Safiyye bt. Abdülmuttalib Resulallah için şöyle ağıt yaktı: Gönlüm perişan! Malı yağmalanmışçasına, Kendisine savaş açılmışçasına perişan. Uyuyamadım, beni saran hasret ve kederden. Keşke ölümün bardağını (şerbetini) ben içseydim. Peygamber, yazılan ölümü ile geceledi dediklerinde, Ve Peygamberin ölü olarak yattığını gördüğümüzde, Perçemlere ak düştü, hem de ne ak! Habibimden sonra, onun evlerini; Yaşamsız ve ürkütücü bir sessizlikte gördüm. Bu, uzun bir hüzne neden oldu, kalbimde. Kalbi ürkek hale getirdi, kalpten ayrılmayan bu hüzün. Ölümle karşılaşan Peygamberden sonra ah! Ben nasıl geceleyeceğim, sağ-selim! Sevgisi gönüllerde, Gerçekten yaratılmışların, insanların efendisi! Bu halimi Allaha arz ediyorum; O bana yeter! O benim musibetimi ve şikayetimi bilendir. Safiyye bt. Abdülmuttalib şöyle dedi: Ey Fatıma! Yıldızlar doğdukça; Sabahlara kadar bıkmadan usanmadan ağla. O, kendisine hakkıyla ağlanan kişidir; Ve gerçekten şanlı efendi ve iyi olandır. Yeryüzü tanınmaz hale geldi, onun kaybolmasıyla; Hangi varlık musibetzede olmaz ki! Ölene dek içimde dikili olan ayrılık ateşinden başka, Benim için bir şey olmayacak, senden sonra. Medinede hazır olanlar ve olmayanlar, Gerçekten Peygambere ağladılar. Saçları açık, dağınık ve musibetzede olan sana, Çekinmeden ağlasın, herkes çekinirken ağlamaktan. Sana, küçük büyük ağlasın; sana yaşıtın ağlasın; Meydan meydan dolaşarak, sana beyaz tenli olan ağlasın. Bir yere varmak isteyenler ağlasın. Ve yerlerine varmadan, yoldaki koşuşturan kervanlar sana ağlasın. Düzlükler onun yokluğuna ağlar. Mekke ağlar, sert olanlar da ağlar. Arkasında bıraktığı mahzun musibetzede, Dul kalanlar kaybettiğine hüzünle ağlar. Ey gözüm! Neden gözyaşları dökmezsin? Halbuki senin gözyaşların sicim gibi akması gerek. Yine Safiyye bt. Abdülmuttalib şöyle dedi: Ey gözlerim! Sicim gibi gözyaşlarıyla cömertçe ağlayın; Medinenin batısındaki su kanalını yıkacak kadar… Ey gözlerim! İçten gelen gözyaşlarıyla ağlayın; Şiddetli elemle, hüzünle ve gönül acısıyla… Gökyüzünün, rüzgarın ve kulların Rabbi olan, Allahın seçtiği kula ağlayın. Zulümden sonra getirdiği nur, doğruluk takva için, Ve hidayet için, murtazaya ağlayın. Kerem sahibi olan Allahın seçtiği peygambere, O mücteba olarak gönderilmiş pak Resulallaha ağlayın. Yine Safiyye bt. Abdülmuttalib şöyle dedi: Varlığı yağmalanmış bir kimse gibi uykusuz geceledim. Her tarafımı haşereler gibi beni sarmış olan acılardan… Yaşıtlarımın saçları ağarmazken, Yapraksız hurma dalı gibi ağardı benim saçlarım. Allahın peygamberini, Nur-u Mustafayı kaybettik! Ey dengi olmayan peygamber! Şerefli aileden gelen, Mudarın en soylu kolu, Uzun bir kökten doğmuş bir köktün sen. Sen yoksullara aittin, Komşuya ve her zulüm gören yabancıya sığınaktın. Her ne kadar kabirde gecelesen de, Öncesinde şeref ve iyi bir hayat yaşadın. Vuku bulan ve büyük musibet sayılan olaylarda, Ve her işte başarılıydın. Yine Safiyye bt. Abdülmuttalib şöyle dedi: Ey gözüm! Gözyaşları dök! Habire cömertçe ağla! Rabbine dönen pak Peygambere. Özel ve genel her şeyi an! Yas tut, Mustafaya! Durmadan akan gözyaşlarınla… Ey gözüm! Allahın kitapla gönderdiği peygamberden sonra, Kime ağlarsın? Fatih, hatim, rahim ve rauf… Sözü doğru ve güzel giyimli… Şefkatli, merhametli ve bize öğüt verendi o. Çok bağışlayan Allahın bize olan rahmetiydi. Allahın rahmeti ve selamı ona olsun. Melik olan Allah güzel sevabı ona versin. Safiyye bt. Abdülmuttalib şöyle dedi: Ey gözüm! En hayırlı ölen ve kaybolana, Gözyaşları dökmede cömert davran ve uykusuz kal. Tut yasını Mustafanın. Kastedilmişçesine en acı hüzünle kalbe çatıp gelen hüzün… Ona, şanlı kitapta yazılı olan kader gelip çattığında, Az daha hayatıma son verecektim. Allahın kullarına şefkatli ve merhametliydi. Onlar için bir rahmet ve en iyi yol gözeticiydi. Sağ iken de, ölü iken de Allah ondan razı olsun. Ebedi kalınacak günde onu cennetle mükafatlandırsın. Safiyye bt. Abdülmuttalib şöyle dedi: Yine geceledim, yatakta uzanıp uyuyamadım; Yastığa yaslanmaktan başka… Dertler sardı beni, Gerçekten başıma