Harise b. el-Haris b. el-Hazrec b. Amr -O, en-Nübeytdir.- b. el-Haris b. Adi b. Cüşem b. Mecdea b. Harise.
945. el-Bera b. azib
el-Bera b. azib b. el-Haris b. Adi b. Cüşem b. Mecdea b. Harise b. el- Haris b. el-Hazrec. Onun annesi ise, Habibe bt. Ebu Habibe b. el-Hubab b. Enes b. Zeyd b. Malik b. en-Neccar b. el-Hazrecin kızıdır. Ayrıca onun annesinin, Sabit b. Sinan b. Ubeyd b. el-Ebcerin kızı Ümmü Halid olduğu da söylenmektedir ki el-Ebcer, Hudredir. el-Beranın Çocukları: 1- Yezid, 1- Ubeyd, 2- Yunus, 3- azib, 4- Yahya, Ümmü Abdullah. Bize bu çocukların annelerinin kim olduğu konusunda bir isimlendirme yapılmamıştır. Bize Veki b. el-Cerrah haber verdi. O İsrailden ve babasından, o Ebu İshaktan rivayet etti. Ayrıca bize Ubeydullah b. Musa haber verdi. O İsrailden, o da Ebu Sihaktan: el-Bera b. azibin Ebu Umare şeklinde künyelendiğini rivayet etti. Dediler ki: Bera gibi, babası azib de Müslüman olmuştu. Onun annesi ise, Beni Süleym b. Mansur kabilesindendir. azibin çocukları ise; 1- el-Bera 2- Ubeyd, 3- Ümmü Abdullah: (Resulallaha) biat etmiştir. Tüm bunların annesi ise, Habibe bt. Ebu Habibe b. el-Hubabın kızı Habibedir. Bazılarına göre ise, onların annesi, Sabitin kızı Ümmü Haliddir. azibin herhangi bir gazveye katıldığına ilişkin bir şey duymadık. Sadece, Ebu Bekirin (r) kendisinden satın aldığı yüküne ilişkin sözünü duymuş bulunmaktayız. Bize Ubeydullah b. Musa haber verdi; dedi ki: Bize İsrail haber verdi. O Ebu İshaktan, o da el-Beradan şöyle dediğini rivayet etti: Ebu Bekir, azibten on üç dirheme bir deve yükü eşya alarak ona dedi ki: “el-Beraya söyle de bu eşyayı benim eşyamın yanına taşısın.” azib ise, “Hayır! Resulallah ile birlikte Mekkeden çıkıp, müşriklerin de sizi aradığı sırada ne yaptığınızı anlatmadıkça, olmaz.” dedi. Ebu Bekir dedi ki: “Gecenin başlangıcında Resulallah ile Mekkeden çıktık. Gecemizi, gündüzümüze katarak hep yürüdük. Ertesi günü öğlen vakti olunca, sığınacağımız gölgelik bir yer görebilir miyim diye etrafa bir göz attım. Bu sırada gözüme bir kaya parçası ilişince oraya vardım. Bu kayanın biraz gölgesinin kaldığını gördüm. Onun gölgesinin kalıntısına bakıp, orayı gölgelikli yeri düzelterek Resulallah için oraya bir post serdikten sonra, “Ey Allahın Resulü! Buyur biraz uzan!” dedim. Resulallah da oraya uzanınca, “Bizi bir arayan var mı?” diye etrafı incelediğimde, biraz ileride, koyunlarını otlatmakta olan, bizim kendimiz için yaptığımız gibi, koyunlarını bir kayalık gölgesine çekmek isteyen bir çobanın olduğunu gördüm. Kendisine, “Sen kimin uşağısın?” diye sordum. O da, uşağı olduğu Kureyşli kişinin adını söyleyince, onu adamı tanıdım. Sonra, “Koyunların arasında süt koyunları var mıdır?” diye sorunca o, “Evet, var!” dedi. Çoban, davarından bir koyun yakalayarak onu bağladı. Onu sağmadan önce ellerini çırpmasını söyledim. O da, “Olur.” diyerek bir elini diğerine vurarak çırpmasından sonra, bir kase kadar süt sağdı. Ben Resulallaha su vermek için beraberimde ağzında bir parça bez bulunan deri bir matara getirmiştim. Dibinin soğuması için sütün içinde olduğu kabın üzerine su döktüm. Sütü Resulallaha götürdüm. Bu sırada henüz yeni uyanmıştı. Kendisine, “Ey