"Enter"a basıp içeriğe geçin
Filter by Kategoriler
Kuran-ı Kerim
Hadisler ve İslam Tarihi
Alevilik
İncil
Tevrat
Avesta
Mitoloji
Diğer Kitaplar

Resulallahın Hudeybiye Gazvesi

Sonra, Resulallahın Hudeybiye gazvesi meydana geldi. Hicretin 6. yılı Zilkade ayında umreye çıktı. [Dediler ki:] Resulallah ashabını umre için çağırdı. Alelacele hazırlanıp toplandılar. Resulallah evine girdi. Yıkanıp iki elbise giyinerek el-Kasva adlı devesine bindi ve yola koyuldu. Zilkade hilalinin doğuşunda yola çıktı. Medineye Abdullah b. Ümmü Mektumu bıraktı. Beraberinde yakın dövüş silahı olan kılıçların dışında silah almadılar. Kendisi ve arkadaşları beraberlerinde kurbanlıklar götürdüler. Öğle namazını Zülhuleyfede kıldı. Sonra sevk ettikleri kurbanları istedi ve onların üzerleri örtüldü. Sonra onları sağ tarafa bıraktı ve işaretledi. Arkadaşları da kurbanlarını işaretlediler. Kurbanlar kıbleye yöneltildi. Yetmiş deveydi. İçlerinde Bedir günü ganimet olarak aldığı Ebu Cehilin devesi de vardı. Resulallah ihrama girdi ve “telbiye” getirdi. Müslüman atlı süvarilerden Abbad b. Bişr komutasında yirmi süvariyi gözcü olarak ileri gönderdi. Aralarında Muhacir ve Ensardan adamlar vardı. Resulallah ile beraber 1.500 kişi yola çıkmıştı. 1.400 kişi oldukları da söylenir. 1.525 kişi oldukları da söylenmiştir. Resulallah , hanımlarından Ümmü Selemeyi beraberinde götürmüştü. Müşrikler Resulallahın çıkışını duydular. Onu, Mescid-i Haramı ziyaret etmeden geri çevirme konusunda sözbirliğine vardılar. Mekkeliler Beldehte karargah kurdular. Başlarında Halid b. el-Velidin bulunduğu 200 atlıyı Küraülgamime gönderdiler. Başlarında bulunanın İkrime b. Ebu Cehil olduğu da söylenir. Büsr b. Süfyan el-Huzai Mekkeye girerek onları dinledi ve görüşlerini öğrendi. Resulallaha haber vermek üzere geri döndü. Onunla Usfanın ardındaki Gadirüleştatta karşılaştı ve ona Müşriklerin haberini iletti. Halid b. el-Velid Resulallah ve ashabına atlarıyla yaklaştı ve onlara baktı. Bunun üzerine Peygamber Abbad b. Bişrin onun karşısına çıkmasını emretti. Hemen atlılarıyla ilerledi ve karşısında durdu ve arkadaşlarını dizdi. Öğlen namazı vakti girdi. Peygamber arkadaşlarıyla korku namazı kıldı. Akşam olunca, ashabına şöyle dedi: “Sağdan şu kumlukta ilerleyin. Çünkü Kureyşin casusları Merrüzzahran ve Dacnan denilen yerdedirler. Sizi gözetlemektedirler.” dedi. Sonra Hudeybiyeye yaklaşıncaya kadar ilerledi. Hudeybiye, Harem taraflarında Mekkeden dokuz mil uzaktadır. Bu arada Resulallah tam bir geçidin tepesinden inerken devesi bir dışkıya bastı ve kayıp çöktü. Müslümanlar deveyi dürtükleyerek “Kalk! Kalk!” dediler. Deve yerinden kıpırdamadı. “el-Kasva inat etti.” dediler. Peygamber “Hayır! İnatçılık yapmadı. Fili engelleyen onu da engelledi. Vallahi bugün benden Allahın hürmetini tazim edecek hangi şartı isterlerse onlara vereceğim.” dedi. Sonra onu dürttü ve deve kalktı. Geri dönüp Hudeybiyede, suyu hemen hemen yok denecek kadar az olan bir kuyunun başında konakladı. Sonra ok