"Enter"a basıp içeriğe geçin
Filter by Kategoriler
Kuran-ı Kerim
Hadisler ve İslam Tarihi
Alevilik
İncil
Tevrat
Avesta
Mitoloji
Diğer Kitaplar

Diğer yemen kabileleri taydan olanlar

[Tay] b. Üded b. Zeyd b. Yeşcüb b. Arib b. Zeyd b. Kehlan b. Yeşcüb b. Yarub b. Kahtan. Yemen kabileleri Kahtanda birleşir. Tayın annesi, Himyer kabilesinden Delle bt. Zu Menşecan b. Kile b. Redmandır. Annesi onu Mezhic denen bir tepenin üzerinde doğurdu. Böylece Delle, bu tepenin ismini alarak “Mezhicin Dellesi” diye isimlendirildi ve bütün çocuklarına “Mezhicoğulları” dendi. Tayın ismi ise Cülhümedir. Yol üzerinde içinde su kaynağı olan konaklama yeri inşa eden ilk kişi olmasından dolayı ya da su kuyusu inşa eden ilk kişi olduğu için kendisine Tay ismi verilmiştir.

1216. Zeyd el-Hayl b. Mühelhil
[Zeyd el-Hayl b. Mühelhil] b. Yezid b. Münhib b. Abdürıda b. Muhtelis b. Sevb b. Kinane b. Malik b. Nabil b. Esvedan. Esvedan da Nebhan b. Amr b. el-Gavs b. Taydır. Bize Muhammed b. Ömer haber verdi; dedi ki: Bana Ebu Bekir b. Abdullah b. Ebu Sebre anlattı. O da ez-Zührinin yetimi Ebu Umeyr et- Tainin şöyle dediğini haber verdi: On beş kişilik Tay heyeti Peygamberin  yanına geldi. Başkanları ve önderleri Zeyd el-Hayl idi. Peygamber  onlara İslamı arz etti. Onlar da Müslüman oldular. Sonra Allah Resulü  Zeyd el-Hayl hakkında şöyle dedi: “Zeyd müstesna, Araplardan olup bana kendisinden bahsedilen her adamı, bahsedildiğinden daha alt seviyede gördüm. Oysa Zeydde olan [vasıfların] tümü bana ulaşmadı.” Akabinde Allah Resulü  onu “Zeyd el-Hayr” diye isimlendirdi, ona Feyd denen yer ile bazı arazileri tahsis etti ve bununla ilgili ona yazılı bir belge verdi. Zeydin, Peygamberin  huzuruna geldiği gün söylediği sözlerden biri şudur: “Hamd, seninle bizi güçlendiren ve dinimizi bizim için koruyan Allaha mahsustur. Senin kendisine çağırdığın ahlaktan daha güzel hiçbir ahlak görmedim. Ben aklımıza ve düşürüp de aramaya koyulduğumuz halde taptığımız bir taşa tabi olmamıza hayret ediyordum. Bunun üzerine Allah Resulü  şöyle buyurdu: “Daha fazlası da var!” Bununla imanda daha fazla şeyin olduğunu kastetti. Medinede salgın bir hastalık vardı. Zeyd, yanından ayrıldığında Peygamber  şöyle dedi: “Zeyd sıtmadan bir kurtulsa!…” Memleketinde Ferde denen yere ulaştığında vefat etti. Eşi Peygamberin  onun için yazdığı her şeyi yırttı. Bize Muhammed b. Ömer haber verdi; dedi ki: Bana Rebia b. Osman şunu anlattı: Allah Resulü  Tay heyetine beş ukıyye gümüş hediye etti. Zeyd el- Hayra ise on iki buçuk ukıyye verdi. Bu da onun hediye olarak verdiği en yüksek miktardı. Bize Hişam b. Muhammed b. es-Saib b. el-Kelbi, babasının şöyle dediğini haber verdi: Zeyd el-Haylın mensup olduğu sülaleye el-Muhtelis deniyordu. Zeydin Çocukları: 1-Miknef b. Zeyd el-Hayl: Zeyd, künyesini onun adından almıştı. Müslüman olmuş, Peygamberin  sohbetinde bulunmuş, Halid b. el-Velid ile birlikte dinden dönenlere karşı yapılan savaşlara katılmış çok azimli biriydi. 2-Hureys b. Zeyd el-Hayl: İyi bir süvari ve şairdi. Peygamberin  sohbetinde bulunmuş, Halid b. el-Velid ile birlikte dinden dönenlere karşı yapılan savaşlara katılmıştı. 3-Urve b. Zeyd: Kadisiyye, Kussün-Natif ve Mihran savaşlarına katılmıştı. Kararlı bir mücadele sergilemiş ve bu konuda şiir de söylemişti. Zeyd el-Hayl da şairdi.

