1- Ölüleri diriltmesi: Îsa , Allahın izni ile mucize olarak ölüleri diriltirdi. Bu hal pek çok vaki olmuştur.
Bir kız çocuğunun diriltilmesi: Îsa , bir gün bir yerden geçiyordu. Bir kabrin başında oturmuş ağlayan bir kadın çördü. Kadının haline acıyıp; “Ey Allahın kulu, sana ne oldu?” buyurdu. Kadın; “Bir tek kızım vardı, o da öldü. Ya burada öleceğim, Yahut onu benim için diriltinceye kadar buradan ayrılmayacağım diye, Rabbime söz verdim. Bakalım ne olacak” dedi. Îsa ; “Onu görsen, buradan ayrılır mısın?” buyurdu. Kadın; “Evet” dedi. Bunun üzerine Îsa iki rekat namaz kıldı. Sonra gelip, kabrin yanına oturdu ve; “Ey kızcağız! Rahman olan Allahın izni ile kalk ve kabrinden çık!” dedi. Kabir sallandı. İkinci defa seslendi. Kabir, Allahın izni ile yarıldı. Bir daha seslendi. Kızcağız, başındaki toprakları saçarak çıktı. Îsa ona; “Niçin geciktin” buyurunca; “İlk sesi duyduğum zaman, Allah bana bir melek gönderdi. Beni öldüğüm zamanki şeklime getirdi. İkinci sesi duyunca, Allah ruhumu bedenime iade eyledi. Üçüncü ses gelince, kıyametin sayhası (öd koparan sesi) dir diye, korktum. Başımdaki saçlar, kaşlarım ve gözlerimin kirpikleri, kıyametin dehşetinden bir anda beyazlaştı”. Sonra annesine dönüp; “Ey anneciğim! Ne olursun, ölümün şiddetini bana iki defa yükleme. Anneciğim, sabret ve sevabını Allahtan bekle! Benim dünyaya hiç ihtiyacım yok.” Bundan sonra Îsaya dönerek; “Ey Ruhullah ve Kelimetullah! Hak tealaya dua et de, beni ahirete döndürsün ve ölüm şiddetini baha hafif eylesin” dedi. Bunun üzerine Îsa dua eyledi ve kızın ruhu kabz olundu. Tekrar üzerine toprak örtüp düzelttiler. Kadının acısı hafifledi. Verdiği söze sadakat gösterip, oradan ayrıldı. Bu büyük mucize, yahudilere ulaşınca Îsa a düşmanlıkları ve kızgınlıkları daha da arttı. Çünkü onlar inanmıyorlar, muhalefet ediyorlardı.
azir isminde bir zatın diriltilmesi: arais-ül-mecalis kitabında anlatıldığına göre, Îsanın azir isminde bir dostu vardı. Bu zat hastalandı. Can çekişirken, kız kardeşi Îsa a haber gönderip, onun durumunu bildirdi.
Hazret-i Îsa haber alır almaz yola çıkıp oraya geldi. Yol epeyce uzun olduğundan, geldiğinde azir vefat etmiş ve defnedilmişti. Îsa , azirin kabri başına varıp dua etti.
“Ey Allahım! Ey yedi kat göklerin ve yerin sahibi! Sen beni, İsrailoğullarına peygamber olarak gönderdin. Onları senin dinine davet ederim ve onlara, senin izninle ölüleri dirilttiğimi söylerim. aziri dirilt” diye yalvardı. Allahın izni ile azir kalktı. Nice zaman yaşadı. Hatta evlendi ve bir de oğlu oldu.
