. Yakınımızda veya çevremizde insanlardan hiç kimseye zulmetmemekle emrolunduk. Abdülmelik b. Mervan, Muhammedin yaptıklarını öğrenince dayanamadı. Bunu has adamlarından Kabisa b. Züeyb ve Ravh b. Zinbaya anlattı. İkisi de, “İbnül- Hanefiyyenin senin yakınında yerleşmesini uygun bulmuyoruz. Onun gidişatı bellidir. Ya o sana biat eder ya da geldiği gibi Hicaza dönüp gider.” dediler. Abdülmelik, İbnül-Hanefiyyeye şöyle yazdı: “Benim ülkeme geldin ve benimle Abdullah b. Zübeyr arasında savaş varken ülkemin bir ucuna yerleştin. Sen, Müslümanlar arasında adı ve mevkii olan bir kimsesin. Ancak topraklarımda bana biat ettiğin takdirde ikamet edebileceğini uygun görüyorum. Eğer bana biat edersen sana dün Kulzümden gelmiş olan yüz gemi yükünü veririm. Onlar ve içindekiler senin olur. Bunlardan başka 1.000.000 dirhem senin olacaktır. Senin için 500.000ini acilen tahsis edeceğim. Ayrıca sana, çocuklarına, akrabalarına, kölelerine ve beraberindekilere verilecek tahsisatla birlikte, 1.500.000 dirhem daha tahsis edeceğim. Eğer kabul etmezsen, benim idarem altında olmayan başka bir yere git.” Ebüt-Tufeyl dedi ki: Muhammed b. Ali, Abdülmelik b. Mervana şöyle bir mektup yazdı: “Bismillahirrahmanirrahim… Muhammed b. Aliden Abdülmelik b. Mervana… Selam senin üzerine olsun. Kendisinden başka ilah olmayan Allaha hamdettiğimi sana bildiririm… Asıl meseleye gelince; benim biat konusundaki tutumumun ne olduğunu bildiğini zannediyordum. Zaten bu görüşümü kimseye gizlemedim. Vallahi, bütün millet benim için birleşse sadece ez-Zerka ehli itiraz etse, onlarla asla savaşmazdım. Onlar birleşene kadar da onlardan ayrılmazdım. Ben, Medinede olanlardan dolayı kaçıp Mekkeye yerleştim. Abdullah b. ez-Zübeyr ile komşuluk yaptım. O, komşuluğunu çok kötü yaptı ve kendisine biat etmemi istedi. Ben de insanlar ya senin veya onun etrafında birleşinceye kadar biat etmekten kaçındım. Sonra normal insanlar gibi oraya girdim. Onlardan bir adam gibi oldum. Daha sonra Şam diyarında ikamet etmem için bana mektup yazdın. Ben de senin topraklarının kıyısındaki bir şehre yerleştim. Vallahi bende bu hususta bir çelişki olmadı. Arkadaşlarım da yanımdadır. Buranın fiyatlarının ucuz bir memleket olduğunu söyledik; sana yakın olduk, akrabalığına sığındık ve sen de en sonunda bunları bana yazdın… Biz senden ayrılıp gideceğiz inşaallah.” Bize Musa b. İsmail haber verdi; dedi ki: Bize Ebu Avane anlattı. O da Ebu Cemreden] şöyle dediğini rivayet etti: Muhammed İbnül-Hanefiyye ile birlikte idim, İbn Abbasın vefatından sonra 40 geceden fazla süren bir zaman zarfında Taiften Eyleye geldik. Ravi diyor ki: Abdülmelik, insanlar bir adam üzerine ittifak edene kadar Muhammede, toprağına girmesi için eman verdiği bir mektup yazdı. İnsanlar