"Enter"a basıp içeriğe geçin
Filter by Kategoriler
Kuran-ı Kerim
Hadisler ve İslam Tarihi
Alevilik
İncil
Tevrat
Avesta
Mitoloji
Diğer Kitaplar

Nuh Peygamber

Bize Hişam b. Muhammed b. es-Saib el-Kelbi haber verdi. O, babasından, o Ebu Salihten, o da İbn Abbastan rivayet etti; dedi ki: Nuh dünyaya geldiği zaman Lemk seksen iki yaşındaydı. O zaman hiç kimse kötülükten nehyetmiyordu. Allah kırk sekiz yaşındaki Nuhu onlara (peygamber olarak) gönderdi. Sonra peygamberliği süresinde 120 yıl onları (dine) davet etti. Sonra Allah, ona gemi yapmayı emretti. Nuh gemiyi yaptı ve 600 yaşında iken ona bindi. Boğulanlar boğuldu. Gemiden sonra Nuh 350 yıl dünyada kaldı. Nuh, Samın babasıdır. Onun neslinde beyazlık ve karayağızlık vardı. Sonra Ham doğdu. Onun neslinde siyahlık ve az beyazlık vardı. Sonra Yafes doğdu. Onlarda da kumrallık ve kırmızılık vardı. Sonra, (suda) boğulan Kenan doğdu. Araplar ona “Yam” adını verirler. Arapların, “Kuşkusuz Ham, amcamız Yamdır” şeklinde sözleri vardır. Hepsinin annesi birdir. Nuh, Nevz dağında gemiyi inşa etti. Tufan da buradan başladı. Nuh, yanında çocukları, çocuklarının hanımları olan gelinleri ve Şisin neslinden olup kendisine iman etmiş olan yetmiş üç kişi olduğu halde gemiye bindi. Gemide seksen kişi olmuşlardı. Nuh her bir çiftten iki tanesini gemiye aldı. Geminin uzunluğu, Nuhun babasının dedesi (olan şahsın) ziraıyla 300 ziradı. Geminin eni elli ziradı. Gökteki uzunluğu (yüksekliği) otuz ziradı. Geminin altı ziraı suyun üzerine çıkmıştı. Geminin üstü örtülüydü. Nuh ona üç kapı yapmıştı; bazısı bazısından daha aşağıdaydı. Allah kırk gün kırk gece yağmur yağdırdı. Yaban hayvanları ve bütün hayvanlar ve kuşlar, yağmurdan etkilenince Nuha gelip onun emrine koyuldular. Allahın ona emrettiği gibi, her bir çiftten iki tanesini gemiye aldı. ademin cesedini (tabutunu) da yanına alıp onu erkeklerle kadınlar arasında bir perde yaptı. Receb ayının onunda gemiye bindiler. Muharremin (onunda) aşure günü gemiden çıktılar. Bu yüzden isteyenler aşure günü oruç tutarlar. Su, iki yerden çıktı. Allahın, “Biz de göğün kapılarını döktürürcesine yağan bir yağmurla açtık. Yeryüzünü pınar pınar fışkırttık. Derken, sular takdir edilmiş bir iş için birleşti.” ayetinin manası budur. Cenab-ı Hak (münhemir) kelimesinin “dökülen” manasında (ve feccernal-arda) ifadesinin “yeri yardık” manasında olduğunu söylüyor. Sonuçta su iki kısma ayrıldı: Yarısı yerden, yarısı da göktendi. Su, yeryüzündeki en yüksek dağın on beş zira üstüne yükseldi. Gemi altı ay boyunca onları yeryüzünde gezdirdi. Hareme gelinceye kadar hiçbir yerde durmuyordu. Ama Hareme girmedi; bir hafta boyunca Haremin etrafında dolaştı. ademin yaptığı Kabe suya batmaktan (korunarak) yükseltildi. O, el-Beytülmamurdur. Hacerülesved, Ebu Kubeysteydi. Gemi, Haremin etrafında dolaştıktan sonra Cudinin üzerinde duruncaya kadar onları yeryüzünde gezdirdi. Cudi, Musul toprağında “Hısnayn” denilen yerdeki bir dağdır. Altı ay sonra gemi Cudide karar kıldı. Altı ay sonra, “Zalimler topluluğu Allahın rahmetinden uzak olsun” denildi. Cudi üzerine oturunca da, “Ey