[Ebu Süfyan b. el-Haris] b. Abdülmuttalib b. Haşim b. Abdümenaf b. Kusay. Adı, el-Muğiredir. Annesi, Gaziyye bt. Kays b. Tarif b. Abdüluzza b. amire b. Umeyre b. Vedia b. el-Haris b. Fihrdir. Ebu Süfyan b. el- Harisin şu çocukları oldu: 1. Cafer Annesi, Cümane bt. Ebu Talib b. Abdülmuttalib b. Haşim b. Abdümenaf b. Kusaydır. 2. Ebül-Heyyac. Adı, Abdullahtır. 3. Cümane 4. Hafsa. (Buna) Hamide de denir. Bunların annesi, Fağme bt. Hemmam b. el-Efkam b. Ebu Amr b. Zuveylim b. Cuayl b. Dühman b. Nasr b. Muaviyedir. Hafsanın annesinin, Cümane bt. Ebu Talib olduğu da söylenir. 5. atike Annesi, Ümmü Amr bt. el-Mukavvim b. Abdülmuttalib b. Haşimdir. 6. Ümeyye Annesi, ümmü veleddir. Annesinin Ebül-Heyyacın annesi olduğu da söylenir. 7. Ümmü Külsum Annesi ümmü veleddir. Ebu Süfyan b. el-Harisin çocukları giderek yok olmuş; onlardan hiçbiri geriye kalmamıştır. Ebu Süfyan, şair olup Resulallahın ashabını hicvederdi. İslamdan uzaklaştıran (İslamı engelleyen) ve ona girenlere karşı çok şiddetli olan bir kişi idi. Resulallahın (süt annesini) emmeden dolayı [süt] kardeşi idi. Halime onu [Ebu Süfyanı] birkaç gün emzirmişti. [Ebu Süfyan] Resulallahın ile yakın arkadaşı ve akranı idi. Resulallah (peygamber olarak) gönderildiğinde ise, ona düşmanca davrandı. Onu ve ashabını hicvetti. Yirmi sene Resulallaha düşman kaldı. Kureyşin Resulallah ile savaşmak için yürüdüğü hiçbir yerde geri kalmadı. İslam iyice yerleştiği ve Resulallahın fetih yılında Mekkeye doğru hareketi konuşulduğu vakitte, Allah Ebu Süfyan b. el-Harisin kalbine İslamı düşürdü. Ebu Süfyan dedi ki: Bunun üzerine zevceme ve çocuklarıma gelip, Çıkış için hazırlanın, kuşkusuz Muhammedin gelişi yaklaşmıştır! dedim. Onlar da, (Artık) senin için, Arapların ve Arap olmayanların Muhammede tabi olmuş olduğunu görmenin vakti gelip çattı. Sen ise, insanların ona yardım etmede en uygunu olduğun halde, ona düşmanlığa faal olarak (ısrar ederek) katılıyorsun! dediler. O dedi ki: Ben, kölem Mezkura, Bana çabucak birkaç deve ve atımı getir! dedim. Sonra Resulallaha gitme niyetinde olarak Mekkeden çıkıp yürüdük. Nihayet Ebvaya geldik. Resulallahın öncü kolu, Mekkeye gitme niyetinde olarak Ebvada konaklamıştı. Bunun üzerine ben ilerlemekten korktum. Resulallah ise benim kanımı adamıştı. Ben de (fark edilmemek için) kılık değiştirdim. Çıktım ve oğlum Caferin elinden tuttum. Resulallahın Ebvaya geldiği sabah erken vakitlerde yaya olarak takriben bir mil yürüyüp, yüzüne doğru yolunda durduk. Resulallah benden diğer tarafa doğru yüz çevirdi. Ben de yüzünün diğer tarafına intikal ettim. Defalarca benden yüz çevirdi. Bunun üzerine yakın ve uzak olan (korkular ve vesveseler) beni aldı. (Kendi kendime) Ben, ona ulaşmadan ve onun iyiliğini, yakınlığını ve ona olan akrabalığımı anıp da bunun (korkuların ve vesveselerin) benden engellenmesinden (gitmesinden) önce öldürüleceğim! dedim. Ben Resullulahın benim Müslüman olmamla sevineceğini zannediyordum. (Bu sebeple) Müslüman oldum ve onunla beraber, bu hal üzere çıktım, nihayet Mekke fethinde ve Huneynde bulundum. Huneynde düşmanla karşılaştığımızda, kılıç elimde (kınından) çekilmiş olarak, atımdan fırladım. Resulallah ise benim onun uğrunda ölümü istediğimi bilmiyordu. Bana bakıyordu. Bunun üzerine Abbas, Ya Resulallah! Bu, senin kardeşin ve amcanın oğlu Ebu Süfyan b. el-Haristir. (Artık) ondan