"Enter"a basıp içeriğe geçin
Filter by Kategoriler
Kuran-ı Kerim
Hadisler ve İslam Tarihi
Alevilik
İncil
Tevrat
Avesta
Mitoloji
Diğer Kitaplar

Kusay b. Kilab

Bize Muhammed b. Ömer el-Eslemi çok sayıdaki Medine ulemasından rivayetle haber verdi; dedi ki: Bize Ayrıca Hişam b. Muhammed b. es- Saib el-Kelbi babasından rivayetle haber verdi; dediler ki: Kilab b. Mürre b. Kab b. Lüey b. Galib b. Fihr b. Malik, Fatıma bt. Sad b. Seyel ile evlendi. Seyelin (asıl) ismi, Hayr b. Hamale b. Avf b. amirdir. O aynı zamanda ilk defa Kabenin duvarlarını inşa eden el-Cadir b. Amr b. Cusüme b. Mübeşşir b. Sab b. Malik b. Nasr b. el-Ezddir. Cusüme, Ezdin Meribden (Yemenden) çıktığı günlerde oradan çıkmıştı. Önce ed-Dil b. Bekir b. Abdümenat b. Kinanenin yurduna inmiş, onlarla işbirliği yapmış, onlara kız vermiş ve onlardan kız almıştı. Fatıma bt. Sad, Kilab b. Mürre için Zühre b. Kilabı dünyaya getirmişti. Uzun müddet (çocuksuzluk döneminden) sonra Kusayı dünyaya getirdi; kendisine “Zeyd” ismi verilmişti. Kilab b. Mürre vefat etti. Kudaa (kabilesin)den Rebia b. Haram b. Dinne b. Abd b. Kebir b. Uzre b. Sad b. Zeyd (evlenmek için Kilabın eşi Fatımayı) aldı ve onu Şamın yüksek yerlerinden, Uzre yöresinden alıp memleketine, Surğ (bölgesine) ve aşağılarına götürdü. Zühre b. Kilab yaşı büyük olduğu için kavminde kaldı; (fakat) Kusay sütten yeni kesilmiş küçük (bir çocuk) olduğu için (annesi Fatıma) onu yanına aldı. Ona Kusay denilmesinin sebebi de, onu (uzak yer sayılan) Şama götürmesidir. Fatımanın Rebiadan Rizah adında bir çocuğu oldu. Kusay da Rebia b. Harama nispet edilirdi. (Bir gün) Kusay, Kudaadan Rufey adında bir adamla ok atma yarışına girdi. Hişam b. el- Kelbi dedi ki: “Kusay onu yendi, yenilen adam öfkelendi. Aralarında bir sürtüşme meydana geldi; hatta münakaşa edip kavga ettiler. Bunun üzerine Rufey, “Sen yurduna ve kavmine gitmez misin be adam? Sen bizden değilsin.” dedi. Bunun üzerine Kusay annesine döndü ve “Babam kimdir?” dedi. Annesi, “Baban Rebiadır.” dedi. Kusay, “Eğer ben onun oğlu olsaydım sürgünde olmazdım.” dedi. Annesi dedi ki: “Adam sana bunu mu söyledi? Vallahi o komşuluğu güzel yapmamıştır; hakkı da korumamıştır. Ey oğlum! Vallahi sen kişilik olarak da, neseb yönünden de, baban itibariyle de ondan daha değerlisin ve yurt bakımından ondan daha şereflisin. Baban Kilab b. Mürre b. Kab b. Lüey b. Galib b. Fihr b. Malik b. en-Nadr b. Kinane el-Kureşidir. Senin kavmin de Mekkede, Beytülharamın yanında ve etrafındadır.” Kusay, “Vallahi burada asla durmayacağım.” dedi. Annesi, “Hac zamanı gelinceye kadar burada kal; Arap hacılarıyla birlikte çıkalım. Kuşkusuz bazı insanların sana zarar vermelerinden korkuyorum.” dedi. Bunun üzerine Kusay orada kaldı. Hac zamanı geldiğinde annesi onu Kudaadan bir grupla gönderdi. Mekkeye vardı; Zühre henüz hayattaydı. Zühre saçı bol birisiydi; Kusay da bol saçlıydı. Kusay, Zührenin yanına vardı ve ona, “Ben senin kardeşinim.” dedi. Zühre yaşlanmıştı, gözleri de