Allahın ahdi ile bir adam üzerinde ittifak edince, Abdülmelik ona mektup yazdı. Muhammed, Şama gelince Abdülmelik ona bir adam gönderdi ve “Ya bana biat et, ya da buradan ayrıl.” dedi. Biz o gün onunla birlikte 7000 kişi idik. Muhammed b. Ali ona ve arkadaşlarına eman vermesi için haber gönderdi. O da eman verdi. Muhammed b. Ali ayağa kalktı; Allaha hamd ve senada bulunduktan sonra, “Allah bütün işlerin sahibi ve hakimidir. Ne dilerse o olur, neyi dilemezse o olmaz. Her gelecek yakındır. Gelmesinden evvel işlerinizde acele davranın. Nefsim kudret elinde olan Allaha yemin olsun ki, sizin soylarınızdan Muhammedin soyu ile savaşanlar vardır. Şirk ehline Muhammedin soyunun emri gizli kalmaz. Muhammedin soyunun emri tehir edilmiştir. Kanlarınızı dökmeyen ve dininizi koruyan Allaha hamd olsun. Sizden kim beldesine emniyetli ve korunmuş olarak gelirse bunu yapsın.” dedi. Onunla beraber 900 kişi kaldı. Umre için ihrama girdi ve kurbanları belirledi. Kabeye girmeye yöneldik, İbnüz-Zübeyrin süvarileri bizim girmemize engel oldular. Muhammed ona şu haberi gönderdi: “Ben çıktım; ancak seninle savaşmak istemiyorum. Bırak bizi! Girip ibadetimizi yapıp çıkalım.” Ancak İbnüz-Zübeyr bunu kabul etmedi. Yanımızda da kurbanlık için bağladığımız hayvanlar vardı. Medineye döndük. Orada iken Haccac geldi ve İbnüz-Zübeyri öldürdü. Sonra Basra ve Kufeye uğradı. O gidince biz de dönüp ibadetimizi yerine getirdik. Muhammed b. Alinin elbiselerinden bitlerin düştüğünü gördüm. İbadetimizi yapıp bitirdikten sonra Medineye yöneldik. Muhammed b. Ali orada üç ay kaldı ve sonra vefat etti. Bize el-Fadl b. Dükeyn haber verdi; dedi ki: Bize İsmail b. Müslim et- Tai anlattı. O da babasından şöyle dediğini rivayet etti: Abdülmelik b. Mervan şöyle bir mektup yazdı: “Müminlerin emiri Abdülmelik b. Mervandan Muhammed b. Aliye…” Muhammed b. el- Hanefiyye, mektubun başına bakınca “İnna lillah ve inna ileyhi raciun. Tuleka] ve Allah Resulünün lanetlenmiş olduğu kimseler insanların tepesindeler. Nefsim kudret elinde olan Allaha yemin olsun ki, bu işler kararında kalmayan işlerdir.” Ebüt-Tufeyl dedi ki: Oradan döndük, kölelerine ve yanındaki Kufe ve Basralı olanlara izin verildi; onlar da Medyenden döndüler. Mekkeye geçtik ve Minadaki vadide konakladık. Orada iki ya da üç gece kaldık. İbnüz-Zübeyr, “Buradan ayrıl ve bize komşuluk yapma!” diye ona haber gönderdi. İbnül-Hanefiyye, “Sabret, sabrın ancak Allah için olsun. Sabretmekten başka çaresi olmayanın yaptığı sabır sonunda, Allahın ona bir çıkış yolu göstermesi Ona zor değildir. Vallahi ben kılıç [savaş] istemedim. Ben tek başıma, onun da yanında bunca askerleri olduğu halde eğer savaşı isteseydim, İbnüz-Zübeyr benimle oyalanmazdı. Ancak vallahi ben bunu istemedim. Ben