1217. Adi b. Hatim el-Cevvad
[Adi b. Hatim el-Cevvad] b. Abullah b. Sad b. el-Haşrec b. İmruülkays b. Adi b. Ahzem b. Ebu Ahzem b. Rebia b. Cervel b. Süal b. Amr b. el-Gavs b. Tay. Annesi Nevvar bt. Sürmüle b. Sürul b. Cüşem b. Ebu Harise b. Cüdey b. Tedul b. Buhtür b. Atud b. Uneyn b. Selaman b. Sualdir. Hatim, Tay olup Arapların en cömert olanlarındandı. Kızı sebebiyle “Ebu Seffane” künyesini almıştı. Diğer bir künyesi de “Ebu Tarif” idi. Adi b. Hatimin, kabilesinin ileri gelenlerinden olan Lam, Huleys, Milhan ve Fesaks adında anne-bir kardeşleri vardı. Fesaks Cahiliye döneminde vefat etmişti. Bunlar, Rebbar b. Gutayf b. Harise b. Sad b. el-Haşrec b. İmruülkays b. Adi b. Ahzem b. Ebu Ahzemin oğullarıdır. Milhan, Muaviye ile birlikte Sıffın savaşına katıldı. Ali b. Ebu Talib, Sıffıne giderken Lam b. Rabbarı el-Medainde kendi yerine vekil olarak bıraktı. Bize Muhammed b. Ömer haber verdi; dedi ki: Bana Ebu Bekir b. Abdullah b. Ebu Sebre anlattı. O da Ebu Umeyr et-Tainin şöyle dediğini rivayet etti: Adi b. Hatim, kendisi ve Müslümanlığı ile ilgili olarak şöyle demiştir: Araplardan hiç kimse benden daha fazla Allah Resulünden  nefret etmezdi. Ben kavmime lider olmuş saygın bir başkandım. Dedim ki, eğer ona uyarsam o zaman [baş değil] kuyruk olurum. Hak bir din üzerinde olduğuma inandığım bir hristiyandım. [Savaş olduğunda] ganimetlerin dörtte birini almakla kabilemin içinde bir üstünlüğüm vadı. Kabilemin ve dindaşlarımın bana yaptıklarından [ve gösterdikleri teveccühten] dolayı kraldım. Muhammedi duyunca, ondan rahatsız oldum. Develerimi otlatan Arap bir kölem vardı. Ona şöyle dedim: “Develerimden büyük, semiz ve uysal olanlarından bir kısmını hazırla! Onları yanımda tut ve benden uzaklara götürme! Muhammedin ordusunun bu memleketlere geldiğini duyduğun zaman bana haber ver! Onun atlılarının bütün Arap memleketlerine ayak bastıklarını görüyorum. -Denildiğine göre onun Medinede bir casusu vardı. Ali b. Ebu Talibin hareketini duyunca onu uyardı.- Allahın dilediği kadar kaldım. Bir sabah kölem yanıma geldi ve şöyle dedi: “Muhammedin ordusunun gelmesi durumunda yapacağını artık yap! Çünkü ben bazı bayraklar gördüm ve ne olduğunu sordum. Bu Muhammedin ordusudur. dediler.” Ben de “Develerimi bana getir!” dedim. O da getirdi. Ailemi ve çocuğumu deveye bindirdim. Sonra şöyle dedim: “Ben Şamdaki hristiyan dindaşlarımın yanına gidiyorum.” İhale sahrasından Cevşiyye yolunu tuttum. Hatimin kızını da kabilede bıraktım. Şama vardığımızda orada kaldım. Fülsü yıkmak ve saldırılar düzenlemek üzere Allah Resulünün  Ali b. Ebu Talib komutasında gönderdiği atlıları benim terk ettiğim yere geldiler. 200 kişilik bir orduyla çıkmışlardı, fecr vaktinde Hatim ailesinin bölgesine saldırdılar; kadınları, çocukları ve koyunları ele geçirdiler. Hiçbir erkeği yakalayamadılar. Yakaladıkları arasında Hatimin kızı da vardı. Tay kabilesinin esirleri arasında o da Allah Resulüne  getirildi. Peygambere Şama kaçtığım haberi ulaşmıştı. Hatimin kızı, Mescidin kapısının yanında, kadınların hapsedildiği etrafı çevrili yere konuldu. Allah Resulü  yanından geçince o ayağa kalktı -ki o çok güzel bir kadındı- ve şöyle dedi: “Ey Allahın Resulü! Babam öldü, bana bakan da kaybolup gitti. Bana iyilik yap ki, Allah da sana iyilikte bulunsun!” O da: “Sana bakan kimdir?” dedi. Hatimin kızı, “Adi b. Hatim.” deyince Peygamber, “Allah ve Resulünden kaçan adam, öyle mi?” diye ekledi. Hatimin kızı sözlerine şöyle devam etti: Sonra o, beni bırakıp gitti. Ertesi gün tekrar yanımdan geçti; ona aynı şeyi söyledim, o da aynı şekilde cevap verdi. Bir sonraki gün olunca tekrar yanımdan geçti. Ama ben umudumu kesmiştim ve artık bir şey demedim. Arkasındaki bir adam, bana kalkıp onunla konuşmamı işaret etti. Ben de kalkıp şöyle dedim: “Ey Allahın Resulü! Babam öldü, bana bakan da kaybolup gitti. Bana iyilik yap ki, Allah da sana iyilikte bulunsun!” Bunun üzerine Allah Resulü , “Tamam bunu mutlaka yapacağım. Ancak kavminden seni memleketine güven içinde götürecek birini buluncaya kadar, buradan ayrılma hususunda acele etme! Böyle birini bulduğun zaman bana haber ver!” dedi. Kendisiyle konuşmam için bana işaret eden adamın kim olduğunu sordum. “Onu tanımıyor musun? O seni esir alan Ali b. Ebu Talibdir.” dediler. Dedim ki: “Vallahi esir düşer düşmez yüzüme peçeyi çektim ve Medineye girinceye