Teslis İnancı, İlk defa Yuhanna İncilinde görüldüğü halde, Yuhanna İncilinin içinde teslisi reddeden, Allahın bir olduğunu ispat eden ayetler vardır. Bunlardan bazıları şunlardır.
Yuhanna İncilinin 17. babının 3. ayetinde Îsa ; “Ey baba, ebedi hayat (ahiret hayatı), hakiki bir Allah olan seni ve senin gönderdiğin Îsa Mesihi bilmelerinden ibarettir” demektedir. Bu ayette, Allahın hakiki, ebedi hayat sahibi, bir olduğu ve Îsa ın Allah tarafından gönderilmiş bir resul olduğu açıkça bildirilmiştir.
Bu ayete göre Yuhanna İncili, ebedi hayat yani ahiret hayatına iman etmeği yani Allahın varlığı ve birliği ve peygamberlere imanı emredince, bunun aksi olan teslis inancının ebediyyen kabulü mümkün olmayan bir hata olduğunu tembih eder. Yuhannanın bu ayetinde, Îsa ın bir haberci, bir peygamber olduğu bildirilmiştir. Sonradan bunun tersini düşünmek ve buna inanmak; ebedi hayatı, ahiretteki sonsuz saadeti yok etmektir. Îsa burada tek mabudun, tek ibadete layık olanın Allah ve kendisinin de Onun kulu ve resulü olduğunu bildirmektedir. Allahı, bir olan Rab, kendisini de peygamber olarak kabul edip, iman edilmedikçe, ebedi hayatın, Cennet hayatının olamayacağını haber vermektedir. Îsa ın ve diğer bütün peygamberlerin aleyhimüsselam haber verdikleri şey de zaten budur. Yani Allahın varlığına ve birliğine iman ve Onun peygamberini tasdik etmektir.
Markos İncilinin 12. babının 29. ayeti ve devamında, Îsa a, emirlerin en mühim ve birincisinin hangisi olduğunu soran bir yahudi alimine, Îsa ; “Dinle ey İsrail! Allahımız rab, bir olan rabdir. Ve Allahın olan rabbi, bütün kalbinle, bütün canınla bütün fikrinle ve bütün kuvvetinle seveceksin. İkincisi, komşunu kendin gibi seveceksin. Bundan daha büyük başka bir emir yoktur.” Yahudi ona; “Çok iyi ey Muallim. Hakikat üzere dedin ki, Allah birdir. Ondan başkası yoktur ve Onu bütün kalbinle, bütün fikrinle, bütün kuvvetinle sevmek ve komşunu kendin gibi sevmek, bütün yapılan ibadetlerden ve kurbanlardan üstündür” dedi. Îsa da onun akıllıca cevap verdiğini gördüğü vakit, kendisine; “Sen Allahın melekutundan uzak değilsin” dedi, demekledir.
Matta İncilinin 22. babının 36, 37 ve 38. ayetlerinde, Îsa a; “Ey Muallim! Şeriatte en büyük emir hangisidir?” diye sorulunca; “Îsa ona dedi: Allahın olan Rabbi; bütün kalbinle, bütün canınla, bütün fikrinle seveceksin. Büyük ve birinci emir budur” demektedir. 42. ayetinde ise, bütün şeriat ve peygamberlerin bu emre bağlı olduğu açıkça yazılıdır ve baba kelimesi Rab ve sahib ve hakim demektir. İnsanın babası demek değildir.
Tevratda, hakiki İncilde, bütün semavi kitaplarda ve bütün peygamberlerin şeriatlerinde açıkça bildirilen ilk emir ve vasiyet, tevhiddir. Yani Allahın varlığına ve bir olduğuna inanmaktır. Eğer ilk ve en mühim emir teslis olsaydı, adem ve ondan sonra gelen bütün peygamberler aleyhimüsselam bunu açıkça beyan ederlerdi. O peygamberlerden hiç biri böyle bir şey bildirmedikleri için, teslis fikrinin hakikatte mevcut olmadığı, sonradan meydana çıktığı anlaşılmaktadır.
Ahd-i cedidin bu ayetleri, hristiyanların (üç Allaha iman) fikrini kesinlikle ortadan kaldırmaktadır. Îsa burada, bir olan Allaha imanı, Onu her şeyden çok sevmeyi açıkça emretmektedir. Tevratta da Allahın bir olduğunu bildiren pek çok yerler vardır.
