[el-Abbas b. Abdülmuttalib] b. Haşim b. Abdümenaf b. Kusay b. Kilab b. Mürre b. Kab b. Lüey b. Galib b. Fihr b. Malik b. en-Nadr b. Kinane b. Huzeyme b. Müdrike b. İlyas b. Mudar b. Nizar b. Maad b. Adnan. el-Abbasın annesi ise, Nüteyle bt. Cenab b. Küleyb b. Malik b. Amr b. amir b. Zeydümenat b. amir -ki, bu ed-Dahyandır- b. Sad b. el-Hazrec b. Teymüllah b. en-Nemr b. Kasıt b. Hinb b. Efsa b. Dumi b. Cedile b. Esed b. Rebia b. Nizar b. Maad b. Adnandır. el-Abbas, Ebül-Fadl künyesi ile anılıyordu. Bize Muhammed b. Ömer haber verdi; dedi ki: Bize Halid b. el-Kasım el-Beyadi haber verdi; dedi ki: Bana İbn Abbasın mevlası Şube anlattı; dedi ki: Abdullah b. Abbası şöyle derken işittim: Babam Abbas b. Abdülmuttalib, Fil ashabının (ordusunun) gelişinden üç sene önce doğdu. Resulallahtan üç yaş daha yaşlı idi. [Dediler ki:] Abbas b. Abdülmuttalibin şu çocukları oldu: 1. el-Fadl. Onun çocuklarının en büyüğü idi ve (Abbas) onunla künyelenirdi. O yakışıklı bir kimse idi; Resulallah onu haccında terkisine almıştı; o Şamda Amvas taununda öldü. Nesli devam etmemiştir. 2. Abdullah. Din alimidir, Resulallah onun için dua etmiştir. Taifte öldü. Nesli vardır. 3. Ubeydullah. Eliaçık, cömert, mal sahibi idi. Medinede öldü. Onun da nesli vardır. 4. Abdurrahman. Şamda öldü. Nesli yoktur. 5. Kusem. Peygambere benzetiliyordu. Horasana mücahid olarak çıkıp Semerkandda ölmüştü. Nesli yoktur. 6. Mabed. Afrikada şehid olarak öldürüldü. Nesli vardır. 7. Ümmü Habibe bt. el-Abbas. Bunların hepsinin annesi Ümmül-Fadldır (el-Fadlın annesi). Bu (kadın), Lübabetül-Kübra bt. el-Haris b. Hazn b. Büceyr b. el-Hüzem b. Rüveybe b. Abdullah b. Hilal b. amir b. Sasaa b. Muaviye b. Bekir b. Hevazin b. Mansur b. İkrime b. Hasafe b. Kays b. Aylan b. Mudardır. Ümmül-Fadlın, Abbastan olan bu çocukları hakkında, Abdullah b. Yezid el-Hilali şöyle der: Hiçbir asil kadın, mükemmel bir örnek doğurmadı, Senin bildiğin bir dağda veya ovada, Ümmül-Fadlın karnından (doğan) altı kişi gibisini. Ne kadar da kerim olgun yaşta kadın ve erkekler! Bize Hişam b. Muhammed b. es-Saib el-Kelbi haber verdi. O da babasından şöyle dediğini rivayet etti: Şöyle denilirdi: Kabirleri Abbas b. Abdülmuttalibin Ümmül-Fadldan olan oğullarınınkinden (oğullarının kabirlerinden) daha uzak hiçbir baba ve anne oğulları görmedik. Abbasın ayrıca Ümmül-Fadl dışında başkasından olan şu çocukları da vardır: 8. Kesir b. el-Abbas b. Abdülmuttalib. Fakih ve muhaddis bir kişi idi. 9. Temmam b. el-Abbas. Zamanının insanları arasında en kudretli olanlarından biriydi. 10. Safiyye. 11. Ümeyye. Bunların anneleri ümmü veleddir. 12. el-Haris b. el-Abbas. Annesi, Huceyle bt. Cündeb b. er-Rebi b. amir b. Kab b. Amr b. el-Haris b. Kab b. Amr b. Sad b. Malik b. el-Haris b. Temim b. Sad b. Hüzeyl b. Müdrike b. İlyas b. Mudar b. Nizardır. el- Harisin nesli vardır ve onlardan biri, Yemame valisi es-Seri b. Abdullahtır. Kesir ve Temmamın bugün nesli yoktur. Bize Muhammed b. Ömer haber verdi; dedi ki: Bana Abdullah b. Yezid el-Hüzeli anlattı: O, Ebül-Beddah b. asım b. Adi b. Abdurrahman b. Uveym b. Saideden, o babasından rivayet etti; (babası) dedi ki: Mekkeye geldiğimizde, bana Sad b. Hayseme, Man b. Adi ve Abdullah b. Cübeyr dedi ki: “Ey Uveym! Resulallaha varıp onun yanında Müslüman olmamız için sen de bize eşlik et; zira biz, kendisine iman etmiş olduğumuz halde asla onu görmedik!” Bunun üzerine ben onlarla beraber çıktığımda, bana onun Abbas b. Abdülmuttalibin evinde olduğu söylendi. Biz de onun yanına gidip selam verdik ve ona “Ne zaman buluşuruz?” dedik. Abbas b. Abdülmuttalib de dedi ki: “Kuşkusuz sizinle beraber kavminizden size muhalif olanlar var. O halde, bu hacılar ayrılıncaya ve biz ve siz buluşuncaya kadar işinizi gizleyin. Biz de sizin için işi açıklığa kavuşturalım, siz de açık bir işe girersiniz!” Bunun üzerine Resulallah onlara, sabahında son intikalin olduğu gecede[1], bugün mescidin bulunduğu Akabenin aşağısında kendilerinin huzuruna çıkmayı vaad etti ve onlara ne uyuyan bir kimseyi uyandırmamalarını ve ne de gelmemiş olan bir kimseyi beklememelerini emretti. Bize Muhammed b. Ömer haber verdi; o Ubeyd b. Yahyadan, o da Muaz b. Rifaa b. Rafiden rivayet etti; (Muaz) dedi ki: Bunun üzerine topluluk bir sükunetten sonra o gece -ilk intikalin gecesinde- sızarak (gizlice) çıktılar. Resulallah onlardan önce o yere varmıştı. Beraberinde ise Abbas b. Abdülmuttalib vardı. Onunla beraber insanlardan ondan başka kimse yoktu. O, ona bütün işinde güveniyordu. Onlar toplandığında, ilk konuşan Abbas b. Abdülmuttalib oldu; dedi ki: Ey Hazrec topluluğu! -Evs ve Hazrec, Hazrec diye adlandırılıyordu- Siz Muhammedi, kendisini davet ettiğiniz şeye davet etmiştiniz. Muhammed ise, aşireti içerisinde insanların en şereflilerindendir. Vallahi, bizden onun sözü üzere olan onu himaye eder. Bizden onun sözü üzere olmayan ise, (bunu) hasebi (asil soyu) ve şerefi himaye etmek için (yapar). Sizin dışınızdaki insanların hepsi Muhammede karşı çıkmıştır. Eğer siz, hep beraber, kuvvet, dövüş, -harp hakkında- bilgi sahibi olan ve Arapların düşmanlığını yalnız başına üstlenebilen kişiler iseniz, (biliniz ki) onlar sizi tek bir yay ile atacaktır (sizi gözden çıkaracaktır). O halde kendi görüşünüzü düşünün, işinizi mütalaa edin ve (geride) ancak sizden oluşan bir meclis ve bir toplum bırakarak dağılın, zira sözün en güzeli, doğru olanıdır. Başka (bir husus); bana harbi anlatın, nasıl düşmanınızla savaşıyorsunuz? [Ravi] dedi ki: Bunun üzerine topluluğu susturdu. Abdullah b. Amr b. Haram ise konuşup dedi ki: Vallahi biz harp ehliyiz, onunla gıdalandık, ona alıştırıldık ve onu babalarımızdan büyükten büyüğe (babadan oğula) miras aldık. Oku tükeninceye kadar atarız. Sonra mızrak kırılıncaya kadar mızrakla savaşırız. Sonra kılıçlarla yürüyüp, onlarla (kılıçlarla), -bizden veya düşmanımızdan- aceleci olan ölünceye kadar, vuruşuruz! Bunun üzerine Abbas b. Abdülmuttalib dedi ki: Siz harp erbabısınız, o halde sizde zırhlar var mı? Onlar, Evet, (insanı) kaplayan (zırhlar var)!, dediler. el-Bera b. Marur ise şöyle dedi: Senin dediklerini dinlemiş olduk. Vallahi şayet biz içimizde onun telaffuz ettiği şeylerden başkasını arzu etseydik, elbette onu söylerdik. Velakin biz, Resulallahın önünde vefayı, sıdkı ve hayatlarımızı yolunda feda etmek istiyoruz! [Ravi] dedi ki: Resulallah , Kuran okudu. Sonra onları Allaha davet etti; İslama teşvik etti ve toplanmalarının nedenini söyledi. Bunun üzerine el-Bera b. Marur ona (onun isteğine) iman ve tasdikle cevap verdi (muvafakat etti). Resulallah onlarla bu konuda biat (sözleşme) yaptı. Abbas b. Abdülmuttalib ise, Resulallahın elini tutuyor, (bunu) onun için o gece Ensar üzerinde biati sağlamlaştır(mak amacıyla yap)ıyordu. Bize Muhammed b. Ömer haber verdi; dedi ki: Bana Ebu Bekir b. Abdullah b. Ebu Sebre anlattı; o el-Haris b. el-Fadldan, o Süfyan b. Ebül-Avcadan rivayet etti; (Süfyan) dedi ki: Bana, o gece onların yanında bulunan (bir) kimse şunu anlattı: Abbas b. Abdülmuttalib ise, Resulallahın elini tutuyor ve şöyle diyordu: Ey Ensar topluluğu! Sesinizi alçaltın, zira bizim üzerimizde/bizi gözetleyen bir kısım casuslar var. Yaşlı olanlarınızı öne geçirin. Onlar, sizden [biata katılacak olanlar] bizim konuşmamızı renklendiren olurlar. Zira biz sizin için sizin kavminizden korkuyoruz. Sonra biat ettiğiniz zaman, meclislerinize dağılın ve işinizi gizleyin. Eğer siz bu işi bu mevsim bitinceye kadar gizlerseniz, (bilin ki) sizler (gerçek) adamlarsınız ve siz bugünden sonrası içinsiniz! Bunun üzerine el-Bera b. Marur, Ey Ebül- Fadl! [Biraz da ] bizi dinle! dedi. Abbas sükut etti de, el-Bera şöyle dedi: Vallahi gizlememizi istediğin şeyleri senin için gizleyeceğiz, izhar etmemizi istediğin şeyleri izhar edeceğiz. Hayatlarımızı yolunda feda edecek ve Rabbimizin bizden hoşnutluğuna sahip olacağız. Biz, hem pek çok halka (insan topluluğu) sahibiyiz ve hem de mukavemet ve izzet sahibiyiz. Biz kuşkusuz, taşa ibadet etme durumunda bulunduğumuz zamanlarda böyle iken bugün, Allah -bizden başkasına anlaşılmaz yaptığı şeyleri- görmemizi sağlamışken ve bizi Muhammed ile desteklemişken nasıl olalım? Uzat elini! Böylece, (elini) Resulallahın eli üzerine koyanların ilki, el-Bera b. Marur oldu. Onun Ebül-Heysem b. et-Teyyihan olduğu da söylenir ve (yine) Esad b. Zürare olduğu da söylenir. Bize Muhammed b. Ömer anlattı; dedi ki: Bana Ebu Bekir b. Abdullah b. Ebu Sebre anlattı. O