kadar kimseyi görmedim.” Kudaa kabilesinden bir kervan gelinceye kadar orada bekledim. Onlara, “Şamda bulunan kardeşimin yanına gitmek istiyorum.” dedim. Akabinde Allah Resulünün  yanına gittim ve “Kavmimden güvendiğim ve beni [gideceğim yere] ulaştıracaklarına inandığım kişiler geldi.” dedim. Allah Resulü , beni giydirdi, [bir bineğe] bindirdi ve bana nafaka verdi. Ben de onlarla birlikte yola çıktım ve nihayet Şama vardım. Adi dedi ki: Vallahi ailemin arasında oturuyordum. Ansızın bize doğru gelen, üzerinde insan bulunan bir binek gördüm. Dedim ki, bu Hatimin kızı olmalı. Gerçekten oydu. Yanıma varınca hemen şöyle diyerek beni yermeye başladı: “Akraba ilişkisini kesen zalim! Aileni ve çocuğunu yanına aldın, babanın emanetini ise terk ettin.” Ben de, “Sevgili kardeşim! Sadece hayır söyle! Vallahi benim [bu hususta] hiçbir mazeretim yoktu. Söylediğini yaptım.” dedim. Sonra indi, yanımda kaldı. Ona dedim ki: “Bu adam (Hz. Muhammed) hakkındaki görüşün nedir?” O akıllı ve işi sağlam bir kadındı. Şöyle dedi: “Görüşüm ona hemen gitmendir. Çünkü eğer o Peygamber ise erken davranman daha iyidir. Kral ise Yemenin aziz olduğu yerde sen zelil düşmezsin. Sen sensin, baban babandır. Ayrıca bana ulaştığına göre onun ashabının ileri gelenleri, senin kavmin olan Evs ve Hazrectendir.” Bunun üzerine Allah Resulünün  yanına varmak üzere Medineye doğru yola çıktım. O, mescidinde iken yanına girdim ve selam verdim. Bana “Sen kimsin?” dedi. “Adi b. Hatim” dedim. Akabinde beni evine doğru götürdü. O esnada yaşlı, cılız bir kadın kendisiyle karşılaştı ve onu durdurdu. Kadın ihtiyacı konusunda onunla konuşurken o da onu [dinlemek] için uzun bir süre durdu. Ben kendi kendime “Vallahi bu asla kral değildir. Kralın bundan farklı bir durumu olur.” dedim. Sonra yürümeye devam etti. Nihayet evine girince içi lifle dolu deriden bir yastık aldı ve üzerine oturmam için bana uzattı, “Bunun üzerine otur!” dedi. Ben “Hayır, sen otur!” dedim. Böylece onun kral olmaktan uzak olduğu kalbimde iyice yer etti. Allah Resulü , onun üzerine oturdu. Boynumda altından yapılmış bir put gördü. Bunun üzerine şu ayeti okudu: “Onlar, hahamlarını ve rahiplerini Allahın dışında Rabbler edindiler.” Ben, “Vallahi onlara ibadet etmiyorlar.” dedim. Allah Resulü  de “Onlara bir şeyi helal kıldıklarında onu helal, haram kıldıklarında da onu haram kabul etmiyorlar mı?” dedi. Ben de “Evet!” dedim. O da “İşte bu onların ibadetleridir.” dedi. Sözüne şöyle devam etti: “Peki, ey Adi sen Rekusi değil misin?” “Evet!” dedim. “Kavminde ganimetlerin dörtte birini almıyor muydun?” deyince yine “Evet!” dedim. Bunun üzerine “Ama bu, senin dinine göre sana helal değildir.” dedi. Ben de “Vallahi evet!” dedim ve onun bizim bilmediklerimizi bilen gönderilmiş bir peygamber olduğunu anladım. Sonra şöyle buyurdu: “Ey Adi b. Hatim! Belki onların fakirlikleri senin bu dine girmene engel oluyor. Allaha yemin ederim ki, içlerinde malın artıp da onu alacak kişinin bulunmayacağı zaman yakındır. Belki düşmanlarının çokluğu ve sayılarının azlığı bu dine girmene engel oluyor. Allaha yemin ederim ki, bir kadının hiç kimseden korkmadan bir deveye binip Kadisiyyeden yola çıkarak Kabeyi ziyaret etmesinin duyulması yakındır. Belki de mülk ve saltanatın başkalarının elinde olması bu dine girmene engel oluyor. Allaha yemin ederim ki, Babil topraklarındaki beyaz sarayların fethedilmesinin duyulması yakındır.” Bu sözlerin ardından hemen Müslüman oldum. Bunlardan iki tanesi gerçekleşti, bir tanesi kaldı. O da, “malın artıp onu alacak kişinin bulunmayacağı” vaadidir. Bize Hevze b. Halife haber verdi; dedi ki: Bize Avf b. Muhammed b. Sirin anlattı; dedi ki: Adi b. Hatim şöyle dedi. Yine bize Ebu Ömer el-Havdi haber verdi; dedi ki: Bize Yezid b. İbrahim anlattı; dedi ki: Bize Muhammed b. Sirin anlattı. O da Adi b. Hatimden rivayet etti… Yine bize arim b. el Fadl haber verdi; dedi ki: Bize Hammad b. Zeyd anlattı; dedi ki: Bize Eyyub ve Hişam anlattılar. Onlar Muhammed b. Sirinden, o Ebu Ubeyde b. Hüzeyfeden, o da bir adamdan rivayet etti. Hişam, “İnsanlara Adi b. Hatimin olayını soruyordum. Oysa o yanımdaydı da ona sormuyordum. Sonra ona gelip sordum.” diyen Ebu Ubeydeden şunu nakletti… Yine bize Yezid b. Harun haber verdi; dedi ki: Bize Hişam b. Hassan haber verdi. O Muhammed b. Sirinden, o Ebu Ubeydeden, o da bir adamdan şöyle dediğini rivayet etti: Adi b. Hatime, “Bana senden nakledilen bir hadis ulaştı. Onu senden duymak istiyorum.” dedim. Sonra yukarıda zikri geçen ravilerin tümü Adi b. Hatimin hadisi etrafında toplandı ve [onu naklettiler]. Bazılarının rivayeti, diğer bazılarının rivayetinin içine girdi. Adi b. Hatim şöyle dedi ki: Allah Resulü , gönderildiği zaman hiçbir şeyden nefret etmediğim kadar ondan nefret ettim. Allah Resulünden  ve ashabından öylesine kaçtım ki, nihayet Rum topraklarına taraf Arapların yaşadığı en son yere gittim. -Yezid rivayetinde şöyle dedi: Kaysere geldim.