Kitab-ı istisnanın (Tesniyyenin) dördüncü babının, otuzdokuzuncu ayetinde; “Ve bugün bil ve yüreğine koy, iyice inan ki, yukarıda, göklerde ve aşağıda, yerde rab o Allahdır, başka yoktur” demektedir.
6. babının 4. ayetinde ise; “Dinle ey İsrail! Rab, bir olan rabdır ve Allahın olan rabbi bütün kalbinle ve bütün canınla ve bütün kuvvetinle seveceksin” demektedir.
43. babın 10. ve devamındaki ayetlerinde; “Rab diyor: Siz şahidlerim ve seçtiğim kulumsunuz. Ta ki, bilip bana manasınız ve benim O olduğumu anlayasınız. Benden önce Allah olmadı ve benden sonra olmayacak. Ben, Rabbim ve benden başka kurtarıcı yoktur. Rab diyor, ben Allahım” demektedir.
45. babın 5. ayetinde; “Rab benim ve başkası yoktur. Benden başka Allah yoktur” demektedir.
Yine Kitab-ı Eşiyanın 45. babının 18. ayetinde; “Çünkü gökleri yaratan Rab, dünyaya şekil veren ve onu yaratan, onu pekiştiren ve onu boşuna yaratmayan, üzerinde oturulsun diye ona şekil veren Allah şöyle diyor: Rab, benim ve başkası yoktur” demektedir.
21 ve 22. ayetlerinde ise; “(Ben Rab değil miyim? Ve benden başka Allah yoktur. Benden başka hak Allah ve kurtarıcı yoktur. Ey yeryüzünde olanlar, hepiniz bana dönünüz ve kurtulunuz. Çünkü, Allah benim, ve başkası yoktur” demektedir.
48. babın 9. ayetinde ise; “Allah benim, başkası yoktur. Ben Allahım ve benim gibisi yoktur” demektedir.
Kitab-ı mukaddesin Ahdi atik kısmına da inanan hristiyanlara, bu ayetler, Allahın bir olduğunu, eşi ve benzeri olmadığını kati (kesin) olarak bildirmiştir. hristiyanlar teslise, üç tanrıya inanarak bu ayetleri inkar ediyorlar.
Markos İncilinin 13. babının 32. ayetinde, Îsa ; “Fakat bu gün ve bu saat (kıyamet) hakkında ne gökteki melekler, ne oğul, Babadan başka kimse bir şey bilmez” demektedir. Ancak, Babanın (yani Rabbin) bildiğini, bildirmektedir.
Markos İncilinde bildirildiği gibi, Îsa , kıyametin ne zaman kopacağını kendisinin bilmediğini, ancak Allahın bildiğini haber vermiştir. Bunu herkese bildirmekten çekinmemiştir. Allahın oğlu ve Allah olduğuna inanılan kimse, bunu bilmez mi? Bazı hristiyanlar, bunu çeşitli şekillerde tevil etmeye çalışmışlar ise de, yaptıkları tevilleri kendileri de beğenmemişlerdir.
Bu ayetler, ilim ve kudreti, Îsa ın kendisinden kaldırarak, Allaha tahsis etmektedir.
Matta İncilinin 19. babının 16 ve 17. ayetlerinde; “Biri Îsaya gelip dedi: Ey kerim olan Muallim! Ebedi hayata kavuşmam için ne iyilik yapayım?” Îsa ona dedi: “Niçin bana kerim diyorsun? Bir olan Allahtan başka kerim yoktur” demektedir. Bu ayet, teslisi kökünden kazımaktadır.
Îsa ın bu sözleri, İngiliz ve Amerikan Bible (İncil) şirketlerinin, 1303 kameri (m. 1886) senesinde İstanbulda bastırdıkları Kitab-ı mukaddesde aynen yazılıdır. Birleşmiş Kitab-ı Mukaddes Cemiyetlerinin 1982 baskılı Kitab-ı mukaddesinde bu onyedinci ayeti; “Îsa ona dedi: İyilik için neden bana soruyorsun? İyi olan biri vardır” olarak yazmaktadır. Görülüyor ki; “Bir Allahtan başka kerim yoktur” sözü değiştirilmiştir. Allahın bir olduğu sözü kaldırılmış, böylece Kitab-ı mukaddesin her asırda yapılan değiştirilmelerine, bir yenisi daha eklenmiştir.
