"Enter"a basıp içeriğe geçin
Filter by Kategoriler
Kuran-ı Kerim
Hadisler ve İslam Tarihi
Alevilik
İncil
Tevrat
Avesta
Mitoloji
Diğer Kitaplar

Ben abdüşems b. Abdümenaf b. Kusaydan olanlar

1027. Ebu Süfyan b. Harb
[Ebu Süfyan b. Harb] b. Ümeyye b. Abdüşems b. Abdümenaf b. Kusay. Ebu Süfyanın adı Sahrdır. Annesi, Safiyye bt. Hazn b. Büceyr b. el- Hüzem b. Rüveybe b. Abdullah b. Hilal b. amir b. Sasaa b. Kaysü Aylandır. Ebu Süfyan b. Harbin Çocukları: 1. Hanzale: Bedir savaşında, kafir olarak öldürüldü. Soyu devam etmemiştir. 2. Ümmü Habibe: Beni Abdüşemsin müttefiki olan Ubeydullah b. Cahş b. Riab b. el-Esedi ile evlendi. Ondan kızı Habibe doğdu. Daha sonra Ümmü Habibenin Kocası Ubeydullah Habeş topraklarında mürted olarak vefat etti. Ümmü Habibe Habeşistandayken Resulallah  onunla evlendi. Ümmü Habibeyi Resulallah  ile evlendiren Necaşi idi. 3. Ümeyme: O, Ümmü Habib bt. Ebu Süfyandır. O amir b. Lüeyoğullarından Huveytıb b. Abdüluzza b. Ebu Kays ile evlendi; ondan Ebu Süfyan b. Huveytıb adlı oğlu doğdu. Daha sonra Ümeyme ile Safvan b. Ümeyye evlendi. Ondan Abdurrahman b. Safvan doğdu. Bu üç çocuğun anneleri Safiyye bt. Ebül-as b. Ümeyye b. Abdüşemstir. 4. Muaviye 5. Utbe 6. Cüveyriye: Onunla es-Saib b. Ebu Hubeyş b. el-Muttalib b. Esed b. Abdüluzza b. Kusay evlendi. Daha sonra Cüveyriye ile Abdurrahman b. el- Haris b. Ümeyyetil-Asğar b. Abdüşems b. Abdümenaf evlendi. 7. Ümmül-Hakem: Onunla Beni Sakiften Abdullah b. Osman b. Abdullah b. el-Haris b. Habib b. el-Haris b. Malik b. Hutayt b. Cüşem evlenmiştir. Ondan İbn Ümmül-Hakem diye adlandırılan Abdurrahman doğmuştur. Ebu Süfyanın bu çocuklarının [Muaviye, Utbe, Cüveyriye ve Ümmül- Hakem] anneleri, Hind bt. Utbe b. Rebia b. Abdüşems b. Abdümenaftır. 8. Yezid b. Ebu Süfyan: Annesi Zeynep bt. Nevfel b. Halef b. Kavvale b. Cezime b. Alkame b. Firas b. Ganm b. Malik b. Kinanedir. 9. Muhammed 10. Anbese: [Son iki çocuğunun] anneleri atike bt. Ebu Üzeyhir b. Üneys b. el-Haysak b. Kab b. el-Haris b. Abdullah b. el-Haris b. el-Gıtrif el- Ezdidir. 11. Amr: Bedir günü esir edildi. 12. Ömer 13. Sahra: Onunla Said b. el-Ahnes b. Şerik [ ] es-Sekafi ile evlendi ve ondan çocukları oldu. 14. Hind: Onunla el-Haris b. Nevfel b. el-Haris b. Abdülmuttalib evlendi. Ondan, Abdullah b. ez-Zübeyrin iktidar günlerinde Basra halkının valiliği konusunda anlaştığı Abdullah b. el-Haris doğdu. Ebu Süfyanın bu çocuklarının [Amr, Ömer, Sahra ve Hind] anneleri Safiyye bt. Ebu Amr b. Ümeyye b. Abdüşemstir. 15. Meymune: Onunla Urve b. Mesud b. Muattib es-Sekafi evlendi. Ondan çocukları oldu. Sonra onunla el-Muğire b. Şube es-Sekafi evlendi. Meymunenin annesi, Lübabe bt. Ebül-as b. Ümeyye b. Abdüşemstir. 16. Remle: Said b. Osman b. Affan b. Ebül-as b. Ümeyye ile evlendi. Ondan, Muhammed adlı oğlu dünyaya gedi. Sonra onunla Amr b. Said b. el-as b. Ümeyye b. Abdüşems evlendi. Amr, onunla evliyken öldürüldü. Remlenin annesi, Beni el-Haristen Ümame bt. Süfyan b. Vehb b. el- Eşyemdir. 17. Bazı kaynaklar, Ebu Süfyanın Ziyad adlı oğlundan söz ederler. Onun annesi Sümeyyedir. Bize Malik b. İsmail Ebu Gassan en-Nehdi haber verdi; dedi ki: Bize Hibban b. Ali el-Anezi anlattı. O Mücalid b. Saidden, o da amir eşŞabiden şöyle dediğini rivayet etti: [Kureyşten] Arapça yazanların ilki Ebu Süfyanın babası Harb b. Ümeyye b. Abdüşemstir. Ona, “Kimden öğrendi?” diye soruldu. “Hire halkından” diye cevap verdi. “Hireliler bunu kimden öğrenmiş?” diye soruldu. “Enbar ahalisinden” diye cevap verdi. Muhammed b. Ömer dedi ki: Ebu Süfyan b. Harb, Mekkenin fethi gününe kadar müşrikti, o günde Müslüman oldu. O, Şamdan gelen ticaret kervanı arasında [kervan reisi olarak] bulundu. Resulallah  onun kervanını hedef alarak sefere çıktı ve nihayet bu amaçla Bedire kadar geldi. Ebu Süfyan, hedef olan bu kervanla sahil yoluna yöneldi ve Mekkedeki Kureyşlilere, Resulallahın kendi kervanlarını hedef alarak sefere çıktığını haber veren birisini gönderdi. O, Kureyşlilere Resulallaha karşı savaşmalarını emretti. Bunun üzerine müşrikler de savaşmak için yola çıktılar ve nihayet Bedirde Resulallah  ile karşılaştılar. O sırada Ebu Süfyan ise kervanıyla birlikte kurtuldu. O gün Kureyş ile beraber Zühreoğulları ve Adi b. Kaboğullarından hiç kimse yoktu. Bunun üzerine Ebu Süfyan, onlar için, “Ne kervanda varlar, ne de savaşanlar arasında! ” dedi.” Ebu Süfyan bu sözü söyleyen ilk kimsedir. Uhud ve Hendek günlerinde müşriklerin reisi ve ordu komutanıydı. Bundan önce ise, Uhud günü, bir yıl sonra Bedirde[ karşılaşmak üzere Resulallah  ile sözleşmişti. Resulallah  Müslümanlarla birlikte vaatlerini yerine getirdiler. Ancak Ebu Süfyan ve müşriklerden hiç kimse sözünde durmadı. Hendek savaşından döndükten sonra Ebu Süfyan hep Mekkede kaldı ve Mekkenin fethinde Müslüman oluncaya kadar Resulallah  ile karşılaşmadı. İhtiyaçları olduğu haberi kendisine ulaşınca Resulallah , henüz Ebu Süfyan Müslüman olmadan önce Kureyş arasında taksim etmek üzere ona biraz mal gönderdi. Bize İshak b. Yunus el-Ezrak ve Veki b. el-Cerrah haber verdiler. Onlar Süfyandan, o Yunus b. Ubeydden, o da İkrimeden şunu rivayet etti: Nebi , Ebu Süfyan b. Harbe ve müşriklerden bir grup insana birisiyle bir şey (mal) gönderdi; onlardan bir kısmı kabul etti, bir kısmı reddetti. Bunun üzerine Ebu Süfyan, “Ben, reddedenin payını da kabul ederim.” dedi. Daha sonra o da Resulallaha  bir silah ve beraberinde birtakım şeyler gönderdi; Resulallah  da o şeyleri ondan kabul etti. Bize Humeyd b. Abdurrahman er-Rüasi, Vehb b. Cerir, Veki b. el- Cerrah ve Süleyman b. Harb haber verdiler. Onlar Cerirden, o Yala b. Hakimden, o da İbn Abbasın mevlası İkrimeden şunu rivayet etti: Nebi , Ebu Süfyan b. Harbe bir miktar Acve hurması hediye etti ve beraberinde yiyecek içerikli hediye talep ettiği bir mektup gönderdi. Vehb b. Cerir, Amr b. Ümeyye ed-Damri ile beraber olan babası hakkında rivayet ettiği hadisinde dedi ki: Amr b. Ümeyye, Mekkeye geldi ve Ebu Süfyanın iki eşinden birinin yanında konakladı. Sabah olunca Kureyş ona hücum etti ve onu yakaladılar. Bu sırada Amr şöyle dedi: “Ey filan kadın! Evinden ve yurdundan alınıp götürülecek miyim? Hayır! Allaha yemin olsun ki, filan kadının yanında konaklasaydım elbette beni korurdu.” Bunun üzerine kadın hemen onun yanında yer aldı ve Ebu Süfyana, “Kuşkusuz sen misafirimi korumalısın!” dedi. Bunun üzerine Ebu Süfyan, Amrı korudu. Resulallahın kendisine gönderdiği hediyeyi kabul etti ve ona bazı yiyecekleri hediye olarak gönderdi. Bize Ömer b. Sad Ebu Davud el-Haferi anlattı. O Yakup b. Abdullahtan, o Caferden, o da Said b. Cübeyrden, şöyle dediğini rivayet etti: “Kuşkusuz inkar edenler mallarını [insanları] Allah yolundan alıkoymak için harcarlar.”[ ayeti Ebu Süfyan hakkında indirilmiştir. Bize Ömer b. Sad haber verdi. O Yakubdan o Caferden o İbn Ebzadan şunu rivayet etti: “Bir kısım insanlar müminlere, Düşmanlarınız size karşı toplandılar; aman sakının onlardan! dediklerinde…”[ ayetiyle ilgili olarak Ebu Süfyan dedi ki: “Kureyş topluluğu kendi aralarında, Uhud savaşından sonra bilhassa Müslümanları tehdit ve korkutma amacıyla, “Şayet Muhammedin ashabıyla karşılaşırsanız onlara karşı çok sayıda insan topladığımızı söyleyin.” dediler. Bu sözü [moral bozma amaçlı bu yaygarayı] Muhammedin ashabına söylediklerinde onlar, “Allah bize yeter ve O ne güzel vekildir!”[ dediler. Bize Muhammed b. Ömer haber verdi; dedi ki: Bana Abdullah b. Cafer anlattı; dedi ki: Yakup b. Utbenin İkrimeden, onun da İbn Abbastan şöyle haber verdiğini işittim: [Mekkenin fethi sırasında] Resulallah  Mekkeye on altı mil mesafedeki Merrüzzahran denilen yere uğradı. O sırada Abbas b. Abdülmuttalib şöyle dedi: “Eğer Resulallah  Mekkeye güç kullanarak girerse vah Kureyşin haline!” Bunun üzerine Abbas daha sonra konuyu şöyle anlattı: “Bu sözümden sonra hemen Resulallahın beyaz katırını [bineğini] yakalayıp ona bindim. Kureyşe göndermek ve durumu haber vermek üzere orada bir oduncu veya herhangi bir insan aramaya başladım. Allaha yemin ederim ki, o sırada Mekke yakınındaki Erak vadisinde Ebu Süfyan ile karşılaştım ve ona, “Ey Ebu Hanzale! Sen misin?” diye sordum. Ebu Süfyan, “Evet! Buyur ya Ebül-Fadl!” dedi. Sesimi tanıdı ve bana, “Anam babam sana feda olsun, niçin buradasın?” diye sordu. Ben, “Vay haline! Allahın Resulü on binlerle işte burada, şuracıkta!” dedim. Ebu Süfyan, “Anam babam sana feda olsun, bu durumda bana ne emredersin? [ne tavsiye edersin?] Bunun çaresi nedir?” diye sordu. Ben, “Evet, çaresi şu: Şu bineğin terkisine bin, seni Resulallaha götüreyim. Gerçek şu ki, eğer onun önünde mağlup olursan öldürüleceksin.” dedim. Ebu Süfyan, “Allaha yemin olsun ki, ben de aynı görüşteyim.” dedi. Daha sonra Abbasın terkisine bindi ve doğru Resulallahın yanına gittiler. Ebu Süfyanı orada gören Ömer b. el-Hattab, onu tanıdı, öldürmek istedi ve onun için Resulallaha şöyle dedi: “Ey Allahın Elçisi! Ebu Süfyan ahitsiz ve akitsiz korundu.” [İbn Abbas] dedi ki: “Doğrusu ben onu koruma altına aldım.” dedim.” Hatta Ömer ile Abbas arasında bu konuda söz düellosu oldu. Abbasın belirttiğine göre, Resulallah  Ebu Süfyana, “Yazık sana, ey Ebu Süfyan! Hala Allahtan başka ilah olmadığını bilme zamanın yani iman etme zamanın gelmedi mi?” diye sordu. Ebu Süfyan, “Babam ve annem sana feda olsun, sen ne kadar halim ve kerimsin! Affın ne kadar büyük! Bir ara neredeyse kalbime Allah ile beraber bir ilah olsaydı şimdiye kadar bana bir şekilde faydası dokunurdu. düşüncesi gele yazdı.” [Tekrar] Resulallah , “Ey Ebu Süfyan! Benim Allahın Resulü olduğumu bilme zamanın gelmedi mi?” diye sordu. Ebu Süfyan, “Babam ve annem sana feda olsun! Sen ne kadar halim ve ne kadar kerimsin! Affın ne kadar büyük! Bu söylediğin şeye [teklifine] gelince, Allaha yemin olsun ki o konuda gönlümde olumlu bir şeyler var.” dedi. O