"Enter"a basıp içeriğe geçin
Filter by Kategoriler
Kuran-ı Kerim
Hadisler ve İslam Tarihi
Alevilik
İncil
Tevrat
Avesta
Mitoloji
Diğer Kitaplar

24. Hamza b. Abdülmuttalib

Allahın Arslanı, Allah Resulünün Arslanı ve amcası olan Hamzanın (r) nesebi şöyledir: Hamza b. Abdülmuttalib b. Haşim b. Abdümenaf b. Kusay. Annesi Halenin nesebi ise Hale bt. Üheyb b. Abdümenaf b. Zühre b. Kilab b. Mürre şeklindedir. “Ebu Umare” künyesiyle çağrılıyordu. Çocukları: 1-Yala: Bu oğlundan dolayı “Ebu Yala” künyesi ile de çağrılıyordu. 2-amir: Bu oğlu ölmüştür. Bu ikisinin annesi, el-Mille b. Malik b. Ubade b. Hacer b. Faid b. el-Haris b. Zeyd b. Ubeyd b. Zeyd b. Malik b. Avf b. Amr b. Avfın kızıdır ki Evs kabilesine mensup olan Ensardandır. 3- Umare: Bu oğlundan dolayı Hamza, “Ebu Umare” künyesiyle anılıyordu. Bunun annesi Salebe b. Malik b. en-Neccaroğullarından Havle bt. Kays b. Kahd el-Ensariyyedir. 4-Ümame: Bu kızının annesi Esma bt. Umeys el-Hasamiyyenin kızkardeşi Selma bt. Umeystir. Ümamenin kendi yanlarında kalmaları konusunda Ali, Cafer ve Zeyd b. Harise birbirleriyle çekiştiler. Onlardan her biri onun kendi yanında kalmasını istiyordu. Allah Resulü , Ümamenin teyzesi Esma bt. Umeysin Caferin eşi olduğu için onun yanında kalmasına hükmetti. Allah Resulü , onu Seleme b. Abdülesed el-Mahzumi ile evlendirdi ve “Seleme sana denk mi?” dedi. Ancak Seleme, onunla gerdeğe girmeden önce vefat etti. Yalanın Umare, Fadl, Zübeyr, Akil ve Muhammed adında çocukları oldu. Bunlar öldüler ve böylelikle Hamzanın geride ne bir çocuğu, ne de nesli kaldı. Bize Muhammed b. Ömer haber verdi; dedi ki: Bize Ubeydullah b. Abdurrahman b. Mevheb haber verdi; dedi ki: Muhammed b. Kab el-Kurazinin şöyle dediğini duydum: Bir gün Ebu Cehil, Adi b. el-Hamra ve İbnül-Asda Peygamberin yanına vardılar. Ona sövüp saydılar ve eziyet ettiler. Bu haber Hamzaya ulaştı. Öfkeli bir şekilde mescide girdi. Ebu Cehilin kafasına yayla öyle bir darbe indirdi ki, kafasını yardı. Akabinde Hamza Müslüman oldu. Allah Resulü ve Müslümanlar onunla güç kazandı. Bu olay nübüvvetin 6. yılında Allah Resulünün Darul-Erkama gitmesinden sonra vuku buldu. Bize Muhammed b. Ömer haber verdi; dedi ki: Bize Muhammed b. Salih haber verdi. O, İmran b. Mennahın şöyle dediğini rivayet etti: Hamza Medineye hicret ettiğinde Külsum b. el-Hidmin evinde konakladı. Muhammed b. asım ve asım b. Ömer b. Katade, onun Sad b. Haysemenin evine konuk olduğunu söylediler. Bize Muhammed b. Ömer haber verdi; dedi ki: Bize Abdullah b. Muhammed b. Ömer haber verdi; dedi ki: Allah Resulü Hamzayı Zeyd b. Harise ile kardeş ilan etti. Hamza Uhud günü savaş gelip çattığında vasiyetini ona yaptı. Bize Muhammed b. Ömer haber verdi; dedi ki: Bana Şuayb b. Ubade, Yezid b. Rumanın şöyle dediğini anlattı: Allah Resulü Medineye geldiği zaman ilk sancağı Hamzaya verdi. Şamdan gelip Mekkeye doğru giden ve içinde 300 süvari ile birlikte Ebu Cehilin bulunduğu Kureyş kervanına