heybesinden bir ok aldı ve kuyuya çakılmasını emretti. Çakılır çakılmaz kuyuda su kaynamaya başladı. Yanlarında getirdikleri kaplarla kuyunun kenarında oturup su almaya başladılar. Peygamber Hudeybiyede iken birkaç kez yağmur yağdı ve sular aktı. Bu arada Büdeyl b. Verka ile Huzaadan bir grup atlı Resulallaha gelerek ona selam verdiler. Büdeyl Resulallaha , “Kavmin Kab b. Lüey ve amir b. Lüeyin yanından geliyorum. Ehabiş kabilelerini ve onlara itaat eden köle, kadın, çoluk çocuk kim varsa, tümüyle öleceklerini bilseler dahi Kabeyi ziyaret etmene engel olacaklarına dair Allaha yemin ediyorlar.” dedi. Bunun üzerine Peygamber ona, “Biz kimseyle savaşmaya gelmedik. Biz şu Beyti ziyarete geldik. Kim bize engel olursa onunla savaşırız.” dedi. Bunun üzerine Büdeyl, Mekkelilere döndü ve onlara Peygamberin söylediklerini iletti. Bunun üzerine, Urve b. Mesud es-Sekafiyi Peygambere gönderdiler. Peygamber ona Büdeyle söylediği sözlerin benzerini söyledi. Oradan Kureyşlilere giderek Peygamberin söylediklerini iletti. Onlar, “Bu yıl onu geri çevirelim. Gelecek yıl gelerek Mekkeye girsin ve Kabeyi tavaf etsin.” dediler. Sonra Mikrez b. Hafs b. el-Ahyef geldi. Resulallah ona da daha önce gelen iki arkadaşına söylediği sözü söyledi. O da Kureyşe dönüp Resulallahın söylediğini aktardı. Bunun üzerine el-Huleys b. Alkameyi Peygambere gönderdiler. O sırada Ehabişin kabilelerinin reisiydi. Zahitlik yapardı. Kurbanlıkların süslenip hazırlandığını ve hareketsizlikten kendi kığlarını yemeye başladıklarını görünce Peygamber ile görüşmeden geri döndü. Gördüğü manzara karşısında tavrını koydu ve Kureyşe, “Allaha yemin olsun ki, ya ona müsaade edersiniz, gelip Kabeyi ziyaret eder, ya da Ehabişlere başkaldırtırım.” dedi. Ona, “Bize biraz mühlet ver; kendimize uygun razı olabileceğimiz bir yol bulalım.” dediler. Resulallahın Kureyşe gönderdiği ilk kişi Hıraş b. Ümeyye el-Kabi idi. Onlara niçin geldiklerini haber vermek için gitti. Ona saldırarak yaraladılar. Onu öldürmek istediler. Orada bulunan akrabaları onu öldürmelerine engel oldular. Bunun üzerine Kureyşlilere Osman b. Affanı gönderdi. Ona, “Kureyşlileleri git, onlara buraya savaşmak için gelmediğimizi, buraya bu Beyte hürmetini yücelterek ziyaretçi olarak geldiğimizi, beraberimizde kurbanlarımızı getirdiğimizi, onları kesip sonra da döneceğimizi söyle.” dedi. Osman b. Affan gidip onlara Resulallahın söylediklerini bildirdi. Kureyşliler ona, “Hayır! Bu asla olamaz. Bu yıl yanımıza buraya gelemez.” dediler. Bu arada, Osmanın öldürüldüğü haberi yayıldı. İşte o an, Peygamber Müslümanları Beyatür-rıdvana çağırdı. Onlardan ağacın altında biat aldı. Osman için de biat aldı. Onun yerine sol elini sağ elinin üzerine koyarak biat etti. “O, Allah ve Resulünün işi için gitti.” dedi. Elçiler, Resulallah ile Kureyşliler arasında gidip gelmeye başladı. Barış ve antlaşma yapmaya karar verdiler. Bunun üzerine Kureyş, Süheyl b. Amrı bir grup adamlarıyla sulh için gönderdiler. Aralarında şöyle bir antlaşma