Bize Muhammed b. Ömer haber verdi; dedi ki: Bize Mamer b. Raşid anlattı. O ez-Zühriden, o Ubeydullah b. Abdullah b. Ebu Sevrden, o da İbn Abbastan şöyle dediğini rivayet etti: Ömer b. Hattaba, Resulallahın hanımları arasından, haklarında “Eğer ikiniz de Allaha tövbe ederseniz, [yerinde olur]. Çünkü kalpleriniz sapmıştı.” ayetinin inzal edildiği kişilerin kimler olduğunu hep sormak istiyordum. Bir gün hac niyetiyle Mekkeye gelmişti. Ben de onunla beraber hac farizalarını yaptım. Onun ihtiyaçları için su kabı taşıyordum. İhtiyaç gidermek için uzaklaşıp sonra geri döndü. Dönünce yanımdaki kaptan eline su döktüm, abdest aldı. Bu arada ona, “Ey Müminlerin Emiri! Resulallahın eşleri arasından, haklarında Allah Tealanın “Eğer ikiniz de Allaha tövbe ederseniz, [yerinde olur]. Çünkü kalpleriniz sapmıştı.” ayetini inzal buyurduğu kişiler kimlerdir?” diye sordum. O da şöyle dedi: “Şaştım sana ey İbn Abbas! Onlar tabii ki Ayşe ve Hafsadır.” dedi ve şöyle devam etti: “Ensarın Ümeyye b. Zeydoğulları kolundan bir komşum vardı. Biz onunla nöbetleşerek, Resulallaha inen ayetleri gözlerdik. Bir gün o gider, Resulallahın meclisinde bulunurdu; bir gün de ben giderdim. Ben gittiğimde o gün inen ayetler ve yaşanan olaylarla ilgili haberleri akşam ona anlatırdım. Sıra ondayken de o gelip bana anlatırdı. Biz Kureyşliler kadınlarına hakim olan, onlara sözü geçen bir toplum idik. Ancak Medineye gelince bir de baktık ki, Ensar arasında erkeklerin değil kadınların sözü geçiyor! Bu sefer bizim kadınlarımız da onlara bakıp Ensar kadınlarının edebiyle edeplenmeye başladılar. Bir gün evde hanımıma çıkışınca, o da bana çıkıştı ve cevap vermeye kalktı. Bu hareketini çok yadırgadığımda ise bana, “Sana karşılık vermemi niye yadırgıyorsun ki? Vallahi, Resulallahın eşleri de ona karşı gelip cevap veriyorlar. Hatta içlerinden ona darılıp bir gün hatta bir gün bir gece ona küsenler var!” dedi. Söylediği bu sözler beni dehşete düşürdü. “Onlardan kim böyle yapıyorsa hakikaten hüsrandadır!” dedim ve hemen alelacele Hafsanın yanına gittim. Yanına varınca, “Ey Hafsa! Eşleri olarak sizlerden herhangi biri, bir gün boyunca Resulallaha dargın duruyor mu?” diye sordum. “Evet!” deyince ben de ona, “O zaman gerçekten büyük bir hüsrandasın! Resulallahın öfkesi yüzünden Allahın da öfkesini celbederek helak olacağından hiç korkmuyor musun? Resulallahtan çok şey isteme, ona hiçbir şey için cevap yetiştirme, asla küs durma, bir ihtiyacın olursa benden iste! -Ayşeyi kastederek- Arkadaşının Resulallaha senden daha yakın ve daha sevimli olması seni yanlışa sevk etmesin!” dedim. Ömer dedi ki: “Biz ashab arasında Gassan kabilesinin Müslümanlara karşı saldırı amacıyla atları nalladıklarını konuşuyorduk. Ensardan olan komşum, Resulallahın meclisinde bulunma sırasının kendisinde olduğu bir gün, akşamleyin evime geldi ve sertçe kapıyı çaldı. “Yoksa Ömer uyudu mu?” diye bağırıyordu. Korku ve telaşla kapıya koştum. “Bugün çok büyük bir olay oldu!” dedi. “Ne oldu, Gassan kabilesi mi saldırdı yoksa?” dedim. “Hayır, hayır, daha kötüsü! Resulallah hanımlarını boşadı!” deyince ben, “Hafsa hüsrana uğradı, imtihanı kaybetti! Ben de böyle bir şeyin olacağından korkuyordum işte!” dedim ve hemen alelacele Medineye indim. Sabah namazını Resulallah ile birlikte kıldım. Namazdan sonra Resulallah odasına girip yalnızlığa çekildi. Ben