Bize Hişam b. Muhammed b. es-Saib el-Kelbi haber verdi; dedi ki: Bize Ebu Züfer el-Kelbi haber verdi. O da Ans b. Malik b. Mezhice mensup bir adamdan rivayet etti; dedi ki: Bizden bir adam Resulallaha elçi olarak gitti. Gittiğinde Resulallah akşam yemeğini yiyordu. Resulallah onu yemeğe çağırdı; adam oturdu. Yemeği yedikten sonra Resulallah ona döndü ve “Eşhedü en la ilahe illallah ve eşhedü enne Muhammeden abduhu ve resulühü” dedi. Bunun üzerine adam da: “Eşhedü en la ilahe illallah ve eşhedü enne Muhammeden abduhu ve resulühü” dedi. Resulallah , “İsteyerek mi geldin yoksa korkudan mı?” dedi. Adam, “İsteyerek gelmiş olmaya gelince, Allaha yemin ederim ki, senin elinde bir dünya malı yoktur. Korkuya gelince, yemin olsun ki, öyle bir beldedeyim ki, senin askerlerin oraya yetişemezler. Fakat ben (Allahın azabıyla) korkutuldum ve korkmaya başladım. Bana, Allaha iman et! denildi; ben de iman ettim.” dedi. Bunun üzerine Resulallah insanlara dönerek, “Anstan nice hatipler çıkmıştır.” dedi. Adam bir müddet Resulallahın yanında durdu; sonra onunla vedalaşmak için geldi. Resulallah ona, “Git!” dedi ve ona azık verdi. Sonra, “Eğer yolda bir şey hissedersen en yakın köye sığın.” dedi. Adam yola çıktı. Yolda iken hastalandı, en yakın köye sığındı ve vefat etti (Allah rahmet eylesin). Adı Rebia idi.