Süleyman b. Sühaymdan rivayet etti; (Süleyman) dedi ki: Evs ve Hazrec, Akabe gecesinde insanların ilki olarak (elini) Resulallahın eli üzerine koyan kimse hakkında (birbirine karşı) övünüp, Onu Abbas b. Abdülmuttalibden daha iyi bilen kimse yoktur. deyip Abbasa sordular. O da şöyle dedi: Bunu benden daha iyi bilen kimse yoktur! O gece (elini) Peygamberin eli üzerine koyanların ilki Esad b. Zürare, sonra el-Bera b. Marur, sonra ise Üseyd b. Hudayrdır. Bize Abdullah b. Nümeyr, Esbat b. Muhammed ve İshak b. Yusuf el- Ezrak haber verdi, onlar Zekeriyya b. Ebu Zaideden, o amir eşŞabiden rivayet etti; (amir eş-Şabi) dedi ki: Peygamber , Abbas b. Abdülmuttalib ile -ki Abbas görüş sahibi bir kişi idi- Akabede ağacın altında Ensardan yetmiş kişiye (onlarla buluşmak için) gitti de, Abbas dedi ki: Sizin konuşanınız konuşsun ve konuşmayı uzatmasın. Zira müşriklerden sizi gözetleyen bir casus var ve eğer onlar sizi bilirlerse, sizi rezil ederler. Onlar adına söz söyleyen ise -ki bu (zat), Ebu Ümame Esad b. Züraredir- şöyle dedi: Ey Muhammed! Rabbin için dilediğin şeyi iste, sonra kendin için ve ashabın için dilediğin şeyi iste! Sonra da biz bunları yaptığımız zaman, Allahtan ve sizden bize gelecek mükafatı haber ver! Resulallah da şöyle dedi: “Sizden Rabbim için, Ona ibadet etmenizi ve Ona hiçbir şeyi ortak koşmamanızı istiyorum. Sizden kendim için ve ashabım için ise, bizi barındırmanızı, bize yardım etmenizi ve kendinizi himaye ettiğiniz şeylerden bizi de himaye etmenizi istiyorum!” O dedi ki: O halde, biz bunları yaparsak, bizim için ne var? O da “Cennet!” dedi. Bunun üzerine, O halde bunlar senin için var (bunları senin için kabul ediyoruz)! dedi. İshak b. Yusuf, hadisinde şöyle dedi: eşŞabi bu hadisi anlattığı zaman, İhtiyarlar ve gençler, ne bundan daha kısa ve ne de bundan daha belagatli bir hutbe (konuşma) dinlememiştir! derdi. Bize Ali b. İsa b. Abdullah b. el-Haris b. Nevfel haber verdi. O babası İsa b. Abdullahtan, o [Ali b. İsanın] amcası İshak b. Abdullah b. el- Haristen, o babası Abdullah b. el-Haris b. Nevfel b. el-Haris b. Abdülmuttalibden şunu rivayet etti: Kureyş, Bedire doğru ayrılıp da Merrüzzehranda bulundukları vakit, Ebu Cehil uykusundan kalkıp bağırdı sonra şöyle dedi: Ey Kureyş topluluğu! Dikkat edin, görüşünüz batsın, ne yaptınız? Haşimoğullarını geride bıraktınız! Eğer Muhammed sizi yenerse, onlar bunun benzerini elde ederler. Eğer siz Muhammedi yenerseniz, onlar sizden geride bıraktıklarınızı çocuklarınızdan ve ailelerinizden alırlar. O halde onları kendi toprağınızda ve avlunuzda yalnız bırakmayın! Onlarda bir zenginlik (fayda) olmasa bile onları sizinle beraber çıkarın! Bunun üzerine müşrikler, [Mekkeye] geri dönüp, Abbas b. Abdülmuttalib, Nevfel, Talib ve Akili zorla [beraberlerinde Bedire doğru yolculuğa] çıkardılar. Bize Hişam b. Muhammed b. es-Saib el-Kelbi haber verdi. O babasından, o Ebu Salihten, o da İbn Abbastan rivayet etti; (İbn Abbas) dedi ki: Mekkede bizden, Haşimoğullarından olanlar Müslüman olmuşlardı; onlar Müslümanlıklarını gizliyorlar; Ebu Leheb ve Kureyşin üzerlerine çullanıp da, -Mahzumoğullarının Seleme b. Hişam, Abbas b. Ebu Rebia ve başkalarını bağladığı gibi- kendilerinin de bağlanmasından ürkerek bunu izhar etmekten korkuyorlardı. (İşte) bu sebeple, Peygamber , ashabına Bedir günü şöyle dedi: “Sizden kim Abbas, Talib, Akil, Nevfel ve Ebu Süfyan ile karşılaşırsa, onları öldürmesin. Zira onlar zor kullanılarak çıkarıldılar!” Bize Rüveym b. Yezid el-Mukri haber verdi; dedi ki: Bize Harun b. Ebu İsa eş-Şami anlattı. (Yine) bize Ahmed b. Muhammed b. Eyyub haber verdi; dedi ki: Bize İbrahim b. Sad anlattı: Onlar (raviler) hep beraber, Muhammed b. İshaktan rivayet ettiler; (Muhammed b. İshak) dedi ki: Bana Hüseyn b. Abdullah b. Ubeydullah b. el-Abbas b. Abdülmuttalib anlattı. O İkrimeden rivayet etti; (İkrime) dedi ki: Resulallahın mevlası Ebu Rafi şöyle dedi: Ben Abbas b. Abdülmuttalibe ait bir köle idim. İslam ev halkına ulaşmış ve de Abbas Müslüman olmuş, Ümmül-Fadl Müslüman olmuş ve ben Müslüman olmuştum. Abbas kavminden çekiniyor ve onlara muhalefetten hoşlanmayıp Müslümanlığını gizliyordu. Kavmi içerisinde dağılmış vaziyette malı olan birisi idi. O bu durumdayken onlarla beraber Bedire çıktı. Bize Rüveym b. Yezid el-Mukri haber verdi; dedi ki: Bana Harun b. Ebu İsa anlattı. (Yine) bize Ahmed b. Muhammed haber verdi; dedi ki: Bize İbrahim b. Sad anlattı: Onlar (bütün raviler) Muhammed b. İshaktan rivayet ettiler; (Muhammed b. İshak) dedi ki: Bana el-Abbas b. Abdullah b. Mabed anlattı. O ailesinden birisinden, o İbn Abbastan şunu rivayet etti: Peygamber ashabına Bedir günü şöyle dedi: “Ben biliyorum ki, Haşimoğullarından ve başkalarından bir kısım adamlar (Mekkeden) zorla çıkarılmışlar. Onların bizimle savaşmaya istekleri yok. O halde sizden kim Haşimoğullarından bir kimse ile karşılaşırsa, onu öldürmesin. Kim Peygamberin amcası Abbas b. Abdülmuttalib ile karşılaşırsa, onu öldürmesin. O ancak zor kullanılarak çıkarıldı.” [Ravi] dedi ki: Bunun üzerine Ebu Huzeyfe b. Utbe b. Rebia şöyle dedi: Babalarımızı, oğullarımızı, kardeşlerimizi ve aşiretlerimizi öldüreceğiz. Abbası ise bırakacağız (öyle mi)? Vallahi eğer onunla karşılaşırsam, mutlaka onu kılıçla birleştiririm! [Ravi] dedi ki: Onun sözü Resulallaha ulaştı da, (Resulallah) Ömer b. Hattaba şöyle dedi: “Ey Ebu Hafs! -Ömer, Vallahi doğrusu o (gün) Resulallahın beni Ebu Hafs lakabıyla andığı ilk gündü dedi- (Hiç) Resulallahın amcasının yüzüne kılıçla vurulur mu?” Bunun üzerine Ömer, Bırak beni, Ebu Huzeyfenin boynunu kılıçla vurayım! (İşte) vallahi kuşkusuz o münafık oldu! dedi. [Ravi] dedi ki: Ebu Huzeyfe ise sözünden pişmanlık duydu. O, Vallahi, ben o gün söylediğim o sözden dolayı güvende (huzurlu) değilim. -Aziz ve Celil olan Allahın benden o söz karşılığında şehitliği kefaret olarak kabul etmesi hariç- ondan hala korkmaktayım! diyordu da, Yemame günü şehit olarak öldürüldü. Bize Muhammed b. Kesir haber verdi. O el-Kelbiden, o Ebu Salihten, o İbn Abbastan rivayet etti; (İbn Abbas) dedi ki: Resulallah müşriklerle Bedir günü karşılaştığında, “Kim Haşimoğullarından bir kimse ile karşılaşırsa, onu öldürmesin. Zira onlar zorla çıkarıldılar!” dedi de, Ebu Huzeyfe b. Utbe b. Rebia şöyle dedi: Vallahi onlardan karşılaştığım her adamı öldürürüm! Bu da Resulallaha ulaştı da, (Resulallah), “Şöyle şöyle diyen sen misin?” dedi. O dedi ki: Evet ya Resulallah! Babamın, amcamın ve kardeşimin öldürülmüş olduklarını düşündüğüm zaman, (bu durum) bana zor geldi de, söylediğim şeyi söyledim! Bunun üzerine Resulallah şöyle dedi: “Senin baban, amcan ve kardeşin, bizimle savaşmak için gayret sarf ederek, isteyerek, zor kullanılmaksızın çıktılar. Bunlar ise, bizimle savaşmak için zor kullanılarak, istemeyerek çıkarıldılar!” Bize Ali b. İsa b. Abdullah en-Nevfeli haber verdi. O babasından, o (Ali b. İsanın) amcası İshak b. Abdullahtan, o babası Abdullah b. el- Haristen rivayet etti; (Abdullah) dedi ki: Bedir günü olduğunda Kureyş, Haşimoğullarını ve onların müttefiklerini bir çadır içinde topladılar. Onlardan korktular ve onların sorumluluğunu onları koruyacak ve onlara sert davranacak kimselere bıraktılar. Hakim b. Hizam onlardandır. Bize Muhammed b. Ömer haber verdi; dedi ki: Bize Muhammed b. Salih haber verdi. O asım b. Ömer b. Katadeden, o Mahmud b. Lebidden rivayet etti; (Mahmud) dedi ki: Bize Ubeyd b. Evs -ki Zaferoğullarından, (esirleri) beraber bağlayan kişidir (Mukarrin)- anlattı; dedi ki: Bedir günü olduğunda Abbas b. Abdülmuttalibi, Akil b. Ebu Talibi ve Abbasın Fihre mensup bir müttefiğini esir ettim de, Abbas ve Akili beraber bağladım. Resulallah onlara baktığında, beni “(esirleri) beraber bağlayan” (Mukarrin) olarak adlandırdı ve “O ikisine karşı sana kerim bir melek yardım etti!” dedi. Bize Rüveym b. Yezid haber verdi; dedi ki: Bize Harun b. Ebu İsa eşŞami anlattı. (Yine) bize Ahmed b. Muhammed haber verdi; dedi ki: Bize İbrahim b. Sad anlattı. Onlar (raviler) hep beraber Muhammed b. İshaktan rivayet etti; (Muhammed b. İshak) dedi ki: Bana arkadaşlarımızdan biri anlattı. O Miksem Ebül-Kasımdan, o İbn Abbastan rivayet etti; (İbn Abbas) dedi ki: Selimeoğullarından Ebül-Yeser Kab b. Amr, Abbası esir eden kişi idi. Ebül-Yeser küçük cüsseli bir adamdı, Abbas ise iri yarı bir adamdı. Resulallah Ebül-Yesere “Ey Ebül-Yeser! Abbası nasıl esir ettin?” dedi. O da, Ya Resulallah! Kuşkusuz