gelen şiddetli musibetlerden dolayı… Yaratılmışlar için bir rahmetti, o. Ona itaat edene, hidayet yolunu gösterdi. Nesebi, soyu sopu pak; Yardım sever, hataları örten biriydi. Sözleri açık, fıtratı doğru ve iffetli… Sözünde duran, iyilerin iyisi… Şu hayatta yaşadığı sürece iyilik yaparak yaşadı. Sözünde sadık ve yanına gelene cömertçe bağışta bulunandı. Sonra bizden övgü ayrıldı ve kayboldu. Kulların Rabbi ona mükafat olarak cennetleri versin. Hind bt. el-Haris bt. Abdülmuttalib, Resulallah için şöyle ağıt yaktı: Ey gözüm! Haydi, cömertçe ağla. Gözyaşların, yağmurun suyu gibi sel olup aksın. Veya su tutmaz çatlak kanalları doldurmaya çalışan, Coşkulu bir pınar gibi seraba gözyaşı dök. Çünkü aminenin kerem sahibi olan oğlu, Göçmüştür. Mübarek kerem sahibi olan varlığı sarmalamışlar, Ve kabre koyup toprağı ona örtü yapmışlar diye, Ağır haberler gelmiş o sizin en soylu haneden. O şerefli amcası ve dayısı olan, Şerefli soyunda şüphe olunmayandır. Mistah b. Üsasenin kız kardeşi Hind bt. Üsase b. Abbad b. Abdülmuttalib b. Menaf, Resulallah vefatında şöyle dedi: Ey Fatıma! Kaybedilen ölüye ağlayışın, Boynumu büktü ve perçemlerimi beyazlattı. Ey Resul! Nice iyiliklerde, ihsanlarda bulundun. Ama çocuklara ve kölelere hizmet etmeyi de ihmal etmedin. Her gelip çatan musibetlerde sığınağımızdın, Şam tarafından soğuk rüzgarlar estiğinde. (işler sarpa sardığında) Sen bineklere binenlerin en hayırlısısın; Ve dedelerine intisab edilenlerin en şereflisi… Onun musibeti kimseyi bırakmamış. Denizde ve karada bulunan herkesi üzmüştür. Tüm iyilikler onun gölgesinde sabahlardı. O seni mutlu eden, mutlu evlatlar bırakandır. Yine Hind bt. Üsase b. Abbad b. Abdülmuttalib şöyle dedi: Ey gözüm! Bıkmadan ağla ve ağlat! Sevdiklerin için ağlama anı başlamıştır. Yaşadığın sürece, en hayırlı ve gerçek olan Peygambere, Ağlama anı erken başlamıştır. Eğer Allahın emri gerçekleşmiş de, Aramızda seni görerek yaşasaydık kesinlikle ağlamazdım. Senin ölüm haberini alan herkesin musibeti büyümüş; Benim ise ağlama anım başlamış. Onun musibeti büyüdükçe büyümüş. Senden sonra her zorlukla karşılaçacak olan benim. Kainatı yaratanın Rabbine hüznümü şikayet ediyorum. Ancak Allah benim başıma neler geldiğini bilir. Ey Fatıma! Kaybettiğinle senin musibetin büyüdü. Dayanağım yıkıldı benim… Yine Hind bt. Üsase şöyle dedi: Ey Nebi! Senden sonra bazı nahoş olaylar ve karışık sözler oldu. Eğer, o haber ve sözleri duysaydın hutbeler irad edilmezdi. Seni, toprağın kendi özünü kaybedişi gibi kaybettik. Kavmine çare ol, geri gel ve gitme, Ey Nebi! Sen kendisiyle aydınlanan bir nurlu dolunaydın; İzzet sahibinden kitaplar inerdi sana. Cebrail ayetlerle gelir ve aramızda bulunurdu. Kaybolup gitti; gözler gaybı görmekten engellenmiştir artık. Ey Ebu Sehl, nesebi, soyu sopu asil olan, Ve özü pak olan varlığı kaybettin. atike bt. Zeyd b. Amr b. Nüfeyl Peygambere şöyle ağıt yaktı: Binekleri, yabanileşti. Halbuki o güzel insan onlara binerdi. Bu binekler hıçkıra hıçkıra, Efendisine gözyaşı döker oldu. Eşlerin hüzünden ayılmaz oldu. Hep dinlerini sende hatırlıyorlar. Hayalet gibi, iskelete döndüler. Boş oturdular; yüzlerinin rengi değişti. Kalplerindeki sıkıntıyla, Uzun sürecek üzüntüden acılar çekmekteler. Yakınları olan kadınlar, O hür yüzlere elleriyle vurmaktalar; Ona olan hüzünden dolayı ve akılları uçmuşçasına. Faziletli olan, O seyyid ve Mustafa olan, O dini de hak üzere toplayandır. Ölümü gelip çattı. Hayatım nasıl olacak Peygamberden sonra? Ümmü Eymen Resulallah için şöyle ağıt yaktı: Ey gözüm! Cömertçe davran ve çokça ağla; Yaşlar göze şifadır. “Peygamber öldü ve O olmadan gece oldu”, Dediklerinde bu belanın tümüydü. Semanın vahyi ile özelleşmiş; Şu dünyada kaybettiğimiz en hayırlı insana ağlayın. Allah sana hayırlı mukadderatlar verene dek, Senden akacak bol gözyaşıyla sürekli ağla. Birilerinin geleceğini bilmezdim. O ziya ile bir rahmet olarak geldi. Gelişinden sonra O, Kapkaranlık geceleri aydınlatan bir ışık idi. İyi soylu, temiz nesepli biriydi. Madeni pak, iyi ahlaklı ve son peygamberdi.