sıra Abbas, Ebu Süfyana, “Yazık sana! Bari öldürülmeden önce Allahtan başka ilah olmadığına, Muhammedin Allahın Resulü olduğuna şehadet et! “dedi. [İbn Abbas] dedi ki: Bunun üzerine Ebu Süfyan, gerçek ve samimi bir şehadetle, “Eşhedü en la İlahe illallah ve eşhedü enne Muhammeden abdühu ve Resulühu” diyerek şehadet getirdi, iman etti. Bunun üzerine Abbas, Resulallaha , “Ey Allahın Nebisi! Sen bilirsin; Ebu Süfyan onurlanma ve övülmeyi sever. Bu manada onun için bir şeyler söylesen…” dedi. “Peki!” diyerek bu öneriyi onaylayan Allahın Resulü, “Kim Ebu Süfyanın evine girerse o güvendedir; kapısını örten kimse de güvendedir.” dedi. Bize Affan b. Müslim ve Yezid b. Harun haber verdiler; dediler ki: Bize Hammad b. Seleme haber verdi. O Sabit el-Bünaniden, o Abdullah b. Rebahtan, o da Ebu Hüreyreden şunu rivayet etti: Nebinin  Fetih günü şöyle buyurduğunu haber verdiler: “Kendi evine girip kapısını kapayan kimse güvendedir; Ebu Süfyanın evine giren kimse güvendedir.” Ravi Affan, hadisinde, “Kim silahını bırakırsa o güvendedir.” ifadesinin de bulunduğunu söyledi. Bize Yezid b. Harun haber verdi; dedi ki: Bize Hammad b. Seleme haber verdi. O Hişam b. Urveden, o da babasından şunu rivayet etti: Resulallah  Mekkenin fethi günü şöyle dedi: “Ebu Süfyanın evine giren kimse güvendedir; Hakim b. Hizamın evine giren kimse güvendedir; Büdeyl b. Verkanın evine giren kimse güvendedir; kapısını örten kimse güvendedir.” Bize Amr b. asım el-Kilabi haber verdi; dedi ki: Bize Cafer b. Süleyman anlattı; dedi ki: Bize Sabit el-Bünani anlattı; dedi ki: Resulallah  dedi ki: “Kim Ebu Süfyanın evine girerse o güvendedir.” Çünkü Resulallah  Mekkede iken eziyet edildiği sırada Ebu Süfyanın evine girmiş ve güvende olmuştu. İşte bu sebeple Nebi  Mekkenin fethi günü, “Kim Ebu Süfyanın evine girerse güvendedir.” buyurmuştur. Bize Muhammed b. Ubeyd haber verdi; dedi ki: Bize İsmail b. Ebu Halid anlattı. O da Ebu İshak es-Sebiiden şunu rivayet etti: Ebu Süfyan, Mekkenin fethinden sonra oturdu ve kendi kendine: “Keşke ben Muhammede karşı pek çok kimse toplasaydım.” diye gönlünden geçiriyordu. O sıra aniden Resulallah  onun iki omuzu arasına [sırtına] vurdu ve “İşte o zaman Allah seni rezil ederdi.” dedi. Ebu Süfyan başını kaldırdı ve hemen yanı başında ayakta duran Allah Resulünü görünce şok oldu ve ona şu itirafta bulundu: “Bu sözü kendi kendime gönlümden geçirdiğim ana kadar senin gerçek bir Peygamber olduğuna inanmamıştım.” Bize el-Fadl b. Dükeyn Ebu Nuaym ve Muhammed b. Abdullah el- Esedi haber verdiler; dediler ki: Bize Yunus b. Ebu İshak anlattı. O da Ebüs-Seferden şöyle dediğini rivayet etti: Ebu Süfyan, insanların Resulallahın  izinden adım adım yürüdüğünü görünce onu kıskandı ve kendi kendine: “Keşke savaşmak için bu adama dönseydim” dediği sırada Resulallah  onun sırtına eliyle dokundu ve iki defa, “İşte o zaman Allah seni rezil ederdi.” dedi. Bunun üzerine Ebu Süfyan dedi ki: “Allaha tövbe ediyor, Ondan affımı diliyorum; bu sözü dilimle söylemedim, sadece o kalbimden geçen bir şeydi.” Bize Ahmed b. Muhammed b. el-Velid el-Ezraki el-Mekki haber verdi; dedi ki: Bize Abdurrahman b. Ebür-Rical anlattı. O da Abdullah b. Ebu Bekir b. Hazmdan şöyle dediğini rivayet etti: Nebi , eşlerinden birinin evinden elbisesine bürülü olduğu halde dışarı çıktı. O esnada Mescitte oturmakta olan Ebu Süfyan, kendi kendine [Resulallahı küçümseyerek]: “Muhammedin bize nasıl veya ne ile galip geleceğini bilmiyorum?” dedi. Bu sırada Allah Resulü, Ebu Süfyanın sırtına dokundu ve “Allahın yardımıyla size galip gelecek.” dedi. O esnada Ebu Süfyan, “Ben şehadet ederim ki, sen Allahın Resulüsün!” dedi. Muhammed b. Ömer dedi ki: “Ebu Süfyan, Taif seferinde Resulallahın yanında hazır bulundu; okla vuruldu ve bir gözünü kaybetti. O, Huneyn günü ganimet dağıtımında da hazır bulundu. Resulallah  ona yüz deve ve kırk ukıyye ganimet verdi ve bu ukıyyeleri Bilal tarttı. Resulallah , ona ve oğulları Yezid ile Muaviyeye ganimet verince Ebu Süfyan ona, “Allaha yemin olsun ki, elbette sen kerimsin [cömertsin], anam babam sana feda olsun! Seninle savaştım, o ne güzel savaştı! Seninle barıştım, o ne güzel barıştı! Allah seni hayırla ödüllendirsin!” dedi. Bize Muhammed b. Ömer haber verdi; dedi ki: Bize İbrahim b. Cafer anlattı. O da babasından şöyle dediğini rivayet etti: Bizzat Ömer b. Abdülazizden onun hilafeti sırasında şöyle dediğini işittim: “Ebu Süfyan b. Harb, Necran amili iken Resulallah  vefat etmiştir.” Muhammed b. Ömer dedi ki: Arkadaşlarımız bu haberi münker sayıyorlar. Çünkü Resulallahın vefatı sırasında Ebu Süfyan Mekkedeydi. Resulallahın Necran amili Amr b. Hazm idi. Bize Affan b. Müslim haber verdi; dedi ki: Bize Hammad b. Seleme anlattı; dedi ki: Bize Ata el-Horasani ve Humeyd haber verdiler. Onlar da el-Hasandan şunu rivayet ettiler: Ebu Süfyan, Resulallaha , “Ey Allahın Resulü! Eşim malımdan iznim dışında veriyor.” dedi. Resulallah  da, “Bu durumda ikiniz de ecrine ortak olursunuz.” dedi. Ebu Süfyan, “Kabul etmesem, hoş görmesem de mi?” diye sordu. Resulallah , “Onun ümit ettiği şey kendine, senin yaptığın cimrilik de sana aittir.” dedi. Bize Affan b. Müslim haber verdi; dedi ki: Bize Hammad b. Seleme anlattı; dedi ki: Bize Sabit el-Bünani haber verdi. O Muaviye b. Kurredan, o da aiz b. Amrdan şunu rivayet etti: Bir ara Selman, Suheyb ve Bilal birlikte oturuyorlarken Ebu Süfyan yanlarından geçti. Onlar, [kendisini kastederek] Ebu Süfyana, “Allahın kılıçlarını, Allah düşmanının boynundan hala almış [kurtarmış] değilsin!” dediler. Onlar (Ebu Süfyanı kast ederek) “Allahın kılıçları Allah düşmanının boynundan henüz hakkıyla alınmış değildir” dediler. Bunun üzerine Ebu Bekir [Ebu Süfyanı kastederek] onlara, “Bu sözü Kureyş şeyhi ve büyüğü için mi söylüyorsunuz?” diye uyardı. Bize Süleyman Ebu Davud et-Tayalisi haber verdi; dedi ki: Bize İbrahim b. Sad haber verdi. O babasından, o Said b. Müseyyebden, o da babasından şöyle dediğini rivayet etti: Yermuk günü Müslümanlar Rumlarla savaşıyorlardı. O gün tek bir adamın, “Ey Allahın yardımı, bize yaklaş! Ey Allahın yardımı, bize yaklaş!” sözünün dışında tüm sesler kesildi. Bir de başımı kaldırdım baktım ki, bu sözü söyleyen kişinin oğlu Yezidin sancağı altında bulunan Ebu Süfyan b. Harb olduğunu gördüm. Muhammed b. Sad dedi ki: amir b. Lüeyoğullarından Abdülaziz b. Abdullah el-Üveysi el-Medeni, İbrahim b. Saddan bu senetle şu ilavede bulunmuştur: O gün yani Yermuk günü, Yezid b. Ebu Süfyan ordunun dörtte birini, Ebu Ubeyde b. el-Cerrah ordunun dörtte birini, Amr b. el-as ordunun dörtte birini ve Şürahbil b. el-Hasene ordunun dörtte birini komuta ediyordu. O gün onlar üzerinde hiçbir komutan da yoktu. Bize Muhammed b. Ömer haber verdi; dedi ki: Bana Abdülhamid b. Cafer anlattı. O babasından, o İbnül-Müseyyebden, o da bizzat Yermuk savaşında bulunan Cübeyr b. el-Huveyris b. Nükayddan şöyle dediğini rivayet etti: Yermuk günü savaş meydanında idim. O gün birbirlerinin kellelerini düşüren kılıç şakırtılarından başka ne bir söz ne de ses duyuyordum. Ancak o gün [askeri cesaretlendirme amaçlı] yüksek sesle şöyle çağıran birisini işittim: “Ey Müslümanlar topluluğu! Bu gün, içinde güzel bir sınavla denendiğim Allahın günlerinden bir gündür.” Bir de ne göreyim! O gün bu sözü söyleyen kişi, oğlu Yezidin sancağı altında bulunan Ebu Süfyan b. Harbdi. Bize Ahmed b. Muhammed b. el-Velid el-Ezraki haber verdi; dedi ki: Bize Abdurrahman b. Hasan anlattı. O babasından, o da Alkame b. Nadleden şunu rivayet etti: Ebu Süfyan b. Harb, Hazzain seddi üzerinde ayağa kalktı, ayağını yere vurdu ve şöyle dedi: “Yerin tepe kısımlarını seçtik. Kuşkusuz onların da zirveleri vardır.[ İbn Ferkad, kendi hakkımı onun hakkından ayırmadığımı sanıyor! Mervenin beyazı bana, siyahı ona aittir. Bulunduğum şu makamdan Taif yakınındaki meyvelik alana [Tucnaya] kadar olan yer de bana aittir.” Ebu Süfyanın bu sözleri Ömere ulaşınca onun hakkında şunları söyledi: “Kuşkusuz Ebu Süfyan eski zalimlerdendir; ancak kendi duvarlarıyla ihata edilmiş yerler dışında hiç kimsenin yeryüzünde bir hakkı yoktur.” Muhammed b. Sad dedi ki: Ahmed b. Muhammed b. el-Velid el- Ezrakiden başkası dedi ki: Ömer b. el-Hattab Mekkeye geldi ve set üzerinde dikildi. Mekke halkı ona, “Ebu Süfyan sel yatağına taş koyarak bize yasakladı.” diyerek şikayet ettiler. Bunun üzerine Ömer, “Ebu Süfyanı bana çağırın!” dedi. Ebu Süfyan yanına geldiğinde, Ömer ona, “Bizzat sen, bu taşları tek tek başka yere taşıyıncaya kadar buradan ayrılmayacağım!” dedi. Ebu Süfyan bizzat kendisi o taşları başka yere aktarmaya başladı. Bu durumu gören Ömer, “Mekkenin merkezinde Ömeri Ebu Süfyana amir yapan ve onu emrine itaatli kılan Allaha hamdolsun!” diyerek şükretti. Bize Ahmed b. Muhammed b. el-Velid el-Ezraki haber verdi; dedi ki: Bize Abdurrahman b. Hasan anlattı. O babasından, o da Zema veya İbn Zemadan Ömer b. el-Hattaba şöyle dediğini rivayet etti: “Ey Müminlerin Emiri! Hayfül-Erini[ bana ver, orayı Acve hurması ile doldurayım.” Bu haber Ebu Süfyana ulaşınca o kimse hakkında, “Çağırın onu! Orayı Acve hurması ile doldursun; daha sonra baksın, hangimiz oranın meyvesini yiyeceğiz, görsün!” dedi. O kimse bunu işitince orayı terk etti; daha sonra Muaviye orayı Acve hurması ile doldurdu. Orada kendine ait bir su kaynağı da vardı. Abdurrahman, “Oradaki Acvelere yetiştim.” dedi. Bize Affan b. Müslim haber verdi; dedi ki: Bize Hammad b. Seleme anlattı; dedi ki: Bize Hişam b. Zeyd b. Enes haber verdi. O da Enes b. Malikten şunu rivayet etti: Ebu Süfyan b. Harb ama olduktan sonra Osman b. Affanın yanına girdi. O sıra kendisine oğlu rehberlik ediyordu. Muhammed b. Ömer dedi ki: Ebu Süfyan ömrünün sonunda Medinede ikamet etti. O, Osman b. Affanın hilafetinin sonunda, 32 yılında, 88 yaşında iken Medinede vefat etmiştir.