- İlk mekanımdan hoşlanmadığım gibi sonuncusundan da hoşlanmadım. Sonra kendi kendime şöyle dedim: Araplardan bir adam, “Ben Allahın elçisiyim.” diyor. Vallahi onun yanına gideceğim. Durumuna vakıf olup bir bakayım! Eğer söylediği hak ise ona uyarım. Şayet durum [dediğinden] farklı ise o zaman bana hiçbir zararı olmaz. Gerisin geri geldiğim yere döndüm ve Medineye vardım. Medineye girdiğimde insanlar dikkatle bana baktı ve şöyle dediler: “Adi b. Hatim geldi.” Nihayet Allah Resulü  ile ashabına ulaştım. -Adi, ya “Mescitte ulaştım” ya da “mescidin yanında ulaştım” dedi.- Allah Resulü  bana şöyle dedi: “Ey Adi b. Hatim! Müslüman ol, selamet bul!” Ben de “Ben bir dine mensubum.” dedim. -bazı raviler bu sözü “ben bir din üzereyim” şeklinde naklettiler.- Allah Resulü  tekrar bana, “Ey Adi b. Hatim! Müslüman ol, selamet bul!” dedi. Ben de tekrar “Ben bir dine mensubum.” dedim. Bunun üzerine Allah Resulü  bana şöyle dedi: “Ben senin dinini senden daha iyi biliyorum.” Ben de iki ya da üç defa “Dinimi benden daha iyi biliyorsun, öyle mi?” diye sordum. “Ben senin dinini senden iyi biliyorum.” dedi ve sözüne şöyle devam etti: “Sen kavminin reisi değil misin?” Cevaben “Evet!” dedim. Bu kez “Sen – hristiyanlığın bir kolu olan- Rekusi değil misin?” diye sordu. Yine “Evet!” diye cevap verdim. Bu kez de “Sen ganimetin dörtte birini almıyor musun?” dedi. Ben bu kez de “Evet!” deyince şöyle buyurdu: “Bu senin dinine göre sana helal değil!” Vallahi doğru söyledi. Bundan dolayı utandım ve kendimi küçük gördüm. Sonra bana tekrar şöyle dedi: “Ey Adi b. Hatim! Müslüman ol, selamet bul! Zannedersem -Allah Resulü  ya da “kanaatime göre” veya buna benzer bir ifade kullandı.- Müslüman olmana etrafımdakilerde gördüğün fakirlik, insanların aleyhimizde tek vücut halinde durmaları engel oluyor. -Yezid rivayetinde “Araplar onları hedef seçmişti” dedi.- Ve diyorsun ki, insanların zayıf olanları, herhangi bir gücü olmayanlar ona tabi olmuştur. Sen Hireyi gördün mü?” Ben, “Görmedim ancak yerini biliyorum.” dedim. Buyurdu ki: “Müslümanlardan birinin herhangi bir yol arkadaşı olmadan bir deveye binerek oradan Kabeyi tavaf etmeye gelmesi yakındır. Ve kesinlikle Kisra b. Hürmüzün hazineleri bize açılacaktır.” Ben “Kisra b. Hürmüz mü?” diye sorunca “Kisra b. Hürmüz!” dedi. Dedim ki: “Kisra b. Hürmüz mü?” “Kisra b. Hürmüz!” dedi. Dedim ki: “Kisra b. Hürmüz mü?”“Kisra b. Hürmüz!” dedi. Böylece bu soru -cevap üç defa tekrarlanmış oldu. [Allah Resulü  sözlerine şöyle devam etti:] Ve mal öyle artacak ki, kişi ciddi bir şekilde malını sadaka olarak verecek birini arayacak da bulamayacak.” Adi b. Hatim şöyle dedi: “Bunlardan iki tanesini gördüm. Ben binekle Hireden Kabeye hiçbir yol arkadaşı olmadan gittim. -Bu ifadesiyle Adi, ailesiyle beraber hac farizasını eda ettiğini kastetmektedir.- Bir de ben, Medaine saldıran ilk atlı birliği içindeydim. Allaha yemin erdim ki, [o vaadlerden] ikisi gerçekleştiği gibi üçüncüsü de gerçekleşecektir. Çünkü o Allah Resulünün  bana söylediği sözüdür.” Bize Süleyman Ebu Davud et-Tayalisi haber verdi; dedi ki: Bize Şube haber verdi. O da Simak b. Harbden şöyle dediğini rivayet etti: Mürey b. Katariyi duydum, Adi b. Hatimden şunu duyduğunu anlatıyordu: Dedim ki, “Ey Allahın Resulü!  Babam sıla-ı rahim yapardı. -Ve ardından Adi, [babasının diğer] güzel huylarını zikretti.