"Enter"a basıp içeriğe geçin
Filter by Kategoriler
Kuran-ı Kerim
Hadisler ve İslam Tarihi
Alevilik
İncil
Tevrat
Avesta
Mitoloji
Diğer Kitaplar

Bedir Gazvesi

Sonra Resulallahın Bedir gazvesi meydana geldi. Buna “Büyük Bedir” de denir. Resulallah Mekkelilerin ticaret kervanına el koymak için çıkmış ve Züluşeyre mevkiinde kervanın Şamdan ayrıldığını öğrenmiş, bunun üzerine Talha b. Ubeydullah et-Teymi ve Said b. Zeyd b. Amr b. Nüfeyli kervanın durumunu öğrenmek üzere göndermişti. İkisi el-Havra[1] bölgesinde Nahbar denilen mevkie geldiklerinde, Keşed el-Cüheniye konuk oldular. Keşed onları himayesine alarak kervan gelip geçene kadar gelişlerini gizledi. Sonra oradan ayrıldılar. Keşed onlara (koruyucu olarak) Zülmerve denilen yere kadar refakat etti. Kervan sahil yoluna yöneldi ve yakalanma korkusuyla hızlanarak gece gündüz yürüdüler. Talha ve Said Peygambere kervan hakkında bilgi vermek üzere Medineye geldiklerinde Resulallahın Medineden ayrıldığını gördüler. Resulallah Müslümanları kendisiyle beraber çıkmaları için davet etmiş ve onlara, “İşte Kureyşlilerin mallarını taşıyan kervanı! Ümit edilir ki Allah onu size ganimet kılar.” dedi. Davete icabet edenler etti; birçok kişi ise davete icabet etmemişti. Savaş için değil, kervan için çıkıldığından dolayı, bu davete icabet etmeyenler kınanmadı. Resulallah hicretin 19. ayının başında Ramazan ayının 12. gecesi, Cumartesi Medineden yola çıktı. Çıkışı, Talha b. Ubeydullah ve Said b. Zeyd görevlendirdikten on gece sonrasına rastlar. Onunla birlikte Muhacirlerden katılan katıldı, Ensar da onunla bu gazveye katıldı. Resulallah , Ensar ile beraber daha evvel hiçbir gazveye çıkmamıştı. Resulallah ordugahını Medineden bir mil uzaklıkta bulunan Ebu İnebe kuyusunun olduğu yere kurdu. Arkadaşlarını topladı ve yaşı küçük olanları geri çevirdi. 305 kişi olarak yola çıktılar. Muhacirler yetmiş dört kişiydi, gerisi ise Ensardandı. Üçü Muhacirlerden olmak üzere sekiz kişi ise mazeretleri/görevleri olduğu için bu gazveye katılmadı. Resulallah mazeret nedeniyle katılmayan bu sekiz kişiye ganimetten pay verdi. Peygamberle beraber savaşa katılmayan Muhacirlerden Osman b. Affanı, eşi Rukıyye bt. Resulallaha bakmak için bırakmıştı. Rukıyye hastaydı, vefat edene dek Osman onun başında durdu. Talha b. Ubeydullah ve Said b. Zeydi kervanın haberlerini öğrenmek üzere görevlendirmişti. Ensardan olan diğer beşi ise, Ebu Lübabe b. Abdülmünziri, Resulallah Medineye kendi yerine bırakmıştı. asım b. Adi el-Aclaniyi, el-aliye halkına görevlendirmişti. el-Haris b. Hatıb el-Amriyi ise Beni Amr b. Avf hakkında duyduğu söylentiler sebebiyle er-Revhadan geri çevirerek oraya yolladı. el-Haris b. es-Sammanın ise er-Revhada ayağı kırılmıştı. Havvat b. Cübeyrin de ayağı kırılmıştı. Bizce bu gazveye katılmayanlar, tartışmasız olan bu sekiz kişidir. Hepsinin de geçerli bir mazereti vardı. Orduda yetmiş deve vardı. Sırayla develere biniyorlardı. Atlar ise iki taneydi. Biri, Mikdad b. Amrın, diğeri ise Mersed b. Ebu Mersed el-Ganevinin idi. Resulallah hareket etmeden önce müşrikler hakkında bilgi toplamak için iki kişi göndermişti. Biri Besbes b. Amr diğeri ise Adi b. Ebüz-Zağba idi. Her ikisi de Ensarın anlaşmalısı olan Cüheyne kabilesindendi. Bedir kuyusunun bulunduğu mevkie vardılar ve düşman hakkında bilgi toplayıp Peygambere geri döndüler. Şamdaki müşriklere Resulallahın onların dönüşlerini gözetlediği haberi yetişmişti. Bunun üzerine Şamdan ayrılırken, Resulallah hakkında kendilerine yetişen haberi bildirmek ve kervanlarını korumaları için Damdam b. Amrı Mekkedeki Kureyşlilere gönderdiler. Mekkeli müşrikler rakkaselerini ve deflerini beraber alarak süratle yola koyuldular. Ebu Süfyan kervanın başında geri dönüyordu. Medineye yaklaştıklarında çok korkmuşlardı. Bedire varıncaya kadar ne Damdamdan, ne de bekledikleri yardımdan herhangi bir haber almamışlardı. Bu nedenle Ebu Süfyan pusuya düşmekten korkuyordu, Ebu Süfyan Mecdi b. amra şöyle dedi: “Muhammedin gözcülerini hissettiğin oldu mu? Vallahi, Mekkede hiçbir Kureyşli erkek ve kadın yoktur ki tek bir neş parası olsun da bizimle ticaret için göndermiş olmasın.” Mecdi, “Vallahi bu yere gelen iki atlının dışında şüphelendiğim kimse olmadı.” dedi ve Resulallahın gönderdiği, Besbes ve Adinin konaklayıp dinlendikleri yeri işaret etti. Bunun üzerine Ebu Süfyan onların konakladığı yere geldi ve develerinin pisliklerine bakıp içindeki hurma çekirdeklerini gördü ve “İşte Medinenin deve yemi! Vallahi bunlar Muhammedin gözcüleridir.” dedi. Hemen develerin yüzüne vurdu, alelacele Bediri terk ederek sol tarafa, deve katarıyla sahil yoluna doğru yola koyuldu. Bu arada Mekkeliler de yola çıkmıştı, Ebu Süfyan Mekkelilere kervanı kurtardığını