"Enter"a basıp içeriğe geçin
Filter by Kategoriler
Kuran-ı Kerim
Hadisler ve İslam Tarihi
Alevilik
İncil
Tevrat
Avesta
Mitoloji
Diğer Kitaplar

Beni cümah b. Amrdan olanlar

733. Said b. amir b. Hizyem
Said b. amir b. Hizyem b. Selaman b. Rebia b. Cümah b. Amr b. Hüsays b. Abdümenaf. Onun annesi Erva bt. Ebu Muayt b. Ebu Amr b. Ümeyye b. Abdüşems b. Abdümenaftır. Saidin bir tek oğlundan başka, nesebini devam ettiren kimsesi yoktu. Fakat kardeşi Cemil b. amir b. Hizyemin ise çocukları vardı. Onun oğullarından olan Said b. Abdurrahman b. Abdullah b. Cemil, Bağdatta Mehdi ordugahında kadılık görevine getirtilmişti. Said b. amir, Hayberin fethinden önce Müslüman olmuştu. Medineye hicret edip, Resulallah  ile beraber Hayberin fethi ile ondan sonraki diğer olaylarda hazır bulundu. Medinede kendisine ait bir evinin bulunup, bulunmadığını bilmemekteyiz. Bize Muhammed b. Ömer haber verdi; dedi ki: Bize Said b. Abdurrahman el-Cümahi anlattı; dedi ki: Iyad b. Ğanem vefat edince, Ömer b. el-Hattab, onun görevini, Said b. amir b. Hizyemin uhdesine verdi. Böylece Şam bölgesinde Hıms ve civarının valisi olmuş oldu. Ömer b. el-Hattab kendisine bir mektup yazarak ona takvayı, Allahın emrine ciddi bir şekilde sarılmayı, üzerine düşen hakkı tam olarak yerine getirmeyi tavsiye ettikten sonra, haracı koymayı ve halka şefkatle muamele etmeyi emretti. Said b. amir de, bu tarz üzere kendisine bir cevabi mektup yazdı. Bize Ahmed b. Abdullah b. Yunus haber verdi; dedi ki: Bize İsmail b. Ebu Halid anlattı. O da amirden şöyle dediğini rivayet etti: Ömer, Said b. amiri bir ordu komutanı olarak tayin ederek şöyle dedi: “Allahım! Ben Said b. amiri, onlara kendilerine gönderdiğim insanlara ne saçlarına, ne de ciltlerine herhangi bir eziyet versin diye göndermedim. Sadece kendileriyle beraber onların düşmanlarına karşı mücahede etsin, aralarında adaleti tesis etsin, ganimetlerini aralarında hakça paylaştırsın diye gönderdim.” Bunun üzerine, Said b. amir de Ömere şöyle dedi: “Ey Emirül-Müminin! İnsanların hukukuna riayet konusunda Allahtan kork, ama Allahın hukukuna riayet konusunda insanlardan korkma! Kendin ve ailen için sevdiğin ve istediğin şeyleri Müslümanlar için de iste! Kendin ve ailen için sevmediğin ve hoşlanmadığın bir şeyi onlar için de isteme! Hüccete dayalı olan duruma sarıl, Allah da bunda sana yardım eder ve sıkıntılı şeylerden seni korur. Allahın senden riayetini istediği uzak yakın Müslümanların hukukuna ilişkin ilgi ve kararında dosdoğru ol! Bir konuda farklı iki karar verme, aksi takdirde görüş ve ictihadın dağınık hale gelir, haktan da sapmış olursun. Hakka giden yolda sıkıntılara katlan ve kınayıcıların kınamaların da korkma! Şüphesiz ki, en hayırlı söz, ardından uygulamanın geldiği sözdür en güzel söz, hayata geçirilen sözdür.” Bunun üzerine Ömer, “Bunları kim yapabilir ey Said b. amir?” dedi. Said de, “Müslümanların hukukuyla ilgili Allahın sana yüklediği sorumluluğun aynısını kendisine yüklediği kişi yapmak durumundadır. Senin için gerekli olan şey, sözlerinin uygulanır olmasıdır.” dedi. Bize Malik b. İsmail Ebu Gassan en-Nehdi haber verdi, dedi