Sonra Resulallahın hicretinin 8. yılı Şevval ayında Resulallah Huneyn (yani Hevazin gazvesi) meydana geldi. Huneyn, Mekkeye üç gece mesafede bir vadidir. [Dediler ki:] Resulallah Mekkeyi fethedince Hevazin ve Sakif kabile reisleri birbirlerine gidip gelerek toplandılar. Asker topladılar ve Malik b. Avf en-Nasriyi kendilerine lider seçtiler. Kendisi otuz yaşındaydı. Malik b. Avf, onlara mallarını, kadınlarını, çoluk çocuklarını beraberlerinde getirmelerini emretti. Gelip Evtasa konakladılar bir taraftan da takviye kuvvetleri habire geliyordu. Sonra Resulallahın üzerine yürümeye karar verdiler. Resulallah Şevvalin altıncı günü Cumartesi onları 12.000 kişilik bir Müslüman ordusuyla karşıladı. 10.000 kişisi Medineli Müslümanlardan 2.000i ise Mekkeli idi. Ebu Bekir, “Bugün sayılarımızın az oluşundan dolayı yenilmeceğiz.” dedi. Birçok müşrik Resulallah ile beraber bu savaşa katıldı. Onlardan biri de Safvan b. Ümeyye idi. Resulallah , ondan 100 adet zırhı, iade edilmek üzere almıştı. Şevvalin onuncu günü Salı gecesi Huneyne vardı. Bu arada Malik b. Avf, kendisine Resulallah hakkındaki haberleri getirmeleri için üç kişiyi gözcü olarak gönderdi. Döndüklerinde korkularından titriyorlardı. Resulallah da Abdullah b. Ebu Hadred el-Eslemiyi gözcü olarak göndermişti. Onların ordularının içine sızarak aralarında dolaştıktan sonra Resulallahın yanına geri döndü. Gece olduğunda Malik b. Avf arkadaşlarını Huneyn vadisinde toplayıp tek vücut halinde topyekun Muhammed ve ashabına saldırmalarını emretti. Bu arada Resulallah seher vaktinde arkadaşlarını saflar halinde dizdi ve onlara sancaklar ve bayraklar dağıttı. Muhacirlerin sancağını Ali b. Ebu Talib, bayraklarını ise Sad b. Ebu Vakkas ve Ömer b. Hattaba verdi. Hazrec kabilesinin sancağını el-Hubab b. Münzire verdi. Hazrecin diğer sancağının Sad b. Ubadeye verildiği de söylenir. Evsin sancağı ise Üseyd b. Hudayrda idi. Evs ve Hazrec kabilelerinin her bir boyunun sancağını, ismi bilinen bir adam taşıyordu. Arap kabilelerinde ise kendi içlerinden isimleri bilinen kişiler sancaklarını ve bayraklarını taşıyordu. Resulallah , Mekkeden çıktığı günden itibaren Süleym kabilesinin başına Halid b. Velidi koymuştu. Resulallah el-Ciraneye varıncaya kadar Halid b. Velid onların başındaydı. Resulallah Huneyne, zırhlı ve tam teçhizatlı, beyaz katırı Düldüle binmiş olarak geldi. Resulallah iki zırh, miğfer ve demir başlık giymişti. Sabahın alaca karanlığında Hevazin kabilesinden oluşan görülmemiş kadar kalabalık bir topluluk Müslümanları karşıladı. Hevazin bölükleri vadinin boğazlarından çıkarak tek hamleyle saldırdılar. Müslümanlardan Beni Süleym kabilesi atlıları geriye kaçıştı. Onları gören Mekkeliler de kaçtı. Bunu gören Resulallah , “Ey Allahın Ensarı! Ey Resulallahın Ensarı! Ben Allahın kulu ve Resulüyüm.” diye seslenerek karargaha döndü. Kaçışanlar tek tek dönüp Resulallaha geldiler. O gün kaçmayıp Resulallahın yanında Abbas b. Abdülmuttalib, Ali b. Ebu Talib, el-Fadl b. el-Abbas, Ebu Süfyan b. el- Haris b. Abdülmuttalib, Rebia b. el-Haris b. Abdülmuttalib, Ebu Bekir, Ömer, Üsame b. Zeyd ve Resulallahın ailesinden (ehl-i beytinden) ve