Bize Muhammed b. Humeyd Ebu Süfyan el-Abdi haber verdi. O, Süfyan b. Said es-Sevriden, o Hişam b. Saddan, o Said el- Makburiden, o da Ebu Hüreyreden rivayet etti; dedi ki: Resulallah şöyle dedi: “(Bütün) insanlar ademin çocuklarıdır. adem de topraktandır.” Bize el-Fadl b. Dükeyn ve Muhammed b. Abdullah el-Esedi haber verdiler; dediler ki: Bize Süfyan haber verdi. O, Ata b. es-Saibden, o da Said b. Cübeyrden rivayet etti; dedi ki: adem, Dahna denilen bir topraktan yaratıldı. Bize Muhammed b. Abdullah el-Esedi ve Hallad b. Yahya haber verdiler; dediler ki: Bize Misar haber verdi. O, Ebu Husayndan rivayet etti: Said b. Cübeyr bana, “ademe neden adem dendiğini biliyor musun? Çünkü o yerin üstündeki topraktan yaratıldı.” dedi. Bize Hevze b. Halife haber verdi; dedi ki: Bize Avf haber verdi. O, Kasame b. Züheyrden rivayet etti; dedi ki: Ebu Musa el-Eşariden işittim, şöyle diyordu: Resulallah şöyle dedi: “Kuşkusuz Allahademi, yeryüzünün her tarafından aldığı bir avuç topraktan yarattı. ademin nesli yeryüzündeki toprağa göre (değişik olarak) vücuda geldi; onlardan bir kısmı kızıl, bir kısmı beyaz bir kısmı siyahtır. Bir de bunların arasında orta (ara renkte) olanlar meydana geldi. Ayrıca bir kısmı uysal, bir kısmı haşin ve bu ikisinin arasında olanlar vücuda geldi. Bir kısmı habis (kötü kalpli), bir kısmı iyi (kalpli) ve bu ikisinin arasında olanlar meydana geldi.” Bize Amr b. asım el-Kilabi haber verdi; dedi ki: el-Mutemir b. Süleyman haber verdi. O asım el-Ahvelden, o da Ebu Kılabeden rivayet etti; dedi ki: adem yeryüzünün tümünden; siyahından, kızılından, beyazından, sertinden ve yumuşağından yaratıldı. el-Hasan, “Göğsü de (Mekke ile en- Nibac arasındaki) Dariyyeden yaratıldı.” ilavesiyle aynen onun gibi söyledi. Bize Amr b. el-Heysem Ebu Katan haber verdi; dedi ki: Şube bize haber verdi. O Ebu Husayndan, o da Said b. Cübeyrden rivayet etti; dedi ki: ademe adem denilmiştir; çünkü o yerin üstündeki topraktan yaratıldı. Ona “insan” denilmiştir; çünkü o unuttu. Bize Hüseyn b. Hasan el-Eşkari haber verdi; dedi ki: bize Yakup b. Abdullah el-Kummi haber verdi. O, Cafer, yani İbn Ebül-Muğireden, o Said b. Cübeyrden, o da İbn Mesudtan rivayet etti; dedi ki: Kuşkusuz Allah, İblisi gönderdi. Yeryüzünün toprağından, tatlısından ve tuzlusundan aldı. ademi ondan yarattı. Bir kafirin çocuğu da olsa, Allahın tatlı topraktan yarattığı her şey Cennete dönecektir. Takva sahibi birisinin oğlu bile olsa, Allahın tuzlu topraktan yarattığı her şey ateşe girecektir. [Dedi ki:] Bu yüzdendir ki, İblis Çamurdan yarattığın kimseye secde mi ederim? dedi. Çünkü İblis çamur getirmişti. [Dedi ki:] Ona adem denildi; çünkü o yerin yüzeyindeki topraktan yaratıldı. Bize el-Hasan b. Musa el-Eşyeb ve Yunus b. Muhammed el-Müeddeb haber verdiler; dediler ki: Bize Hammad b. Seleme haber verdi. O, Sabit el-Bünaniden; o da Enes b. Malikten rivayet etti; dedi ki: Resulallah şöyle dedi: “Kuşkusuz Allah, ademi (yaratmayı) tasarladığı zaman, istediği kadar onu (öylece) bıraktı. Şeytan onun etrafında dolaşmaya başladı. İçinin boş olduğunu görünce, onun kendi nefsine hakim olamayacak bir yaratık olduğunu anladı.” Bize Muaz b. Muaz el-Anberi haber verdi; dedi ki: Bize Süleyman et-Teymi haber verdi; dedi ki: Bize Ebu Osman el-Nehdi anlattı. O, Selman el-Farisiden, o da İbn Mesudtan rivayet etti; dedi ki: Allahademin çamurunu 40 gece ya da 40 gün yoğurdu. Sonra eliyle ona vurdu. Bütün güzellikler onun sağ (elinden), bütün kötülükler ise diğer elinden çıktı. Sonra onları karıştırdı. [Dedi ki:] Bu yüzden (Allah) ölüden diriyi, diriden de ölüyü çıkarıyor. Bize İsmail b. Abdullah b. Ebu Üveys el-Medeni haber verdi; dedi ki: Babam bana anlattı. O, Avn b. Abdullah b. el-Haris el-Haşimiden; o, kardeşi Abdullah b. Abdullah b. el-Haristen; o da babasından rivayet etti; dedi ki: Resulallah şöyle dedi: “Kuşkusuz Allahademi eliyle yarattı.” Bize İsmail b. Abdülkerim es-Sanani haber verdi; dedi ki: Abdüssamed b. Makıl bana anlattı. Vehb