de Hafsanın yanına gittim. Ağlıyordu. “Ne diye ağlıyorsun! Sana dememiş miydim? Resulallah sizi boşadı mı şimdi?” diye çıkıştım. O da “Ne diyeyim, bilmiyorum! Resulallah işte orada, odaya çekilmiş!” dedi. Tekrar mescide girdim; baktım ki, minberin etrafında bir grup insan oturmuş, kimileri ağlıyor. Ben de oturdum. Bir süre sonra meraktan dayanamayıp kalktım, Resulallahın bulunduğu odanın önüne geldim. Kapıda duran siyahi hizmetçiye, “Ömer geldi diye içerden izin iste!” dedim. Genç içeri girip çıktı ve “Senin geldiğini söyledim; fakat Resulallah sustu, bir şey demedi.” dedi. Ben de tekrar mescide gidip minberin yanındaki grupla birlikte oturdum. Sonra yine dayanamayıp o hizmetçinin yanına gittim ve “Ömer geldi diye izin iste!” dedim. Yine içeri girip çıktı ve “Söyledim ama ses etmedi.” dedi. Yine gidip mescitte oturdum. Biraz sonra yine yerimde duramadım, gencin yanına gidip benim için izin istemesini söyledim. Yine gidip geldi ve “Söyledim ama ses etmedi.” dedi. Arkamı dönüp biraz ilerledim ki, genç bana seslenip “Resulallah izin verdi, seni çağırıyor!” diye seslendi. Hemen koşup Resulallahın yanına girdim. Baktım ki, altında herhangi bir minder olmaksızın, kumun üzerine uzanmış, kumluk vücudunda izler bırakmıştı; omuzunun altında da içi hurma lifiyle doldurulmuş deriden bir yastık vardı. Selam verdim ve daha ayakta iken, “Ya Resulallah! Hanımlarını boşadın mı?” diye sordum. Bakışlarını bana doğrulttu ve “Hayır!” dedi. “Allahu ekber!” diye bağırdım. Daha ayaktaydım. Oturmak için Resulallahın emrini bekliyordum. Şöyle devam ettim: “Ne dersin ya Resulallah! Biz Kureyşliler kadınlarına hakim olan, onlara sözü geçen bir topluluk idik. Ancak Medineye, kadınların sözünün geçtiği bir topluluğun yanına geldik. Bir gün evde hanımıma çıkışınca, o da bana çıkıştı ve cevap vermeye kalktı. Bu hareketini çok yadırgadığımda ise bana, “Sana karşılık vermemi niye yadırgıyorsun ki? Vallahi, Resulallahın eşleri de ona karşı gelip cevap veriyorlar. Hatta içlerinden ona darılıp bir gün hatta bir gün bir gece ona küsenler var!” dedi. Ben de “Şayet Hafsa da böyle yapıyorsa hakikaten büyük hüsrandadır! Onlar, Resulallahın öfkesi yüzünden Allahın da öfkesini çekerek helak olmaktan hiç korkmuyorlar mı?” Ben bunları söyleyince Resulallah tebessüm etti. Ben de şöyle dedim: “Ya Resulallah! Hafsanın yanına gittim ve ona, Arkadaşın Ayşenin, Resulallaha senden daha yakın ve daha sevimli olması seni yanlışa sevk etmesin. dedim.” Bunu da söyleyince Resulallah bir kez daha tebessüm etti. Onun tebessüm ettiğini görünce ben de oturup gözümü odada gezdirdim. Odada işlenmek üzere asılmış üç tane hayvan postundan başka bir şey yoktu. Ben, “Ey Allahın Resulü! Ümmetine genişlik ve zenginlik vermesi için Allaha dua et! Kendisine ibadet etmedikleri halde Allah, Kisra ve Romaya [İran ve Bizansa] zenginlik vermiş.” dedim. Resulallah da uzandığı yerden, “Ey Hattabın oğlu! Yoksa kalbinde bir şüphe mi var? Onların nimeti dünyada peşinen verilmiştir, [öbür dünyada mahrum kalacaklardır, bu ise gıbtaya değmez].” buyurdu. Öyle deyince “Benim için Allahtan bağışlanma dile ya Resulallah!” dedim. Yaşanan üzücü olaylar ve Hafsanın Ayşeye Resulallahın sırrını vermesi sebebiyle Resulallah yirmi dokuz gün hanımlarından uzak durdu. Kendisini çok üzdükleri için “Bir ay kesinlikle onlara yaklaşmayacağım.” diye yemin etmişti. Nihayet Allah, inzal buyurduğu ayetlerle onu uyardı. 