görmüyordu. “Bana yaklaş.” dedi. Ona dokundu ve “Tanırım vallahi, sesten ve benzeyişten.” dedi. Hac sona erince Kudaalılar, onu da kendileriyle memleketlerine götürmeye uğraştılar; fakat Kusay reddetti ve Mekkede ikamet etmeye devam etti. Kusay güçlü, cesur ve soylu bir adamdı. Luhay el-Huzai olarak bilinen Huleyl b. Hubşiyye b. Selul b. Kab b. Amr b. Rebianın kızı Hubbayı istemekte gecikmedi. Huleyl, (kendisine talip olan) soyu tanıdı, onu önemsedi ve kızını onunla evlendirdi. Huleyl, o dönemde Mekkenin emiri ve hakimi olup ayrıca Kabenin anahtarlarını (hicabe-koruma) elinde bulunduruyordu. Huleyl ölünce, oğlu Ebu Gubşan el-Muhteriş Kabeyi korumaya başladı. Araplar (yaptığı hizmet karşılığında) her hac mevsiminde ona bir ücret veriyorlardı. Bazı mevsimlerde ücreti azaltıp verdiklerini ona vermemeye başladılar. Bunun üzerine Ebu Gubşan kızdı. Kusay onu çağırdı, ona içki içirdi ve bir miktar azık karşılığında Kabenin hizmetlerini ondan satın aldı. Bir tulum içkiye satın aldığı söylenir. el- Muhteriş razı oldu ve Mekke sırtlarına yerleşti. Bize Muhammed b. Ömer b. Vakıd el-Eslemi haber verdi; dedi ki: Abdullah b. Amr b. Züheyr bana anlattı. O, Abdullah b. Hıdaş b. Ümeyye el-Kabiden, o da babasından rivayet etti; dedi ki: Fatıma bt. Müslim el-Eslemiyye, Fatıma el-Huzaiyyeden naklen bana anlattı. O Resulallahın Ashabına yetişen birisiydi. Dediler ki: Kusay, Huleyl b. Hübşiyyenin kızı Hubba ile evlenip çocukları olunca Huleyl, “Kusayın çocukları benim çocuklarımdır; onlar kızımın çocuklarıdır.” dedi. Huleyl, Kabenin korunmasını ve Mekkenin emirliğini Kusaya vasiyet etti ve “Sen bu işe daha layıksın.” dedi. Sonra söz, Muhammed b. Ömer el-Eslemi ve Hişam b. Muhammed el- Kelbinin ilk hadisine döndü. Dediler ki: [Denilir ki:] Huleyl b. Hubşiyye ölünce ve Kusayın çocukları büyüyüp, malı çoğalıp şerefi artınca Kabenin korunması ve Mekke emirliği için kendisinin Huzaa ve Beni Bekirden daha layık olduğunu, Kureyşin, İsmail b. İbrahimin neslinin zirvesi ve onun çocukları olduğunu düşündü. Kureyş ve Beni Kinaneden birkaç adamla konuştu ve onları, Huzaa ile Beni Bekiri Mekkeden çıkarmaya davet etti. “Biz bu işe onlardan daha evlayız.” dedi. Adamlar bu konuda onu haklı buldular ve ona tabi oldular. Ayrıca Kusay anne bir kardeşi olan Rizah b. Rebia b. Haram el-Uzriye bir mektup göndererek onu yardımına çağırdı. Rizah, yanında babadan kardeşleri olan Hünn, Mahmud, Cülhüme ve kendilerine tabi olan Kudaalılar olduğu halde Mekkeye gitti. Sufe görevini yerine getiren el- Gavs b. Mürre insanları Arefeden kovuyor ve onlardan biri taş atmadan insanlar Cemrelere taş atmıyorlardı. Ertesi yıl, Sufeler yine eskiden yaptıkları gibi yapmaya başlayınca Kusay, yanında kendi kavmi Kureyşten, Kinane ve Kudaadan adamlar olduğu halde Akabede Sufelerin yanına geldi ve “Bizler bu işe sizden daha evlayız” dediler Sufeler onları reddettiler. Aralarında şiddetli bir savaş çıktı. Sonuçta Sufeler mağlup oldu. Rizah, “Bu işi serbest bırak (ifadayı sen yaptır), ey Kusay!” dedi. Kusay, (Cemrelere taş atma konusunda) insanları serbest bıraktı ve Sufelerin ellerinde bulunan yetkileri onlardan aldı. İfada görevi o günden bugüne kadar hep Kusayın neslinde kaldı. Huzaa ve Beni Bekir kabileleri ise pişmanlık duyarak ondan uzaklaştılar. Bunun üzerine Kusay onlarla savaşmak için (adam) topladı ve el-Ebtah denilen yerde, aralarında şiddetli bir savaş meydana geldi. Hatta her iki taraftan çok sayıda ölü vardı. Sonra birbirlerini barışa davet ettiler. Yamür b. Avf b. Kab b. Leys b. Bekir b. Abdümenat b. Kinane onlara hakemlik yaptı. Yamür, Kusay b. Kilabın, Kabeyi koruma ve Mekkenin işlerini üzerine alma konusunda Huzaadan daha evla olduğuna; Kusayın Beni Bekir ve Huzaadan öldürdüğü kimselerin kanlarının heder olup ayaklarının altında olduğuna, fakat Huzaa ve Beni Bekirin Kureyş ve Beni Kinaneden öldürdüklerinin diyete tabi olduğuna, artık Kusayın Kabeyi koruma ve Mekkeyi yönetme konusunda serbest bırakılması gerektiğine hükmetti. Yamür o gün çok sayıda kanı heder saydığı için kendisine “eşŞuddah”[ 93] ismi verildi. Bize Muhammed b. Amr haber verdi; dedi ki: Bize Musa b. Yakup ez- Zemi haber verdi. Kendisi halasından; o, annesi Kerime bt. el- Mikdadtan, o da babasından rivayet etti; dedi ki: Kusay işlerini bitirip Huzaa ve Beni Bekiri de Mekkeden kovduktan sonra Kureyş onun etrafında birleşmeye başladı. Kabileye “Kureyş” denmesinin sebebi, Kusayın etrafında toplanmalarıdır. Arapçada “et- Takarrüş” kelimesi, “et-Tecemmu” (toplanma) manasındadır. Kusayın işleri yoluna girince, anneden kardeşi olan Rizah b. Rebia el-Uzri, yanındaki 300 kişilik kardeşleri ve kavmiyle birlikte memleketlerine geri döndüler. Fakat (Kusayın anneden kardeşleri) olan Rizah ve Hunn Kusayı ziyaret ederler, hac mevsiminde ona misafir olurlar, Kureyşin ve Arapların ona gösterdikleri saygıya şahit olurlardı. Kusay da onlara ikramda bulunur ve onları ziyaret ederdi. Huzaa ve Beni Bekir ile olan savaşlarında güzel cesaret göstererek onları korudukları ve Kusayın yanında yer aldıkları için Kureyş de onlara değer verirdi. Bize Hişam b. Muhammed haber verdi; o da babasından nakletti; dedi ki: Kabileye “Kureyş” denmesinin sebebi şudur: Fihrin üç çocuğundan ikisi bir anneden, birisi de başka bir annedendi. Birbirlerinden ayrıldılar ve Mekkeye yakın Tehemeye (Tihame) yerleştiler. Daha sonra tekrar bir araya geldiler. Bunun üzerine Beni Bekir “lekad takarraşa Beni Cendele / Cendeleoğulları bir araya geldiler.” dedi. Mudar kabilesinden Mekkeye ilk yerleşen kişi Huzeyme b. Müdrikedir. Hübel putunu yerine yerleştiren de odur. Ona “Huzeymenin putu” denilirdi. Ta Fihr b. Malikin dönemine kadar, Huzeymenin torunları hep Mekkede kaldılar. Onun döneminde, Esedoğulları ve Kinaneden olan diğerleri Mekkeden çıkarak bugünkü yerlerine yerleştiler. Bize Hişam b. Muhammed el-Kelbi haber verdi; o da babasından rivayetle dedi ki: Kusay b. Kilabın bütün çocukları Hubba bt. Huleylden dünyaya