1028. Yezid b. Ebu Süfyan
[Yezid b. Ebu Süfyan] b. Harb b. Ümeyye b. Abdüşems b. Abdümenaf b. Kusay. Annesi, Zeynep bt. Nevfel b. Halef b. Kavvale b. Cezime b. Alkame b. Firas b. Ganm b. Malik b. Kinanedir. Onun neslini devam ettiren bir evladı bulunmamaktadır. O, Mekkenin fethi günü Müslüman oldu. Resulallah  ile birlikte Huneyn savaşında hazır bulundu. Resulallah  ona Huneyn ganimetlerinden 100 deve ve kırk ukıyye verdi. Ona ukıyyeleri Bilal ölçerek verdi. O, devamlı hayırla anıldı. Ebu Bekir onu Şama giden ordu komutanları ile birlikte vali tayin etti. Bize Muhammed b. Ömer haber verdi; dedi ki: Bana Ebu Bekir b. Abdullah b. Ebu Sebre haber verdi. O Abdülmecid b. Süheylden, o Avf b. el-Haristen, o da İbn Ömerden şöyle dediğini rivayet etti: Ebu Bekir ordu komutanlarını Şama tayin ettiğinde ben Halid b. Said b. el-asın komutasındaki askerler arasındaydım. O [Halid] bize yani ordunun tamamına, Vadilkura denilen yerde Cüheyne kabilesine ait geniş bir köy olan Zülmervede sabah namazını kıldırdı. Allaha yemin olsun ki, o sırada onun yanında idim; yanına birisi geldi ve Yezid b. Ebu Süfyanın oraya geldiğini söyledi. O zaman Halid b. Said şöyle dedi: “Bu Ömer b. el- Hattabın işidir. O, benim azlim hususunda Ebu Bekir ile konuştu, o da yerime Yezid b. Ebu Süfyanı vali tayin etti.” dedi. İbn Ömer dedi ki: “Önce bu konuda konuşmak istedim, sonra susmaya karar verdim. Daha sonra Yezid b. Ebu Süfyanın yanına döndük ve Halid b. Said de onlardan bir adam gibi oldu.” Muhammed b. Ömer dedi ki: Bize göre bu rivayet Halid b. Saidin Medine valiliğinden azli konusunda en sağlam rivayettir. Bize Muhammed b. Ömer haber verdi; dedi ki: Bana Abdullah b. el- Haris b. el-Fudayl anlattı. O da babasından şöyle dediğini rivayet etti: Ebu Bekir, Yezid b. Ebu Süfyanı vali tayin ettiğinde onu yanına çağırdı ve “Ey Yezid! Sen hayırla anılan bir gençsin, görüşü alınan akıl ve tedbir sahibisin. (Sende görülen hayırla yad edilen bir gençsin.) Bu durum nefsinle yalnız olduğun, başbaşa kaldığında olan bir şeydir. Bu görevlendirme ile seni denemek ve seni ailenin arasından çıkarmak [uzaklaştırmak], böylece senin ve velayetinin [yönetiminin] keyfiyetini anlayıp sana haber vermek istedim. Eğer işini iyi yaparsan sana iyiliğimi artırırım; işini kötü yaparsan seni azlederim. Doğrusu ben seni Halid b. Saidin yerine vali tayin ettim.” dedi ve yönetiminde yapması gereken şu hususları bizzat yüzüne söyledi: “Sana [hayırlı bir idareci olarak] Ebu Ubeyde b. el-Cerrahı tavsiye ederim. Onun İslamdaki yerini biliyorsun. Resulallah  onun hakkında, Her ümmetin bir “emini” [güven vereni] vardır. Bu ümmetin emini de Ebu Ubeyde b. el-Cerrahtır. buyurmuştur.” Ebu Bekir, Ebu Ubeydenin üstünlüğünü, erdemini ve İslama hizmetlerini anlattı. Sonra sözlerine devamla Yezid b. Ebu Süfyana, “Muaz b. Cebele de bak! Herhalde onun Resulallah  ile birlikteliğini biliyorsun. Allah Resulü onun hakkında, O, kıyamet gününde bir ok atımlığı ümmet alimlerinin önünde olacaktır. dedi. Sakın hiçbir işi o ikisinin [Ebu Ubeyde ve Muazın] gerisinde tutma! Kuşkusuz onlar seni hayırda geride bırakmazlar.” dedi. Yezid, “Ey Resulallahın  halifesi! Bana o ikisini tavsiye ettiğin gibi, benim hakkımda da ikisine tavsiyede bulun. Kuşkusuz ben, o ikisine, onların bana olan ihtiyacından daha fazla muhtacım.” dedi. Bunun üzerine Ebu Bekir, Yezide, “Seni onlara tavsiye etmeyi terk etmeyeceğim.” dedi. Yezid de Ebu Bekire, “Allah sana merhamet etsin ve İslam hakkında seni hayırla ödüllendirsin!” diye dua etti. Bize Muhammed b. Ömer haber verdi; dedi ki: Bana Abdullah b. Cafer Abdülhakim b. Suheyb anlattı. O da Cafer b. Abdullah b. el- Hakemden[ şöyle dediğini rivayet etti: Ebu Bekir, emirleri Yezid b. Ebu Süfyan, Amr b. el-as ve Şürahbil b. Haseneyi Şama gönderdiğinde, Yezid b. Ebu Süfyanı onlara komutan olarak atadı. Cürfedeki karargahta onlara namaz kıldırıyordu. [Ebu Bekir] dedi ki: “Eğer bir sorunla karşılaşırsanız Yezid insanların komutanıdır. Eğer ayrılırsanız, olay kimin karargahına yakın ise o adamlarına komuta edecektir.” Bize el-Fadl b. Dükeyn haber verdi; dedi ki: Bize İbn Uyeyne anlattı. O da Yahya b. Saddan şunu rivayet etti: Ebu Bekir, Yezid b. Ebu Süfyanı Şama gönderdiği sırada onu uğurladı. Muhammed b. Ömer dedi ki: Şam şu dört emirin idaresinde iken Ebu Bekir vefat etmiştir: Amr b. el-as, Yezid b. Ebu Süfyan, Halid b. el-Velid ve Şürahbil b. Hasene. Ömer halife olunca bunlardan Halid b. el-Velidi görevden aldı, onun yerine Ebu Ubeyde b. el-Cerrahı atadı. Halife Ömer, Şürahbil b. Haseneyi azletti; askerlerini ordu içine dağıttı ve onun yerine Yezid b. Ebu Süfyanı Şama vali olarak atadı. Yezid, 18 yılında Şamda vuku bulan Amvas vebasında ölünceye kadar vali olarak kaldı.

1029. Muaviye b. Ebu Süfyan
[Muaviye b. Ebu Süfyan] b. Harb b. Ümeyye b. Abdüşems b. Abdümenaf b. Kusay. Annesi, Hind bt. Utbe b. Rebia b. Abdüşems b. Abdümenaf b. Kusaydır. Muaviyenin künyesi, “Ebu Abdurrahman” dır. Muaviyenin çocuklarına gelince 1. Oğullarından Yezidin annesi, Meysun bt. Bahdel b. Üneyf b. Delce b. Kunafe b. Adi b. Züheyr b. Harise b. Cenab b. Zühel b. Abdullah b. Kinane b. Bekir b. Avf b. Uzre b. Zeydüllat b. Rüfeyde b. Sevr b. Kelbdir. 2. Muaviyenin oğlu Abdullah zeka özürlü olup küçük yaşta öldü. 3. Abdurrahman 4. Hind: Onunla Abdullah b. amir b. Küreyz b. Rebia b. Habib b. Abdüşems ile evlenmiştir. Bu dört çocuğun annesi, Fahite bt. Karaza b. Abduamr b. Nevfel b. Abdümenaf b. Kusaydır. 5. Kızlarından Remle: Amr b. Osman b. Affan ile evlenmiş, ondan Halid ve Osman adında çocukları olmuştur. Remlenin annesi, Kenud bt. Karaza b. Abduamrdır. 6. Kızlarından Safiyye: Muhammed b. Ziyad b. Ebu Süfyan ile evlenmiştir. Safiyyenin annesi, ümmü veleddir. Bize Muhammed b. Ömer haber verdi; dedi ki: Bana Ebu Bekir b. Abdullah b. Ebu Sebre anlattı. O da Ömer b. Abdullah el-Ansiden şöyle dediğini rivayet etti: Muaviye b. Ebu Süfyan dedi ki: Hudeybiye yılı olduğunda Kureyşliler Resulallahı  Kabeyi ziyaretten engellediler; kılıçla onu kovdular ve aralarında yazılı sözleşme yaptılar. İşte o sırada İslam kalbime düştü [doğdu]. Bunu annem Hind bt. Utbeye söyledim. O ise bana, “Babana muhalefetten veya ondan habersiz bir iş yapmaktan sakın! Aksi halde senden azığı keser.” dedi. O gün babam Hubaşe[ pazarına gitmişti. Müslüman oldum ve Müslümanlığımı gizledim. Allaha yemin olsun ki, Resulallah  Hudeybiyeden itibaren kalbime girdi; ben onu tasdik ediyor ve bu durumu babam Ebu Süfyandan gizliyordum. Resulallah  Kaza umresi yılında Mekkeye girdi. Ben o sıra onu tasdik eden bir Müslümandım. Babam Ebu Süfyan da Müslüman olduğumu öğrendi ve bir gün bana şunları söyledi: “Senden daha hayırlı olan kardeşin benim dinim üzerindedir.” dedi. Bunun üzerine ben şöyle dedim: “O halde gönlümü [senin söylediğin anlamda] hayra döndürmedim yani inandığım İslamdan geri dönmedim.” [Muaviye] dedi ki: Resulallah  fetih yılı Mekkeye girdiğinde Müslüman olduğumu açıkladım. Resulallah  ile karşılaştım. Resulallah  benimle merhabalaştı ve kendisine katiplik yaptım. Muhammed b. Ömer dedi ki: Muaviye b. Ebu Süfyan, Resulallah  ile birlikte Huneyn savaşında hazır bulunmuş; Resulallah  da ona Huneyn ganimetlerinden 100 deve ve kırk ukıyye vermiş; bu verilenleri de Bilal ölçmüştür. Bize el-Velid b. Ata b. el-Ağar el-Mekki haber verdi; dedi ki: Bana Amr b. Yahya b. Said el-Ümevi anlattı. O da dedesinden şöyle dediğini rivayet etti: Ebu Hüreyrenin Resulallah  ile beraber taşıdığı bir su kabı vardı. Ebu Hüreyre su kabını taşımaktan şikayet edince onu Muaviye taşıdı. O, abdest suyunu döktüğü sırada Resulallah  başını kaldırdı ve birden Muaviyeye, “Ey Muaviye! Eğer bir şekilde müminlerin işlerini sen üstlenirsen [müminlere vali veya halife olursan] Allahtan kork ve adaletli ol!” dedi. Ben de Resulallahın bu sözünden dolayı, idareyi [yönetim ve yetkiyi] elde edinceye kadar bu ümit ve bu düşüncede oldum. Bize Süleyman b. Harb ve Hasan b. Musa haber verdiler; dediler ki: Bize Ebu Hilal Muhammed b. Selim anlattı; dedi ki: Bize Cebele b. Atiye anlattı. O Mesleme b. Muhalledden rivayet etti: el-Hasan b. Musa el-Eşyeb dedi ki: Ebu Hilal veya bir adamdan, o da Mesleme b. Muhalledden rivayet etti. Süleyman b. Harb dedi ki: veya Mesleme ona bir adamdan rivayetle şunu anlattı: O, Muaviyeyi yemek yerken gördü. O [Muaviye], Amr b. el-as için şunları söylüyordu: “Senin amcanın oğlu süratli yemek yiyor.” dedi. Sonra sözlerine devamla, “Dikkat et! Bunu ben söylüyorum. Bu konuda Resulallahın , Ey Allahım! Ona kitabı öğret, beldelerde ona mekan ver ve onu azaptan koru! buyurduğunu işittim.” dedi. Bize el-Mualla b. Esed haber verdi; dedi ki: Bize Vüheyb anlattı. O Amr b. Yahyadan, o İsa b. Ömerden, o Abdullah b. Alkame b. Vakkas el-Leysiden, o da babasından şöyle dediğini rivayet etti: Muaviyenin yanında idim. Müezzinin ezanını dinledi ve sözlerinin aynısını söyledi [tekrar etti]. Müezzin, “Hayye ales-sala” [haydin namaza] sözüne gelince Muaviye, “La havle vela kuvvete illa billah” dedi; sonra da, “Resulallahın  böyle söylediğini işittim.” dedi. Bize Yahya b. Hammad haber verdi; dedi ki: Bana Şube Sad b. İbrahim haber verdi. O da Mabed el-Cüheniden şöyle dediğini rivayet etti: Muaviye, Nebiden  nerdeyse çok az şey anlatırdı [çok az naklederdi]. [Mabed] dedi ki: Ancak o, Cuma günleri Nebinin  sözlerinden minberde şu kelimeleri okumayı hemen hemen hiç terk etmedi: “Yüce Allah bir kul hakkında hayrı murad ederse onu dinde fakih [anlayışlı] kılar. Elbette [ademoğlu için] şu mal tatlı tazedir [çekicidir], kim onu hakkıyla alırsa onda o kimse için hayır ve bereket vardır. Temadühten [karşılıklı övüşmeden] kaçının; çünkü o boğazlamadır [manen öldürme demektir].” Bize Yahya b. Hammad haber verdi; dedi ki: Bize Şube haber verdi. O Beni Temimden Cerad denilen bir adamdan, o Reca b. Havyeden, o da Muaviye b. Ebu Süfyandan şunu rivayet etti: Nebi  “Allah kimin hakkında hayır dilerse o kimseyi dinde fakih [zeki ve anlayışlı] kılar.” dedi. Bize Halid b. Mahled el-Beceli haber verdi; dedi ki: Bize Süleyman b. Bilal anlattı; dedi ki: Bana Alkame b. Ebu Alkame anlattı. O da annesinden şöyle dediğini rivayet etti: Muaviye b. Ebu Süfyan Medineye geldi ve “Resulallahın  Enbicaniyyesini[ ve saçını bana gönder” diye