"Enter"a basıp içeriğe geçin
Filter by Kategoriler
Kuran-ı Kerim
Hadisler ve İslam Tarihi
Alevilik
İncil
Tevrat
Avesta
Mitoloji
Diğer Kitaplar

Beni esed b. Abdüluzzadan olanlar

1052. Hakim b. Hizam
[Hakim b. Hizam] b. Huveylid b. Esed b. Abdüluzza b. Kusay. Annesi, Ümmü Hakim bt. Züheyr b. el-Haris b. Esed b. Abdüluzza b. Kusaydır. Bize Muhammed b. Ömer haber verdi; dedi ki: Bana Münzir b. Abdullah b. Münzir b. el-Muğire b. Abdullah b. Halid b. Hizam anlattı. O Musa b. Ukbeden, o da ez-Zübeyrin mevlası Ebu Habibeden şöyle dediğini rivayet etti: Hakim b. Hizamdan işittim o şöyle diyordu: “Ben, Fil ordusunun gelişinden on üç yıl önce doğdum. Abdülmuttalibin, oğlu Abdullahı kurban etmek istediği zamanı ve Resulallahın  doğumundan beş yıl önce onun adağının gerçekleşmesi hadisesine aklım eriyordu.” Muhammed b. Ömer dedi ki: Hakim b. Hizam babasıyla birlikte Ficar savaşında bulundu. Hakimin babası Hizam b. Huveylid sonuncu Ficar savaşında öldürüldü. Hakim, “Ebu Huveylid” diye künyelenirdi. Hakim b. Hizamın Abdullah, Yahya, Halid, Hişam ve Ümmü Şeybe adlı çocukları vardı. Onların annesi Zeynep bt. el-Avvam b. Huveylid b. Esed b. Abdüluzza b. Kusaydır. Hişam bt. Hakimin annesinin el-Haris b. Fihroğullarından Müleyke bt. Malik b. Sad olduğu da söylenir. Hakim b. Hizamın çocuklarının hepsi Resulallaha  eriştiler; Mekkenin fethi günü Müslüman oldular ve Resulallahın ashabı oldular. Bize Muhammed b. Ömer haber verdi; dedi ki: Bize Mamer b. Raşid anlattı. O ez-Zühriden, o da Urveden şöyle dediğini rivayet etti: Hakim b. Hizam tüccar bir adamdı. O, Mekkedeki ve Tihamede] gitmediği çarşı bırakmazdı. Tihamede çarşılar vardı. O çarşıların en büyüğü Hubaşe çarşısıydı. Orası el-Cened yolu üzerinde Mekkeye sekiz merhale mesafedeydi. Orada bulundum ve orada Resulallahın  da bulunduğunu gördüm. Oradan bez [kumaş] satın aldım ve onu Mekkeye getirdim. Bu olay, Haticenin Resulallaha  kendisi adına Hubaşe pazarına gitmesi için haber gönderdiği sıradaydı Onunla birlikte kölesi Meysereyi de gönderdi. İkisi pazara çıktılar ve el-Cened ve başka yerlerin kumaşları ile orada ticareti yapılan mallardan satın aldılar. Sonra her ikisi Mekkeye döndüler ve orada güzel kazanç elde ettiler. Bu pazar her yıl Receb ayında kurulur ve sekiz gün devam ederdi. Bize Muhammed b. Ömer haber verdi; dedi ki: Bize İbrahim b. Cafer b. Mahmud anlattı. O da babasından ve başkalarından şöyle dediklerini rivayet etti: Bir gün Hakim b. Hizam ağlarken oğlu ona, “Niçin ağlıyorsun babacığım?” diye sordu. O dedi ki: “Birtakım hasletler [durumlar] beni ağlattı: Onlardan ilki, Müslüman olmakta gecikmem. Öyle ki, güzel birçok olayda geç kalarak bulunmadım. Bedir ve Uhud savaşlarından sağ olarak kurtuldum. Bu sebeple “Asla Mekkeden dışarı çıkmam ve yaşadığım sürece Kureyş ile birlikte hareket etmem.” dedim. Mekkede ikamet ettim. Allah kalbimi bir türlü İslama açmadı. Bu durumda Kureyşten geride kalan yaşlılara bakıyordum. Onlar, Cahiliyede üzerinde bulundukları şeylere [düşünce ve davranışlara] sımsıkı sarılıyorlardı. Ben de onlara uyuyordum. Keşke ben onlara uymasaydım! Bizi babalarımıza ve büyüklerimize uymamızdan başka şey helak etmedi. Resulallah , Mekkeyi fethetmek için yönelince kendi kendime düşünmeye başladım. O sıra yanıma Ebu Süfyan b. Harb gelerek, “Ey Ebu Halid! Allaha yemin olsun ki, ben, Muhammedin üzerimize tüm Yesrib topluluklarıyla gelmesinden korkuyorum. Onlar hakkında malumat edinmemiz için, Serife kadar benimle gelir misin?” dedi. Ben de, “Evet!” diyerek kabul ettim. [Dedi ki:] Bunun üzerine beraber yola çıktık, yürüyerek ve konuşarak gittik. Merrüzzahrana vardığımızda, Resulallahın  çok sayıda askerle birlikte orada olduğunu gördük. el-Abbas b. Abdülmuttalib, Ebu Süfyan ile karşıştı ve onu Resulallahın  yanına götürdü. Ben ise Mekkeye geri dönerek evime girdim, üzerime kapıyı kapattım ve gördüğüm şeyleri gizledim. Kendi kendime, “Gördüklerimi Kureyşe söylemeyeyim.” dedim. Sonra Resulallah  Mekkeye girdi ve insanlara güvence verdi. Bundan sonra ben el-Batha denilen yerde Resulallahın  huzuruna geldim, Müslüman oldum, şehadet getirdim, onu ve getirdiği şeylerin hak olduğunu tasdik ettim. Resulallah  ile beraber Huneyne gittim. O, orada birçok adama ganimetlerden mallar verdi. Ben de kendisinden ısrarla mal istedim.” Bize Muhammed b. Ömer haber verdi; dedi ki: Bana Mamer b. Raşid anlattı. O ez-Zühriden, o da İbn Müseyyeb ve Urve b. ez-Zübeyrden şöyle dediklerini rivayet etti: Bize Hakim b. Hizam anlattı; dedi ki: Huneynde Resulallahtan  100 deve istedim, onları bana verdi. Daha sonra yine 100 deve istedim, onları da verdi. Daha sonra Allahın Elçisi bana şöyle dedi: “Ey Hakim! Doğrusu bu mal var ya, işte o tatlı bir yeşilliktir [müthiş bir cazibedir]. Kim onu verenin gönül rızası ile edinirse, o mal onun için bereketli kılınır. Kim de onu gönül rızası olmaksızın edinirse o mal o kimse için bereketli kılınmaz. O kimse, yeyip de doymayan adam gibi olur. Üstteki el alttaki elden] daha hayırlıdır. Sen, vermeye muhtaç olandan yani yoksuldan başla.” [Ravi] dedi ki: Hakim şöyle derdi: “Seni Hak Peygamber olarak gönderen Allaha yemin olsun ki, senden sonra dünyadan ayrılıncaya kadar asla hiç kimsenin malına nail olmayacağım, malından almayacağım.” Ebu Bekir es-Sıddık, kendisine mal vermek için Hakim b. Hizamı davet etti; fakat Hakim verdiklerini kabul etmeyi reddetti. Ömer de, kendisine mal vermek için Hakimi davet etti, ondan da bir şey almayı kabul etmedi. Bunun üzerine Ömer, “Ey insanlar! Sizleri Hakimin haline şahit tutuyorum. Ben onu kendisine mal vermek için davet ediyorum; o bunu almayı reddediyor.” dedi. Hakim, vefat edinceye kadar Resulallahtan  sonra hiçbir kimseden bir şey almadı. Bize Yahya b. Huleyf b. Ukbe haber verdi; dedi ki: Bize İbn Avn anlattı. O da Muhammed b. Sirinden şöyle dediğini rivayet etti: Nebi  bir mal getirildi. Bir adam geldi ve o malı istedi. Resulallah  malı ona verip ona, “Daha da arttırayım mı?” diye sordu. Adam, “Evet!” diye cevap verdi. Resulallah  ona bir daha mal verip ardından, “Daha da arttırayım mı?” diye sordu. Adam, “Evet!” diye cevap verdi. Resulallah  ona [üçüncü kez] mal verip bir daha, “Daha da arttırayım mı?” diye sordu. Adam, “Evet!” diye cevap verdi. Resulallah  o adama mal verdi; sonra da şöyle dedi: “Senden sonrakilere de bırak!” dedi. [Dedi ki:] Daha sonra Resulallahın  yanına Hakim b. Hizam gelerek ona, “Ey Allahın Resulü! Malı almak mı hayırlı terk etmek mi?” diye sordu. Resulallah , “Bilakis onu terk etmek hayırlıdır.” diye cevap verdi. Bunun üzerine İbn Hizam o malı almayarak şöyle dedi: “Allaha yemin ederim ki, senden sonra hiç kimseden bir Atiye almayacağım!” Bize Hişam Ebül-Velid et-Tayalisi haber verdi; dedi ki: Bize Leys b. Sad anlattı; dedi ki: Bize Bükeyr b. Abdullah ed-Dahhak b. Abdullah b. Halid b. Hizam haber verdi. O da Hakim b. Hizamdan şunu rivayet etti: O Huneyn savaşında [Resulallahaa ] iki at ile yardım etti. Atların ikisi de isabet alıp helak oldular. Bunun üzerine Hakim Resulallaha  geldi ve “İki atım öldü, zararımı karşıla.” dedi; Resulallah  da zararını karşıladı. Sonra Hakim Resulallahtan  bedeli artırmasını istedi, o da artırdı. Hakim, bedeli tekrar artırmak istediğinde Resulallah  ona şöyle buyurdu: “Ey Hakim! Doğrusu şu mal var ya! İşte o, tatlı [cazip] bir yeşilliktir. Kim insanlardan o malı isterse, onlar onu o kimseye bir şekilde verirler; ancak onu çok isteyen kimse, doymayan bir obur gibidir.” Bize Abdullah b. Nümeyr haber verdi. O Hişam b. Urveden, o da babasından şunu rivayet etti: Hakim b. Hizam Cahiliye döneminde 100 köle azad etti ve 100 develik erzak tasadduk etti. [Dedi ki:] İslam döneminde de yine 100 köle azad etti ve 100 develik erzak tasadduk etti. Daha sonra o, Resulallaha  geldi ve şöyle sordu: “Ey Allahın Resulü! Cahiliye döneminde ibadet nevinden yaptığım bir amel hususunda ne dersin? Onda benim için bir ecir [sevap] var mı?” Resulallah  da  ona, “Geçmişte yaptığın hayrına karşılık kurtuldun [Müslüman oldun].” diye cevap verdi. Bize Osman b. Ömer haber verdi; dedi ki: Bize haber verdi. O ez- Zühriden, o Urveden, o da Hakim