yeryüzü, yut suyunu! Ey gök, tut suyunu” denildi. Allah, “Ey gök, suyunu tut!” diyor. “Su çekildi.”, yani yeryüzü onu emdi, demektir. Gökten inen su olarak, şu yeryüzünde gördüğünüz denizler kaldı. Tufandan yerde kalan son kalıntı, “Hısma” denilen yerdeki suydu. Bu su, tufandan sonra kırk yıl yerde kaldı, sonra kayboldu gitti. Nuh bir köye indi. Onlardan her bir adam bir ev inşa etti. O köye “Sukus-Semanin” adı verildi. Kabilin tüm nesli tufanda boğuldu. Nuh ile adem arasındaki babaları hep İslam üzereydi. Dedi ki: Nuh, güvercinin (insanlara) ünsiyet vermesi için dua etti; aslanın sürekli sıtmaya tutulması ve karganın da zorlukla yiyecek elde etmesi için beddua etti. Bize Kabisa b. Ukbe es-Sevvai haber verdi; dedi ki: Süfyan b. Said es-Sevri bize haber verdi. O, babasından, o da İkrimeden rivayet etti; dedi ki: adem ile Nuh arasında on asır vardı. (O zaman yaşayanların) hepsi de İslam üzereydiler. [Dedi ki: Daha sonra söz, Hişam b. Muhammed b. es- Saibin babasından, onun Ebu Salihten, onun da İbn Abbastan rivayet ettiği hadise döndü.] İbn Abbas dedi ki: Nuh Kabilin neslinden (olan) bir kadınla evlendi. Kadın ona bir çocuk doğurdu; Nuh ona Yunatun adını koydu. “Mulinur Şemsa” denilen bir şehirde dünyaya geldi. Sukus- Semanin (Seksenler Pazarı) onlara dar gelmeye başlayınca Babile yönelip onu inşa ettiler. Babil, Fırat ile Serat arasındadır. Şehrin uzunluğu on iki, genişliği on iki fersahtı. Şehrin kapısı, Kufe köprüsünün üstünden geçilirken solda, bugünkü sarayın bulunduğu yerdeydi. Orada 100.000 oluncaya kadar çoğaldılar. Hepsi de İslam üzereydiler. Nuh, gemiden çıktığı zaman, ademin naaşını Beytülmakdise defnetti; Nuh da vefat etti. Bize Abdülvehhab b. Ata el-İcli haber verdi. O, Saidden, o Katadeden; O, el-Hasandan, o da Semüreden rivayet etti; dedi ki: Resulallah şöyle dedi: “Sam Arapların babası, Ham Habeşlerin babası, Yafes ise Rumların babasıdır.” Bize Halid b. Hıdaş b. Aclan haber verdi; dedi ki: Bize Abdullah b. Vehb haber verdi. O Muaviye b. Salihten, o da İbn Abbastan rivayet etti; dedi ki: Nuh üç (çocuk) babası oldu: Sam, Ham ve Yafes. Sam Arapların, Perslerin ve Rumların babasıdır. Bunların her birisinde hayır vardır. Hamın çocukları siyahlar, Berberiler ve Kıbtilerdir. Yafes ise Türklerin, Sakalibenin, Yecüc ve Mecücün babasıdır. Bize Hişam b. Muhammed b. es-Saib haber verdi. O, babasından, o Ebu Salihten, o da İbn Abbastan rivayet etti; dedi ki: Allah Musaya: “Ey Musa! Sen ve kavmin, el-Cezire ve el-al ahalisi Nuhun oğlu Samın çocuklarısınız.” İbn Abbas dedi ki: “Araplar, Persler, Nebatiler, Hindliler, Sintliler ve Bendliler, Nuhun oğlu Samın çocuklarıdır.” Bize Hişam b. Muhammed b. es-Saib haber verdi. O babasından rivayet etti; dedi ki: Hind, Sind ve Bend ahalisi Nuhun oğlu Samın oğlu Erfahşedin oğlu Şalihin oğlu abirin oğlu Yaktunun oğlu Yufirin çocuklarıdır. [Dedi ki:] Mekran, el-Bendin oğludur. Cürhümün ismi Hüzrümdür. Onun babası amir, onun babası Sebe, onun babası Yaktun, onun babası abir, onun babası Şalih, Onun babası Sam b. Nuhtur. Hadremut ise, Yaktunun oğludur. O, abirin oğlu, o da Şalihin