Ayşeye haber gönderdi. Ayşe onları benimle ona gönderdi. Resulallahın giysisi ve saçı yanımda olduğu halde Muaviyenin huzuruna girdim. “Enbicaniyye” denilen giysiyi aldı, onu giydi; saçını eline aldı ve bir miktar su getirtti, saçı onunla yıkadı ve o suyu içti, sonra da o suyu [teberrüken] kendi vücuduna/cildine döktü. Bize her ikisi de Mekkeli olan Ahmed b. Muhammed b. el-Velid b. el- Ezraki ve el-Velid b. Ata b. el-Ağar haber verdiler; dediler ki: Bize Amr b. Yahya b. Said el-Ümevi dedesinden şöyle dediğini rivayet etti: Muaviye, üzerinde yeşil bir giysi ile Ömer b. el-Hattabın huzuruna girdi. Orada bulunan Sahabiler ona baktılar. Onu böyle gören Ömer, üzerine atladı ve yanındaki kamçısı ile Muaviyeye vurmaya başladı. Bu sıra Muaviye, “Allahtan kork ey Müminlerin Emiri! Niçin, vuruyorsun?” diye sordu. Ömer de dövmeden dönüp yerine oturuncaya kadar ona cevap vermedi. Orada bulunan topluluk Ömere, “Ey Müminlerin Emiri! Neden bu genci dövdün? Oysa kavminde onun gibisi yoktur.” diye sordular. Ömer onlara, “Allaha yemin olsun ki, bu eylemimde hayırdan başka bir şey görmüyorum. Bu genç hakkında da bana hayırdan başka bir şey ulaşmadı. -eliyle onu göstererek- ben sadece onun mertebesini aşağılamak istedim.” dedi. Bize Ahmed. b. Muhammed b. el-Velid el-Ezraki ve el-Velid b. Ata b. el-Ağar haber verdiler; dediler ki: Bize Amr b. Yahya b. Said elÜmevi, dedesinden şöyle dediğini rivayet etti: Ebu Süfyan, Ömer b. el-Hattabın huzuruna girdi. Ömer, oğlu Yezid sebebiyle ona, “Allah, oğlun sebebiyle sizi ödüllendirsin!” diyerek başsağlığı diledi. O da, “Hangi oğlum Ey Müminlerin Emiri?” diye sordu. Ömer de, “Yezid b. Ebu Süfyan!” diye cevap verdi. Bunun üzerine Ebu Süfyan Ömere, “Onun yerine kimi atadın?” diye sordu. O da, “Kardeşi Muaviyeyi!” dedi. Sözüne devamla Ömer, “Yapıcı olanı görevden almak bize uygun olmaz!” dedi. Bize arim b. el-Fadl haber verdi; dedi ki: Bize Hammad b. Zeyd anlattı. O Mamerden, o da ez-Zühriden şunu rivayet etti: Muaviye, Ömerin istediği şekil ve sağlamlıkta iki yıl valilik yaptı; daha sonra [Ömerin istediği yönetim anlayışından] uzaklaşmıştır. Bize Veki b. el-Cerrah ve Ebu Muaviye ed-Darir haber verdiler; dediler ki: Bize el-Ameş anlattı. O da Ebu Salihden şöyle dediğini rivayet etti: Deve sürücülerinden biri Osman hakkında şu şarkıyı söyleyerek devesini sürerdi: Elbette Osmandan sonra emir Alidir. Zübeyre gelince o da hoşlanılan bir haleftir. Kab -Muaviyeyi kastederek- dedi ki: “Bilakis kır (beyaz) atın sahibi odur.” Muaviyeye Kabın kendisi hakkında böyle böyle söylediği iletilince, Kaba giderek, “Ey Ebu İshak! Muhammedin ashabı Ali ve ez- Zübeyr dururken bu nasıl olur?” dedi. Kab [yönetimi kastederek], “Onun sahibi sensin.” dedi. Bize Muhammed b. Musab el-Karkasani haber verdi; dedi ki: Bize Ebu Bekir b. Ebu Meryem anlattı. O da Süfyanın mevlası Sabitten şöyle dediğini rivayet etti: Muaviyenin şöyle dediğini duydum: “Allaha yemin olsun ki, sizin en hayırlınız değilim; elbette sizin içinizde benden daha hayırlı kimseler vardır. Abdullah b. Ömer, Abdullah b. Amr b. el-as ve bu ikisinin dışında faziletli kimseler gibi. Ancak ben sizin içinizde düşmanına en çok galip olanınız, idarecilik bakımından en nitelikliniz ve ahlakı en güzel olanınız olmayı umarım.” Bize Yala b. Ubeyd haber verdi; dedi ki: Bize el-Ameş anlattı. O Amr b. Mürreden, o da Said b. Süveydden şöyle dediğini rivayet etti: Muaviye bize Kufe yakınında bir yer olan Nuhaylede şöyle bir konuşma yaptı: “Ey Irak halkı! Namaz kılmadığınız için, ya da cünüplükten yıkanmadığınız için mi sizinle savaşacağımı düşünüyorsunuz? Allaha yemin olsun ki, ben sizin namaz kıldığınızı biliyorum! Ben sizinle, size hakim olmak için savaştım. Allah beni sizin başınıza getirdi.” Bize Affan b. Müslim haber verdi; dedi ki: Bize Hammad b. Seleme anlattı. O Ali b. Zeydden, o da Zürare b. Evfadan şunu rivayet etti: Muaviye insanlara konuşma yaparak şunları söyledi: “Ey insanlar! Elbette biz bu işe [emirliğe] daha layığız; çünkü biz, Resulallahın  soyundanız; onun çatlamış yumurtasındanız; biz şöyleyiz, biz şöyleyiz.” Sasaa, “O halde sizin konumunuza göre Beni Haşimin durumu ne?” dedi. Muaviye, “Biz [Ümeyyeoğulları] onlardan daha iyi siyasetçiyiz; onlar [Haşimoğulları] da bizden daha hayırlıdır.” Dedi ki: “Bize itaati emretti, itaati.” İtaatle ilgili olarak (O hitabesinde) dedi ki: “Ben sizin için bir kalkanım.” dedi. Sasaa, “Kalkan yanarsa ne yapalım?” diye sordu. şöyle cevap verdi: “Ey insanlar! İşte bu benim toprağım!” [Yine] dedi ki: “Elbette ben toprağım (toprağa aidim), topraktan yaratıldım ve toprağa döneceğim!” Bize Süleyman b. Harb haber verdi; dedi ki: Bize Hammad b. Zeyd anlattı. O Eyyubdan, o da Ebu Kılabeden şöyle dediğini rivayet etti: Kab dedi ki: “Bu ümmet içinde hiç kimse Muaviyenin sahip olduğu şeye sahip olamayacaktır.” Bize Ebu Üsame Hammad b. Üsame haber verdi. O Mücalidden, o amirden, o da el-Haristen şöyle dediğini rivayet etti: Ali, Sıffin savaşından dönünce işe hakim olamayacağını anladı; daha önce konuşmadığı ve daha önce söylemediği şeyler söyleyerek dedi ki: “Ey insanlar! Muaviyenin emirliğini hor görmeyin. Allaha yemin olsun ki, şayet onu kaybederseniz, enselerinden Ebu Cehil karpuzu gibi yere düşen başlar göreceksiniz.” Bize el-Fadl b. Dükeyn haber verdi; dedi ki: Bize Musa b. Kays el- Hadrami anlattı. O Kays b. Rümaneden, o da Ebu Bürdeden şöyle dediğini rivayet etti: Muaviye b. Ebu Süfyan dedi ki: “Eğer yönetim için savaşılırsa Osmanın kanı sebebiyle savaşılır.” Bize Musa b. İsmail haber verdi; dedi ki: Bize Abdullah b. el-Mübarek anlattı. O Mamerden, o İbn Münebbihten şöyle dediğini rivayet etti: İbn Abbasın şöyle dediğini duydum: “İdarecilik için Muaviyeden daha uygun yaratılışlı kimse görmedim! Hiç şüphesiz insanlar, onunla geniş bir vadi kenarına dolaşacaklar ve dar, cimri, hayırsız ve kızgın olmayacaktır. – Bununla İbnuz-Zübeyri kastediyor.-” Bize el-Fadl b. Dükeyn haber verdi; dedi ki: Bize Ebu Bekir b. Ayyaş anlattı. O da Ebu İshaktan şöyle dediğini rivayet etti: “Muaviye [idarede] şöyle şöyleydi, ondan sonra benzerini görmedik.” [Ravi] Ebu Bekir dedi ki: Ömer b. Abdülazizi zikretmedi. Bize Yakup b. İbrahim b. Sad ez-Zühri haber verdi. O babasından, o Salih b. Keysandan, o İbn Şihabdan şöyle dediğini rivayet etti: Bana Urve b. ez-Zübeyr şunu anlattı. el-Misver b. Mahremenin kendisine şunu haber verdi: Misver, Müminlerin Emiri Muaviyenin huzuruna çıktı. Muaviye önce ihtiyacını giderdi, sonra onu çağırarak dedi ki: “Ey el-Misver! İmamları eleştirmenin sebebi nedir?” el-Misver, “Bundan dolayı bizi bırak ve sana geldiğimiz şey için [adına] bize iyilik yap.” dedi. Muaviye, “Hayır, bizzat sen kendin hakkında ve beni ayıpladığın şey hakkında konuşuncaya kadar seni bırakmam.” dedi. el-Misver dedi ki: “Kendisini ayıpladığım herşeyi ona açıkladım.” Muaviye dedi ki: “Günahtan uzak değilim. Ey el-Misver! İnsanları yönetirken yaptığımız doğru şeyleri söyler misin? İyilik, on misliyle karşılık bulur. Günahları sayıp iyilikleri bırakıyorsun öyle mi?” el- Misver, “Hayır, Allaha yemin olsun ki, günah olan şeylerden gördüğümün dışında söylemeyeceğim.” dedi. Muaviye, “Kuşkusuz biz, işlediğimiz tüm günahları itiraf ederiz; Ey el-Misver! Şahsına ait olan, Allah bağışlamazsa seni helak edeceğinden korktuğun günahların var mı?” dedi. el-Misver, “Evet!” diye cevap verdi. Bunun üzerine Muaviye dedi ki: “Mağfiret ve bağış ümidine seni benden daha layık kılacak [yakın kılan] şey nedir? Allaha yemin olsun ki, ıslah ve düzeltmeyi senden daha çok ihmal etmedim. Fakat ben, Allahtan ve başkasından olan iki emir arasında kaldığımda, ancak Allahın dilediğini seçmek ve adalet üzere uygulamak durumundayım. Hakikat ben, kendisinde amelin kabul gördüğü, yapılan iyiliklerin ödüllendirildiği, Allahın affı olmadıkça yapılan kötülüklerin cezalandırıldığı bir din üzereyim. Kuşkusuz ben, yaptığım iyiliklerin kat kat ödüllendirileceğini umuyorum. Elbette ben, farz namazları kılmak, Allah yolunda cihad etmek ve Allahın indirdiği ile [Kuran ile] hükmetmek gibi sayamayacağım ve dünyada kendisiyle Allah için amel eden kimselerin de sayamayacağı büyük emirleri önemsiyorum; daha saymadığım bir takım işler var ki, onları saysam ve söylesem bunu inkar edebilirsin.” el-Misver dedi ki: “İtiraf edeyim ki Muaviye, söyleyeceği şeyleri söylediği zaman bana kızmış, hasım olmuştu.” Urve dedi ki: “Bundan sonra el-Misverin Muaviyeden söz ettiğinde ona rahmet okumaktan başka bir şey duymadım.” Bize Amr b. asım el-Kilabi haber verdi; dedi ki: Bize Nafi b. Ömer anlattı. O da Abdullah b. Ebu Müleykeden şöyle dediğini rivayet etti: İbn Abbasın yanına gelindi ve ona, “Müminlerin Emiri Muaviye hakkında ne dersin? O namazı [vitir namazını] bir rekattan önce vitretti [tek kıldı].” diye soruldu: İbn Abbas, “Güzel yaptı. O fakih bir kimsedir.” dedi. Bize arim b. el-Fadl haber verdi; dedi ki: Bize Hammad b. Zeyd anlattı. O da Eyyubdan şöyle dediğini rivayet etti: İbn Abbasa, Muaviyenin sabaha kadar vitir namazını kılmadığı ve vitir namazını bir rekat kıldığı söylendi. Bunun üzerine, “Müminlerin Emiri alim bir kişidir.” diye cevap verdi. Bize el-Fadl b. Dükeyn haber verdi. O İbn Uyeyneden, o Abdullah b. Ebu Yezidden, o da Küreybden şöyle dediğini rivayet etti: Muaviyeyi gördüm. Yatsı namazını kıldı ve daha sonra ardından bir rekat kıldı. Bu durumu İbn Abbasa sordum. O da bana, “İsabet etmiş.” dedi. Bize Said b. Mansur haber verdi; dedi ki: Bize Ferec b. Fedale anlattı. O Halid b. Yezidden, o da İbn Halbesten] şöyle dediğini rivayet etti: Muaviye Şamda bize konuşma yaparak dedi ki: “Ey insanlar! Gerçeği benden öğrenin! Çünkü benden sonra siz dünya ve ahiret işlerini benden daha iyi bilen bir kimse bulamazsınız! Allah gönülleriniz arasında ayrılık koymadan önce namazda yüzlerinizi ve saflarınızı [Allaha yönelerek] düzeltiniz. Allah, onları üzerinize musallat [hakim] kılmadan ve size azabın en kötüsünü reva görmeden önce aranızdaki sefihlerinizi engelleyin. Bir de sadaka verin [mali fedakarlık yapın]. Sizden bir kimse varlığını az görerek vermemezlik yapmasın! Çünkü varlığı az olanın sadakası, zenginin sadakasından daha üstündür. Sizler de ben de, iffetli kadınlara iftira atmaktan sakınmalıyız. Allaha yemin olsun ki, şayet bir