Bize Muhammed b. Ömer b. Vakıd el-Eslemi haber verdi; dedi ki: Bize Musa b. Şeybe haber verdi. O Umeyre bt. Ubeydullah b. Kab b. Malikten, o Ümmü Sad bt. Sad b. er-Rebiden, o da Yala b. Münyenin kız kardeşi Nefise bt. Münyeden rivayet etti; dedi ki: Resulallah yirmi beş yaşına gelince Ebu Talib kendisine, “Ben malımülkü olmayan bir adamım. Maddi açıdan sıkıntı çekiyoruz. İşte senin kavminin kervanı! Şam için yola çıkışı yakındır. Hatice bt. Huveylid de senin kavminden bazı adamları kervanlarıyla birlikte gönderiyor. Ona gidip durumunu anlatsan seni hemen kabul edecektir.” dedi. Resulallahın amcasıyla yaptığı bu konuşma Haticeye ulaştı. Hemen ona haber gönderdi ve “Kavmimden bir adama verdiğimin iki katını sana veriyorum.” dedi. Bize Abdullah b. Cafer er-Rakki haber verdi; dedi ki: Ebül-Melih bana anlattı. O da Abdullah b. Muhammed b. Akildan rivayet etti; dedi ki: Ebu Talib, “Ey kardeşimin oğlu! Bize gelen habere göre Hatice falancayı iki deve karşılığında kiralamış; ancak biz senin için bu ücrete razı olamayız. Onunla konuşmayı düşünmez misin?” dedi. Resulallah , “Hoşuma gitmiyor” dedi. Bunun üzerine Ebu Talib Haticenin yanına gitti ve “Ey Hatice! Muhammedi yanında çalıştırmak ister misin? Bize gelen habere göre sen falancayı iki deve karşılığında kiralamışsın, ancak biz Muhammed için dört deveden aşağı kabul etmeyiz.” dedi. Dedi ki: Hatice, “Eğer sen bunu dost olmayan ve bize uzak biri için istemiş olsaydın, yapmazdım. Bize yakın ve dost olan biri için bunu istiyorsun, nasıl yapmam?” dedi. Bize Muhammed b. Ömer haber verdi; dedi ki: Bize Musa b. Şeybe haber verdi. O Umeyre bt. Ubeydullah b. Kab b. Malikten, o Ümmü Sad bt. Sad b. er-Rebiden, o da Nefise bt. Münyeden rivayet etti; dedi ki: Ebu Talib, “Bu Allahın sana yönlendirdiği bir rızıktır.” dedi. Resulallah Haticenin kölesi Meysere ile birlikte yola çıktı. Amcaları, onu korumaları konusunda kervan sahiplerine ricada bulundular. Şamın Busra kasabasına geldiklerinde bir ağacın gölgesinde oturdular. Rahip Nastur, “Bu ağacın altında, bugüne kadar ancak bir peygamber oturmuştur.” dedi. Sonra Meysereye dönerek, “Onun gözünde kırmızılık var mıdır?” dedi. Meysere, “Evet! Kırmızılık ondan hiç ayrılmıyor” dedi. Rahip, “O peygamberdir ve o peygamberlerin sonuncusudur.” dedi. Sonra eşyalarını sattılar. Pazarda, onunla bir adam arasında bir anlaşmazlık çıktı. Adam, “Lat ve Uzzaya yemin et.” dedi. Resulallah , “Bunlara asla yemin etmedim. Ben bunlardan uzaklaştırılan bir kişiyim.” dedi. Adam, “Söz senindir, olması gereken senin söylediğindir veya senin söylediğin doğrudur” dedi. Sonra Meysereye, “Vallahi bu peygamberdir. Bizim bilginlerimiz, kendi kitaplarında onun vasıflarını bulmuşlar.” dedi. Meysere, öğle vakti sıcaklık şiddetlendiği zaman iki meleğin Resulallahı güneşten gölgelediklerini görürdü. Bütün bunlar Meyserenin dikkatini çekmişti. Allah onun sevgisini Meyserenin kalbine atmıştı. Sanki Meysere onun kölesiydi. Ticaretlerini yaptılar; daha önce kazandıklarının iki misli kazanç elde ettiler. Dönüş yolunda Merrüzzahran denilen yerde Meysere, “Ya Muhammed, Haticeye git de, senin sayende Allahın ona neler verdiğini ona haber ver. Kendisi, bu durumu senin için değerlendirir.” dedi. Resulallah ilerledi; tam öğle vakti Mekkeye girdi. Hatice kendisine ait bir çardaktaydı; Resulallahın devesi üzerinde iken iki melek tarafından gölgelendiğini gördü. Gördüklerini yanındaki kadınlara da gösterdi. Resulallah Haticenin yanına girdi ve kendileri sayesinde elde ettikleri kazancı ona bildirdi. Hatice buna çok sevindi. Meysere yanına girince gördüklerini ona da anlattı. Bunun üzerine Meysere, “Şamdan çıktığımızdan beri bunu görüyordum.” dedi. Ayrıca Rahip Nasturun ve çarşıda alışveriş yüzünden münakaşa ettiği adamın söylediklerini de nakletti. Resulallah onun ticaretini yapmaya devam etti; daha önce kazandıklarından kat kat kar elde etti. O da Resulallaha , söz verdiğinin birkaç katını ödedi.