saldırmak üzere, onu otuz süvari ile birlikte bir seriyyeye gönderdi. Sifülbahr denilen yerin yakınına kadar ulaştılar. Ancak Ebu Cehil oradan ayrılıp uzaklaştı ve aralarında savaş olmadı. Muhammed b. Ömer dedi ki: Bize göre bu haber üzerinde ittifak hasıl olmuştur. Gerçekten Allah Resulü ilk sancağı Hamzaya vermiştir. Bize Muhammed b. Ömer haber verdi; dedi ki: Bana Muhammed b. İbrahim, babasının şöyle dediğini anlattı: Hamza,Bedir günü bir deve kuşu tüyünü, kendisini tanıtan bir alamet olarak takmıştı. Muhammed b. Ömer dedi ki: Beni Kaynuka gazvesinde Hamza, Allah Resulünün sancağını taşıdı, o zamanlar henüz bayraklar icat edilmemişti. Hamza -Allahın rahmeti onun üzerine olsun- hicretin 32. ayının başında Uhud günü şehid edildi. O zaman 59 yaşındaydı. Allah Resulünden dört yaş büyüktü. Ne uzun, ne kısa bir adamdı. Vahşi b. Harb, onu öldürdü ve karnını yardı. Onun karaciğerini alıp Hind bt. Utbe b. Rebiaya götürdü. Hind, ciğeri ağzında çiğnedi sonra onu tükürdü. Daha sonra da Hamzanın cesedinin yanına geldi ve müsle yaptı. Onun organlarından kestikleri ile iki bilezik, iki pazvant, iki tane de halhal yaptı. Nihayet bu haliyle ve onun ciğerini de yanına alarak Mekkeye geldi. Hamza bir hırka ile kefenlendi. Onunla başını örttükleri zaman ayakları dışarıda kalıyordu, ayaklarını örttükleri zaman yüzü açılıyordu. Allah Resulü , “Yüzünü örtün.” buyurdu ve iki ayağının üstüne harmel [bir tür çöl bitkisi] koydu. Bize Veki b. el-Cerrah haber verdi; dedi ki: Bize Hişam b. Urve babasının şöyle dediğini rivayet etti: Hamza b. Abdülmuttalib bir elbise ile kefenlendi. Bize Muhammed b. Ömer haber verdi; dedi ki: Bana Ömer b. Osman el- Cahşi babalarından [babasından ve dedesinden] naklen şunu anlattı: Hamza b. Abdülmuttalib ve Abdullah b. Cahş tek bir kabre defnedildi. Hamza, Abdullah b. Cahşın dayısı idi. Bize Muhammed b. Ömer haber verdi; dedi ki: Hamzanın kabrine Ebu Bekir, Ömer, Ali ve Zübeyr indi. Bu esnada Allah Resulü, onun kabrinin başında otururken şöyle buyurdu: “Meleklerin Hamzayı yıkadıklarını görüyorum. O bugün cünüp idi.” Hamza o gün Peygamberin şehitler içerisinde namazını kıldırdığı ilk kişi idi. Onun için dört defa tekbir aldı, sonra diğer şehitler onun ardından toplandı. Her bir şehit getirildiğinde Hamzanın yanına konuldu. Peygamber, Hamza ve o şehit için cenaze namazı kıldırdı. Böylece onun için yetmiş defa cenaze namazı kıldırmış oldu. Allah Resulü Abdüleşheloğulları arasında onların ölüleri için ağlamalarını duydu ve buyurdu ki: “Ama Hamzanın ağlayanları yok.” Bunu Sad b. Muaz duydu. Hemen Abdüleşheloğullarının kadınlarına döndü, onları Allah Resulünün kapısına doğru yönlendirdi. Onlar Hamzaya da ağladılar. Allah Resulü bunu duydu; onlara dua etti ve gönderdi. O günden sonra Ensardan hiçbir kadın, ilk önce Hamzaya ağlamadan kendi ölüsü üzerine ağlamadı. Bize Şihab b. Abbad el-Abdi haber verdi; dedi ki: Bize Abdülcebbar b. el-Verd, Zübeyrden rivayet etti. O da