adam Nuh zamanında olan iffetli bir kadına iftira etse, Allah o kimseden bunun hesabını sorar. Yine sizden biriniz asla, böyle bir konuda ben duydum ve bana ulaştı demesin!” Bize Said b. Mansur ve Muhammed b. Muaviye en-Nisaburi haber verdiler; dediler ki: Bize Abdurrahman b. Ebüz-Zinad anlattı. O babasından, o da Harice b. Zeydden şunu rivayet etti: Zeyd b. Sabit, Muaviyeye mektup yazdı ve mektubuna “Allahın kulu Muaviyeye” diye başladı. Bize Ebu Üsame haber verdi. O Hişam b. Urveden, o da babasından şöyle dediğini rivayet etti: Muaviyenin minber üzerinde, “Tecrübe olmadan hilm mükemmel olmaz.”] dediğini, işittim. Bize Ebu Üsame haber verdi. O İsmail b. Ebu Halidden, o da Kays b. Ebu Hazimden şöyle dediğini rivayet etti: Bir ara Muaviye şiddetli bir şekilde hastalandı. Kolları zayıfladı ve sanki iki hurma çubuğu gibi oldu. İşte o zaman Muaviye dedi ki: “Sanki dünya, sadece tattığımız ve yaşadığımız şeylerdir; Allaha and olsun ki, sizin aranızda üç geceden fazla kalmadan Allaha kavuşmayı arzu ederdim.” Mecliste bulunanlar, “Allahın rahmetiyle olsun ey Müminlerin Emiri!” dediler. O da, “Allah önem vermediğimi bildiği bir şeyi, Emirül-Müminin için hükmetmek istemez. Allah rahmetin dışında da bir şey istemez.” Bize el-Fadl b. Dükeyn haber verdi; dedi ki: Bize Abdüsselam b. Harb anlattı. O da İshak b. Abdullah b. Ebu Ferveden şöyle dediğini rivayet etti: Muaviye, üzerinde yeşil bir hırka olduğu halde bize hutbe okudu. Bize Ali b. Muhammed b. Abdullah b. Ebu Seyf şöyle haber verdi; dedi ki: Henüz çocukken babası Ebu Süfyan, Muaviyeye baktı ve onunla ilgili olarak eşi Hinde şöyle dedi: “Şu benim oğlum var ya, işte o, büyük reis [baş] olmaya namzet ve kavmine hakim olup onları idare edecek yaratılış ve karakterdedir.” Bu söz üzerine Hind, “Yalnız kendi kavmini mi? Eğer bütün Arapları idare etmezse onu kaybedeyim!” dedi. Daha çocuk yaşta iken annesi Hind, oğlu Muaviyeyi taşır ve şu mısraları söylerdi: Elbette benim oğlum soyludur, kerimdir Ailesi [kabilesi] arasında sevimlidir, halimdir. O, kötü ve kınanmış değil! Hafif meşrep, şer ve uğursuz da değildir. Beni Fihrin büyükleri onunla şeref sahibidirler. O zannın peşinde koşmaz, korkup da geri dönmez. Ömer b. el-Hattab, Yezid b. Ebu Süfyanı Şamda vali olarak görevlendirince Muaviye, Yezidin yanına gitti. O sıra Ebu Süfyan eşi Hinde, “Durumu nasıl değerlendiriyorsun? Oğlun, oğluma tabi oldu!” dedi. Hind de, “Arabın güveni sarsıldığında oğlunun, oğlumun bulunduğu yerin neresine düştüğünü göreceksin!” diye cevap verdi.] Bize Muhammed b. Ömer haber verdi; dedi ki: Bana Mamer anlattı. O da ez-Zühriden şöyle dediğini rivayet etti: Yezid b. Ebu Süfyan Şamda vefat etti. Ölüm haberi Ömere bildirildi. Bunun üzerine Ömer, Ebu Süfyanın yanına geldi. Baktı ki, karısı Hind bt. Utbenin kendine ait olan bir hayvan derisini dabbağlamak için ıslatıp suya bastığını gördü. Ömer “Ebu Süfyan nerede?” diye sordu. Hind, “İşte orada!” dedi. Ebu Süfyan evin bir köşesindeydi. Ömer karı-koca her ikisine, “Ümitli ve sabırlı olun!” dedi. Onlar da, “Kime ne oldu ey Müminlerin Emiri? diye sordular. Ömer, “Yezid b. Ebu Süfyan!” Onlar, Ömere, “Onun yerine kimi görevlendirdin.” Ömer, “Muaviye b. Ebu Süfyanı!” diye cevap verdi. Bunun üzerine “Sen akrabalık görevini yaptın, İnna lillahi ve inna ileyhi raciun” [Doğrusu biz Allah içiniz yani Allahtan geldik ve Allaha dönücüleriz.]”] dediler. İbn Şihab ez-Zühri dedi ki: Ömer, Yezidden sonra Muaviyeyi vali tayin etti. Ancak Şam bölgesinin tamamını onun yönetimine vermedi. Osman halife olunca Şam bölgesinin yönetimini ona tevdi etti. Muhammed b. Ömer dedi ki: Bu, bize göre de üzerinde ittifak edilen bir husus olup bunda bir ihtilaf yoktur. Muhammed b. Ömer dedi ki: Bize İbn Ebu Sebre İsmail b. Ümeyyeden şunu rivayet etti: Ömer, Şam yönetimini Muaviyeye tahsis etti ve ona aylık seksen dinar maaş bağladı. Muhammed b. Ömer dedi ki: [Yukarıdaki zikrettiğimiz] ilk rivayet daha sağlamdır. İbn Ebu Sebre dedi ki: Bana Abdullah b. Ebu Bekir b. Muhammed b. Amr b. Hazm şunu haber verdi: Ömer, Muaviye b. Ebu Süfyanı kardeşinin [Yezid] yerine vali olarak atayarak, ona gönderdiği uzun bir mektupta, “Seni, Yezid b. Ebu Süfyanın yerine yönetici olarak tayin ediyorum.” diyerek ona Allahtan sakınmasını, görevinde dikkat edeceği hususları bildirdi. Muaviye de Ömere cevabi mektubunu yazdı. Muaviye, Ömer ölünceye ve Osman halife oluncaya kadar onun valisi olarak devam etti. Osman da onun valiliğini onayladı ve onu Şamın tamamının idaresinde tek yetkili kıldı. Muaviye, Şam valisi olunca Fedale b. Ubeyd b. Nafiz el-Ensariyi kendisine kadı edindi. Ebu Süfyan, oğulları Utbe ve Anbese ile birlikte Şamda bulunan Muaviyenin yanına gitti. Annesi Hind ona onlarla birlikte şu mektubu gönderdi: “Baban ve kardeşlerin yanına geldiler. Babanı bir ata bindir ve ona 4.000 dirhem ver. Utbeyi bir katıra bindir ve ona 2.000 dirhem ver. Anbeseyi de bir eşeğe bindir ve ona 1.000 dirhem ver.” Muaviye bunları yaptı. Bunun üzerine Ebu Süfyan, “Allaha yemin ederim ki, bu iş Hindin düşüncesidir.” dedi. Osman öldürüldüğünde eşi Naile bt. el-Fürafisa, Muaviyeye bir mektup göndererek Osmanın yanına nasıl girildiği ve nasıl öldürüldüğünü anlatan bir mektupla birlikte şehid edildiğinde üzerinde bulunan kanlı gömleğini Muaviyeye gönderdi. Muaviye bu mektubu Şam halkına okudu. Osmanın gömleğinin Şam askerleri arasında dolaştırılarak ziyaret edilmesini sağladı. Osmanın ölüm haberini onlara bildirdi. Başına gelenleri ve evinin mahremiyetinin çiğnendiğini haber verdi. Onları Osmanın katillerinin cezalandırılması(nı) talep (etmek) hususunda teşvik etti. Böylece Osmanın kanını talep etmek üzere ona biat ettiler. Medinede Ali b. Ebu Talibe biat edildi. Abdullah b. el-Abbas ve Hasan b. Ali, Aliye “Muaviyeye mektup yaz, onun valiliğini onayla, onu yerinden oynatma ve onu minnet altında bırak. Kuşkusuz o da sana minnet duyar ve seni, hem kendisi hem bölgesi için yeterli görür. İnsanlar sana biat ettikleri zaman istersen onun valiliğini onaylar, istersen onu azledersin.” tavsiyesinde bulundular. Ali de onlara, “Kendini azletmemem hususunda Allahadına ahit ve güvence vermediğim sürece, o bu işe razı olmaz.” dedi. Bunun üzerine ikisi, “Ona ahit ve güvence vermeyiz!” dediler. Bütün bu olaylar Muaviyeye ulaştığında şöyle dedi: “Allaha yemin olsun ki, onun için hiçbir şekilde teminat vermeyeceğim, ona biat etmeyeceğim ve onun yanına gitmeyeceğim.” Şamda ez-Zübeyr b. el-Avvamın oraya gideceği ve kendisinin de ona biat edeceği söylentisini yaydı. Zübeyr ve Talhanın Cemele gittikleri haberi Muaviyeye ulaşınca ondan bahsetmekten vazgeçti. Ancak ez-Zübeyr b. el-Avvamın öldürüldüğü haberini alınca: “Allah Ebu Abdullaha merhamet etsin! Eğer o, bize gelseydi elbette ona biat ederdik. Çünkü kendisine biat etmemize layık bir kimseydi.” dedi. Ali Basradan dönünce Cerir b. Abdullah el-Beceliyi Muaviyeye elçi olarak gönderdi. Cerir, ona Alinin o günkü durumundan, İslamdaki önceliğinden, Resulallahın  yanındaki konumundan ve insanların ona biat üzerine birleştiğinden söz etti; Muaviyeden Aliye itaat etmesini ve ona biat etmesini istedi. Fakat Muaviye biat teklifini kabul etmedi. Cerir ile Muaviye arasında birçok konuşma geçti. Daha sonra Cerir, Alinin yanına döndü ve olup bitenleri ona haber verdi. Bunlar Alinin, Sıffine doğru savaşa çıkmaya karar verdiği sırlarda oldu. Muaviye, birtakım şeyler talep etmek üzere Ebu Müslim el-Havlaniyi Aliye gönderdi. Muaviye, Aliden Osmanın katillerinin -onları öldürmek için- kendisine teslim edilmesini istedi. Bunu yapmadığı takdirde topluluğun -yani Şam halkının- kendisiyle savaşmak için harekete geçeceklerini söyledi. Ali, Muaviyenin bu teklifini reddetti. Bunun üzerine Ebu Müslim, Muaviyenin yanına geri döndü; Ali ve arkadaşlarıyla aralarında olup-bitenlerden gördüklerini haber verdi. Ali ile Muaviye arasında daha birçok mektup ve yazışmalar cereyan etti. Daha sonra Ali, Şamda bulunan Muaviyeyi hedef alarak Kufeden yola çıkmaya karar verdi. Bu durum Muaviyeye ulaşınca o da, Aliyi hedef tutarak Şamlılarla yola çıktı. İki taraf h. 37 yılında Muharrem ayının bitimine yedi gece kala Sıffinde karşılaştılar. Safer ayı girince aralarında savaş başladı. Sıffin günlerinde her iki tarafın insanları da usanıncaya kadar şiddetli bir şekilde birbirleriyle savaştılar. Şamlılar mushafları havaya kaldırdılar ve Ali taraftarlarına karşı, “Sizleri Allahın Kitabına ve onun içindekilerle hükmetmeye çağırıyoruz!” dediler. Kuşkusuz bu, Amr b. elasın bir hilesiydi. Bunun üzerine iki taraf anlaştılar ve bir yıl sonra Ezruha bir araya gelmek, aralarındaki işlerle ilgilenmek ve hüküm vermek için kendilerinden razı oldukları iki hakem belirlemek üzere bir belge yazdılar. Ali, Ebu Musa el-Eşariyi; Muaviye de Amr b. el-ası hakem tayin etti. Bunun üzerine insanlar dağıldılar. Ali, ordusunda ayrılık ve moral bozukluğu ile Kufeye geri döndü. Adamları ona muhalefet ettiler. Adamlarından Hariciler ve beraberindeki bazı kimseler Aliye, “Hüküm ancak Allaha aittir” diyerek hakem belirleme olayına karşı çıktılar. Muaviye ise, memnuniyetle ve lehinde olan söz birliği ile Şama geri döndü. Bir yıl geçtikten sonra, 38 yılı Şaban ayında iki hakem Ezruhta bir araya geldiler. İnsanlar da süreci izleyebilmek için bir araya geldiler. İki hakem arasında gizli görüşmeler oldu. İkisi, konuşmaların gizli yapılması hususunda anlaşmışlardı. Fakat daha sonra Amr b. el-as, açıklama yaparak Ebu Musa el-Eşariye muhalefet etti. Amr, Ebu Musayı öne çıkararak Ebu Musanın önce konuşma yapmasını sağladı. Ebu Musa, Ali ve Muaviyeyi görevden uzaklaştırdığını duyurdu. Daha sonra Amr konuştu; Aliyi azlettiğini ve Muaviyeyi göreve getirdiğini açıkladı. Bunun üzerine iki hakem ve beraberinde bulunanlar dağıldılar. Şamlılar, 38 yılı Zilkade ayında Muaviyeye halife olarak biat ettiler. Muaviye, 39 yılında hac emiri olarak Yezid b. Şecere er-Rehaviyi, Ali ise aynı yıl Abdullah b. el-Abbası gönderdi. İkisi Mekkede bir araya geldiler ve her biri diğerine görevi kendisine teslim etmesini istedi. İkisi de bunu kabul etmediler. Bunun üzerine o yıl Şeybe b. Osman el-Abderinin insanlara namaz kıldırması ve hac yaptırması hususunda anlaştılar. O da o yıl insanlara haccettirdi. Muaviye, Aliye bağlı olanları ve Osmanın katledilmesine yardımcı olanları öldürtmek için, onlar üzerine akıncılar gönderiyordu. Bu amaçla o, saldırılar yapması için Büsr b. Ertat el-amiriyi Medine, Mekke ve Yemene gönderdi. O da Yemende Ubeydullah b. el-Abbasın iki oğlu olan Abdurrahman ve Kusemi öldürdü. Daha sonra Ali b. Ebu Talib, 40 yılının Ramazan ayında öldürüldü. O yıl insanlara haccı, Muaviye b. Ebu Süfyandan aldığı bir mektupla el-Muğire b. Şube yaptırdı. Hasan b. Ali, Muaviye b. Ebu Süfyan ile barış yaptı ve yönetimi ona devretti. Bütün insanlar ona biat ettiler. Bu nedenle bu yıla “cemaat yılı” denildi. Yine aynı yıl Muaviye, namaz kıldırmak ve harp konularında Kufeye el- Muğire b. Şubeyi, vergi işlerinde mevlası olan Abdullah b. Derracı; Basraya Abdullah b. amir b. Küreyzi ve Medineye kardeşi Utbe b. Ebu Süfyanı vali olarak atadı. Daha sonra kardeşi Utbeyi Medine valiliğinden azletti ve 42 yılında Mervan b. el-Hakemi atadı. Amr b. el-ası Mısır valiliğine, Fedale b. Ubeydi de Şam kadılığına atadı. O, her yıl hac işlerinin idaresini ailesinden bir adama veriyordu. Yine her yıl Rum topraklarına yaz ve kış seferlerini düzenleyen orduların başına bir komutan tayin ediyordu. Muaviye 50 yılında insanlara haccettirdi ve Medineye uğradı. 