29. gün ilk olarak Ayşenin yanına vardı. Ayşe “Ey Allahın Resulü! bir ay yanımıza girmemeye yemin etmemiş miydin? Daha 29. gün?” diye sordu. Resulallah “Bu ay yirmi dokuz gün çekiyor.” dedi. Gerçekten o ay yirmi dokuz gün sürmüştü. Ayşe dedi ki: “Allah muhayyer bırakılmamızla ilgili ayetler indirdi. Resulallah da bu konuda ilk önce benimle konuştu. Bana “Sana bir şey söyleyeceğim; ama acele etme! Anne-babana danışmadan cevap verme.” dedi. Halbuki ben onların Resulallahı terk etmemi istemeyeceklerini çok iyi biliyordum. Bana şu ayeti okudu: “Ey Peygamber! Eşlerine şöyle söyle: Eğer dünya dirliğini ve süsünü [refahını] istiyorsanız, gelin size boşanma bedellerinizi vereyim de, sizi güzellikle salıvereyim. Eğer Allahı, Peygamberini ve ahiret yurdunu diliyorsanız, bilin ki, Allah, içinizden güzel davrananlar için büyük bir mükafat hazırlamıştır.” Ben Resulallaha, “Bu konuda mı anne-babama danışacağım? Ben tabii ki Allahı, elçisini ve ahireti tercih ediyorum.” dedim.” Resulallah daha sonra aynı hususu diğer hanımlarıyla da konuştu. Hepsi de Ayşe gibi cevap verdiler. Bize Muhammed b. Ömer haber verdi. O Mamerden, o ez-Zühriden, o da Hind bt. el-Haristen, o da Ümmü Selemeden şöyle dediğini rivayet etti: Resulallah bize darılıp da odaya çekilince ben gözyaşlarına gömüldüm. Yanıma gelenler, “Resulallah seni boşadı mı?” diyorlar; ben de, “Vallahi bilmiyorum!” diyordum. Ömer gidip Resulallaha “Hanımlarını boşadın mı?” diye sorup Resulallah “Hayır!” deyince Ömer öyle bir tekbir getirdi ki, onun sesini ta odalarımızdan duyduk ve ona bizi boşayıp boşamadığını sorduğunu, Resulallahın da “Hayır!” dediğini anladık. Daha sonra kesin haber de geldi. Bize Muhammed b. Ömer haber verdi; dedi ki: Bana Halef b. Halife anlattı. O Ebu Haşim er-Rümmaniden, o da Said b. Cübeyrden ayette geçen “Müminlerin salih olan(lar)ı” ifadesi hakkında şöyle dediğini rivayet etti: “O kişi Ömerdir.” Bize Muhammed b. Ömer haber verdi; dedi ki: Bize Ömer b. Ukbe haber verdi. O da Şubeden şöyle dediğini rivayet etti: İbn Abbasın şöyle dediğini duydum: Resulallahın Ayşenin yanında kalma sırasının geldiği bir günde Hafsa kendi odasında yokken Resulallah, Mısırlı cariyeyle birlikte Hafsanın odasına girdiler. Bir süre sonra Hafsa odasına gelince Resulallah ile cariyesini kendi odasında bulunca darıldı ve “Vallahi burada ne yaptığınızı biliyorum!” dedi. Resulallah, “Tamam, kimseye söyleme! Bu cariye bana haram olsun.” dedi. Hafsa ise daha sonra Ayşenin yanına gidip olayı anlattı ve Resulallahın cariyeyi kendi nefsine haram kıldığı, bir daha ona dokunmayacağı müjdesini verdi. Ayşe de Resulallah hakkında, “Benim günümde Kıbti cariyeyle birlikte oluyor, diğer günler ise diğer hanımlarının hakkını ihmal etmiyor!” diyerek ileri geri konuştu. Bunun üzerine şu ayetler nazil oldu: “Peygamber, eşlerinden birine gizlice bir söz söylemişti [yani Hafsaya]. Fakat eşi, o sözü başkalarına haber verip Allah da bunu Peygambere açıklayınca, Peygamber bir kısmını bildirmiş, bir kısmından da vazgeçmişti. Peygamber bunu ona haber verince eşi: “Bunu sana kim bildirdi?” dedi. Peygamber, “Bilen, her şeyden haberdar olan Allah bana haber verdi.” dedi. Eğer ikiniz de Allaha tövbe ederseniz, [yerinde olur]. Çünkü kalpleriniz sapmıştı [yani Ayşe ve Hafsanın]. Eğer