- Bunun üzerine Allah Resulü , “Baban bunu yaparken bir muradı vardı ve ona da ulaştı.” dedi. Bize Abdullah b. Cafer haber verdi; dedi ki: Bize İsa b. Yunus anlattı. O Mücalidden, o Amrdan, o da Adi b. Hatimden şöyle dediğini rivayet etti: Allah Resulü , “Bana orucu öğretti ve şöyle dedi: Daha önce hilali görmen müstesna, oruç tuttuğunda otuz gün tut!” Bize Muhammed b. Ömer haber verdi; dedi ki: Bana Mansur b. Ebül-Evs anlattı. O da Said b. Ubeyd et-Tainin şöyle dediğini rivayet etti: Adi b. Hatim, Peygamberden  Şama kaçmıştı. Sonra hristiyan olarak Peygamberin  yanına geldi ve Müslüman oldu. Bana Muhammed b. Ömer haber verdi; dedi ki: Bana Ebu Mervan anlattı. O Eban b. Salihten, o amir b. Saddan, o da Adi b. Hatimden şunu rivayet etti: Adi, boynunda altından yapılmış bir put olduğu halde gelmiş. Bunun üzerine Allah Resulü , “Allahı bırakarak hahamlarını ve rahiplerini Rab edindiler.” ayetini okudu. Adi de, “Vallahi onlara ibadet etmiyorlar.” dedi. Bu kez Allah Resulü , “Onlara bir şeyi helal kıldıklarında onu helal, haram kıldıklarında onu haram kabul etmiyorlar mı?” dedi. Adi, “Evet!” deyince Allah Resulü  “İşte bu onların ibadetleridir.” dedi. Bize Muhammed b. Ömer haber verdi; dedi ki: Bana Abdurrahman b. Abdülaziz anlattı. O da ez-Zühriden şöyle dediğini rivayet etti: O gün Peygamberin  yanına Adi b. Hatim girdi. Peygamberin  altında içi lif ile dolu deriden bir yastık vardı. Onu Adiye uzattı ve “Otur!” dedi. Bize Muhammed b. Ömer haber verdi; dedi ki: Bana Utbe b. Cübeyre anlattı. O el-Husayn b. Abdurrahman b. Amr b. Sad b. Muazdan şöyle dediğini rivayet etti: Peygamber , 10. senede hacdan dönünce Medineye geldi. 11. yılın Muharrem ayının hilalini görünceye kadar orada ikamet etti. Akabinde zekat toplamak için görevlendirdiği memurları Araplara gönderdi. Esed ve Tay kabilelerine de Adi b. Hatimi gönderdi. Bize Muhammed b. Ömer haber verdi; dedi ki: Bana Mansur b. Ebül Esved anlattı. O İsmail b. Ebu Halidden, o da Şabiden şöyle dediğini rivayet etti: İslamdan dönme olayları olunca halk, Adi b. Hatime, “Elindeki zekat malını tut, eğer bunu yaparsan antlaşmalı kabilenin de reisi olursun.” dedi. O da, “Bu malı, Ebu Bekir b. Ebu Kuhafeye teslim edinceye kadar asla bir şey yapacak değilim.” dedi ve malı Ebu Bekire götürüp teslim etti. Muhammed b. Ömer sonra tekrar hadisin başına döndü ve şöyle dedi: Adi b. Hatimin görüşü, zekatı kendi kavmi arasında dağıtan kimselerden daha doğru ve isabetli; İslama olan rağbeti onlarınkinden daha üstündü. [O şöyle dedi:] “Acele etmeyin! Eğer bu işi üstlenen biri çıkarsa daha siz zekatı dağıtmadan o sizi bulur. Eğer sizin zannettiğiniz şey olursa, yemin ederim ki malınız elinizdedir; kimse onu sizden zorla alamaz.” Böylece onları susturdu. Çocuğuna zekat malı olan hayvanları otlatmaya çıkarmasını; akşam olunca da onları geri getirmesini emretti. Oğlu onları akşam geç vakitte getirince onu dövdü ve “Daha erken getirseydin ya!” dedi. Sonra ikinci akşam, ilkinden biraz daha erken getirdi. Bunun üzerine onu dövmeye başladı ve diğer insanlar [çocuğu dövmesin diye babasını ikna için] konuştular. Üçüncü gün olunca dedi ki: “Yavrum, hayvanları otlatmaya çıkardığında arkalarından seslen ve onları Medineye doğru sür! Kavminden ya da diğer insanlardan biriyle karşılaşırsan Hayvanlara otlak arıyorum, çevremizde [iyi otlak bulmak] artık zor oldu. de!” Dönme vakti gelince delikanlı gelmedi. Babası da onu bekler gibi yaptı ve etrafındakilere “Oğlumun gelmemesi acayip bir şey!” dedi. O anda bazıları, “Ey Ebu Tarif! Çıkıp onu arayalım!” dedi. O da “Hayır, vallahi!” dedi. Sabah olunca erkenden gitmek için hazırlandı. Bunu gören kavmi, “Seninle birlikte gelelim!” deyince o şöyle dedi: “Sizden hiç kimse benimle birlikte asla gelmesin! Siz onu görürseniz benim onu dövmeme engel olursunuz. Gördüğünüz gibi o, benim emrimi yerine getirmedi. Ona Erken gel! diyorum, yatsı vaktinde geliyor. Bir gece de kaybolup gelmiyor.” Hızlı bir devesine binip yola çıktı ve oğluna yetişti. Sonra da hayvanları Medineye doğru indirdi. Kanat vadisine ulaşınca Abdullah b. Mesudun, -bazıları Muhammed b. Meslemenin derler ki, bize göre bu daha doğrudur- başında bulunduğu Ebu Bekir es-Sıddıkın süvarileri geldi. Onu gördüklerinde acele ile onu ve beraberindekilerini aldılar. Sonra ona “Seninle beraber olan süvariler nerede?” diye sordular. O da, “Yanımda kimse yoktu.” dedi. Onlar “Hayır, seninle birlikte süvariler vardı. Bizi gördüklerinde gizlendiler.” deyince İbn Mesud veya Muhammed b. Mesleme “Onu bırakın! O da yalan söylemedi, siz de yalan söylemediniz. Allahın [ona gönderdiği] yardımcılar, onunla beraberdi. Ancak o görmedi.” Bu, Ebu Bekir es-Sıddıka gelen ilk sadaka oldu. Ona sekiz yüz deve getirdi. Bize Yezid b. Harun haber verdi; dedi ki: Bize Hişam b. Hassan haber verdi. O da Muhammed b. Sirinden şöyle dediğini rivayet etti: Ebu Bekir döneminde insanlar dinden dönünce Adi b. Hatim kavmini toplayıp onlara şöyle dedi: “Malınızın zekatını toplayıp o adama götürmeme ne dersiniz? Eğer muzaffer olursa ondan size düşecek nasibinizi alırsınız. Şayet muzaffer olmazsa onları size geri getireceğimi taahhüt ediyorum.” Onlar bu teklifi kabul ettiler, o da zekat mallarını Ebu Bekire götürdü. Bize Yezid b. Harun ve Yala b. Ubeyd haber verdiler; dediler ki: Bize İsmail b. Ebu Halid anlattı. O da amir eş-Şabinin şöyle dediğini rivayet etti: Ömer döneminde Adi b. Hatim onun yanına geldi. Huzuruna girince sanki onda bir katılık gördü. “Ey Müminlerin Emiri! Beni tanımıyor musun?” dedi. Bunun üzerine Ömer şöyle dedi: “Evet, vallahi seni tanıyorum. Allah en güzel şekilde tanınmayı sana ihsan etsin! Vallahi seni tanıyorum. İnsanlar İslamı inkar ettiklerinde sen Müslüman oldun; [uzak durup] ona cahil kaldıklarında sen İslamı tanıdın; hıyanet ettiklerinde sen vefa gösterdin; [İslamdan] döndüklerinde sen ona yöneldin.” Adi de “Bana yeter [bu kadar iltifat], ey Müminlerin Emiri! Bana yeter [bu kadar iltifat], ey Müminlerin Emiri! Bana yeter!” dedi. Söz, Muhammed b. Ömerin hadisine döndü; dedi ki: Adi b. Hatim Müslüman olduğu zaman memleketine dönmek istedi. Allah Resulü , ona azık [veremediği için] özür beyanı sadedinde haber gönderip şöyle dedi: “Muhammedin ailesinin yanında bir avuç yemek bile yok! Ama sen [tekrar buraya] döneceksin ve [inşaallah o zaman senin için] bir hayır [mal] ortaya çıkacak.” Adi, [halife olunca] Ebu Bekirin yanına vardığında Ebu Bekir ona zekat olarak toplanmış develerden otuz tane verdi. Adi, “Ey Allah Resulünün  halifesi! Sen bugün bunlara benden daha fazla muhtaçsın ve benim onlara ihtiyacım yok!” dedi. Ebu Bekir de, “Al bunları, ey adam! Ben, Allah Resulünün  sana özür beyan edip Ama sen [tekrar buraya] döneceksin ve [inşaallah o zaman senin için] bir hayır [mal] ortaya çıkacak. dediğini duydum. Şimdi sen döndün ve Allah o hayrı gönderdi. Ben Resulallahın  hayatta iken vaad ettiğini yerine getiriyorum.” dedi. Bunun üzerine Adi şöyle dedi: “Şimdi onları alıyorum; çünkü bu Allah Resulünün  bir bağışıdır.” Ebu bekir “İşte bu!” diyerek [onu tasdik etti.] Adi b. Hatim, Halid b. el-Velid ile beraber İslamdan dönenlerin üzerine yürüdü. Adiye Tay kabilesinden 1.000 kişi katıldı. Tay kabilesinin bir kolu olan Cedile, İslamdan dönmüştü. Adi ise Gavs kolundandı. Cedile, İslam dininden çıkmaya yeltenip bir tarafa çekilince yanlarına Müknif b. Zeyd el- Hayl et-Tai geldi ve onlara şöyle dedi: “Siz kavminize sövdürmek mi istiyorsunuz? Oysa Tay kabilesinden tek adam dahi İslamdan dönmedi. İşte Ebu Tarif, yanında Tay kabilesinden 1.000 kişi var!” Böylece [cesaretlerini kırıp] onları dağıttı. Büzahaya vardıklarında Halid, Adiye dedi ki: “Ey Ebu Tarif! Cedile üzerine yürüyelim mi?” Adi, “Ey Ebu Süleyman! Bunu yapma! Savaşta her iki elle mi, yoksa bir elle mi seni desteklesem daha çok hoşuna gider?” deyince Halid, “Tabii ki her iki elle.” dedi. Adi “Cedile benim iki elimden biridir.” dedi. Bu söz üzerine Halid onlara dokunmadı. Adi onların yanına vardı. Onları İslama davet etti; onlar da Müslüman oldular Onları Halide doğru götürdü. Halid onları görünce korktu, savaşmak için geldiklerini zannettiğinden arkadaşlarına silahlarına sarılmaları için seslendi. Sonra ona şöyle dendi: “Bunlar Cediledir, seninle beraber savaşmak için geldiler. Geldiklerinde bir mevziyi tuttular.” Halid yanlarına geldi. Onları selamlayıp merhabalaştı. Ayrılmalarından dolayı özür dileyip şöyle dediler: “İstediğin şekilde emrindeyiz.” Halid, onları güzel bir şekilde ödüllendirdi. Böylece Tay kabilesinden tek bir adam dahi İslamdan dönmemiş oldu. Halid hedefine ulaşmak için hazırlığa koyuldu. Adi b. Hatim, “Benim kavmimi arkadaşlarının önüne al!” dedi. Halid ise “Ebu Tarif, harp yaklaştı. Ondan kaçış yok! Eğer kavmin önde olur da savaş kızışırsa onlar dağılır; ardından bizimle beraber olanlar da dağılır. diye endişe ediyorum. Beni bırak da atılgan ve çok sabırlı bir topluluğu öne alayım!” dedi. Bunuın üzerine Adi, “İsabetli olan senin görüşündür.” dedi. Halid, Muhacir ve Ensarı öne aldı. Tuleyha, Halidin kendisini çağırdığı anlaşmaya yanaşmayınca Halid karargahına döndü O gece, muhafızların başı olarak