ashabından başka insanlar durdular. Resulallah Abbasa şöyle seslenmesini söyledi: “Ey Ensar topluluğu! Ey Semüre ağacının sahipleri! Ey Bakara suresinin sahipleri!” Abbas gür sesiyle seslendi. Müslümanlar, yavrusuna özlem duyan develer gibi, “Lebbeyk, lebbeyk!” (Buyur, emrindeyiz!) diyerek geri dönüp müşriklere hamle yaptılar. Resulallah onların savaşını seyrederken şöyle dedi: “İşte savaş şimdi kızıştı.” Gerçekten ben peygamberim yalan değil, Ben Abdülmuttalibin torunuyum. Resulallah Abbasa, “Bana, birkaç tane çakıl getir.” dedi. Abbas yerden topladığı çakılları ona verdi. Resulallah , “Helak olası yüzler!” diyerek taşları müşriklere attı ve “Kabenin Rabbi hakkı için yenildiler bunlar!” diye ekledi. Allah Teala onların kalplerine korku düşürdü. Birbirlerini beklemeden ve artlarına bakmadan kaçışmaya başladılar. Peygamber, yakaladıklarını öldürmelerini emretti. Müslümanlar onları çevirdi ve öldürmeye başladılar. Bu arada Peygambere çocukların da öldürüldüğü haberi geldi. Onu hemen menetti. Huneyn savaşında melekler kırmızı sarık sarmışlar ve uçlarını omuzlarının arasına bırakmışlardı. Peygamber, “Kim müşriklerden birini öldürür ve öldürdüğüne dair bir delil getirirse onun eşyaları öldürenindir.” dedi. Resulallah müşriklerin ardına düştü. Kimi Taif”e, kimi Nahleye, bir kısmı da Evtasa kaçtı. Resulallah Ebu amir el-Eşariye bir sancak bağladı ve onları takip etmeye gönderdi. Seleme b. el-Ekva onunla birlikteydi. Düşmanın karargahına vardığında iyice mevzilendiklerini gördü. Ebu amir dokuz kişiyi mübarezeyle öldürdü. Başındaki sarı sarıkla bilinen onuncusu karşısına çıktı; Ebu amiri öldürdü. Ebu amirin yerine Ebu Musa el-Eşari geçti. Allah ona fethi müyesser kılana kadar onlarla savaştı. Ebu amiri öldüreni de öldürdü. Resulallah Ebu amire şöyle dua etti: “Allahım! Ebu amiri bağışla ve ona cennette ümmetime vereceğin en yüksek dereceyi ver.” Ebu Musaya da dua etti. Müslümanlardan öldürülenlerden biri de -Ümmü Eymenin oğlu ve Üsame b. Zeydin anne bir kardeşi- Eymen b. Ubeyd b. Zeyd el-Hazrecidir. Süraka b. el-Haris ve Rukaym b. Salebe b. Zeyd b. Levzan da öldürülenler arasındaydı. Ölümler daha çok Beni Nasr b. Muaviye, sonra Beni Ribabdan olmuştu. Müslüman olan Abdurrahman b. Kays, “Beni Ribab helak oldu!” dedi. Resulallah , “Allahım! Onların musibetlerini telafi et!” dedi. Malik b. Avf ise geçitlerden birinde durdu ve en zayıf arkadaşları gelip geçinceye kadar bekledi. Sonra oradan kaçarak Beliyye kalesine sığındı. Sakif kalesine sığındığı da söylenir. Resulallah esir ve ganimetlerin toplanmasını emretti. Tümü toplanarak el-Ciraneye getirildi. Resulallah Taif ten ayrılana kadar ganimetler bekletildi. Ganimet olarak ele geçirilenler gölgeliklerde bekletilerek güneşten korunuyorlardı. Esirler 6.000 kişiydi. Develer ise 24.000 idi. Ayrıca 40.000den fazla koyun ve 4.000 gümüş ukıyye vardı. Resulallah , esirler için düşmanın elçilerinin gelmesine fırsat vermek için bekledi. Ancak Hevazin heyeti gecikince ganimetlerin dağıtımına başladı. Ganimet dağıtmaya müellefe-i kulubdan (kalpleri İslama ısındırılmak istenen) kişilerden başlandı. Ebu Süfyana kırk ukıyye gümüş ve 