b. Hizamdan şöyle dediğini rivayet etti: Resulallaha , “Ey Allahın Resulü! Cahiliye döneminde ibadet sayarak işlediğim ameller konusunda ne dersin? Onlardan benim için bir ecir [sevap] var mı?” diye sordum. Resulallah  bana, “Hayırdan geçmişte işlediğin şeylere karşılık kurtuldun [Müslüman oldun].” dedi. Bize Yakup b. İbrahim b. Sad ez-Zühri haber verdi. O babasından, o Salih b. Keysandan, o İbn Şihabdan şöyle dediğini rivayet etti: Bana Urve b. ez-Zübeyr, Hakim b. Hizamın Resulallaha  şöyle dediğini haber verdi: “Ey Allahın Resulü! Cahiliye döneminde ibadet sayarak işlediğim sadaka vermek, köle azad etmek, sıla-i rahim yapmak gibi amellerim konusunda ne dersin? Onlarda benim için ecir var mı?” [Dedi ki:] Resulallah : “Hayırdan geçmişte işlemiş olduğun şeylere karşılık kurtuldun [Müslüman oldun].” dedi. Bize el-Fadl b. Dükeyn haber verdi. O Süfyandan, o Ebu Hasinden, o da Medine halkından olan bir şeyhten şöyle dediğini rivayet etti: Nebi , Hakim b. Hizamı kendisine bir kurbanlık satın alması için bir dinarla gönderdi. Kurbanlığı götürürken iki dinara sattı. Sonra gidip bir dinara başka bir kurban satın aldı ve onu Peygambere götürdü. Diğer bir dinarı da tasadduk etti. Resulallah  da ona, yaptığı ticaretin kendisi hakkında bereketli olması için dua etti. Bize Muhammed b. Ömer haber verdi; dedi ki: Bize ed-Dahhak b. Osman anlattı. O da ailesinden şöyle dediklerini rivayet etti: Hakim b. Hizam dedi ki: “Ben, Cahiliye döneminde kumaş ve buğday ticaretiyle uğraşıyordum. [Kışın] Yemene ve [yazın] Şama olmak üzere [yılda] iki ticaret yolculuğu yapardım. Bu ticarette pek çok kar ederdim. Kazandığım zaman kavmimin fakirlerini gözetir, onları düşünürdüm. Biz bu sıra hiçbir şeye tapmıyorduk. Yaptığım bu iyilikle malların çoğalması ve aşiret arasında sevginin artmasını amaçlardım. Çarşılarda bulunurdum. Üç çarşımız vardı: Ukaz çarşısı: Her yıl Zilkade ayının ilk günün sabahında başlar ve yirmi gün süreyle devam eder, Arablar orada hazır bulunurdu. O çarşıda halam Hatice bt. Huveylid için Zeyd b. Hariseyi satın aldım. O zaman Zeyd çocuktu. Onu 600 dirheme aldım. Resulallah  Hatice ile evlenince, Zeydi Haticeden istedi; o da onu Resulallaha  hibe etti. Resulallah  da onu azad etti. Yine bir gün Ukaz çarşısında Himyer meliklerinden Zu Yezenin elbisesini satın alıp onu Resulallaha  giydirdim. Bu elbise içerisinde Resulallahtan  daha güzel ve daha şık hiç kimse görmedim.” Denilir ki: Hakim b. Hizam Hudeybiye musalahası sürecinde bu elbiseyle bir kervanla Şama gitmek istiyordu. Hulleyi Resulallaha  gönderdi. Resulallah  onu kabul etmedi ve “Müşrikin hediyesini kabul etmem.” dedi. Hakim dedi ki: Resulallah  hediyemi reddedince çok endişelenip telaşlandım. Gidip elbiseyi Nabat çarşısında ilk pazarlık yapana sattım. Resulallah , gizlice Zeyd b. Hariseyi pazara göndererek elbiseyi satın aldı. Daha sonra o elbiseyi Resulallahın giydiğini gördüm. [Hakim] dedi ki: Mecenne çarşısı, Zilhicce ayının başına kadar on gün süreyle devam ederdi. Ondan sonra Zülmecaz çarşısına giderdik. O da sekiz gün sürerdi. [Hakim dedi ki:] Hac döneminde Resulallah  bu çarşılarda kabilelerle karşılaşır, onlara kabile kabile İslamı arz eder; onları Allaha [tevhide] davet ederdi. Bu esnada hiç kimsenin ona icabet ettiğini görmedim. O sıra Resulallahın ailesi [akrabaları] kendisine karşı olan kabilelerin en şiddetlisiydi. Nihayet Allah bir kavmi (Ensardan bir grup insanı) göndererek, onlar vasıtasıyla Resulünü desteklemek istedi. Onlar, Resulallaha  biat ettiler ve onu tasdik ettiler, Ona iman ettiler, canlarını ve mallarını onun uğrunda feda ettiler. Allah, onun için bir hicret ve sığınma yeri lütfetti. Ona icabette öne geçenler geçti. Muhammede nübüvveti ikram eden ve onu hicret yurduyla rızıklandıran Allaha hamd olsun. Muaviye haccettiği sırada, Mekkede bulunan evimi ona satmamı teklif etti. Ben de onu 40.000 dinara sattım. İbnüz-Zübeyrin, “Bu ihtiyar neyi sattığını bilmiyor. Satışı iptal edilecek.” dediği bana ulaştı. Ben de “Vallahi! O evi geçmişte bir tulum şaraba satın almıştım. Akrabalık hakkını gözettim. Başkasının geçimini üstlendim ve yolda verdim.” dedim. Hakim b. Hizam [yük ve binek] develeri, eşya ve azık satın alır; sonra kendisine gelip yolda yardımcı olmasını isteyip de yardımcı olmadığı kimse olmazdı. [Dedi ki:] Bir gün Mescitte oturuyorlarken Yemenli bir adam içeri girdi, cihada gitmek istediğini ve kendisine yardım edilmesini istedi. Kendisine Hakim b. Hizam tavsiye edildi. Yanına giderek, “Yolum uzaktır. Cihada gitmek istedim. Ayaklarımı yerden kesmen ve zayıflığım için bana yardımcı olacağın hususunda tavsiye edildin.” dedi. [Hakim] ona, “Otur [bekle]!” Daha sonra güneş doğup yükselmeye başlayınca [gün ağarınca], Hakim birkaç rekat namaz kıldı, geri döndü ve kendisini takip etmesi için Yemenliye işaret etti. [Yemenli adam] dedi ki: Onun peşinden gittim Yerde gördüğü her yün parçası, bez parçasını veya paçavraları silkeleyerek aldı. Kendi kendime, “Allaha yemin olsun ki, onu bana tavsiye eden kişi benimle dalga geçmekten başka bir şey istememiş! Bu gördüklerinden sonra bu adamın yanında ne hayır olacak?” dedim. [Yemenli adam] dedi ki: Sonra Hakim evine girdi yün parçasını yünlerin, bezi bezlerin, paçavrayı paçavraların yanına bıraktı. Daha sonra hizmetçisine, “Bana, yük taşıyan, sırtında yağırı çok olan, uysal ve yavaş olan bir deve getir!” dedi. O da Hakime iki yıldır çok yük taşıyan yağır ve uysal bir deve getirdi. Daha sonra Hakim ev eşyalarını istedi ve onları deveye yükledi. Sonra bir yular istedi, deveye takıldı. Daha sonra hizmetçisine, “Bana iki tane dağarcık getir!” dedi. O da iki dağarcık getirdi. Hakimin emretmesi üzerine hizmetçi o kapların içine un, un çorbası ve bir tulum yağ koydu. Bu esnada Hakim hizmetçisine dedi ki: “Tuz ve bir kap hurma koymayı unutma!” Sonuçta bir yolcunun ihtiyaç duyduğu her şey hazırlanıp konuldu. Onları bana verdi ve beni giydirdi. Beş dinar getirilmesini istedi ve onları bana vererek, “Bu senin yolculuğun içindir.” dedi. Dedi ki: Ben de onun yanından ayrıldım. İşte Hakim b. Hizamın işi, durum ve davranışı bu idi. Muaviye haccettiği yıl onu ziyaret etti. O sırada Hakim 120 yaşındaydı. Muaviye, ona sütünü içmesi için doğum yapmış bir dişi deve gönderdi. Bu, Muaviyenin ona, “Hangi yemeği yiyorsun?” diye sorduğunda Hakimin, “Çiğnemeye gelince yemeği çiğneyemiyorum.” demesinden sonra oldu. Bunun üzerine Muaviye sütlü dişi deveyi ona gönderdi. Ayrıca ona hediye de gönderdi; ancak Hakim şöyle dedi: “Nebiden  sonra hiç kimseden bir şey almadım. Ebu Bekir ve Ömer hakkım olan atıyyeyi vermek için beni çağırdılar, onu dahi almadım. Bu, Resulallahın  şöyle dediğini duyduğumdan dolayıdır: Dünya cezb edici taze bir yeşilliktir. Kim onu bir hoşnutlukla alırsa onun için bereketlenir. Kim onu kişiyi zorlayarak elde ederse onun için bereketli olmaz. İşte o zaman ben de Resulallaha , Senden sonra ben, asla hiç kimseden bir şey almayacağım. dedim.” [Hakim] dedi ki: Ticarette şanslı bir adamdım. Kar etmeden, kazanmadan bir şey satmadım. Kureyş mallarını gönderirdi; ben de gönderirdim. Kureyşten birisi nafakasını benimkiyle karıştırmak için beni çağırdı. Bu şekilde şansını arttırmak istiyordu. Kar ettiğim her zaman, malımın ve kabilem arasında sevginin artması için o kardan bir kısmını ya da tamamını infak ederek ibadet etmek istedim. Bize Muhammed b. Ömer haber verdi; dedi ki: Bize Abdurrahman b. Ebüz-Zinad haber verdi. O da babasından şöyle dediğini rivayet etti: Hakim b. Hizama, “Ey Ebu Halid! Mal nedir?” diye soruldu. “Aile fertlerinin az olmasıdır.” diye cevap verdi. Bize el-Fadl b. Dükeyn haber verdi; dedi ki: Bize Hafs b. Gıyas anlattı. O Hişam b. Urveden, o da babasından şöyle dediğini rivayet etti: Hakim, “Bana bir su verin.” dedi. Onlar da ona, “Bu günlük bir defa su içtin.” dediler. Hakim de onlara, “Hayır içmedim!” diye karşılık verdi.] Muhammed b. Ömer dedi ki: Hakim b. Hizam Medineye geldi. Oraya yerleşti ve kuyumcular sokağının yanındaki meyvelikli düz ve yumuşak araziye bir ev yaptırdı. 54 yılında Muaviyenin hilafeti sırasında 120 yaşında iken Medinede vefat etti.]