imzaladılar: “Bu, Muhammed b. Abdullah ile Süheyl b. Amr arasında yapılan bir antlaşmadır. İkisi on yıl savaşmamaya, insanların güven içinde olacaklarına ve birbirlerine ilişmeyeceklerine dair antlaşma yaptılar. Ne kılıç kullanılacak, ne de esir alınacaktır. Hırsızlık ve ihanet olmayacaktır. Muhammedin ahdine ve antlaşmasına dahil olmak isteyen ona girebilir. Kureyşin ahdine ve antlaşmasına dahil olmak isteyen de ona girebilir. Velisinin izni olmaksızın Muhammedin yanına kim giderse onu iade edecektir. Muhammedin arkadaşlarından herhangi biri Kureyşlilere gelecek olursa geri gönderilmeyecektir. Bu yıl Muhammed arkadaşlarıyla geri dönecek, Mekkeye girmeyeceklerdir. Gelecek yıl arkadaşlarıyla Kabeyi ziyaret edecek ve Mekkede üç gün kalacaklardır. Gelirken Mekkeye sadece yolcu silahıyla ve kılıçlar kınında olmak üzere gireceklerdir. Antlaşmaya Ebu Bekir b. Ebu Kuhafe, Ömer b. el-Hattab, Abdurrahman b. Avf, Sad b. Ebu Vakkas, Osman b. Affan, Ebu Ubeyde b. el-Cerrah, Muhammed b. Mesleme, Huveytıb b. Abdüluzza, Mikrez b. Hafs b. el-Ahyef şahit oldular. Bu sözleşmenin baş kısmını Ali yazdı. Bu sözleşme, Peygamberin yanındaydı. Bir nüshası da Süheyl b. Amrın yanındaydı. Bu arada Ebu Cendel b. Süheyl b. Amr Mekkeden çıkıp, ayaklarında prangalarla Peygamberin yanına geldi. Hemen Süheyl b. Amr Peygambere, “Bu, senin ifa etmeni isteyeceğim ilk şarttır.” dedi. Peygamber Ebu Cendeli ona geri verdi ve “Ya Ebu Cendel! Düşmanla aramızda sulh imzalandı. Allah sana bir çıkış ve kurtuluş yolu kılana dek sabret.” dedi. Huzaa kabilesi ayağa kalkarak “Biz Muhammede ve sözleşmesine katılıyoruz.” dediler. Beni Bekir ise “Biz Kureyşe ve antlaşmasına katılıyoruz.” dediler. Antlaşmanın yazılması bitince Süheyl b. Amr ve arkadaşları geri döndüler. Peygamber de kurbanlarını kesti. Hıraş b. Ümeyye el-Kabi Peygamberi tıraş etti. Çoğunluğu tıraş oldu. Bazıları ise saçlarını kısalttılar. Resulallah , “Allah tıraş olanlara rahmet etsin.” dedi. Bunu üç kez tekrarladı. Ona, “Ey Allahın Resulü! Ya kısaltanlar?” dediler. Peygamber, “Kısaltanlara da rahmet etsin.” dedi. Peygamber Hudeybiyede on küsur gün kaldı. Yirmi gün kaldığı da söylenir. Sonra oradan ayrıldı. Resulallah tam Dacnan denilen yerde iken “Şüphesiz biz sana apaçık bir fetih verdik.” ayeti nazil oldu. Cebrail Peygambere Allah seni kutluyor. Müslümanları kutluyor dedi. Bize el-Fadl b. Dükeyn haber verdi; dedi ki: Bize Şerik haber verdi. O Ebu İshaktan rivayet etti; dedi ki: el-Beranın şöyle dediğini işittim: Hudeybiye günü 1.400 kişiydik. Bize Süleyman b. Davud Ebu Davud et-Tayalisi haber verdi; dedi ki: Bize Şube haber verdi; dedi ki: Bana Amr b. Mürre haber verdi; dedi ki: Peygamberin sahabisi ve Beyatür-rıdvana katılanlardan olan Abdullah b. Ebu Evfanın şöyle dediğini işittim: “O gün 1.300 kişiydik. Eslemliler, o gün Muhacirlerin sekizde biriydi.” Bize Süleyman b. Davud et-Tayalisi haber verdi; dedi ki: Bize Şube haber verdi. O Amr b. Mürreden, Salim b. Ebül-Cadın şöyle dediğini duyduğunu rivayet etti: Cabir b. Abdullaha, “Ağaç günü (Hudeybiyede) kaç kişiydiniz?” diye sordum. “1.500 kişiydik.” dedi ve susuz kaldıklarını söyleyerek yaşadıklarını şöyle anlattı: Resulallaha bir su kabında su getirdiler. Suyu avucuna aldı ve su pınar gibi parmaklarından akmaya başladı. Hepimiz ondan içtik; hepimize dağıtıldı ve yetti. Ona, “Kaç kişiydiniz?” dedim. “100.000 kişi olsaydık yine de yeterdi. 