Peygambere karşı birbirinize arka verirseniz bilesiniz ki onun dostu ve yardımcısı Allah, Cebrail ve müminlerin iyileridir. Bunların ardından melekler de [ona] yardımcıdır. Eğer o sizi boşarsa Rabbi ona, sizden daha iyi kendini Allaha veren, inanan, sebatla itaat eden, tövbe eden, ibadet eden, oruç tutan, dul ve bakire eşler verebilir.” Resulallah, yirmi dokuz gün onlardan ayrı kaldı. Sonra şu ayet nazil oldu: “Ey peygamber! Eşlerinin rızasını arayarak, Allahın sana helal kıldığı şeyi niçin sen kendine haram ediyorsun? Allah çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.” Bize Muhammed b. Ömer haber verdi; dedi ki: Bize Malik b. Enes anlattı. O da Zeyd b. Eslemden şunu rivayet etti: Resulallah, oğlu İbrahimin annesi Mariyeyi kendisine haram edince “Allah, [gerektiğinde] yeminlerinizi bozmanızı size meşru kılmıştır.” ayeti indirildi. Muhammed b. Ömer dedi ki: Malik b. Enes şöyle dedi: “Başkalarıyla yapılması haram olan bazı şeyler cariyelerde helaldır. Bu yüzden birisi cariyesine, “Sen bana haramsın.” derse bunun bir hükmü yoktur. Ancak “Vallahi bir daha sana elimi sürmeyeceğim.” derse ona yaklaşınca keffaret ödemesi gerekir.” Bize Muhammed b. Ömer haber verdi; dedi ki: Bana Ebu Hatim anlattı. O Cüveybirden, o da ed-Dahhaktan şunu rivayet etti: Resulallah cariyesini kendisine haram kılmıştı. Allah bunu yasakladı ve cariyesini ona geri döndürdü. O da keffaretini ödedi. Bize Muhammed b. Ömer haber verdi; dedi ki: Bize es- Sevri anlattı. O Davud b. Ebu Hindden, o eş-Şabiden, o da Mesruktan şöyle dediğini rivayet etti: Resulallah, cariyesine yaklaşmama yemini etmişti. Bunun üzerine “Allah, [gerektiğinde] yeminlerinizi bozmanızı size meşru kılmıştır.” ayetiyle “Ey Peygamber! Eşlerinin rızasını gözeterek Allahın sana helal kıldığı şeyi niçin kendine haram ediyorsun?” ayeti indirildi. Burada bahsedilen haram, aslında helal olan bir şeydir. Bize Muhammed b. Ömer haber verdi; dedi ki: Bize Musa b. Yakup anlattı. O Ebül-Huveyristen, o da Muhammed b. Cübeyr b. Mutimden şöyle dediğini rivayet etti: Bir gün Hafsa odasında yokken, Resulallah cariyesini çağırttı. O da Hafsanın odasında olan Resulallahın yanına geldi. İkisi odada iken birden Hafsa çıkageldi. Onları odasında görünce, “Ya Resulallah! Benim odamda, benim günümde ve benim döşeğimde öyle mi?” diye çıkıştı. Resulallah da, “Sus, sus ey Hafsa! Tamam, yemin olsun bir daha asla ona yaklaşmayacağım. Yeter ki, kimseye söyleme!” dedi. Hafsa ise bu olayı Ayşeye anlattı. Bunun üzerine şu ayetler nazil oldu: “Ey Peygamber! Eşlerinin rızasını gözeterek Allahın sana helal kıldığı şeyi niçin kendine haram ediyorsun?” Bu haram kılma işi aslında helal idi. “Allah, [gerektiğinde] yeminlerinizi bozmanızı size meşru kılmıştır.” Resulallah yemininden dönünce keffaret ödedi. “Peygamber, eşlerinden birine gizlice bir söz söylemişti.” [yani Hafsaya] “Fakat eşi, o sözü başkalarına haber verip” [Ayşeye haber vermek suretiyle] “Allah da bunu Peygambere açıklayınca, Peygamber bir kısmını bildirmiş, bir kısmından da vazgeçmişti. Peygamber bunu ona haber verince” [yani Allah ona bildirdiğinde Hafsaya]. [Hafsa] “Dedi ki: Bunu sana kim bildirdi?” Peygamber, “Bilen, her şeyden haberdar olan Allah bana haber verdi.” dedi. “Eğer ikiniz de Allaha tövbe ederseniz, [yerinde olur]. Çünkü kalpleriniz sapmıştı.” [yani Hafsa ve