ve geri dönmelerini bildirmek üzere Kays b. İmrül-Kaysı göndermişti. Kureyşliler, dönme önerisini reddettiler. Cuhfeye vardıklarında rakkaseleri geri çevirdiler ve Ebu Süfyana bir haberci gönderdiler. Haberci el-Hedde denilen yerde Ebu Süfyana yetişti. el-Hedde, Mekkeden çıkıp sola yöneldiğinde Usfandan yedi mil mesafede bir yerdir. Orada Beni Damre ve Huzaadan bazı insanlar otururdu. Ona Kureyşlilerin geri dönmeyip yollarına devam ettikleri haberini verdi. Ebu Süfyan, “Eyvah! Kureyşe yazık oldu. [Ebu Cehili kastederek] Bu, Amr b. Hişamın işidir.” dedi. Ebu Cehil, ”Vallahi Bedire varmadan geri dönmeyeceğiz.” demişti. Bedir, her yıl Arap kabilelerinin bir araya gelip panayır kurdukları yerlerden biriydi. Medine ile Bedir arası sekiz konak, iki mil mesafe vardır. Resulallah Medineden “Revha” üzerinden Bedire doğru tuttuğu yol ise dört günlük bir mesafedir. Resulallahın takip ettiği güzergah, sırasıyla, el-Munsaraf, Zatülecdal, diğer adı Hayfüsselem olan el- Mualla ve Bedire iki mil mesafedeki el-Esil konaklama yerleridir. Kureyş, Furat b. Hayyan el-İcliyi yola çıktıklarını Ebu Süfyana haber vermek için göndermişti. Kureyş Mekkeden hareket ederken, Furat b. Hayyan el-İcli daha Mekkede idi. Ebu Süfyan ile karşılaşmadan Cuhfe denilen yerde müşriklere kavuştu ve onlarla Bedire doğru yola devam etti. Bedir savaşında yaralanmış ve yaya olarak kaçmıştı. Beni Zühre kabilesi, Cuhfe denilen yerden geri döndü. Onların antlaşmalısı olan el-Ahnes b. Şerik es- Sekafi, onlara nasihatte bulundu. Kendisi, sözü dinlenen biriydi. Asıl adı Übey idi. Beni Zühre kabilesi geri dönünce, onları aldatıp geri çevirdiği için ona aldatan anlamında, “el-Ahnes” denildi. Beni Zühre, o gün 100 kişiydi. 300 kişi olduklarını söyleyenler de vardır. Beni Adi b. Kab ise Kureyşlilerle beraberdi. Seher vakti, Seniyyetüllifte vardıklarında sahile yöneldiler ve Mekkeye geri döndüler. Dönüş yolunda Ebu Süfyan b. Harb ile karşılaştılar. Ebu Süfyan onlara, “Ey Beni Adi! Nasıl geri dönersiniz? Ne kervanda ne de savaştasınız!” diyerek onlara sitem etti. Onlar da kendisine, “Sen Kureyşin geri dönmesi için haber göndermiştin.” dediler, Ebu Süfyanın Beni Adi b. Kab ile Merrüzzahranda karşılaştığı da söylenmektedir. Bedir savaşına ne Beni Zühreden ne de Beni Adiden müşriklerin safında katılan olmamıştır. Resulallah yoluna devam etti. Bedire yaklaştığında kendisine Kureyşin Bedire doğru ilerlediği haberi geldi. Resulallah , ashabına bu haberi iletti ve onlarla istişarede bulundu. el-Mikdad b. Amr el-Behrani, Peygambere dedi ki: “Seni hak ile gönderen Allaha and olsun ki, bizi Birkülgumada götürsen bile oraya varıncaya kadar seninleyiz.” Resulallah ashabına, “Bana düşüncelerinizi söyleyin.” dedi. Bununla Ensarı kastediyordu. Bunun üzerine Sad b. Muaz ayağa kalktı, “Ben Ensar adına konuşuyorum. Ey Allahın Resulü! Sanki bizi kastediyorsun.” dedi. Peygamber, “Evet!” dedi. Sad b. Muaz, “İstediğini yap (yoluna devam et). Seni hak ile gönderen Allaha and olsun ki, şu denize varsan ve dalsan, bizden bir tek kişi kalsa bile seninle beraber bu denize dalacağız.” dedi. Bunun üzerine Peygamber, “Allahın bereketiyle buyurun yola devam edin. Şüphesiz Allah bana, iki taifeden birini vaat etti. Vallahi sanki düşmanın öldürülüş (yıkılış) yerlerini görüyorum.” dedi. Resulallah o gün sancaklar dağıttı. Resulallahın dağıttığı sancaklar arasında Musab b. Umeyrin taşıdığı Muhacirlerin sancağı en büyükleriydi. Hazrecin sancağı, el-Hubab b. el-Münzire verilmişti. Muhacirlerin parolası “Ya Beni Abdurrahman!”; Hazrecin parolası “Ya Beni Abdullah!”; Evs kabilesinin parolası ise “Ya Beni Ubeydullah!” idi. O gün, Müslümanların toplu olarak parolasının ise “Ya Mansur emit/Ey muzaffer, öldür!” olduğu söylenir. Müşriklerin üç sancağı vardı; biri, Aziz b. Umeyre, biri en-Nadr b. el- Hariste, diğeri ise Talha b. Ebu Talhanın elindeydi. Bunların tümü Beni Abdüddar boyundandı. Resulallah Ramazan ayının on yedisinde Cuma gecesi, Bedir yakınına karargah kurdu. Ali, Zübeyr, Sad b. Ebu Vakkas ve Besbes b. Amrı su başında müşriklerin durumunu öğrenmeleri için gönderdi. Suya vardıklarında, Kureyşlilerin su başına gelen adamlarını buldular. Askerler harekete geçti. Suya gelenleri yakalayıp Resulallahın yanına getirdiler. Onlara, “Kureyş nerededir?” diye sordu. Onlar, “Şu gördüğün kum tepelerinin arkasındalar.” dediler. Peygamber, “Ne kadarlar?” diye sordu. “Çoklar.” dediler. Peygamber, “Kaç kişiler” diye sordu. “Bilmiyoruz.” dediler. Allah Resulü, “Günde kaç deve kesiyorlar?” diye sordu. “Bir gün dokuz, bir gün on deve.” dediler. Bunun üzerine Peygamber, “Düşmanın sayısı 900 ile 1.000 arasındadır.” dedi. Gerçekten de sayıları 900 erkek ve elli kadındı. 