Adi b. Hatim ile Müknif b. Zeyd el-Haylı görevlendirdi. Her ikisi de halis niyetli ve samimi dindar idi. Bir grup Müslümanla birlikte nöbet tuttular. Seher vakti olunca Halid uyandı ve arkadaşlarını hazırladı. Sancaklarını taşıyacaklara verdi. En büyük sancağı ise Zeyd b. el-Hattaba verdi. O da sancakla ilerledi. Sabit b. Kays b. Şemmas Ensarın sancağıyla ilerledi. Tay kabilesi kendilerine bir sancak verilmesini istedi. Halid onlara da bir sancak belirledi ve onu Adi b. Hatime verdi. Halid [verdiği sancakları ordunun] sağ ve sol kanatlarına yerleştirdi. Bize Muhammed b. Ömer haber verdi; dedi ki: Bana Üsame b. Zeyd b. Eslem anlattı. O Üseydin mevlası Nafiden, o da Osman b. Affanın aynı zamanda kapı bekçisi olan mevlası Nabilden şöyle dediğini rivayet etti: Adi b. Hatim, Osmanın kapısına geldi. Ben onun kapı bekçisiydim. Onu kapıdan uzaklaştırdım. Osman öğle [namazı] için dışarı çıkınca Adi ona göründü. Osman onu görünce sevindi ve onu selamladı. Adi, “Kapına geldim. Kapındaki bekçin insanları üzüyor. Benim de sana ulaşmamı engelledi.” dedi. Bunun üzerine Osman bana dönüp beni azarladı ve şöyle dedi: “Onu engelleme ve en önce içeriye onu al! Yemin ederim ki, biz onun değerini, faziletini ve her iki Halifenin onun hakkındaki görüşünü biliyoruz. Memleketler İslamdan dönenlerden dolayı adeta bir ateş şulesi gibi tutuşmuşken bize zekat [sürülerini] sevk ederek getirdi.” Bunun üzerine Müslümanlar onda gördükleri bu durumdan dolayı onu övdüler. Bize Muhammed b. Ömer haber verdi. O Abdullah b. Caferden, o da İmran b. Mennahtan şöyle dediğini rivayet etti: Adi b. Hatim, Osmanın öldürüldüğü gün o eve gelmişti. İnsanlar çıktıklarında “Osman öldürüldü, Osman öldürüldü!” dediler. Bunun üzerine Adi, “Onun ölümünde bir yıllık dişi keçi osurmaz.” dedi. Cemel vakasında bir gözü çıktı. Ali ile beraber olan oğlu Muhammed öldürüldü. Haricilerin yanında yer alan diğer oğlu da öldürüldü. Bu olayların akabinde ona “Ey Ebu Tarif! Osmanın ölümünde bir yıllık dişi keçi osurmuş mu?” denildi. O da “Evet vallahi, hem de en büyük keçi osurmuş!” diye cevap verdi. Muhammed b. Ömer ve Hişam b. Muhammed es-Saib el-Kelbi dediler ki: Adi b. Hatim Kadisiyye savaşına, Mihran günü vuku bulan savaşa, Kussün-Natıfa ve en-Nuhayle vakalarına sancaktar olarak katılmış; Ali b. Ebu Talibin safında Cemele katılmış ve o gün bir gözünü kaybetmiştir. Yine Ali ile Sıffın ve Nehrevan savaşlarına katılmıştır. Kufede el-Muhtar zamanında, 120 yaşında vefat etmiştir. Bize el-Fadl b. Dükeyn haber verdi; dedi ki: Bize İsrail anlattı. O da Ebu İshaktan şöyle dediğini rivayet etti: Adi b. Hatimi, uzun boylu, bir gözü kör, güzel yüzlü olarak gördüm. Mescidin ön tarafında namaz kılıyor, yerden yüksekliği bir zira kadar olan bir duvarın üzerine secde ediyordu. Bize Muhammed b. Abdullah el-Esedi haber verdi; dedi ki: Bize Misar anlattı. O da Said b. Şeybandan şöyle dediğini rivayet etti: “Adi b. Hatimin karıncalar için ekmek ufalttığını gören birisi [onun bu halini] bana haber verdi.” Bunun yanı sıra bana aynı olayı, Said b. Şeybanı duyan biri nakletti. Bu kişiye olayı Adiden Ebu Sevre es-Sinbisi aktarmış ve şunu da ilave etmiş: “Onlar bizim komşularımızdır ve bizim üzerimizde hakları vardır.”

1218. Urve b. Mudarris
[Urve b. Mudarris] b. Evs b. Harise b. Lam -kabilenin liderlik ailesi onun soyundandır- b. Amr b. Tarif b. Sümame b. Malik b. Cüdan b. Zühl b. Ruman b. Cündeb b. Harice b. Sad b. Futre b. Tay. Bize Yezid b. Harun haber verdi; dedi ki: Bize İsmail b. Ebu Halid haber verdi. O Şabiden, o da Urve b. Mudarris et-Taiden şöyle dediğini rivayet etti: Allah Resulüne  geldim. O, bir toplulukla beraber Müzdelife vakfesindeydi. Dedim ki: “Ey Allahın Resulü! Tayın iki dağından geldim. Bineğimi usandırdım, devemi yordum. Üzerinde durmadığım hiçbir dağ kalmadı. Bana hacdan bir şey var mı?” Allah Resulü  şöyle buyurdu: “Kim bizimle bu namazı kılarsa, bundan önce de gece veya gündüz Arafata gelmişse kirlerini gidermiş (günahlarından arınmış) ve haccını tamamlamış olur.” Bize Hişam b. Muhammed b. es-Saib el-Kelbi babasının şöyle dediğini haber verdi: Ebu Bekir es-Sıddık, Halid b. el-Velidi İslamdan dönenlerin üzerine gönderdiğinde, Urve b. Mudarris onunla birlikteydi. Bitah günü Halid b. el-Velid, mürted olan Uyeyne b. Hısnı yakalayıp esir alınca, onu Urve b. Mudarris ile Ebu Bekire gönderdi.