1053. Halid b. Hakim
[Halid b. Hakim] b. Hizam b. Huveylid b. Esed b. Abdüluzza b. Kusay. Annesi, Zeynep bt. el-Avvam b. Huveylid b. Esed b. Abdüluzza b. Kusaydır. Halid b. Hakimin Abdullah, Cüveyriye ve Hakeme adlı çocuklarının anneleri, Ümmül-Hasan bt. el-Muğire b. Abdullah b. Halid b. Hizam b. Huveylid b. Esed b. Abdüluzzadır. Halid b. Hizam Mekkenin fethi günü Müslüman olmuş ve Resulallah  ile sohbet etmiştir. Bize Affan b. Müslim haber verdi; dedi ki: Bize Hammad b. Seleme anlattı; dedi ki. Bize Amr b. Dinar haber verdi. O da Ebu Necihden şunu rivayet etti: Halid b. Hakim, Ebu Ubeyde b. el-Cerrahı ziyaret etti. O sıra Ebu Ubeyde, cizye ödemedikleri için bazı kişileri güneşte tutarak cezalandırıyordu. Halid dedi ki: “Resulallahın , Kıyamet gününde insanların en şiddetli azap görecek olanları, bu dünyada insanlara azap edenlerdir. dediğini işittim.” Bunun üzerine, “Git ve onları serbest bırak.” dedi.