1.500 kişiydik.” dedi. Bize Musa b. Mesud Ebu Huzeyfe el-Nehdi haber verdi; dedi ki: Bize İkrime b. Ammar haber verdi. O İyas b. Selemeden, o da babasından rivayet etti; dedi ki: Resulallah ile Hudeybiye kuyusuna 1.400 kişiyle geldik. Kuyu başında elli koyun vardı ve suyu onlara yetmiyordu. Resulallah su oluğunun başına oturdu. Ya dua etti ya da tükürdü. Hemen taştı hem içtik hem de ondan hayvanlarımızı suvardık. Bize Ubeydullah b. Musa haber verdi; dedi ki: Bize İsrail haber verdi. O Tarıktan şöyle rivayet ederek dedi ki: Hacca çıkmıştım, yolda namaz kılan bir topluluğa uğradım. “Bu ne mescidi?” dedim. “Şu ağaç, Beyatür-rıdvanın yapıldığı ağaçtır.” dediler. Sonra Said b. el-Müseyyebe geldim ve ona bunu anlattım. Bana şöyle dedi: Babam bana Resulallaha ağaç altında biata katılanlardan olduğunu anlatarak şöyle dedi: “Ertesi sene döndüğümüzde hangi ağaç olduğunu hatırlayamadık.” dedi. Sonra Said b. el-Müseyyeb dedi ki: “Eğer, Peygamberin ashabı onu bilmiyor da siz biliyorsanız, siz (onlardan) daha bilgilisiniz demektir!” Bize Kabisa b. Ukbe ve Muhammed b. Abdullah el-Esedi haber verdiler; dediler ki: Bize Süfyan haber verdi. O Tarık b. Abdurrahmandan şöyle dediğini rivayet etti: Said b. el-Müseyyebin yanındaydım. Altında biat edilen ağaçtan bahsedildi. Said b. el-Müseyyeb güldü ve şöyle dedi: “Babam bana, o yıl onlarla birlikte olduğunu ve ağacı gördüklerini, ancak ertesi sene yerini unuttuklarını söyledi.” Bize Abdülvehhab b. Ata el-İcli verdi. O Ziyad b. el-Cassastan, o da Hasan b. Abdullah b. Muğaffelden rivayet etti. Abdülvehhab dedi ki: Bana Said haber verdi. O Katadeden, o da Abdullah b. Muğaffelden şöyle dediğini rivayet etti: Peygamber ağaç altında insanlardan biat alırken, babam da ağacın dalları Peygamberin başına değmesin diye onları yukarıya kaldırıyordu. Bize Yunus b. Muhammed el-Müeddib ve Ahmed b. İshak el-Hadrami haber verdiler; dediler ki: Bize Yezid b. Büzey haber verdi. O Halid el-Hazzadan, o el-Hakem b. Abdullah el-Arecden, o da Makıl b. Yesardan şöyle dediğini rivayet etti: Hudeybiye günü, Peygamber ile beraberdim. Ağaç altında insanlardan biat alıyordu. Ben de dallar Resulallahın başına değmesin diye onları kaldırıyordum. Onlardan savaşta kaçmayacaklarına dair söz alıyordu. Onlarla ölmelerine biat almamıştı. Makıla dedik ki: “O gün kaç kişiydiniz?” Makıl, “1.400 kişiydik.” dedi. Bize el-Mualla b. Esed haber verdi; dedi ki: Bize Vüheyb haber verdi. O Halid el-Hazzadan, o el-Hakem b. el-Arecden, o da Makıl b. Yesardan haber verdi: Resulallah Hudeybiye yılında ağaç altında insanlardan biat alırken