oğludur. Yaktunun ismi Kahtandır. Onu İsmaile bağlamayanlara göre Kahtan abirin oğlu, o Şalihin oğlu, o Erfahşedin oğlu, o da Sam b. Nuhun oğludur. Persler ise Farisin çocuklarıdır. Faris Bübersin oğlu, o Yasurun, o da Sam b. Nuhun oğludur. Nebatiler Nubayt b. Maşın çocuklarıdır. Maş İremin oğlu, o da Sam b. Nuhun oğludur. el-Cezire ve el-al halkı, Maşın çocuklarıdır. Maş İremin oğlu, o da Sam b. Nuhun oğludur. Amlik -ki o Araptır-, Tasim ve Ümeym ise Luzun çocuklarıdır. Luz, Sam b. Nuhun oğludur. Amlik (aslında) Amalikanın babasıdır. Berberiler de onlardandır. Bunlar Temilanın çocuklarıdır. O Mazurebin oğlu, o Faranın oğlu, o Amrın oğlu, o Amlikin oğlu, o Luzun oğlu, o da Sam b. Nuhun oğludur. Ancak Sanhace ve Ketame bunlardan değildir. Bu ikisi, Ferikaysin çocuklarıdır. O Kaysın oğlu, o Sayfinin oğlu, o da Sebein oğludur. İlk Arapça konuşanın Babilden ayrılan Amlik olduğu söyleniyor. Onlara ve Cürhüme “Arab-i Aribe” denilirdi. Semud ve Cüdeys ise, Cairin çocuklarıdır. Cair İremin oğlu, o da Samın oğlu, o da Nuhun oğludur. ad ve Ubeyl ise Avsın çocuklarıdır. O İremin oğlu, o da Sam b. Nuhun oğludur. Rumlar, en-Natinin çocuklarıdır. O Yunanın oğlu, o da Yafes b. Nuhun oğludur. Nemruz, Kuşun oğludur. O, Kenanın, o da Ham b. Nuhun oğludur. Nemruz Babilin sahibi olup İbrahim Halilür-Rahmanın çağdaşıdır. Onların zamanında ad için “İremin adı” denilirdi. ad öldüğü zaman bu kez Semud için “İremin Semudu” denildi. Semud da ölünce diğer İrem nesline “Irman” denildi. Onlar Nebatilerdir. Bütün bunlar Babildeyken İslam üzereydiler; ta ki Nemruz b. Kuş b. Kenan b. Ham b. Nuh onlara hakim oluncaya kadar. Nemruz onları putlara ibadet etmeye davet etti. Onlar da taptılar. Dilleri Süryanice olduğu halde akşamladılar; sabah olduğunda ise farklı diller konuşmaya başladılar. Birbirlerinin dillerini anlamaz oldular. Samın nesli için on sekiz, Hamın nesli için on sekiz, Yafesin nesli içinse otuz altı dil oluştu. Allahad, Ubeyl, Semud, Cüdeys, Amlik, Tasim, Ümeym ve Yaktun b. abir b. Şalih b. Erfahşed b. Sam b. Nuha Arapçayı öğretti. Babilde onları ilk defa sancak altına alan Yunatin b. Nuhtur. Samın çocukları Micdele, yerin göbeğine yerleştiler. O (bölge), Satidmadan denize ve Yemenden Şama kadardı. Allah peygamberliği, kitabı, güzelliği, karayağızlığı ve beyazlığı onlara verdi. Hamın çocukları güney ve batı rüzgarı tarafına yerleştiler. Bu bölgelere ed-Darum denilirdi. Allah onlara karayağızlık ve biraz da beyazlık verdi. Onların ülkelerini ve semalarını imar etti ve taun hastalığını onlardan kaldırdı. Onların toprağında ılgın, erak, uşer, gaf, ve hurma ağaçlarını yarattı. Ay ve güneş de onların semasında dönmeye başladı. Yafesin çocukları ise sert yerlere, saba rüzgarının bulunduğu kuzey tarafına yerleştiler. Onlarda kırmızılık ve kumrallık vardı. Allah onların toprağını (birçok şeyden) mahrum etti. Onların semasını da mahrum etti; çünkü gezen yedi yıldızdan hiçbiri onların üzerinde dolaşmıyordu. Onlar “Benat-i Naş (büyük ve küçük ayı), oğlak ve iki kutup” denilen kutup yıldızlarının altındaydılar. Ayrıca taun hastalığına müptela oldular. Sonra