1054. Hişam b. Hakim
[Hişam b. Hakim] b. Hizam b. Huveylid b. Esed b. Abdüluzza b. Kusay. Annesi, Zeynep bt. el-Avvam b. Huveylid b. Eseddir. Onun annesinin, el- Haris b. Fihroğullarından Müleyke bt. Malik b. Sad olduğu da söylenir.] Hişam b. Hakimin Osman adlı oğlunun annesi, Ümmü Nehşel bt. Abdullah b. el-Haris b. Esed b. Abdüluzza b. Kusaydır. Hişam b. Hakim, Mekkenin fethi günü Müslüman olmuş ve Nebi  ile sohbet etmiş, sert ve heybetli görünümü olan bir kimsedir. Bize Man b. İsa haber verdi; dedi ki: Bize Malik b. Enes anlattı. O da İbn Şihabdan şöyle dediğini rivayet etti: Hişam b. Hakim b. Hizam beraberindeki insanlar arasında iyiliği emrederdi. Ömer b. el-Hattaba bir şey [iş veya durum] iletildiğinde şöyle derdi: “Dikkat edin! Ben ve Hişam birlikte yaşadıkça bu olmaz.”

1055. Abdullah b. Hakim
[Abdullah b. Hakim] b. Huveylid b. Esed b. Abdüluzza b. Kusay. Annesi, Zeynep bt. el-Avvam b. Huveylid b. Esed b. Abdüluzza b. Kusaydır.] Abdullah b. Hakimin Osman, Ümmü Şeybe ve ismi bilinmeyen üç çocuğu vardır. Onların anneleri, Kaysü Aylandan Sare bt. ed-Dahhak b. Süfyan b. Avf b. Kab b. Ebu Bekir b. Kilabdır. Abdullah, Mekkenin fethi gününde Müslüman olmuş ve Nebi  ile sohbet etmiştir.

1056. Yahya b. Hakim
[Yahya b. Hakim] b. Hizam b. Huveylid b. Esed b. Abdüluzza b. Kusay. Annesi, Zeynep bt. el-Avvam b. Huveylid b. Eseddir. Yahya, Mekkenin fethi günü Müslüman olmuş ve Nebi  ile sohbet etmiştir. Nesli devam etmemiştir.

1057. el-Esved b. Ebül-Bahteri
[Ebül-Bahterinin] ismi el-as b. Haşim b. el-Haris b. Esed b. Abdüluzza b. Kusaydır. Annesi, atike bt. Ümeyye b. el-Haris b. Esed b. Abdüluzza b. Kusaydır. el-Esved b. Ebül-Bahterinin Abdurrahman adlı oğlu vardır. Onun annesi, Esed b. Huzeymeoğullarından Hilal bt. Kays b. Nevfel b. Cabir b. Şecne b. Habib b. Üsame b. Malik b. Nasr b. Maindir. el-Esvedin oğullarından Said ve Abdullahın anneleri ümmü veleddir. el-Esvedin kızı Fahitenin annesi, Hakim b. Hizamın kızı Ümmü Şeymadır. Onun diğer kızları Halidenin annesi, Kelb b. Avf b. amir b. Leysten bir kadındır. Kızı Hindin annesi ise Umeyr el-Havlaniyyedir. el-Esved, Mekkenin fethi günü Müslüman olmuştur. Onun babası Ebül- Bahteri ise Bedir savaşında müşriklerle beraber hazır bulunmuştu. Resulallah , “Kim Ebül-Bahteri ile karşılaşırsa onu öldürmesin!” dedi. Resulallahın  bu sözünü duymayan birisi ona rastladı ve öldürdü. [alimler] onu kimin öldürdüğü hususunda ihtilaf etmişlerdir. Muhammed b. Ömer dedi ki: Bana Said b. Muhammed b. Ebu Zeyd anlattı. O Umare b. Gaziyyeden, o da Muhammed b. Yahya b. Habbandan şöyle dediğini rivayet etti: Onu el-Mücezzir b. Ziyad öldürdü ve o bu konuda şu şiiri okudu: el-Bahteriye rastlarsan ona yetim kaldığını haber ver! Aynı şeyi benim oğullarıma da haber verin, (Ey kadınlar!) Ben kökümün Beliden olduğunu söyleyen biriyim. Adamı iki büklüm edinceye kadar Harbe ile (kısa kılıçla)vururum. Mücezzirin [hasmını] param parça ettiğini görmez misin?” Muhammed b. Ömer dedi ki: Bana Yakup b. Muhammed b. Ebu Sasaa anlattı. O da Eyyub b. Abdurrahman b. Ebu Sasaadan rivayet etti. Muhammed b. Ömer dedi ki: Yine bana Said b. Muhammed b. Ebu Zeyd anlattı. O Umare b. Gaziyyeden, o Abbad b. Temim b. Gaziyye b. Amrdan rivayet etti. [İki ravi] dediler ki: Onu Ebu Davud el-Mazini öldürdü. Muhammed b. Ömer dedi ki: Bana Eyyub b. en-Numan b. Abdullah b. Kab b. Malik anlattı. O da babasından şöyle dediğini rivayet etti: Onu Ebül-Yeser öldürdü. Muhammed b. Ömer dedi ki: Ebül-Bahterinin annesi, Erva bt. el-Haris b. Osman b. Abdüddar b. Kusaydır.