Allahın Resulü! Buyur, iç!” dedim. O da arzuladığım kadar içtikten sonra, “Ey Allahın Resulü yolculuk vakti geldi.” dedim. Daha sonra, yola çıktık. Birçok kişinin bizi aramaya devam etmesine rağmen, atı üzerindeki Süraka b. Malik b. Cuşümden başka bizi fark eden hiç kimse olmadı. Onu görünce, “Ey Allahın Resulü! Peşimizde olan bu kişi bize ulaşmak üzeredir.” dedim. O da, “Üzülme! Allah bizimle beraberdir.” dedi. Aramızda iki veya üç mızrak kadar bir mesafe kalınca, “Bizi arayan bu adam bize ulaşmak üzeredir.” diyerek ağlamaya başladığımda bana, “Niçin ağlıyorsun?” dedi. Ben de, “Yemin ederim ki, kendime değil de size ağlıyorum.” dedim. Bunun üzerine, Resulallah ona, “Allahım! Bunu istediğin gibi başımızdan defet!” şeklinde bedduada bulundu. Bunun üzerine onun atının ayakları, karnına kadar kuma batınca Süraka, atının üzerinden atlayarak, “Ey Muhammed! Bu, senin işindir. Allaha dua et de, beni içinde bulunduğum bu durumdan kurtarsın. Allaha yemin ederim ki, arkadan gelenlere, sizi görmemiş gibi davranacağım. İşte bu benim ok torbamdır, bundan bir ok al. Yolun üzerinde olan falan yerdeki develerime ve koyunlarıma rastlayacaksın. Onlardan ihtiyacın kadarını alabilirsin” dedi. Resulallah ise, “Bizim senin develerine ihtiyacımız yok.” deyip ona dua edince, o da bu durumdan kurtularak arkadaşlarına döndü. Resulallah ile birlikte gece Medineye vardık. Halk, onun kimin evine misafir olacağı konusunda tarıştı. Bunun üzerine Resulallah , “Ben bu gece, Abdülmuttalibin dayıları olan Neccaroğullarına misafir olmak istiyorum. Böylece onları onurlandırmış olurum.” dedi. Medineye girdiğimizde, halk yollara dökülmüş, çocuklar ve hizmetliler ise, evlerin üstüne çıkarak, “Muhammed geldi, Resulallah geldi.” diyerek bağrışıyorlardı. Sabahlayınca da, emrolunduğu yere indi. Dedi ki: “Resulallah , Medinede namazlarında hep Kabeye doğru yönelmek istiyordu. Bir müddet sonra Yüce Allah, “Yüzünün semada aranıp durduğunu gördük. Seni hoşnut olacağın bir kıbleye döndüreceğiz. O halde haydi yüzünü Mescidül-Harama doğru çevir!” dedi. Bunun üzerine Resulallah namazında yüzünü Mescidül-Harama çevirdi. Dedi ki: İnsanlardan sefih olanlar, “Onları (müminleri) üzerinde bulundukları kıbleden çeviren nedir?” dediler. Bunun üzerine Allah Teala, “De ki: Doğu da batı da Allahındır. Allah dilediğini doğru yola iletir.” ayetini indirdi. Dedi ki: Bir adam Resulallah ile namaz kıldıktan sonra, ikindi namazında Beytülmakdise doğru namaz kılmakta olup rüku halinde olan bir grup Ensara uğradı ve Resulallah ile birlikte Kabeye doğru namaz kıldığına tanıklık yapınca onlar da Kabeye doğru yönelerek namazlarını tamamladılar. el-Bera dedi ki: “Muhacirlerden bize Medineye ilk gelen kişi, Abdüddar b. Kusaydan Musab b. Umeyr oldu. Kendisine, “Resulallah ne yapıyor?” dedik. O da, “Resulallah yerindedir. Arkadaşları ise, ardımdan gelmektedirler.” dedi. Kendisinden sonra da, Beni ama Amr b. Ümmü Mektum geldi. Biz kendisine, “Arkandan gelmekte olan Resulallah ve arkadaşları ne yaptılar?” dedik. O ise, “Onlar benden sonra ilk gelecek olanlardır.” dedi. Daha sonra; Ammar b. Yasir, Sad b. Ebu Vakkas, Abdullah b. Mesud, Bilal ve onların da arkasından