b. Münebbihin şöyle dediğini işittiğini söyledi: Allah, ademoğlunu istediği şeyden ve istediği gibi yarattı; bu hale geldi. Allahın ne mükemmel yaratan olduğunu bir düşün. adem toprak ve sudan yaratıldı. Onun eti, kanı, kılları, kemikleri ve tüm cesedi bundandır. Bu, Allahın ademoğlunu yarattığı yaratılışın başlangıcıdır. Sonra onda nefis yaratıldı. Onunla kalkar, onunla oturur, onunla işitir ve onunla görür. Hayvanların bildiğini bilir, onların sakındıklarından sakınır. Sonra onda ruhu yarattı; onunla hakkı batıldan, doğruyu yanlıştan ayırdı. Onunla sakındı, ilerledi, gizlendi, öğrendi ve bütün işleri onunla idare etti. Bize Hallad b. Yahya haber verdi; dedi ki: Bize Hişam b. Sad haber verdi; dedi ki: Bize Zeyd b. Eslem haber verdi. O, Ebu Salihten, o da Ebu Hüreyreden rivayet etti; dedi ki: Resulallah şöyle dedi: “Allah, ademi yarattığı zaman sülbünü meshetti. Böylece kıyamet gününe kadar yaratacağı bütün insanlar onun sülbünden düştü. Sonra onlardan her bir insanın iki gözü arasına nurdan bir alev yerleştirdi. Sonra bunları ademe gösterdi. adem, Ey Rabbim bunlar kim? dedi. Allah, Bunlar senin zürriyetin. buyurdu. adem onlardan, iki gözü arasındaki nuru çok hoşuna giden bir adam gördü. Ya Rabbi bu kimdir? diye sordu. Allah Bu senin zürriyetinin son ümmetlerinden Davud denilen bir adamdır. dedi. adem, Benim ömrümden onun ömrüne 40 yıl ilave et ya Rabbi! dedi. Allah, O takdirde yazılır, hatmedilir ve bir daha değişmez. dedi. [Dedi ki:] ademin ömrü sona erince ölüm meleği yanına geldi. adem, Benim ömrümden 40 yıl daha kalmamış mıydı? diye sordu. Allah, Sen onu oğlun Davuda vermedin mi? dedi. Allah Resulü dedi ki: “adem inkar etti; zürriyeti de inkar etti. adem unuttu; zürriyeti de unuttu. adem hata etti; zürriyeti de hata etti.” Bize el-Hasan b. Musa el-Eşyeb haber verdi; dedi ki: Bize Hammad b. Seleme haber verdi. O, Ali b. Zeydten; o, Yusuf b. Mihrandan, o da İbn Abbastan rivayet etti; dedi ki: Borç ayeti nazil olduğu zaman Resulallah şöyle dedi: “İlk inkar eden ademdir .” Bunu üç kere tekrar etti. “Allah, ademi yarattığı zaman sülbünü meshetti, ademin zürriyetini çıkardı ve ona gösterdi. Onların arasında yüzü parlayan bir adam gördü ve Ey Rabbim, bu hangi oğlumdur? diye sordu. Allah Bu senin oğlun Davudtur. dedi. Ne kadar ömrü vardır? diye sordu. Allah, 60 yıl! dedi. Ey Rabbim, onun ömrünü arttır. dedi. Allah, Hayır! Ancak kendi ömründen ona ilave etmen (gerekir.) dedi.” [Dedi ki:] “ademin ömrü bin yıldı. adem, Ey Rabbim, ona ömrümden ilave et! dedi.” [Dedi ki:] “Allah, Davudun ömrüne 40 yıl ilave etti. Bunu bir sahifeye yazdı ve melekleri buna şahit gösterdi. adem ölüme yaklaşınca, ruhunu kabzetmek üzere melekler ona geldiler. adem: Kuşkusuz ömrümden 40 yıl daha kalmıştı. dedi. Melekler: Şüphesiz sen onu oğlun Davuda verdin. dediler. adem, Ey Rabbim! Ben öyle yapmadım. dedi. Allah, ademin üzerine sahifeyi indirdi ve bunun için şahit getirdi. Sonra Allah, ademin ömrünü bin yıla, Davudun ömrünü da 100 yıla tamamladı.” Bize İsmail b. İbrahim el-Esedi haber verdi. O, Uleyyenin oğludur. O, Külsum b. Cebrden; o, Said b. Cübeyrden; o da “Hani Rabbin (ezelde) ademoğullarının sulblerinden zürriyetlerini almış, onları kendilerine karşı şahit tutarak, Ben sizin Rabbiniz değil miyim? demişti. Onlar da: Evet, şahit olduk (ki Rabbimizsin). demişlerdi. Böyle yapmanız kıyamet günü, Biz bundan habersizdik dememeniz içindir.” ayetiyle ilgili olarak İbn Abbastan rivayet etti; dedi ki: Rabbin ademin sülbünü meshetti ve kıyamete kadar yaratacağı bütün insanları, Arefenin arkasındaki şu Naman (dağına) çıkardı. Onlara, “Ben sizin Rabbiniz değil miyim?” demişti. Onlar da Evet dediler.” şeklinde misak aldı. İsmail dedi ki: “Rebia b. Külsum, “Evet! Şahit olduk!” demişlerdi. Böyle yapmanız kıyamet günü, Biz bundan habersizdik dememeniz içindir.” ayetiyle ilgili bu hadisi babasından rivayet ettiğini bize anlattı. Bize Süleyman b. Harb haber verdi; dedi ki: Bize Hammad b. Zeyd haber verdi. O, Külsum