1058. Yezid b. Zema
[Yezid b. Zema] b. el-Esved b. el-Muttalib b. Esed b. Abdüluzza b. Kusay. Annesi, Kureybe el-Kübra bt. Ebu Ümeyye b. el-Muğire b. Abdullah b. Ömer b. Mahzumdur. Yezid, Mekkenin fethi gününde Müslüman olmuş; Resulallah  ile birlikte Taif savaşına katılmış ve burada şehid edilmiştir. el-Cenah ismi verildiği söylenen atı büyük bir hızla kendisini Taif kalesine eriştirdi; onu yakalayıp öldürdüler. Deniliyor ki: Yezid, Taiflilere, “Bana güvence verin sizlere konuşayım!” dedi. Onlar da ona önce güvence verdiler. Daha sonra üzerine oklar atarak onu öldürmüşlerdir. Onun babası Zema b. el-Esved, kardeşi el-Haris b. Zema ve amcası Akil b. el-Esved Bedir savaşına Müşriklerin yanında katıldılar ve hepsi de orada öldürüldüler. Zemayı Ebu Dücane öldürmüştür. Onu Sabit b. el-Cezaın öldürdüğü de söylenir. el- Haris b. Zemayı Ali b. Ebu Talib öldürmüş; Akil b. el-Esvedi Hamza ve Ali birlikte öldürmüşlerdir. Ebu Maşer diyor ki: Onu Ali tek başına öldürdü Muhammed b. Ömer dedi ki: Yezidin babası Zema b. el-Esvedin annesinin ise Erva bt. Huzeyfe b. Müheşşim b. Said b. Sehmdir.