Ayşe] “Ve eğer Peygambere karşı birbirinize arka verirseniz” [Ayşeye ve Hafsaya] “bilesiniz ki onun dostu ve yardımcısı Allah, Cebrail ve müminlerin iyileridir. Bunların ardından melekler de [ona] yardımcıdır.” Resulallah “Bir ay size yaklaşmayacağım.” diye yemin etmişti. Bize Muhammed b. Ömer haber verdi; dedi ki: Bize bu rivayetin aynısını, Abdullah b. Musa, Musab b. Abdullahtan, o da Peygamberin hanımı Ümmü Selemeden rivayet etti. Bize Muhammed b. Ömer haber verdi; dedi ki: Bize Mahreme b. Bükeyr anlattı. O da babası Bükeyrden şöyle dediğini rivayet etti: Bize Urve b. ez-Zübeyr rivayet etti; dedi ki: Bir gün Hafsa babasının evine gitmişti. Bu sırada Resulallah cariyesi Mariyeyi çağırttı. O da Hafsanın odasında olan Resulallahın yanına geldi. İkisi odada birlikte iken dönen Hafsa onları odasında görünce çok kıskandı ve darıldı. Resulallah Mariyeyi gönderince Hafsa içeri girdi ve “Yanında kimin olduğunu gördüm. Vallahi, sen bana kötülük ettin!” dedi. Resulallah da, “Ey Hafsa! Vallahi, senin gönlünü alacağım. Sana bir sır vereceğim, sakın kimseye söyleme!” dedi. Hafsa, “Neymiş o?” deyince Resulallah, “Yemin olsun ki, bir daha asla ona yaklaşmayacağım!” dedi. Hafsa ile Ayşe ise diğer hanımlara karşı birbirlerine destek oluyorlardı. Bu yüzden olayı Ayşeye de anlattı ve “Müjdeler olsun! Allah, Resulallaha çocuğunun annesini haram etti!” dedi. Resulallahın sırrını ifşa edince şu ayetler nazil oldu: “Ey Peygamber! Eşlerinin rızasını gözeterek Allahın sana helal kıldığı şeyi niçin kendine haram ediyorsun? Allah çok bağışlayan, çok esirgeyendir. Allah, [gerektiğinde] yeminlerinizi bozmanızı size meşru kılmıştır. Sizin yardımcınız Allahtır. O, bilendir, hikmet sahibidir. Peygamber, eşlerinden birine gizlice bir söz söylemişti. Fakat eşi, o sözü başkalarına haber verip Allah da bunu Peygambere açıklayınca, Peygamber bir kısmını bildirmiş, bir kısmından da vazgeçmişti. Peygamber bunu ona haber verince eşi, “Bunu sana kim bildirdi?” dedi. Peygamber, “Bilen, her şeyden haberdar olan Allah bana haber verdi.” dedi. Eğer ikiniz de Allaha tövbe ederseniz, [yerinde olur]. Çünkü kalpleriniz sapmıştı. Eğer Peygambere karşı birbirinize arka verirseniz bilesiniz ki, onun dostu ve yardımcısı Allah, Cebrail ve müminlerin iyileridir. Bunların ardından melekler de [ona] yardımcıdır. Eğer o sizi boşarsa Rabbi ona, sizden daha iyi kendini Allaha veren, inanan, sebatla itaat eden, tövbe eden, ibadet eden, oruç tutan, dul ve bakire eşler verebilir.” Bize Muhammed b. Ömer haber verdi; dedi ki: Bana Süveyd anlattı. O İshak b. Abdullahtan, o da el-Kasım b. Muhammedden şöyle dediğini rivayet etti: Resulallah cariyesi Mariye ile Hafsanın odasında başbaşa kalmıştı. Resulallah odadan çıkınca Hafsanın kapının önünde oturmakta olduğunu gördü. Hafsa ona, “Ya Resulallah! Benim odamda ve benim günümde, öyle mi?” diye çıkıştı. O da, “Tamam, bundan sonra o bana haram olsun. Yeter ki, kimseye söyleme!” dedi. Hafsa “Yemin etmezsen kabul etmem.” dedi. O da, “Vallahi, bir daha asla ona dokunmayacağım!” dedi.” el-Kasım b. Muhammed, sadece “haram olsun” demenin yemin olmadığı görüşünü savunmuştur. Bize Muhammed b. Ömer haber verdi; dedi ki: Bana Ebu Maşer anlattı; dedi ki: Bana Harise b. Ebür-Rical anlattı; dedi ki: Birgün el-Kasım b. Muhammed ile birlikte Amre bt. Abdurrahmanın yanına gittik. el-Kasım, “Ey