"Enter"a basıp içeriğe geçin
Filter by Kategoriler
Kuran-ı Kerim
Hadisler ve İslam Tarihi
Alevilik
İncil
Tevrat
Avesta
Mitoloji
Diğer Kitaplar

Meryemin özellikleri

Hazret-i Meryem, Davud ın neslindendir. İbn-i Asakirin rivayetine göre, Meryemin, Davud a kadar olan nesebi şöyle bildirilmiştir: Meryem, İmranın kızıdır. İmran, Masanın oğlu, o azerin, o Yudun, o Ahnezin, o Sadukun, o Iyazuzün, o Elyakimin, o Eybudun, o Zeryabilin, o Şaltalın, o Yuhinanın, o Berşanın, o Amunun, o Mişanın, o Hazkiyanın (Hazkıyalın), o Ahazın, o Musamnın, o Azriyanın, o Yevarimin, o Yuşafatın, o Îsanın, o İbanın, o Recamın, o Süleymanın, o da Davudun oğludur. Bu silsile hakkında daha değişik rivayetler de vardır. Fakat, Davud ın neslinden olduğunda ihtilaf yoktur. Babası İmran, zamanında, çok namaz kılmakla tanınmıştı. Annesi Hunne de Fakudun kızı idi. Fakud, Kabilin oğlu idi. Annesi de o zamanın çok ibadet edenlerinden idi.

Meryem gece-gündüz hep ibadetle meşgul olurdu. O kadar çok ibadet ederdi ki, ibadeti Beni İsrail arasında darb-ı mesel haline geldi. Hali ve hareketi, yaşayışı pek güzel idi. Allah ona bir çok kerametler, güzel haller ihsan etmiş idi. Kerim hallerden, şerefli muamelelerden yani keramet cinsinden onda görünen şeyler, harikulade haller meşhur olup yayıldı.

ayet-i kerimelerde mealen buyruldu ki: “Habibim! Meryemi de) yad eyle ki, o, ırzını (bir kala gibi) haramdan korumuştu…” (Enbiya suresi: 91)

“(Allah, iman edenlere Firavunun hanımı asiye binti Müzahimi bir misal yaptığı gibi) İmranın kızı Meryemi de bir misal yaptı ki, o ırzını, bir kala gibi korumuş, pek sağlam bir şekilde muhafaza etmişti.” (Tahrim suresi: 12)

“Yad eyle şu vakti ki; melekler (yani Cebrail , Meryeme şifahen) şöyle demişti: Ey Meryem! Muhakkak ki Allah (çok ibadet etmenle ve tertemiz olmanla) seni seçti ve seni (kötü hasletlerden ve kabih, çirkin adetlerden) pak etti. Ve seni alemdeki (zamanındaki) bütün kadınlara mümtaz kıldı, (Hazret-i Meryem, Allahın pek çok lütuf ve ihsanına kavuştu. Allah bunu beyan buyurduktan sonra, bu nimetlere şükür olarak ibadet ve taatını arttırmasını ona vacib kıldı ve buyurdu ki:) “Ey Meryem! (Şükür için) Rabbin teala hazretlerine taata devam eyle! (Veya Ona şükür için namazında kıyamını uzun eyle!) Rabbine secde eyle! Rüku edenlerle beraber rüku eyle (namaz kılanlarla namaz kıl). (al-i İmran suresi: 42-43)

Bu emirden sonra hazreti Meryemin ibadet ve taata devamı daha çok arttı. İmam-ı Evzai buyurdu ki: “Vakta ki Meryem bununla emrolundu, namazda çok durmaktan, çok namaz kılmaktan ayakları şişti…”

Hazret-i Meryem, o zamanda bulunan bütün kadınların en faziletlisi idi. Nitekim Buharide Alinin rivayet ettiği bir hadiste, Peygamber efendimiz; “İmran kızı Meryem, zamanında dünyada bulunan bütün kadınların hayırlısıdır. Bu ümmetin kadınlarının en hayırlısı da Haticedir.” buyurmuşlardır.

Tefsir alimleri yukarıda meali verilen al-i İmran suresinin 42. ayet-i kerimesini tefsir ederken buyuruyorlar ki: Hazret-i, Meryeme gelerek, söz söyleyen Cebrail idi. Nitekim Meryem suresinin 17. ayet-i kerimesinde bu hususta mealen; “Derken biz ona ruhumuzu (Cebrail ı) gönderdik de o, Meryeme hilkati tam, her azası düzgün, yakışıklı bir genç suretinde görünüverdi…” buyruldu. Bu ayet-i kerime, Meryem ile konuşanın Cebrail olduğuna delalet etmektedir. Hal böyle iken, aynı husus al-i İmran suresinin 42. ayet-i kerimesinde zikredilirken, Meryeme söz söyleyenin bir melek değil de melaike şeklinde çoğul olarak zikredilmesi, Cebrail ın kıymetini ve şanının büyüklüğünü bildirmek içindir. Çünkü, Cebrail meleklerin reisidir.