1059. Hebbar b. el-Esved
[Hebbar b. el-Esved] b. el-Muttalib b. Esed b. Abdüluzza b. Kusay. Annesi, Fahite bt. amir b. Kurt b. Seleme b. Kuşeyr b. Kabdır. Anne bir kardeşleri olan Hübeyre ve Hazn, Ebu Vehb b. Amr b. aiz b. İmran b. Mahzumun iki oğludur. Hebbar b. el-Esvedin Hani, Abdurrahman, Sad, Said ve Fahite adlı çocukları vardır. Bunların anneleri, Emetüllahdır. O, Hind bt. Ebu Üzeyhir b. Sevab b. Seleme b. Dubeys b. Abduavf b. el-Haris b. Damri el-Fakih b. Amr b. el-Haris b. Malik b. Kinanedir. Hebbarın çocuklarından el-Esved b. Hebbar ve İshak Yemenli bir kadına aittir. Çocuklarından Ali ve İsmailin anneleri Ayşe bt. amir b. Hazn b. amir b. Hüreyme b. Mesud b. Nabiğa b. Uteyy b. Habib b. Vaile b. Dühman b. Nasr b. Muaviyedir. Onun çocuklarından ez-Zübeyr ve Fahitenin anneleri, Ezdin Lihb boyundandır. Hebbarın çocuklarından Ebu Bekirin annesi ümmü veleddir. Ümmü Hakimin annesi ise Beni Leysten bir kadındır. Hebbar b. el-Esved şöyle diyordu: “Resulallah  ortaya çıkıp insanları Allaha davet ettiğinde ona düşmanlık yapan ve eza veren kimseler arasındaydım. Kureyş, Muhammede düşmanlık etmek ve onunla mücadele etmek için her çıkışında onlarla beraberdim. Böyle davranıyordum; zira Muhammed beni yalnız bırakmıştı. Şöyle ki, Bedir günü kardeşlerim Zema, Akil ile kardeşim el-Harisin oğlu öldürdü. O sırada, Şayet Kureyşin tamamı Müslüman olsa yine de İslama girmem. diyordum.” Resulallah , kızı Zeynebi Mekkeden Medineye götürecek kimseleri gönderdi. İçlerinde Hebbarın da bulunduğu Kureyşten bir grup Zeynebi hedef aldılar. Hebbar, Zeynebi dürttü ve mızrakla sırtına vurdu. O sırada hamile olan Zeynep çocuğunu düşürdü. Bunun üzerine o Abdümenafoğullarının evlerine götürüldü. Bu haliyle Hebbar b. el-Esved İslama göre büyük suç sahibi kimse oldu. Bu sebeple Resulallah  da onun öldürülmesini helal saydı. Resulallah  her ne zaman bir seriyye gönderse onlara Hebbarı öldürmelerini tavsiye ederek, “Eğer onu yakalarsanız iki demet odun arasına yerleştirin ve yakın.” dedi. Allah Resulü  sonra şöyle buyurdu: “Yakmakla ancak ateşin Rabbi olan Allah cezalandırır. O halde onu yakalarsanız ellerini ve ayaklarını kesin sonra da öldürün.” Bize Muhammed b. Ömer haber verdi; dedi ki: Bana Vakıd b. Ebu Yasir anlattı. O da Yezid b. Rumandan şöyle dediğini rivayet etti: ez- Zübeyr b. el-Avvam dedi ki: Resulallahın  hiddetlenmeden Hebbarı hiç andığını görmedim. Yine ben, Resulallahın  Hebbar hakkında şu sözleri söylemeden hiçbir seriyye gönderdiğini de görmedim: “Eğer onu yakalarsanız ellerini ayaklarını kesiniz; daha sonra da boynunu vurunuz.” Allaha yemin olsun ki, onu arıyor ve soruyordum. Allah biliyor ki, eğer onu Resulallaha  gelmeden yakalasaydım öldürürdüm. Bir müddet sonra o, Resulallahın  yanına çıkageldi. Ben de o sıra onun yanında oturuyordum. Resulallaha karşı özür beyan etmeye başladı ve şöyle dedi: “Ey Muhammed! Sana sövene sövüldü, eza edene eza edildi! Sen, sana sövmeye ve ezaya karşı mütevazı [hoşgörülü] oldun ve onları hor ve zelil olarak terk ettin. Allah, bana ise basiret verdi ve beni İslam ile hidayetlendirdi.” ez- Zübeyr dedi ki: Resulallaha  bakmaya başladım. O, Hebbarın kendisinden özür dilemesinden dolayı ona karşı haya ederek başını eğiyor ve ona şöyle diyordu: “Doğrusu ben seni affettim; zira İslam, daha önceki olanları [işlenen günahları] siler.” Hebbar, kötü anılan kimse idi. Müslüman olduktan sonra da kendisine sövülen [lanetlenen] kimse oldu, hatta bu sövme kendisine ulaştığında o hiç kimseden intikam almadı. Onun bu durumu, hilmi ve kendisine yapılan ezaya tahammülü Resulallaha  ulaşınca, “Ey Hebbar! Sana sövene sen de söv!” dedi. Bize Muhammed b. Ömer haber verdi; dedi ki: Bana Hişam b. Umare anlattı. O Said b. Muhammed b. Cübeyr b. Mutimden, o babasından, o da dedesinden şöyle dediğini rivayet etti: Ciraneden] dönüşünde Mescidde Resulallah  ile beraber oturuyordum. Birden Resulallah  kapısından Hebbar b. el-Esved çıkageldi. Orada bulunan topluluk ona yönelip baktılar ve “Ey Allahın Resulü! Hebbar b. el-Esved geldi.” dediler. Resulallah , “Onu gördüm.” dedi. Topluluktan bazıları ona doğru kalkmak istediler. Resulallah  onlara oturmalarını işaret etti. Hebbar huzurda durdu ve şöyle dedi: “Ey Allahın Resulü! Allahın selamı üzerine olsun. Kuşkusuz ben Allahtan başka ilah olmadığına ve senin Allahın Resulü olduğuna şehadet ediyorum. And olsun ki, senden belde belde kaçtım. Acemlere [Arab olmayanlara] iltihak etmek istedim. Daha sonra seni ve senin faziletini, iyiliğini, sana sığınmayı, seni bilmeyen ve tanımayan kimseyi affetmeni hatırladım. Ey Allahın Resulü! Bizler müşriktik, Allah seninle bizi hidayete erdirdi, seninle helak olmaktan kurtulduk, cehaletimi ve benim hakkımda sana gelen ulaşan [kötülükleri] affet. Ben kötülüklerimi ikrar ediyor, günahlarımı itiraf ediyorum.” Bunun üzerine Resulallah  da ona, “Elbette Allah, seni İslam ile hidayetlendirerek sana ihsan etmiş, sana lütfetmiştir; İslama girmek ise önceki şeyleri [küfrü ve kötülükleri] siler.” dedi. Muhammed b. Ömer dedi ki: Resulallahın  hizmetçilerinden Selma dışarı çıktı ve şöyle dedi: “Allah nimetlendirmesin! Sen geçmişte şöyle şöyle yaptın!” Bunu üzerine Nebi , “Şüphesiz İslam bunu [geçmişteki suç ve günahları] siler.” dedi ve ona sövmeyi, onu hedef almayı yasakladı. Bize Süfyan b. Uyeyne haber verdi. O İbn Ebu Necihten şunu rivayet etti: Hebbar b. el-Esved kafir bir kimse idi. Resulallahın  kızı Zeynebe mızrakla dürttü ve onu yere düşürdü. Bunun üzerine Resulallah  ona bir seriyye göndererek, “Eğer onu yakalarsanız iki demet odun arasına bırakın ve onu ateşleyin; yansın!” dedi. Daha sonra Allah Resulü “Sübhanallah! Hiçbir kimse, Allahın cezasıyla ceza veremez. Eğer onu yakalarsanız bir elini kesin, sonra bir ayağını kesin, daha sonra diğer elini, sonra da diğer ayağını kesin.” Ancak gönderilen seriyye Hebbara rastlamadan o İslama girdi. Çok geçmeden Hebbar Medineye hicret etti. Çok sövülen bir adamdı. Müslüman olduktan sonra Nebinin  yanına geldiğinde onun için Resulallaha , “İşte sövülen ve fakat sövmeyen Hebbar geliyor!” denildi. Resulallah  yanına yürüyerek geldi ve başında ayakta durdu. Sonra ona, “Sana sövene söv! Sana sövene söv!” dedi.

1060. es-Saib b. Ebu Hubeyş
[es-Saib b. Ebu Hubeyş] b. el-Muttalib b. Esed b. Abdüluzza b. Kusay. Annesi, Ümmü Cemil bt. Fakih b. el-Muğire b. Abdullah b. Ömer b. Mahzumdur. es-Saibin Abdullah ve Rukayye adlı çocuklarının annesi, atike bt. el- Esved b. el-Muttalib b. Esed b. Abdüluzza b. Kusaydır. es-Saib b. Ebu Hubeyş, Mekkenin fethi günü Müslüman olmuştur. O, çok yaşlıydı. Medineye gelip orada kendine ait büyük bir ev yapmıştır. Resulallah  ona Hayberden 30 vesk tahsis etmiştir. Onun Resulallahtan  herhangi bir şey rivayet ettiğine dair bilgimiz yoktur. O, Ömer b. el-Hattabdan rivayette bulunmuştur. Muaviye b. Ebu Süfyanın hilafeti zamanında Medinede vefat etmiştir.