Ömer b. el-Hattab, yirmi kişilik bir binekli grub arasında geldi. Daha sonra da arkalarından Resulallah ile Ebu Bekir geldiler. el-Bera dedi ki: “O gün ben bazı mufassal sureleri okuduktan hemen sonra Resulallah geliverdi. Sonra biz kafileyi karşılamaya gittiğimizde onların da gelmeye hazırlandıklarını gördük.” Bize Abdullah b. Nümeyr haber verdi; dedi ki: Bize el-Ameş anlattı. O Ebu İshaktan, o da el-Beradan şöyle dediğini rivayet etti: Ben ve İbn Ömer, henüz küçük görüldüğümüz için Bedir savaşında bulunamadık. Bize Yezid b. Harun haber verdi; dedi ki: Bize Şerik b. Abdullah haber verdi. O Ebu İshaktan, o da el-Bera b. azibten şöyle dediğini rivayet etti: Resulallah , Bedir gününde bizi henüz küçük görmesi nedeniyle beni ve İbn Ömeri geri çevirmişti. Bize Vehb b. Cerir b. Hazim haber verdi. O Şubeden, o Ebu İshaktan, o da el-Beradan şöyle dediğini rivayet etti: Ben ve İbn Ömer, Bedir günü küçük görülmüştük. Bize Affan b. Müslim haber verdi; dedi ki: Bize Şube anlattı; dedi ki: Bize Ebu İshak haber verdi; dedi ki: el-Beranın şöyle dediğini duydum: Biz Resulallahın Medineye gelişini beklerken, okumakta olduğum mufassal surelerden el-Ala suresini okuduğumda, Resulallah geliverdi. Bize el-Hasan b. Musa haber verdi; dedi ki: Bize Züheyr anlattı. O Ebu İshaktan, o da el-Beradan şöyle dediğini rivayet etti: Ben ve İbn Ömer Bedir gününde, orduya katılma konusunda küçük görüldük. Bize Ubeydullah b. Musa haber verdi; dedi ki: Bize İsrail haber verdi. O da Ebu İshaktan şöyle dediğini rivayet etti: el-Beranın şöyle dediğini duydum: Resulallah ile beraber katıldığım on beş gazvede, ben ve Abdullah b. Ömer çocuk yaşta idik. Bize Said b. Mansur haber verdi; dedi ki: Bize Hudeyc b. Muaviye anlattı. O da Ebu İshaktan şöyle dediğini rivayet etti: el-Bera b. azibin şöyle dediğini duydum: Resulallah ile beraber on beş gazveye katıldım. Bize Ebül-Velid et-Tayalisi haber verdi; dedi ki: Bize Leys b. Sad anlattı; dedi ki: Bana Safvan b. Süleym anlattı. O Ebu Büsreden, o da el-Bera b. azibten şöyle dediğini rivayet etti: Ben, on sekiz yolculuk esnasında Resulallah ile arkadaşlık yaptım. Hiç birinde öğleden önce iki rekat nafile namaz kılmayı terk ettiğini görmedim. Bize Muhammed b. Ömer haber verdi; dedi ki: Bize Abdülmelik b. Süleyman anlattı. O Safvan b. Süleymden, o da Ebu Büsre el- Cüheniden şöyle dediğini rivayet etti: el-Bera b. azibin şöyle dediğini duydum: Resulallah ile on sekiz gazveye katıldım. Ne yolculuk, ne de ikamet halinde güneşin meylettiği vakitte öğlen vaktinde iki rekat nafile namaz kılmayı terk ettiğini görmedim. Muhammed b. Ömer dedi ki: Resulallah , Hendek gününde on beş yaşında olmasına rağmen el-Bera b. azibe savaşa katılmak üzere izin vermiş; ancak bundan önce kendisine hiç izin vermemiştir. Bize el-Fadl b. Dükeyn haber verdi; dedi ki: Bize Yunus b. Ebu İshak, Şube ve Malik anlattılar. Onlar da Ebüs-Seferden şöyle dediğini rivayet ettiler: el-Bera b. azibin üzerinde altın bir yüzük görmüştüm. Muhammed b. Ömer dedi ki: el-Bera Kufeye yerleşerek Musab b. ez- Zübeyr döneminde orada vefat etmiş olup, gerisinde çocuk bırakmıştır. el- Bera, Ebu Bekirden (r) de hadis rivayet etmiştir.