100 de atları vardı. Hubab b. el-Münzir dedi ki: “Ya Resulallah! Şu konakladığın yer, karargah yeri olarak uygun değildir. Karargahı düşmana en yakın suya götür. Ben, o suları ve kuyuları iyi bilirim. Uzube diye bilinen bir kuyusu vardır ki, kesinlikle kurumaz. Biz de, üzerine bir havuz kurar ve ondan içerek savaşırız. Diğer kuyulardan da istifade ederiz.” dedi. Bunun üzerine Cebrail indi ve “İsabetli görüş el-Hubabın görüşüdür.” dedi. Hemen Resulallah yerinden kalktı ve söylenenleri yaptı. Vadi engebeli ve zemin yumuşaktı. Allahın gönderdiği yağmur Müslümanlara yürümeyi kolaylaştırdı, müşriklerin ise yürümelerine engel odu. O gece Müslümanları bir uyku uyuşukluğu tutmuştu. Peygambere hurma dallarından gölgeli bir çardak yapıldı. Resulallah ile Ebu Bekir çardağa girdiler. Sad b. Muaz çardağın önünde kılıcını kuşanmış olarak durdu. Sabah olunca Resulallah daha Kureyş gelip konaklamadan arkadaşlarına savaş düzeni aldırdı. Kureyş göründüğünde Resulallah ashabını sıraya diziyor, sanki ok diziyor gibi hizalıyordu. Elinde bir ok vardı, birisine “ileri”, bir diğerine de “geri” diye işaret ediyordu. Allah Resulü, saf düzgün olana kadar bunu yaptı. Bu arada, bir rüzgar esti ve geçti, ardından şiddetli bir rüzgar daha geldi esip geçti, sonra bir rüzgar daha geldi. İlk rüzgar Cibrilin 1.000 melekle gelişiydi. Resulallahın yanında gelip durmuştu. İkinci rüzgar Mikailin 1.000 melekle gelip Resulallahın sağında duruşuydu. Üçüncüsü ise İsrafilin 1.000 melekle gelip Resulallahın solunda duruşuydu. Bedire katılan meleklerin özelliği sarıklarını arkalarına, omuzları arasına atmaları, nurdan yeşil, sarı ve kırmızı sarıklı oluşları ile biliniyordu. Bindikleri atlarının alınlarında uzun kıllar (yün) vardı. Resulallah ashabına, “Melekler alemler/işaretler takındı, siz de yünden başlıklarınıza ve miğferlerinize nişanlar takın.” Melekler alacalı atlar üzerindeydiler. İki taraf yerlerini alınca müşrikler, -takdir ve tahmini kuvvetli olan- Umeyr b. Vehb el-Cumahiyi Muhammed ve ashabının sayılarını tahmin etmeye gönderdiler. Umeyr, vadiye doğru gitti ve yüksek bir yere çıktı, İslam karargahının çevresini dolaştıktan sonra müşriklerin yanına döndü ve onlara, “Muhammed ve arkadaşlarına, arkadan gelen bir yardımları yok, kurdukları bir tuzakları da görünmüyor. Müslümanların sayıları sadece 300 küsurdur. Yetmiş deve ve iki atları var. Ey Kureyşliler! Belalar ölümleri getirir. Yesrib develeri kesin ölümleri taşımaktadır. Bunlar kılıçlarından başka dayanacakları ve sığınacakları bir şeyi olmayan bir topluluktur. Görmüyor musunuz? Dillerini yutmuş, konuşmuyor ve yılanlar gibi hareket ediyorlar. Birimiz öldürülmeden onlardan birini öldürebileceğimizi zannetmiyorum. Eğer sizden, sayıları kadar adam öldürürlerse bundan sonra yaşamanın ne anlamı kalır? Buna göre görüşünüzü söyleyin ve hükmünüzü verin.” dedi. Hakim b. Hizam onlarla konuştu, insanlar arasında dolaştı ve Utbe ile Şeybenin yanına geldi. Onlar kavimleri arasında sayılı kişilerdendiler. Onlar da oradaki insanlara savaşmadan oradan ayrılmayı tavsiye ettiler. Utbe onlara, “Nasihatimi geri çevirmeyin ve görüşümü boşa çıkarmayın.” dedi. Ebu Cehil onun sözünü duyunca onu kıskandı ve onun görüşünü hiçe çıkararak insanları savaşa teşvik edip amir b. el-Hadramiye Nahlede öldürülen kardeşi Amr için şiirler söylemesini emretti. amir arkasını (kıçını) açtı; toprak serpmeye başladı ve Utbeyi kınamak kastıyla “Eyvah Amr!” diye bağırmaya başladı. Bu sözüyle Utbeyi kınıyordu. Çünkü Kureyş içinde anlaşmalısı olan oydu. Bu arada Umeyr b. Vehb Müslümanlara saldırdı. Ama Müslümanlar saflarını bozmadılar ve sarsılmadılar. Ardından amir b. el-Hadrami Müslümanlara saldırdı. Böylece savaş başlamış oldu. Müslümanlardan ilk ortaya atılan Ömer b. el-Hattabın mevlası Mihca idi. Onu amir b. el-Hadrami öldürdü. Ensardan ilk öldürülen Harise b. Süraka idi. Onun Hibban b. el-Arika tarafından öldürüldüğü söylenir. Ensardan ilk öldürülenin Umeyr b. el- Humam olduğu ve Halid b. el-Alem el-Ukayli tarafından öldürüldüğü de söylenir. Sonra Rebianın oğulları Şeybe, Utbe ve el-Velid b. Utbe mübareze için ortaya atıldılar. Karşılarına Ensardan Beni el-Haristen Afranın oğulları, el-Harisin çocukları Muaz, Muavviz ve Avf çıktılar. Resulallah Müslümanlarla müşriklerin karşılaştıkları bu ilk savaşta Ensarın zarar görmesini arzu etmedi. Zarar gelecekse kendi amcazadelerine ve kavmine gelmesini istedi ve onlara geri dönmelerini emretti. Ensariler saflarına geri döndüler. Resulallah onlar için hayırlı sözler söyledi. Sonra müşrikler, “Ey Muhammed! Kavmimizden bize denk olanları çıkar.” diye seslendiler. Peygamber de, “Ey Beni Haşim! Kalkın ve peygamberinizin getirdiği hak üzere savaşın. İşte onlar batıllarıyla gelmiş ve