Araisde şöyle yazar: Îsa , Havarilerle seyahat ederken bir şehre uğramıştı. “Burada bir hazine vardır. Onu bizim için gidip kim çıkarır?” buyurdu. Havariler; “Ey Ruhullah! Bu şehrin halkı, oraya giden her garibi, yolcuyu öldürürler” dediler. Îsa ; “Siz durun, ben varıp geleyim” buyurup, şehre girdi. Bir kapıda durup, selam verdi; “Ey ev sahipleri! Garibim, yemek verin” dedi. Bir kadın kapıya gelip; “Seni tutup zabtiyeye vermediğimiz yetmez mi? Başka ne istersin?” diye çıkıştı. O sırada, kadının oğlu da geldi. O da aynı şekilde söyledi. Îsa , gence; “Beni misafir etseniz, hükümdarın kızını sana nikah ederdim” buyurdu. O yiğit; “Sen ya delisin, ya da Îsasın” dedi. Îsa sesini çıkarmadı. Genç onu misafir etti. Sabahleyin Îsa ; “Ey yiğit! Hükümdara varıp, kızını kendime istemeye geldim de!” buyurdu. O da öyle yaptı. Sarayda dövülüp, kovuldu, hakarete uğradı. Üzüntülü halde geri geldi. Îsa; “Yarın tekrar git, iste” buyurdu. Genç, ertesi gün gitti. Yine dövülüp, sövülüp geri geldi. “Yarın yine git. O sana, kızımı bir saray dolusu altın, gümüş ve çeşitli mücevherat vermek şartıyla veririm diyecek. Sen de kabul et. Adam gönder, istediklerini teslim edeyim de!” buyurdu. Genç, gidip söyledi. Hükümdar aynı şeyleri isteyip, yiğit de öyle deyince, hükümdar gencin yanına adamlar katıp gönderdi. Îsa ın yanına geldiklerinde, Hak tealanın kudretiyle altın ve mücevheratın hepsini hazır bulup, hükümdara götürdüler. Hükümdar çok hayrette kaldı. Fakat sözünden dönmedi. Kızını gence verdi. Damat da şaşırıp kaldı. Îsayı tanıyıp; “Ey Ruhullah! Sen bu mertebelere yükselmiş iken, ne kadar fakirlik üzeresin. Dilesen her şey senin için altın olur” dedi. O da; “Ben, Allah sevgisini kalbimde yerleştirmişim ve bu fani dünyayı, baki olan ahiret için terk etmişimdir” deyince, o yiğit, annesini ve hanımını bırakıp, Îsa ın ardına düştü. Beraberce havarilerin yanlarına geldiklerinde, Îsa ; “Size söylediğim hazine işte bu idi. Alıp getirdim” buyurdu.
Bir zaman sonra bu yiğit vefat etti. Tabut içinde götürülürken, Îsa görüp dua etti. Hak tealanın izni ile genç dirilip, elbisesini giydi. Tabutunu omuzlayıp evine gitti. Uzun bir ömür sürdükten sonra öldü.
Bir kızın diriltilmesi: Lübabda yani Tefsir-i Hazinde bildirildiğine göre, Îsa zamanında bir kimsenin kızı vefat etmişti. Bir gece sonra Îsa dua etti. Kız dirildi. Çok yaşadı. Evlendi ve çocuğu da oldu.
İbn-i Abbasdan rivayet edildi ki: İsrailoğullarının meliklerinden biri ölmüş, tabut üzerinde götürülüyordu. Îsa gelip, dua eyleyince, Allah onu diriltti. İnsanlar bu müthiş manzara karşısında hayran ve şaşkın kaldılar.
Nuh ın oğlu Hamın diriltilmesi: Bir gün havariler, nolaydı Nuh ın gemisinde bulunanlardan birini diriltseydiniz de, geminin durumunu bize haber verseydi dediler. Îsa onlarla birlikte gidip, bir evin yanına vardı. Oradan bir avuç toprak alıp; “İşte bu, Nuh ın oğlu Hamın toprağıdır” buyurdu. Asa ile o toprağa vurdu ve; “Allahın izni ile kalk!” dedi. Ham, hemen canlanıp, başından toprak saçarak yerden çıktı. İhtiyar görünüyordu, Îsa ona; “Vefat ettiğinde böyle mi idin?” dedi, O; “Hayır, yiğit idim, lakin şimdi kıyamet koptu sanıp, korkumdan kocadım, birden ihtiyarladım” dedi. Îsa ; “Nuh ın gemisinden bize haber ver” dedi. Ham; “Geminin boyu binikiyüz, eni altıyüz arşın; yani boyu altıyüz, eni üçyüz metre olup, üç kat idi. Birinde vahşi ve ehli hayvanlar, birinde insanlar, birinde de kuşlar vardı” dedi. Îsa , ona “Eski haline dön” dedi. Ham tekrar ölüp, hemen toprağa döndü. Araisde, İbn-i Abbasdan nakledilerek, Îsa ın gemiyi sormak için dirilttiği kimsenin, Nuh ın oğlu Sam olduğu rivayet olunmuştur.