hoşnut ol! dedi. Resulallah da şöyle dedi: “Kuşkusuz (öyle) yaptım (hoşnut oldum)! Allah da onun, bana yaptığı her düşmanlığını bağışlasın!” Sonra o bana doğru dönüp, “Kardeşim!” dedi. Hayatıma yemin ederim ki, ben onun üzengideki ayağını öptüm. Bize Ubeydullah b. Musa haber verdi; dedi ki: Bize Amr b. Ebu Zaide haber verdi. O da Ebu İshaktan rivayet etti; (Ebu İshak) dedi ki: Ebu Süfyan b. el-Haris, Resulallahın ashabını hicvediyordu; Müslüman olduğunda ise şöyle dedi: Senin hayatına yemin ederim ki, doğrusu ben, bir sancağı taşıdığım gün, el-Latın atı, Muhammedin atına galip gelsin diye, Doğrusu, gecesi kararan şaşkın kirpi gibiy(d)im. İşte bu benim zamanımdır, bugün hidayet ediliyorum ve yol alıyorum. Nefsimden başka bir rehber bana yol gösterdi ve Beni götürdü Allaha, her kovma yerinde kovduğum kişi! Bunun üzerine Resulallah , “Bilakis biz sizi kovduk!” dedi. Bize Ubeydullah b. Musa haber verdi; dedi ki: Bize İsrail haber verdi. O Ebu İshaktan, o da el-Beradan rivayet etti: Ebu İshak, el-Beraya, Ey Ebu Umare! Huneyn gününde kaçtınız mı? diye sordu. el-Bera şöyle dedi -ben de işitiyordum-: Şahitlik ederim ki, Allahın peygamberi o gün kaçmadı. Ebu Süfyan b. el-Haris b. Abdülmuttalib onun dişi katırını yediyordu. Müşrikler Resulallahı sardıklarında ise, inip şöyle demeye başladı: Ben (gerçek) Peygamberim! Yalan yok! Ben Abdülmuttalibin oğluyum! [Ravi] dedi ki: O gün insanlardan ondan daha şiddetli hiçbir kimse görülmedi. Bize Ali b. İsa en-Nevfeli haber verdi. O babasından, o (Ali b. İsanın amcası) İshak b. Abdullah b. el-Haristen, o babası Abdullah b. el- Haris b. Nevfelden şunu rivayet etti: Ebu Süfyan b. el-Haris, Peygambere benzetilirdi. Şama gelmişti. Görüldüğünde, kendisine benzemesi dolayısıyla, Bu, şu dinden dönenin amcasının oğludur! denilmişti. Ebu Süfyan b. el-Haris şiirinde ise şöyle dedi: Nefsimden başka bir rehber bana yol gösterdi. Beni götürdü Allaha, her kovma yerinde kovduğum kişi. Çaba sarf ederek kaçıyorum ve uzaklaşıyorum Muhammedden… Ve çağrılıyorum, intisab etmesem de, Muhammed (adı) ile… Kendisinin ona olan benzerliğini demek istiyor. [Ravi] dedi ki: Ebu Süfyan b. el-Haris ve oğlu Cafer b. Ebu Süfyan, sarıklı bir şekilde Peygambere geldi. Ona vardıklarında ise, es-Selamü aleyke (Selam sana) ya Resulallah! dediler. Resulallah da , “Peçenizi açın ki tanınasınız!” dedi. [Ravi] dedi ki: Bunun üzerine onlar ona neseplerini söylediler, yüzlerini açtılar ve Şehadet ederiz ki, Allahtan başka hak mabud yoktur ve sen Resulallahsın! dediler. Resulallah, “Hangi kovma yerinde beni kovdun, ey Ebu Süfyan -veya ne zaman beni kovdun ey Ebu Süfyan-?” dedi. O, Azarlama yok, ya Resulallah! dedi. Resulallah da, “Azarlama yok, ey Ebu Süfyan!” dedi. Resulallah , Ali b. Ebu Talibe de, “Amcanın oğluna abdest ve sünnet hakkında bilgi ver ve onu bana geri getir!” dedi. O da onu Resulallaha geri getirdi. Ebu Süfyan Resulallah ile beraber namaz kıldı. Resulallah ise, Ali b. Ebu Talibe insanlar içerisinde şöyle nida etmesini emretti: “Dikkat edin! Allah ve Resulü, Ebu Süfyandan hoşnut olmuşlardır. (Artık) siz de ondan hoşnut olun!” [Ravi] dedi ki: Ebu Süfyan ve oğlu Cafer, Resulallah ile beraber, Mekke fethinde, Huneyn gününde ve Taifte bulundu. Huneyn gününde insanlar dağıldığı vakit onunla beraber sebat ettiler. O gün Ebu Süfyanın üzerinde çizgili