İbnüz-Zübeyrin, bana yaptığı kötü komşulukla yetindiğini sanmıyorum ve ondan uzaklaşacağım.” dedi ve Taife hareket etti. Orada bir süre kaldıktan sonra 72 senesi Zilkade ayı başında Haccac, İbnüz-Zübeyr ile savaşmak için geldi. Onu kuşatma altına aldı ve Cemaziyelevvel ayının 17. Salı gününde onu katletti. İbnül-Hanefiyye bu sene Taiften gelerek haccını yerine getirdi. Sonra Ebu Talib mahallesine gelip yerleşti. Bize Muhammed b. Ömer haber verdi. O Abdurrahman b. Ebül- Mevalden, o Hasan Ali b. Muhammed b. el-Hanefiyyeden, o da babasından şöyle dediğini rivayet etti: 72 senesinde Muhammed b. el-Hanefiyye, eş-Şibde (Ebu Talib mahallesinde) iken İbnüz-Zübeyr henüz öldürülmemişti ve Haccacın kuşatması altında idi. Haccac, Abdülmelike biat etmesi için ona haber gönderdi. Bunun üzerine İbnül-Hanefiyye, “Mekkedeki ikametimi ve Taif ile Şama gidişimi biliyorsun. Bütün bunlar, insanlar tamamen onlardan birisi etrafında toplanmadıkça benim için Abdülmelike ya da İbnüz- Zübeyre biat etmem için bir sebeptir. Ben muhalif olan bir kimse değilim. İnsanların ihtilafını görünce birleşinceye kadar onlardan ayrıldım. Allahın beldelerinin en büyüğüne, kuşların bile içinde emin olduğu yere sığındım. İbnüz-Zübeyr, benim komşuluğumdan hoşlanmadı. Şama yöneldim bu sefer Abdülmelik, yakınlığımdan rahatsız oldu. Hareme yöneldim, şayet İbnüz-Zübeyr öldürülür ve insanlar Abdülmelikin etrafında toplanırlarsa sana biat ederim.” dedi. Haccac, Abdülmelike biat etmeyinceye kadar onun bu durumuna razı olmaktan kaçındı. İbnül-Hanefiyye biatı reddetti, Haccac da onun söylediğini kabul etmedi. Muhammed b. el-Hanefiyye, İbnüz- Zübeyr öldürülünceye kadar bu görüşünde kalmaya devam etti. Bize el-Fadl b. Dükeyn ve Muhammed b. Abdullah el-Esedi haber verdiler; dediler ki: Bize Yunus b. Ebu İshak anlattı. O da Sehl b. Ubeyd b. Amr el-Harisiden şöyle dediğini rivayet etti: Abdülmelik, Haccacı Mekke ve Medineye gönderdiğinde ona şöyle dedi: “Senin Muhammed b. el-Hanefiyye üzerinde bir yetkin yoktur.” Ravi dedi ki: Haccac gelince onu tehdit eder tarzda bir haber gönderdi. Haccac, “Allahın bir gün senden kurtulacağıma imkan vereceğini ve beni senin üzerinde yetkisi olan biri yapacağını umarım. İşte o zaman sana yapacağımı bilirim.” dedi. İbnül-Hanefiyye, “Yalan söyledin ey nefsinin düşmanı! Sen her gün Allahın 360 lahza ve nefhası olduğunu biliyor musun? Ben Allahtan bazı lahza ve nefhalarını bana vermesini diliyor ve senin bana sultan olmanı istemiyorum.” dedi. Ravi dedi ki: Haccac bunu Abdülmelike yazdı, Abdülmelik Rum melikine yazdı, Rum meliki de ona şöyle yazdı: “Vallahi bu senin hazinen veya ehl-i beytinin hazinesi değildir, o peygamberliğin ehl-i beytinin hazinesidir.” Bize Muhammed b. Ömer haber verdi; dedi ki: Bana