Muhammedin annesi! Resulallah niçin hanımlarına bir ay küsmüştü?” diye sordu. O da şöyle dedi: “Ayşenin bana anlattığına göre bir gün Resulallaha bir hediye gelmişti. O da bu hediyeyi hanımları arasında bölüştürüp herkese payını gönderdi. Zeynep bt. Cahşa payını göndermiş; ancak Zeynep razı olmamış, reddetmişti. Biraz daha artırıp gönderdiler yine kabul etmeyip geri gönderince ben “Hediyeni kabul etmeyip sana geri göndererek seni küçük düşürdü, zelil etti.” dedim. Bunun üzerine Resulallah, “Siz, Allah katında beni düşürdüğünüz bu halden daha aşağıdasınız! Bir ay sizlere yaklaşmayacağım!” diye darıldı. Odaya çekildi. Ömer b. Hattabın ise Ensardan bir kardeşi vardı. Ömer her duyduğunu ona, o da Ömere anlatırdı. O günün akşamında karşılaştıklarında Ömer ona, “Bir haber var mı bugün?” diye sordu. Adam, “Evet, hem de çok büyük!” dedi. Ömer, “Yoksa el-Haris b. Ebu Şemir ordusuyla yola mı çıkmış!” dedi. Adam, “Daha büyük bir haber!” dedi. “Nedir o haber?” diye sorunca adam, “Resulallahın, hanımlarını boşadığını duydum.” dedi. Ömer, “Hafsanın burnu yere sürtünsün! Ayşenin yaptığı gibi Resulallaha cevap vermekten onu menetmiştim.” dedi. [Ayşe] dedi ki: Ömer mescide gitti. İnsanlar toplanmış, sanki başlarının üzerinde kuşlar varmış gibi bekliyorlardı. Resulallahın ahşaptan yapılmış bir odası vardı. Kapısında da Habeşli bir hizmetçi nöbet tutuyordu. Ömer yüksek sesle, “Allahın selamı, rahmeti ve bereketi üzerine olsun ey Allahın nebisi! Girebilir miyim?” diye seslendi. Genç başını odaya soktu. Sonra çıkarıp Ömere ,“Hayır!” anlamında işaret etti. Ömer bir müddet bekledi, sonra dayanamadı ve tekrar, “Allahın selamı, rahmeti ve bereketi üzerine olsun ey Allahın nebisi! Girebilir miyim?” diye seslendi. Genç, içeri bakıp geri döndü ve Ömere “Gir!” dedi. Ömer de hemen içeri girdi. Baktı ki, Resulallah omuzunu, hurma lifiyle doldurulmuş deriden bir yastığa dayayıp uzanmış; kendisi ile yer arasında hasırdan başka bir şey yok. [Ayşe] dedi ki: Hasır Resulallahın vücudunun yan tarafında iz yapmıştı. Bunu gören Ömer, dayanamayıp ağlamaya başladı. Resulallah, “Niye ağlıyorsun ey Ömer?” dedi. Ömer, “Ya Resulallah! Allahın düşmanı olan Kisra ve Kayser, ince ve kalın ipekten elbiseler giyiyorlar; sen ise Onun peygamberi, seçkin kulusun; fakat bedeninle toprak arasında sert bir hasırdan ve hurma lifi dolu deri bir yastıktan başka bir şey yok! Başının üstünde de kötü kokan deriler asılmış!” deyince Resulallah, “Onlar, nimetleri bu dünyada peşinen verilmiş kimselerdir!” buyurdu. Sonra Ömer, “Eşlerini boşadın mı, ey Allahın resulü?” dedi. Peygamber, “Hayır!” deyince Ömer öyle bir tekbir getirdi ki sesini mescittekiler bile duydular. Sonra Ömer, “Ya Resulallah! Hafsanın yanına gittim ve ona, “Resulallahın, Ayşeyi daha çok sevmesi ve onun güzelliği seni yanlışa sevk etmesin. Onun yaptığı gibi Resulallaha cevap yetiştirme!” diye tembihledim.” dedi. Ömer Ayşenin güzelliğini zikredince Resulallah tebessüm etti. Sonra Ömer, “Ya Resulallah! Şayet Hafsadan hoşlanmıyorsan onu boşa, Allaha yemin olsun ki, sen benim için malımdan da ailemden de daha sevimlisin.” dedi. Resulallah ise “Ey Ömer! Bir kul, beni kendi canından da çok sevmedikçe iman etmiş olmaz.” buyurdu. Ömer de, “Vallahi ya Resulallah! Seni kendi canımdan da çok seviyorum.” dedi. [Ayşe] dedi ki: 29. gün olunca Resulallah odadan