b. Cebrden; o, Said b. Cübeyrden, o da İbn Abbastan rivayet etti; dedi ki: Rabbin ademin sülbünü şu Naman Dağında meshetti ve kıyamet gününe kadar yaratacağı bütün insanları çıkardı. Sonra onlardan misakı aldı. Sonra “Hani Rabbin (ezelde) ademoğullarının sulblerinden zürriyetlerini almış, onları kendilerine karşı şahit tutarak, Ben sizin Rabbiniz değil miyim? demişti. Onlar da: Evet! şahit olduk (ki Rabbimizsin). demişlerdi. Böyle yapmanız kıyamet günü, Biz bundan habersizdik dememeniz içindir. Yahut bizden önce babalarımız Allaha ortak koşmuştur. Biz onlardan sonra gelen bir nesiliz… (dememeniz içindir)” ayetini okudu. Bize Said b. Süleyman el-Vasıti haber verdi; dedi ki: Bize Mansur, yani İbn Ebül-Esved haber verdi. O, Ata b. es-Saibden; o, Said b. Cübeyrden; o da İbn Abbastan rivayet etti; dedi ki: Allah, ademi Dahnada yarattı. Sülbünü meshetti ve kıyamet gününe kadar yaratacağı bütün insanları çıkardı; sonra dedi ki, “Ben sizin Rabbiniz değil miyim?” onlar da Evet! dediler.” [Dedi ki:] Allah, “Şahit olduk” (ki sen bizim Rabbimizsin.)” demişlerdi. Böyle yapmanız kıyamet günü, Biz bundan habersizdik dememeniz içindir.” buyuruyor. Said, “Misakın o gün alınmış olduğunu göreceklerdir.” dedi. Bize Musa b. Mesud Ebu Huzeyfe en-Nehdi haber verdi; dedi ki: Bize Züheyr b. Muhammed haber verdi. O, Abdullah b. Muhammed b. Akildan; o, Abdurrahman b. Yezid el-Ensariden, o da Ebu Lübabe b. Abdülmünzirden Resulallahın şöyle dediğini rivayet etti: “Cuma günü, Allah katında günlerin efendisi ve en büyüğüdür. Allahademi o günde yarattı ve o günde onu yeryüzüne indirdi; yine o günde Allah onun ruhunu aldı.” Bize Affan b. Müslim haber verdi; dedi ki: Bize Hammad b. Seleme haber verdi. O, Muhammed b. Amrdan, o da Ebu Selemeden, o da Abdullah b. Selamdan rivayet etti; dedi ki: Allahademi, Cuma gününün sonunda yarattı. Bize Amr b. el-Heysem haber verdi; dedi ki: Bize Şube haber verdi. O da el-Hakem b. İbrahimden rivayet etti; dedi ki: Süleyman şöyle dedi: ademden ilk olarak yaratılan başıdır. O bakarken vücudu yaratılıyordu. [Dedi ki:] Ayakları ikindi vaktine kaldı. Ya Rabbi, gecedir; acele et, gece geldi. dedi. Allah: “İnsan çok eceleci (tezcanlı) yaratılmıştır” dedi. Bize Muhammed b. Humeyd el-Abdi haber verdi. O, Mamerden, o da Allahın “topraktan…” ayetiyle ilgili olarak Katadeden rivayet etti; dedi ki: adem topraktan (yavaş yavaş) çıktı. Bize Muhammed b. Humeyd el-Abdi haber verdi. O, Mamerden, o da Allahın “Nihayet onu bambaşka bir yaratık olarak ortaya çıkardık.” ayetiyle ilgili olarak Katadeden rivayet etti; dedi ki: Bazıları “Kılların çıkmasıdır.” diyorlar. Bazıları da “Ruhun üfürülmesidir.” dediler. Bize Hammad b. Halid el-Hayyat haber verdi. O, Muaviye b. Salihten, o da Raşid b. Saddan rivayet etti; dedi ki: Resulallahın Ashabından olan Abdurrahman b. Katade es-Sülemi bana anlattı; dedi ki: Kuşkusuz Allah, ademi yarattı, sonra insanları onun sülbünden aldı ve “Şunlar cennettedir ve artık onlarla ilgilenmiyorum. Şunlar da ateştedir ve artık bunlarla ilgilenmiyorum.” dedi. Bunun üzerine birisi, “Ya Resulallah, neye göre muamele göreceğiz?” diye sordu. Resulallah , “Kaderin isabet ettiği amellerinize göre!” dedi.” Bize Muhammed b. Mukatil el-Horasani haber verdi; dedi ki: Bize Abdullah b. el-Mübarek haber verdi; dedi ki: Bize İsmail b. Rafi, Said el-Makburiden işittiğini haber verdi. Şöyle diyordu: Ebu Hüreyre dedi ki: ademde ilk olarak ruhun girdiği (kısım) gözleri ve genizleriydi. Ruh bütün cesedine girince hapşırdı. Allah, kendisine hamdedilmesini ona öğretti; o da Rabbine hamdetti. Allah ona, “Yerhamukellah (Rabbin sana rahmet etsin.)” dedi. Sonra Allahademe, “Ey adem, şu insanlara git ve onlara, es-Selamu aleykum de; bak bakalım, sana ne cevap verecekler?” dedi. adem (emredileni) yaptı, sonra (Aziz ve) Cebbar olan Allaha döndü. Allah, en iyisini bildiği halde ona, “Sana ne dediler?” diye sordu. adem “Ve Aleykes-Selam ve Rahmetullah!” dediler. dedi. Allah ona, “Ey adem, bu senin ve