Yedi kat yer, yedi kat gök; kısaca alem büyük bir hürmet ve sevinç içinde Seyyid-il-Mürselin, Hatem-ül-enbiya, Habib-i Huda olan efendisini beklemekte idi. Bütün mahlukat hal lisanı ile “Hoş geldin ya Resulallah!” demek için hazırlanmıştı. Hicretten 53 sene evvel Fil vakasından iki ay kadar sonra, Rebiul-evvel ayının onikinci Pazartesi gecesi sabaha karşı Mekkenin Haşimoğulları mahallesinde, Safa tepesi yakınında bir evde hasretle beklenen, Allahın nuru (Muhammed Mustafa sallAllah aleyhi ve sellem) doğdu. Onun teşrifiyle alem, yeniden hayat buldu. Karanlıklar, birden “Nur” ile aydınlandı…
Bu gece, ol gecedir, kim ol şerif,
Nur ile alemleri eyler latif.
Bu gece dünyayı ol Cennet kılar,
Bu gece eşyaya Hak rahmet kılar.
Bu gece şadan olur erbab-ı dil,
Bu geceye can verir eshab-ı dil.
Rahmeten lil-alemindir Mustafa,
Hem şefi-ül-müznibindir Mustafa,
Doğdu ol saatte ol Sultan-ı Din.
Nura gark oldu semavatü zemin.
Yaratılmış cümle oldı şadıman
Gam gidip alem yeniden buldu can.