Allahın nurunu söndürmek istiyorlar.” dedi. Bunun üzerine Hamza b. Abdülmuttalib, Ali b. Ebu Talib ve Ubeyde b. el-Haris b. Muttalib b. Abdümenaf ortaya çıktılar ve mübareze için çıkan müşriklere doğru yürüdüler. Utbe, “Konuşun da sizi tanıyalım.” dedi. Başlarında miğferler vardı. Hamza ona cevap verdi: “Ben Hamza b. Abdülmuttalibim! Allahın aslanı, Resulallahın aslanıyım.” dedi. Utbe ona, “Şerefli bir denk! Bense haliflerin (sözbirliği yapan topluluğun) aslanıyım. Seninle beraber olan diğer iki kişi kim?” dedi. Hamza ona, “Biri Ali b. Ebu Talib, diğeri ise Ubeyde b. el-Haristir.” dedi. Ona, “İki şerefli denk!” dedi. Sonra Utbe kendi oğluna kalk dedi ve karşısına Ali b. Ebu Talib çıktı. İki kez vuruştular, Ali onu öldürdü. Sonra Utbe kalkıp ortaya atıldı. Karşısına Hamza çıktı. İki kez kılıçla vuruştular. Hamza onu öldürdü. Sonra Şeybe ortaya atıldı. Karşısına Ubeyde b. el-Haris çıktı. O sırada Allah Resulünün ashabından en yaşlı olan kişiydi. Şeybe kılıcının ucuyla Ubeydenin ayağına vurdu ve ayağının adalesini kesti. Hemen Ali ve Hamza, Şeybeye saldırdılar ve onu öldürdüler. Bu konuda şu ayet inmiştir. “İşte iki hasım taraf ki, Rableri hakkında tartışmaya girmişlerdir.” Onlar hakkında Enfal suresinin tamamı inmiştir: “Onları, o en şiddetli yakalayışla yakalayacağımız günü hatırla. Şüphesiz biz öcümüzü alırız.” Ayette Bedir günü kastedilmektedir. Yine “İnkar edenler, kendilerine kıyamet ansızın gelinceye yahut da onlara kısır bir günün azabı gelip çatıncaya dek, o Kurandan bir şüphe içinde kalırlar.” ve “O topluluk yakında (Bedirde) bozguna uğrayacak ve arkalarını dönüp kaçacaklardır.” ayetleri nazil oldu. O gün Resulallah kılıcını çekmiş ve bu ayeti okuyarak düşmanları kovalamıştır. Resulallah yaralılarının öldürülmesi ve kaçanlarının kovalanması için emir vermiştir. O gün Müslümanlardan on dört kişi şehit düştü. Altısı Muhacirlerden sekizi Ensardandı: Ubeyde b. Haris b. Abdülmuttalib, Umeyr b. Ebu Vakkas, akil b. Ebu Bükeyr, Ömer b. el-Hattabın mevlası Mihca, Safvan b. Beyda, Sad b. Hayseme, Mübeşşir b. Abdülmünzir, Harise b. Süraka, Afranın oğulları Avf ve Muavviz, Umeyr b. el-Humam, Rafi b. Mualla, Yezid b. Haris b. Fushum. Bu savaşta müşriklerden yetmiş kişi öldürülmüş ve yetmiş kişi de esir edilmişti. Müşriklerden öldürülenler arasında, Şeybe b. Rebia b. Abdüşşems, Utbe b. Rebia b. Abdüşems, Velid b. Utbe, el-as b. Said b. elas, Ebu Cehil b. Hişam, Ebül-Bahteri, Hanzale b. Ebu Süfyan b. Harb, Haris b. amir b. Nevfel b. Abdümenaf, Tuayme b. Adi, Zema b. el-Esved b. el-Muttalib, Nevfel b. Huveylid İbnül-Adeviyye, Nadr b. el-Haris , Ukbe b. Ebu Muayt, Emirul-Müminin Ömer b. El-Hattabın dayısı l-as b. Hişam b. el-Muğire Ümeyye b. Halef, Ali b. Ümeyye b. Halef, Münebbih b. el-Haccac ve Mabed b. Vehb vardı. Esirlerden bazıları ise şunlardır: Nevfel b. el-Haris b. Abdülmuttalib, Akil b. Ebu Talib, Ebül-as b. er-Rebi, Adi b. el-Hıyar, Ebu Aziz b. Umeyr, el-Velid b. el-Velid b. el-Muğire, Abdullah b. Übey b. Halef, Şair Ebu Azze Amr b. Abdullah el-Cumahi, Vehb b. Umeyr b. Vehb el-Cumahi, Ebu Vedaa b. Dubayre es-Sehmi ve Süheyl b. Amr el-amiri. Esirlerin her birisinin fidyesi durumlarına göre 4.000, 3.000, 2.000 ve 1.000 dirhem olarak belirlenmişti. Ancak bazılarının malı yoktu. Resulallah malı olmayanları bağışladı. Bunlardan biri de Ebu Azze el-Cumahi idi. Resulallah savaşta onlardan ele geçirilenleri ganimet saydı. Ganimetin başına Ensardan Abdullah b. Kab el-Maziniyi görevlendirdi. Resulallah ganimetleri, Medineye üç gecelik mesafede bulunan es-Safrada Seyerü Şib denilen geçitte taksim etti. Resulallah ganimet içinden Zülfikar kılıcını kendine aldı. Bu kılıç Münebbih b. el-Haccacın kılıcıydı. O gün ganimetten özel olarak Resulallahın aldığı sadece buydu. Resulallah diğer ganimet mallarını, Bedire iştirak eden savaşçılara ve onun izni ile savaşa katılmayan sekiz kişiye taksim etti. Resulallah da Müslümanlarla beraber payını aldı. Aldığı ganimetler arasında Ebu Cehilin damızlık devesi de vardı. Onunla gazveye çıkar, diğer hayvanlarla çiftleştirirdi. Resulallah , Bedir savaşının sonucunda Allahın, Resulünü zafere eriştirip müşriklerden ganimet almasını müyesser kıldığını bildirmek, kendisinin ve Müslümanların selametini müjdelemek üzere Zeyd b. Hariseyi Medineye gönderdi. Aynı gayeyle Abdullah b. Revahayı aliyeye gönderdi. el-aliye; Kuba, Hatme, Vail, Vakıf, Beni Ümeyye b. Zeyd, Kurayza ve Nadir bölgesiydi. Zeyd, Resulallahın kızı Rukıyyeyi Bakide defnettikleri sırada Medineye varmıştı. Bedirin musibet ve yenilgisini, Mekkelilere ilk haber veren el-Haysüman b. Habis el-Huzai idi. Bedir savaşı Resulallahın hicretinin 19. ayında Ramazan ayının on yedisi, Cuma günü sabahında vuku