Abdullah b. Cafer anlattı. O Salih b. Keysandan, o da Hasan b. Muhammed b. Aliden şöyle dediğini rivayet etti: Babam el-Haccaca biat etmedi. İbnüz-Zübeyr öldürülünce, Haccac ona biri ile haber gönderdi ve “Allah düşmanı öldürüldü.” dedi. İbnül- Hanefiyye, “İnsanlar sana biat ettiği zaman ben de biat ederim.” dedi. Haccac, “Allaha yemin olsun ki, seni öldüreceğim!” dedi. Muhammed, “Bilirsin ki, Allahın her günde 360 lahzası vardır, her lahzada ise 360 hükmü vardır. Umulur ki bu hükümlerinden birisi senin hakkında bize kafi gelir.” dedi. Haccac bunu Abdülmelike yazdı; mektup ona ulaşınca beğendi. Onu Rum melikine yazdı. Çünkü Rum meliki, daha önce onu [Abdülmelik b. Mervanı] tehdit eder tarzda pek çok insanı toplamış olduğu hususunu yazmıştı. Abdülmelik, İbnül-Hanefiyyenin bu kelamını Rum melikine yazdı. Sonra el-Haccaca da şöyle yazdı: “Biz anladık ki, Muhammedin yanında herhangi bir hilaf yoktur. O sana gelip biat edecektir, ona yumuşak davran.” İnsanlar Abdülmelikin etrafında toplandıklarında, İbn Ömer ona biat etti ve İbnül-Hanefiyyeye, “Geride bir şey kalmadı; sen de biat et!” dedi. İbnül-Hanefiyye, Abdülmelike şunu yazdı: “Bismillahirrahmanirrahim… Muhammed b. Aliden Müminlerin Emiri Abdülmelike… Ben, ümmeti ihtilaf içinde gördüğümde onlardan ayrıldım. Bu iş sende son bulunca ve insanlar sana biat edince ben de onlardan biri olurum. Uygun bir şekilde onların girdikleri duruma ben de katılıyorum. Ben sana biat ettim; Haccaca senin için biat ettim. Biatimi de sana ulaştırdım. İnsanların senin etrafında toplandıklarını gördüm. Bize güvenmenden ve bize güvence vermenden hoşlanırız. Çünkü zulümde hayır yoktur. Bu söylediklerimi yapmaktan kaçınırsan Allahın arzı geniştir.” Abdülmelik mektubu okuyunca Kabisa b. Züeyb ve Ravh b. Zinbaa şunu ifade ettiler: “Senin için onun üzerinde bir yol yoktur. Eğer ayrılık çıkarmak isterse buna gücü yeter. O bize selam etti, biat etti, ona ve arkadaşlarına ahd ve misakı yazmanı uygun görüyoruz.” Abdülmelik böyle yaptı ve ona şöyle bir mektup yazdı: “Sen bizim yanımızda övülen birisin. Bize İbnüz- Zübeyrden daha yakın ve daha çok sevdiğimiz birisin. Senin ve arkadaşlarının başına, hoşlanmayacağın herhangi bir şey gelmemesi için senin için ahit ve misak [güvence], Allah ve Resulünün zimmeti vardır. Beldene dön, dilediğin yere git. Ben hayatta olduğum sürece seninle akrabalık ilişkisini ve yardımını terk edecek değilim.” Ayrıca Haccaca da ona iyi davranmasını ve ikramda bulunmasını emreden bir yazı yazdı. İbnül-Hanefiyye de Medineye döndü. Bize Muhammed b. Ömer haber verdi; dedi ki: Bize Muaviye b. Abdullah b. Ubeydullah b. Ebu Rafi anlattı. O da babasından şöyle dediğini rivayet etti: Muhammed b. Ali, Medineye geldiğinde el-Bakide bir ev inşa