zürriyetinin selamıdır.” dedi. Bize Hişam b. Muhammed haber verdi. O, babasından; o, Ebu Salihten; o da İbn Abbastan rivayet etti; dedi ki: ademe ruh üfürülünce hapşırdı, sonra “alemlerin Rabbi olan Allaha hamdolsun.” dedi. Allah da ona: “Senin Rabbin sana rahmet etsin.” dedi. İbn Abbas, “Onun rahmeti gazabını geçti.” dedi. Bize Affan b. Müslim ve el-Hasan b. Musa el-Eşyeb haber verdiler; dediler ki: Bize Hammad b. Seleme haber verdi. O Ali b. Zeydten, o Yusuf b. Mihrandan, o da İbn Abbastan rivayet etti; dedi ki: Allah, ademi yarattığında başı göklere değiyordu. Allah, o 60 zira boyunda ve 7 zira eninde oluncaya kadar onu yere doğru bastırdı. Bize Abdülvehhab b. Ata el-İcli haber verdi. O, Saidden; o, Katadeden; O, el-Hasandan; o Uteyden, o Übey b. Kabdan, Resulallahın şöyle dediğini rivayet etti: “adem uzun bir adamdı. Sanki uzun bir hurma ağacı gibi, başındaki kılları çok olan biriydi. Hatayı işleyince gizlenmiş olan yerleri (avreti) ona göründü. Hatadan önce onları göremiyordu. Bunun üzerine Cennette de kaçışmaya başladı. Derken bir ağaç ona takıldı. adem ağaca: “Beni gönder!” dedi. Ağaç, “Seni gönderemem!” dedi. Dedi ki Rabbi ona seslendi: “Ey adem benden mi kaçıyorsun?” dedi. adem: “Ey Rabbim kuşkusuz senden haya ediyorum.” dedi.” Bize Said b. Süleyman haber verdi; dedi ki: Bize Abbad b. el-Avvam haber verdi. O, Said b. Ebu Arubeden; o, Katadeden, o el- Hasandan, o Uteyden, o da Übey b. Kabdan: Bu hadisin aynısını rivayet etti; ancak rivayeti Peygambere ulaştırmadı. Bize Hafs b. Ömer el-Havdi haber verdi; dedi ki: Bize İshak b. er- Rebi Ebu Hamza el-Attar haber verdi. O, el-Hasandan; o, Uteyden; o da Übey b. Kabdan rivayet etti; dedi ki: adem uzun, esmer ve kıvırcık saçlıydı. Sanki uzun bir hurma ağacı gibiydi. Bize Yahya b. es-Seken haber verdi; dedi ki: Bize Hammad b. Seleme haber verdi; dedi ki: Bize Ali b. Zeyd b. Cüdan haber verdi. O da Said b. el-Müseyyebden rivayet etti; dedi ki: Resulallah şöyle dedi: “Cennet ehli, vücudu kılsız, yüzü sakalsız, saçı kıvırcık, gözleri sürmeli, 33 yaşında, 60 zira boyunda ve 7 zira eninde yaratılmış oldukları halde Cennete gireceklerdir.” Bize Ahmed b. Abdullah b. Yunus haber verdi; dedi ki: Bize Fudayl b. İyad haber verdi. O Hişamdan, o da el-Hasandan rivayet etti; dedi ki: adem, Cennet için 300 yıl ağladı. Bize Amr b. el-Heysem ve Haşim b. el-Kasım el-Kinani haber verdiler; dediler ki: Bize el-Mesudi haber verdi. O, Ebu Amr eşŞamiden; o, Ubeyd b. el-Haşhaştan; o da Ebu Zerden rivayet etti; dedi ki: Ben, Resulallaha “Hangi peygamber ilktir?” diye sordum. “adem!” dedi. “O peygamber miydi?” dedim; “Evet, o vahiy almış bir peygamberdi.” dedi. “Ne kadar resul vardır?” dedim; “Üçyüz onbeş… Sayıları çok fazla!” dedi. Bize Musa b. İsmail Ebu Seleme et-Tebuzeki haber verdi; dedi ki: Bize Hammad b. Seleme haber verdi. O, Abdullah b. Osman b. Haysemden, o Said b. Cübeyrden, o da İbn Abbastan rivayet etti; dedi ki: ademin dört ikiz evladı vardı; bir erkek bir kız bir batından, bir erkek ve bir kız diğer batındandı. Ekin sahibi (erkek kardeşin) kız kardeşi çok güzeldi; koyun sürüsü sahibi (erkek kardeşin) kız kardeşi ise çirkindi. Ekin sahibi (kendi kız kardeşini kastederek), “Onun için daha çok hak sahibiyim.” dedi. Koyun sürüsü sahibi de, “Onun için ben daha çok hak sahibiyim.” dedi. Derken koyun sahibi, “Yazık, sen o kızın güzelliğiyle bana üstünlük mü sağlamak istiyorsun? Gel, birer kurban takdim edelim. Eğer senin kurbanın kabul edilirse, sen ona daha çok hak sahibi olmuş olursun. Yok eğer benim kurbanım kabul edilirse, ben ona daha çok hak sahibi olmuş olurum.” dedi. Derken onlar kurbanlarını takdim etmeye başladılar. Koyunların sahibi çok güzel, boynuzlu ve beyaz bir koç getirdi. Ekin sahibi ise yiyeceğinden bir küme getirdi. Koç (kurban olarak) kabul edildi. Allah onu 40 yıl Cennette sakladı. İbrahimin kestiği koç işte buydu. Ekin sahibi, “Andolsun mutlaka seni öldüreceğim” dedi. Koyun sahibi ise şöyle dedi: “Andolsun, sen beni