bulmuştu. Bize Veki haber verdi. O Süfyan ve İsrail ve İsrailin babasından (yani Ebu Vekiden), onlar Ebu İshaktan, o da el-Beradan rivayet etti. Ayrıca bize Ubeydullah b. Musa haber verdi; dedi ki: Bize İsrail haber verdi. O Ebu İshaktan, o da el-Beradan şöyle dediğini rivayet etti: Resulallahın Bedir savaşında bulunan ashabının sayısı 310 küsur idi. Kendilerinin, Caluta karşı yapılan savaşta nehri geçen Talutun ashabının sayısı kadar olduklarını düşünüyorlardı. O gün onlarla beraber mümin olanlarının dışında nehri geçen olmamıştır. Bize Veki b. el-Cerrah, Sabit b. Umareden, o Guneym b. Kaystan, o Ebu Musadan naklederek şöyle haber verdi: Resulallahın Bedir savaşındaki savaşçı sayısı, Calut savaşında nehri geçen Talutun arkadaşlarının sayısı kadardı. Bize Muhammed b. Abdullah el-Esedi, Misardan, o Ebu İshaktan, o el-Beradan şöyle dediğini rivayet etti: Bedir savaşındaki savaşçı sayısı, Calut savaşında Talutun arkadaşlarının sayısı kadardı. Bize Affan b. Müslim, Ebül-Velid et-Tayalisi ve Vehb b. Cerir b. Hazim haber verdiler; dediler ki: Bize Şube haber verdi. O Ebu İshaktan, o da el-Beradan şöyle dediğini rivayet etti: Bedir savaşında Muhacirler yaklaşık altmış kişi, Ensar ise 240 kişiydi. Bize Hasan b. Musa el-Eşyeb haber verdi, dedi ki: Bize Züheyr haber verdi. O Ebu İshaktan, o da el-Beradan şöyle dediğini rivayet etti: Bedire iştirak eden Resulallahın ashabı, Bedir savaşında kendi sayılarının Talut ile beraber nehri geçen Talutun ashabının sayısı olan 310 küsur kişi kadar olduklarını söylediler. el-Bera: “Vallahi onunla beraber mümin olanın dışında nehri geçen olmamıştır.” dedi. Bize Muhammed b. Abdullah el-Ensari haber verdi, dedi ki: Bize, Hişam b. Hassan haber verdi, dedi ki: Bana, Muhammed b. Sirin anlattı, dedi ki: Bana Ubeyde anlattı, dedi ki: Bedir ehlinin sayısı 313 veya 314 kişidir. 270 kişisi Ensardan, kalanı ise diğer insanlardandı. Bize Nasr b. Bab el-Horasani, el-Haccacdan, o el-Hakemden, o Miksemden, o da İbn Abbas naklederek haber verdi; İbn Abbas dedi ki: Bedir ehli 313 kişiydi. Bunlardan 76 kişi Muhacirlerdendi. Kureyşlilerin Bedir hezimeti 17 Ramazan Cuma günüydü. Bize Halid b. Hıdaş haber verdi, dedi ki: Bize, Abdullah b. Vehb haber verip dedi ki: Bana, Huyey anlattı; o Ebu Abdurrahmandan, Abdullah b. Amrın şöyle dediğini söyledi: Resulallah Bedir savaşına Talutun çıkışı gibi 315 savaşçıyla çıktı. Peygamber, çıktıklarında onlara dua edip dedi ki: “Allahım! Ashabım, yayadırlar; onları bineklere bindir. Allahım! Çıplaklar onları giydir. Allahım! Açlar onları doyur.” Böylece Bedirden döndüklerinde her biri, beraberinde bir veya iki deve yüküyle geri döndü. Giyindiler ve doydular. Bize el-Hakem b. Musa haber verdi; dedi ki: Bize Damre, İbn Şevzebden, o da Matardan naklederek haber verdi; dedi ki: Savaşa Mevaliden on küsur kişi katıldı. Matar dedi ki: Müşrikler o gün onlardan iyi bir darbe yediler. Bize Affan b. Müslim ve Said b. Süleyman haber verdiler; dediler ki: Bize Halid b. Abdullah haber verdi; dedi ki: Bana Amr b. Yahya haber verdi. O amir b. Abdullah b. ez-Zübeyrden, o babasından, o da amir b. Rebia el-Bedriden şöyle dediğini rivayet etti: Bedir savaşı Ramazanın on yedisi Pazartesi günüydü. Bize el-Fadl b. Dükeyn haber verdi; dedi ki: Bize Ömer b. Şebbe ez- Zühriden naklederek haber verdi; dedi ki: Ebu Bekir b. Abdurrahman b. el-Haristen Bedir gecesini sordum. Bana, “Ramazanın 17. günü Cuma gecesiydi.” dedi. Bize Halid b. Hıdaş haber verdi; dedi ki: Bize Hatim b. İsmail haber verdi. O Cafer b. Muhammedden, o da babasından şöyle dediğini rivayet etti: Bedir savaşı Ramazan ayının on yedisi Cuma günüydü. Muhammed b. Sad dedi ki: Sağlam olan rivayet savaşın Cuma günü vuku bulduğudur. Bedir savaşının Pazartesi günü vuku bulduğuna dair rivayet şaz bir rivayettir. Bize Kuteybe b. Sad haber verdi; o İbn Lehiadan, o Yezid b. Ebu Habibden, o Mamer b. Ebu Habibeden, o da İbnül-Müseyyebden naklederek haber verdi: Said b. El-Müseyyebin oğlu yolculukta oruç tutmanın hükmünü babasına sordu. Said ona, Ömer b. el-Hattabın şöyle dediğini anlattı: “Peygamberle beraber Ramazan ayında iki gazve yaptık. Biri Bedir savaşı, diğeri ise Mekke fethidir. İkisinde de oruç tutmadık.” Bize Ubeydullah b. Musa haber verdi; o Musa İbn Ubeydeden, o Abdullah b. Ubeydeden naklederek şöyle dedi: Peygamber, Bedir savaşına çıktı, ailesine dönene dek bir tek gün bile oruç tutmadı. Bize el-Fadl b. Dükeyn haber verdi; dedi ki: Bize Amr b. Osman b. Abdullah b. Vehb haber verdi; dedi ki: Musa b. Talhanın şöyle dediğini işittim: Ebu Eyyube, Bedir savaşı soruldu. “Ya Ramazan ayının on yedinci günü, ya Ramazan ayının bitimine on üç gün kala, ya Ramazan ayının bitimine on bir gün kala, ya Ramazandan on