ona karşı bana, ne önce ve ne de sonra görmediğim, görünümü şöyle, görünümü böyle bir adam yardım etti! dedi. Bunun üzerine Resulallah , “Kuşkusuz ona karşı sana kerim bir melek yardım etti!” dedi. Onlar (raviler) dediler ki: Muhammed b. İshaktan başkası ise hadisinde şöyle dedi: Ebül-Yeser Bedir gününde Abbasa ulaştı. O ise sanki bir put gibi ayakta idi. Ebül-Yeser ona şöyle dedi: Yaptığın şeyin cezasını buldun! Kardeşinin oğlunu öldürür müsün? Bunun üzerine Abbas şöyle dedi: Muhammed ne yaptı? Onun başına öldürülme (mi) geldi? Ebül-Yeser, Allah daha güçlü ve daha çok yardım edendir! dedi. Abbas dedi ki: Muhammedin dışında her şey dengesizliktir (eksikliktir). O halde ne istiyorsun? Ebül- Yeser, Resulallah seni öldürmeyi yasakladı! dedi. Bunun üzerine Abbas, (Bu) onun ilk alakası (hediyesi) ve iyiliği değildir! dedi. (Yine) bize Rüveym b. Yezid el-Mukri haber verdi; dedi ki: Bize Harun b. Ebu İsa anlattı. (Yine) bize Ahmed b. Muhammed b. Eyyub haber verdi; dedi ki: Bize İbrahim b. Sad anlattı: Onlar (raviler) hep beraber Muhammed b. İshaktan rivayet etti; (Muhammed b. İshak) dedi ki: Bana el-Abbas b. Abdullah b. Mabed anlattı. O ailesinden birisinden, o İbn Abbastan rivayet etti; (İbn Abbas) şöyle dedi: İnsanlar Bedir günü -esirler zincir içerisinde hapsedilmiş olduğu haldeakşama eriştiğinde, Resulallah gecesinin ilk kısmında uykusuz olarak geceledi. Ashabı kendisine, Ya Resulallah! Sana ne oluyor, uyumuyorsun? dedi. O da, “Zinciri içerisinde Abbasın iniltisini işittim!” dedi. Bunun üzerine onlar, Abbasa doğru gidip onu serbest bıraktılar, Resulallah da uyudu. Bize Kesir b. Hişam haber verdi; dedi ki: Bize Cafer b. Bürkan anlattı; dedi ki: Bize Yezid b. el-Asam anlattı. O şöyle dedi: Bedir esirleri geldiğinde, onların içinde Resulallahın amcası Abbas da vardı; Peygamber gecesini uykusuz geçirdi. Ona ashabından birisi, Ey Allahın Peygamberi! Seni ne uyutmadı? dedi. O da, “Abbasın iniltisi!” dedi. Bunun üzerine bir adam kalkıp onun (Abbasın) zincirinden (bir miktar) gevşetti de, Resulallah , “Niçin Abbasın iniltisini duymuyorum?” dedi. Topluluktan bir adam, Onun zincirinden bir miktar gevşettim! dedi. O, “O halde bunu, esirlerin hepsi hakkında yap!” dedi. Bize Muhammed b. Ömer haber verdi; dedi ki: Bize Muhammed b. Salih anlattı. O asım b. Ömer b. Katadeden, o Mahmud b. Lebidden rivayet etti; (Mahmud) şöyle dedi: Abbas b. Abdülmuttalib için esirler içerisinde getirildiği vakit bir gömlek aranmıştı da, (insanlar) Yesribte onun için, -Abdullah b. Übeyin gömleği hariç- onun ölçüsüne göre yapılan bir gömlek bulamamışlardı. Abdullah b. Übey gömleğini ona giydirdi; o gömlek onun üzerindeydi. Bize Muhammed b. Ömer haber verdi; dedi ki: Bize Süfyan b. Uyeyne anlattı. O Amr b. Dinardan, o Cabir b. Abdullahtan rivayet etti; (Cabir) şöyle dedi: Abbas esir edildiğinde, onun için, İbn Übeyin gömleği hariç, ölçüsüne göre yapılan bir gömlek bulunamadı. Bize Rüveym b. Yezid el-Mukri haber verdi; dedi ki: Bize Harun b. Ebu İsa anlattı. (Yine) bize Ahmed b. Muhammed b. Eyyub haber verdi; dedi ki: Bize İbrahim b. Sad haber verdi: Onlar (raviler) hep beraber Muhammed b. İshaktan rivayet etti; (Muhammed b. İshak) dedi ki: Resulallah , Abbas b. Abdülmuttalibe Medineye getirildiği vakit şöyle dedi: “Ey Abbas! Kendini, kardeşinin oğlu Akil b. Ebu Talibi, Nevfel b. el-Harisi ve -el-Haris b. Fihroğullarının kardeşi olan- senin müttefikin Utbe b. Amr b. Cahdemi fidye vererek kurtar. Zira sen mal sahibisin.” O, Ya Resulallah! Ben Müslüman idim, velakin topluluk beni zorladı! dedi. O dedi ki: “Senin Müslümanlığını Allah daha iyi bilir. Eğer söylediğin şey doğru ise Allah seni onunla mükafatlandırır. Senin işinin zahiri ise bizim aleyhimize olmuştur. O halde kendini fidye vererek kurtar!” Resulallah ondan (daha önce) yirmi ukıyye altın almıştı da Abbas, Ya Resulallah! Onları benim için fidyemden say! dedi. Resulallah , “Hayır, bu Allahın senden bize verdiği bir şeydir!” dedi. Abbas, Durum şu ki, benim malım yok! dedi. Resulallah ise şöyle dedi: “O halde nerede, çıktığın vakit Mekkede (hanımın) Ümmül-Fadl bt. el-Harisin yanında beraberinizde hiç kimse olmadığı halde bıraktığın mal? Sonra ona, eğer bu seferimde öldürülürsem, şu ve şu el-Fadlın, şu ve şu ise Abdullahındır, dedin!” O da dedi ki: Seni hak ile gönderene yemin olsun ki, bunu benden ve ondan başka hiç kimse bilmiyordu ve kuşkusuz ben biliyorum ki, sen Allahın Resulüsün! Bunun üzerine Abbas, kendini, kardeşinin oğlunu ve müttefikini fidye vererek kurtardı. Bize İsmail b. Abdullah b. Ebu Üveys haber verdi; dedi ki: Bana Musa b. Ukbenin kardeşinin oğlu olan İsmail b. İbrahim b. Ukbe anlattı. O Musa b. Ukbeden, o İbn Şihabtan, o Enes b. Malikten rivayet etti; (Enes) dedi ki: Ensardan bir adam Resulallaha şöyle dedi: Bize izin ver, kardeşimiz Abbas b. Abdülmuttalib için fidyesini bırakalım! O da, “Hayır, bir dirhem bile olmaz!” dedi. Bize Ali b. İsa en-Nevfeli haber verdi. O babasından, o (Ali b. İsanın) amcası İshak b. Abdullahtan, o Abdullah b. el-Haristen rivayet etti; (Abdullah) dedi ki: Abbas, kendini ve kardeşinin oğlu Akili seksen ukıyye altın fidye vererek kurtardı. “1.000 dinar” da denir. Onlar (bütün raviler) dediler ki: Abbas Mekkeye doğru çıkıp, kendi fidyesini ve kardeşinin oğlunun fidyesini gönderdi. Müttefikinin fidyesini ise göndermedi. Resulallah da, Hassan b. Sabiti çağırıp ona (durumu) haber verdi. Ebu Rafi -ki Abbasın fidyesi konusunda elçisi idi- (Mekkeye) geri döndü. Abbas ona, Sana ne dedi? diye sordu. O da durumu Abbasa anlattı. Bunun üzerine Abbas, Hangi söz bundan daha ağırdır? Sen eğerini indirmeden önce (mola vermeden) geri kalanı yükle! dedi. O da (geri kalan) fidyeyi yükledi, (böylece) Abbas onları fidye vererek kurtardı. Bize Muhammed b. Kesir haber verdi. O el-Kelbiden, o Ebu Salihten, o da İbn Abbastan Aziz ve Celil olan Allahın “Ey Peygamber! Elinizdeki esirlere de ki: Eğer Allah kalplerinizde hayır olduğunu bilirse, sizden alınandan (fidyeden) daha hayırlısını size verir ve sizin için mağfiret eder, Allah gafurdur, rahimdir.” sözü hakkında şunu rivayet etti: (Bu ayet,) Bedir günündeki esirler hakkında indi. Abbas b. Abdülmuttalib, Nevfel b. el-Haris ve Akil b. Ebu Talib onlardandır. Abbas, o gün esir edilen (bir) kimse idi ve beraberinde yirmi ukıyye altın vardı. Ümmü Haniin mevlası olan Ebu Salih dedi ki: Ben Abbası şöyle derken işittim: Onlar [yanında bulunan paralar] benden alındı. Bunun üzerine ben Resulallah ile onları benim fidyemden sayması için konuştum. Ancak Resulallah teklifimi kabul etmedi. Allah da beni onların yerine, -her biri yirmi ukıyye değerinde mal karşılığı olan- yirmi köle ile ödüllendirdi. Bana zemzemi de verdi. Onun karşılığında, Mekke halkının bütün mallarının benim olmasını istemem. Sadece Rabbimden mağfiret umuyorum. Resulallah beni Akil b. Ebu Talibin fidyesini vermekle yükümlü kıldı. Ben, Ya Resulallah! (Hayatta) kaldığım sürece beni insanlardan dilenmeye terk ettin! dedim. O da bana, “Ey Abbas! O halde, altınlar nerede?” dedi. Ben, Hangi altınlar? dedim. O şöyle dedi: “Mekkeden çıktığın gün (hanımın) Ümmül-Fadla verdiğin (altınlar)! Ve de ona dedin ki: Ben bu yüzüme ne isabet edeceğini bilemem. Bunlar senin, el-Fadlın, Abdullahın, Ubeydullahın ve Kusemin!” Ben de ona, Kim sana bunu haber verdi? Vallahi buna insanlardan, benden ve ondan başka hiç kimse muttali olmamıştı! dedim. Resulallah bana, “Allah, bana bunu haber verdi!” dedi. Ben de ona şöyle dedim: O halde şehadet ederim ki, sen gerçekten Allahın Resulüsün ve sen doğrusun (doğruyu söyleyensin). (Yine) şehadet ederim ki, Allahtan başka ilah yoktur ve sen Allahın Resulüsün. Bu ise Allahın “Eğer Allah sizin kalplerinizde hayır – doğruluk diyor- olduğunu bilirse, size sizden alınandan (fidyeden) daha hayırlısını size verir ve sizin için mağfiret eder, Allah gafurdur, rahimdir.” sözüdür. O da bana yirmi ukıyye yerine, yirmi köle verdi; ben Rabbimden mağfiret bekliyorum. Bize Haşim b. el-Kasım Ebün-Nadr haber verdi; dedi ki: Bize Süleyman b. el-Muğire anlattı. O Humeyd b. Hilal el-Adeviden şunu rivayet etti: el-Ala b. el-Hadrami, Resulallaha Bahreynden 80.000 (dirhem) gönderdi. Resulallaha ne önce, ne de sonra bundan daha çok mal gelmemişti. Bunun üzerine o, onları(n getirilmesini) emretti. Onlar (getirilip) bir hasır üzerine yayıldı ve (insanlar) namaza çağrıldı. Resulallah gelip malın üstünde ayakta durdu. Malı gördükleri vakit insanlar da geldiler. O gün ne sayı, ne de tartı vardı; sadece avuçla tutup alma vardı. Abbas gelip şöyle dedi: Ya Resulallah! Ben Bedir gününde kendi fidyemi ve Akil b. Ebu Talibin fidyesini verdim. Akilin ise malı yoktu. O halde bana bu maldan ver! O da, “Al!” dedi. [Ravi] dedi ki: Bunun üzerine Abbas, üzerinde bulunan (siyah ve kırmızı, kare şeklindeki) bir giysinin içerisine (paraları avuç avuç) doldurdu. Sonra kalkmak için davrandı; ancak güç yetiremedi. Başını Resulallaha doğru kaldırıp, Ya Resulallah! Üzerime kaldır (sırtıma koy)! dedi. Bunun üzerine Resulallah tebessüm etti. Öyle ki onun (güldüğü zaman görünen) dişi veya köpekdişi göründü ve “Malın bir kısmını geri koy ve gücünün yettiğini üstlen!” dedi. O da öyle yapıp o malı götürdü. O şöyle diyordu: Allah bize vaad ettiği iki şeyden birini kuşkusuz yerine getirdi; diğeri konusunda ise ne yapacağını bilemem -o Onun şu sözünü kastediyor: “Elinizdeki esirlere de ki: Eğer Allah kalplerinizde hayır olduğunu bilirse, sizden alınandan (fidyeden) daha hayırlısını size verir ve sizin için mağfiret eder.”