"Enter"a basıp içeriğe geçin
Filter by Kategoriler
Kuran-ı Kerim
Hadisler ve İslam Tarihi
Alevilik
İncil
Tevrat
Avesta
Mitoloji
Diğer Kitaplar

Beni abdüddar b. Kusaydan olanlar

723. Osman b. Talha
Osman b. Talha b. Ebu Talha b. Abdüluzza b. Osman b. Abdüddar b. Kusay. Onun annesi, Ensardan Amr b. Avfoğullarından, es-Sülafetü es- Suğra bt. Sad b. eş-Şüheyddir. Osman b. Talhanın Çocukları: 1. Abdullah: “Ebu Şeybe” olarak künyelendirilmiştir. 2. Ümame, 3. Cemile: Bunların annesi; Ensardan, Amr b. Avfoğullarından, Ümmü Şeybe bt. Simak b. Sad b. Şüheyddir. Bize Muhammed b. Ömer haber verdi; dedi ki: Bize İbrahim b. Muhammed el-Abderi anlattı. O da babasından şöyle dediğini rivayet etti: Osman b. Talha dedi ki: “Resulallah, Hicretten önce Mekkede bana rastlayınca beni İslama davet etti. Ben de, “Ey Muhammed! Sen, kendi kavminin dinini bırakıp yapay bir din getirmekle onların birlik ve beraberliğini bozarak onları değerden düşürdüğün halde, sana uymamı arzulamış olman, hayret verici bir şeydir” dedim. O da hiçbir şey söylemeden ayrılıp gitti. Biz Cahiliye döneminde Kabeyi, Salı ve Perşembe günleri açardık. Nebi  bir gün karşıdan gelip, halkla beraber Kabeye girmek istedi. Ben ona kaba davranarak saygısızlık ettiğim halde o, kibar davranarak dedi ki: “Ey Osman! Bir gün gelecek, bu anahtarın elime geçtiğini göreceksin; o zaman onu istediğim yere bırakacağım.” dedi. Ben de, “O zaman Kureyş, ya helak olmuş olacak veya hor ve hakir duruma düşmüş olacak demektir.” dedim. O da; “Hayır, bilakis Kureyş kendisini yenileyecek ve daha çok güç kazanacaktır.” diyerek Kabeye girdi. Onun bu sözleri, kafamda yer etti ve dediklerinin gerçekleşeceğine ben de inanmaya başladım. Osman b. Talha dedi ki: “Bundan sonra, İslama girmeyi ve Muhammede  yaklaşmayı arzuladım. Bunun üzerine kavmim bana karşı tavır alarak şiddetli bir şekilde beni bundan sakındırıp azarladılar ve görüşümle alay ederek hakaret etmeye başladılar. Bunun üzerine bir müddet görüşlerimi açıklamaktan sakınmaya çalıştım. Resulallah  Medineye hicret ettiğinde, Kureyşliler onun bir daha geri döneceğinden endişeye kapıldılar. Onlar, Bedir savaşı için seferber oluncaya kadar hep bu endişe içinde kaldılar. Ben de kendi kavmimden Bedire çıkanlar arasında yer aldım. Resulallaha  karşı çıktıkları her savaşta ben de bulundum. Nihayet, Resulallahın  daha önce eda etmek isteyip de engellendiği umreyi kaza yapmak üzere Mekkeye geldiği yıl, Allah kalbimi, bulunduğu durumdan değiştirip beni İslama soktu. Böylece, daha önce üzerinde bulunduğumuz durum ile taptığımız o işitmeyen, görmeyen, fayda veya zarar vermeyen taşlar üzerinde düşünmeye başladım. Bir de Resulallah  ve arkadaşlarına bakarak onların yaşadıkları şiddetli geçim sıkıntısını gözümün önüne getirdim. Bu durum beni oldukça etkileyerek, “Bu insanlar mutlaka ölümden sonraki hayat için