100 deve verdi. Ebu Süfyan Resulallaha “Oğlum Yezide de!” deyince Resulallah “Ona da kırk ukıyye ve 100 deve verin.” dedi. Ona da verdiler. Ebu Süfyan bu defa “Oğlum Muaviyeye de!” dedi. Resulallah , “Ona da kırk ukıyye ve 100 deve verin.” dedi; ona da verdiler. Yine Resulallah Hakim b. Hizama 100 deve verdi. Peygamberden 100 deve daha istedi. Onu da verdi. Nadr b. elHar is b. Keledeye 100 deve, Üseyd b. Cariye es-Sekafiye 100 deve, el-Ala b. Harise es-Sekafiye elli deve, Mahreme b. Nevfele elli deve, el-Haris b. Hişama 100 deve, Said b. Yerbua elli deve, Safvan b. Ümeyyeye 100 deve, Kays b. Adiye 100 deve, Osman b. Vehbe elli deve, Süheyl b. Amra 100 deve, Huveytıb b. Abdüluzzaya 100 deve, Hişam b. Amr el-amiriye elli deve, el-Akra b. Habis et-Temimiye 100 deve, Uyeyne b. Hısna 100 deve, Malik b. Avfa 100 deve, el-Abbas b. Mirdasa kırk deve verdi. el- Abbas bununla ilgili bir şiir söyledi. Ona elli deve verildiği de söylenir. Bunların tümünü humustan verdi. Bizce rivayetlerin en sağlamı budur. Sonra Zeyd b. Sabite insanları ve ganimetlerin sayımını yapmasını emretti. Sonra hepsini onlara dağıttı. Her adama dört deve, kırk koyun düşmüştü. Eğer atlı ise on iki deve 120 koyun aldı. Ama birden fazla atı olana, fazla at için pay verilmedi. Hevazinin elçileri Peygambere geldi. On dört kişiydiler. Başlarında Züheyr b. Surad vardı. Aralarında Resulallahın süt amcası da Ebu Burkan vardı. Peygamberden esirlerini bağışlamasını istediler. Resulallah onlara “Çocuklarınız ve kadınlarınız mı size daha sevimli yoksa mallarınız mı?” diye sordu. “Şerefimizi hiçbir şeye denk tutmamız mümkün değil!” dediler. Resulallah onlara, “Bana düşen payla Beni Abdülmuttalibe düşen paylar sizindir. İnsanlardan da esirlerinizi serbest bırakmalarını talep edeceğim.” dedi. Muhacirler ve Ensar, “Bize ait olan Peygambere aittir.” dediler. el-Akra b. Habis, “Ben ve Beni Temim kesinlikle iade etmeyiz.” dedi. Uyeyne b. Hısn, “Ben ve Beni Fezare kesinlikle vermeyiz.” dedi. Abbas b. Mirdas da “Ben ve Beni Süleym de vermeyiz.” dedi. Ancak Beni Süleym “Bizim malımız Resulallahındır.” dediler. Bunun üzerine Abbas b. Mirdas kavmi Beni Süleyme “Beni aldattınız.” dedi. Resulallah şöyle dedi: “Bu adamlar yanıma Müslüman olarak geldiler. Gelip almaları için onların esirlerini bekletiyordum. Onları malları ve aileleri arasında muhayyer bıraktım. Kadın ve çocuklarını hiçbir şeyle değişmeyeceklerini söylediler. Kimin yanında bunlara ait bir şey varsa gönüllü olarak rızasıyla geri versin. Kim de vermek istemezse de onu iade etsin. İade ettiği, bizim borcumuz olsun. İlk gelecek ganimetten kendisine altı katını vereceğiz.” dedi. Müslümanlar, “Razı olduk ve teslim ettik.” dediler. Uyeyne b. Hısn hariç, herkes elindeki kadın ve çocukları iade etti. Eline geçen yaşlı bir acuzeyi geri vermek istemedi; ancak daha sonra onu geri verdi. Resulallah esirlere Kubtıyye denen giysileri giydirmişti. [Dediler ki:] Ensar, Resulallahın Kureyşlilere ve Araplara bol bol ganimet verdiğini gördüklerinde söylenmeye başladılar. Resulallah onlara, “Ey Ensar topluluğu! Bu insanların koyunlarla ve develerle yurtlarına dönmelerini ve