-. (İşte) bu, benden alınandan daha hayırlıdır. Mağfiret konusunda ise ne yapacağını bilemem! Bize Hişam b. Muhammed es-Saib haber verdi. O babasından, o Ebu Salihten, o da İbn Abbastan rivayet etti; (İbn Abbas) dedi ki: Haşimoğullarından müşriklerle beraber Bedirde bululanların hepsi Müslüman oldu. Abbas, kendisini ve kardeşinin oğlu Akili fidye vererek kurtardı. Sonra hep beraber Mekkeye geri döndüler; sonra muhacir olarak Medineye geldiler. Bize Ali b. İsa en-Nevfeli haber verdi. O İshak b. el-Fadldan, o da şeyhlerinden rivayet etti; (şeyh) dedi ki: Akil b. Ebu Talib, Peygambere şöyle dedi: Onların eşrafından kimleri öldürdün? Biz de onların içerisinde miyiz? [Ravi] dedi ki: Bunun üzerine o, “Ebu Cehil öldürüldü!” dedi. Akil de, şöyle dedi: (İşte) şimdi senin için vadi temizlendi! [Ravi] dedi ki: Akil ona şunu da dedi: Durum şu ki, senin ehl-i beytinden Müslüman olmamış hiç kimse kalmadı! Resulallah , “O halde onlara söyle de, bana iltihak etsinler!” dedi. Akil onlara bu sözü getirince, onlar (Mekkeden) çıktılar. Şu da söylendi: Abbas, Nevfel ve Akil Mekkeye geri döndüler. Onlar, (daha önce) yerine getirmekte oldukları sikaye (içecek su verme), rifade (yemek verme) ve riyaset (başkanlık) işini yerine getirmeleri için bununla emrolundular. Bu ise Ebu Lehebin ölümünden sonradır. Sikaye, rifade ve riyaset, Cahiliyede Haşimoğullarındaydı. Sonra onlar bunun ardından Medineye hicret edip evlatları ve aileleriyle oraya vardılar. Bize Ali b. İsa b. Abdullah haber verdi. O kardeşi el-Abbas b. İsa b. Abdullahtan rivayet etti; (el-Abbas b. İsa) dedi ki: Bize Mekkeli Şeybi Kureyşliler ve onlardan başkası şunu anlattı: Abbas b. Abdülmuttalib ve Nevfel b. el-Haris b. Abdülmuttalibin Mekkeden Resulallaha gelişi, Hendek günlerinde oldu. Rebia b. el- Haris b. Abdülmuttalib, o ikisini yolculuklarında Ebvaya kadar uğurladı. Sonra Mekkeye geri dönmek istedi. Amcası Abbas ve kardeşi Nevfel b. el- Haris ona şöyle dediler: Şirk yurduna, nereye geri dönüyorsun? Onlar Resulallah ile savaşıyorlar ve onu yalanlıyorlar. Resulallah güçlü olmuş, ashabı sıklaşmıştır. Bizimle beraber [yola] devam et! Bunun üzerine Rebia, o ikisiyle beraber yürüdü. Nihayet Resulallaha Müslüman, muhacir olarak geldiler. Bize İsmail b. Ebu Üveys el-Medeni haber verdi; dedi ki: Bana babam anlattı. O İbn Abbas b. Abdullah b. Mabed b. Abbastan şunu rivayet etti: Onun (İbn Abbas b. Abdullahın) dedesi Abbas ve Ebu Hüreyre – kendilerine Ebu Şimr kafilesi denilen- bir kafile içerisinde geldiler. Onlar, Peygamberin Hayberi fethettiği gün Cuhfede konaklayıp, ona (Peygambere) kendilerinin Peygambere gitmeyi amaçlayarak Cuhfede konakladıklarını haber verdiler. Bu, Hayberin fethi gününde idi. [Ravi] dedi ki: Bunun üzerine Peygamber , Abbas ve Ebu Hüreyreye Hayberden pay verdi. Muhammed b. Sad dedi ki: Ben bu hadisi Muhammed b. Ömere anlattım. O şöyle dedi: Bu bize göre, hakkında ilim ve rivayet ehlinin şüphe etmediği bir yanılmadır. Kuşkusuz Abbas Mekkede, Resulallah ise Hayberde idi, orayı fethetmişti. el-Haccac b. İlat es-Sülemi Mekkeye varıp Kureyşe Resulallah hakkında, onların arzu ettiği şeylerle, onun mağlup edildiğini ve ashabının öldürüldüğünü haber verdi. Onlar buna sevindiler. Onun haberi, Abbası sıkıntıya soktu ve onu (çok) üzdü. O kapısını açtı; oğlu Kusemi tutup göğsünün üzerine koydu. O şöyle diyordu: Ey Kusem! Ey Kusem! Ey kerem sahibine benzeyen! Nihayet el-Haccac ona gelip, Resulallahın esenliğini ve onun Hayberi fethetmiş olduğunu ve ona Yüce Allahın oradaki şeyleri ganimet vermiş olduğunu haber verdi. Abbas buna sevindi. Giysisini giydi, Mescide koşup Beyti tavaf etti ve Kureyşe el-Haccacın, Resulallahın esenliğine, Hayberi fethettiğine ve Allahın ona onların mallarından ganimet verdiği şeylere dair haber verdiği şeyleri haber verdi. Bunun üzerine müşrikler aşağılandı, bu onları üzdü ve el-Haccacın, ilk haberinde kendilerine yalan söylemiş olduğunu anladılar. Bu, Mekkedeki Müslümanları ise sevindirdi. Onlar Abbasa gelip, onu Resulallahın esenliği sebebiyle tebrik ettiler. Sonra Abbas bunun ardından çıkıp Medinede Peygambere iltihak etti. Resulallah ona Hayberde her sene (olmak üzere) iki yüz yük vesk hurma verdi. Sonra Abbas onunla beraber çıkıp, Mekkenin fethinde, Huneynde, Taifte ve Tebukte bulundu. Huneyn gününde, insanlar ondan ayrıldıkları vakit, ailesi içerisinde onunla beraber sebat gösterdi. Bize İsmail b. Abdullah b. Ebu Üveys haber verdi; dedi ki: Bize Abdülaziz b. Muhammed anlattı. O Muhammed b. Abdullahtan, o amcası İbn Şihabtan, o Kesir b. Abbas b. Abdülmuttalibden, o da babasından rivayet etti; (babası) dedi ki: Resulallah ile beraber Huneyn gününde bulundum. Ben ve Ebu Süfyan b. el-Haris b. Abdülmuttalib ona yakın olup ondan ayrılmadık. Peygamber ise kendisine ait beyaz bir dişi katır üzerindeydi. O katırı ona Ferve b. Nüfase el-Cüzami hediye etmişti. Müslümanlar ve kafirler bir araya geldiklerinde, Müslümanlar arkalarını dönerek kaçtı. Resulallah ise dişi katırını kafirlere doğru dörtnala koşturmaya başladı. Abbas dedi ki: Ben Resulallahın dişi katırının dizginini tutmuştum. Hızla koşmamasını isteyerek onu (katırı) (harp sahasına gitmekten) engelliyordum. Ebu Süfyan ise Resulallahın (dişi katırının) üzengisini tutmuştu. Resulallah , “Ey Abbas! Ey Semüre Ashabı! diye seslen!” dedi. Abbas dedi ki: Ben gür sesli bir adamdım. En yüksek sesimle, Nerede Semüre Ashabı? dedim. O şöyle dedi: “(İşte) vallahi onların, benim sesimi duydukları vakitteki (şefkatle) dönüşü, doğrusu sanki sığırların yavrularına şefkatle dönüşü (gibi)ydi. Onlar Ey (efendim) emret; ey (efendim) emret! (Ya lebbeyk, ya lebbeyk!) dediler.” [O dedi ki:] Bunun üzerine onlar ve kafirler savaştılar. (Onlar) Ensar için çağrı(da) ise, Ey Ensar topluluğu! Ey Ensar topluluğu! diyorlardı. Sonra çağrı, el-Haris b. el-Hazrecoğulları ile sınırlandı. Onlar, Ey el-Haris b. el-Hazrecoğulları! Ey el-Harisoğulları! dediler. [O dedi ki:] Resulallah da, dişi katırının üzerinde olarak ve onun üzerinde onların savaşmasını daha iyi görmek için boynunu uzatan (bir) kimse gibi baktı. [O dedi ki:] Bunun üzerine Resulallah “Bu, tandırın kızıştığı vakittir!” dedi. [O dedi ki:] Sonra Resulallah bir kısım çakıl taşları alıp onları kafirlerin yüzlerine attı. Sonra “Muhammedin Rabbine yemin olsun, onlar hezimete uğradılar!” dedi. [O dedi ki:] Ben bakmaya başladım. Bir de ne olsun! Savaş, gördüğüme göre, (başlangıçtaki) şekli üzere (devam ediyor)du. [O dedi ki:] Vallahi, Resulallahın çakıl taşlarını atmasından, sonra da (katırına) binmesinden çok zaman geçmemişti ki, bir de ne olsun! Onların gücü zayıfladı ve iş tersine döndü. Nihayet Allah onları (kafirleri) hezimete uğrattı. Bize Abdülvehhab b. Ata haber verdi; dedi ki: Bize Said b. Ebu Arube anlattı. O da Katadeden rivayet etti; (Katade) dedi ki: Abbas b. Abdülmuttalib Huneyn gününde insanlar hezimete uğradığı zaman Resulallahın önünde idi. Peygamber ona, “İnsanlara seslen! -(ravi) onun gür sesli bir adam olduğunu söyledi- Ey Muhacirler topluluğu! Ey Ensar topluluğu! diye seslen!” dedi. Bunun üzerine o, Ensara boy boy (fahz) seslenmeye başladı da, Peygamber ona dedi ki: “Şöyle seslen: Ey Semüre Ashabı! -Altında biat ettikleri rıdvan ağacını kastediyor- Ey Bakara suresi ashabı!” O seslenmeye devam etti. Nihayet insanlar tek bir boyun (birlik) halinde ilerledi. Bize Zeyd b. Yahya b. Ubeyd ed-Dımaşki haber verdi; dedi ki: Bize Said b. Abdülaziz anlattı. O da Ebu Abdullah el-Eyliden rivayet etti; o dedi ki: Gazze piskoposu Tebukta Peygambere gelip, Ya Resulallah! Haşim ve Abdüşems benim yanımda öldüler. O ikisi tacirlerdi. Şunlar o ikisinin mallarıdır! dedi. [Ravi] dedi ki: Bunun üzerine Peygamber Abbası çağırıp, “Haşimin malını Haşimoğullarının büyüklerine paylaştır!” dedi. Ebu Süfyan b. Harbi de çağırıp, “Abdüşemsin malını, Abdüşems çocuklarının büyüklerine paylaştır!” dedi. Bize Ali b. İsa b. Abdullah en-Nevfeli haber verdi. O İshak b. el- Fadldan, o da Süleyman b. Abdullah b. el-Haris b. Nevfelden şunu rivayet etti: Abbas b. Abdülmuttalib ve Nevfel b. el-Haris muhacir olarak Medineye Resulallahın yanına vardıklarında, ikisi arasında kardeşlik tesis etti. Medinede hep beraber ikisine tek bir yerde pay olarak (evler) verdi ve ikisinin arasını bir duvarla ayırdı. Bir yerde iki komşu oldular. Cahiliyede mal için birbiriyle görüşme yapan, birbirini seven ve birbirine karşı samimi olan iki ortak idiler. Nevfelin Resulallahın kendisine pay olarak verdiği evi, Hüküm Meydanının (Rahabetül-kada) ve -Resulallahın mescidi olan mescide doğru- ona bitişik olan (kısm)ın yerinde idi. O (ev), bugün Hüküm Meydanıdır (Rahabetül-kada) ve (yine) o, bugün Darü Mervan (Mervan Evi) denilen Darül-imarenin (Emirlik Evi) karşısındadır. Abbas b. Abdülmuttalibin -Resulallahın kendisine pay olarak verdiği- evi ise, onun sınırdaşı idi. O, Darü Mervanda, Resulallahın mescidi olan mescide doğru olan (ev)dir ve (yine) o, bugün Darü Mervan denilen Darül-imaredir. Resulallah yine Abbasa diğer evini de pay olarak verdi ki, (bu ev) çarşıda, Meczeretü İbn Abbas olarak adlandırılan yerde idi. Bize Esbat b. Muhammed haber verdi. O Hişam b. Saddan, o da Ubeydullah b. Abbastan rivayet etti; (Ubeydullah) şunu dedi: Ömerin yolu üzerinde Abbasın evinin bir oluğu vardı. Ömer (bir) Cuma günü elbisesini giydi. Abbas için iki yavru hayvan boğazlanmıştı. (Ömer) oluğa geldiğinde, içerisinde mezkur iki yavru hayvanın kanı bulunan bir su aşağıya döküldü de, Ömere isabet etti. Bunun üzerine Ömer, o oluğun sökülüp çıkarılmasını emretti. Sonra Ömer geri dönüp elbisesini çıkardı ve başkasını giydi. Sonra gelip insanlara namaz kıldırdı. Abbas da ona gelip, Vallahi o, Resulallahın koyduğu yere aittir! dedi. Ömer ise Abbasa şöyle dedi: Ben de, onu Resulallahın koyduğu yere koyman için, senden benim sırtıma çıkmanı rica ediyorum! Abbas da bunu yaptı. Bize Muhammed b. Rebia el-Kilabi ve Ubeydullah b. Musa el-Absi haber verdiler; dediler ki: Bize Musa b. Ubeyde anlattı. O da Yakup b. Zeydden şunu rivayet etti: Ömer b. el-Hattab bir Cuma günü çıktı ve üzerine Abbasın evinin oluğundan bir şey damladı. O [oluk], Ömerin mescide doğru giden yolu üzerinde idi. Bunun üzerine Ömer onu söktü. Abbas da ona şöyle dedi: Oluğumu söktün! Vallahi onu olduğu yere ancak Resulallah kendi eliyle koydu! Ömer ise, Senin benden başka bir merdivenin olmayacak ve de onu sen kendi ellerinle yerine koyacaksın! dedi. [Ravi] dedi ki: Bunun üzerine Ömer, Abbası boynunun üzerinde taşıdı. O da ayaklarını Ömerin omuzları üzerine koydu. Sonra oluğu (daha önce) olduğu yere iade edip, yerine koydu. Bize Yezid b. Harun haber verdi; dedi ki: Bize Ebu Ümeyye b. Yala haber verdi. O da Salim Ebün-Nadrdan rivayet etti; (Salim) dedi ki: Ömer döneminde Müslümanlar çoğalınca, mescid onlara dar geldi. Ömer mescidin etrafındaki evleri -Abbas b. Abdülmuttalibin evi ve müminlerin annelerinin odaları hariç- satın aldı; Ömer, Abbasa şöyle dedi: Ey Ebül- Fadl! Kuşkusuz Müslümanların mescidi kendilerine dar geldi; senin evin ve müminlerin annelerinin odaları hariç, mescidin etrafındaki evleri, Müslümanlara mescidlerinde genişlik sağlamamız için satın almıştım. Müminlerin annelerinin odaları için çare yok. Senin evine gelince, onu bana Müslümanların beytülmalinden istediğin şey karşılığında, onunla (onlara) mescidlerinde genişlik sağlamam için sat! Abbas ise, (Bunu) yapacak değilim! dedi. [Ravi] dedi ki: Bunun üzerine Ömer ona şöyle dedi: Benden şu üç şeyin birini seç: Ya bana onu Müslümanların beytülmalinden istediğin şey karşılığında satman; ya Medineden istediğin yerde senin için (bir arsa) belirlemem (planlamam) ve (evi) senin için Müslümanların beytülmalinden bina etmem; veyahut senin onu Müslümanlara tasadduk etmen ve de onunla (onlara) mescidlerinde genişlik sağlamamız! O, Hayır, onlardan hiçbiri de değil! dedi. Bunun üzerine Ömer, Benimle senin arana istediğin kişiyi koy! dedi. O da, Übey b. Kab! dedi. İkisi Übeye gidip ona olayı anlattılar; Übey, Eğer isterseniz, Peygamberden işittiğim bir hadisi size anlatırım! dedi. Bize anlat! dediler. Bunun üzerine o (Übey) şöyle dedi: Resulallahı şöyle derken işittim: “Allah Davuda, Benim için içerisinde anılacağım bir ev bina et! diye vahyetti. O da Onun için bu arsayı -Beytülmakdisin arsasını- belirledi (planladı). (Ama) bir de görüldü ki, onun (arsanın) dörtte biri(ni), İsrailoğullarından bir adamın evi(nin köşe kısmı oluşturuyor). Davud da ondan onu kendisine satmasını istedi, (ama) adam kabul etmedi. (Sonra) Davud kendi kendine ondan (onu zorla) almayı kararlaştırdı. Bunun üzerine Allah ona, Ey Davud! Ben sana Benim için, içerisinde anılacağım bir ev bina etmeni emrettim. Sen ise Benim evime gaspı sokmak istedin. Halbuki gasp Benim işim değildir. Senin cezan ise onu bina etmemendir! diye vahyetti. Davud, Ya Rab! Benim çocuğumdan (bu olur) mu? dedi. Allah, Senin çocuğundan olur! dedi.” [Ravi] dedi ki: Bunun üzerine Ömer, Übey b. Kabın giysisinin birleşme yerlerini (ön tarafını) tuttu ve Ben sana bir şey getirdim, sen ise ondan daha ağır olanı getirdin. Söylediğin şeyi mutlaka terk edeceksin! deyip onu (beraberinde) götürerek nihayet mescide soktu. (Sonra) onu Resulallahın ashabından bir halkanın yanında -ki içlerinde Ebu Zer de vardıdurdurup şöyle dedi: Allahın Davuda (Beytülmakdisi) sadece kendi zikri için bina etmesini emrettiği vakitle ilgili Beytülmakdis hadisini söylerken Resulallahı işiten bir adamdan Allahadına istekte bulunuyorum! Ebu Zer de, Ben onu Resulallahtan işittim! dedi. Başka biri, Ben de onu işittim! dedi. Bir başkası, Ben de onu işittim! -Resulallahtan , demek istiyor- dedi. [Ravi] dedi ki: Bunun üzerine Ömer, Übeyi gönderdi. [Ravi] dedi ki: Übey ise, Ömere dönüp şöyle dedi: Ey Ömer! Resulallahın hadisi hakkında beni itham mı ediyorsun? Ömer de, Ey Ebül-Münzir! Hayır, vallahi o konuda seni itham etmiyorum. Ancak Resulallahtan bu hadisin aşikar olmasını hoş karşılamadım! dedi. [Ravi] dedi ki: Ömer ise Abbasa, Git! Ben de (artık) evin hakkında sana dönmeyeceğim! dedi. Abbas da şöyle dedi: Sen bunu yaptığın zaman, ben de onu kuşkusuz Müslümanlara tasadduk ederim ki, onunla onlara mescidlerinde genişlik sağlayayım. Ama senin benimle münakaşa etme durumunda ise, (bu) olmaz! [Ravi] dedi ki: Bunun üzerine Ömer, onlar için, onların bugün kendilerine ait olan evini belirledi (planladı) ve onu Müslümanların beytülmalinden bina etti. Bize Süleyman b. Harb ve arim b. el-Fadl haber verdiler; dediler ki: Bize Hammad b. Seleme anlattı. O Ali b. Zeydden, o Yusuf b. Mihrandan, o da İbn Abbastan rivayet etti; (İbn Abbas) dedi ki: Abbas b. Abdülmuttalibin Medinede mescidin yanında bir evi vardı. Ömer, Onu mescidin içine dahil etmem maksadıyla bana hibe et veya bana onu sat! dedi; o ise kabul etmedi. Ömer şöyle dedi: O halde benimle senin arana Resulallahın ashabından bir adam koy! Bunun üzerine ikisi Übey b. Kabı aralarına (hakem) koydular. [Ravi] dedi ki: Übey, Ömerin aleyhine hükmetti. [Ravi] dedi ki: Ömer de, Resulallahın ashabı içerisinde benim için Übeyden daha cesur olan bir kimse yok! dedi. O şöyle dedi: Peki sana nasihatte bulunayım mı, ey Müminlerin Emiri? (Malum) kadının kıssasını bilmiyor musun? (Şöyle ki) Davud, Beytülmakdisi bina ettiğinde, içerisine bir kadının evini onun izni olmadan dahil etti. (Davud) erkeklerin hücrelerine ulaştığında da, (kendisine) onun inşası yasaklandı. Bunun üzerine, Ey Rabbim! Madem bana yasakladın, o halde benden sonra neslimde olsun! dedi. Daha sonra ise Abbas ona, O (ev) benim lehime takdir edilmiş olmadı mı? dedi. O, Evet (öyle oldu)! dedi. O şöyle dedi: O halde o (ev) senindir, ben kuşkusuz onu Allaha verdim! Bize Muhammed b. Harb el-Mekki haber verdi; dedi ki: Bize Süfyan b. Uyeyne anlattı. O Amr b. Dinardan, o