Cabir b. Abdullahın şöyle dediğini rivayet etti: Muaviye Uhuddaki kuyusunun suyunu akıtmak istediğinde Cabir ona şunu yazdı: “Suyu ancak şehitlerin kabirlerinin üzerinden akıtabiliriz.” Muaviye ona tekrar şunu yazdı: Onların kabirlerini sökün [ve nakledin]. Cabir devamla dedi ki: Sanki onlar uyuyan insanlarmış gibi adamların omuzlarında taşınıyordu. Hamza b. Abdülmuttalibin ayağının ucuna kürek isabet eder etmez kan fışkırdı. Bize Süfyan b. Uyeyne ve İsmail b. İbrahim el-Esedi haber verdi. Onlar da Ali b. Zeyd b. Cüdandan rivayet etti. O da Said b. el-Müseyyebin şöyle dediğini rivayet etti: Ali, Allah Resulüne dedi ki: “Amcan Hamzanın kızıyla evlenmez misin? Çünkü o Kureyşin en güzel genç kadınıdır.” [Süfyan en güzel ifadesi için ecmel kelimesini kullandı. İsmail onun yerine ahsen kelimesini kullandı.] Peygamber buyurdu ki: “Ey Ali! Bilmez misin ki, Hamza benim sütkardeşimdir ve Allah nesepten dolayı haram kıldığı akraba evliliklerini, sütkardeşliği ile meydana geldiğinde de haram kılmıştır.” Bize Abdullah b. Nümeyr ve Muhammed b. Ubeyd haber verdiler; dediler ki: Bize el-Ameş, Sad b. Ubeydeden haber verdi. O da Ebu Abdurrahman es-Sülemiden Alinin şöyle dediğini rivayet etti: “Dedim ki; ey Allahın Resülü! Gördüğüm kadarıyla sen bizi serbest bıraktığın halde kendin Kureyş kadınlarıyla evlenmekten çekiniyorsun.” Buyurdu ki: “Senin bir bildiğin mi var?” Ben de, “Evet, Hamzanın kızı.” dedim. “O benim sütkardeşimin kızıdır.” dedi. Bize Muhammed b. Abdullah el-Ensari haber verdi; dedi ki: Bize Said b. Ebu Arube, Katadeden haber verdi. O da Cabir b. Zeydden İbn Abbasın şöyle dediğini rivayet etti: Allah Resulünün Hamzanın kızıyla evlenmesi istendi. Bunun üzerine dedi ki: “O benim sütkardeşimin kızıdır. Nesepten dolayı haram olan akraba evlilikleri, sütkardeşliği ile meydana geldiğinde de haram olur.” Bize Musa b. İsmail haber verdi; dedi ki: Bize Hammad b. Seleme, Ammar b. Ebu Ammardan Hamzanın Peygamberden kendisine Cibrili asli suretinde göstermesini istediğini rivayet etti. Peygamber, “Senin onu görmeye gücün yetmez.” deyince o da “Evet” dedi. O da buyurdu ki: “Hele yerinde otur!” Ammar dedi ki: “Cibril Kabede, müşriklerin Kabeyi tavaf ederken üzerine elbiselerini koydukları bir ağaç dalının üzerine indi. Peygamber, “Gözünü kaldır da bir bak!” dedi. O da baktı, bir de ne görsün, onun iki ayağı yeşil zebercet gibidir. Hemen oracıkta düşüp bayıldı. Bize Ubeydullah b. Musa haber verdi; dedi ki: Bize İsrail, Ebu İshaktan rivayet etti. O da Harise b. Mudarribden Alinin şöyle dediğini rivayet etti: “Bedir günü Allah Resulü bana, Ey Ali! Bana Hamzayı çağır! dedi. Hamza müşriklerin [safına] en yakın kişi idi.” Bize Ebu Üsame b. Hammad b. Üsame ve İshak b. Yusuf el-Ezrak, İbn Avndan haber verdiler. O da Umeyr b. İshakın şöyle dediğini rivayet etti: Hamza b. Abdülmuttalib, Uhud günü Allah Resulünün önünde iki kılıçla birden savaşıyordu. Ben Allahın aslanıyım diyordu. Bir öne atılıyor, bir arkaya dönüyordu. Bu şekilde savaşa devam ederken birden bire ayağı sürçtü ve sırt üstü yere düştü. Onu bir siyahi gördü. [Ravilerden Ebu Üsame dedi ki:] “Harbe (küçük mızrak) ile onu yaralayıp öldürdü.”