kumaşlardan bir elbise ve çizgili kumaşlardan bir sarık vardı. Belini bir şal ile bağlamıştı. Resulallahın dişi katırının gemini tutuyordu. Toz geçtiğinde, Resulallah , “Kim bu?” dedi. O, Kardeşin Ebu Süfyan! dedi. O da, “Kardeşim, güzel (onaylıyorum) vallahi öyleyse!” dedi. Resulallah şöyle diyordu: “Ebu Süfyan kardeşimdir, ailemin en hayırlısıdır ve Allah bana Hamzanın yerine Ebu Süfyan b. el- Harisi vermiştir!” Bundan dolayı Ebu Süfyana, bundan sonra, Esedullah (Allahın aslanı) ve Esedürresul (Resulün aslanı) deniliyordu. Ebu Süfyan b. el-Haris, Huneyn günü hakkında çok sayıda şiirler söylemiştir ki, biz onları çok olması dolayısıyla bıraktık. Şunlar onun söylediklerindendi: Kuşkusuz Kab ve amirin (ailesi bilinmeyen) insanları bildi. Huneyn sabahında dağılmanın yayıldığı vakit ki, Ben kavganın kardeşiyim, onun en üst sınırını takip ederim. Resulallahın önünde, kekelemem. Allahın sevabını umarak ve Allah(ın rahmeti) geniştir… O yüce zata, her iş dönecektir. Onlar (raviler) dediler ki, Resulallah , Ebu Süfyan b. el-Harise Hayberde her sene (için) yüz vesk verdi. Bize Affan b. Müslim ve arim b. el-Fadl haber verdiler; dediler ki: Bize Hammad b. Seleme anlattı. O Ali b. Zeydden, o da Said b. el- Müseyyebden şunu rivayet etti: Ebu Süfyan b. el-Haris yazın, gündüzün ortasında namaz mekruh oluncaya kadar namaz kılardı. Sonra öğleden ikindiye kadar namaz kılardı. Bir gün Ali onunla karşılaştı. O ise (namaz kıldığı yerden mutat) vaktinden önce çekip gitmişti. Ali ona, Neyin var, bugün, çekip gitmekte olduğun vaktinden önce çekip gittin? dedi. Ebu Süfyan ise şöyle dedi: Osman b. Affana varıp, evlenmek için ondan kızını istedim; ancak bana hiçbir cevap vermedi. Ben de bir saat oturdum. Yine de bana hiçbir cevap vermedi! Bunun üzerine Ali, Ben seni ondan daha yakın olanla evlendiririm! deyip, onu kendi kızıyla evlendirdi. Bize Yezid b. Harun ve Affan b. Müslim haber verdiler; dediler ki: Bize Hammad b. Seleme anlattı. O Hişam b. Urveden, o da babasından rivayet etti; (babası) dedi ki: Resulallah şöyle dedi: “Ebu Süfyan b. el-Haris, Cennet ehli delikanlılarının efendisidir!” O, bir yıl hac yaptı da, berber onu Minada tıraş etti. Başında ise bir siğil vardı. Berber onu kesti, (bu sebeple) o öldü. Yezid, hadisinde dedi ki: (Bu sebeple insanlar) onun şehit olduğunu düşünüyorlar. Affan ise hadisinde dedi ki: (Bu sebeple) o öldü de, insanlar onun Cennet ehlinden olduğunu umuyorlardı. Bize el-Fadl b. Dükeyn haber verdi; dedi ki: Bize Süfyan anlattı. O Ebu İshaktan rivayet etti; (Ebu İshak) dedi ki: Ebu Süfyana vefat gelip çattığında, ailesine şöyle dedi: Benim için ağlamayın. Zira ben Müslüman olduğumdan beri bir hata ile kirlenmedim. Onlar dediler ki: Ebu Süfyan, Medinede kardeşi Nevfel b. el-Haristen – dört aydan on üç gece eksik bir süre- sonra öldü. Şu da söylendi: Bilakis o 20 yılında öldü. Ömer b. el-Hattab onun için cenaze namazı kıldı ve Bakide Akil b. Ebu Talibin evinin köşesinde gömüldü. O, ölmeden üç gün önce kendi kabrinin kazılmasını üstlenen kimsedir. Sonra, bu sırada; Ey Allahım! Ne Resulallahtan sonra ve ne de kardeşimden sonra geriye kalmayacağım. Beni o ikisine kat! dedi. Aynı o gün, güneş batmamıştı ki, vefat etti. Onun evi, Akil b. Ebu Talibin evine yakındı. O Darül-Kerahi diye adlandırılan evdir ve Ali b. Ebu Talibin evinin sınırdaşıdır (yanındadır).