da Ebu Cafer Muhammed b. Aliden şunu rivayet etti: Abbas, Ömere gelip ona şöyle dedi: Peygamber , bana Bahreyni ikta olarak verdi. Ömer, Bunu kim bilir? dedi. O, el-Muğire b. Şube! deyip onu getirdi. Muğire onun lehine şahitlik etti. [Ravi] dedi ki: Ömer ise onun için bunu geçerli saymadı. Sanki onun şahitliğini kabul etmemiş (gibiy)di. Abbas da Ömere kaba davrandı. Bunun üzerine Ömer, Ey Abdullah! Babanın elini tut! dedi. [Ravi] Süfyan, Amrdan başkasından rivayetle onun şöyle dediğini söyledi: Ömer dedi ki: Vallahi, ey Ebül- Fadl! Doğrusu ben (geçmişte), senin Müslüman olmana, -şayet Resulallahın hoşnutluğu için Müslüman olsaydı, (babam) el- Hattabın Müslüman olmasından- daha çok sevinirdim! Bize İsmail b. Abdullah b. Ebu Üveys haber verdi; dedi ki: Bana Muhammed b. Talha b. Abdurrahman b. Talha b. Abdullah b. Osman b. Ubeydullah el-Kureşi -sonra- et-Temimi anlattı; dedi ki: Bana İshak b. İbrahim b. Abdullah b. Harise b. en-Numan anlattı. O babasından, o da Abdullah b. Hariseden şunu rivayet etti; (Abdullah) dedi ki: Safvan b. Ümeyye b. Halef el-Cumahi geldiğinde, Resulallah ona, “Kimin evinde (misafir olarak) kaldın, ey Ebu Vehb?” dedi. O, Abbas b. Abdülmuttalibin evinde kaldım! dedi. O şöyle dedi: “Kureyşin, Kureyşe sevgisi en fazla olanının evinde kaldın!” Bize İsmail b. Abdullah b. Ebu Üveys haber verdi; dedi ki: Bana Abdülaziz b. Muhammed anlattı. O Yezid b. Abdullahtan, o Hind bt. el-Haristen, o da Ümmül-Fadldan şunu rivayet etti: Resulallah onların yanına girdi. Resulallahın amcası Abbas hastaydı. Abbas ölümü temenni etti. Resulallah ona şöyle dedi: “Ey Resulallahın amcası! Ölümü temenni etme. (Zira) eğer iyilik yapan bir kişi isen ve geriye bırakılırsan, senin için daha hayırlı olmak üzere (senin iyiliğin) iyiliğine iyilik katılıp giderek artar. Eğer kötülük yapan bir kişi isen ve geriye bırakılırsan, kötülük yapmaktan vazgeçersin (ve rızayı ararsın). O halde ölümü temenni etme!” Bize Malik b. İsmail en-Nehdi haber verdi; dedi ki: Bize Kamil anlattı. O Habibden -İbn Ebu Sabitten demek istiyor- rivayet etti; (Habib) dedi ki: Abbas b. Abdülmuttalib, insanların kulak memesi göğe en yakın olanı idi (boyu uzundu). Bize Abdullah b. Nümeyr haber verdi. O İsrailden, o Abdülaladan, o Said b. Cübeyrden, o da İbn Abbastan rivayet etti; (İbn Abbas) dedi ki: Abbas ile bir kısım insanlar arasında bir sorun vardı, bunun üzerine Peygamber , “Abbas, bendendir ve ben de ondanım!” dedi. Bize Ubeydullah b. Musa el-Absi ve Muhammed b. Kesir haber verdiler; dediler ki: Bize İsrail anlattı. O da Abdülaladan, Said b. Cübeyri şöyle derken işittiğini rivayet etti: Bana İbn Abbas şunu haber verdi: Bir adam, Abbasın Cahiliyede (yaşamış) olan bir babasını çekiştirdi. Bunun üzerine Abbas ona tokat attı. Onun kavmi de toplanıp, Vallahi, bizim adamımıza tokat attığı gibi, biz de mutlaka ona tokat atacağız! dediler ve silah kuşandılar. Bu, Resulallaha ulaşınca gelip minbere çıktı. Allaha hamdetti, Ona senada bulundu ve şöyle dedi: “Ey insanlar! İnsanların hangisinin Allahın yanında daha seçkin (ekrem) olduğunu biliyorsunuz?” Onlar, Sen! dediler. O şöyle dedi: “O halde Abbas bendendir ve ben de ondanım! Bizim ölülerimize sövmeyin. (Zira) bizim dirilerimize eziyet edersiniz!” [Ravi] dedi ki: Bunun üzerine o insanlar gelip, Ya Resulallah! Senin gazabından Allaha sığınırız. Ya Resulallah! Bizim için bağışlanma dile! dediler. Bize Abdülvehhab b. Ata haber verdi. O İsrailden, o Abdülaladan, o Said b. Cübeyrden, o da İbn Abbastan rivayet etti; (İbn Abbas) dedi ki: Peygamber minbere çıkıp Allaha hamdetti ve Ona senada bulundu; sonra şöyle dedi: “Ey insanlar! Yeryüzü halkının hangisi Allahın yanında daha seçkindir (ekrem)?” Onlar, Sen! dediler. O şöyle dedi: “O halde Abbas bendendir ve ben de ondanım!” O şunu da dedi: “Kim Abbasa söverse, kuşkusuz bana sövmüş olur!” Bize Yezid b. Harun haber verdi. O Davud b. Ebu Hindden, o da Abbas b. Abdurrahmandan şunu rivayet etti: Muhacirlerden bir adam Abbas b. Abdülmuttalib ile karşılaşıp, Ey Ebül- Fadl! Ne dersin, Allahabdülmuttalib b. Haşimi ve –Sehmoğullarının bayan kahini- el-Gaylatayı hep beraber ateşte toplamış mıdır? dedi. Abbas, onun kusurunu görmezden geldi. Sonra onunla ikinci defa karşılaşıp ona bunun benzerini söyledi. Abbas onun kusurunu görmezden geldi. Sonra Abbasla üçüncü defa karşılaşıp ona bunun benzerini söyledi. Bunun üzerine Abbas elini kaldırıp burnuna vurdu ve burnunu kırdı. Adam olduğu gibi Peygambere gitti. Resulallah onu görünce, “Bu ne?” dedi. Adam, Abbas! dedi. Resulallah Abbasa (gelmesi için haber) gönderdi. Abbas gelince, ona dedi ki: “Muhacirlerden bir adama ne (yapmak) istedin?” Abbas şöyle dedi: Ya Resulallah! Vallahi, kuşkusuz biliyorum ki, Abdülmuttalib ateştedir, fakat o (adam) benimle karşılaşıp, Ey Ebül-Fadl! Ne dersin, Allahabdülmuttalib b. Haşimi ve – Sehmoğullarının bayan kahini- el-Gaylatayı hep beraber ateşte toplamış mıdır? dedi. Ben de defalarca onun kusurunu görmezden geldim. Sonra vallahi ben kendime hakim olamadım. O, onu kastetmedi; fakat o beni kastetti! Bunun üzerine Resulallah şöyle dedi: “Sizden birine ne oluyor ki, gerçek olsa bile, (belirli bir) işte kardeşine eziyet ediyor?” Bize Kabisa b. Ukbe haber verdi; dedi ki: Bize Süfyan anlattı. O Musa b. Ebu Ayşeden, o Abdullah b Ebu Rezinden, o Ebu Rezinden, o da Aliden rivayet etti; (Ali) dedi ki: Abbasa, Resulallahtan Bizim için hicabeyi iste! dedim. [Ravi] dedi ki: O da ondan istedi. Resulallah , şöyle dedi: “Size sizin için ondan daha hayırlı olanı, sikayeyi veriyorum. O sizi eksiltir, siz ise onu eksiltmezsiniz!” Bize Enes b. İyad el-Leysi ve Abdullah b Nümeyr el-Hemdani haber verdiler. Onlar Ubeydulllah b. Ömerden, o Nafiden, o İbn Ömerden rivayet etti; (İbn Ömer) dedi ki: Abbas b. Abdülmuttalib, sikayesi sebebiyle, Mina gecelerinde Mekkede gecelemek için izin istedi. Kendisine izin verildi. Bize Muhammed b. el-Fadl haber verdi. O Gazvandan, o Leysden, o da Mücahidden rivayet etti; (Mücahid) dedi ki: Resulallah Kabeyi dişi devesi üzerinde tavaf etti. Beraberinde ucu eğik bir çubuk vardı. Her yanından geçtiğinde onunla Hacerülesvedi istilam ediyordu. Sonra sikayeye (su dağıtma yerine) içecek su istemek için geldi. [Ravi] dedi ki: Abbas ise şöyle dedi: Ya Resulallah! Sana ellerin değmediği bir su getirelim değil mi! Resulallah , “Evet (gerçekten öyle); bana su verin!” dedi. Ona su verdiler. Sonra zemzeme gelip, “Benim için ondan bir kova su çekin!” dedi. Ondan bir kova (su) çıkardılar. O da ondan (bir miktar alıp ağzında) çalkaladı; sonra onu ağzından çıkardı. Sonra, “Onu oraya (zemzeme) iade edin!” dedi. Sonra şöyle dedi: “Doğrusu siz iyi bir iş yapmaktasınız!” Sonra şöyle dedi: “Şayet sizin onda üstünlük sağlamanız olmasaydı, elbette ben de inip sizinle beraber çıkarırdım!” Bize el-Fadl b. Dükeyn haber verdi; dedi ki: Bize Mindel b. Ali anlattı. O da Hüseyn b. Abdullah b. Ubeydullah b. Abbasdan rivayet etti; (Hüseyn) dedi ki: Bana Cafer b. Temmam anlattı; dedi ki: Bir adam İbn Abbasa gelip şöyle dedi: İnsanlara içirdiğiniz bu kuru üzümün nebizi (şırası) hakkında ne dersin, (bu) sizin tabi olduğunuz bir sünnet midir, yoksa bunu kendiniz için süt ve baldan daha kolay mı buluyorsunuz? İbn Abbas dedi ki: Resulallah Abbasa geldi, o insanlara içecek su veriyordu. Ona, “Bana içecek su ver!” dedi. Bunun üzerine Abbas, nebiz (şıra) dolu büyük bardaklar getirilmesini istedi. Resulallah da onlardan bir büyük bardağa uzanarak alıp içti. Sonra şöyle dedi: “Güzel yapmışsınız, bu şekilde imal edin!” İbn Abbas dedi ki: Şu halde Resulallahın “Güzel yapmışsınız, bu şekilde yapın!” sözüne karşılık, süt ve bal içirmem beni sevindirmez! Bize Muhammed b. el-Fudayl haber verdi. O Gazvandan, o el- Haccacdan, o el-Hakemden, o da Mücahidden rivayet etti; (Mücahid) şöyle dedi: Abbas ailesinin sikayesinden iç. Zira o sünnettendir! Bize Said b. Mansur haber verdi; dedi ki: Bize İsmail b. Zekeriyya el- Esedi anlattı. O el-Haccac b. Dinardan, o el-Hakemden, o Huceyye b. Adiden, o Ali b. Ebu Talibden şunu rivayet etti: Abbas b. Abdülmuttalib, Resulallaha , vakti gelmeden önce zekatını (acele edip) peşin ödemeyi sordu. Resulallah bu konuda kendisine ruhsat verdi. Bize Yezid b. Harun haber verdi; dedi ki: Bize el-Haccac haber verdi. O el-Hakem b. Uteybeden şunu rivayet etti: Resulallah , Ömer b. el-Hattabı zekat için gönderdi. O Abbasa, kendisinden malının zekatını istemek için