Tefsir alimleri yukarıda meali verilen al-i İmran suresinin 43. ayet-i kerimesinin tefsirinde buyuruyorlar ki: Bu ayet-i kerimede Meryeme, Hak tealaya şükür için namazda kıyamı uzun yapması emredildi. Bundan sonra secde ve rüku emredildi. Böylece bu rükunlerin faziletine ve bunlara hakkıyla riayet edilmesine işaret olunmuştur. Ayrıca secdenin rükudan önce zikredilmesi de, namazın en faziletli rüknü olmasından dolayıdır. Nitekim bir hadiste; “Kulun Rabbine en yakın olduğu an, secde ettiği andır” buyruldu. İşte secde bu derece faziletli ve pek kıymetli bir taat olduğu için, ayet-i kerimede rükudan evvel zikredilmiştir.

Hazret-i Meryemin faziletleri, üstünlükleri hakkında İmam-ı Ahmedin senetleri ile Enesden bildirdiği hadiste; “alemdeki kadınlardan dördü pek yüksektir: Meryem binti İmran, Firavunın hanımı asiye, Hatice binti Huveylid ve Fatıma binti Muhammed” buyruldu.

Tirmizinin çeşitli yollarla Enesden bildirdiği hadiste de; “alemdeki kadınların en hayırlıları dörttür. Meryem binti İmran, Firavunın hanımı asiye, Hatice binti Huveylid ve Fatıma binti Muhammed Resulallah” buyruldu.

Ebu Yala, senetleri ile İbn-i Abbasdan bildirir: Resulallah toprağın üzerine dört çizgi çizdi ve; “Bunların ne olduğunu bilir misiniz?” buyurdu. “Allah ve Resulü bilir” dediler. Buyurdu ki: “Cennetteki kadınların en üstünleri; Hatice binti Huveylid, Fatıma binti Muhammed, Meryem binti İmran ve Firavunun hanımı asiye binti Müzahimdir.” Bu Hadis-i şerifi Nesai de bildirmektedir.

İbn-i Asakirin senetleri ile Cabir bin Abdullahtan bildirdiği hadiste; “Dünyadaki kadınların efendileri dörttür. Fatıma binti Muhammed, Hatice binti Huveylid, asiye binti Müzahim ve Meryem binti İmran” buyruldu.

ayet-i kerimede bildirildiği gibi, Cebrail Meryeme geldiğinde, Allahın onu alemdeki bütün kadınlar üzerine seçtiğini bildirdi. Allah bu seçmenin, onun babasız olarak çocuk doğurması ve bu çocuğun büyük bir peygamber olacağını müjdelemesi şeklinde olduğunu bildiriyor.

Tefsir alimleri buyuruyorlar ki: “Ey Meryem! Muhakkak ki, Allah seni seçti ve seni pak etti ve seni alemdeki bütün kadınlara mümtaz kıldı” demek, seni kötü ahlaktan arındırdı, iyi ve güzel ahlak ile seni süsledi demektir. “alemdeki kadınlar” dan maksat, zamanındaki kadınlardır. Nitekim, Araf suresinin 144. ayet-i kerimesinde Musa a da; “Muhakkak ki, seni bütün insanlar üzerine seçtim” buyurdu. Halbuki, malumdur ki, İbrahim , Musa dan efdaldir, üstündür ve Muhammed Mustafa ikisinden de üstündür. Bunun gibi Duhan suresinin 32. ayet-i kerimesinde İsrailoğulları için; “İlimde onları bütün alemler üzerine seçtik” buyrulduğu halde, Resulallahın ümmeti, geçmiş ümmetlerin hepsinden üstündür; sayı bakımından onlardan çok, ilimde onlardan efdal, amelde, İsrailoğullarından ve başkalarından daha çok beğenilendir. Bütün bunlardan anlaşılıyor ki, alemdeki bütün insanlar demek, o zamanda, alemlerde bulunan bütün insanlar demektir.

Meryemin ismi, Kuran-ı kerimde çok zikredilmiş, Enbiya suresinin 91. ayet-i kerimesinde ismi geçmeden, fakat ona işaretle, ırzını çok güzel koruduğu bildirilmiş, Maide suresinin 75. ayet-i kerimesinde ise “Sıddıka” diye övülmüştür.

Hazret-i Meryemin faziletleri, diğer insanlar arasında mümtaz, ayrı bir yeri olması, maddeler halinde özetle şöyledir.

1- Beyt-ül-Makdise nezir olarak kabul edilmesi. Halbuki, o zamana kadar, sadece erkek çocuklar kabul edilir, kız çocuklar kabul edilmezdi.

2- Beyt-ül-Makdisde bulunan odasına, Hak teala tarafından gaybi olarak rızkının gönderilmesi.

3- Kerametlere nail olması.

4- Cebrail ile konuşup görüşmesi.

5- Îsanın kundakta iken konuşması ve böylece, Meryemin iftiralardan temiz olduğunun sabit olması.

6- Kendinin ve oğlu Îsanın, aleme ibret ve misal kılınması.