[İshak b. Yusuf ise şöyle dedi:] Habeşi onu bir harbe veya mızrak ile yaraladı, sonra karnını yardı. Bize Hevze b. Halife haber verdi; dedi ki: Bize Avf Muhammedin şöyle dediğini rivayet etti. Bana şu haber ulaştı: Hind bt. Utbe b. Rebia, Uhud günü savaşan müşrik kuvvetlerin aralarına kadar geldi. Hamza b. Abdülmuttalibi eline geçirirse mutlaka onun ciğerini yiyeceğine dair ant içmişti. Hamza yaralanıp şehit düşünce ölülere müsle yaptılar. Hamzanın ciğerinden uzunlamasına kesilen bir parçayı getirdiler. Hind, onu alıp yemek için çiğnemeye başladı, fakat yutamadı ve ağzından dışarı attı. Bu haber, Allah Resulüne ulaştığında şöyle buyurdu: “Allah, Hamzanın etinden bir şeyi tatmayı cehenneme ebediyen haram kılmıştır.” Sonra Muhammed dedi ki: “Bu, miskin Hind için ağır bir sözdü.” Bize Affan b. Müslim haber verdi; dedi ki: Bize Hammad b. Seleme haber verdi; dedi ki: Bize Ata b. es- Saib, eş-Şabiden haber verdi. O da İbn Mesuddan şunu rivayet etti: Ebu Süfyan Uhud günü şöyle dedi: “Topluluk içinde müsle yapanlar vardı. Gerçekten bu benim dışımdaki ileri gelenler tarafından yapılmıştı. Ben bunu ne emrettim, ne de yasakladım. Bundan ne hoşlandım, ne de nefret ettim. Bu iş beni üzdü, sevindirmedi.” [İbn Mesud dedi ki:] Baktılar, bir de ne görsünler! Hamzanın karnı yarılmış, Hind onun ciğerini almış çiğniyor. Fakat onu yiyemedi. Allah Resulü buyurdu ki, “Ondan bir şey yedi mi?” Hayır dediler. Bunun üzerine “Allah Hamzanın hiçbir parçasını cehennemin içine asla sokmaz.” dedi. Bana Halid b. Mahled haber verdi; dedi ki: Bana Abdurrahman b. Abdülaziz anlattı. Ona ez-Zühri, Abdurrahman b. Kab b. Malikten rivayet etti. O da babasından Allah Resulünün Uhud günü şöyle dediğini rivayet etti: “Hamzanın öldürüldüğü yeri kim gördü?” Bir adam, “Allah seni aziz eylesin! Onun öldürüldüğü yeri ben gördüm.” dedi. Allah Resulü buyurdu ki: “Haydi gel, onu bize göster!” Adam yürüyüp gitti, sonunda Hamzanın cesedinin başında durdu. Karnının yarılmış olduğunu ve müsle yapıldığını görünce, “Ey Allahın Resulü! Vallahi ona müsle yapılmış.” dedi. Allah Resulü ona bakamadı. Şehitlerin arasında durdu ve şöyle dedi: “Ben bunlara şahidim. Bunları kanlarıyla beraber kefenleyin. Allah yolunda yaralanan hiçbir yaralı yoktur ki, kıyamet günü rengi kan rengi, kokusu misk gibi olan kanayan yarasıyla gelmesin. Onlardan Kurandan en çok ezberi olana öncelik tanıyın ve kabre koyun.” Bize Amr b. asım el-Kilabi haber verdi. Ona Salih el-Mürri haber verdi. Ona Süleyman et-Teymi haber verdi. O Ebu Osman en-Nehdiden rivayet etti. O da Ebu Hüreyreden şunu rivayet etti: “Allah Resulü , şehit edildiği yerde Hamzanın başucunda durdu. Kalbine ondan daha fazla acı veren bir acının asla olmadığı bir manzaraya