dokuz gün geçtiğinde savaş meydana geldi.” dedi. Bize Yunus b. Muhammed el-Müeddib haber verdi; dedi ki: Bize Hammad b. Seleme haber verdi. O asımdan, o Zirden, o da İbn Mesuddan şöyle dediğini rivayet etti: Bedir savaşında, her üç kişi bir deveye binerdik. Ebu Lübabe ile Ali, Resulallahın arkadaşlarıydılar. Resulallahın yürüme sırası geldiğinde, ikisi Peygambere, “Sen bin; biz yürüyelim.” dediler. Resulallah onlara, “Hayır! Siz binin, yürümede siz benden daha güçlü değilsiniz. Ben de ecre ihtiyacı olmayan biri değilim.” dedi. Bize Ubeydullah b. Musa haber verdi. O Şeybandan, o Ebu İshaktan, o Ebu Ubeydeden, o da babasından şöyle dediğini rivayet etti: Bedir savaşında düşmanı esir aldığımızda onlara “Kaç kişiydiniz?” diye sorduk. “1.000 kişiydik.” dediler. Bize Ubeydullah b. Musa haber verdi. O İsrailden, o Ebu İshaktan, o Ebu Ubeydeden, o da babasından şöyle dediğini rivayet etti: Bedir savaşında onlardan, -yani müşriklerden- birini yakaladık. Ona sayılarını sorduk; “1.000 kişiydik.” dedi. Bize Hüşeym b. Beşir haber verdi; dedi ki: Bize Mücalid haber verdi. O da Şabiden şöyle dediğini rivayet etti: Bedir esirlerinin fidyesi 4.000 dirhem ve aşağısıydı. Mal varlığı olmayan kişiler ise Ensarın çocuklarına yazı öğretmekle emrolundular. Bize el-Fadl b. Dükeyn haber verdi; dedi ki: Bize İsrail haber verdi. O Cabirden, o da amirden şöyle dediğini rivayet etti: Bedir savaşında Resulallah Mekkelilerden yetmiş kişiyi esir aldı. Onlardan servetlerine göre fidye alıyordu. Mekkeliler yazı yazmasını biliyordu; Medineliler ise bilmiyorlardı. Fidye ödeyecek bir malı olmayan esirlerin her birine on Medineli çocuk verildi ve ona fidyesi karşılığında yazı öğretmesi emrolundu. Çocuklar yazıyı öğrendiklerinde bu, onun fidyesi olarak sayıldı. Bize Muhammed b. es-Sabbah haber verdi; dedi ki: Bize Şerik, Kureyşten, o da amirden naklederek şöyle dedi: Bedir esirlerinin fidyesi kırkar ukıyyeydi. Kendisinde ödeyecek bir şeyi olmayan ise Müslümanlardan on kişiye yazıyı öğretti. Zeyd b. Sabit yazıyı öğrenenlerden biriydi. Bize Muhammed b. Abdullah el-Ensari haber verdi; dedi ki: Bize Hişam b. Hassan haber verdi; dedi ki: Bize Muhammed b. Sirin, Ubeydeden şöyle haber verdi: Cibril, Bedir esirleri hakkında Peygambere geldi ve ona “Dilerseniz onları öldürürsünüz, dilerseniz onlardan fidye alırsınız. Gelecekte (Uhudda) de, sizden yetmiş kişi şehit edilir.” dedi. Bunun üzerine Resulallah ashabını çağırdı; geldiler ya da onlardan gelenlere şöyle dedi. “İşte Cebrail onları alıp öldürmeniz ya da fidye karşılığında serbest bırakmanız hususunda sizi muhayyer bıraktı. Ancak bunun karşılığında sizden onların sayısınca şehit edilir.” Resulallahın ashabı, “Onları fidye karşılığında bırakalım böylece (aldığımız fidyeyle) onlara karşı güçlenmiş oluruz. Ayrıca bizden yetmiş kişi Cennete girmiş olur.” dediler. Böylelikle fidye karşılığında bırakılmaları kararlaştırıldı. Bize el-Hasan b. Musa haber verdi; dedi ki: Bize Züheyr haber verdi; dedi ki: Bize Simak b. Harb haber verdi; dedi ki: İkrimeyi şöyle derken işittim: Resulallaha Bedirde düşmanı mağlup ettikten sonra, “İşte kervan, korumasız kaldı. Ona saldır.” denildi. Abbas ona seslendi: “Ona saldırman, sana fayda sağlamaz.” Resulallah ona, “Neden?” diye sordu. Abbas, “Çünkü Allah sana iki gruptan (Kureyş ordusu ya da kervan) birini vaat etti ve sana vaad ettiği şeyi verdi.” dedi. Bize Muhammed b. Abdullah haber verdi; dedi ki: Bize Yunus b. Ebu İshak, el-Ayzar b. Hureysten naklederek haber verdi; dedi ki: Resulallah Bedir gününde şöyle seslendi: “Herkes bilsin ki Ebül- Bahterinin dışında benim yanımda müşriklerden hiçbir kimsenin bir güveni yoktur. Kim onu yakalamışsa onu serbest bıraksın.” Resulallah ona eman vermişti. Ama Ebül-Bahteri öldürülmüş olarak bulundu. Bize el-Hasan b. Musa haber verdi; dedi ki: Bize Züheyr haber verdi dedi; dedi ki: Bize Ebu İshak Amr b. Meymun, Abdullah b. Mesudun şöyle dediğini rivayet etti: Resulallah Kabeye yönelerek, Kureyşten yedi kişiye beddua etti. Onların arasında Ebu Cehil, Ümeyye b. Halef, Utbe b. Rebia, Şeybe b. Rebia, Ukbe b. Ebu Muayt vardı. Resulallah , onları Bedir kuyusu başında ölü olarak yere serilmiş ve güneş onları değiştirmiş olarak gördüğüne Allahadına yemin etti. Bedir günü çok sıcak bir gündü. Bize Halef b. Velid el-Ezdi haber verdi; dedi ki: Bize, İsrail haber verdi. O Ebu İshaktan, o Hariseden, o da Aliden şöyle dediğini rivayet etti: Bedir günü, savaş başladığında Resulallahın arkasında durduk ve kendimizi öyle koruduk. Allah Resulü o gün, insanların en şiddetli savaşçısı idi. Müşriklere ondan daha yakınlaşanı yoktu. Bize Halef b. Velid el-Ezdi haber verdi, dedi ki: Bize Yahya b. Zekeriya b. Ebu Zaide haber verdi, dedi