sizin de yurtlarınıza Peygamberle beraber geri dönmeye razı olmaz mısınız?” dedi. Onlar da, “Evet! Ey Allahın Elçisi! Pay olarak sana razı olduk.” dediler. Bunun üzerine Peygamber, “Allahım! Ensara, Ensarın evlatlarına, evlatlarının evlatlarına rahmet eyle.” dedi. Resulallah oradan ayrıldı, insanlar da dağıldı. Resulallah Zilkade ayının beşinde el-Ciraneye gelmişti. Orada on üç gece ikamet etmişti. el- Ciraneden ayrılırken Zilkade ayının bitimine on iki gece kalmıştı. Umre için ihrama girdi ve Mekkeye gitti. Tavaf edip say yaptı, saçlarını kestirdi ve orada geceleyecek gibi el-Ciraneye geri döndü. Ertesi gün Perşembe günü Medineye doğru yola çıktı. el-Cirane vadisinin yolunu tuttu. Oradan Sarafa çıktı. Oradan da Merrüzzahrana uğrayarak Medineye geldi. Bize ed-Dahhak b. Mahled eş-Şeybani Ebu asım en-Nebil haber verdi; dedi ki: Bize Abdullah b. Abdurrahman b. Yala b. Kab es- Sekafi ve bana Abdullah b. Abbas haber verdi. O babasından şöyle rivayet etti: Resulallah Hevazine karşı 12.000 kişiyle çıktı. Onlardan Bedirde Kureyşten öldürdüğü kadar adam öldürdü. Resulallah Bathadan bir avuç toprak alıp yüzümüze serpti ve yenildik. Bize Muhammed b. Humeyd el-Abdi haber verdi. O Mamerden, o ez-Zühriden, o Kesir b. Abbas b. Abdülmuttalibden, o da babasından şöyle dediğini rivayet etti: Huneyn savaşında müşriklerle Müslümanlar karşılaştıklarında, o gün Müslümanlar kaçıştı. O gün Resulallah yanında sadece Ebu Süfyan b. el-Haris b. Abdülmuttalib olduğu halde gördüm. Resulallah yalnız başına müşriklere saldırırken, o önüne geçmiş Peygamberin üzengisini tutmuştu. Hemen Resulallahın yanına geldim. Beyaz bir katırın üzerindeydi. Yularını tuttum. Bana, “Ey Abbas! Ey Semüre ashabı diye bağır.” dedi. Abbas, “Gür sesli biriydim. Yüksek sesle Semüre ashabı nerede? diye bağırdım. Develerin kendi yavrularına özlem duyduklarında koştukları gibi hepsi birden, “Lebbeyk, lebbeyk!” diyerek Peygambere doğru koştular. Müşriklerle Müslümanlar karşı karşıya geldi. Ensarı iki kez “Ey Ensar topluluğu!” diye çağırdım. Sonra çağrımı değiştirdim ve Beni el- Haris b. el-Hazreci “Ey Beni el-Haris b. el-Hazrec!” diye çağırdım. Bu arada Resulallah katırının üzerinden yukarıdan savaşı seyretmeye başladı ve şöyle dedi: “İşte şimdi savaş kızıştı.” Sonra bir avuç çakıl aldı ve müşriklere attı ve “Kabenin Rabbine yemin olsun ki yenildiler.” Vallahi savaşın sonunda yenilinceye kadar müşriklerin kılıçları kör ve durumları hep kötüye gitti. Hala Resulallahın onların ardından katırını koşturduğunu görür gibiyim. ez-Zühri dedi ki: Bana İbnül-Müseyyeb haber verdi; dedi ki: O gün 6.000 esir aldık. Sonradan Müslüman olarak geldiler ve Peygambere, “Ey Allahın Resulü! Sen insanların en iyisisin, kadınlarımızı çocuklarımızı ve mallarımızı aldın.” dediler. Resulallah onlara, “Yanımda kimlerin olduğunu görüyorsunuz. En güzel söz, doğru olanıdır. Bu nedenle benden, ya kadın ve çocuklarınızı isteyin ya da mallarınızı. İkisinden birini seçin.” dedi. Onlar, “Şerefimizi hiçbir şeye değişmeyiz.” dediler. Bunun üzerine Resulallah ayağa kalkarak şöyle bir konuşma yaptı: “Şu gördüğünüz adamlar Müslüman olarak geldiler. Onlara