"Enter"a basıp içeriğe geçin
Filter by Kategoriler
Kuran-ı Kerim
Hadisler ve İslam Tarihi
Alevilik
İncil
Tevrat
Avesta
Mitoloji
Diğer Kitaplar

İhlas

Halis, temiz etmek, niyeti ve kalbi temizlemek, bütün hareketlerini yalnız Allahın rızasını kazanmak için yapmak demektir. Böyle bir ihlasın ele geçmesi için, her an Allahın rızasını gözetmek ve başka şeylere düşkün olmamak lazımdır. Dinimizde bütün ibadetlerin kabul olması, ihlas ile yapılıp yapılmadığına bağlıdır. Bu sebepten, alimler ve velilerin hepsi ihlas elde etmek için çalışıp gayret göstermişlerdir. Onun için, ihlas hakkında bilinmesi gerekli olan hususlar çok önemlidir. Dinimizde, her ibadette ihlas üzere olmak emredildi. İhlas; kulun mal ve beden ile, farz ve nafile şeklinde olan ibadetleri, yalnız Allaha yaklaşmak için yapması ve niyetine, nefsani ve dünyevi bir arzu karıştırmamasıdır. Böyle olmazsa yapılanlar riya ve gösteriş olur. İhlas; dünya faydalarını düşünmeyip, ibadetlerini yalnız Allah rızası için yapmaktır. İhlas sahibi, ibadet yaparken başkalarına göstermeyi düşünmez. İbadetlerini, başkalarının görmesi, ihlasına zarar vermez. hadiste; “Allahı görür gibi ibadet et. Sen görmüyor isen de, O seni görmektedir.” buyruldu.

İslam dini, sonsuz saadete kavuşabilmek için, üç şeyin muhakkak lazım olduğunu bildirmektedir. Bunlar da; ilim, amel ve ihlastır. İlim, amele (ibadet yapmaya) vasıta olduğu için kıymetlidir. İlmin, yalnız başına bir kıymeti yoktur. Amellerin ruhu, taatların özü; ihlas ve düzgün niyettir. Niyeti düzgün ve ihlası tam olan az bir amel; bozuk niyetle yapılan ve ihlası az olan çok amelden hayırlıdır. Zira Resulallah efendimiz; “Ameller, ancak niyetlere göredir” ve “Bütün insanlar helak olur, ancak alimler (bilenler) kurtulur. Bütün alimler helak olur, ancak, ilmi ile amel edenler kurtulur. Bütün amel edenler de helak olur, ancak, ihlaslı olanlar kurtulur.” buyurdu. Allah Kuran-ı kerimde Kehf suresi 110. ayetinde mealen; “Rabbine kavuşmayı arzu eden, salih (iyi, güzel) amel işlesin ve Rabbine yaptığı ibadete, hiç kimseyi ortak etmesin.” buyurdu.

İhlas; Allaha, kulluğa yaraşır şekilde ibadet etmek, emirlerine tam bir doğrulukla bağlanmak, sadece kulluğunu yapıp, Cenneti istemek arzusu ve Cehennem korkusunun ve başka nefsin hoşuna giden şeylerin kalbe girmemesidir. Çünkü ihlasla ve Allah rızası için verilen bir avuç buğday, ihlassız ve nefsin rızası ile verilen bir avuç inciden kıymetli ve üstündür. Allahın razı olması düşünülerek ihlas ile yapılan amel, ibadet kabul edilir ve sevabı on kattan yediyüz kata kadar yazılır, büyür ve kıyamet günü gelişir. Güzel toprakta bitip büyüyen, bir müddet sonra çok değerli ağaç olan tohum gibidir. İyi niyetsiz ve ihlassız yapılan amel, artmaz gelişmez. Belki, farz olsun nafile olsun kabul edilmez.

Allah Bakara suresi 276. ayetinde mealen; “Allah faizle gelen malı mahveder ve sadakaları (zekatları) verilen malı arttırır” ve Maide suresi 27. ayetinde mealen; “Allah, ancak müttekilerin yaptığını kabul eder.” Buyuruyor. Müttekiler, muhlisler, ameli ihlaslı olanlardır. İlim ve amel, İslam dininin dalları; ihlas ise onu yaşatan, besleyen köküdür. Ali buyurur ki: “Az amel yaptım diye üzülmeyin. Kabul oldu mu diye endişe edin! Buna ihtimam gösterin. Çünkü, Peygamber efendimiz, Muaz bin Cebeli Yemene vali olarak gönderirken; “İbadetlerini ihlas ile yap! İhlas ile yapılan az amel, kıyamette sana yetişir” ve yine; “Kırk gün, Allaha ihlasla amel edenin, kalbinden diline hikmet pınarları akar.” buyurdu.