çalışıyorlar.” dedim. Bunun üzerine Resulallaha  daha çok bakmaktan hoşlanmaya başladım. Sonunda Resulallahın  Babüş-Şeybeden çıkarak el-Ebtahdaki yerine gitmek istediğini görünce, onun yanına vararak elinden tutup ona selam vermek istedim; fakat bu, o anda benim için mümkün olmadı. Daha sonra Resulallah  Medineye dönmek üzere Mekkeden ayrıldığı sırada ancak yanına gitme imkanını bularak geceleyin yola çıktım ve “Batnü Yecec denilen yere vardım. Burada Halid b. el-Velid ile karşılaştım. Buradan itibaren ikimiz yol arkadaşlığı yaparak el-Hede denilen yere vardık. Amr b. el-asa rastlamakla beraber durumu kendisine çaktırmadık. O sırada biz, durumumuzu kendisinden saklamaya çalışırken, meğer o da kendi durumunu bizden saklıyormuş. Daha sonra, kendisi (ikimizi kastederek), “Bu iki adam nereye gidiyor?” diye sordu. Biz durumumuzu açıklayınca kendisi, “Sizin arzuladığınızı, ben de arzulamaktayım.” dedi. Bu sefer her üçümüz yol arkadaşlığı yaparak Resulallaha  vardık. Böylece, Müslüman olduğuma ilişkin, Resulallaha  biat ettim. Artık, Mekkenin fethi için kendisiyle beraber Medineden çıkıncaya kadar hep orada kaldım. Resulallah  Mekkenin fethi esnasında, Kabeye girmek üzere bana, “Ey Osman, anahtarı getir!” dedi. Ben de kendisine anahtarı getirip Kabe kapısını kendisine açtığımda, içeri girdi. Çıkışta izarına bürünmüş bir halde,  anahtarı tekrar bana iade ederek, “Nesilden nesile, hep sizde kalmak üzere şu anahtarı al! Bunu artık bir zalimden başka, kimse sizden alamayacaktır. Osman! Allah, evini size emanet etti; siz de bu eve gelen nimetlerden örfen hoş görülen bir biçimde yararlanın” dedi. Osman dedi ki: Kendisinden ayrıldığım sırada beni yeniden çağırdı. Yanına vardığımda, “Ey Osman! Daha önce sana söylediklerim, bu şekilde gerçekleşmiş olmadı mı?” dedi. Osman dedi ki: “Hicretten önce (henüz ben, Müslüman olmadan) bana söylemiş olduğu, “Umarım ki, günün birinde bu anahtar elime geçtiğinde, onu istediğim yere bırakacağımı göreceksin” şeklindeki sözünü hatırlayarak, “Evet, ben kuşkusuz senin, Allahın elçisi olduğuna tanıklık ediyorum” dedim.” Bize Enes b. Iyad Ebu Damre el-Leysi haber verdi; dedi ki: Bize Muhammed b. Ebu Yahya anlattı. O Ömer b. Ebu Muattibden, o da Said b. el-Müseyyebten şöyle dediğini rivayet etti: Resulallah  Mekkeye girip orayı fethettiğinde, Kabenin anahtarını eline alıp, insanlara hitap etmek üzere ayağa kalktı ve: “Konuşmak isteyen var mı, konuşmak isteyen birileri var mı?” diye sordu. Bunun üzerine, Abbas ile Beni Haşimden bazı adamlardan, her birisi, (Resulallahın) Sikaye göreviyle beraber, anahtarı da kendilerine teslim etmesi talebiyle birbirleriyle rekabete girerek tartıştılar. Ravi dedi ki: Resulallah  bunun üzerine Osman b. Talhaya, “Gel!” dedi. O da yanına gidince, anahtarı onun eline verdi. Bize Affan b. Müslim haber verdi; dedi ki: Bize Hammad b. Seleme