Bize Hişam b. Muhammed b. es-Saib el-Kelbi haber verdi. O da babasından rivayet etti; dedi ki: Bize Muhammed b. Ömer el-Eslemi, çok sayıda ilim ehlinden rivayet ederek haber verdi; dediler ki: Hacer, Kıpti olup Mısırın Fustatına yakın el-Feremanın önündeki bir köydendir. Mısırın başında çok zalim ve cebbar olan Kıptilerden bir Firavun vardı. İbrahimin eşi Sarayı taciz edip sonra yere yıkılan (Firavun) oydu. [Denilir ki:] Firavun, Saranın elini tuttuğunda eli göğsünde kurumuştu. Bunu üzerine Firavun, “Rabbine dua et. Bana gelen bu belayı gidersin. Bir daha seni taciz etmeyeceğim” dedi. Sara onun için dua etti; eli iyileşti. Firavun kendine geldi ve Haceri çağırdı. Hacer, Firavunun yanında en güvenli cariyelerden biriydi. Onu ve bir elbiseyi (hediye olarak) Saraya verdi. Sara, Haceri İbrahime hibe etti. İbrahim onu nikahladı ve ondan İsmail dünyaya geldi. İsmail onun en büyük çocuğuydu. Onun adı Eşmuyil idi; Arapçalaştırıldı. Bize Affan b. Müslim haber verdi; dedi ki: Bize Süleym b. Ahdar haber verdi; dedi ki: Bize Avn haber verdi; dedi ki: Muhammed (b. es-Saib el-Kelbi), İsmailin annesini acer şeklinde, Haceri hasız söylüyordu. Bize Muhammed b. Humeyd Ebu Süfyan el-Abdi haber verdi. O, Mamerden, o Eyyubdan, o İbn Sirinden, o da Ebu Hüreyreden rivayet etti; dedi ki: İbrahim ve Sara zalim krallardan birinin ülkesinden geçtiler. Kral onlardan haberdar edildi; hemen İbrahimi çağırtarak ona, “Seninle birlikte olan bu (kadın) kimdir?” diye sordu. İbrahim, “Kız kardeşimdir.” dedi. Ebu Hüreyre dedi ki: İbrahim üç kez dışında asla yalan söylememiştir: İki kere Allah hakkında, bir kere de eşi hakkında (yalan söylemiştir). Onun, “Ben hastayım.” ve “Hayır, bunu, şu büyükleri yapmıştır.”, bir de zalim kralın karşısında eşi için “O kız kardeşimdir.” şeklindeki sözleri (birer yalandır). [Dedi ki:] Zalim kralın yanından çıkınca Saranın yanına girdi ve “Bu zalim hükümdar seni benden sordu. “Kız kardeşimdir.” dedim. Zaten sen benim dinde kardeşimsin. Eğer sana soracak olursa kız kardeşim olduğunu söyle.” dedi. Zalim hükümdar Sarayı çağırdı. Sara onun yanına girdiğinde, kendisini ondan koruması için Allaha dua etti. Eyyub dedi ki: Zalim hükümdar hışımla elini ona uzattı; şiddetli bir şekilde tutuldu. Hükümdar, belanın kendisinden kaldırılması halinde bir daha Saraya yaklaşmayacağına söz verdi. Sara Allaha dua etti, serbest bırakıldı. Hükümdar ikinci kez ona yöneldi. Bu kez ilkinden daha şiddetli bir şekilde tutuldu. Hükümdar yine, serbest bırakıldığı takdirde bir daha kendisine yaklaşmayacağına söz verdi. Sara Allaha dua etti; tekrar serbest kaldı. Hükümdar üçüncü kez Saraya niyetlenince bu kez ilk ikisinden daha şiddetli bir şekilde tutuldu. Yine serbest bırakıldığı takdirde kendisine bir daha yaklaşmayacağına söz verdi. Sara Allaha dua etti; eli serbest kaldı. Sarayı yanına getirene, “Onu