İhlas, amelin ruhu olduğundan, ruhsuz beden işe yaramadığı gibi, ihlassız amel de bir fayda sağlamaz. İhlası elde etmek zor olmakla beraber, Allahın kolaylaştırdıklarına kolay olur. Hasen-i Basrinin haber verdiği hadiste; “Allah buyuruyor ki: İhlas benim sırlarımdan bir sırdır. Onu kullarımdan sevdiğimin kalbine veririm.” buyruldu. İhlasa, Allahı her şeyden çok sevmekle kavuşulur. Onu çok sevmek de, gösterdiği yoldan ayrılmamak ve Ona, candan, seve seve ibadet etmekle mümkündür.

İbadet, Allahın rızasına kavuşmak için yapılır. Başkasının muhabbetine, ihsanına kavuşmak için yapılan ibadet, ona tapınmak olur. Allaha ihlas ile ibadet edilmesi emrolundu. Hadis-i şeriflerde; “Allahın birliğine iman edenlerden, namazı ve zekatı ihlas ile yapandan, Allah razı olur.”,“Allah buyuruyor ki: Benim şerikim yoktur. Başkasını bana ortak eden, sevablarını ondan istesin. İbadetlerinizi ihlas ile yapınız! Allah, ihlas ile yapılan işleri kabul eder.” ve “İbadetlerini ihlas ile yapanlara müjdeler olsun. Bunlar hidayet yıldızlarıdır. Fitnelerin karanlıklarını yok eder.” buyruldu.

Bir hadiste de buyruldu ki: “Dünyada, haram edilmiş olan şeyler melundur. Ancak Allah için yapılan şeyler kıymetlidir.”

Beni İsrailde bir abid vardı, ona; “Falan yerde, ağaçtan yapılmış bir put vardır. Bir kısım insanlar, ona, Allah diye taparlar” dediler. Kızdı ve kalktı. Baltayı omzuna alıp, o putu kırmaya gitti. Şeytan, bir ihtiyar şekline girip, onun karşısına çıktı; “Nereye gidiyorsun?” dedi. O da; “Putu kırıp, insanları Allaha taptırmaya gidiyorum” dedi. Şeytan; “Git ibadetle meşgul ol. Bu senin için daha iyidir” dedi. “Hayır, bu putu kırmak daha mühimdir” diye cevap verdi. Şeytan; “Seni bırakmam” deyip kavgaya tutuştular. O abid, şeytanı yere vurdu ve göğsünün üzerine oturdu. Şeytan; “Müsade et bir söz söyleyeyim” dedi. abid müsade etti. Şeytan dedi ki: “Ey abid! Allahın peygamberleri vardır. O putu kırmayı dilese, onlara emir verirdi. Sen bununla emrolunmadın, bunu yapma” deyince; “Hayır, muhakkak yapacağım” dedi. Şeytan bırakmayınca, kavgaya başladılar. abid yine şeytanı yere yurdu. Şeytan; “Müsade et, bir söz daha söyleyeyim, beğenmezsen istediğini yap” dedi. “Peki söyle” dedi. Bunun üzerine şeytan; “Sen, fakir ve abid (çok ibadet eden) bir kimsesin. Senin yükünü insanlar çekiyorlar, senin iş yapabilecek ve diğer abidlere yiyecek ve giyecek verebilecek bir şeyin olsa, o putu kırmaktan daha iyidir. Çünkü onu kırarsan, insanlar bir başkasını yontup yine yaparlar, onlara zarar vermiş olmazsın. Bundan vazgeç, her gün yastığının altına iki altın koyayım” diye teklifte bulundu. abid içinden; “Doğru söylüyor. Biri ile sadaka verip, diğeri ile işlerimi görmem bu putu kırmaktan daha iyidir. Ben bununla emrolunmadım. Ben ne peygamberim, ne de bunu kırmakla vazifeliyim” dedi ve geri döndü. Ertesi gün yastığının altında iki altın gördü, altınları aldı. Ertesi gün yine gördü ve aldı. Kendi kendine; “İyi ki o putu kırmadım” dedi. Üçüncü gün, yastığının altında hiç bir şey görmeyince, kızdı. Baltayı alıp, putu kırmak için yola koyuldu. Şeytan tekrar karşısına çıkıp nereye gittiğini sordu. “O putu kırmaya gidiyorum.” deyince; “Yalan söylüyorsun, yemin ederim ki, onu kıramazsın.” dedi ve abidi yere vurdu. Daha önce şeytanı yere vuran abid, şimdi onun elinde serçe gibi titriyordu. Şeytan; “Geri dön, yoksa başını koyun gibi keserim.” dedi. O zaman abid; “Peki döneyim, fakat o zaman iki defa ben seni yendim ve şimdi sen beni yendin, sebebi nedir?” dedi. Şeytan cevap olarak; “O zaman, Allah için kızmıştın. Allah, için iş yapana, bizim gücümüz yetmez. Şimdi ise, kendin için ve dünya için kızdın. Kendi arzularına uyan bizi yenemez.” dedi.