ki. Bana İsmail b. Ebu Halid, el-Behiden naklederek şöyle dediğini söyledi: Bedir savaşı başladığında Rebiaın iki oğlu Utbe ve Şeybe ile Velid b. Utbe meydana atılıp mübarezeye çıktılar. Karşılarına Hamza b. Abdülmuttalib, Ali b. Ebu Talib ve Ubeyde b. el-Haris çıktı. Şeybe, Hamza ile mübareze yaptı. Ona, “Sen kimsin?” diye sordu. Hamza, “Ben Hamza b. Abdülmuttalibim! Allahın ve Resulünün aslanıyım.” dedi. Utbe, “Şerefli bir denk.” dedi. İki kez kılıçla vuruştular; Hamza onu öldürdü. Sonra el- Velid, Ali b. Ebu Talible mübareze yaptı. Aliye “Sen kimsin?” diye sordu. Ali, “Ben Allahın kulu ve Resulünun kardeşiyim.” dedi. Ali onu öldürdü. Sonra Utbe, Ubeyde b. el-Haris ile mübareze yaptı. O, “Sen kimsin?” diye sordu. “Ben antlaşmaya iştirak edenim.” dedi. Ona, “Şerefli bir denk.” dedi. İki kez kılıçla vuruştular, birbirlerini karşılıklı yaraladılar. Hemen Ali ve Hamza Utbeye saldırıp onu öldürdüler. Ebu Abdullah, Muhammed b. Sad dedi ki: Bizce birinci hadiste anlatılan doğru olup Hamza, Utbeyi; Ali, Velidi öldürdü. Ubeyde ise Şeybeyle mübareze yaptı. Bize Huceyn b. el-Müsenna ve Kuteybe b. Said haber verdiler; dediler ki: Bize el-Leys b. Sad, o Halid b. Yezidden, o Said b. Ebu Hilalden, o Yezid b. Rumandan naklederek şöyle haber verdi: Resulallahın Bedir savaşında iki attan başka atı yoktu. Birine, Resulallahın dayısı el-Esvedin sözleşmelisi el-Mikdad b. Amr ve diğerine de Hamza b. Abdülmuttalibin sözleşmelisi Mersed b. Ebu Mersed el-Ganevi binmişti. Müşriklerin yanında ise 100 at vardı. Kuteybe hadisinde dedi ki: Üçüncü bir at daha vardı, o da ez-Zübeyr b. el-Avvamındı. Bize Süleyman b. Harb haber verdi; dedi ki: Bize Hammad b. Zeyd haber verdi. O Eyyubden, o da İkrimeden şöyle haber verdi: Resulallah Bedir günü Adi b. Ebüz-Zeğba ve Besbes b. Amrı gözcü olarak göndermişti. Suyun başına gelerek Ebu Süfyanı sordular ve nerede olduğunu öğrenip Resulallahın yanına geri döndüler. Ona, “Ey Allahın Resulü! Falan gün, falan suyun başında konakladı. Biz ise falan gün, falan suyun başına konaklayacağız. O falan gün, falan suyun başında konaklayacaktır. Biz de falan gün, falan suyun başında konaklamış olacağız. Böylece biz, o suyun başında konaklamış olacağız.” dediler. Bu arada, Ebu Süfyan suyun başına geldi ve konakladı, oradakilerden herhangi bir kimseyi görüp görmediklerini sordu. İki kişinin dışında kimseyi görmediklerini söylediler. “Develerinin çöktüğü yeri gösterin.” dedi. Develerin ıhladığı yeri gösterdiler. Deve pisliğini alıp parçaladı. İçinden hurma çekirdeği çıktı. “Vallahi bunlar Yesrib (Medine)nin develeridir.” dedi. Ravi dedi ki: Ebu Süfyan hemen sahil yoluna yöneldi ve Mekkelilere Resulallahın hareket ettiği haberini veren bir mektup yazdı. Bize Süleyman b. Harb haber verdi; dedi ki: Bize Hammad b. Zeyd haber verdi. O Eyyubden, o da İkrimeden, şöyle dediğini rivayet etti: O gün Resulallah insanlarla istişarede bulundu. Sad b. Ubade veya Sad b. Muaz, “Ey Allahın Resulü! İstediğin yere doğru yürü, istediğin yerde konakla, dilediğinle savaş, dilediğinle de barış yap. Seni hakla gönderen Allaha yemin olsun ki şu develeri Zu Yemende bulunan, Berkülgümada kadar sürsen, bizde senden ayrılacak bir tek kişi olmaz.” dedi. Ravi dedi ki: O gün müşriklere, Utbe b. Rebia nasihat edip dedi ki: “Şu yüzleri yılan gibi insanlarla karşılaşmadan, beni dinleyin ve geldiğiniz gibi şu lamba gibi aydınlık olan yüzlerinizle geri dönün. Vallahi, sizden birini öldürmeden onlardan birini öldüremezsiniz. Ondan sonra olanların size ne faydası olacak?” dedi. Ravi dedi ki: O gün Resulallahın ashabı hurma yiyorlardı. Resulallah onlara: “Genişliği yerle gök kadar olan cennet için acele edin.” buyurdu. Bir köşede oturmuş elindeki hurmayı yiyen Umeyr b. el-Humam, “Çok iyi!”, deyip elindeki hurmaları attı. Resulallah ona, “Vazgeç, bırak!” dedi. Umeyr, hurmalara bakarak “Beni aciz bırakamayacaksın.” dedi. “Beni engellediniz, haydi yeter!” diyerek elindeki hurmaları yere savurdu ve kılıcını almak için ayağa kalktı. Kılıcı, eski bir beze sarılı olarak asılıydı. Kılıcını aldı, sonra savaşmak üzere ileriye atıldı ve öldürülünceye dek savaştı. O gün Resulallahın ashabı uykusuzluktan ayakta duracak halde değildiler. Zemini gevşek, kumluk bir yere konakladılar. Yağmur yağdı. O yer, üzerinde koşuşturdukları bir kaya gibi oldu. Bunun üzerine Allah (c), “Hani (Allah) kendi tarafından bir güvenlik olarak sizi hafif bir uykuya daldırıyor; sizi temizlemek, sizden şeytanın vesvesesini gidermek, kalplerinizi pekiştirmek ve ayaklarınızı sağlam bastırmak için üzerinize gökten yağmur yağdırıyordu.” ayetini indirdi. Ömer şöyle dedi: “Topluluk yakında bozguna uğrayacak ve arkalarını dönüp kaçacaklardır.” ayeti inince, “Hangi