ad oğlu Şeddadın diriltilmesi: Îsa , Yemenli bir kısım kimselere Allahın dinini anlatıyor, onları imana davet ediyordu. Onlar, bulundukları bölgede, Hud ın kavminden ad oğlu Şeddad ismindeki zalim hükümdarın kabrinin bulunduğunu, mucize olarak onu diriltmesini söylediler.
Bunun üzerine Îsa , Hak tealaya dua etti. Duanın hemen akabinde kabri bir dağın başında bulunan Şeddad, dirilip kalktı ve insanlara şöyle seslendi: “Ey insanlar! Biliniz ki, ben tam bin sene hükümdarlık yaptım. Bin tane bakire kız ile evlendim. Çok büyük mülk ve saltanata malik oldum. Yalnız kendi askeri gücüm ile, hasmım olan orduları mağlub ve perişan eyledim. Bin ayrı kasabanın maliki, hakimi oldum.
Bütün bunların hepsi bir hiç imiş. Mal ve servetim, ordu ve adamlarım bu kadar çok olduğu halde, bunların hiç biri benden ölümü def edemedi. Aklınızı başınıza toplayınız. Dünyayı, ömrünüzü benim gibi faydasız boş şeylerle geçirmeyiniz. Ölüm mutlaka var ve herkese gelecek. Ondan sonra, sonsuz ahiret hayatı başlayacak. Hak tealaya ibadet ve taata sarılınız, sebat ediniz…)
Üzeyr ın diriltilmesi: Mirat-ı Kainat kitabında Tefsir-i Hazin ve Arais-ül-mecalisden alarak şöyle anlatılmaktadır: Yahudiler; Îsa a gelerek; “Hazret-i Üzeyiri dirilt, yoksa seni ateşte yakarız” deyip, odun topladılar. O da; “Gidin, cesedini getirin” buyurdu. Üzeyirin kabrinin taştan olan kapağını kaldıramadılar. Gelip haber verdiler. Îsa bir kase su verdi ve; “Bu suyun bir kısmını tabuta saçın” buyurdu. Öyle yaptılar; kapak açıldı. Peygamberlerin cesedleri çürümediğinden bedenin taptaze olduğunu gördüler. Çıkarıp, getirdiler. Îsa kefenini açıp, tabaktaki sudan üzerine serpti. “Ey Üzeyir! Allahın izniyle diril” dedi. Üzeyir, hemen dirilip kalktı, oturdu. İnsanlar onu gördüklerinde; “Ey Üzeyir! Bu kişinin (Hazret-i Îsanın) hakkında ne dersin?” dediler. O da; “Şehadet ederim ki, o Allahın kulu ve resulüdür” dedi. Bunun üzerine halk; “Ey Îsa! Dua et de, Üzeyir bizim aramızda kalsın ve yaşasın” dediler. Îsa ; “Hayır, bunu hemen kabrine iletin!” deyince, hemen vefat etti. Kabrine ilettiler. Bu mucizeyi görenlerin pek çoğu Îsaya iman etti.
2- Hastaları iyi etmesi: (Körlerin gözünü açması, abraşı iyi etmesi): Îsa , Allahın izni ile, mucize olarak, hastaları iyi ederdi. Mübarek elini dokundurmakla, anadan doğma körlerin gözleri hemen açılıverirdi. Yine aynı şekilde, elinin temasıyla, vücudunda baras yani alacalık bulunan hastalar o anda iyileşirler ve hastalıklarından hiç bir eser kalmazdı. Bütün bu mucizeler sadece elini sürmesi ile olduğundan, elini dokunan manasına Mesih dendiği ve Mesih isminin buradan geldiği bildirilmiştir.