Makıl b. Yesar da Resulallahın başına değmesin diye elleriyle ağacın dallarını yukarıya kaldırıyordu. Savaşta firar etmeyeceklerine dair onlardan biat alıyordu. Dedi ki: “O gün kaç kişiydiniz?” diye sorduk. “1.400 kişiydik.” dedi. Bize Abdülvehhab b. Ata haber verdi; dedi ki: Bize Abdullah b. Avn haber verdi. O Nafiden rivayet etti; dedi ki: İnsanlar Şeceretür-rıdvan dedikleri ağaca geliyorlar ve orada namaz kılıyorlardı. Bu olay Ömere ulaştı. Bunun üzerine onları tehdit etti ve ağacı kestirdi. Bize Veki b. el-Cerrah ve Abdullah b. Nümeyr haber verdiler. Onlar İsmail b. Ebu Halidden, o da amirin şöyle dediğini rivayet etti: Beyatür-rıdvanda Peygambere ilk biat eden kişi Ebu Sinan el- Esedidir. Muhammed b. Sad dedi ki: Bu sözü Muhammed b. Ömere zikrettim. Bana, “Bu, bir hatadır. Ebu Sinan el-Esedi Hudeybiyeden önce Beni Kurayza muhasarasında öldürüldü. Hudeybiye günü ona ilk biat eden kişi Sinan b. Sinan el-Esedidir.” dedi. Bize İsmail b. Abdülkerim es-Sanani haber verdi; dedi ki: Bana İbrahim b. Akil b. Makıl haber verdi. O babasından, o da Vehb b. Münebbihden şöyle dediğini rivayet etti: Cabir b. Abdullaha, Hudeybiye günü kaç kişi olduklarını sordum. “1.400 kişiydik. Ona ağacın altında biat ettik. Ağaç Semüre ağacıydı. Ömer elini almış biat ediyordu. Yalnız Ced b. Kays devesinin altında gizlendi.” dedi. Ona sordum: “Ona nasıl biat ettiler?” “Savaştan kaçmamak üzere biat ettik. Ölüm için biat etmedik.” dedi. Ona sordum: “Zülhuleyfede Peygamber biat aldı mı?” O, “Hayır! Fakat orada namaz kıldı. Hudeybiyedeki ağacın dışında herhangi bir ağacın yanında biat almadı. Peygamber Hudeybiye kuyusunda dua etti. Yetmiş deve kurban ettiler. Her yedi kişi kendi aralarında bir deve kestiler.” dedi. Cabir dedi ki: Bana Ümmü Mübeşşir, Peygamberin Hafsanın yanında bulunduğu sırada şöyle dediğini işittiğini haber verdi: “Ağacın altında biat eden, o insanlar ateşe girmezler inşaallah.” Hafsa dedi ki: “Olabilir ya Resulallah!” Resulallah ona ters baktı. Hafsa, “(Ey insanlar!) Sizden cehenneme varmayacak hiç kimse yoktur. Rabbin için bu, kesin olarak hükme bağlanmış bir iştir.” dedi. Peygamber dedi ki: Allah şöyle buyurdu: “Sonra Allaha karşı gelmekten sakınanları kurtarırız da zalimleri orada diz üstü çökmüş halde bırakırız.” Bize Musa b. Mesud en-Nehdi haber verdi; dedi ki: Bize Süfyan haber verdi. O Ebu İshaktan, o el-Bera b. azibden rivayet etti; dedi ki: Peygamber Hudeybiyede müşriklerle, üç şey üzerine antlaşma yaptı: Müşriklerden kendi tarafına gelen olursa onu geri çevirecek. Onlara Müslümanlardan gelen olursa onu geri çevirmeyecekler. Gelecek sene Mekkeye girebilecek, üç gün kalacak ve kılıçla okun dışında silah götürmeyecektir. Ebu Cendel Resulallahın yanına prangalarıyla geldi. Hemen onu onlara iade etti. Bize Süleyman b. Harb haber verdi; dedi ki: bize Hammad b. Zeyd haber verdi. O Eyyubden, o da İkrimeden şöyle dediğini rivayet etti: Peygamber Mekkelilere Hudeybiyede anlaşmayı yazdığında “Rahman ve Rahim olan Allahın