ki: Bize Mesud b. Sad el-Cufi anlattı; dedi ki: Bize Yezid b. Ebu Ziyad anlattı. O da Abdurrahman b. Sabitten şöyle dediğini rivayet etti: Ömer b. el-Hattab, Said b. amir el-Cümahiye mektup göndererek şöyle dedi: “Biz seni şu insanlara vali olarak gönderdik ki, onlarla düşmanların üzerine yürüyüp onlarla birlikte mücahede edesin.” Said de, “Ey Ömer! Beni sıkıntıya sokma!” dedi. Ömer de, “Yemin ederim ki, onların sorumluluklarını uhdeme bırakıp da sonra kendinizi benden bağımsız saymanıza müsaade etmem! Seni, kendilerinden daha üstün olduğun bir topluma gönderdim. Onları dövmen ve haysiyetlerini çiğnemen için değil. Ancak onlarla beraber düşmanlarına karşı mücahede edesin ve ganimetlerini aralarında paylaştırasın diye gönderdik” dedi. Said de dedi ki: “Ey Emirül-Müminin! İnsanların hukukuna riayet konusunda Allahtan kork, ama Allahın hukukuna riayet konusunda insanlardan korkma! Kendin ve ailen için sevdiğin ve istediğin şeyleri Müslümanlar için de iste! Kendin ve ailen için sevmediğin ve hoşlanmadığın bir şeyi onlar için de isteme! Hüccete dayalı olan duruma sarıl, Allah da bunda sana yardım eder ve sıkıntılı şeylerden seni korur. Allahın senden riayetini istediği uzak yakın Müslümanların hukukuna ilişkin ilgi ve kararında dosdoğru ol! Bir konuda farklı iki karar verme, aksi takdirde görüş ve ictihadın dağınık hale gelir, haktan da sapmış olursun. Hakka giden yolda sıkıntılara katlan ve kınayıcıların kınamalarında da korkma! Şüphesiz ki, en hayırlı söz, ardından uygulamanın geldiği sözdür en güzel söz, hayata geçirilen sözdür.” Bunun üzerine Ömer, “Ah! Ey Said b. amir! Bunları kim yapabilir?” dedi. Said de, “Müslümanların hukukuyla ilgili Allahın sana yüklediği sorumluluğun aynısını kendisine yüklediği kişi yapmak durumundadır. Senin için önemli olan, senin emirlerinin ya yerine getirilmesi veya terk edilmesidir ki, bu durum, onlara karşı müeyyide uygulaman konusunda senin için sağlam bir gerekçe olur.” dedi. Ömer, “Sana bir maaş vereceğiz.” dedi. Oda, “Zaten bana daha önce yetecek kadar vermiştin. Ben müslümanların malından maaşımı artıracak değilim.” dedi. Ravi dedi ki: Onun atıyyesi çıkınca, ailesinin yiyecek, giyecek ve diğer ihtiyaçlarına bakar, bunları karşılayacak kadarını ayırırdı. Sonra bakar bu ihtiyaçlardan artan bir miktar kalırsa, onu tasadduk ederdi. Ailesi ona, “Paramızın kalanı nerede?” dediği zaman, o, “Karz olarak verdim.” derdi. Ravi dedi ki: Saidin kavminden bir grup yanına gelerek ona, “Ailenin senin üzerinde bir hakkı var. Akrabalarının senin üzerinde bir hakkı var. Toplumunun da senin üzerinde bir hakkı var.” dediklerinde, “Ben birilerini kendilerine tercih ediyor değilim. Benim elim onların eliyle beraberdir. İri gözlü hurilere kavuşmak uğruna insanlardan herhangi birinin rızasını yerine getirme peşinde de değilim. Şayet güneşin doğup da yeryüzünü aydınlattığı gibi, o hurilerden birisi de doğup, dünyayı aydınlatsa, Resulallahın  şu hadisini duyduktan sonra Müslümanlara karşı sorumluluğumu yerine getirmekten geri kalmam. Resulallah  şöyle buyurmuştu: “Müslümanların fakirleri, kıyamet gününde, güvercinin yeryüzünde