öldürmek için elini bana uzatsan da, ben seni öldürmek için elimi sana uzatacak değilim. Ben istiyorum ki, sen benim günahımı da, kendi günahını da yüklenip cehennemliklerden olasın. İşte bu zalimlerin cezasıdır.” Sonuçta onu öldürdü. ademin (hak yolda olmayan) bütün nesli bu kafirdendir. Bize Musa b. İsmail haber verdi; dedi ki: Bize Hammad b. Seleme haber verdi. O Ali b. Zeydten, o Yusuf b. Mihrandan, o da İbn Abbastan rivayet etti; dedi ki: adem, bu karnın erkeğini öteki karnın kızıyla, bunun kızını da berikinin erkeğiyle evlendiriyordu. Bize Hafs b. Ömer el-Havdi haber verdi; dedi ki: Bize İshak b. er- Rebi haber verdi. O, el-Hasandan; o, Uteyden; o da Übey b. Kabdan rivayet etti; dedi ki: ademe ölüm yaklaştığı zaman çocuklarına, “Evlatlarım, bana cennetin meyvelerinden bulmaya çalışın. Kuşkusuz onları canım çekti.” dedi. adem hasta halindeyken onun çocukları cennetin meyvelerini araştırmaya başladılar. Birden Allahın melekleriyle karşılaştılar. Onlara dediler ki: “Ey ademoğlu, neyi arıyorsunuz?” Onlar, “Kuşkusuz babamız cennet meyvelerini arzuladı; biz onu arıyoruz.” dediler. Melekler: “Dönün, emir yerine getirildi.” dediler. Babaları vefat etmişti. Melekler ademi aldılar; onu yıkadılar, güzel kokular sürdüler; kefenleyip ona bir kabir kazdılar ve ona lahit yaptılar. Sonra meleklerden biri öne geçti ve onun üzerine namaz kıldı; arkasında da melekler ve ademoğulları vardı. Sonra onu kabrine yerleştirdiler ve üzerini düzlediler. Ardından, “Ey ademoğlu, bu senin yolun ve senin sünnetindir.” dediler. Bize Said b. Süleyman haber verdi; dedi ki: Bize Hüşeym haber verdi; dedi ki: Bize Yunus b. Ubeyd haber verdi. O, Hasandan rivayet etti; dedi ki: Bize Utey es-Sadi haber verdi. O da Übey b. Kabdan rivayet etti; dedi ki: ademe ölüm yaklaştığı zaman çocuklarına, “Gidiniz, bana Cennet meyvelerinden toplayınız.” dedi. Çocukları çıktılar; melekler onları karşıladı ve “Nereye (gitmek) istiyorsunuz?” dediler. Onlar, “Babamız, Cennet meyvelerinden kendisine meyve toplamamız için bizi gönderdi.” dediler. Melekler, “Dönün, sizin için yeterlidir.” dediler. Meleklerle birlikte döndüler; ta ki ademin yanına girinceye kadar. Havva onları görünce korkuya kapıldı ve ademe yaklaşıp ona sarılmak istedi. adem ona, “Benden uzak dur, başıma gelenler sendendi. Benimle Rabbimin melekleri arasına girme!” dedi. Melekler onun ruhunu kabzettiler. Sonra onu yıkadılar, kefenleyip güzel kokular sürdüler. Sonra onun üzerine namaz kıldılar ve onun için bir kabir kazdılar, onu defnettiler ve “Ey ademoğulları! Bu, sizin ölüleriniz hakkındaki sünnetinizdir.” dediler. Bize Halid b. Hıdaş b. Aclan haber verdi; Bize Abdullah b. Vehb haber verdi. O, Amr b. el-Haristen, o Yezid b. Ebu Habibden, o kendisine anlatanlardan, onlar da Ebu Zerden rivayet ettiler; dedi ki: Resulallahın şöyle dediğini işittim: “Şüphesiz adem üç (türlü) topraktan yaratıldı: Siyah, beyaz ve yeşil.” Bize Halid b. Hıdaş haber verdi; dedi ki: Bize Hammad b. Zeyd haber verdi. O da Halid el-Hazzadan rivayet etti; dedi ki: Bir keresinde dışarı çıktığımda (insanların yanına) gittim; (baktım) onlar, “Hasan şöyle dedi.” diyorlar. Ben Hasan ile karşılaştım ve “Ey Ebu Said! adem sema (Cennet) için mi, yoksa dünya için mi yaratıldı?” dedim. Hasan dedi ki: “Bu ne demek ey Ebu Münazil? Dünya için yaratıldı.” Dedim ki: “Peki, eğer adem korunsaydı ve ağaçtan yemeseydi, ne dersin?” Dedi ki: “O dünya için yaratıldı. Onun ağaçtan yememek (gibi bir) kurtuluşu yoktu.” Bize Halid b. Hıdaş haber verdi; dedi ki: Bize Halid b. Abdullah haber verdi. O, Beyandan, o eş-Şabiden, o da Cade b. Hübeyreden rivayet etti; dedi ki: ademin imtihan edildiği ağaç üzüm ağacıydı. Evlatları için de fitne kılındı. Bize Halid b. Hıdaş haber verdi; dedi ki: Bize Abdullah b. Vehb haber verdi. O, Said b. Ebu Eyyubdan, o da Cafer b. Rebia ve Musabın mevlası Ziyaddan rivayet etti; dedi ki: Resulallaha, ademin melek mi yoksa peygamber mi olduğu soruldu. Resulallah , “Hayır, o vahiy alan bir