baktı. Ona müsle yapıldığını gördü ve dedi ki: Allahın rahmeti senin üzerine olsun! Gerçekten sen benim bildiğim zamandan beri akrabaları çok ziyaret eden, bolca hayır işleyen bir kişiydin. Senden sonra gelenler şayet sana üzülmeselerdi Allah seni değişik ruhlardan diriltinceye kadar seni burada bırakmayı arzu ederdim. Allaha yemin olsun ki, senin yerine onlardan yetmiş kimseye müsle yapmak benim boynumun borcudur.” Peygamber orada dururken Cibril, Nahl Suresinin sonundaki şu ayetleri indirdi: “Şayet ceza verirseniz, kendinize verilen cezanın misli kadarıyla ceza verin.” Bunun üzerine Peygamber yemininden dolayı kefaret verdi, yapmak istediğinden vazgeçti ve sabretti. Bize Ahmed b. Abdullah b. Yunus haber verdi; dedi ki: Bize Ebu Bekir b. Ayyaş haber verdi. O Yezidden, O da Miksemden İbn Abbasın şöyle dediğini rivayet etti: Uhud günü Hamza şehit edildiğinde Safiyye onu aramaya koyuldu. Onun ne yaptığını bilmiyordu. Derken Ali ve Zübeyr ile karşılaştı. Ali, Zübeyre, “Annene sen söyle!” dedi. Zübeyr “Hayır hayır, halana sen söyle!” dedi. Safiye “Hamza ne yaptı?” diye sordu. Onlar da bilmedikleri şeklinde görüş bildirdiler. Peygamber geldi, “Onun aklını kaybetmesinden korkuyorum,” dedi. Elini göğsünün üzerine koyup ona dua etti. Safiyye, “İnna lillah” dedi ve ağladı. Sonra Peygamber gelip onun cesedinin başında durdu. Ona müsle yapılmıştı. Buyurdu ki: “Şayet kadınlar feryat etmeseler, Allah kuşların kursaklarından ve yırtıcı hayvanların karınlarından toplayıp haşredinceye kadar, onu burada bırakırdım.” Sonra şehitlerin toplanmasını emretti ve onların cenaze namazını kıldırdı. Dokuz kişiyi Hamzayla beraber koyuyor ve onların üzerine yedi defa tekbir getiriyordu. Sonra o dokuz kişi kaldırılıyor, Hamza orada bırakılıyordu. Tekrar dokuz kişi getiriliyor ve onların cenaze namazını kılmak üzere tekbir alıyordu. Bu durum onların hepsinin cenaze namazını kılıncaya kadar devam etti. Bize Ravh b. Ubade, Osman b. Ömer ve Zeyd b. el-Hubab, Üsame b. Zeydden haber verdiler. O ez- Zühriden, o da Enes b. Malikten şu rivayeti nakletti: Allah Resulü Uhud günü amcası Hamzanın yanı başına gitti. Onun burnu kesilmiş ve müsle yapılmıştı. Buyurdu ki: “Şayet Safiyye gönlünde [bir üzüntü] bulmasa yiyecek arayan hayvanlar onu yiyinceye ve Allah onu kuşlarla yırtıcı hayvanların midelerinden toplayıp diriltinceye kadar onu burada bırakırdım.” Hamza alacalı bir elbiseyle kefenlendi. Başı örtüldüğünde ayakları açılıyordu, örtü ayaklarına çekildiğinde ise başı açık kalıyordu. Giyecekler [kefenlikler] az, şehitler çoktu. Bir kişi, iki ve üç kişi ile beraber tek bir kefenle kefenleniyordu. İki ve üç kişi tek bir kabre konuyordu. Sonra Peygamber hangisinin daha çok Kuran ezberlediğini soruyor ve ilk önce onu kabre koyuyordu. Bize Veki ve Abdullah b. Nümeyr, Haşim b. Urveden rivayet ettiler. O da babasından şunu nakletti: Hamza tek bir kefenle kefenlendi. Bize el-Fadl b. Dükeyn haber verdi; dedi ki: Bize