ad, su yollarının bulunduğu bir vadiye yerleşti ve “Muğis” denilen bir vadide helak oldular. Onlardan sonra Mehre, vadiye yerleşti. Ubeyl, Yesribin yerine yerleşti. Amalika, “Sana” adını almadan önceki Sanaya yerleşti. Sonra onlardan bazıları Yesribe giderek oradan Ubeyli çıkardılar. Onlar da sel suyunun yerine yerleştiler; sonra bir sel gelip onları alıp götürdü. Bu yüzden buraya “Cuhfe” denildi. Semud ise taşlık bölgeye ve ardındakine yerleşti; orada helak oldular. Tasim ve Cüdeys, Yemameye yerleştiler. Onlardan bir kadının isminden dolayı oraya Yemame denildi; helak oldular. Ümeym ise, Übar toprağına yerleştiler ve orada helak oldular. Orası, Yemame ile (adın yerleştiği) vadi arasındaydı. Cinler oraya egemen olduğundan dolayı bugün kimse oraya ulaşamıyor. Übar b. Ümeymin isminden dolayı oraya “Übar toprağı” denildi. Yaktun b. abirin çocukları Yemene yerleştiler. Onlar sağa doğru gittikleri için oraya “Yemen” denildi. Hamın oğlu Kenanın çocuklarından bir grup Şama yerleştiler. Onlar uğursuz oldukları için oraya “Şam” denildi. Aslında Şama “Kenan toprağı” da denilirdi. Sonra Beni İsrail geldi; onları (Kenanın çocuklarını) orada öldürüp, Şamdan sürgün ettiler. Böylece Şam, Beni İsrailin oldu. Rumlar, Beni İsraile saldırıp onları öldürdüler. Az bir kısmı hariç, diğerlerini Iraka sürgün ettiler. Sonra Araplar geldi ve Şama egemen oldular. O zaman Faliğ vardı. O, Faliğ b. abir b. Şalih b. Erfahşed b. Sam b. Nuhtur. Kitapta isimlendirdiğimiz gibi, yeryüzünü Nuhun çocukları arasında taksim eden oydu. Bize Ebu Üsame Hammad b. Üsame haber verdi; dedi ki: el-Hasan b. el-Hakem en-Nahai bize haber verdi; dedi ki: Bize Ebu Sebre en- Nahai haber verdi. O da Ferve b. Müseyk el-Gutayfi sonra el- Muradiden rivayet etti; dedi ki: Resulallahın yanına geldim ve “Ey Allahın Elçisi! Kavmimden öne çıkanlarla (İslamı kabul edenlerle bir olup), yüz çevirenlere karşı savaşayım mı?” dedim. Resulallah , “Evet!” dedi. Sonra düşündüm ve “Ey Allahın Elçisi, hayır! Sebe ahalisiyle (savaşmak istiyorum). Onlar daha güçlü ve kuvvetlidirler.” dedim. Allahın Elçisi, Sebe ahalisiyle savaşmama izin vermişti. Onun yanından çıkınca Allah Sebe hakkında indirdiğini indirdi. Resulallah , “Gutayfi ne yaptı?” diye sormuş. Sonra evime (bulunduğum yere) haber yollamış; gittiğimi anlamış, beni geri çağırdı. Resulallahın yanına vardığımda oturduğunu, etrafında Ashabının olduğunu gördüm. Dedi ki: “Kavmini İslama davet et. Onlardan sana icabet edenleri (İslamı kabul edenleri) kabul et; reddedenler için, bana bir haber ulaştırıncaya kadar acele etme.” Oradakilerden bir adam, “Ya Resulallah, “Sebe” nedir; bir yer mi, yoksa bir kadın mı?” dedi. Resulallah şöyle buyurdu: “Ne bir yer, ne de bir kadındır. Araplardan on çocuklu bir adamdır. Bu çocuklardan altısı Yemen tarafına, dördü de Şam tarafına yerleşti. Şam tarafına gidenler Lahm, Cüzam, Gassan ve amiledir. Yemen tarafına gidenler ise, Ezd, Kinde, Himyer, Eşarun, Enmar ve Mezhictir.” Bir adam, “Ya Resulallah! “Enmar” nedir?” diye sordu. Resulallah , “Hasam ve Becile kabilelerinin mensup olduğu kimselerdir” dedi.