topluluk hezimete uğrayacak, kim yenilecek?” dedim. Bedir günü olunca Resulallaha baktım üzerindeki zırhla birlikte koşuşturuyor ve “Topluluk yakında bozguna uğrayacak ve arkalarını dönüp kaçacaklardır.” diye bağırıyor, işte o zaman Resulallahın müşrikleri hezimete uğratacağını anladım. Bize Süleyman b. Harb haber verdi; dedi ki: Bize Hammad b. Zeyd haber verdi. O Eyyubden, o da İkrimeden şöyle dediğini nakletti: Bedir günüyle ilgili, “O vakti hatırlayın ki siz yeryüzünde güçsüz ve zayıf idiniz.” ayeti nazil oldu. Bedir günü hakkında “Ey iman edenler! Savaş düzeninde iken kafirlerle karşılaştığınız zaman sakın onlara arkanızı dönmeyin (savaştan kaçmayın).” ayeti ile “Ey Muhammed! Sana ganimetler hakkında soruyorlar.” ayeti de inmiştir. Bize Süleyman b. Harb haber verdi; dedi ki: Bize Hammad b. Zeyd haber verdi; O Eyyub ve Yezid b. Hazimden rivayet etti: Onlar İkrimeyi “İman edenlere sebat verin.” ayetini okurken duyduklarını söylediler. Hammad dedi ki: Eyyup daha fazlasını söyleyerek, İkrimenin “Şimdi vurun boyunlarının üstüne.” ayetini de okuduğunu söyleyip dedi ki: O gün adamın başı düşüyor ve başını kesenin kim olduğunu bilmiyordu; adamın eli kesiliyor, elini kesenin kim olduğunu bilmiyordu. Bize Süleyman b. Harb haber verdi, dedi ki: Bize Hammad b. Zeyd haber verdi. O Eyyubden, o da İkrimeden şöyle haber verdi: Resulallah o gün şöyle dedi: “Ebu Cehili arayın.” Aradılar; ancak onu bulamadılar. Resulallah tekrar, “Onu arayıp bulun. Ben onu ayağı kopmuş olarak gördüm.” buyurdu. Arayıp bulduklarında ayağı kopmuş olarak buldular. Ravi (devamla) dedi ki: O gün Bedir esirlerinin fidyesi 4.000 ve aşağısı idi. Eğer adam yazı yazmayı biliyor idiyse yazıyı öğretme karşılığında serbest bırakılıyordu. Bize Ubeydullah b. Abdülmecid el-Hanefi haber verdi; dedi ki: Bize Ubeydullah b. Abdurrahman b. Mevheb haber verdi; dedi ki. Bana İsmail b. Avn b. Ubeydullah b. Ebu Rafi, o Abdullah b. Muhammed b. Ömer b. Ali b. Ebu Talibden, o babası Muhammed b. Ömerden, o da Ali b. Ebu Talibden rivayet etti; dedi ki: Bedir savaşı sırasında biraz savaşıp hemen Resulallah ne yaptı diye bakmak için, aceleyle geldim. Onu secdede buldum. Şöyle diyordu: “Ya Hay, ya Kayyum! Ya Hay, ya Kayyum!” Başka da bir şey söylemiyordu. Sonra savaşa döndüm. Sonra tekrar onun yanına döndüm ve onu secde ederken buldum. Aynı şeyi tekrarlıyordu. Tekrar savaştım ve tekrar yanına döndüm. Onu secdede buldum. Aynı sözü tekrarlıyordu. Allah ona fetih verdi. Bize Said b. Mansur haber verdi; dedi ki: Bize Abdurrahman b. Ebüz-Zinad, o babasından, o Ubeydullah b. Abdullahtan, o da İbn Abbastan şöyle dediğini rivayet etti: Resulallah Zülfikar kılıcını Bedir günü ganimet olarak aldı. Bize Attab b. Ziyad haber verdi; dedi ki: Bize Abdullah b. el-Mübarek haber verdi; dedi ki: Bize Hişam b. Urve haber verdi. O da Abbad b. Hamza b. ez-Zübeyrden naklederek haber verdi; dedi ki: Bedir günü melekler, başlarında sarı renkli sarıklar olduğu halde indiler. Zübeyrin de üzerinde ince iki parçalı sarı bir elbise vardı. Onunla sarılmıştı. Bize Attab b. Ziyad b. el-Mübarek haber verdi; dedi ki: Bize Ebu Bekir b. Ebu Meryem el-Gassani haber verdi. O da Atiye b. Kaysın şöyle dediğini rivayet etti: Bedir savaşının bitiminde Cebrail kırmızı bir at üzerinde, zırhını giyinmiş, mızrağı yanında, sarığını bağlamış, toz toprak içinde olduğu halde Resulallahın yanına geldi. Ona, “Ey Muhammed! Allah beni senin yanına gönderdi. Razı oluncaya dek yanından ayrılmamamı istedi. Olanlardan razı oldun mu?” dedi. “Evet! Razı oldum.” dedi. Cebrail ayrılıp gitti. Bize Affan b. Müslim haber verdi; dedi ki: Bize Hammad b. Zeyd haber verdi; dedi ki: Eyyubun İkrimeden naklederek şöyle dediğini duydum: “Hani siz vadinin (Medineye) yakın tarafında; onlar uzak tarafında, kervan ise sizin aşağınızdaydı.” [Dedi ki:] Bunlar vadinin bu tarafında, ötekiler diğer tarafındaydılar. Ravi, “Affan, ayeti “bil-udve” ( ) şeklinde okudu.” dedi. Bize Ahmed b. Abdullah b. Yunus haber verdi; dedi ki: Bize Züheyr haber verdi; dedi ki: Bize Cabir haber verdi. O amirden rivayet ederek şöyle dedi: Resulallah Bedire çıktı ve kendi yerine Medineye Amr b. Ümmü Mektumu bıraktı. Bize Ebül-Münzir el-Bezzaz haber verdi; dedi ki: Bize Süfyan haber verdi. O ez-Zübeyr b. Adiden, o Ata b. Ebu Rebahtan rivayet ederek dedi ki: Resulallah Bedir şehitlerinin namazını kıldı. Bize el-Fadl b. Dükeyn haber verdi; dedi ki: Bize Zekeriya b. Ebu Zaide, amirden rivayet ederek haber verdi; dedi ki: Onun “Bedir, Bedir denilen bir adama aitti.” dediğini işittim. yani “Onun, kendi mülkü idi.” Muhammed b. Sad dedi ki: Muhammed b. Ömer dedi ki: Medineli arkadaşlarımız ve siyer ravileri, Bedir isminin, o mevkinin ismi olduğunu söylerler.