derhal yanımdan çıkarın! Siz bana bir insan değil, bir şeytan getirmişsiniz.” dedi ve hizmetçi olarak ona Haceri verdi. Sara İbrahimin yanına döndü. İbrahim namaz kılıyor ve Allaha yalvarıyordu. Dedi ki: “Müjde, Allah o kafir ve facirin elini benden men etti ve Haceri bana hizmetçi olarak hediye etti.” Daha sonra İbrahim Hacer ile evlendi ve ondan İsmail dünyaya geldi. Ebu Hüreyre dedi ki: “İşte bu (Hacer) sizin annenizdir ey gök suyunun çocukları! O İshakın annesinin cariyesiydi.” Bize Muhammed b. Humeyd haber verdi. O Mamerden, o da ez- Zühriden rivayet etti; dedi ki: Resulallah şöyle dedi: “Kıptilere hakim olduğunuzda onlara iyi davranın. Onların (bizimle) bir dostluğu ve akrabalığı vardır.” İsmailin annesinin onlardan olduğunu kastediyor. Bize Muhammed b. Humeyd haber verdi. O Mamerden, o da Eyyubdan rivayet etti; Said b. Cübeyr, İbn Abbasın şöyle dediğini rivayet etti: İlk defa önden kuşak bağlayan İsmailin annesi Hacerdir. İbrahim, onu ve oğlu İsmaili Mekkeye götürdüğü zaman, Saranın kendi üzerindeki izini gizlemek için kuşak bağlamıştı. Muhammed b. Ömer bize haber verdi; dedi ki: Bize Muhammed b. İbrahim et-Teymi haber verdi. O, Ebu Bekir b. Abdullah b. Ebu Cehm el-Adeviden, o, Ebu Bekir b. Süleyman b. Ebu Hasme el-Adeviden, o da Ebu Cehm b. Huzeyfe b. Ganimden rivayet etti; dedi ki: Allah İbrahime vahiy gönderdi; Onun haram beldeye gitmesini emrediyordu. İbrahim Buraka bindi. İki yaşındaki İsmaili önüne aldı. Hacer de arkasındaydı. Kabenin yerini ona göstermek için, Mekkeye gelinceye kadar Cebrail de onunla birlikteydi. İsmail ve annesini Kabenin yanında indirdi; kendisi de Şama döndü. Bize İsmail b. Abdullah b. Ebu Üveys el-Medeni haber verdi; dedi ki: Bana Babam, Ebül-Carud er-Rebi b. Kuzeyden rivayet ederek anlattı: O, Ukbe b. Beşirin Muhammed b. Aliye şu soruyu sorduğunu söyledi: “Arapçayı konuşanların ilki kimdir?” Muhammed b. Ali: “On üç yaşında iken İbrahimin oğlu İsmaildir .” dedi. Dedim ki: “Ey Ebu Cafer, bundan önce insanların konuşması neydi?” Muhammed b. Ali, “İbraniceydi” dedi. “O zaman Allahın, elçilerine ve kullarına indirdiği vahyin dili neydi?” diye sordum. Muhammed b. Ali, “İbraniceydi” dedi. Bize Muhammed b. Ömer el-Eslemi, çok sayıdaki ilim ehlinden rivayet ederek haber verdiğine göre: İsmaile doğduğu günden beri Arap dili ilham edilmiştir. İbrahimin (diğer) bütün çocukları ise babalarının dili üzerindeydiler. Bize Hişam b. Muhammed b. es-Saib, babasının şöyle dediğini haber verdi: İsmail Arapça konuşmadı ve babasının hilafına bir şeyi mubah kılmadı. İbrahimin çocuklarından ilk olarak Arapça konuşan, Yeşcübün kızı Rilenin çocuklarıdır. Onun soy kütüğü, Yeşcüb b. Yarüb b. Luzan b. Cürhüm b. amir b. Sebe b. Yaktun b. abir b. Şalih b. Erfahşed b. Sam b. Nuh şeklindedir. Bize Musa b. Davud haber verdi; Bize Abdullah b. Lehia haber verdi. O da