Beni abdüddar b. Kusaydan olanlar

1061. Şeybe el-Hacib
[Şeybe el-Hacib] b. Osman. O, el-Evkas b. Ebu Talhadır. Onun adı, Abdullah b. Abdüluzza b. Osman b. Abdüddar b. Kusaydır. Annesi, Ümmü Cemil bt. Umeyr b. Haşim b. Abdümenaf b. Abdüddar b. Kusaydır. Şeybe b. Osmanın çocukları: Abdullah el-Ekber, Cübeyr, Abdurrahman el-Ekber, Ümmü Huceyr -O Safiyyedir. Abdullah b. Halid b. Esidden çocukları vardır.- Şeybenin bu çocuklarının annesi, Ümmü Osmandır. O, Berre bt. Süfyan b. Said b. Kayif b. el-Evkas es-Sülemidir. Çocuklarından Abdullah el-Asğar -O el-Acemdir. O, kendisi sebebiyle Halid b. Abdullahn dövüldüğü kişidir.- ve Abdülmelik b. Şeybenin anneleri, el-Haris b. Kaboğullarından Lübna bt. Şeddad b. Kays b. el-Evber b. Eban b. Safvan b. Diradır. Şeybenin çocuklarından Osman ve Abdullahın -O el-Ankazidir.- anneleri, es-Saib b. Ebu es-Saib b. aiz b. Amr b. Mahzumun kzıdır. Şeybenin çocuklarından Abdülkerim ve el-Velidin annesi ümmü veleddir. Çocuklarından Abdurabbih ve Abdurrahman el-Asğarın anneleri, Gamidden Ebu Ferve b. Hacen b. Murakkı el-Ezdinin annesidir. Çocuklarından Musab b. Şeybenin annesinin ismi, bize bildirilmemiştir. Ancak onun Ümmü Safiyye müellif tarafından bilinmemekle beraber -Ümmü Safiyye bt. Şeybein annesi de olduğu söylenen- Rayta bt. Arfece b. Amr b. Kerib b. Safvan b. el-Haris b. Şecne es-Sadidir. Bize Muhammed b. Ömer haber verdi; dedi ki: Bize Ömer b. Osman el-Mahzumi anlattı. O da Abdülmelik b. Ubeydden rivayet etti. Muhammed b. Ömer dedi ki: Yine bize Halid b. İlyas anlattı. O Mansur b. Abdurrahman el-Hacebiden, o da annesinden ve başkasından ve hadis ilminin direği, Ömer b. Osmandan rivayet etti. Dediler ki: Şeybe b. Osman, salih ve faziletli bir adamdı. Müslüman oluşundan ve Allahın kendisi hakkında istediği hayırdan bahsederken şöyle derdi: “Babalarımızın üzerinde bulunduğu dalalete olan bağlılığımızdan daha ilginç bir şey görmedim.” Sonra şöyle diyordu: Fetih yılı olup Resulallah  Mekkeye güç ve kılıçla girince kendi kendime, “Kureyş ile beraber Huneyndeki Hevazine karşı ben de gideyim, umulur ki onlar birbirlerine karıştıkları zaman [savaş halinde iken] hile ile Muhammede erişir, ondan intikam alırım ve böylece tüm Kureyşin intikamını yerine getiren kimse olurum.” dedim. O zaman kendi kendime, “Araplardan ve Acemlerden Muhammede uymayan hiç kimse kalmasa da ona uymayacağım.” diyordum. Orada bulunmamın sebebini gerçekleştirmek için fırsat kolluyordum. Gelişmeler, düşüncelerimi gerçekleştirme konusunda kanaatimi pekiştirmekten başka bir işe yaramıyordu. İnsanlar savaş halinde birbirine karışınca Resulallah  katırından düştü. Kılıcımı kınından çıkardım, niyetimi gerçekleştireyim diye ona iyice yaklaştım. Kılıcımı kaldırdım, tam üzerine indirecektim ki, aniden karşımda şimşek gibi bir ateş alevi yükseldiğini gördüm. Az kalsın o yükselen ateş alevi beni yakacaktı. Korkumdan hemen ellerimi gözlerimin üzerine koydum. Bu sırada Resulallah  bana dönerek “Ey Şeybe! Bana yaklaş!” dedi. Ona yaklaştım, eliyle göğsümü meshetti; sonra şöyle dedi: “Allahım! Onu şeytandan koru.” [Şeybe] dedi ki: “Allaha yemin olsun ki, o anda Resulallah  bana kulağım, gözüm ve hatta nefsimden daha sevimli oldu. Allah bende olan şeyleri [kötü düşünceleri] giderdi.” Daha sonra Resulallah  bana şöyle dedi [emretti]: “Yaklaş ve savaş!” Ben de kılıcımla [düşmana] vurmak için onun önüne geçtim. Kendimi her şeye karşı feda ederek onu korumak istediğimi Allah biliyor. Şayet o sırada babamla karşılaşsaydım, o da hayatta olsaydı, kılıcı ona indirir, onunla gereği gibi savaşırdım. Onunla beraber olanlar arasında oldum. Nihayet Müslümanlar tekrar toparlandılar ve tek bir adam gibi saldırıya geçtiler. Resulallahın  katırı yaklaştırıldı, üzerine bindi ve onların peşinden yola çıktı. Nihayet onlar her bir yöne dağıldılar. Resulallah  karargahına geri döndü, çadırına girdi. Ben de onun yüzünü görme arzusu ve sevinci için huzuruna girdim; benden başka kimse içeri girmedi. O sıra Resulallah  bana şunları söyledi: “Ey Şeybe! Allah, kendin için hakkında düşündüğünden daha hayırlısını murad etti.” Daha sonra Resulallah , içimde gizlediğim, asla hiç kimseye söylemediğim her şeyi bana söyledi. Bunun üzerine ben de, “Allahtan başka ilah olmadığına, senin Allahın Resulü olduğuna şehadet ederim” diyerek şehadet getirdim. Sonra ona dedim ki: “Ey Allahın Resulü! Benim için Allahtan mağfiret dile.” O da “Allah seni bağışlasın!” diyerek bana şöyle dua etti. Bize Hevze b. Halife haber verdi; dedi ki. Bize Avf anlattı. O Medine halkından bir adamdan şöyle dediğini rivayet etti: Fetih yılı Nebi , Şeybe b. Osmanı yanına çağırdı, ona Kabenin anahtarını verdi ve şöyle buyurdu [emretti]: “Bunu al! Sen Allahın evinden sorumlu eminisin.” dedi. Muhammed b. Sad dedi ki: Bu hadisi Muhammed b. Ömere anlattım; dedi ki: Bu yanlıştır. Doğrusu Resulallah , Kabenin anahtarını Osman b. Talhaya fetih günü vermiştir. Şeybe b. Osman o gün henüz Müslüman olmamıştı. O, bundan sonra Huneynde Müslüman oldu. Osman b. Talha vefat edinceye kadar Kabeyi açmaya devam etti. Ondan sonra görev Şeybe b. Osman b. Ebu Talhaya verildi. O, Osmanın amcası oğludur. Kabe ile ilgili Hicabe hizmeti ise Şeybenin çocuklarında kaldı. Şeybe, Kureyş ile beraber Hevazine karşı Huneyne gitti ve orada Müslüman oldu. O, Ebu Safiyye bt. Şeybedir. Yezid b. Muaviye zamanına kadar yaşadı.