Şerik haber verdi. O İbrahim b. el-Muhacirden rivayet etti. O da İbrahimden Habbabın şöyle dediğini rivayet etti: Hamza bir hırka ile kefenlendi. Başı örtüldüğünde ayakları dışarıda kalıyordu, ayakları örtüldüğünde başı dışarıda kalıyordu. Başı örtüldü, ayaklarının üstüne izhir [bir çeşit çöl bitkisi] kondu. Bize Abdullah b. Mesleme b. Kaneb haber verdi; dedi ki: Bize Muhammed b. Salih, Yezid b. Zeydden rivayet etti. O da Ebu Üseyd es-Saidinin şöyle dediğini rivayet etti: Ben, Hamzanın kabrinin başında Allah Resulü ile beraberdim. Alacalı kefeni [yüzüne] çekiyorlardı, ayakları açılıyordu. Onu ayaklarına doğru çekince yüzü açılıyordu. Allah Resulü buyurdu ki: “Onu yüzüne örtün ve ayaklarına bu bitkiden koyun.” Allah Resulü başını kaldırdı, bir de ne görsün sahabeleri ağlıyordu. “Niye ağlıyorsunuz?” dedi. Ona “Ey Allahın Resulü! Bugün amcana yetecek tek parçalık bir kefen bulamıyoruz.” denilince şöyle buyurdu: “İnsanlar öyle bir zamana yetişecekler ki, bereketli beldelere çıkacaklar, orada yiyecek, giyecek ve binek -veya binekler- elde edecekler. Dostlarına şöyle yazacaklar: Bize gelin! Çünkü siz çorak bir arazidesiniz. Şayet bilirlerse o gün Medine onlar için daha hayırlıdır. Onlardan geçim sıkıntısına ve zorluklara sabreden her bir fert için ben kıyamet gününde şefaatçi ya da şahit olurum.” Bize Amr b. asım el-Kilabi haber verdi; dedi ki: Bize Süleyman b. Muğire, Hişam b. Urvenin şöyle dediğini haber verdi: Yanında iki kefenlik olduğu halde, Safiyye bt. Abdülmuttalib geldi. Kardeşi Hamzayı o iki kefenle kefenlemek istiyordu. Allah Resulü Zübeyr b. el-Avvama -ki onlar, ana-oğul idiler-, “Kadını zapt etmek sana düşer.” dedi. Zübeyr onu geri çevirmek için ona yönelince annesi, “İşte böyle [yaparsan] senden razı olmam ve senin annen de olmam.” dedi. Hamzanın naaşının yanına vardı. Bir de baktı ki, onun yanında Ensardan yere serilmiş bir adam var. Hamza o kefenliklerinden geniş olanıyla, Ensari ise diğeriyle kefenlendi. Bize Muhammed b. Abdullah el- Ensari haber verdi; dedi ki: Bize Eşas şunu anlattı: Hasana “Şehitler yıkanır mı?” diye soruldu. O da “Evet, zira Allah Resulü, Meleklerin Hamzayı yıkadıklarını gördüm. buyurdu.” dedi. Bize Veki ile el-Fadl b. Dükeyn, Şerikten rivayet etti. O da Husayndan, o da Ebu Malikten şu rivayeti nakletti: Peygamber Uhud şehitlerinin cenaze namazlarını onar onar kıldırdı. Her on kişiyle beraber Hamzanın namazını da kıldı. Bize Muhammed b. Fudayl b. Gazvan haber verdi. O Yezid b. Ebu Ziyaddan, O da Abdullah b. el- Harisin şöyle dediğini rivayet etti: Allah Resulü Hamzanın cenaze namazını kıldırdı. Onun için dokuz tekbir aldı. Daha sonra diğerleri getirildi. Onlar için yedi tekbir aldı. Sonra diğerleri geldi, onlar için beş tekbir aldı. Bu minval üzere hepsinin cenaze namazını kıldırdı. Şu kadar var ki O , tekbirlerin tek olmasına dikkat ediyordu. Bize Affan b. Müslim haber verdi; dedi ki: Bize Hammad b. Seleme haber verdi; dedi ki: Bize