Arais-ül-mecalis isimli eserde zikredildiğine göre, Îsa ın hastalığı iyi etmede ve ölüyü diriltmede ettiği dua şu idi: “Ya Rabbi! Göklerdekilerin ve yerdekilerin mabudu yalnız sensin. Senden başka ilah, mabud yoktur. Gökte ve yerde olanların meliki, sahibi sensin. İkisinde senden başka melik yoktur…
Gökte ve yerde olanların hakimi sensin, bu ikisinde senden başka hakim yoktur. Yerdeki kudretin, gökteki kudretin gibidir. Yerdeki saltanatın, gökteki sultanlığın gibidir. Yani sadece yerlerin veya sadece göklerin hakimi, sahibi, meliki değil, bütün alemlerin, her şeyin sahibi, maliki, yaratıcısısın. Kudretinin ve saltanatının dışında hiç bir şey yoktur. Kerim olan isminle istiyorum. Muhakkak ki, sen her şeye kadirsin!”
3- Yenilenleri ve evlerde saklanılanları bilmesi: Îsa yine mucize olarak, kavminin ne yediklerini ve evlerinde ne sakladıklarını bilip, haber verirdi.
4- Çamurdan kuş yapıp uçurması: Îsa , çamurdan bir kuş şekli yapıp ona üfleyince, Hak tealanın izni ile, mucize olarak o kuş canlanır, uçup giderdi.
Bir defasında İsrailoğulları, bir parça çamuru kuş şeklinde yapıp Îsa a getirdiler ve; “Gerçekten hak peygamber isen, bu çamuru canlı kuş haline getir” dediler. Îsa dua etti. Kuş o anda canlandı ve uçup gitti.
5- Maide (Gökten sofra inmesi) hadisesi: İmam-ı Begavi hazretlerinin Mealim-üt-tenzil isimli tefsirinde, Selman-ı Farisi hazretlerinden rivayet edilerek bildiriliyor ki: Havariler, gökten bir sofra indirilmesi için dua etmesini rica ettiler. Îsa, ağlayarak, Hak tealaya yalvardı. Allah duasını kabul edip, bir sofra indirdi. Bu da Îsanın bir mucizesi idi. İndirilen bu sofrada çeşit çeşit nimetler vardı ve bir çok insan yeyip karnını doyurdu. Hastalar şifa buldu. Fakirler zengin oldu.
6- Uyku halinde iken, etrafta söyleneni ve yapılanı duyması ve bilmesi: Îsa , Allahın izni ile, mucize olarak, kendisi uyurken neler konuşulduğunu bilir anlardı.
7- Semadan yemek ve meyve gelmesi: Îsa ne zaman acıksa veya yemek ihtiyacı duysa, ellerini kaldırıp dua ederdi ve mucize olarak gökten yemek ve meyve gelirdi. Bu, yukarıda zikrolunan maide (sofra) mucizesinden ayrı, başka bir mucizesi idi.
8- Uzakta ve gizli olarak konuşulan şeyleri duyması: Îsa , uzakta bulunan insanların neler konuştuklarını, aralarında gizli gizli neler fısıldaştıklarını, mesafenin uzak olmasına rağmen, mucize olarak, duyar ve bilirdi.
Kuran-ı kerimde Îsa ın bazı mucizeleri haber verilmekte ve Maide suresinin 110-115. ayet-i kerimelerinde mealen şöyle buyrulmaktadır: “Allah o kıyamet gününde şöyle buyuracak: “Ey Meryem oğlu Îsa ! Sana ve annene olan nimetimi hatırla! Hani seni Ruh-ul-kuds (Cebrail ) ile kuvvetlendirmiş, desteklemiştim. Hem beşikte hem de kemal yaşında insanlarla konuşuyordun. Hani sana kitabı (yazı yazmayı), hikmeti, Tevratı İncili öğretmiştim. Hani benim iznimle, çamurdan kuş suretinde bir kuş şekli yapıyordun. Sonra ona üfleyince, benim iznimle o, canlı bir kuş oluveriyordu. Hani anadan doğma körü ve abraşı da yine benim iznimle iyi ediyordun. Hani, ölüleri yine benim iznimle (kabrinden diri olarak) çıkarıyordun.