adıyla” yazın.” dedi. “Biz Allahı biliyoruz; ama Rahman ve Rahimi bilmiyoruz.” dediler. Bunun üzerine “Bismike Allahumme” yazdılar. Sonra Peygamber antlaşmanın altına, “Biz nasıl size karşı sorumluysak, siz de bize karşı sorumlusunuz.” yazdırdı. Bize Musa b. Mesud en-Nehdi haber verdi; dedi ki: Bize İkrime b. Ammar haber verdi: O Ebu Zümeylden, o da İbn Abbastan şöyle dediğini rivayet etti: Ömer el-Hattab dedi ki: Peygamber Mekkelilerle sulh yaptı ve onlara bir şeyler verdi. Eğer Peygamber, başıma bir emir tayin etmiş olsaydı ve o emir Peygamberin yaptığını yapsaydı onu dinlemez ve itaat etmezdim. Onlara verdiği taviz, biri kafirlerden kaçıp Müslümanlara sığınırsa onlara iade edilecekti. Müslümanlardan kaçıp kafirlere giden ise geri verilmeyecekti. Bize Ebu Sehl Nasr b. Bab haber verdi. O Haccacdan, o Ebu İshaktan, o da el-Bera b. azibden şöyle dediğini rivayet etti: Mekkeliler Hudeybiyede Resulallaha ashabından hiçbir kimsenin şehre yalın kılıç girmeyeceğini, kılıçların kınında olacağını şart koşmuşlardı. Bize İshak b. Yusuf el-Ezrak haber verdi; dedi ki: Bize Şerik haber verdi. O Ebu İshaktan, o da el-Bera b. azibden şöyle dediğini rivayet etti: Müşrikler, Peygambere Hudeybiye yılında Mekkeye silahlı olarak girmeyeceğini şart koştular. Resulallah onlara, “Kınında olması hariç!” dedi. Yani “kılıç kınında ya da kılıfında” dedi. Bize Muhammed b. Humeyd el-Abdi haber verdi. O Mamerden, o da Katadeden şöyle dediğini rivayet etti: Hudeybiye seferi olunca, müşrikler Peygamberi ve ashabını Kabeyi ziyaretten alıkoydular ve gelecek yıl aynı zamanda umre yapmalarını önerdiler. Böylece Allah onlara engellendikleri haram bir ayda umre yapmalarını nasip etti. İşte bu, Allah Tealanın, “Haram ay, haram aya karşılıktır. Hürmetler (saygı gösterilmesi gereken şeyler) kısas kuralına tabidir.” ayetinin işaretidir. Bize Hişam Ebül-Velid et-Tayalisi haber verdi; dedi ki: Bize Ebu Avane haber verdi. O Husayndan, o da Ubeydullah b. Abdullah b. Utbe b. Mesuddan şöyle dediğini rivayet etti: Ebu Süfyan b. Harb dedi ki: Resulallah Hudeybiye yılında Mekkeye gittiğinden onlarla Resulallah arasında bir antlaşma vardı. Buna göre silahla şehre girmeyecek, üç geceden fazla kalmayacak ve bizden size gelen olursa bize geri çevireceksiniz; sizden bize gelen olduğunda geri çevirmeyeceğiz. Bize Ebu Muaviye ed-Darir ve Muhammed b. Ubeyd haber verdiler; dediler ki: Bize el-Ameş haber verdi. O Ebu Süfyandan, o da Cabirden şöyle dediğini rivayet etti: Peygamber Hudeybiye senesinde yetmiş kurban kesti. Her yedi kişi için bir deve kesmişti. Muhammed b. Ubeyd rivayetinde şunu ekledi: O gün 1.400 kişiydik. O gün kurban kesmeyenler kurban kesenlerden fazlaydı. Bize Ubeydullah b. Musa haber verdi; dedi ki: Bize Musa b. Ubeyde haber verdi. O İyas b. Seleme b. el-Ekvadan, o da babasından şöyle dediğini rivayet etti: Resulallah ile beraber Hudeybiye günü yola çıktık. Orada 100 deve kurban ettik. Biz 1.000 küsur kişiydik. Beraberlerinde silahlar ve atlar