Huyey b. Abdullahtan rivayet etti; dedi ki: Peygamber İsmailin on üç yaşında sünnet olduğu haberi bana ulaştı. Bize Yahya b. İshak Ebu Zekeriya el-Beceli es-Seylehini ve Muhammed b. Muaviye en-Nisaburi haber verdiler; dediler ki: Bize İbn Lehia haber verdi. O da İbn Enumdan rivayet etti; dedi ki: Bekir b. Süveyd, Uley b. Rebah el-Lahminin şöyle dediğini bana haber verdi: Resulallah dedi ki: “Bütün Araplar İsmail b. İbrahimin neslindendir.” Bize Rüeym b. Yezid el-Mukri haber verdi; dedi ki: Bize Harun b. Ebu İsa eş-Şami haber verdi. O da Muhammed b. İshak b. Yesardan rivayet etti; dedi ki: Bize Hişam b. Muhammed el-Kelbi babasından rivayetle haber verdi; dediler ki: İsmail b. İbrahimin on iki çocuğu oldu. Birisi Yenavuzdur. Buna Nebt veya Nabit de denilir. O, çocuklarının en büyüğüydü. Bir de Kayzer, Ezbül ve Mensa vardı. Buna Menşa veya Mesma da denilir. Ayrıca Meşmaa ve Dema vardı. Buna Duma da denilir. Dumetülcendel bunun adıyla adlandırılmıştır. Ayrıca Maşi ve Ezer vardı. Buna Ezur da denilmiştir. Ayrıca Tayma, Yatur, Yeniş ve Kayzuma vardı. Muhammed b. İshakın rivayetine göre bunların annesi Rile bt. Midad b. Amr el-Cürhümidir. el-Kelbinin rivayetine göre, Cürhümlü (olan eşin)den önce, Amalikadan Sabdinin kızı olan bir hanımı vardı. İşte, (bir gün) İbrahimin misafir olarak kendisine geldiği, fakat laflarıyla onu rahatsız ettiği ve İsmailin de (bunun üzerine) onu boşadığı ve çocuğu olmayan kadın odur. Bize Muhammed b. Ömer el-Eslemi haber verdi; dedi ki: Üsame b. Zeyd b. Eslem bana anlattı. O da babasından rivayet etti; dedi ki: İsmail yirmi yaşına geldiğinde annesi Hacer doksan yaşında vefat etti. İsmail onu Hicrde (Hicr-i İsmail) defnetti. Bize Muhammed b. Ömer haber verdi; dedi ki: Musa b. Muhammed b. İbrahim bana anlattı. O, Ebu Bekir b. Abdullah b. Ebu Cehmden, o Ebu Bekir b. Süleyman b. Ebu Hasmeden, o da Ebu Cehm b. Huzeyfe b. Ganimden rivayet etti; dedi ki: Allah, Kabeyi inşa etmesi için İbrahime vahiy gönderdi. İbrahim o sırada 100 yaşındaydı. İsmail de o zaman otuz yaşındaydı. Birlikte Kabeyi inşa ettiler. İsmail babasından sonra vefat etti ve annesiyle birlikte, Kabenin arkasındaki Hicrin içine defnedildi. Nabit b. İsmail, babasından sonra, Cürhümlü dayılarıyla birlikte Kabenin sorumluluğunu üstlendi. Bize Halid b. Hıdaş b. Aclan haber verdi; dedi ki: Bize Abdullah b. Vehb el-Mısri haber verdi; dedi ki: Bize Harmele b. İmran haber verdi. O da İshak b. Abdullah b. Ebu Fervenin şöyle dediğini rivayet etti: Üçü dışında hiçbir peygamberin kabrinin yeri bilinmemektedir. İsmailin kabri, (altın) oluğun altında rükün ile Kabe arasındadır. Hudun kabri, Yemen dağlarından birinin altında, kumdan bir tepeciğin içindedir. Üzerinde Tenda denilen bir ağaç vardır. Bulunduğu yer, dünyanın en sıcak bölgelerindendir. Bir de Resulallahın kabri. Bunlar onların gerçek kabirleridir.