etti. Abdülmelike mektup yazarak yanına gitmesi için izin istedi. Abülmelik ona izin verdi. İbnül-Hanefiyye Cabir b. Abdullahın vefat senesi olan 73 senesinde yola çıktı. Şamda Abdülmelikin yanına geldi ve ondan izin istedi. Ona izin verdi; ayrıca ona yakın bir yerde kendisine bir ev verilmesi için emir verdi. Ona ve yanındakilere yetecek miktarda ikramlar verilmesini emretti. Umumi izin günlerinde Abdülmelikin yanına uğrardı. Abdülmelik izin verdiğinde önce ev halkıyla görüşmeye başlardı. Sonra ona izin verdi, o da selam verirdi. Bazen oturur bazen de ayrılırdı. Bir ay gibi bir müddet veya buna yakın bir zaman geçince Abdülmelik onunla baş başa konuştu, yakınlığını ve şefkatini ifade etti. Muhammed, üzerinde bulunan borçtan söz etti. Abdülmelik borcunu ödemeyi vaat etti. İhtiyaçlarının giderilmesini emretti. Muhammed borcunu, ihtiyaçlarını, çocuklarının atıyyelerini, himayesinde bulunan ve yakını olan başkalarının ve kölelerinin ihtiyaçlarını arzetti. Abdülmelik bunların hepsine olumlu cevap verdi. Ancak kölelere tahsisat vermek ona zor geldi. Muhammed bu konuda ısrar etti; onlara da tahsisat verdi; ancak onların tahsisatını az verdi. İbnül-Hanefiyye onunla konuştu; onların tahsisatını da yükseltti. İhtiyaçların hepsini yerine getirdi. Ayrılmak için izin istedi; o da ona izin verdi. Bize Muhammed b. Ömer haber verdi; dedi ki: Bana Abdullah b. Cafer anlattı. O da Abdülvahid b. Ebu Avnın şöyle dediğini rivayet etti: Bana İbnül-Hanefiyye şunu söyledi. Abdülmelike gittim ihtiyaçlarımı karşıladı. Sonra ona veda ettim, ayrıldım. Neredeyse gözlerinden kaybolmuştum ki, bana, Ebül-Kasım! Ebül-Kasım! diye seslendi. Döndüm; bana, Allahın, senin ihtiyara yaptığını yaparken zulüm yaptığını bildiğini bilmez misin?” dedi. Yani İbnül-Hanefiyyeye, Dar gününde [Osmanın öldürüldüğü günde] Mervan b. el-Hakemi tutup elbisesini çekiştirdiğini hatırlatıyordu. Abdülmelik, “Ben ona bakıyorum. O gün benim kakülüm [perçemim] vardı.” dedi. Bize Muhammed b. Ömer haber verdi; dedi ki: Bana Musa b. Ubeyde anlattı. O da Zeyd b. Abdurrahman b. Zeyd b. el-Hattabdan şöyle dediğini rivayet etti: Eban b. Osman ile birlikte Abdülmelik b. Mervanın yanına girdim; beraberinde İbnül-Hanefiyye vardı. Abdülmelik, Peygamberin kılıcını istedi. Ayrıca bir cilacı çağırdı. Abdülmelik, “Ben bunun demirinden daha kalitelisini görmedim.” dedi. Abdülmelik, “Allaha yemin olsun ki, onun sahibinin de bir benzerini görmedim. Ey Muhammed! Bunu bana ver!” dedi. Muhammed, “Hangimizi ona daha layık görüyorsan o alsın.” dedi. Abdülmelik, “Şayet seninki yakınlıksa herkes için yakınlık ve hak vardır.” dedi. Dedi ki: Muhammed onu Abdülmelike verdi. Sonra, “Ey Müminlerin Emiri! Bu el-Haccac -o sırada yanında idi- bana eziyet etti, hakkımı hafife