vardı. Resulallahın kurbanları arasında Ebu Cehilin devesi de vardı. Hudeybiyede konakladı. Kureyş, kurbanların kesim yerinin, kurbanı engellediğimiz yerdir, diye Peygamberle anlaşma yaptı. Bize İshak b. İsa haber verdi; dedi ki: Bana Malik b. Enes haber verdi. O Ebüz-Zübeyrden, o da Cabir b. Abdullahtan şöyle dediğini rivayet etti: Hudeybiye yılında deveyi yedi kişi için, ineği de yedi kişi için kurban ettik. Bize Abdülvehhab b. Ata haber verdi; dedi ki: Bize Said b. Ebu Arube haber verdi. O Katadeden, o da Cabir b. Abdullahtan şöyle dediğini rivayet etti: Peygamberin ashabı Hudeybiye günü yedişer kişi bir kurban boğazlamak üzere yetmiş kurban kestiler. Bize Affan b. Müslim haber verdi; dedi ki: Bize Ebu Avane haber verdi. O Ebu Bişr b. Süleyman b. Kaystan, o da Cabir b. Abdullahtan şöyle dediğini rivayet etti: Hudeybiye günü Resulallah ile beraber her yedi kişi için bir kurban olmak üzere yetmiş deve kestik. Bize Muhammed b. Abdullah el-Esedi haber verdi; dedi ki: Bize Süfyan es-Sevri haber verdi. O Ebüz-Zübeyrden, o da Cabirden şöyle dediğini rivayet etti: Hudeybiyede yetmiş kurban kestik. Her deve yedi kişi için kesildi. Resulallah bize, “Her yedi kişi bir deveye ortak olsun.” dedi. Bize Muhammed b. Abdullah el-Ensari haber verdi; dedi ki: Bize Said b. Ebu Arube haber verdi. O Katadeden, o da Enes b. Malikten: Hudeybiyede her yedi kişi için bir deve olmak üzere yetmiş deve kestiklerini anlattı. Bize Abdülvehhab b. Ata haber verdi; dedi ki: Bize Said b. Ebu Arube haber verdi. O da Katadeden şöyle dediğini rivayet etti: Hudeybiyede Peygamber bazı arkadaşlarının saçlarının tamamını kesmeyip saçlarından birazını aldıklarını gördü. Bunun üzerine Peygamber üç kez “Allah saçlarını kesenlere rahmet eylesin.” dedi. Onlar da bunu tekrarladılar. Ona, “Ey Allahın Resulü! Ya saçlarından kısaltanlara?” dediler. Dördüncüsünde, “Kısaltanlara da.” dedi. Bize Abdülvehhab b. Ata haber verdi; dedi ki: Bize Hişam ed- Destevai haber verdi. O Yahya b. Ebu Kesirden, o Ebu İbrahimden, o Ebu Said el-Hudriden şöyle dediğini rivayet etmiştir: Hudeybiyede Resulallah , Osman b. Affan ile Ebu Katade el- Ensarinin dışında ashabının saçlarının tamamını tıraş ettiklerini gördü. Resulallah saçlarının tümünü traş edenlere üç kez, kısaltanlara ise bir kez istiğfarda bulundu. Bize Yunus b. Muhammed el-Müeddib haber verdi; dedi ki: Bize Evs b. Abdullah en-Nasri haber verdi; dedi ki: Bize Yezid b. Ebu Meryem haber verdi. O babası Malik b. Rebiadan rivayet etti; dedi ki: Resulallah “Allah saçlarını kesenlere rahmet etsin.” dedi. Biri, “Ya kısaltanlar?” Üçüncüsünde veya dördüncüsünde, “Kısaltanlara da!” dedi. Ben, o gün saçlarımı kesmiştim. Kızıl develere sahip olmam veya büyük bir tehlikeden kurtulmam beni bu kadar mutlu etmezdi. Bize İsmail b. Abdullah b. Ebu Üveys haber verdi. O Mücemmi b. Yakubdan, o babasından şöyle dediğini rivayet etti: Resulallah ve ashabı Hudeybiyede engellenince orada saçlarını tıraş ettiler ve kurbanlarını kestiler. Allah bir