946. Kardeşi Ubeyd b. azib
Ubeyd b. azib el-Haris b. Adi. O da el-Beranın anne-baba bir kardeşidir. Ubeyd b. azibin Çocukları: 1- Lut, 2- Süleyman, 3- Nüveyre, 4- Zeyd. Bunların annelerinin adı hakkında bir şey söylenmemiştir.
947. Üseyd b. Züheyr
Üseyd b. Züheyr b. Rafi b. Adi b. Zeyd b. Cüşem b. Harise b. el-Haris b. el-Hazrec b. Amr. Amr, en-Nebittir. Onun annesi Fatıma ise; Hazrec kabilesinden Beni Abdüleşhelin antlaşmalısı olan Kavkaloğullarından Bişr b. Adi b. Übey b. Ganm b. Avfın kızıdır. Üseydin Çocukları: 1- Sabit, 2- Muhammed, 3- Ümmü Külsum, 4- Ümmül-Hasan. Bu çocukların Anneleri ise, Ümame bt. Hadic b. Rafi b. Adi olup, o da Evs kabilesinin Hariseoğullarındandır. Ayrıca yine, 5- Sad, 6- Abdurrahman, 7- Osman, 8- Ümmü Rafi adında çocukları olup bunların annesi de, Zeynep bt. Vebre b. Evs olup Temimoğullarındandır. 9- Ubeydullah: Ümmü veledinden dünyaya gelmiştir. 10- Abdullah adındaki diğer bir çocuğunun annesi ise, Ümmü Seleme bt. Abdullah b. Ebu Makıl b. Nehik b. İsaftır. Üseyd b. Züheyr, “Ebu Sabit” olarak künyelendirilirdi. O da Uhud gününde küçük sayılarak savaşa katılmalarına izin verilmeyenlerden olup, Hendek gününde hazır bulunmuştu. Onun babası Züheyr b. Rafi ise, Akabe biatinde bulunmuştur. Vefatından sonra soyu devam etmiştir.
948. Arabe b. Evs
Arabe b. Evs b. Kayzi b. Amr b. Zeyd b. Cüşem b. Harise b. el-Haris. Annesi, Nübeyte bt. er-Rebi b. Amr b. Adi b. Zeyd b. Cüşemdir. Arabenin Said adında bir oğlu olduğu halde, bunun annesinin adından bahsedilmemiştir. Babası Evs b. Kayzi ile onun iki kardeşi olan Abdullah ve Kebase Evsin iki oğlu olarak Uhud savaşına katılmışlardır. Arabe kendisi ise, Uhud gününde küçük görüldüğünden geri çevrilerek savaşa katılmasına izin verilmemiş; Hendek gününde ise savaşa katılmasına izin verilmiştir. Bize Muhammed b. Ömer haber verdi; dedi ki: Bize Ömer b. Ukbe anlattı. O da asım b. Ömer b. Katadeden şöyle dediğini rivayet etti: Arabe b. Evsin yaşı, Uhud günü itibariyle on beş yıl, beş ay olduğundan Resulallah , onun savaşa katılmasına izin vermeyerek, kendisini o gün geri çevirmiştir. Muhammed b. Ömer dedi ki: Arabe b. Evs, Şair Şemmah b. Dırarın kendisini övdüğü kişidir. Medineye geldiğinde, onun bineğine tam bir hurma yükü yüklemiştir. Bunun üzerine o da kendisi hakkında şöyle demişti: Ben, Evsli Arabeyi, hayırlara yöneldiğini gördüğümde, Bana badiyedeki iki suyun ayırım noktasıymış gibi görünür. Ne zaman bir şan ve şöhret sancağı yükselirse, Arabe, herkesten önce öne atılarak sağ eliyle onu yakalar.