çocuk ve kadınları veya malları arasında bir seçme hakkı verdim. Onlar da şereflerine karşı hiçbir şeyi denk tutmadılar. Kimin yanında onlara ait bir şey varsa gönül rızasıyla onlara iade etsin. Eğer elimize geçerse ona karşılığını biz öderiz.” dedi. Müslümanlar, “Ey Allahın Resulü! Razı olduk ve teslim ettik.” dediler. Bunun üzerine Resulallah , “Belki içinizde razı olmayan vardır. Temsilcilerinize söyleyin durumu bize bildirsinler.” dedi. Temsilciler Resulallahın yanına gelip herkesin razı olduğunu ve itiraz edenin olmadığını bildirdiler. Bize Affan b. Müslim haber verdi; dedi ki: Bize Hammad b. Seleme haber verdi; dedi ki: Bize Yala b. Ata haber verdi. O Ebu Hemmamdan, o da Ebu Abdurrahman el-Fihriden şöyle dediğini rivayet etti: Resulallah ile Huneyn gazvesindeydik. Çok sıcak bir yaz gününde yola çıktık. Ağaçların altına gölgelendik. Güneş batıya doğru meyletmeye başlayınca zırhımı giyindim ve atıma binerek Resulallahın yanına vardım. Kendisi bir gölgelik altındaydı. Ona” Ey Allahın Peygamberi! Sana Allahın selamı ve rahmeti olsun, dönüş vakti gelmedi mi? dedim. “Evet!” dedi. Sonra sedir ağacının altından kuş gölgesi gibi süratle fırladı. “Lebbeyk ve sadeyk! Canım sana fedadır.” dedi. Sonra Bilale, “Atımı eğerle.” dedi. İçi lifle doldurulmuş kibir ve gurur izi olmayan bir eyer çıkardı. [Dedi ki:] Resulallah atını eyerledi; biz de eyerledik. Kendisi bindi; biz de bindik. Düşmanla o akşam ve gece çarpıştık. Atlar karşı karşıya geldi. Allah Tealanın Kuranda ifade ettiği gibi Müslümanlar kaçıştı. Peygamber, “Ey Allahın kulları! Ben Allahın Resulü ve kuluyum.” dedi. Ardından “Ey Muhacirler topluluğu! Ben Allahın Resulü ve kuluyum.” dedi Sonra düşmana saldırdı. Ona benden daha yakın olan anlattı. Düşmanlara doğru yürüdü ve yerden aldığı toprağı onların yüzüne serperek “Helak olası yüzler!” dedi. Allah düşmanları hezimete uğrattı. Yala b. Ata şöyle dedi: Bana, çocukları kendi babalarından şöyle dediklerini söylediler: İçimizden gözü, ağzı toprak dolmayan kimse kalmamıştı. Gökyüzü ile yeryüzü arasında, demirin yeni bir leğene sürtünmesi sırasında çıkan sese benzer bir ses duyduk. Bize Affan b. Müslim ve Amr b. asım el-Kilabi verdi; dedi ki: Bize Hemmam haber verdi; dedi ki: Bize Katade haber verdi. O el- Hasandan, o da Semüreden şöyle haber verdiler: Huneyn günü hava yağmurluydu. Resulallah birine “Namazları kendi çadırlarınızda kılın.” Diye seslenmelerini emretti. Bize Amr b. asım haber verdi; dedi ki: Bize Hemmam haber verdi; dedi ki: Bize Katade haber verdi. Ayrıca bize Haşim b. el-Kasım haber verdi; dedi ki: Bize Şube verdi; dedi ki: Katade dedi ki: Bana el- Melih haber verdi. O babasından şöyle dediğini rivayet etti: Biz Huneynde iken üzerimize yağmur yağdı. Bir münadi şöyle seslendi: “Namazlarınızı kendi çadırlarınızda kılın.” Bize Attab b. Ziyad haber verdi; dedi ki: Bize Abdullah b. el-Mübarek haber verdi; dedi ki: Bana Abdurrahman el-Mesudi haber verdi. O Kasımdan, o da Abdullah b. Mesuddan şöyle dediklerini haber verdi: Huneyn günü insanlara“Ey bakara suresinin sahipleri!” diye seslenildi. Alev gibi sese yöneldiler. Allah da müşrikleri hezimete uğrattı.