Ata b. es- Saib, eş-Şabiden İbn Mesudun şöyle dediğini rivayet etti: Allah Resulü , Hamzayı yere koydu. Onun cenaze namazını kıldırdı. Ensardan bir adam getirildi, onun yanına konuldu. Onun da namazını kıldı. Ensari kaldırıldı, Hamza orada bırakıldı. Sonra bir başkası getirildi, Hamzanın yanına konuldu. Peygamber onun da namazını kıldı. Ensari kaldırıldı, Hamza orada bırakıldı. Bu durum onun yetmiş kişinin namazını kılmasına kadar devam etti. Bize Amr b. asım el-Kilabi haber verdi; dedi ki: Hemmam, Ata b. es-Saibden, o da eş-Şabiden şu rivayeti nakletti: Allah Resulü Hamza b. Abdülmuttalibin cenaze namazını kıldırdı. Sonra bir adam getirilip oraya konuldu, O da her ikisinin birden namazını kıldırdı. Daha sonra adam kaldırıldı, başka biri getirildi. O gün Allah Resulü , Hamza için yetmiş defa cenaze namazı kıldırıncaya kadar bu uygulamaya devam etti. Bize Ahmed b. Abdullah b. Yunus haber verdi; dedi ki: Bize Ebül-Ahvas, Said b. Mesruktan rivayet etti. O da Ebüd-Duhanın “Allah yolunda öldürülen kimseleri ölü zannetmeyin. Onlar diridirler. Rablerinin katında kendilerine rızık ihsan edilir.”ayeti hakkında şöyle dediğini rivayet etti: Bu ayet, Uhud şehitleri hakkında nazil oldu. Şu ayet de onlar hakkında nazil oldu: “Sizin içinizden şehitler edinsin diye…” O gün Müslümanlardan yetmiş kişi şehit oldu. Bunlardan dört tanesi Muhacir idi: Hamza b. Abdülmuttalib, Abdüddaroğullarının kardeşi Musab b. Umeyr, Şemmas b. Osman el-Mahzumi ve Abdullah b. Cahş el-Esedi. Diğerleri Ensardandı. Bize Veki b. el-Cerrah, Süfyandan rivayet etti. O da Ebu Miclezden, Kays b. Ubadın şöyle dediğini rivayet etti: Ebu Zerin “İşte bunlar Rableri hakkında çekişen iki hasımdır.”ayetinin Bedir günü şu altı kişiden oluşan grup hakkında nazil olduğuna dair yemin ettiğini duydum: Hamza b. Abdülmuttalib, Ali b. Ebu Talib, Ubeyde b. el-Haris, Utbe b. Rebia, Şeybe b. Rebia ve Velid b. Utbe. Bize Osman b. Amr, Ubeydullah b. Musa ve Ravh b. Ubade haber verdiler; dediler ki: Bize Üsame b. Zeyd, Nafiden İbn Ömerin şöyle dediğini rivayet etti: Allah Resulü Uhuddan döndüğü zaman Abdüleşheloğullarından kadınların kendi şehitlerine ağladıklarını duydu. Buyurdu ki: “Ama Hamzanın ağlayanları yok.” Bunun üzerine Ensarın hanımları onun yanında toplandı ve Hamzaya ağladılar. Allah Resulü uyudu. Uyandığında onlar hala ağlıyorlardı. “Yazık onlara, şimdiye kadar buradalarmış. Onlara söyleyin gitsinler, bugünden sonra hiçbir ölüye ağlamasınlar.” dedi. Bize Abdülmelik b. Amr Ebu amir el-Akadi haber verdi. O, Züheyr b. Muhammed, Abdullah b. Mesleme b. Kaneb el-Harisiden rivayet etti. O da Abdülaziz b. Muhammed ed-Deraverdiden rivayet etti. Hepsi Şerik b. Ebu Nemrden, O da Ata b. Yesardan şu rivayeti nakletti: Allah Resulü Uhud dönüşünde Abdüleşhel kabilesinin kadınlarının yanından geçti. Onların Uhudda şehit olan yakınlarına ağladıklarını duydu. Buyurdu ki: “Ama Hamzanın ağlayanları yok.” Bunu Sad b. Muaz duydu ve Abdüleşhel