Hani, İsrailoğulları seni öldürmeye kastettiklerinde onların şerrini senden men ve def etmiştim (de seni öldürememişlerdi).
Sen, İsrailoğullarına apaçık deliller ve mucizeler getirdiğin zaman da, içlerinden kafir olanlar; “Bu apaçık sihirden başka bir şey değildir demişlerdi.
Hani havarilere; Bana ve resulüm Îsaya iman edin diye ilham etmiştim de onlar; “Îman ettik. Hakiki müslümanlar olduğumuza sen de şahid ol demişlerdi.
Hani bir vakit de havariler; “Ey Meryem oğlu Îsa! (Allaha dua etsen, duana icabet edip,) Rabbin bize gökten (içinde yemek, taam bulunan) sofra gönderir mi? demişlerdi de, o; “Eğer siz mümin iseniz (Allahın kudretine ve benim peygamberliğime hakikaten inanmış kimseler iseniz) bu gibi şeyleri istemekten sakının demişti. Havariler de şöyle söylemişlerdi: “(Gerçi Hak tealanın kudretinin tam olduğunda şüphemiz yoktur.) Lakin, isteriz ki, ondan (o bildirdiğimiz şekilde gelecek olan sofradaki yemeklerden bereketlenmek için) yiyelim. (Onun kudretinin kamil olduğunu böyle gözümüzle görerek) kalblerimiz mutmain olsun. Senin bize hakikaten doğru söylediğini bilelim (ve sen sıdk ile Hak tealadan ne istersen onu vereceğini bilmiş olalım). Böylece, bu mucizeleri yakinen görerek şahidlik edenlerden olalım.
Bunun üzerine Meryem oğlu Îsa şöyle yalvardı: “Ya İlahi! Ey Rabbimiz! Bize gökten bir sofra indir ki, onun inme vakti (günü) bizim hem evvelimiz, hem de sonra gelenlerimiz için bir bayram ve senden (kudretinin kemaline ve benim peygamberliğimin hak olduğuna) bir ayet (bir mucize) olsun. Bizi hayırlı rızıkla rızıklandır. (Bize o sofrayı gönder ve ona şükretmeyi de nasip ve kolay eyle.) Çünkü sen, rızık verenlerin en hayırlısısın (Rızkın yaratıcısı ve hiç bir niyet, karşılık istemeden, karşılıksız olarak herkesin rızkını vericisin.)”
(Hazret-i Îsanın bu duası üzerine) Allah buyurdu ki: “Şüphesiz ki, ben o sofrayı size elbette indiririm. Fakat ondan sonra içinizden kim nankörlük ederse (küfre dönerse), muhakkak ki ben ona, öyle bir azabla azab ederim ki, zamanlarında, alemde hiç kimseye öyle azab etmem.”
al-i İmran suresinin 49. ayet-i kerimesinde de mealen buyruldu ki: “Allah Îsayı , İsrailoğullarına peygamber gönderdi. Îsa resul (peygamber) olunca, şöyle dedi: Muhakkak ki ben, Rabbiniz tarafından ayetle (mucize ile) size geldim.
Muhakkak ki ben, sizin için çamurdan bir kuş sureti yapar, sonra ona üfürürüm. Allahın izni ile, o canlı bir kuş oluverir. Yine Allahın izni ile, anadan doğma körü ve abraş illetini de iyi ederim. Ve yine Allahın izni ile ölüleri diriltirim. Evlerinizde ne yediğinizi ve ilerisi için ne biriktirdiğinizi bilirim ve size haber veririm.
Eğer iman ederseniz, muhakkak ki, bu mucizelerde sizin için alametler ve iddialarımın doğru olduğuna delalet eden işaretler, deliller ve ibretler vardır.”