geldi. Abbas, Ben Resulallaha iki senenin zekatını (acele edip) peşin ödemiştim! dedi. Ömer onu Resulallaha götürüp şikayet etti. Bunun üzerine Resulallah , “Amcam doğru söyledi. Biz ondan iki senenin zekatını (acele edip) peşin almıştık!” dedi. Bize el-Fadl b. Dükeyn haber verdi; dedi ki: Bize Ebu İsrail anlattı. O da el-Hakemden rivayet etti; (el-Hakem) şöyle dedi: Peygamber Ömeri zekat toplamak (es-siaye) gönderdi. Ömer Abbasa, kendisinden malının zekatını istemek için geldi. Abbas ona kaba davrandı. Ömer, Aliye gelip ondan Peygambere (ulaşmak) için yardım istedi. Bunun üzerine Resulallah şöyle dedi: “Ellerin toza bulansın! Bilmiyor musun ki, kişinin amcası, babasının ikizidir (babası gibidir)? Abbas bize bu senenin zekatını önceki sene ödünç verdi!” Bize Affan b. Müslim haber verdi; dedi ki: Bize Hammad b. Seleme anlattı; dedi ki: Bize Sabit haber verdi. O da Ebu Osman en-Nehdiden şunu rivayet etti: Resulallah Abbasa şöyle dedi: “Buraya (gel)! Sen benim ikizimsin (benim gibisin)!” Bize Muhammed b. Humeyd haber verdi. O Mamerden, o da Katadeden rivayet etti; (Katade) şöyle dedi: Ömer b. el-Hattab ile Abbas arasında bir laf olmuştu. Abbas ona koştu. Ömer de Peygambere gelip, Görmüyor musun, Abbas bana şunu şunu yaptı ve (şunu) yaptı? Ben de ona cevap vermeyi istedim. (Ama) onun senin katındaki yerini hatırlayıp ondan geri durdum! dedi. Bunun üzerine Resulallah şöyle dedi: “Allah sana merhametiyle muamelede bulunsun! Kişinin amcası babasının ikizidir (babası gibidir)!” Bize Abdülvehhab b. Ata anlattı. O Şubeden, o Umare b. Ebu Hafsadan, o Ebu Miclezden rivayet etti; (Ebu Miclez) dedi ki: Resulallah şöyle dedi: “Kuşkusuz Abbas babamın ikizidir (babam gibidir). O halde kim Abbasa eziyet verirse bana eziyet vermiş olur!” Bize Abdullah b. Cafer er-Rakki haber verdi; dedi ki: Bize Ebül- Melih anlattı. O Abdullah b. el-Verrakdan rivayet etti; (Abdullah b. el-Verrak) dedi ki: Resulallah şöyle dedi: “Abbas beni yıkayamaz; zira o benim babamdır. Baba ise çocuğunun avret mahalline bakamaz!” Bize Kabisa b. Ukbe haber verdi; dedi ki: Bize Süfyan haber verdi. O Musadan, o Ebu Ayşeden, o Abdullah b. Ebu Rezinden, o Ebu Rezinden, o da Aliden rivayet etti; (Ali) dedi ki: Abbasa, Peygamberden seni zekat için yönetici yapmasını iste! dedim. O da Resulallahtan onu istedi. Bunun üzerine Resulallah şöyle dedi: “Seni, insanların günahlarının (kirli) bulaşık suyu için yönetici yapacak değilim!” Bize Muhammed b. Abdullah el-Esedi ve Kabisa b. Ukbe haber verdiler; dediler ki: Bize Süfyan anlattı. O da Muhammed b. el- Münkedirden rivayet etti; (Muhammed) dedi ki: Abbas, Ya Resulallah! Beni bir emirlik için emir yapmaz mısın? dedi. Resulallah , “Kurtulmasını sağladığın bir nefis, bütün yönleriyle kuşatamadığın/idrak edemediğin bir emirlikten daha hayırlıdır!” dedi. Bize Ebu Süfyan el-Himyeri el-Hazza haber verdi. O ed-Dahhak b. Humreden rivayet etti; (ed-Dahhak) dedi ki: Abbas b. Abdülmuttalib, Ya Resulallah! Beni yönetici yap!” dedi. Resulallah ona şöyle dedi: “Ey Abbas! Ey Peygamberin amcası! Kurtulmasını sağladığın bir nefis, hesabını yapamadığın bir emirlikten daha hayırlıdır!” Bize Affan b. Müslim haber verdi; dedi ki: Bize Hammad b. Seleme anlattı; dedi ki: Bize Şuayb b. el-Habhab anlattı. O da Ebülal iyeden şunu rivayet etti: Abbas bir oda inşa etti. Resulallah ona, “Onu bırak!” dedi. Abbas, Peki, onun değerinin aynısını Allah yolunda infak edersem de mi? dedi. Resulallah , “Onu bırak!” dedi. Bize Muhammed b. Abdullah el-Ensari ve Abdullah b. Bekir es-Sehmi haber verdiler; dediler ki: Bize Ebu Yunus Hatim b. Ebu Sağire el- Kuşeyri anlattı; dedi ki: Bana Abdülmuttaliboğullarından bir adam anlattı; dedi ki: Bize Ali b. Abdullah b. Abbas geldi. Ona vardık. Bize şunu haber verdi: Abdullah b. Abbas dedi ki: Bana babam Abbas şunu haber verdi: O, Resulallaha gelip, Ya Resulallah! Ben senin amcanım. Yaşım büyüdü ve ecelim yaklaştı. Bana sayesinde Allahın bana fayda vereceği bir şey öğret! dedi. Bunun üzerine Resulallah şöyle dedi: “Ey Abbas! Sen benim amcamsın, Allaha karşı sana hiçbir fayda sağlayamam. Rabbinden af ve afiyet iste!” Bize arim b. el-Fadl haber verdi; dedi ki: Bize Hammad b. Zeyd anlattı. O Eyyubtan rivayet etti; (Eyyub) dedi ki: Abbas, Ya Resulallah! Bana bir dua emret! dedi. Resulallah , “Allahtan af ve afiyet iste!” dedi. Bize Muhammed b. Ömer haber verdi; dedi ki: Bize Abdullah b. Cafer ez-Zühri anlattı. O, Osman b. Muhammed el-Ahnesi ve İsmail b. Muhammed b. Sad b. Ebu Vakkastan rivayet etti; o ikisi şöyle dediler: İnsanlardan yetiştiğimiz herkes istisnasız, Abbas b. Abdülmuttalibi Cahiliyede ve İslamda akıl konusunda (başkalarının) önüne geçiriyordu. Bize Osman b. el-Yeman b. Harun el-Mekki haber verdi. O Ebu Bekir b. Ebu Avndan, o Abdullah b. İsa b. Abdurrahman b. Ebu Leyladan, o da dedesinden rivayet etti; (dedesi) dedi ki: Kufede Aliyi şöyle derken işittim: Ah! Keşke Abbasa itaat etmiş olsaydım! Ah! Keşke Abbasa itaat etmiş olsaydım! [O dedi ki:] Abbas şöyle dedi: Bizi Resulallaha götür. Eğer bu iş bizde ise (ne ala). Aksi takdirde bizi insanlara tavsiye eder. [O dedi ki:] Onlar Peygambere geldiler. Onu, “Allah Yahudilere lanet etsin. Peygamberlerinin kabirlerini mescitler edindiler!” derken işittiler. [O dedi ki:] Bunun üzerine onlar ona bir şey demeden onun yanından çıktılar. Bize Muhammed b. Abdullah el-Ensari haber verdi; dedi ki: Bana babam anlattı. O Sümame b. Abdullahtan, o Enes b. Malikten şunu rivayet etti: Ömer döneminde yağmursuz kaldıkları zaman, (Ömer) Abbası (dışarı) çıkarıp, onun (vasıtası) ile su (yağmur) istedi ve şöyle dedi: Ey Allahım! Biz yağmursuz kaldığımız zaman, Senden Peygamberimiz (vasıtası) ile yardım dilerdik; Sen de bize su (yağmur) verirdin. (Yine) Senden Peygamberimizin amcası (vasıtası) ile yardım diliyoruz. Bize su (yağmur) ver! Bize Abdülvehhab b. Ata haber verdi; dedi ki: Bize Amr b. Ebül- Mikdam anlattı. O Yahya b. Meskaleden, o babasından, o da Musa b. Ömerden rivayet etti; (Musa) dedi ki: İnsanların başına kuraklık geldi. Ömer b. el-Hattab su (yağmur) istemek için çıkıp, Abbasın elini tuttu; sonra onu kıbleye doğru döndürüp şöyle dedi: Bu Senin Peygamberinin amcası! Kendisi ile Senden yardım dilemek için geldik. Bize su (yağmur) ver! [Ravi] dedi ki: Daha geri dönmemişlerdi ki, kendilerine su (yağmur) verildi. Bize Muhammed b. Ömer haber verdi; dedi ki: Bana Abdullah b. Muhammed b. Ömer b. Hatıb anlattı. O Yahya b. Abdurrahman b. Hatıbtan, o da babasından rivayet etti; (babası) şöyle dedi: Ömerin Abbasın elini tuttuğunu gördüm. Onu ayağa kaldırıp şöyle dedi: Ey Allahım! Senin Resulünün amcası (vasıtası) ile bize yardım etmeni istiyoruz! Bize Muhammed b. Ömer haber verdi; dedi ki: Bana Davud b. Abdurrahman anlattı. O Muhammed b. Osmandan, o da İbn Ebu Necihten rivayet etti; (İbn Ebu Necih) şöyle dedi: Ömer b. el-Hattab, Abbas b. Abdülmuttalib için divanda 7.000 (dirhem) ayırdı. Muhammed b. Ömer dedi ki: Onların bazıları şunu rivayet etmiştir: Ömer, Abbas için, Resulallaha yakınlığı dolayısıyla, Bedirde bulunanların payları gibi 5.000 (dirhem) ayırıp, onu Bedirde bulunanların paylarına dahil etti. Ömer, Peygamberin eşleri hariç hiç kimseyi Bedirde bulunanlardan üstün tutmadı. Bize Yezid b. Harun, Affan b. Müslim ve Süleyman b. Harb haber verdiler; dediler ki: Bize Hammad b. Seleme anlattı. O Ali b. Zeydden, o el-Hasandan, o da el-Ahnef b. Kaystan rivayet etti; (el- Ahnef) dedi ki: Ömer b. el-Hattabı şöyle derken işittim: Kureyş insanların başkanlarıdır. Onlardan biri bir kapıdan girerse, istisnasız (insanlar) da onunla beraber o kapıdan girer. Yezid b. Harun, Bir kısım insanlar dedi. Affan ve Süleyman da, İnsanlardan bir taife dedi. Ben ise onun bu (ifade)deki sözünün yorumunu (gerçek anlamını) anlamadım. Nihayet Ömer (silahla) yaralandı. Kendisine ölüm gelip çattığında da, Suheybe hem insanlara üç gün namaz kıldırmasını emretti, hem de insanlar için bir yemek yapmasını, onların da yemesini emretti. Affan ve Süleyman ise, Onlar bir insanı halife atayıncaya kadar dedi. Onlar cenazeden döndüklerinde ise yemek getirildi ve sofralar konuldu. İnsanlar onlardan (sofralardan) uzak durdu. Yezid, (Bu), onların içinde bulundukları hüzünden dolayıdır. dedi. Bunun üzerine Abbas b. Abdülmuttalib şöyle dedi: Ey insanlar! Resulallah ölmüştü, biz ondan sonra yemiş ve içmiştik. Ebu Bekir de ölmüştü, biz de ondan sonra yemiş ve içmiştik. Affan ve