İbadetlerde ihlası elde etmenin yolu; nefsin İslamiyete uymayan arzularını kırmak, ibadetlerde dünya faydalarını düşünmemek ve kalbe ahiret sevgisini iyice yerleştirip, her işi Allah rızası için yapmaktır. İhlasa kavuşmayı sağlayan sebeplerden biri de, Allahadamları ve dostları ile beraber olmaktır. Onlar ile bulunmak, hep Allahı hatırlatır, kalbde Allah sevgisinin devamlı yerleşmesine ve artmasına sebep olur.

Devamlı ihlas sahiplerine, muhlas denir. İhlası devamsız olup, ihlas elde etmek için uğraşanlara muhlis denir. İhlas, çalışıp ibadet ederek ve niyeti düzelterek elde edilir. İslamiyette tasavvuf bilgileri, ihlası elde etme yollarını göstermektedir. Tasavvuf, imanın vicdanileşmesi ve ibadetleri severek yapmak ile haramlardan uzaklaşmaktır. Tasavvuf, kalbin kötülüklerden tasfiyesi, nefsin terbiye edilmesidir. Bu da, İslamiyetin emir ve yasaklarına tam uymakla mümkündür.

İnsanın muhlislerden olması lazımdır. Muhlisler, Allahın rızasını gözeterek işlerinde niyet edip, gayret göstererek ihlas elde edenlerdir. Tam ihlası elde etmek, ancak kalbi her türlü kötü huy ve düşüncelerden büsbütün temizlemek ve Allaha kusursuz teslim olmakla mümkündür. Vilayetin yüksek derecelerine ulaşmış olanların hali böyledir Hadis-i şeriflerde;

“Evliya (Allahın sevgili kulları) görülünce Allah hatırlanır.”

“Onlarla (evliya ile) beraber bulunanlar şaki (Cehennemlik) olmazlar.”

“Her şeyin bir kaynağı vardır. Takvanın (Allahtan korkmanın) kaynağı, ariflerin kalbleridir.” buyrulmuştur.

Yahya bin Muaz; “Sütün pislikten ayrılması gibi, ihlas da ameli ayıplardan temizler.” buyurdu.

Hazret-i Ömer bin Hattab, Ebu Musa el-Eşariye yazdığı mektubunda; “Niyeti halis olan kimseye; kendisi ile insanlar arasındaki işlerinde, Allah yeter.” demiştir.

Rüveym bin Ahmet Bağdadi; “Amelde ihlas demek, amel sahibinin ameli ile dünya ve ahirette bir karşılık beklememesidir.” buyurdu.

Ebu Osman; “İhlas devamlı olarak yaratanı düşünmek ve Ona bakmakla, mahluku, yaratılanı unutmaktır” buyurdu.

Havariler, Îsaya; “Amellerin halis olanı hangisidir?” diye sorduklarında, Îsa; “Hiç kimsenin övmesini sevip beklemeden, Allah için yapılan ameldir.” buyurdu.

Cüneyd-i Bağdadi; “İhlas; ameli, karışıklıklardan arındırmaktır.” buyurdu.

İbrahim bin Edhem; “İhlas, Allah ile beraber sadık niyette bulunmaktır.” buyurdu.

3- Salihlerdendi: Enbiya suresi 72. ayetinde mealen; “Biz İbrahime, isteği üzerine İshakı ve isteğinden ziyade olarak torunu Yakubu ihsan ettik. Biz onların hepsini salihlerden kıldık.” buyrularak Yakup ın salihlerden olduğu bildirildi.