geldiler. Abdüddar b. Kusay, onun ilk çocuğuydu. Abdümenaf b. Kusayın asıl ismi el-Muğire idi. (Diğer çocukları) Abdüluzza b. Kusay, Abd b. Kusay, Tahmür bt. Kusay ve Berre bt. Kusaydır. Bize Hişam b. Muhammed haber verdi; o, babasından; o, Ebu Salihten; o da İbn Abbastan rivayet etti; dedi ki: Kusay şöyle derdi: “Dört erkek çocuğum oldu. İkisine tanrımın ismini, birisine evimin adını, birisine de kendi adımı verdim.” Nitekim Abd b. Kusaya “Abdu Kusay” denirdi. Tanrısının adını verdiği çocukları, Abdümenaf ve Abdüluzzadır. Evinin adını verdiği çocuğu ise Abdüddar idi. Bize Muhammed b. Ömer el-Eslemi haber verdi; dedi ki: Abdullah b. Cafer ez-Zühri bana anlattı; dedi ki: Ebu Bekir b. Abdurrahman b. el- Misver b. Mahremenın kitabında buldum; diyordu ki: Bize Muhammed b. Cübeyr b. Mutim haber verdi; dedi ki: Bize Hişam b. Muhammed el-Kelbi haber verdi; dedi ki: Babam bana haber verdi. O, Ebu Salihten; o da İbn Abbastan rivayet etti; dedi ki: Kab b. Lüeyin çocuklarından ilk olarak bir mülk (liderlik) elde eden ve bu mülk sayesinde kavmi kendisine itaat eden şahıs Kusay b. Kilabdır. Kusay, Mekke ehlinin şerifiydi ve bu konuda ihtilaf edilmiyordu. Kusay, Darünnedveyi inşa etti ve kapısını Kabe yönüne doğru açtı. Kureyşin bütün işleri, arzu ettikleri bir nikah, bir savaş veya yönetime getirilecek şahısla ilgili bir meşveret hep orada yapılırdı. Hatta bir kız çocuğu büluğ çağına eriştiğinde, gömleği orada giydirilir, sonra ailesine gönderilirdi. Kureyşten veya başka bir kavimden, harp için bir askeri birliğin (sancağın) belirlenmesi ancak Darünnedvede yapılırdı. Darünnedvedeki toplantıları Kusay yönetirdi. Çocukları da Darünnedvede sünnet edilirdi. Kureyşten bir kervan ancak oradan yola çıkarılırdı. Bir kervan gelecek olsa, Kusayı şereflendirmek, görüşünü almak ve faziletlerinden istifade etmek için mutlaka Darünnedveye uğrardı. Kureyşliler Kusayın emrine tabiydiler, tıpkı tabi olunan bir din gibi. Sağlığında da ölümünden sonra da onun görüşü dışında bir görüşle amel edilmezdi. Hicabe, Sikaye, Rifade, Liva, Nedve ve Mekkenin bütün işleri onun elindeydi. Kusay, Mekke halkı dışında Mekkeye giren herkesten gümrük alırdı. Ona Darünnedve denmesinin sebebi, Kureyşin orada toplanmasıydı. Yani gerek hayır işleri, gerek şer işler için Kureyş orada toplanırdı. Arapçada, kavmin toplandığı yere “en-Nedy” denir. Kusay Mekkeyi kavmi arasında mahallelere ayırdı. Kureyşten her bir grup bugün bulundukları yere yerleştiler. Şehir daralmaya başladı. Mekkede çok sayıda İdah ve Selem ağacı vardı. Kureyş, Harem sınırları içinde yer alan bu ağaçları kesmeye korkuyordu; Kusay ise kesmelerini emretti ve “Sizler bunları ancak evleriniz ve yollarınız için kesiyorsunuz. Allah bozgunculuk peşinde olanlara lanet etsin.” dedi. Önce kendisi ve yardımcıları ağaçları kestiler; ardından Kureyş de kesmeye başladı. (Kabilesinin) işlerini yoluna koyduğu için Kureyş kendisine “Mücemmi/toparlayıcı” ismini vermişti. Kureyş ona çok değer veriyor ve