aldı. Beş dirhemlik bir iş için bile bana adam yollardı.” dedi. Abdülmelik, el-Haccaca, “Senin İbnül-Hanefiyyeye karşı emirliğin yoktur.” dedi. İbnül-Hanefiyye gidince Abdülmelik el-Haccaca, “Ona yetiş, kin ve nefretini gider!” dedi. el-Haccac, ona yetişti ve “Müminlerin Emiri kin ve nefretini gidermem ve senin hoşuna gitmeyecek bir şeyi yapmamam için beni sana gönderdi.” dedi. Muhammed b. el-Hanefiyye, “Yazıklar olsun sana ey Haccac! Allahtan kork! Allahtan sakın! Kulların sabahladığı bütün sabahlar Allahındır. Kullarından her bir kul için 360 lahza vardır. Alırsa onu gücü ile alır. Şayet affederse onu hilmi ile affeder. Bu yüzden Allahtan sakın!” dedi. el-Haccac: “Benden ne istersen onu sana veririm.” dedi. Muhammed de ona, “Gerçekten bunu yapar mısın?” diye sordu. O da, “Evet, yaparım.” dedi. Muhammed ona, “Ben senden ömür boyu beni terk etmeni istiyorum.” dedi. Haccac, bunu Abdülmelike bildirdi. Abdülmelik Yahudi cemaatinin liderine haber saldı ve ona, “Bizden bir adam öyle bir söz söyledi ki, biz bu sözü ancak ondan duyduk.” dedi ve Muhammedin söylediğini ona haber verdi. Yahudi cemaatinin başı] “Bu söz ancak bir nübüvvet evinden çıkar.” dedi. Bize Kabisa b. Ukbe haber verdi; dedi ki: Bize Süfyan haber verdi. O Muğireden, o da İbrahimden şunu rivayet etti: Haccac ayağını Makama (Makam-ı İbrahime) koymak istedi. İbnül- Hanefiyye onu azarlayıp engelledi. Bize el-Fadl b. Dükeyn ve Muhammed b. Abdullah el-Esedi haber verdiler; dediler ki: Bize Süfyan anlattı. O Yezid b. Ebu Ziyaddan, o da Salim b. Ebül-Caddan şöyle dediğini rivayet etti: Muhammed b. el-Hanefiyyenin, Kabeye girip her köşesinde iki rekat namaz kılmak suretiyle toplam sekiz rekat namaz kıldığını gördüm. Bize el-Fadl b. Dükeyn haber verdi; dedi ki: Bize Süfyan haber verdi; dedi ki: Muhammed b. el-Hanefiyye, “İnsanlar Rableri hakkında husumete düşünceye kadar dünya yok olmaz.” dedi Bize Muhammed b. Ömer haber verdi; dedi ki: Bize Muhammed Ebu Muaviye ed-Darir anlattı. O da Ebu Malikten şöyle dediğini rivayet etti: Ben Muhammed b. el-Hanefiyyeyi beyaz bir at üzerinde şeytan taşlarken gördüm. Bize Muhammed b. Ubeyd haber verdi; dedi ki: Bana Süfyan et- Temmar anlattı; dedi ki: Muhammed b. el-Hanefiyyeyi Tevriye gününde ihramlı iken saçlarını dağıtmış, kına ve çivit otu ile de boyandığı halde gördüm. Bize el-Fadl b. Dükeyn haber verdi; dedi ki: Bize İsrail anlattı. O da Süveyrden şöyle dediğini rivayet etti: Muhammed b. el-Hanefiyyenin (saç ve sakalını) kına ve çivit otu ile boyadığını gördüm. Bize Muhammed b. Ömer haber verdi; dedi ki: Bana Mervan b. Muaviye anlattı. O da Süfyan et-Temmardan şöyle dediğini rivayet etti: Muhammed b. el-Hanefiyyeyi saçlarını sağ tarafa doğru bırakmış halde gördüm. Bize el-Fadl