"Enter"a basıp içeriğe geçin
Filter by Kategoriler
Kuran-ı Kerim
Hadisler ve İslam Tarihi
Alevilik
İncil
Tevrat
Avesta
Mitoloji
Diğer Kitaplar

Fil Olayı

Bize Muhammed b. Ömer b. Vakıd el-Eslemi haber verdi; bize Abdullah b. Osman b. Ebu Süleyman haber verdi. O da babasından rivayet etti. Ve bize Muhammed b. Abdurrahman b. el-Beylemani anlattı. O da babasından nakletti. Ve bize Abdullah b. Amr b. Züheyr el-Kabi anlattı. O, Malik el-Himyeriden; o da Ata b. Yesardan rivayet etti. Ve bize Muhammed b. Said es-Sekafi anlattı. O, Yala b. Atadan; o Veki b. Uddüsten, o da amcası Ebu Rezin el-Ukayliden rivayet etti. Ve bize Said b. Müslim b. Abdullah b. Kesir anlattı. O, Mücahidden; o da İbn Abbastan nakletti. Hadisleri birbirine eklendi; dediler ki: Necaşi, Ebu Ahsam Eryat komutasında 4.000 kişilik bir gücü Yemene gönderdi. Yemeni istila edip onları mağlup etti. Liderler teslim oldular; halk da zillete maruz kaldı. Ebrehetül-Eşram Ebu Yeksum denilen bir Habeşli adam, başkaldırıp halkın kendisine tabi olmasını istedi. Halk ona tabi oldu. Ebrehe, Eryatı öldürdü ve Yemene hakim oldu. Bir gün insanların hac yapmak amacıyla Allahın evi Beytülharama gitmek için hazırlık yaptıklarını görünce, “Bu insanlar nereye gidiyorlar?” dedi. “Hac için Mekkedeki Allahın evine gidiyorlar.” dediler. “Kabe neden yapılmış?” diye sordu. “Taştan yapılmış” dediler. “Giysisi nedir?” diye sordu. “Buradan giden kumaşlardan” dediler. Ebrehe, “Mesihe yemin ederim ki, ondan daha güzel bir mabed inşa edeceğim.” dedi. Beyaz, kırmızı, sarı ve siyah mermerlerle süslediği bir bina yaptı. Binayı altın ve gümüşle süsleyip çevresine cevherler dizdi. Binaya, altından kanatları olan ve üzerinde altın çiviler bulunan iki kapı yaptı. Aralarını cevherlerle ayırdı. İçine büyükçe kırmızı bir yakut yerleştirip ona perdeler yaptı. İçinde öd ağacı yakılırdı. Duvarlar siyahlaşıp cevherler kayboluncaya kadar misk sürülürdü. Ebrehe, hac için insanları ona yönlendirdi. Yıllarca birçok Arap kabilesi hac için oraya gitti. Orada, kulluk eden ve ibadette bulunan adamlar kalırdı. Nüfeyl el-Hasami ise, hoşuna gitmeyen şeylere odaklanan bir insandı. Fakat işi zamana bıraktı. Sonra hiç kimsenin hareket ettiğini görmediği (sakin) bir gecede kalktı; bir pislik getirdi ve (mabedin) önüne sürdü. Ayrıca bazı leşler toplayıp içine attı. Ebrehe bundan haberdar olunca şiddetli bir şekilde öfkelendi ve “Bunu ancak, kendi Beytlerini kıskanan Araplar yapmıştır. Kasem olsun onu yıkacağım ve taş taş üstünde bırakmayacağım.” dedi. Ebrehe, Necaşiye bir mektup yazarak durumu bildirdi, ayrıca “Mahmud” adlı filini göndermesini talep etti. Mahmud, büyüklük ve güç bakımından dünyada benzeri görülmeyen bir fildi. Necaşi fili Ebreheye gönderdi. Fil gelince Ebrehe insanlarla birlikte yola çıktı. Himyer hükümdarı ve Nüfeyl el-Hasami de onunla beraberdi. Hareme yaklaştıklarında arkadaşlarına, Mekkelilerin hayvanlarına saldırmalarını emretti. Abdülmuttalibe ait bazı develeri de alıkoymuşlardı. Nüfeyl, Abdülmuttalibin dostuydu. Abdülmuttalib, develeriyle ilgili olarak Nüfeyl ile konuştu. O da Ebrehe ile konuştu ve “Ey Hükümdar! Arapların efendisi, onların en faziletlisi ve şerefçe en büyüğü sana geldi. Bu adam küheylanları yüklüyor, mallarını veriyor ve tıpkı rüzgarın esmesi gibi yemek yediriyor.” dedi ve onu Ebrehenin huzuruna çıkardı. Ebrehe: “İhtiyacın nedir?” dedi. Abdülmuttalib, “Develerimi bana geri vermeni istiyorum.” dedi. Ebrehe, “Gördüğüm kadarıyla bana, seninle ilgili ancak büyüklük ve azamet haberi geldi. Ben, şerefiniz demek olan Beytiniz hakkında benimle konuşmak istediğini sanmıştım.” dedi. Abdülmuttalib, “Sen bana develerimi geri ver; Beytten de uzak dur. Zira onu koruyacak olan bir Rabbi vardır” dedi. Ebrehe develerinin kendisine geri verilmesini emretti. Abdülmuttalib develeri teslim alınca onlara kurbanlık nişanı koydu, işaretledi ve onları kurban ilan ederek Hareme saldı; ta ki, develere bir şey isabet etsin de, Haremin Rabbi gazaba gelsin. Abdülmuttalib, Hira dağına çıktı. Yanında Amr b. aiz b. İmran b. Mahzum, Mutim b. Adi ve Ebu Mesud es-Sekafi de vardı. Abdülmuttalib şöyle dedi: Kişi kendi göçünü (evini) korur; Sen de göçünü koru Allahım. Onların haçı ve güçleri, Senin gücünü ve tedbirini mağlup etmesin Allahım! Eğer sen onları kıblemizle baş başa bırakacak olursan, O senin bileceğin bir iştir Allahım! Kuş sürüleri deniz tarafından geldiler. Her bir kuşla birlikte üç tane taş vardı. İkisi ayağında, birisi de gagasındaydı. Kuşlar Ebrehenin ordusuna taşları atmaya başladılar. Taşlar isabet ettiği her şeyi parçalıyor yahut o yere çiçek hastalığını bulaştırıyordu. (Bu fil olayından sonra) ilk defa olarak çiçek hastalığı, kızamık ve (Harmel ve Ebu Cehil karpuzu gibi) acı ağaçlar çıkmaya başladı. Taşlar orduyu yıkmıştı. Bir de Allah uzaktan gelen bir sel gönderdi; hepsini denize döktü. Ebrehe ve yanındakiler kaçışmaya başladılar. Ebrehenin bedeni parça parça dökülmeye başlamıştı. Necaşinin fili olan Mahmud adlı file gelince, yere çöküp Hareme saldırmadığı için kurtuldu. Diğer fil ise, saldırmaya kalktı ve hastalığa yakalandı. Rivayete göre (orduda) on üç fil vardı. Abdülmuttalib Hiradan indi. Habeşlilerden iki adam onu karşılayıp başını öptüler ve “Sen bu işi daha iyi biliyormuşsun.” dediler.