fırtına gönderdi. Onların kestikleri saçlarını Hareme attı. Bize el-Fadl b. Dükeyn haber verdi. O Şerikten, o Leysten, o da Mücahidden şöyle dedğini rivayet etti: “Şüphesiz biz sana apaçık bir fetih verdik.” ayeti Hudeybiyede nazil oldu. Bize el-Fadl b. Dükeyn haber verdi. O Süfyan b. Uyeyneden, o İbn Cüreycden, o da Mücahidden şöyle haber verdi: “Şüphesiz biz sana apaçık bir fetih verdik.” ayeti indi. Yani, apaçık tahakkuk edecek bir hüküm indirdik. Bunun üzerine Peygamber Hudeybiyede kurbanını kesti ve saçlarını tıraş etti. Bize Haşim b. el-Kasım el-Kinani haber verdi; dedi ki: Bize Şube haber verdi. O Katadeden rivayet etti; dedi ki: Enes b. Malik şöyle derken işittim: “Şüphesiz biz sana apaçık bir fetih verdik. Ta ki Allah, senin geçmiş ve gelecek günahlarını bağışlasın, sana olan nimetini tamamlasın, seni doğru yola iletsin ve Allah sana, şanlı bir zaferle yardım etsin.” ayeti Peygamber Hudeybiyeden dönerken nazil oldu. Bize Kabisa b. Ukbe haber verdi; dedi ki: Bize Süfyan es-Sevri haber verdi. O da Davud eş-Şabiden şöyle dediğini rivayet etti: Hicret, Hudeybiye ile fetih arasındaki sürededir. Hudeybiye, fethin kendisidir. Bize Yunus b. Muhammed el-Müeddib haber verdi; dedi ki: Bize Mücemmi b. Yakup haber verdi; dedi ki: Bana babam anlattı. O amcası Abdurrahman b. Yezidden, da o Mücemmi b. Cariyeden şöyle dediğini rivayet etti: Hudeybiyeye Resulallah ile katıldım. Oradan dönüşümüz sırasında bir de baktım ki, insanlar develerini durdurdular. Birbirlerine “İnsanlara ne oluyor?” diye soruyorlardı. “Allah, Resulallaha vahiy indiriyor.” dediler. [Dedi ki:] Beraberce heyecanla devam ettik. Resulallahın Küraülgamimde durduğunu gördük. Görüşmek istediği insanlar yanında toplanınca onlara, “Şüphesiz sana apaçık bir fetih verdik.” ayetini okudu. Muhammedin ashabından biri, “Ey Allahın Resulü! Bu, fetih midir?” dedi. Peygamber ona, “Nefsim yed-i kudretinde olan Allaha yemin ederim ki, kesin fetihtir.” dedi. Hayber fethedildikten sonra ganimetler on sekiz hisseye ayrılarak Hudeybiyeye katılanlara paylaştırıldı. Askerler 1.500 kişiydi. Beraberlerinde 300 atlı vardı. Süvariye iki pay verildi. Bize Malik b. İsmail haber verdi; dedi ki: Bize Züheyr haber verdi; dedi ki: Bize Ebu İshak haber verdi dedi ki: el-Bera, “Mekke fethi dedikleri Hudeybiyeye biz Beyatür-rıdvan adını veriyoruz. Bize Ali b. Muhammed haber verdi. O Cüveyriye b. Esmadan, o Nafiden şöyle dediğini rivayet etti: Yıllar sonra, Resulallahın ashabından bir grup yola çıktı ve hiç biri (altında biat ettikleri) ağacı tanıyamadı. Hangisi olduğu konusunda ihtilaf ettiler. İbn Ömer, “Ağacı tanıyamamaları Allahtan bir rahmetti.” dedi. Bize Abdullah b. Abdülvehhab b. Ata el-İcli haber verdi; dedi ki: Bize Halid el-Hazza haber verdi; dedi ki: Bana Ebül-Melih haber verdi. O da babasından şöyle dediğini rivayet etti: Hudeybiyede ayakkabılarımızı ıslatmayacak kadar hafif bir yağmur yağmıştı. Resulallahın münadisi “Herkes konakladığı yerde namazını kılsın.” diye seslendi.