b. Dükeyn ve Muhammed b. Abdullah el-Esedi haber verdiler; dediler ki: Bize Süfyan anlattı. O da Süleyman eşŞeybaniden şöyle dediğini rivayet etti: İbnül-Hanefiyyeyi Arafatta yün-ipek karışımı sarı bir elbise içinde gördüm. Bize Muaviye ed-Darir haber verdi. O da İshak eş-Şeybaniden şöyle dediğini rivayet etti: Arafatta İbnül Hanefiyyenin üzerinde yün-ipek karışımı bir elbise gördüm. Bize Said b. Muhammed es-Sekafi haber verdi. O da Rişdinden şöyle dediğini rivayet etti: Muhammed b. el-Hanefiyyenin siyah ve Harakan işi bir sarık sardığını, onun da bir karış veya ondan daha az kısmını sarkıtmış olduğunu gördüm. Bize el-Fadl b. Dükeyn haber verdi; dedi ki: Bize Abdülvahid b. Eymen anlattı; dedi ki: Muhammed b. el-Hanefiyyeyi, başında siyah bir sarıkla gördüm. Bize el-Kasım b. Malik el-Müzeni haber verdi. O da Nasr b. Evsten şöyle dediğini rivayet etti: Muhammed b. Ali el-Hanefiyyeyi, koyu sarı bir elbiseye bürünmüş halde gördüm. Bize el-Fadl b. Dükeyn haber verdi; dedi ki: Bize İsrail anlattı. O Abdülaziz b. Hakimden, o da Ebu İdristen şöyle dediğini rivayet etti: Muhammed b. el-Hanefiyye bana, “Seni yün-ipek karışımı elbise giymekten men eden nedir? Onda bir beis yoktur.” dedi. Ben, “O ipekten yapılıyor.” dedim. Biz Ubeydullah b. Musa ve el-Fadl b. Dükeyn haber verdiler; dediler ki: Bize İsrail anlattı. O Abdülaziz b. Hakimden, o da Ebu İdristen şöyle dediğini rivayet etti: İbnül-Hanefiyyeyi kına ve çivit otuyla boyanmış bir halde gördüm. Ona, “Ali de saç ve sakalını boyuyor muydu?” diye sordum. “Hayır!” diye cevap verdi. Ben, “Sen niye boyanıyorsun?” dedim. İbnül-Hanefiyye, “Ben kadınlar için gençleşiyorum.” dedi. Bize el-Fadl b. Dükeyn haber verdi; dedi ki: Bize Ebu Nuaym el- Hazzaz anlattı; dedi ki: Ben Salih b. Meysemden, işittim; şöyle dedi: Muhammed b. el-Hanefiyyenin elinde kına izi gördüm ve “Bu da nedir?” diye sordum. Kendisi, “Ben annemi boyuyordum.” dedi. Bize Muhammed b. Abdullah el-Esedi ve Kabisa b. Ukbe haber verdiler; dediler ki: Bize Süfyan anlattı. O Salim b. Ebu Hafsadan, o Ebu Yaladan, o da Muhammed b. el-Hanefiyyeden, annesinin saçlarını örüp taradığını bize haber verdi. Bize Muhammed b. Abdullah el-Esedi haber verdi; dedi ki: Bize Abdülvahid b. Eymen anlattı; dedi ki: Muhammed b. el-Hanefiyyeyi kına ile boyanırken gördüm. Gözleri sürmeliydi. Başında da siyah bir sarık vardı. Bize el-Fadl b. Dükeyn haber verdi; dedi ki: Bize Abdülvahid b. Eymen anlattı; dedi ki: Babam beni Muhammed b. el-Hanefiyyeye gönderdi. Ben gittim, baktım ki, gözleri sürmeli ve sakalı kırmızıya boyanmış idi. Dönünce babama, “Beni yaşlı bir muhannese gönderdin.” dedim. Babam, “Ey Lahnanın [sünnet olmamışın] oğlu! İşte o Muhammed b. Alidir.” dedi. Bize el-Fadl b. Dükeyn haber verdi; dedi