anlattı; dedi ki: Bize Muhammed b. Amr haber verdi. O da Ebu Seleme b. Abdurrahmandan şunu rivayet etti: Resulallah , Fetih günü Mekkeye girdiğinde, Osmanın annesine birisiyle, “Kabenin anahtarını bana gönder!” diye haber gönderdi. O da, “Lat ve Uzzaya yemin ederim ki, ben anahtarı ona göndermem.” dedi. Bunun üzerine Resulallah , anahtarı ondan zorla almak üzere birisini göndermek istedi. Bu arada Osman b. Talha, “Ey Allahın Resulü! O, küfürdeki son günlerindedir. Beni ona gönder” dedi. Bunun üzerine Resulallah , kendisini gönderdiğinde annesine; “Anneciğim! Daha önce hiç yaşanmamış bir durumla karşı karşıyayız. Bil ki, anahtarı ona göndermeyecek olursan, ben ve kardeşim öldürüleceğiz” dedi. Bunun üzerine annesi, anahtarı kendisine verdi. O da, anahtarı aldıktan sonra, koşarak onu getirmekteyken, Resulallaha  yaklaştığı bir sırada ayağı kayarak yere düştü. Bu esnada anahtar, elinden düşerek ileriye fırladı. Resulallah , hemen yerinden kalkarak eğilip onu elbisesinden tutup kaldırdı. Hammad, “elbisesinden” anlamındaki bi sevbihi kelimesi yerine, aynı anlama gelen gıtahu kelimesiyle nitelendirmiştir. Böylece Resulallah , Kabeyi açarak bazı köşe ve kenarlarında durup dua ettikten sonra, iki sütunu arasında iki rekat namaz kıldı. Namazını bitirip çıktıktan sonra, dışarıda kapı önünde bir müddet durdu. Ali, Sikaye ile Hicabe görevlerinin kendisine verilmesini arzuladı. Ancak, Resulallah , “Ey Osman! Allahın size verdiğini alın!” dedi. Bize Man b. İsa haber verdi; dedi ki: Bize Abdullah b. Müemmil el- Mahzumi anlattı. O Abdullah b. Ebu Müleykeden, o da Abdullah b. Abbastan şunu rivayet etti: Nebi , “Ey Talhaoğulları! Nesilden nesile sürekli sizde kalacak şekilde bu anahtarı alın! Kabenin bakımı ile Hicabe görevini bir zalimden başka, artık hiç kimse sizden alamayacaktır” dedi. Bize Ahmed b. Muhammed b. el-Velid el-Ezraki el-Mekki haber verdi; dedi ki: Bize Müslim b. Halid ez-Zenci anlattı. O da ez-Zühriden şöyle dediğini duydu: Nebi  Kabenin anahtarını Osman b. Talhaya vererek, “Ey Osman! Şunu al ve iyi bir şekilde saklayın!” dedi. Osman da onu alıp, Şeybeyi kendisine vekil bırakarak hicret etti. Bize Muhammed b. Ömer haber verdi; dedi ki: Bana Abdullah b. Nafi anlattı. O kendi babasından, o da İbn Ömerden şöyle dediğini rivayet etti: Osman b. Talha, Halid b. el-Velid ve Amr b. el-as ile beraber, Müslüman olarak Medineye, Resulallahın  yanına geldiler. Osman b. Talha, Mekkenin fethine kadar Medinede kaldı. Muhammed b. Ömer dedi ki: Osmanın Medineye gelişi hicri 8. yılının Safer ayında gerçekleşmiştir ki, bu Osmanın İslamiyetiyle ilgili en sağlam rivayet şeklidir. Resulallah , hayatta olduğu sürece o, hep Medinede kaldı. Fakat Resulallah  vefat edince, tekrar Mekkeye döndü. Oraya yerleşerek Muaviye b. Ebu Süfyanın hilafetinin başlarına doğru, vefat edinceye kadar hep orada kaldı.