51 yılında oğlu Yezidi insanlara haccettirmesi için görevlendirdi. Muaviye daha sonra 56 yılının Receb ayında umre yaptı ve Medineye gitti. Kendisiyle Hüseyn b. Ali, Abdullah b. Ömer, Abdurrahman b. Ebu Bekir ve Abdullah b. ez-Zübeyr arasında oğlu Yezide biat konusunda birtakım konuşmalar geçti. Bu sırada Muaviye onları şu sözleriyle tehdit etti: “Bir konuşma yapacağım. Hiçbir şekilde bana karşılık vermeyin! Aksi takdirde sizi öldürürüm.” İnsanlara konuşma yaptı ve onların da [Yezide] biat ettiklerini açıkladı. Onlar kendisinden korktukları için sustular; ne onayladılar, ne de karşı çıktılar. Muaviye bu hal üzere Medineden ayrıldı. Ayrıca Muaviye, Ziyad b. Ebu Süfyanın kardeşi olduğunu iddia ederek bunu ilan etti. el-Muğire b. Şubeden sonra onu Kufeye vali tayin etti. Muaviye, Ziyada, Hucr b. Adi el-Kindi ve arkadaşları hakkında mektup yazdı. Onları Muaviyeye gönderdi. Muaviye onları Şamda Mercü Azra denilen yerde öldürttü. Sonra Muaviye Basranın idaresini de Ziyada verdi. Ziyadın ölümünden sonra Muaviye, Kufe ve Basraya Ziyadın oğlu Ubeydullahı vali olarak atadı. Bize Ali b. Muhammed haber verdi. O da Mesleme b. Muharibden şöyle dediğini rivayet etti: Muaviye hastalandı. Meskale b. Hübeyre eş-Şeybani onun hastalığına dair söylenti çıkardı. Bu haberin yayılması hususunda bir topluluk da ona yardım ettiler. Sonra Muaviye iyileşti. Onlar ise haberlerini yaymaya devam ettiler. Ziyad, Meskaleyi Muaviyeye gönderip ona şunu yazdı: “Meskale, Irak halkının isyancılarını topluyor ve Müminlerin Emiri hakkında haberler yayıyorlar. Allahın sana sağlık verdiğini görmesi için onu sana gönderiyorum.” Meskale geldi; Muaviye insanlarla görüşmek için oturdu. Meskale içeri girince Muaviye ona, “Yaklaş!” dedi. O da yaklaştı. Muaviye onun elinden tutarak hızlıca çekti. Meskale de yere düştü. Bunun üzerine Muaviye şu mısraları söyledi: Başbuğ erkeğin yere yıkılışı gibi, Hadiseler dostundan (birçok şeyi) geriye bıraktı, Kuşkusuz senden önce malum gruplar beni hedef edindiler, Fakat tüm zulümleri engelledim. Bunun üzerine Meskale şöyle dedi: “Ey Müminlerin Emiri! Allah seni, dostlarına karşı hilm sahibi ve fayda veren bir kimse olarak, düşmanlarına karşı ise öldürücü ve kahredici bir zehir olarak içinde bulunduğun halden daha büyüğü ile devam ettirsin! Kim seni hedef edinebilir? Cahiliye devrinde baban [Ebu Süfyan] müşriklerin reisiydi. Artık insanlar Müslüman oldu, şu an sen Müminlerin Emirisin. Bu sırada Meskale gitmek üzere ayağa kalktı. Muaviye ona yetişti ve Kufeye dönmesine izin verdi. Sonra Meskaleye, “Muaviyeyi nasıl bıraktın?” diye sorulunca şöyle cevap verdi: “Başına gelenlerden dolayı onun hasta olduğunu mu düşünüyorsunuz? Vallahi o elimi bir yokladı, az kalsın onu yerinden koparacaktı. Beni öyle kendine çekti ki, sanki benden bir uzvu kıracaktı.” Bize Ali b. Muhammed haber verdi. O Ebu Ubeydullahtan, o da Ubade b. Nüseyden şöyle dediğini rivayet etti: Muaviye insanlara hitap ederek dedi ki: “Ben, hasat zamanı gelen bir ekinim. Sizin benden benim de sizden usanacağımız kadar size yöneticiliğim uzadı. Ben sizden, siz de benden ayrılmayı arzu ettik. Benden sonra size, benden daha hayırlısı gelmeyecek. Tıpkı benden önceki idarecilerin benden daha hayırlı olduğu gibi… Kim Allaha kavuşmak isterse Allah da ona kavuşmayı ister. denir. O halde ey Allahım! Ben sana kavuşmak istiyorum, sen de bana kavuşmayı iste!” Bize Muhammed b. Ömer haber verdi; dedi ki: Bana Abdurrahman b. Abdülaziz el-Ensari anlattı. O da Hakim b. Hakim b. Ubade b. Huneyften şöyle dediğini rivayet etti: Ölüm anı geldiğinde Muaviye oğlu Yezidi çağırdı, ona Allahtan korkmasını tavsiye etti. Daha sonra ona şunları söyledi: “Kuşkusuz ben bu işi [senin hilafet işini] sağlamlaştırdım. Bundan sonra sana işinde ciddi olman, insanlara yumuşaklıkla muamele etmen gerekir. Onlara yumuşaklıkla muamele edersen, gösterdiğin yumuşaklık onlara cüret veren bir zafiyet olmadıkça onların kalplerinin meyvesini alırsın. Geride senin için, senin elinde olan şeyi [yetkiyi] bilmemelerinden korktuklarımın en korkuncu olan şu üç kişiyi bıraktım: Onlardan biri, insanların en sevimlisi olan Resulallahın  kızı Fatımanın oğlu Hüseyn b. Alidir. Onunla yakın ilişkide ol ve ona yumuşak davran ki, onun tavrı senin için uygun olsun. Onlardan diğeri ise Abdullah b. ez-Zübeyrdir ki, onun ne sıkıp suyunu çıkaracak bir nemi, ne de kıracak bir kuruluğu vardır. Ona da yumuşaklıkla muamele et ve yakın ilişkide ol ki, onun tavrı senin için uygun olsun. Bir diğeri de, Amr b. Said b. el-as ki o, Şam halkı nezdinde insanların en itaat edilenidir. Ona da yumuşaklıkla muamele et ve ikram et ki, onun tavrı senin için uygun olsun. Seninle olan bu ahdime ve tavsiyelerime sarıl ve bu sözlerimi sakın ihmal etme!” Bize Muhammed b. Ömer haber verdi; dedi ki: Bana Ebu Bekir b. Abdullah b. Ebu Sebre anlattı. O da Mervan b. Ebu Said b. el- Mualladan şöyle dediğini rivayet etti: Muaviye, ölüm anında oğlu Yezide şu tavsiyede bulundu: “Ey Yezid! Allahtan kork, bu işi [hilafeti] sana hazırladım, bu konuda sana vereceğim yetkiyi verdim. Eğer bu hayırlı olursa bununla mutlu olurum. Eğer bunun dışında olursa ondan da mutsuz olurum. İnsanlara yumuşaklıkla muamele et. Sana ulaşan incineceğin ve ayıplanacağın sözlerin bazısını duymaz ol. O tür sözleri çiğne [es geç] ki, hayatın sana kolaylaşsın ve yönettiğin halkın da sana karşı iyi olsun. Münakaşadan ve öfkeli olmaktan sakın. Aksi halde kendini de yönettiğin insanları da helak edersin. Eşrafı reddetmekten, onları küçümsemekten ve onlara büyüklenmekten kaçın. Seni zayıf ve kuvvetsiz görmeyecekleri şekilde onlara yumuşak davran. Yaygını onlara yay, onları kendine yakınlaştır ki, hakkın takdir edilsin. Onları küçük görme, haklarını hafife alma ki, onlar da seni küçümsemesinler, hakkını hafife almasınlar ve senin hakkında dedikodu yapmasınlar. Bir iş yapmak istediğinde yaşlı ve deneyimli, işinin ehli olan kimseleri, sohbetime devam edenleri çağır, onlarla istişare et. Sonra da onlara muhalefet etme. Yalnız kendi görüşünde müstebit olmaktan sakın. İyi bil ki, sağlıklı olan görüş ve fikir tek bir göğüste değildir. Sana yol gösteren ve sana öğüt veren kimseye karşı dürüst ol ki o da maruf ve makul olan şeylerde sana icabet etsin. Öğütlediği şeylerde ona itaat et ve bu durumu eşlerinden ve hizmetçilerinden gizle. Elbiseni çemrele, askerlerinle ittifak et, uzlaş ve sözleş. Kendini düzelt ki, insanlar da sana karşı davranışlarını düzeltsin. Senin hakkında ileri geri konuşmalarına yol açacak davranışlardan kaçın. Zira insanlar şerre hızlı koşmaktadır. Namazlarda hazır bulun. Şunu iyi bil ki, sana olan bu tavsiyelerimi yerine getirirsen hakkın tanınır, yönetiminde yücelirsin. Medine ve Mekke halkına karşı saygılı ol. Çünkü onlar, senin aslın, aşiretin ve nesebindir. Şam halkına karşı saygılı ol. Çünkü onlar, senin yardımcıların, koruyucuların ve kendileriyle birlikte itaat ehline ulaşabileceğin askerlerindir. Mısır halkına da içinde iyilikler vaad ettiğin bir mektup yaz. Kuşkusuz bu [mektup] onların emellerini [umut ve beklentilerini] rahatlatır. Tüm vilayetlerden sana elçiler gelsin, onlara iyilik ve ihsanda bulun, ikram et; çünkü onlar geride kalanlar nezdinde sana destek olurlar. Sözüne hata karıştıranın, zor ve kuvvette yarışanın sözüne kulak verme; doğrusu ben onları kötülüğün vezirleri [yardımcıları] olarak gördüm.” Bize Yahya b. Main haber verdi; dedi: Bize Abbas b. el-Velid en- Nersi anlattı; dedi ki: . O Abdullah b. Salebenin şöyle dediğini işittim: Yezid, Muaviyenin hastalığı sırasında yanına geldi. Amcası Muhammed b. Ebu Süfyanın kapıda beklediğini ve içeri girmesi için kendisine izin verilmediğini gördü. Onun elinden tutarak içeri götürdü. Yezid, baygın olan Muaviyenin yüzüne bakarak şöyle dedi: Şayet bir canlı kurtulsaydı ölümden, Aciz olmayan Ebu Hayan kurtulurdu. Değişken, hilekarlar, zeki ve akıllı Ebu Hayyan… Ama hileler hiç ölüm vaktini geciktirir mi? Bunun üzerine Muaviye gözlerini açtı ve “Ey Yezid! Sen ne söylüyorsun?” dedi. Yezid, “Hayrı [söylüyorum], ey Müminlerin Emiri! Amcamla konuşuyorum.” dedi. Muaviye “Evet” diyerek şöyle dedi: Şayet bir canlı kurtulsaydı ölümden, Aciz olmayan Ebu Hayyan kurtulurdu. Değişken, hilekarlar, zeki ve akıllı Ebu Hayan… Ama hileler hiç ölüm vaktini geciktirir mi? Yaptığım şeyler içinde en çok korktuğum, senin hakkında [halifeliğin konusunda] yaptığım şeylerdir. Bir gün Resulallahı  gördüm; o tırnaklarını kesti ve saçından biraz aldı, ben hemen onu topladım, o şimdi yanımda. Öldüğüm zaman, onu ağzıma ve burnumun içine koyun, şayet fayda verirse verir .” dedi veya buna benzer şeyler söyledi. Bize Ali b. Muhammed haber verdi. O Süleyman b. Eyyubdan, o Evzai ve Ali b. Mücahidden, onlar Abdülala b. Meymun b. Mihrandan, o da babasından şöyle dediğini rivayet etti: Muaviye, ölüm hastalığı sırasında dedi ki: Resulallahın  abdest suyunu döküyordum. “Sana bir gömlek giydireyim mi?” dedi. Ben de, “Evet! Anam babam sana feda olsun!” dedim. Üzerinde olan gömleğini