onu lider olarak kabul ediyordu. Kusay bütün Kureyş boylarını (Mekkenin etrafından indirerek) el-Ebtaha yerleştirmişti. Oraya inenlere “Kureyşül-Bitah” (Ebtahlı Kureyş) denirdi. Mais b. amir b. Lüeyin çocukları, Temimül-Edrem b. Galib b. Fihrin çocukları, Muharib b. Fihrin çocukları ve el-Haris b. Fihrin çocukları Mekkenin yukarı kısımlarında yerleşmişlerdi. Bunlar Kusay ile birlikte el-Ebtaha inmedikleri için onlara “ez-Zevahir” denmiştir. Ancak el-Haris b. Fihrin çocuklarından olan Ebu Ubeyde b. el-Cerrahın ailesi el-Ebtaha inmişti. Bunlar el-Ebtaha inen Mutayyabun ile beraber olmuşlardır. Ömerin mevlası Şair Zekvan, Dahhak b. Kays el-Fihri kendisini vurduğu zaman şöyle demiş: “Keşke beni Kureyşten bir cemaat şehid etseydi de, ancak bunlar Zevahirin Kureyşlileri değil Bitahın Kureyşlisi olsaydı!” Hüzafe b. Ganim el-Adevi, Ebu Leheb b. Abdülmuttalibe şunları söylemiş: “Babanız Kusay, Mücemmi olarak çağrılırdı. Allah onunla, Fihre mensup kabileleri bir araya getirdi.” Kusay, Kureyşi bir araya getirdiği için Mücemmi diye çağrılmıştı. Kureyş, Kusay sayesinde Kureyş olmuştur. Kusaydan önce onlara “Benün-Nadr” denilirdi. Bize Muhammed b. Ömer haber verdi; dedi ki: Bana Ebu Bekir b. Ebu Abdullah b. Sebre anlattı. O da, Said b. Muhammed b. Cübeyr b. Mutimden rivayet ettiğine göre: Abdülmelik b. Mervan Muhammed b. Cübeyre “Kureyşe ne zaman Kureyş ismi verildi?” diye sordu. Muhammed b. Cübeyr şöyle dedi: “Haremden ayrı düşenler Haremde toplanmaya başladıkları zaman. Çünkü bu tecemmu (toplanma) bir “takarrüş” (bir araya gelmek) idi.” Abdülmelik dedi ki: “Bunu duymamıştım. Ancak Kusaya “el-Kureşi” dendiğini ve ondan önce kimseye “Kureyş” denmediğini işitmiştim.” Bize Muhammed b. Ömer haber verdi; dedi ki: Ebu Bekir b. Abdullah b. Ebu Sebre bana anlattı. O Abdülmecid b. Süheyl b. Abdurrahman b. Avftan, o da Ebu Seleme b. Abdurrahman b. Avftan rivayet etti; dedi ki: Kusay, Hareme inip oraya hakim olduğu zaman orada güzel işler yapmaya başladı. Bu yüzden kendisine “el-Kureşi” denildi. İlk kez bu isimle adlandırılan odur. Bize Muhammed b. Ömer haber verdi; dedi ki: Ebu Bekir b. Abdullah b. Ebu Sebre bana anlattı. O da Ebu Bekir b. Abdullah b. Ebu Cehmden nakletti; dedi ki: en-Nadr b. Kinaneye “el-Kureşi” denirdi. Bize Muhammed b. Amr haber verdi. O, Abdullah b. Caferden; o da Yakup b. Utbe el-Ahnesiden rivayet etti; dedi ki: Kureyş, Kinane, Huzaa ve Kureyşin doğurduğu diğer Araplar Hums (sert, katı) ehli idiler. Muhammed b. Ömer başka bir isnadda “veya (Kinane, Huzaa ve diğerleri) Kureyşin anlaştığı kimselerdi.” demiştir. Muhammed b. Ömer dedi ki: Tahammüs (sertlik) Kureyşin kendi dinlerinde icat ettikleri ve bu konuda katı davrandıkları bazı hususlardı. Yani Kureyş o hususlarda kendileri için katı kurallar koymuşlardı. Mesela, hac yaptıkları zaman Haremin dışına çıkmazlar, böylece Arefede vakfe gibi -çünkü Arafe Harem bölgesinde değildi- Allahın İbrahim için meşru kıldığı hak yoldan geri kalırlardı. Aynı