gezindiği gibi gezinirler. Kendilerine Haydi, hesabınızı verin! denildiğinde onlar, Biz dünyada hesabını vereceğimiz bir şey bırakmadık ki! diyeceklerdir. Buna karşı Allah Teala, Kullarım doğru söylediler. diyecek ve onlar, herkesten yetmiş yıl önce cennete gireceklerdir.” Bize Ebu Bekir b. Abdullah b. Üveys el-Medeni haber verdi; dedi ki: Bize Süleyman b. Bilal anlattı. O da Yahya b. Saidden rivayet etti; dedi ki: Bana Ebu Tuvale Abdullah b. Abdurrahman b. Mamer b. Hazm, Mekhulün, kendisine şunu haber verdiğini anlattı: Resulallahın  arkadaşlarından olan Said b. amir el-Cümahi, Ömer b. el-Hattaba, “Ey Ömer! Sana bazı nasihatlerde bulunmak istiyorum.” dedi. Ömer de, “Evet, bana öğüt verebilirsin, seni dinliyorum.” dedi. Said, “Ben senin insanların hukuku konusunda Allahtan korkmanı, ancak Allahın hukuku konusunda insanlardan korkmamanı, en güzel sözün davranışın kendisini doğruladığı söz olduğundan, sözlerinle davranışlarının birbiriyle çelişmemesini, durumunda çarpıklık meydana geleceğinden ve haktan sapmış olacağından ötürü, aynı konuda farklı insanlara farklı hüküm vermemeni, işin kesin delile dayalı olanını esas almanı tavsiye ederim. Böylece, zafere erişmiş olursun. Allah da sana yardım eder, senin vasıtanla raiyetinin durumu da düzene girmiş olur. Yakın, uzak Allahın sorumluluğunu uhdene verdiği Müslümanlara, ilgin ve hükmünle dosdoğru yönel. Kendine ve ailene istediklerini onlar için de iste. Kendine ve ailene istemediğin ve hoş karşılamadığın bir şeyi onlar için de isteme! Hak uğrunda sıkıntılara katlanmayı göze al ve kınayıcıların kınamasından da korkma!” Bunun üzerine Ömer, “Bunu kim yapabilir Ey Said?” dedi. O da, “Allahın, Ümmet-i Muhammedin sorumluluğunu uhdesine verip de kendisiyle herhangi bir kişi arasındaki hukuki bağı gevşetmemiş olan senin gibi kişiler buna güç yetirebilir.” dedi. Bize Muhammed b. Ömer haber verdi; dedi ki: Bana Abdullah b. Cafer anlattı. O da Osman b. Muhammed el-Ahnesiden şöyle dediğini rivayet etti: Ömer b. el-Hattab, Said b. amir b. Hizyem el-Cümahiyi Hımsa vali olarak gönderdi. Said, arkadaşları arasındayken bir baygınlık geçirdi. Bu durum Ömer b. el-Hattaba anlatılınca, bir ara Hımstan Ömerin yanına geldiğinde kendisine, “Neyin var, ey Said? Sende bir cinnet geçirme durumu var mı?” dedi. Said de, “Hayır, ey Emirül-Müminin! Yemin ederim ki, Hubeybin şehit edildiği esnada hazır bulunan birileri oturmuşken onun yaptığı duayı duyunca, bu durum başıma geldi. Yine yemin ederim ki, hangi mecliste bulunup da bu durum hatırıma gelse, mutlaka baygınlık geçiririm.” deyince; onun Ömer katındaki değeri daha da arttı. Bize Man b. İsa haber verdi; dedi ki: Bize Musa b. Ali b. Rebah anlattı. O da babasından şunu rivayet etti: Ömer b. el-Hattab, erdemli bir kişi olan bir adama Said b. Hizyem el- Cümahiye 1.000 dinar verdi. Man dedi ki: Musa b. Ali, ezberleyemediğim uzun bir hadis kapsamında, İbn Hizyemin fazilet ve hayırseverliğini anarak, maaş olarak kendisine 1.000 dinar verilmeye layık olduğunu zikretti. Muhammed b. Ömer dedi ki: Said b. amir, Ömer b. el-Hattabın hilafeti döneminde, 20 yılında vefat etmiştir.