çıkardı, bana giydirdi, ben de hemen onu bir defa giydim; daha sonra o gömleği sakladım. Yine Resulallah  tırnaklarını kesti. Ben de kesilen tırnakları aldım ve onları bir şişenin içine koydum. Öldüğüm zaman Resulallahın o gömleğini vücuduma sarın, bu tırnakları öğütüp gözüme koyun, umulur ki [onların bereketiyle Allah bana merhamet eder, beni bağışlar.]” Bize Ali b. Muhammed haber verdi. O Ebu Taybe el-Himmaniden, o da Şeybe b. Ikaldan şöyle dediğini rivayet etti: Muaviye, ölümüne sebep olan hastalığında bayıldı. Kızı Remle veya ailesinden başka bir kadın, hilekar ve ahmak bir adam olan el-Haris b. Abdullah b. Ebu Rebia el-Mahzumiyi metheden ve el-Eşheb b. Rümeyle en-Nehşeliye ait olan bir şiiri şahit olarak okudu: Eğer o ölürse cömertlik ve yiğitlik ölmüş olur. Hakka duyarlı pek az insan dışında insanlardan cömertlik kesilmiş olur. Elleri de boş çevrilmiş olur, dilenenlerin. Ve onlar din ve dünya diye, develerin sütsüz kalan göğsüne yapışırlar. Bize Ali b. Muhammed haber verdi. O Muhammed b. el-Hakemden, o da kendisine anlatan kimseden şunu rivayet etti: Muaviye, ölmek üzere iken malının yarısının Beytülmale verilmesini vasiyet etti. Bu icraatıyla sanki o, kendine ait olan malını temizlemeyi murad etti. Çünkü Ömer b. el-Hattab da valilerinin malının yarısını devlet bütçesine alırdı. Bize Ali b. Muhammed haber verdi. O Süleyman b. el-Muğire Humeyd b. Hilalden, o da Ebu Bürde b. Ebu Musadan şöyle dediğini rivayet etti: Yaralandığında Muaviyenin huzuruna girdim. Bana, “Gel yeğenim! Yüzünü çevir ve bak!” dedi. Ben de yüzümü çevirip baktım; yarasının cidden derin olduğunu gördüm. Bize Ebu Ubeyd haber verdi. O Ebu Yakup es-Sekafiden, o da Abdülmelik b. Umeyrden şöyle dediğini rivayet etti: Muaviyenin durumu ağırlaşıp artık insanlar onun ölümünü konuştuğu sırada o, aile fertlerine, “Gözlerime bolca sürme taşı sürün, başımı yağlayın.” dedi. İstediklerini yaptılar ve yüzünü yağlayarak parlattılar. Sonra onun için bir yatak hazırladılar, üzerine oturdu ve “İnsanlara yanıma gelmelerine izin verin. Beni ayakta selamlasınlar; oturmasınlar.” dedi. Bunun üzerine adam içeri girip onu ayakta selamlıyor, Muaviyeyi gözleri sürmeli ve başı yağlanmış görünce de şöyle derdi: “İnsanlar, Muaviye hastadır diyorlardı. Oysa o insanların en sağlıklısıdır.” Yanındakiler dışarı çıkınca Muaviye de şu şiiri söyledi: Kahramanlık göstermem, sevinen düşmanlar içindir. Ve zamanın belalarına baş eğmediğimi göstermek içindir. Ölüm tırnaklarını geçirdiğinde, Fayda vermeyen her nazar bocuğunu atarsın. Ravi [Abdülmelik] dedi ki: “Muaviyenin yan tarafında bir yara vardı ve o gün bu yaradan öldü.” Bize Ali b. Muhammed haber verdi. O Süleyman b. Eyyubdan, o Amr b. Meymun ve bir başkasından şöyle dediklerini rivayet etti: Muaviye öldüğünde kefenleri çıkarılıp minber üzerine konuldu. Daha sonra ed-Dahhak b. Kays el-Fihri konuşma yapmak üzere ayağa kalktı. Allaha hamd ve senadan sonra şöyle dedi: “Hiç şüphesiz Müminlerin Emiri Muaviye, Arapların atası ve sığınağıdır. O, Allahın kendisiyle fitneyi kesip kopardığı Arapların kılıcıdır. Allah onu kulları üzerine hükümdar yapmış; onun askerlerini karada ve denizde yürütmüş. Dünyayı onun ayaklarına sermiştir. O, Allahın kullarından bir kuldu. Allah onu çağırdı; o da icabet etti, ecelini [ömrünü] tamamladı. Allahın rahmeti üzerine olsun! İşte şunlar onun kefenleridir. Onu bu kefenlerin içine saracağız, kabrine koyacağız, Rabbi ile kendisi arasında olan ameliyle başbaşa bırakacağız. Allah dilerse ona merhamet eder, dilerse ona azap eder. Ondan sonrası kıyamete kadar uykudur. Kim onu ziyaret etmek isterse öğleden sonra ziyaret etsin. Biz de onunla birlikte gidiciyiz.” Cenaze namazını ed-Dahhak b. Kays el-Fihri kıldırdı. [Dedi ki:] Muaviye öldüğü sırada oğlu Yezid Huvvarinde] olup yanında değildi. Muaviyenin durumu ağırlaşınca ed-Dahhak ona haber gönderdi; o da geldi. Ancak Yezid geldiğinde Muaviye ölmüş ve defnedilmişti. Yezid, Muaviyenin kabrine uğramadan evine gitmedi. Onun üzerine namaz kıldı ve dua etti. Daha sonra evinde giderek şu mısraları söyledi: Posta [haberci] mektubu süratle getirdi, Kalp onun mektubuyla korku sezdi ve titredi. Biz, [haberciye]: Vay olsun sana! Sahifenizde ne var? diye sorduk. Adam,“Halifenin hasta olduğunu ve ölüm döşeğinde can çekiştiğini” söyledi. İşte o zaman arz sarsıldı, neredeyse bizi de sarsacak oldu. Sanki temellerinden yıkılmış gibiydi Ayen kalesi.] Biz [eve] ulaştığımızda kapı da kapalıyken, Kalp korkudan çatladı, kızı Remlenin feryadından ötürü. Vefat etmişti, hep şerefle kalan adam… Az kalsın yok olacaktı bu zatın erdemleri… Helak oldu Hindin oğlu, peşinden de şeref… İkisi hep beraberdiler, şimdi de birliktedirler. Aksakallı, açık kaşlıydı; onunla yağmur istenirdi buluttan… İnsanları düşlerinden vazgeçirmek isteseydi, geçirirdi. Onun ruhuna ulaştığımda önemsemem, Geride kalanların sahrada öldüklerini ya da sakat kaldıklarını… Daha sonra Yezid oradaki insanlara şöyle seslendi: “Kuşkusuz Muaviye, Allahın kullarından bir kuldu. Allah ona [önce] nimet ihsan etti, daha sonra da ruhunu kabzetti. O kendisinden sonrakilerden daha hayırlı, kendisinden öncekilerin de gerisindedir. Ben onu Allaha karşı tezkiye edecek değilim. Allah durumunu daha iyi bilir. Eğer Allah onu affederse bu onun rahmetindendir; eğer onu cezalandırırsa bu onun günahı sebebiyledir. Ondan sonra idareyi ben üstlendim. Hiçbir talebe karşı üzüntü duymam; hiçbir aşırılığı da mazur görmem. Allah bir şeyi istediği zaman o olur. O halde Allahı zikredin ve ondan af dileyin.” Ebül-Verd el-Anberi de Muaviye için, onun iyiliklerini içeren şu mersiyeyi söydi: Dikkat edin! Haram ayları helal hale getiren, Muaviyenin ölümünü haber veriyorum size… Ölüm habercisi kadınlar, şans oku gibi her yerden, Seri ve mütevazı bir şekilde yaydılar, onun ölüm haberini. İşte şu yıldızlar ve şu eğilen bulutlar! Şam bölgesinin Muaviyesi üzerine yas tutuyorlar. Eymen b. Hureym şöyle dedi: Vurdu Harb ailesinin kadınlarını, zamanın felaketleri, Apışıp kalacakları bir ölçüde… Onların siyah saçlarını beyaza, Beyaz yüzlerini siyaha dönüştürdü bu felaketler… Gerçekten görseydin Muaviyenin kızları olan Hind, Ve Remlenin ağlamalarını… Ve yanaklarını tokatladıklarını… Yüksek sesli, yaralayıcı [çok etkili] bir şekilde ağlardın o vakit. Çünkü zaman, tek varlığını yitirmişti. Onlardan ölmüş olan birisine yakılan ağıt dehre, yani Allaha erişti. Bize Muhammed b. Ömer haber verdi; dedi ki: Bana Yahya b. Said b. Dinar es-Sadi anlattı. O da babasından şöyle dediğini rivayet etti: Muaviye, 60 yılı Receb ayının yarısında, Perşembe günü 78 yaşında iken vefat etti. Bize Ali b. Muhammed haber verdi. O da Ebu Muhammed el- Kureşiden şöyle dediğini rivayet etti: Soğuk bir günde Ali b. Abdullah b. Abbas, Abdülmelik b. Mervanın huzuruna girdi. Onun önünde bir ocak vardı. Ocağa bir odun attı ve ocak yandı. Abdülmelik, Ali b. Abdullaha, “Ey Ebu Muhammed! Gel, bana doğru yaklaş!” dedi ve onu yanına oturttu. Ali, “Ey Müminlerin Emiri! İnsanlar şiddetli bir soğuk içindeyken senin içinde bulunduğun sıcak için Allaha hamd ederim.” dedi. Abdülmelik, “Ey Ebu Muhammed! Hindin oğlu emir ve halife olarak 40 yıl Şamda yöneticilik yaptıktan ve şimdi kabri üzerinde haşhaş otları sallanıyor olduktan sonra mı?” Daha sonra yemeğin getirilmesini istedi; beraber yemek yediler. Dedi ki: Muaviyenin halifelik süresi on dokuz yıl, üç ay, yirmi yedi gündü.

1030. Attab b. Esid
[Attab b. Esid] b. Ebül-Îs b. Ümeyye b. Abdüşems b. Abdümenaf b. Kusay. Annesi, Zeynep bt. Ebu Amr b. Ümeyye b. Abdüşems b. Abdümenaftır. Attabın Abdurrahman ve Attab adlı iki çocuğu vardır. Her iki çocuğun annesi de Cüveyriye bt. Ebu Cehil b. Hişam b. el-Muğiredir. Attab b. Esid Mekkenin fethi günü Müslüman oldu. Resulallah , hicretin 8. yılı, Şevval ayının 6sı Cumartesi sabahı Mekkeden Huneyne doğru yola çıktı. O sırada Attab b. Esidi Mekke halkına namaz kıldırmak üzere tayin etti. Bu sırada Resulallah , Muaz b. Cebel ve Ebu Musa el- Eşariyi de oradaki insanlara sünneti ve dini öğretmeleri için görevlendirdi. Resulallah , vali tayin ettiği Attaba, “Seni kimin üzerine görevlendirdiğimi biliyor musun?” diye sordu. Attab, “Allah ve Resulü daha iyi bilir!” diye cevap verdi. Bunun üzerine Resulallah  [Mekkelileri kastederek], “Seni ehlüllah [Allahın ailesi]] üzerine görevlendirdim.” dedi. O yıl -Bu, hicretin sekizinci yılıydı.-, Attab, Resulallahtan hac için görevlendirme olmaksızın insanlara hac görevini yaptırdı. Ancak o sıra Attab, Mekke valisi idi. Müslümanlar ve müşriklerden bazı kimseler daha evvelki adetleri üzere haccettiler. Resulallahın Attabı o yıl [fetih yılı] insanlara hac yaptırmak için görevlendirdiğini söyleyenleri de işittim. Doğrusunu Allah bilir. Bize Muhammed b. Ömer haber verdi; dedi: Bize İbrahim b. Cafer anlattı. O da babasından şöyle dediğini rivayet etti: Halifeliği sırasında Ömer b. Abdülazizden işittim. Muhammed b. Ömer dedi ki: Ayrıca bize Muhammed b. Salih haber verdi. O Musa b. İmran b. Mennahtan rivayet etti. [Son iki ravi] dediler ki: Attab b. Esid, Mekke valisi iken Resulallah  vefat etti. Resulallah  onu fetih günü vali tayin etmişti. O, Resulallah  vefat edinceye kadar Mekke valiliğine devam etti. Bize ed-Dahhak b. Mahled eş-Şeybani Ebu asım en-Nebil haber verdi; dedi ki: Bize Halid b. Ebu Osman b. Abdullah b. Halid b. Esid anlattı. O İbn Keysan olduğunu sandığı kendi mevlalarından şöyle dediğini rivayet etti: Attab b. Esid dedi ki: “Bu görevime atandığımdan beri kölem Keysana [Sahabi] giydirdiğim püsküllü iki elbisenin dışında hiçbir şeye sahip olmadım.”

1031. Kardeşi Halid b. Esid
[Halid b. Esid] b. Ebül-Îs b. Ümeyye b. Abdüşems b. Abdümenaf. Annesi, Zeynep bt. Ebu Amr b. Ümeyye b. Abdüşemstir. Halid b. Esidin Abdullah, Ebu Osman, Ümeyye ve Ümmül-Kasım adlı çocukları vardır. Onların annesi, Rayta bt. Abdullah b. Huzai b. Esid b. el- Huveyris b. el-Haris b. Habib b. el-Haris b. Malik b. Hutayt b. Cüşem b. Sakifdir. Halid b. Esid Mekkenin fethi günü Müslüman olmuştur. Onun Mekkede ve Basrada soyundan olanlar vardır. Halidde şiddetli gurur vardı. Fetih günü Müslüman olduğunda Resulallah  ona bakarak, “Allahım onun fahrini [değerini-saygınlığını] artır!” dedi. Bu duanın etkisi, bu güne kadar devam etmiştir.