şekilde yağ yemezler ve kırmızı deriden yapılmış çadır ehli oldukları halde kıl çadırları (gölgelikleri) dokumazlardı. Yine dışardan gelen hacılar için, Arefeye (harem bölgesinin dışına) çıkmadıkça, kendi elbiseleriyle tavaf etmelerini kural haline getirmişlerdi. Arefeden döndüklerinde, İfada tavafını ya çıplak olarak, ya da Kureyşin öngöreceği alt ve üst iki elbise içinde tavaf edebiliyorlardı. Eğer bir hacı kendi elbisesiyle tavaf etseydi onları bir daha giymek ona helal olmazdı. Muhammed b. Ömer dedi ki: Kusay, Müzdelifede vakfe yaptığında orada ateş yakmayı ihdas etmişti. Hatta Arefeden dönenler onu görürlerdi. Cahiliye döneminde toplanma gecesi (sayılan) o gecede sabaha kadar o ateş yakılırdı. Muhammed b. Ömer dedi ki: Kesir b. Abdullah el-Müzeni bana haber verdi. O, Nafiden; o da İbn Ömerden rivayet etti; dedi ki: Bu ateş Resulallah , Ebu Bekir, Ömer ve Osman dönemlerinde de yakılırdı. Muhammed b. Ömer dedi ki: O ateş bugüne kadar da yakılıyor. Ayrıca Kusay, Sikaye ve Rifade hizmetini Kureyş üzerine mecburi yapmıştı. Kusay şöyle derdi: “Ey Kureyşliler! Sizler Allahın komşusu, Onun Beytinin ve Hareminin ahalisisiniz. Hacılar da Allahın misafirleri ve Onun evinin ziyaretçileridir. Onlar ikrama en layık olan misafirlerdir. Yanınızdan ayrılıncaya kadar onlar için yiyecek ve içecek hazırlayınız.” Kureyşliler söylediklerinin aynısını yaptılar. Onlar birbirleriyle yardımlaşarak her yıl bunları kendi mallarından çıkarıp Kusaya teslim ediyorlardı. O da Mina günlerinde ve Mekkede insanlara yemek yapıyor, deriden su tulumları yaparak Mekke, Mina ve Arefede onlara su veriyordu. Kusayın kendi halkı üzerindeki bu emri/talimatı İslami döneme kadar devam etti. Sonra İslamda da bu hizmete devam edip günümüze kadar geldiler. Kusayın oğlu Abdüddar, onun ilk ve en büyük çocuğuydu. Kendisi zayıf birisiydi ve kardeşleri ondan daha çok şöhretliydiler. Kusay yaşlanıp yufka yürekli olunca ona şöyle dedi; “Ey Oğlum! Kardeşlerin şerefte senin önünde olsalar bile, vallahi ben seni kavmimin başına geçireceğim. Sen kendin onun kapısını açmadıkça, onlardan hiçbirisi Kabeye giremeyecektir. Sen bizzat belirlemedikçe, Kureyş savaş için bir birlik tayin edemeyecektir. Bir adam Mekkede ancak senin oluşturacağın yardımla su içecektir. Yine Hac mevsiminde, Mekkede bir kimse, ancak senin yemeğinden yiyebilecektir. Kureyş kendi içlerinden biri hakkında ancak senin evinde karar verebileceklerdir.” Daha sonra ona Darünnedveyi, Hicabeyi, Livayı, Sikayeyi ve Rifadeyi ona bıraktı. Diğer kardeşleriyle birlikte hareket etsin diye onu bu işlerle görevlendirdi. Kusay vefat etti ve el- Hacunda defnedildi. Tahmür bt. Kusay babasına ağıt yakarken şöyle demiş: Ölüm, gece uykusundan hemen sonra çaldı kapıyı, . Cömertlik ve şeref sahibi Kusayın verdi haberini. Lüeyden beri gelen bütün edep sahiplerinin haberiydi bu, Gözyaşlarım inci taneleri gibi aktı tek tek, Maşukunu yitirmiş bir aşık uykusu gibi, Benim de uykularım kaçtı keder ve hüzün ile….