kabilesinin kadınlarına gitti. Onlara Allah Resulünün kapısına gidip Hamzaya ağlamalarını emretti. Onlar da gittiler ve ağladılar. Allah Resulü onların ağlamalarını duydu, “Kim bunlar?” diye sordu. “Ensarın hanımları!” denildi. Onların yanına vardı ve “Geri dönün, bugünden sonra ağlamak yoktur.” dedi. Abdülmelik b. Amr, Züheyr b. Muhammedden naklettiği hadiste şöyle dedi: Allah Resulü buyurdu ki: “Allah sizi, çocuklarınızı ve çocuklarınızın çocuklarını mübarek kılsın.” Abdullah b. Mesleme, Abdülaziz b. Muhammedden naklettiği hadiste Allah Resulünün şöyle dediğini rivayet etti: “Allah size, çocuklarınıza ve çocuklarınızın çocuklarına merhamet etsin.” Bize Muhammed b. Abdullah el-Ensari haber verdi; dedi ki: Bize Muhammed b. Amr haber verdi; dedi ki: Bize Muhammed b. İbrahim şöyle dedi: Allah Resulü Uhuddan döndüğü zaman Abdüleşheloğullarına uğradı. Onların kadınları şehitlerine ağlıyorlardı. Buyurdu ki: “Ama Hamzanın ağlayanları yok.” Bu söz Sad b. Muaza ulaştı. Kadınları mescidin kapısına gidinceye kadar yönlendirdi. Hamzaya ağlıyorlardı. Ayşe dedi ki: “Biz de çıktık onlarla beraber ağladık. Biz ağlarken Allah Resulü uyudu. Sonra uyandı, son yatsı namazını [vitr namazını] kıldı. Biz ağlarken o tekrar uyudu. Sonra uyandı ve sesi duydu. Buyurdu ki:Yanlış mı görüyorum? Onlar şimdiye kadar burada mıydılar? Onlara söyleyin gitsinler.Sonra onlara, eşlerine ve çocuklarına dua etti. Sonra ertesi sabah Allah Resulü kesin bir şekilde ağlamayı yasakladı.” Bize Muhammed b. İsmail b. Ebu Füdeyk haber verdi; dedi ki: Bize Muhammed b. Ebu Hamid, İbnül- Münkedirin şöyle dediğini rivayet etti: Allah Resulü Uhuddan geldi. Abdüleşheloğullarına uğradı. Ensarın kadınları övgü sözleriyle ağıt yakarak şehitlerine ağlıyordu. Buyurdu ki: “Ama Hamzanın ağlayanları yok.” Ensardan bazı kimseler hanımlarının yanına gidip dediler ki: Ağlamanızı ve ağıtlarınızı Hamzaya çevirin! Allah Resulü ayağa kalktı, ayakta uzun süre onları dinledi. Sonra oradan ayrıldı. Ertesi gün minbere çıktı, kesin bir şekilde feryat-figan ederek ağlamayı yasakladı ve buyurdu ki: “Hamzaya ağıt yakan hariç, övgü dolu sözlerle ağıt yakan her kadın yalancıdır.” Bize Müslim b. İbrahim anlattı; dedi ki: Bize Hakim b. Selman haber verdi; dedi ki: Muharib b. Disarın şöyle dediğini duydum: Hamza b. Abdülmuttalib şehit edildiği zaman insanlar şehitlerine ağlıyordu. Allah Resulü buyurdu ki: “Ama Hamzanın ağlayanları yok.” Ensar bunu duydu, hanımlarına onun için ağlamalarını söylediler. Bir kadın elini başına koyup feryat ederek geldi. Bunun üzerine Allah Resulü şöyle buyurdu: “Yeryüzüne indirildiği zaman şeytanın yaptığını yaptın. O da elini başına koyup feryat etmişti. Saçını başını yolan, üstünü başını parçalayan, bağırıp çağıran bizden değildir.” Bize Abdullah b. Nümeyr haber verdi; dedi ki: Bize Ziyad b. el-Münzir, Ebu Caferden şu rivayeti nakletti: Fatıma, Hamzanın kabrine geliyor, kabri derleyip toparlıyor ve düzenliyordu.