peygamberdi.” dedi. Bize Halid b. Hıdaş haber verdi; dedi ki: Bize Abdullah b. Vehb haber verdi. O, İbn Lehiadan; o, el-Haris b. Yezidten; o, Uley b. Rebahtan; o da Ukbe b. amirden rivayet ederek Resulallahın şöyle dediğini söyledi: “İnsanlar adem ve Havvaya nisbetle, Saın (büyükçe bir tas) kenarı gibidir, onu dolduramazlar. Allah kıyamet gününde size soyunuzdan ve nesebinizden sormayacaktır. Allah katında en değerli olanınız, ona karşı gelmekten en çok sakınanınızdır.” Bize Hişam b. Muhammed haber verdi; dedi ki: Ebu Salihten rivayetle babam bana haber verdi. O da İbn Abbastan rivayet etti; dedi ki: adem, iki namaz arasında, öğle ile ikindi namazları arasında Cennetten çıktı ve yere indirildi. Onun Cennette kalışı, ahiret günleriyle yarım gündü. Bu da, on iki saat olan gün hesabıyla 500 yıldır. Bir gün ise, dünya ehlinin hesabıyla 1000 senedir. adem, Hindistanda “Nevz” denilen bir dağa indirildi. Havva ise Ciddeye indirildi. adem ile birlikte Cennet kokusu da inmişti. Bu koku (dünyanın) ağaçlarına ve vadilerine yayıldı. Oralar (güzel) kokuyla doldu. Bu yüzden (güzel) koku, ademin kokusundan alındı. Dediler ki: Yine Cennetteki kokulu bitki (reyhan) ve Hacerülesved de onunla birlikte indirildi. Hacerülesved kardan daha beyazdı. Musanın asası da indirilmişti. Musanın asası cennettin kokulu ağacındandı. Uzunluğu, Musanın uzunluğu olan on zira olup acı ve buhurluydu. Sonra çekiç, örs ve kerpeten de ademe indirildi. adem dağa indirilince, dağda çıkan demirden bir çubuğa baktı (gördü) ve (elindeki çekice bakarak), “Bu bundandır.” dedi. Böylece eskimiş ve kurumuş ağaçları çekiçle kırıyordu. Sonra eriyinceye kadar bu dal (demir çubuk) üzerinde (ateş) yaktı. Bundan ilk yapılan şey bir bıçaktır. adem onu kullanıyordu. Sonra ondan, Nuhun verasetle aldığı ve Hindistanda azapla kaynayan Tennur yapıldı. adem Hacca gittiği zaman Hacerülesvedi Ebu Kubeys dağının üzerine bıraktı. Karanlık gecelerde, Mekkelileri ay gibi aydınlatıyordu. İslamdan dört yıl önce, hayızlılar ve cünüpler oraya çıkıp onu elledikleri için kararmıştı. Kureyş de onu Ebu Kubeysten indirdi. adem, Hindistandan Mekkeye yürüyerek kırk defa hac yaptı. adem indirildiği zaman başı göğe değiyordu. Bu yüzden dazlaktı ve dazlaklığı çocuklarına da miras bıraktı. Kara hayvanları onun uzunluğundan korkup kaçıyordu. O günden beri yabanileştiler. adem, bu dağın üzerinde ayakta iken meleklerin sesini işitiyor ve Cennetin kokusunu alıyordu. Onun bu uzunluğu altmış ziraa kadar indirildi. Vefat edinceye kadar da uzunluğu buydu. ademin güzelliği, Yusuftan başka hiçbir çocuğuna verilmedi. adem, kaside şeklinde şöyle diyordu: “Ey Rabbim, senin evinde (Cennette) senin komşundum. Senden başka rabbim, senden başka gözetleyicim yoktu. İçinde bolca yiyor ve istediğim yerde duruyordum. Beni bu kutsal dağın üzerine indirdin. Ben, meleklerin seslerini işitiyor, arşının etrafını nasıl kuşattıklarını görüyorum. Cennetin kokusunu ve güzelliklerini alıyorum. Sonra beni yere indirip boyumu altmış ziraa indirdin. Kuşkusuz ses ve nazar benden kesilmiş oldu. Cennetin kokusu da benden gitti.” Yüce Allah ona şöyle cevap verdi: “Ey adem! Senin masiyetin/günahın yüzünden sana bunları yaptım.” Allah, adem ve Havvanın çıplaklığını görünce, Allahın Cennetten indirdiği sekiz çiftten olan koyunlardan bir koç kesmesini emretti. Bunun üzerine adem bir koç alıp kesti. Sonra yününü aldı; Havva onu eğirdi ve ikisi onu dokudular. adem kendisi için bir cübbe, Havva için de bir önlük ve bir örtü dokudu. Bunları giydiler. adem ile Havva bir araya geldiler; ona “cem” (birleşme) denildi. Arefede tanıştılar, oraya “Arefe” dendi.” Yüz yıl geçmişlerine (Cennetten çıkarılmalarına) ağladılar; kırk gün yemediler, içmediler. Sonra ademin indirildiği Nevz dağında oldukları bir gün yiyip içtiler. adem, 100 yıl Havvaya yaklaşmamıştı. Sonra ona yaklaştı (birleşti); Havva (ademden) ondan hamile kaldı. İlk doğumda Kabil ve onun ikizi olan kız kardeşi Lebudu doğurdu. Sonra (tekrar) hamile