1062. en-Nudayr b. el-Haris
[en-Nudayr b. el-Haris b. Alkame b. Kelede b. Abdümenaf b. Abdümenaf b. Abdüddar b. Kusay. Künyesi Ebül-Haristir. Annesi, el-Haris b. Osman b. Abdüddar b. Kusayın kızıdır. O, Resulallahın  emri ile Ali b. Ebu Talibin Bedir günü es-Safrada idam ederek öldürdüğü en-Nadr b. el- Harisin kardeşidir. en-Nudayr b. el-Harisin Ata, Nafi ve el-Murtefi adlı çocuklarının annesi, Abdüluzza b. Abdülharisin kızıdır. Onun çocuklarından atikenin annesi, Ebül-Addanın annesidir. el-Murtefi b. en-Nudayrın Muhammed adlı çocuğu oldu. Ondan İbn Cüreyc, Süfyan b. Uyeyne ve başkaları rivayette bulunmuşlardır. Bize Muhammed b. Ömer haber verdi; dedi ki: Bize İbrahim b. Muhammed b. Şürahbil el-Abderi anlattı. O da babasından şöyle dediğini rivayet etti: en-Nudayr b. el-Haris insanların en güzellerindendir. O şöyle derdi: “Bizi Müslüman olmakla ile yücelten ve Muhammedi  göndermekle bize iyilikte bulunan Allaha hamd olsun. Biz, babalarımızın [ata ve ecdadımızın] öldüğü hal üzere ölmedik. Halbuki kardeşler ve amcaoğulları o hal üzere öldürüldü. Kureyş içinde özellikle Muhammede bizden daha fazla düşmanlık yapan bir boy yoktu. Fethe kadar her alanda Kureyş ile beraber hareket ediyor, onlara muvafakat ediyordum. Sonra Resulallah  Huneyne doğru savaşa çıktı. Kureyşli olan kavmimle birlikte ben de çıktım. Onlar daha kendi eski dinleri üzere idiler. Biz, eğer Muhammed aleyhine bir şanssızlık olursa ona yardım etme arzusundaydık; ancak bu bize mümkün olmadı. Resulallah  Ciraneye döndüğünde Allaha yemin olsun ki, olduğum hal üzere idim [olumlu yönde bende bir değişiklik yoktu]. Resulallahtan başka bir şey düşünmüyordum. Resulallah , yavaş yavaş bana yaklaştı ve “Ey en-Nudayr!” dedi. Ben, “Buyur!” dedim. Resulallah, “Bu, Huneyn savaşında yapmak isteyip de, Allahın yapacağın şeyle arana girdiği şeyden daha hayırlıdır.” dedi. Çabucak yanına geldim. Bana, “Bulunduğun konumu görmenin zamanı geldi artık!” dedi. Ben de, “Eğer Allahtan başka ilah olsaydı bir faydası olurdu diye düşünüyorum. Şehadet ederim ki ortağı olmayan bir Allahtan başka ilah yoktur.” dedim. Bunun üzerine Resulallah , “Allahım! Onun beyanını (imanını) arttır.” diye dua etti. en-Nudayr dedi ki: “Onu hak olarak gönderene yemin olsun ki, kalbim, din hususunda taş gibi sebat etti ve hakda çok basiretli oldu. Resulallah , “Sana hidayet veren Allaha hamd olsun!” dedi. en-Nudayr dedi ki: “Allaha yemin olsun ki, Allah hiç kimseye bana verdiği nimetten daha üstününü vermedi. Çünkü ben, kavmimin öldüğü hal üzere ölmedim.” Dedi ki: Daha sonra Resulallah  konakladığı yere geri döndü; ben de onunla beraberdim. O yürümeye devam edince ben konakladığım yere geri göndüm. Bu sırada Beni Dilden bir adamın bana, “Ey Ebül-Haris!” diye seslendiğini duydum. Ben de ona, “Ne istiyorsun?” dedim. Adam bana dedi ki “Resulallah  sana [ganimetten] 100 deve verilmesini emretti; Ondan bir kısmını bana ver. Çünkü ben de Muhammedin dini üzereyim.” en-Nudayr dedi ki: “Resulallah, bunu [ganimeti] bana ancak telif-i kalb [gönlümü İslama ısındırmak için] vermiştir. Ben, İslam üzerine rüşvet vermem.” Sonra, “Allaha yemin olsun ki, ben onu [ganimeti] ne istedim ne de arzu ettim! O, bana Resulallahtan bir atıyyedir [bağıştır].” dedim. Onu [verilen ganimeti] aldım, onda birini Beni Dilden olan adama verdim. Daha sonra Resulallahın  huzuruna çıktım meclisinde onunla birlikte oturdum. Ona namazların farzlarını, vakitlerini ve İslamın kurallarını sordum. Sonra ,“Ey Allahın Resulü! Babam, annem sana feda olsun! Vallahi sen bana nefsimden daha sevimlisin. Beni irşad et, bana öğret: Amellerin hangisi Allaha daha sevimlidir?” dedim. O da, “Allah yolunda cihad etmek ve o uğurda harcama yapmak.” diye cevap verdi. en-Nudayr Medineye hicret etti ve bir gazi olarak Şama doğru sefere çıkıncaya kadar orada kaldı. Yermuk savaşında hazır bulundu ve 15 yılı Receb ayında, Ömer b. el-Hattabın hilafeti zamanında Yermuk savaşında şehid oldu.

1063. Ebüs-Senabil b. Bakek
[Ebüs-Senabil b. Bakek] b. el-Haris b. es-Sebbak b. Abdüddar b. Kusaydır. Annesi, Beni Uzreden Amre bt. Evs b. Ebu Amrdır. Ebüs-Senabilin oğlu olan Müslimin annesi, Ümmü Humeyd bt. Büceyr b. Ebu Yezid b. amir b. el-Haris b. Sebbak b. Abdüddardır. Ebüs-Senabil, Mekkenin fethi günü Müslüman olmuştur. O, kocası Sad b. Havlenin vefatından sonra Sübeya bt. el-Haris el-Eslemiyye ile de evlenmiştir. Ebüs-Senabil, Resulallahın  vefatından sonra bir müddet yaşamıştır.

1064. Yezid b. Evs
O, Abdüddar b. Kusayoğullarının müttefikidir. Yezid, Mekkenin fethi günü Müslüman olmuştur. 12 yılında Yemame savaşında şehid edilmiştir.

1065. Hind b. Ebu Hale
[Babası] Ebu Halenin ismi, Hind b. Nebbaş b. Zürare b. Vakdan b. Habib b. Selame b. Uvey b. Curve b. Üseyyid b. Amr b. Temimdir. Ebu Hale ve kardeşleri olan Avf ve Üneys [Mekkeye] gelerek Abdüddar b. Kusay b. Kilaboğullarıyla müttefik oldular. Onlarla birlikte Mekkede ikamet ettiler. Orada Ebu Hale, Hatice bt. Huveylid b. Esed b. Abdüluzza b. Kusay b. Kilab ile evlendi. Ondan Hind ve Hale adlı iki erkek çocuğu oldu. Hale öldü; Hind ise İslama erişti ve Müslüman oldu. el-Hasan b. Ali b. Ebu Talib ondan hadis rivayet ederek şöyle derdi: “Bana dayım Hind b. Ebu Hale anlattı.” Hasan, ondan Nebinin  sıfatları [şemail ve beşeri ahlakı] ile ilgili uzun bir hadis rivayet etmiştir. Sözü edilen bu hadisi bize Ebu Gassan Malik b. İsmail en-Nehdi anlattı.