1032. el-Hakem b. Ebül-as
[el-Hakem b. Ebül-as] b. Ümeyye b. Abdüşems b. Abdümenaf b. Kusay. Annesi, Rukayye bt. el-Haris b. Ubeyd b. Amr b. Mahzumdur. el-Hakemin Osman el-Ekber, el-Haris, Mervan, Abdurrahman, Salih, Ümmül-Benin ve Zeynep el-Kübra adlı çocukları vardır. Onların anneleri, Ümmü Osmandır. O, Ümeyye bt. Alkame b. Safvan b. Ümeyye b. Muharris b. Hamel b. Şak b. Rakabe b. Mihdec b. el-Haris b. Salebe b. Malik b. Kinanedir. Osman el-Asğar, Eban, Yahya, Habib ve Amr -küçük yaşta öldü-, Ümmü Yahya, Zeynep es-Suğra, Ümmü Şeybe ve Ümmü Osmanın anneleri Müleyke bt. Evfa b. Harice b. Sinan b. Ebu Harise b. Mürre b. Nüşbe b. Gayz b. Mürre b. Avf b. Sad b. Zebyandır. Amr, Evs ve en-Numan –bunlar küçük yaşta ölmüşler-, Ümmü Eban, Ümame ve Ümmü Amrın anneleri ise Ümmü en-Numan b. el-Haris b. Enes b. Ebu Amr b. Amr b. Vehb b. Amr b. amir b. Yesar b. Malik b. Hutayt b. Cüşem b. Kusaydır. el-Hakemin Ubeydullah adlı oğlu, o gün kendisiyle beraber olduğu Hubeyş b. Delece ile birlikte öldürülmüştür.] el-Hakemin Davud, el-Haris el-Asğar, el-Hakem -küçük yaşta öldü- ve Abdullah -küçük yaşta öldü- ve Ümmül-Hakem adlı çocuklarının annesi Sakiften, Münebbih b. Şübeyl b. el-Aclan b. Attab b. Malik b. Kabın kızıdır. Çocuklarından Yusufun -küçük yaşta öldü- annesi Naite bt. Ebu Haşim b. Utbe b. Rebia b. Abdüşemstir. Çocuklarından Halid, Emetür-Rahman ve Ümmü Müslimin anneleri ümmü veleddir. el-Hakem b. Ebül-as, Mekkenin fethi günü Müslüman olmuş; Osman b. Affanın hilafeti sırasında vefat etmiştir. el-Hakem, Osmanın hilafeti zamanına kadar Mekkede kalmış; daha sonra Osmanın izni ile Medineye girmiş ve orada vefat etmiştir. O, Mervan b. el-Hakemin babası, Osman b. Affanın da amcasıdır.

1033. el-Velid b. Ukbe
[el-Velid b. Ukbe] b. Ebu Muayt b. Ebu Amr b. Ümeyye b. Abdüşems b. Abdümenaf b. Kusay. Annesi, Erva bt. Küreyz b. Rebia b. Habib b. Abdüşems b. Abdümenaftır.] Ebu Muaytın ismi Ebandır. Onun annesi amine bt. Eban b. Küleyb b. Rebia b. amir b. Sasaadır. Ukbenin annesi ise Süleym b. Mansuroğullarından Salime bt. Ümeyye b. Harise b. el-Evkasdır. Ukbe b. Ebu Muayt, Bedir günü idam edilerek öldürülmüştür. el-Velid b. Ukbenin Osman adlı oğlu vardır. O, en büyük çocuğudur. Onun annesi bir ümmü veleddir. el-Velidin çocukları Ömer ve Halidi anneleri Erva bt. Ebu Akil b. Mesud b. amir b. Muattib es-Sekafidir. el-Velidin Osman el-Asğar adlı oğlunun annesi ise, asım b. Halife b. Makıl b. Sabbah b. Tarif b. Zeyd b. Amr b. Rebia b. Kab b. Rebia b. Salebe b. Sad b. Dabbe b. Üddün kızıdır. Oğlu Ebanın annesi ümmü veleddir. el-Velidin çocukları asım, Muhammed, Ümmü Avn, Ümmü Külsum ve Ümmül-Velidin anneleri Abdülkaysdan Sübeyyedir. Oğullarından Yala, Amr ve Halid el-Asğar -küçük yaşta öldü- ve el-Haris ed-Dainin -şairdir- anneleri değişik ümmü veledlerdir. Kızı Salimenin annesi ise Kisra ailesindendir. el-Velidin künyesi Ebu Vehbdir. Mekkenin fethi günü Müslüman olmuştur. Resulallah  onu Huzaadan Mustalıkoğullarına zekat memuru olarak göndermiştir. Onlar Müslüman olmuşlar ve bölgelerine mescitler yapmışlardı. el-Velidin görevli olarak geldiğini duydukları zaman yirmi atlı, ona karşı duydukları sevinçle onu karşılamaya çıktılar. el-Velid ise onları görünce Medineye geri döndü ve Resulallaha  kendisini görünce onu silahlı karşıladıklarını ve zekatı vermediklerini haber verdi. Bunun üzerine Resulallah , onlara bir müfreze göndermeye karar verdi. Resulallahın  kararı kendilerine ulaşınca ve Resulallaha  giderek şöyle dediler: “Ona sor! Bizimle konuşmuş mu? Veya geri dönmesini biz mi söylemişiz? Biz mümin bir topluluğuz.” Resulallah  onlarla konuşurken şu ayet nazil oldu: “Ey İman edenler! Eğer fasıkın biri size bir haber getirirse onun doğruluğunu iyice araştırın.”] Ömer b. el-Hattab, onu Beni Tağlibin zekat memurluğuna, sonra Osman da onu Sad b. Ebu Vakkastan sonra Kufe valiliğine atadı. Daha sonra valilikten azletti.] el-Velid, Aliye biat edilinceye kadar Medinede kaldı. Sonra Rakkaya gitti ve oraya yerleşti. Ali ve Muaviyeden uzak kalarak onlardan kimseye destek olmadı. Nihayet Rakkada öldü. Onun kabri Rakkaya on beş mil uzaklıktaki Aynürrumiyyededir. Burası kendisine ait bir köydü; orada öldü. Bugüne kadar soyundan gelenler Rakkada yaşamaktadırlar. Bize Musab b. Abdullah haber verdi. O babasından şöyle dediğini rivayet etti: el-Velid b. Ukbe, Rakkaya varınca orayı güzel buldu ve şöyle söyledi: “Allaha yemin olsun ki, defin sendedir, mahşer de senden olacaktır.”] Orada öldü. Mezarı el-Belih [nehri] üzerindedir.

1034. Umare b. Ukbe
[Umare b. Ukbe] b. Ebu Muayt b. Ebu Amr b. Ümeyye. Annesi, Erva bt. Küreyz b. Rebia b. Habib b. Abdüşems b. Abdümenaftır. Ervanın annesi el-Beyda yani Ümmü Hakim bt. Abdülmuttalib b. Abdümenaftır. Umarenin Muhammed adlı bir oğlu olup onunla künyelenirdi. Muhammed onun ilk çocuğudur. Muhammedin annesi, Hadramutlu Temlik bt. el-Haris b. Şuaydır. Onun anne bir kardeşi, Abdurrahman b. Abdullah b. amir b. Hadramidir. Umarenin çocuklarından Osman b. Umare ve Ümmü Nafiin annesi, Müreyh bt. Hani b. Kabisa b. Hani b. Mesud b. amir b. Amr b. Ebu Rebia b. Zühl b. Şeybandır. Abdullah b. Umare, Ümmü Eyyub, Ümmül-Velid adlı çocuklarının annesi ise, Esma bt. Vail b. Hucr b. Said b. Mesruk b. Vail b. Damac b. Vail b. Rebia el-Hadramidir. Eban b. Umare, Muaviye -küçük yaşta öldü- ve el-Velid el-Ekberin annesi Eme bt. Ebu Amr b. Hadramidir. Umarenin çocuklarından Ubeydullahın annesi ümmü veleddir. Müdrik b. Umare ve Lahıkın -küçük yaşta öldü- annesi, Ümmü Cemil bt. el-Kaka b. Rebia b. Necebe b. Rebia el-Fezaridir. Umarenin çocuklarından Ömer, Amr, ve Nafiin anneleri ümmü veleddir. Çocuklarından Abdurrahman b. Umarenin annesi Temime bt. Büsr b. Riab el-Esedidir. İsa b. Umare, el-Velid el-Asğar, Ümmü Külsum ve Ümmü Cemilin anneleri ümmü veleddir. Umare, Mekkenin fethi günü Müslüman olmuş, Kufeye yerleşmiştir. Orada soyundan gelenler vardır. Müdrik b. Umare onun soyundan olup ondan İsmail b. Ebu Halid rivayette bulunmuştur.]

1035. Halid b. Ukbe
[Halid b. Ukbe] b. Ebu Muayt b. Ebu Amr b. Ümeyye b. Abdüşems. Annesi, Erva bt. Küreyz b. Rebia b. Habib b. Abdüşems b. Abdümenaftır. Halid b. Ukbenin Musab adlı oğlunun annesi ümmü veleddir. Muhammed adlı oğlunun annesi ümmü veleddir. Oğullarından İsmail, -Harre günü öldürüldü-, Umare ve Saidin anneleri, Behra kabilesinden Zeynep bt. Abbaddır. Çocuklarından el-Fudayl, el-Ahvas, Yakub, Ümmü Osman ve Ümmü Külsumun anneleri, Sakifden Hakime bt. Dubeys b. Ebu Vehb b. Amr b. amir b. Yesar b. Malik b. Hutayttır. Oğullarından Yahya b. Halidin annesi, Zül-Bürdeyn el-Hilalinin kızıdır. İsa b. Halidin annesi ise, Hassan b. Şerik b. Huzeyfe b. Bedr b. Amr b. Cüviyye el-Fezarinin kızıdır. Çocuklarından Uheyc b. Halid ve Meryemin anneleri, Tümadır bt. el- Asbağ b. Amr b. Salebe b. el-Haris b. Hısn el-Kelbidir. Bu iki kardeşin anne bir kardeşi, Ebu Seleme b. Abdurrahman b. Avf ez-Zühridir. Halid b. Ukbenin Ümmü Yahya adlı bir kızı da vardır. Halid b. Ukbe, Mekkenin fethi günü Müslüman olmuştur. Onların liderlerinden ve seçkinlerinden biriydi. el-Hasan b. Alinin cenazesinde hazır bulunan kişidir.

1036. Abdurrahman b. Semüre
[Abdurrahman b. Semüre] b. Habib b. Abdüşems b. Abdümenaf b. Kusay. Annesi, Ebül-Feranın kızıdır. Ebül-Fera, Harise b. Kays b. Aya b. Malik b. Alkamenin b. Firas b. Ganm b. Malik b. Kinanedir. Abdurrahman b. Semürenin Abdullah, Ubeydullah, Osman, Muhammed, Abdülmelik ve Şuayb adlı çocuklarının annesi, Hind bt. Ebül-as b. Nevfel b. Abdüşems b. Abdümenaf b. Kusaydır. Bize Said b. Mansur haber verdi; dedi ki: Bize Nasıh b. el-Ala el- Kureşi anlattı; dedi ki: Bana Beni Haşimin mevlası Ammar b. Ebu Ammar şunu anlattı: Abdurrahman b. Semüre, “Ebu Said” diye künyelenirdi. Ammar, onu gördü ve ondan hadis dinledi. Abdurrahman b. Semüre Mekkenin fethi günü Müslüman oldu ve Resulallahtan  bazı hadisler rivayet etti.

1037. amir b. Küreyz
[amir b. Küreyz] b. Rebia b. Habib b. Abdüşems b. Abdümenaf b. Kusay. Annesi, el-Beydadır. O, Ümmü Hakim bt. Abdülmuttalib b. Haşim b. Abdümenaf b. Kusaydır. amir b. Küreyzin Abdullah, Ümmü Rafi adlı çocuklarının annesi Decace bt. Esma b. es-Salt b. Habib b. Harise b. Hilal b. Haram b. Simak b. Avf b. İmruülkays b. Bühse b. Süleymdir. Ebüs-Sahba b. amir adlı çocuğunun annesi ümmü veleddir. amir b. Küreyz Mekkenin fethi gününde Müslüman olmuştur. Osman b. Affanın hilafetine kadar yaşamıştır. Osmanın Basra valisi olan oğlu Abdullah b. amirin yanına gitmiştir. amirin Basra ve Şamda neslinden gelen çok kişi vardır.

1038. Ebu Haşim b. Utbe
[Ebu Haşim b. Utbe] b. Rebia b. Abdüşems b. Abdümenaf b. Kusay. Annesi, Hannas bt. Malik b. el-Mudarrib b. Vehb b. Amr b. Huceyr b. Abd b. Mais b. amir b. Lüeydir. Onun anneden kardeşleri, Umeyr b. Haşim b. Abdümenaf b. Abdüddar b. Kusayın oğulları Musab ve Ebu Azizdir. Ebu Haşim b. Utbenin oğlu olan Abdullahın annesi, Şeybe b. Rebianın kızıdır. Ebu Haşimin oğlu Salimin annesi ise ümmü veleddir. Ebu Haşimin en-Numan, Rebia ve Ümmü Haşim -o Habbedir-] adlı çocukları da olmuştur. Ümmü Haşim, Yezid b. Muaviye b. Ebu Süfyandan çocukları olmuştur. Haşimin bu çocuklarının annesi, Hasam kabilesinden Fatıma bt. Abdüşşarık b. Süfyan b. Kumeyr b. Rabiyedir. Ebu Haşim b. Utbenin çocuklarından atike ve onun bir kız kardeşinin annesi ise Beni Zekvandan bir kadındır. Ebu Haşim, Mekkenin fethi günü Müslüman olmuştur. O, daha sonra Şama gitmiş ve ölünceye kadar orada kalmıştır. Hişam b. Ammar dedi ki: Bize Sadaka b. Halid anlattı; dedi ki: Bize Halid b. Dihkan anlattı; dedi ki: Bana Halid Sebelan b. Küheyl b. Harmele en-Nemr haber verdi. O da Ebu Hüreyreden şunu rivayet etti: Kendisi yola çıktı ve Dımaşkta Ebu Külsum ed-Devsinin yanında konakladı. Orada birlikte “es-salatül-vüsta” yı [orta namazı] müzakere ettiler. [Ebu Hüreyre] dedi ki: Bu konuda sizin ihtilaf ettiğiniz gibi biz de ihtilaf ettik; bu sıra Resulallahın  evinin avlusunda idik. Aramızda salih adam olan Ebu Haşim b. Utbe b. Rebia b. Abdüşems vardı. O bize, “Bu konuyu sizin için öğreneyim.” dedi. Resulallahın yanına girdi. Cesur bir adamdı. İzin istedi ve içeri girdi. Daha sonra dışarı çıktı; bize doğru geldi ve onun [orta namazın] ikindi namazı olduğunu haber verdi.