Süleyman (ilave olarak onun şöyle dediğini) söyledi: Şu muhakkak ki, ecel kaçınılmazdır. O halde bu yemekten yeyin! Sonra Abbas elini uzatıp yedi ve insanlar da ellerini uzatıp yediler. Bunun üzerine ben, Ömerin Onlar (Kureyş), insanların başkanlarıdır! sözünü anladım. Bize el-Mualla b. Esed haber verdi; dedi ki: Bize Vüheyb haber verdi. O Davud b. Ebu Hindden, o da amirden şunu rivayet etti: Abbas bazı hususlarda Ömere (halini sorarak) cana yakın davranıp ona, Ey Müminlerin Emiri! Ne dersin, şayet sana Musanın amcası Müslüman olarak gelseydi, ona ne yapardın? dedi. O, Vallahi ona iyilik yapardım! dedi. O, Ben de Peygamber Muhammedin amcasıyım! dedi. O, Seni endişelendiren nedir, ey Ebül-Fadl? (İşte) vallahi, doğrusu senin baban bana benim babamdan daha sevimlidir! dedi. Abbas, Allah! dedi. Ömer, Allah! Onun Resulallaha benim babamdan daha sevimli olduğunu bildiğim içindir ki, ben de Resulallahın sevgisini benim sevgime tercih ediyorum. dedi. Bize arim b. el-Fadl haber verdi; dedi ki: Bize Hammad b. Seleme anlattı. O Ali b. Zeydden, o da el-Hasandan rivayet etti; (el-Hasan) dedi ki: İnsanlar arasında taksim edilmesinden sonra Ömerin beytülmalinde geriye bir parça kaldı. Abbas, Ömere ve insanlara, Ne dersiniz, şayet sizin içinizde Musanın amcası olsaydı, ona cömertçe davranır mıydınız? dedi. Onlar, Evet! dediler. Abbas, O halde ben buna daha layıkım. Ben sizin Peygamberinizin amcasıyım! dedi. Ömer insanlarla konuştu. Onlar da Abbasa geriye kalan kısmı verdiler. Bize el-Fadl b. Dükeyn haber verdi; dedi ki: Bize Züheyr b. Muaviye anlattı. O da Leysten rivayet etti; (Leys) dedi ki: Bana Mücahid anlattı. O Ali b. Abdullah b. Abbastan rivayet etti; (Ali) şöyle dedi: Abbas, ölümü sırasında yetmiş köle serbest bıraktı. Bize Muhammed b. Ömer haber verdi; dedi ki: Bize Halid b. el-Kasım el-Beyadi anlattı; dedi ki: Bana İbn Abbasın mevlası Şube haber verdi; dedi ki: İbn Abbası şöyle derken işittim: Abbas mutedil endamlı (mutedilul-kanat) idi. O bize Abdülmuttalib hakkında onun, kendisinden endamca daha mutedil olduğu halde öldüğünü haber verirdi. Abbas, Osman b. Affanın halifeliği sırasında, 32 senesinde, Recebin 14 (geces)i geçmişti (ki), Cuma günü, seksen sekiz yaşında olduğu halde vefat etti ve Bakide Haşimoğulları kabristanında defnedildi. Halid b. el-Kasım dedi ki: Ben Ali b. Abdullah b. Abbası, mutedil endamlı -uzun, demek istiyor-, ayakta duruşu güzel, eğilme olmayan bir yaşlılık halinde (bir kişi) gördüm. Bize Muhammed b. Ömer haber verdi; dedi ki: Bana İbn Ebu Habibe anlattı. O Davud b. el-Husayndan, o İkrimeden, o da İbn Abbastan rivayet etti; (İbn Abbas) şöyle dedi: Abbas b. Abdülmuttalib, Resulallahın Medineye hicret etmesinden önce Müslüman olmuştu. Bize Muhammed b. Ömer haber verdi; dedi ki: Bana İbn Ebu Sebre anlattı. O Hüseyn b. Abdullahtan, o İkrimeden, o da İbn Abbastan rivayet etti; (İbn Abbas) dedi ki: Abbas, Bedirden önce Mekkede Müslüman oldu. Ümmül-Fadl da onunla beraber o zaman Müslüman oldu. İkameti Mekkede idi. O, Resulallaha Mekkede, vuku bulan hiçbir haberi gizli bırakmaz, istisnasız, onun hakkında ona (mektup) yazardı. Orada bulunan müminler onunla kuvvet bulurlar ve ona varırlardı; o da onlar için, onların Müslümanlığında yardımcı olurdu. O Peygambere gelmeyi istiyordu; Resulallah ise ona, “Senin ikametin bir mücahid olarak güzeldir!” diye yazdı. O da Resulallahın emriyle (orada) ikamet etti. Bize Muhammed b. Ömer haber verdi; dedi ki: Bize Ali b. Ali anlattı. O Ebu Caferin mevlası Salimden, o da Muhammed b. Aliden rivayet etti; (Muhammed) dedi ki: Resulallah bir gün Medinede bir mecliste bulunduğu ve Akabe gecesini andığı sırada şöyle dedi: “O gece amcam Abbas tarafından desteklendim. O insanlardan alıyor ve onlara veriyordu.” Bize Muhammed b. Ömer haber verdi; dedi ki: Bana Abdülaziz b. Muhammed anlattı. O da Abbas b. Abdullah b. Mabedden rivayet etti; (Abbas b. Abdullah) şöyle dedi: Ömer b. el-Hattab divanı oluşturduğunda, (tahsisatı almaları için) çağırmaya kendileriyle başladığı kimselerin ilki, Haşimoğulları oldu. -Ömer ve Osmanın hakimiyetinde- Haşimoğullarının ilk çağrılanı Abbas b. Abdülmuttalib idi. Bize Muhammed b. Ömer haber verdi; dedi ki: Bana Musa b. Muhammed b. İbrahim anlattı. O Abbas b. Abdullah b. Mabedden, o da İbn Abbastan rivayet etti; (İbn Abbas) dedi ki: Abbas b. Abdülmuttalib, Cahiliyede Haşimoğullarının işini yöneten kişi idi. Bize Muhammed b. Ömer haber verdi; dedi ki: Bana Yahya b. el-Ala anlattı. O Abdülmecid b. Süheylden, o Nemle b. Ebu Nemleden, o babasından rivayet etti; (babası) şöyle dedi: Abbas b. Abdülmuttalib öldüğünde Haşimoğulları, Avali ahalisine, Abbas b. Abdülmuttalib(in cenaze namazın)a katılanlara Allah merhamet etsin! diye nida eden bir nidacıyı gönderdi. [Ravi] dedi ki: Bunun üzerine insanlar toplandı ve Avaliden indiler. Bize Muhammed b. Ömer haber verdi; dedi ki: Bana İbn Ebu Sebre anlattı. O Said b. Abdurrahman b. Rukayştan, o Abdurrahman b. Yezid b. Cariyeden rivayet etti; (Abdurrahman) dedi ki: Abbas b. Abdülmuttalibin ölümünü nida eden bir nidacı Kubada bir merkep üzerinde bize geldi. Sonra başka bir kimse bir merkep üzerinde bize geldi. (Ravi dedi ki:) Birinci kişi kim(di)?, dedim. Haşimoğullarına ait bir mevla. İkincisi ise Osmanın elçisi! dedi. O Ensarın köylerine köy köy yöneldi. Nihayet Haşimoğulları içerisindeki es-Safileye (alt kısma) ve onu izleyen kısımlara vardı. Bunun üzerine insanlar toplandı; kadınlar da bizi terk etmedi. O, cenazeler yerine (mevdıul-cenaiz) getirildiğinde ise sıkıştı. (İnsanlar) onu Bakiye doğru ilerlettiler. Kuşkusuz Bakide onun için namaz (cenaze namazı) kıldığımız gün bizi gözlemledim. İnsanlardan hiçbir kimse için o çıkışın benzerini asla görmedim. İnsanlardan hiçbir kimse onun tahtına (tabutuna) yaklaşmaya güç yetiremiyordu. O, Haşimoğullarından zorla alındı. (İnsanlar) mezara vardıklarında ise onun etrafında izdiham oluşturdular. Ben Osmanın ayrıldığını ve emniyet görevlilerini gönderdiğini gördüm. [Onlar] insanları Haşimoğullarından uzaklaştırıyorlardı. Nihayet Haşimoğulları kurtuldu. Haşimoğulları onun çukuruna inen ve onu mezara sarkıtanlar (verenler) oldular. (Ve yine) kuşkusuz ben, onun tahtı (düz tabutu) üzerinde, izdihamdan dolayı parçalanmış hibresini gördüm. Bize Muhammed b. Ömer haber verdi; dedi ki: Bana Ubeyde bt. Nabil anlattı. O da Ayşe bt. Saddan rivayet etti; (Ayşe) şöyle dedi: Biz Medineden on mil uzakta bulunan köşkümüzdeydik; -Allah kendisine rahmet etsin- Osmanın elçisi bize Abbasın vefat etmiş olduğu (haberiyle) geldi. Bunun üzerine babam indi, Said b. Zeyd b. Amr b. Nüfeyl indi ve Ebu Hüreyre Semüreden indi. [Ayşe dedi ki:] Babam, bundan bir gün sonra bize gelip şöyle dedi: İnsanların çokluğundan onun tahtına (tabutuna) yaklaşmaya güç yetiremedik; o zorla bizden alındı; kuşkusuz onu taşımayı istiyordum. Bize Muhammed b. Ömer haber verdi; dedi ki: Bana Yakup b. Muhammed anlattı. O Muhammed b. Abdurrahman b. Abdullah b. Ebu Sasaadan, o el-Haris b. Abdullah b. Kabtan, o da Ümmü Umareden rivayet etti; (Ümmü Umare) dedi ki: Ensarın kadınları olarak hep beraber Abbasın cenazesinde hazır bulunduk. Onun için ağlayanların ilki olduk. Biat eden ilk muhacir kadınlar da bizimle beraber idiler. Bize Muhammed b. Ömer haber verdi; dedi ki: Bize İbn Ebu Sebre anlattı. O da Abbas b. Abdullah b. Saddan rivayet etti; (Abbas b. Abdullah) dedi ki: Abbas öldüğünde, Osman onlara, Eğer benim onun yıkanmasında hazır bulunmamı uygun görürseniz, yaparsınız! diye (haber) gönderdi. Onlar da ona izin verdiler. Bunun üzerine Osman cenazede bulunup, evin (bir) kenarında oturdu. Abbası Ali b. Ebu Talib , -Abbasın oğulları- Abdullah, Ubeydullah ve Kusem yıkadı. Haşimoğullarının kadınları ise bir sene yas tuttu. Bize Muhammed b. Ömer haber verdi; dedi ki: Bana Abdülaziz b. Muhammed anlattı. O Abbas b. Abdullah b. Mabedden, o İkrimeden, o da İbn Abbastan rivayet etti; (İbn Abbas) dedi ki: Abbas, hibreli bir elbise içerisinde kefenlenmeyi vasiyet etti ve Resulallah onun içerisinde kefenlendi! dedi. Bize Muhammed b. Ömer haber verdi; dedi ki: Bize İbn Ebu Sebre anlattı. O Abdülmecid b. Süheylden, o da İsa b. Ebu Talhadan rivayet etti; (İsa) dedi ki: Osmanı, Bakide Abbas için tekbir getirirken gördüm. İnsanların gürültüsünden (buna) güç yetiremiyordu. İnsanlar el-Hişşana ulaşmıştı. Adamlardan, kadınlardan ve çocuklardan hiçbir kimse geride kalmadı (herkes cenazeye katıldı).