ki: Bize Fıtr b. Halife anlattı. O Münzir es-Sevriden, o da İbnül-Hanefiyyeden şunu rivayet etti: O küp nebizini içiyordu. Bize Muhammed b. es-Salt haber verdi; dedi ki: Bize er-Rebi b. el- Münzir anlattı. O da babasından şöyle dediğini rivayet etti: Muhammed b. el-Hanefiyye ile birlikte idik. Abdest almak istedi; iki tane mesti vardı. Mestlerini çıkardı ve ayaklarının üstüne meshetti. Bize Muhammed b. Rebia el-Kilabi haber verdi. O İsmail el- Ezraktan, o da Ebu Amrdan şunu rivayet etti: İbnül-Hanefiyye, bayramlarda, Cuma günlerinde ve eş-Şibde [Ebu Talib mahallesinde] yıkanırdı. Yine dedi ki: Hacamattan dolayı da yıkanırdı. Bize Yala b. Ubeyd haber verdi; dedi ki: Bize Rişdin b. Küreyb haber verdi; dedi ki: İbnül-Hanefiyyeyi sarığını sol tarafına sarkıtıyor olduğu halde gördüm. Bize Muhammed b. Ömer haber verdi; dedi ki: Bize Ali b. Ömer b. Ali b. Hüseyn anlattı. O da Abdullah b. Muhammed b. Akilden şöyle dediğini rivayet etti: Ben 81 senesinde İbnül-Hanefiyeyi şöyle söylerken işittim: “Bu sene benim için 65. senedir. Babamın yaşını geçtim. O 63 yaşında vefat etti.” İbnül-Hanefiyye bu yıl, 81 yılında vefat etti. Bize Muhammed b. Ömer haber verdi; dedi ki: Bize Zeyd b. es-Saib anlattı; dedi ki: Ebu Haşim Abdullah b. Muhammed b. el-Hanefiyyeye, “Baban nereye defnedildi?” diye sordum. “el-Bakie” diye cevap verdi. “Hangi sene?” diye sordum. “81 senesinin başlarında. Vefat ettiğinde 65 yaşında idi. Daha 65 yaşını tamamlamamıştı.” Muhammed b. Sad dedi ki: Muhammed b. el-Hanefiyyenin, Ömerden rivayette bulunduğunu bilmiyoruz. Bize Muhammed b. Ömer haber verdi; dedi ki: Bana Zeyd b. es-Saib anlattı; dedi ki: Ebu Haşim Abdullah b. Muhammed b. el-Hanefiyyenin el-Bakiin kenarını işaret ederek “Burası, Ebül-Kasımın kabridir.” dediğini işittim. Ayrıca şunları söyledi: “Babam, 81 yılı Muharrem ayında vefat etti. O sene el-Cuhaf senesi idi. Bu bir seldir ki, hacıları önüne katıp süpürmüştür. Biz onu el-Bakie defnettiğimizde Abdülmelik b. Mervanın o günkü Medine valisi Eban b. Osman b. Affan namazını kıldırmak için geldi ve Kardeşim, ne düşünüyorsun? dedi. Ben, Bizden talep etmedikçe Eban onun cenaze namazını kılamaz.” dedim. Bunun üzerine Eban, Siz cenazeniz için daha evlasınız. Namaz kıldırmak için istediğinizi öne çıkarabilirsiniz.” dedi. Biz de, O zaman sen geç namazını kıldır. dedik. O da öne geçti ve namazını kıldırdı.” Muhammed b. Ömer dedi ki: Zeyd b. es-Saib ile konuştum dedim ki: Bana Abdülmelik b. Vehb haber verdi. O da Süleyman b. Uveymir el- Eslemiden rivayet etti; dedi ki: Ebu Haşim o gün şunu söylemişti: “Biz seni öne geçirmezsek bile, imamın namaz kıldırmasının daha evla olduğunu biliyoruz.” Zeyd b. es-Saib dedi ki: Ebu Haşimin “Öne geçti ve namaz kıldırdı.” dediğini işittim.