1219. el-Helib b. Yezid
[el-Helib b. Yezid] b. Adi b. Kunafe b. Abdüşems b. Adi b. Ahzem b. Ebu Ahzem b. Rebia b. Cervel b. Sual b. Amr b. el-Gavs b. Tay. Peygambere  [Tay heyetiyle birlikte] ziyaretçi olarak geldi. Geldiğinde başı keldi. Peygamber  onun başını meshedince saçı çıkmaya başladı. Bundan dolayı el-Helib [saçı gür] diye isimlendirildi. Uveyc b. Dureys en-Nebhaninin şu şiiri ona dairdir: Ben Uveycim, yanımda bir kılıç var el-Helibden, Ben çok daha fazla cesurum Madikeribden. Şair [beytin sonundaki isimle] Amr b. Madikeribi kastetmektedir. Bütün bunlar Hişam b. Muhammed b. es-Saib el-Kelbinin babasından yaptığı rivayette zikredilmektedir. Hişamın babası ise, kendisinden hadis rivayet edilen Ebu Kabisa b. el-Helibdir.

1220. Amr b. el-Mesih
[Amr b. el-Mesih] b. Kab b. Tarif b. Asar b. Ganm b. Harise b. Süveb b. Man b. Atud b. Uneyn b. Selaman b. Sual b. Amr b. el-Gavs b. Tay. Arapların en iyi ok atanıydı. Şair İmruülkays b. Hacer onun hakkında şöyle der: Sualoğullarından nice ok atan var ki, Ellerini örtülerinden bir çıkarır ki! Değşoğullarından Vebre b. Cahder el-Muni de şöyle demektedir: Öttü karga, keşke hiç ötmeseydi, Selma ile Ümmül-Havşebin arasında Keşke karganın yürek acısını, Amr vursaydı yorulmayan oklarıyla! Amr b. el-Mesih 150 yıl yaşadı. Peygamberin  zamanına yetişti. [Tay heyetiyle birlikte] onun ziyaretine geldi ve Müslüman oldu.

1221. Kays b. Cahder
[Kays b. Cahder] b. Salebe b. Abduruda b. Malik b. Eman b. Amr b. Rebia b. Cervel b. Sual b. Tay. Peygambere  [Tay heyetiyle birlikte] ziyaretçi olarak geldi ve Müslüman oldu. Neslinden gelen torunlarından biri, şair olan et-Tirimmah b. Hakim b. Hakem b. Nefr b. Kays b. Cahderdir.

1222. Malik b. Abdullah
[Malik b. Abdullah] b. Hayberi b. Eflet b. Silsile b. Amr b. Silsile b. Ganm b. Sub b. Man b. Atud b. Uneyn b. Selaman b. Sual b. Amr b. elGavs b. Tay. Peygambere  [Tay heyetiyle birlikte] ziyaretçi olarak geldi ve Müslüman oldu. Malikin iki oğlu, Mervan ile İyas şairdi.

1223. el-Velid b. Cabir
[el-Velid b. Cabir] b. Zalim b. Ebu Harise b. Attab b. Ebu Harise b. Cüdey b. Tedul b. Buhtür b. Atud b. Uneyn b. Selaman b. Sual b. Amr b. el-Gavs b. Tay. Peygambere  [Tay heyetiyle birlikte] ziyaretçi olarak geldi. Peygamber  ona yazılı bir belge verdi ki o belge onların yanındadır.

1224. Kasli b. Zalim
[Kasli b. Zalim] b. Hüzeyme b. Cerir b. Amr b. Hırmiz b. Mihdab b. Hırmiz b. Lebid b. Sinbis b. Muaviye b. Cervel b. Sual b. el-Gavs b. Tay. Peygambere  [Tay heyetiyle birlikte] ziyaretçi olarak geldi.

1225. er-Rebtes b. amir
[er-Rebtes b. amir] b. Hısn b. Hareşe b. Hayye b. Amr b. Malik b. Eman b. Amr b. Rebia b. Cervel b. Sual b. Amr b. el-Gavs b. Tay. Peygambere  [Tay heyetiyle birlikte] ziyaretçi olarak geldi ve Peygamber ona yazılı bir belge verdi.

1226. Kabisa b. el-Esved
[Kabisa b. el-Esved] Amr b. Cüveyn b. Abduruda b. Kumran b. Salebe b. Amr b. Salebe b. Hayyan b. Salebe -ki bu kişi Cermdir- b. Amr b. el- Gavs b. Tay. Peygambere  [Tay heyetiyle birlikte] ziyaretçi olarak geldi ve Müslüman oldu.

1227. Eslem el-Esved
Tay kabilesinin Nebhan kolundan bir adamın kölesiydi. Tay kabilesi, onu askeri öncü olarak, kendilerine gelecek bir orduyu haber vermek için göndermişlerdi. Ali b. Ebu Talib, Tay diyarına geldiğinde -ki, Allah Resulü  onu Tayın Füls adındaki putunu yıkmaya göndermişti- siyah bir köle olan Evsedi, [Hz. Alinin askerleri] yakalayıp bağladılar ve ölümle tehdit ettiler. Nihayet kavminin yerini onlara gösterdi. Sonra Müslüman oldu. İnsanların İslamdan dönmeye başladıkları zamana kadar yaşadı. Halid b. el-Velid ile birlikte [onlarla yapılan savaşlara] katıldı ve o gün [samimi bir Müslüman olduğunu kanıtlayan] başarılı bir sınav verdi.