çıktı ve önce benim odama geldi. Ben ona, “Ya Resulallah! Annem babam sana feda olsun! Ben önemsemeden bir söz söyledim, sen de bana kızdın. Sen bir ay dememiş miydin?” dedim. O da “Ey Ayşe! Şüphesiz ki, ay şu kadar şu kadar ve şu kadardır (on, on, dokuz)” deyip ayın yirmi dokuz çektiğini parmaklarıyla üç kez sayarak gösterdi. Bize Muhammed b. Ömer haber verdi; dedi ki: Bana Abdullah b. Cafer anlattı. O İbn Ebu Avndan, o İbn Mennahtan o Ayşeden, yukarıdaki Amre rivayetine benzer bir hadis rivayet etti; ancak bu rivayette Ensari kendisiyle karşılaştığında Ömerin, “Yazıklar olsun Hafsaya!” dediği ifade edilmiştir. Daha sonra ise Ömer, Hafsanın yanına gidip ona “Yoksa sen de Ayşenin Resulallaha cevap verdiği gibi ona cevap mı veriyorsun? Senin ne Ayşe gibi kıymetin, ne de Zeynep gibi güzelliğin var!” diye çıkışmış, sonra Ümmü Selemenin yanına gidip, “Ey Ümmü Seleme! Siz Resulallaha cevap mı veriyorsunuz yoksa?” diye kızmış, Ümmü Seleme de “Allah Allah! Sana mı düştü Resulallah ile hanımları arasına girmek? Biz onunla konuşuyorsak sorumluluğu bize aittir. Şayet o bizi bundan menetseydi onun emrini tutmak senin sözünü dinlemekten elbette daha üstün olurdu!” dedi. Bunun üzerine Ömer, “Resulallahın hanımlarıyla bu şekilde konuştuğuma pişman oldum.” demiştir. Bize Muhammed b. Ömer haber verdi; dedi ki: Bana Ebür-Ricalin oğulları Malik ve Abdurrahman anlattılar. Onlar babaları Ebür-Ricalden, o Amreden, o da Ayşenin şöyle dediğini rivayet etti: Bir gün Resulallaha hediye olarak et getirilmişti. Bana, “Bir kısmını Zeynep bt. Cahşa hediye et.” dedi. Bir kısmını ona hediye ettim. Resulallah, “Allah adı için arttır!” dedi. Üç kez eti artırıp gönderdim; ancak iade etti. Ben de Resulallaha “Seni küçük düşürdü, zelil etti.” dedim. Bunun üzerine Resulallah, “Siz, Allah katında beni düşürdüğünüz bu halden daha aşağıdasınız! Yirmi dokuz gün sizlere yaklaşmayacağım!” dedi. Resulallah o ayın yirmi dokuz çektiğini parmaklarıyla göstermiş, üç defa on parmağını gösterip üçüncüsünde bir parmağını kapatmıştır. Bize Muhammed b. Ömer haber verdi; dedi ki: Bana Muhammed b. Abdullah anlattı. O ez-Zühriden, o Urveden, o da Ayşeden şöyle dediğini rivayet etti: Resulallah bir hayvan kurban etmişti. Bana eti hanımları arasında taksim etmemi söyledi. Ben de taksim ettim. Zeynep bt. Cahş kendisine gönderilen payı kabul etmedi. Resulallah üç kez artırdı, o ise üçünde de reddetti. Ben, “Hediyeni kabul etmeyip sana geri göndererek seni küçük düşürdü.” dedim. Bunun üzerine Resulallah, “Siz, Allah katında beni düşürdüğünüz bu halden daha aşağıdasınız! Bir ay sizlere yaklaşmayacağım!” diyerek darıldı. Bir odaya çekildi. Ömer de Evs b. Havli ile kardeş kılınmıştı. Yeni nazil olan ayetleri ve duydukları haberleri birbirlerine anlatırlardı. Bir akşam karşılaştıklarında Ömer ona, “Bir haber var mı bugün?” diye sordu. Evs, “Evet, hem de çok büyük!” dedi. Ömer “Yoksa el-Haris b. Ebu Şemir yola mı çıkmış! Çünkü onun bize karşı atlarını nallayarak hazırladığını duydum!” dedi. Evs, “Daha büyük bir haber!” dedi. “Nedir o haber?” diye sorunca Evs, “Resulallahın, hanımlarını boşadığını duydum.” dedi. Ömer, “Yazıklar olsun Hafsaya! Ayşenin yaptığı gibi Resulallaha cevap vermekten onu menetmiştim.” dedi. Hemen Hafsanın yanına vardı. Ona, “Yoksa sen de Ayşenin Resulallaha cevap verdiği gibi ona cevap mı