Kitab-ı Eşiya (İşaya) nın 40. babının 28. ayetinde; “Ey İsrail! Bilmedin mi? İşitmedin mi? Dünyanın uçlarını (yeri, göğü) yaratan Allah zayıflamaz ve yorulmaz. Onun hikmetinin derinliğine erişilmez” demektedir.
44. babının 6. ayetinde; “…Rab şöyle diyor: İlk, evvel benim ve ahır, son benim ve benden başka ilah yoktur” demektedir.
Kitab-ı Ermiya (Yeremya) nın 19. babının 10. ayetinde; “Fakat Rab, hak Allahdır. Hay, diri ve ebedi olan (yani kendisine ölüm gelmeyecek olan) meliktir. Gadabından dünya titrer ve bu hale milletler dayanamaz. Gökleri ve yeri halk etmeyen ilahlar, yerin ve göklerin altında mahvolacaktır. Rab, yeri, kuvveti ile yarattı. Dünyayı hikmeti ile tesis etti. Gökleri ilmi ile yaydı” demektedir.
Ahd-i atikin bu ayetlerinden de anlaşılacağı gibi, Allah birdir, sonsuz kuvvet sahibidir. hristiyanlar, Allah kabul ettikleri Îsa ı öldürmekle (öldürüldüğünü, haça gerildiğini söylemekle) kalmazlar. Aynı zamanda, öldükten sonra da, insanların günahlarına keffaret olarak Cehenneme sokarlar. Îsa ın Cehenneme gireceğine Petrusun birinci mektubunun 3. babının 18. ve 19. ayetlerini delil getirirler.
Rahmetullah Efendi İzhar-ül hak kitabında, hristiyanların bu itikatlarını ve papazların bu husustaki yazılarını ve cevaplarını bildirirken diyor ki: Meşhur papaz Martiros bir toplantıda; “Îsa hiç şüphesiz bizler için insanlığı kabul etmiştir. Bunun için, insanlara gelen ve gelecek olan bütün dert ve belalara katlanması lazım idi. Nitekim hepsine katlandı. Onun için, Cehenneme girdi ve azab olundu. Cehennemden çıkarken, kendisinden önce Cehenneme girmiş bulunanların hepsini de beraber çıkardı” demiştir. Bu hususta hristiyan fırkaları arasında itikad farklılıkları vardır. Böyle inandıkları bir zatı her yerde, her an, hazır ve nazır, her şeye hakim ve malik bir Allah kabul etmektedirler.
Yuhanna İncilinin 20. babının 14. ve sonraki ayetlerinde; “Îsa Meryeme göründü. Ve ona; Daha Babamın yanına çıkmadım. Fakat kardeşlerime (havarilere) git ve onlara söyle; Benim Babama ve sizin Babanıza, benim Allahıma ve sizin Allahınıza çıkıyorum dedi” demektedir.
Bu ayetlerden anlaşılıyor ki, Îsa ın kendine oğul ve Allaha, baba tabirini kullanması, yalnız kendisi için değildir. Konuştuğu şivenin, lisanın bir hususiyeti olarak kullanılan, mecazi bir tabirdir. Bu sözün, zahiri manasına göre, Îsa , Allaha oğul olmakta ise de, aynı ayetlerde; “Benim Allahım ve sizin Allahınız” diyerek, Allahı mabud, ilah tanımaktadır. Ayrıca, kendisi ile havarileri bir saymış, ortak yapmıştır.
“Benim Babama ve sizin Babanıza” dedikten sonra, bu sözünden maksat, benim Allahım ve sizin Allahınız demek olduğunu, tek bir Allahın kulları olduklarını söylemiştir. Böylece kullukta havariler, Îsa a ortak olmuşlardır. Îsa , Allah için; “Babama” demesi sebebiyle ilah olarak kabul edilirse, “Babanıza” dediği için de, havarileri ona ortak birer ilah kabul etmek lazım gelir. Îsa hayatta iken, havarilerden hiç biri onu bir ilah, bir Allah olarak kabul etmemiş, ona -haşa- Allahın oğlu dememiştir. Bu vasıf hristiyanlara göre, öldükten ve göğe çıkarılmasından çok sonra kendisine verilmiştir. Bunlar da gösteriyor ki, Îsa , Allah değildir. İbnullah yani Allahın oğlu da değildir. Ancak, Abdullahtır. Yani Allahın kuludur.