949. Ensardan Ulbe b. Zeyd el-Harisi
Bu zat, Ensardan olup, Resulallahın tanınmış arkadaşlarındandır. Ancak biz, Ensardan Beni Harisenin nesebini araştırmamıza rağmen, onun (Ulbenin) nesebini bulamadık. Bize Muhammed b. Ömer haber verdi; dedi ki: Bana İbn Ebu Sebre anlattı. O asıl adı Yahya b. Zeyd b. Ubeyd olan Kutayr el-Harisiden, o da Haram b. Sad b. Muhayyisadan şöyle dediğini rivayet etti: Ulbe b. el-Harisi, akrabalarıyla birlikte malı, çifti, çubuğu olmayan fakir bir topluluk idiler. Hurmaları hasat etme vakti geldiğinde, “Ey Allahın Resulü! Bizim ne hurma ağaçlarımız, ne altınlarımız ve ne de paramız var. İlk yıl bize göndermiş olduğun hurma kalıntısından başka bir şeyimiz yok.” dediler. Bunun üzerine Resulallah , “Onları satarak takdiren tazelerini satın alın.” dedi. Onlar da öyle yaptılar. Halk da işçilerine tazelerini yedirmeyi severdi. Muhammed b. Ömer dedi ki: Bu durum, Nebiden kendileri için verilmiş olan özel bir ruhsat olup, başkaları için hoş görülmemiştir. Ulbe, fakirlerden birisi olduğundan, halk sadakalarını kendisine verirdi. Ulbenin kendisinin sadaka verecek bir şeyi olmadığından ev eşyasıyla tasaddukta bulunur ve “Ben onları kullananlara helal ettim.” derdi. Resulallah kendisine, “Allah sadakanı kabul buyurmuştur.” dedi. Yine Ulbe, Resulallahın Tebuk seferine çıkmak istediği sırada, sefere katılmak üzere kendisine gelerek binekler isteyip de, Resulallahın (bu amaçla) kendilerini bindireceği bir binek bulamaması üzerine, kendisiyle birlikte katılmak istedikleri bir gazayı kaçırmalarından ötürü üzüntülerinden ağlayarak geri dönenenlerden birisidir. Allah Teala da onlar hakkında şu ayeti indirmişti: “Kendilerini bindirip savaşa gönderesin diye gönüllü olarak sana geldiklerinde, Sizi bindirecek bir şey bulamıyorum. dediğinde, bu uğurda harcayacakları bir şey bulamadıklarından üzülüp gözlerinden yaşlar aka, aka dönüp gidenlere de bir günah yoktur.” İşte Ulbe b. Yezid de onlardan bu ayetin kendileri hakkında nazil olduğu sahabilerden birisiydi
950. Malik b. Sabit
951. Süfyan b. Sabit
Bunlar da Ensardan, en-Nebit kolundandırlar. Muhammed b. Ömer kitabında, Birü Maune olayına katılanlar arasında zikretmiştir. Kendisinden başka da onlardan bahseden olmamıştır. Onların nesebini Kitabü Nesebin-Nebit isimli eserde araştırmamıza rağmen onların herhangi bir kaydına rastlayamadık.