veriyorsun? Senin ne Ayşe gibi kıymetin, ne de Zeynep gibi güzelliğin var!” diye çıkıştı. Sonra Ümmü Selemenin yanına gitti. [Ravi,] bundan sonra hadiseyi Abdullah b. Caferin İbn Ebu Avndan, onun da İbn Mennahtan rivayet ettiği gibi nakletmiştir. Bize Muhammed b. Ömer haber verdi; dedi ki: Bana Muhammed b. Abdullah anlattı. O ez-Zühriden, o Ubeydullah b. Abdullah b. Utbeden, o da İbn Abbastan şöyle dediğini rivayet etti: Ömer b. Hattabın şöyle dediğini işittim: Hafsanın, Resulallahın sırrını Ayşeye duyurması olayında Resulallah bir aylığına bir odaya çekildi. Zira onlara olan dargınlığından dolayı, “Bir ay sizin yanınıza gelmeyeceğim.” demişti. 29. gün olduğunda ise Ümmü Selemenin yanına varmış ve o ayın yirmi dokuz gün olduğunu söylemiştir. Gerçekten de o ay yirmi dokuz gündü. Bize Muhammed b. Ömer haber verdi; dedi ki: Bana Abdullah b. Süleyman anlattı. O Amr b. Şuaybdan, o babasından, o da dedesinden şöyle dediğini rivayet etti: Resulallah, hanımlarını muhayyer bırakma olayında Ayşe ile başlamış; Ebu Bekire de, “Ona karşı bana yardımcı ol!” demiş; Ayşe ise, “Hayır, vallahi bana karşı kimse bana yardımcı olmasın. Sen durumu bana anlat. Durum nedir ya Resulallah?” diye sormuş, Resulallah da, “Allah seni muhayyer bıraktı.” deyince o da, “Ben Allahı ve Resulünü tercih ediyorum. Ancak bu tercihimi diğer eşlerine söyleme, sende kalsın.” demiştir. Resulallah ise “Ben insanları sıkıntıya sokmak için gönderilmedim, bilakis müjdeci olarak gönderildim. Şayet senin tercihini sorarlarsa söylerim.” buyurmuştur. Resulallah daha sonra Hafsa ile konuşmuş, o “Ayşe ne cevap verdi?” diye sorunca Resulallah, durumu anlatmış, bunun üzerine amiriyyeli kadın dışında tüm eşleri Allahı ve Resulünü tercih etmişlerdir. amiriyyeli kadın ise kabilesi ile yaşamayı tercih etmiş; ancak daha sonraki zamanlarda bu yanlış tercihi için pişman olup “Ben şaki, çok kötü biriyim!” deyip durmuştur. Yıllar yılı tezek toplayıp satarak yaşamış; zaman zaman soru sormak için Peygamberin hanımlarını ziyarete gelmiş, devamlı “Ben çok şaki biriyim!” deyip durmuştur. Bize Muhammed b. Ömer haber verdi; dedi ki: Bana Abdullah b. Cafer anlattı. O İbn Ebu Avndan, o da İbn Mennahtan şöyle dediğini rivayet etti: amiriyyeli kadın dışında tüm hanımları Resulallahı tercih etmişlerdir. Kabilesi ile yaşamayı tercih amiriyyeli kadın ise akli dengesini kaybetmiş; ölene dek öyle yaşamıştır. Bize Muhammed b. Ömer haber verdi; dedi ki: Bize Muhammed b. Abdullah anlattı. O ez-Zühriden, o Urveden, o da Ayşeden şöyle dediğini rivayet etti: Resulallah eşlerini muhayyer bırakınca eşleri de onu tercih ettiler. Bu, talak [boşama] değildi. Bize Muhammed b. Ömer haber verdi; dedi ki: Bana İbn Ebüz-Zinad anlattı. O Abdurrahman b. el-Haristen, o el- Kasımdan, o da Ayşeden şöyle dediğini rivayet etti: Resulallah beni muhayyer bırakmıştı. Bu, talak [boşama] sayılmadı. Bize Muhammed b. Ömer haber verdi; dedi ki: Bana Mansur b. Ebül-Esved anlattı. O Ziyad b. Ebu Ziyaddan, o da Ebu Caferden şöyle dediğini rivayet etti: Resulallahın hanımları, “Peygamberden sonra bizden daha çok mihr alacak kadın yoktur.” dediler. Allah, elçisine arka çıktı ve hanımlarını terk etmesini emretti. O da onları yirmi dokuz gün terk etti. Sonra onları muhayyer bırakmasını emretti, o da onları muhayyer bıraktı. Bunu talak [boşama] olarak değerlendirilmedi.