kaldı; Habil ve onun ikizi olan kız kardeşi İklimayı doğurdu. Büluğ çağına erdiklerinde Allah, ilk karında doğanları ikinci karında doğanlarla; ikinci karında doğanları birinci karında doğanlarla evlendirmesini emretti. Nikahta, iki ayrı karnı çaprazlıyordu. Kabilin kız kardeşi güzel, Habilin kız kardeşi ise çirkindi. adem, emredilenleri Havvaya söyledi. Havva durumu iki oğluna anlattı. Habil razı oldu, ancak Kabil kızarak, “Hayır! Vallahi, Allahasla bunu emretmemiştir, fakat bu senin emrindir Ey adem!” dedi. adem şöyle dedi: “Birer kurban takdim ediniz. Hanginiz onun için daha çok hak sahibiyse, Allah gökten bir ateş indirecek ve onun kurbanını yiyecektir.” Buna razı oldular. Habil, hayvan sahibiydi. Koyunlarının en iyisini, süt ve yağını hemen getirdi. Kabil ise çiftçiydi. Ekininin en kötüsünden az bir miktar getirdi. Sonra adem onlarla birlikte olduğu halde dağa, yani Nevze tırmandılar. Kurbanı koydular ve adem Rabbine dua etti. Kabil kendi kendine “Umurumda değil! Sunduğum kurban ister kabul edilsin ister edilmesin, Habil kız kardeşimi asla nikahlamayacaktır!” diye düşündü. Ateş indi. Habil, koyunlarının yanında iken onun kurbanını yedi. Kabil, “Andolsun seni öldüreceğim.” dedi. Habil, “Neden beni öldüreceksin?” diye sordu. Kabil, “Çünkü Allah senin kurbanını kabul etti, ama benimkini kabul etmedi ve bana geri verdi. Sen benim güzel kız kardeşimle evlendin, ben senin çirkin kardeşinle evlendim. İnsanlar, bugünden sonra senin benden daha hayırlı biri olduğunu anlatacaklardır.” dedi. Habil ona, “Andolsun, sen beni öldürmek için elini bana uzatsan da, ben seni öldürmek için elimi sana uzatacak değilim. Çünkü ben alemlerin Rabbi olan Allahtan korkarım. Ben istiyorum ki, sen benim günahımı da, kendi günahını da yüklenip cehennemliklerden olasın. İşte o zalimlerin cezasıdır” dedi.” (Habilin sözünde) geçen “benim günahımı…” ifadesinden maksat şudur: Habil diyor ki: “Beni öldürdüğün takdirde, beni öldürmeden önceki günahlarınla birlikte bu günahımı da yüklenirsin.” Nitekim onu öldürdü ve pişman oldu. Onu olduğu gibi bıraktı, cesedini gizleyemedi. “Nihayet Allah, ona kardeşinin cesedini nasıl örtüp gizleyeceğini göstermek için yeri eşeleyen bir karga gönderdi.” Kardeşini akşam öldürmüştü. Ne yapacağını düşünmek için sabahladı. Bir ne görsün; canlı bir karga ölü bir kargayı gömmeye çalışıyor. Dedi ki: “Yazıklar olsun bana! Şu karga kadar olup da kardeşimin cesedini örtmekten aciz miyim ben?” “Şu karga kardeşini gizlediği gibi, ben nasıl gizleyemiyorum?” diyerek kendine beddua etti ve pişman oldu. Sonra Kabil, kız kardeşinin elinden tutarak Nevz dağından oturaklı (düz) bir yere indi. adem Kabile, “Git! Hep korkak kalasın ve görenler sana güvenmesin!” dedi. ademin çocuklarından hiçbiri yoktu ki, yanından geçtiğinde onu taşlamasın. (Bir gün) Kabilin ama/kör bir oğlu, yanında bir çocuğuyla Kabile geldiler. Çocuk, ama babasına, “Bu baban Kabildir.” deyince, ama adam babası Kabile (bir taş) attı ve onu öldürdü. amanın oğlu, “Baba, sen babanı öldürdün?” dedi. ama elini kaldırıp oğluna bir yumruk atarak onu öldürdü. Sonra, “Yazıklar olsun bana ki, bir atışımla babamı, bir yumruğumla oğlumu öldürdüm.” dedi. Sonra Havva (tekrar) hamile kaldı. Bu kez Şis ve kız kardeşi Azurayı doğurdu. Ona, “Habil” isminden türetilmiş “Hibetüllah” ismi verildi. Onu doğurduğu zaman Cebrail ona, “Bu, Allahın Habil yerine sana hediyesidir.” dedi. O Arapçada Şes, Süryanicede Şas, İbranicede Şistir. adem ona vasiyet etmiştir. Şis doğduğu zaman adem 130 yaşındaydı. Sonra adem Havva ile birleşti, ardından kolay bir hamilelik geçirerek onu karnında taşıdı. [(Ravi) diyor ki:] Kalkıp oturabiliyordu. Sonra Şeytan kılık değiştirerek Havvaya geldi. Ona, “Ey Havva, bu karnındaki nedir?” diye sordu. Havva, “Bilmiyorum.” dedi. Şeytan, “Muhtemelen bu hayvanlardan biri olmalıdır.” dedi. Havva yine “Bilmiyorum.” dedi. Sonra Şeytan, (yükü) ağırlaşıncaya kadar ondan vazgeçti. (Ağırlaşınca) ona gelip, “Kendini nasıl hissediyorsun ey Havva?” dedi. Havva, “Beni korkuttuğun gibi olmasından endişe ediyorum. Kalkmak istediğimde kalkamıyorum.” dedi. Şeytan, “Ey Havva, Allaha dua etsem, onu sana ve ademe benzetse de, ona ismimi versen, ne dersin?” dedi. Havva, “Olur.” dedi. Şeytan Havvanın yanından ayrıldı. Sonra Havva ademe şöyle dedi: “Yanıma birisi geldi. Karnımdakinin bu hayvanlardan biri olduğunu bana haber verdi. Ben onun için ağırlık hissediyorum ve onun dediği gibi olmasından korkuyorum.” Onu doğuruncaya kadar adem ve Havvanın bundan başka kederleri yoktu. İşte Allahın “Gebeliği ağırlaşınca, her ikisi de Rableri Allaha, “Eğer bize iyi ve sağlıklı bir çocuk verirsen, elbette şükredenlerden olacağız.” ayetinin manası budur. Bu, doğurmadan önceki dualarıydı. Havva, sağlıklı bir çocuk doğurunca Şeytan yanına gelerek, “Bana söz verdiğin gibi ismimi ona verdin mi?” dedi. Havva, “İsmin ne?” diye sordu. Şeytanın ismi Azazildi. Şayet bu ismi söyleseydi Havva onu tanırdı. Fakat “İsmim el-Haristir.” dedi. Havva da oğluna “Abdül-Haris” ismini koydu; çocuk öldü. Allah şöyle buyuruyor: “Fakat Allah onlara iyi ve sağlıklı bir çocuk verince de, Allahın kendilerine verdiği çocuk konusunda ona ortaklar koşarlar. Allah onların ortak koştukları şeylerden yücedir.” Allah, ademe, “Şüphesiz arşımın önünde bir haremim vardır. Git ve içinde benim için bir ev (Beyt) yap. Sonra, meleklerin arşımı kuşattıkları gibi sen de evimi tavaf et. Orada, senin ve bana itaat eden çocuklarının dualarını kabul edeceğim.” dedi. adem, “Ey Rabbim, ben bunu nasıl yaparım? Ne gücüm var ne de onun için yol bulabilirim!” dedi. Allah ona bir melek verdi. Onu alıp Mekkeye doğru gittiler. adem, hoşuna giden bir bahçenin ya da bir yerin yanından geçtiğinde meleğe, “Şuraya inelim.” derdi. Melek ise ona, “Yerinde dur!” diyordu; ta ki Mekkeye gelinceye kadar. ademin konakladığı her yer müreffehti; geçip gittiği her yer ise, çöl ve ıssızdı. adem Kabeyi beş dağdan topladığı taşlarla inşa etti. Tur-i Sinadan, Zeydun dağından, Lübnandan ve Cudi dağından. Temellerini de Hıradan inşa etmişti. Kabenin inşaatını bitirince Melek onu Arafata götürdü. Bugün insanların yaptıkları tüm hac menasikini ona gösterdi. Sonra onu Mekkeye getirdi ve bir hafta boyunca Kabeyi tavaf etti. Sonra adem, Hindistan toprağına döndü ve Nevz dağında vefat etti. Şis, Cibrile: “ademin üzerine [cenaze] namazı kıl.” dedi. Cebrail ona şöyle dedi: “Sen buyur, babanın üzerine [cenaze] namazını kıldır ve üzerine otuz tekbir getir. (O tekbirlerden) beşi zaten (cenaze) namazı tekbirleridir. Kalan yirmi beşi ise ademin fazileti içindir.” Çocukları ve torunları Nevz dağında 40.000 kişiye ulaşmadan adem vefat etmedi. adem onlarda zinayı, içkinin içilmesini ve bozgunculuğu gördü. Şisin evlatlarının, Kabilin çocuklarıyla evlenmemelerini vasiyet etti. Yanına gelip onun için istiğfarda bulunanlar Şisin evlatlarıydı. ademin ömrü 936 yıldı. Şisin soyundan olan 100 yakışıklı erkek, Kabili kastederek, “Amca çocuklarımız ne yapıyorlar? Bir baksak!”dediler. O 100 kişi (dağdan), Kabilin soyundan çirkin kadınların yanlarına vardılar.. Kadınlar erkekleri hapsederek, Allah fırsat verdiği kadar erkek orada durdular. Başka bir 100 kişi, “Bir baksak, kardeşlerimiz ne yapıyorlar acaba?” dediler. Dağdan onlara indiler; kadınlar onları da hapsettiler. Sonra Şisın tüm çocukları (dağdan) indiler. Günah geldi, evlendiler ve birbirine karıştılar. Kabilin çocukları yeri dolduracak kadar çoğaldı. Nuh zamanında (suda) boğulanlar onlardı. ademin oğlu Şis, Enuşun ve birçok insanın babasıydı. Şis ona vasiyet etmişti. Enuş da Kaynanın ve birçoklarının babasıydı. Vasiyet ona idi. Kaynan da Mehlailin ve onunla birlikte birkaç kişinin babasıydı. Vasiyet ona idi. Mehlail ise Yerzin (Yerd) -O el-Yariz idi- ve onunla birlikte birkaç kişinin babasıydı. Vasiyet ona idi. Onun zamanında putlar yapıldı. İslamdan (Gerçek dinden) dönenler döndü. Ardından (gelen) Yerz Hanuhun (Uhnuh) -O İdristi – ve onunla birlikte birkaç kişinin babasıydı.