Senelerdir ayrılık ateşiyle yanan Yakup , Yusuf ın daveti üzerine, oğulları ve ailesine mensup olan kimseleri topladı. Mısıra gitmek üzere hazırlandı. Bu kafilede; hanımlar, oğulları ve torunları vardı. Kenan ili ahalisiyle vedalaşan Yakup , Mısıra hicret etmek üzere yola çıktı.
Yakub ın bütün aile fertleriyle Mısıra gitmek üzere yola çıktığını haber alan Yusuf , babasını karşılamak üzere pek çok hazırlıklar yaptı. Bir çok binek hayvanı ve askerle, babasını karşılamak üzere yola çıktı. Karşılamaya çıkanlar arasında, Mısır meliki Reyyan bin Melik de vardı. Babası ve beraberindekilerin yaklaştığı haberini alan Yusuf , yolda beklemeye başladı. Askerler saf saf dizildiler. Babasının dinlenmesi için bir gölgelik de hazırlatmıştı.
Süslü devesine binmiş olan Yakup , evladları ve kalabalık maiyeti ile yaklaşıyordu.
Bu sırada Cebrail gelerek, Yakuba ; “Semaya bak, nice zaman sizin elem ve üzüntünüz sebebiyle hüzünlü olan melekler, sürur ve sevincinizi görmek üzere seyre çıkmışlardır” dedi. Yakup ; “Oğlum Yusuf nerede? Bana onu göster” deyince, Cebrail ; “İşte, üzerinde gölgelik bulunan karşıdaki kimsedir” dedi. Yakup , Yusufu görünce, devesi üzerinde duramayarak yere indi. Yehudanın omuzuna dayanarak yürümeye başladı.
Yusuf tevazu ve hürmetle babasına yaklaştı. Yusuf önce selam vermek istedi. Cebrail ; “Evvela Yakubun selam vermesi münasibdir” dedi. Karşılaştıkları sırada Yakup ; “Esselamü aleyke ya müzhibel-ahzan!” (Selam sana ey hüzünleri ve üzüntüleri gideren) dedi. Yusuf da babasının selamını aldı. Uzun yıllardır hasret olan baba ve oğul, birbirlerinin boyunlarına sarılıp kucaklaştılar. Sürur ve sevinçlerinden ağladılar. Her iki taraftan gelenler, birbirleriyle kaynaşıp muhabbetle sohbet ettiler. Daha sonra, babasını ve maiyetindekileri alıp saraya götürdü. Onlara, ikram ve ihsanda bulundu. Yakup , saraya gelince yanına gelen torunlarını (yani Yusufun; Efrayim, Mişa ve Rahime adlı çocuklarını) kucaklayıp öptü. Onlar da, dedelerinin ellerini öptüler.
Sohbet esnasında, Yusuf babasına; “Babacığım, benim ayrılığım sebebiyle, gözlerini kaybedinceye kadar ağladın. Allahın bizi, kıyamette buluşturacağını bilmiyor muydun?” dedi. Yakup da; “Biliyordum oğlum, fakat senin dinine bir zarar getireceklerinden ve bu suretle senin ile benim aramı açacaklarından korktum. Bütün korkum, dinine zarar gelmesiydi. Bu bakımdan, Allahtan bizi devamlı imanımızda sabit kılmasını diliyorum” cevabını verdi.
Allah Yakup a; “Oğlun Yusufu niçin iade ettim biliyor musun?” buyurunca, Yakup ; “Bilmiyorum ya Rabbi!” dedi. Allah da; “Çünkü sen ümidini bana bağladın ve; “Umulur ki Allah onların hepsini birden bana getire” dedin ve yine; Oğullarım! Tekrar Mısıra gidin de, Yusufdan ve kardeşi Bünyaminden bir haber sorun. Onlara ait malumat edinmeye çalışın ve Allahın rahmetinden, fazl ve ihsanından ümid kesmeyin” dediğin için iade ettim” buyurdu.
Yakub ın oğullarına kavuştuktan sonrası, Kuran-ı kerimde Yusuf suresi 100. ayetinde şöyle haber veriliyor: “Babasını ve anasını (teyzesi veya üvey anasını) tahtının üzerine çıkarıp oturttu. Hepsi onun için (ona kavuştukları için) secde ettiler. (yani onu selamladılar. Yusuf ) dedi ki: “Ey babam! İşte bu, evvelce gördüğüm rüyanın tevilidir. (açıklamasıdır) Hakikaten Rabbim, o rüyayı tahakkuk ettirdi. Beni zindandan çıkarıp mülk ihsan etti. Şeytan, benimle kardeşlerimin arasını bozduktan sonra, (Allah) sizi çölden (Kenan diyarından) getirdi. Şüphesiz ki Rabbim, dilediği şeyleri çok güzel, çok ince tedbir edendir. Şüphesiz ki, hakkıyla bilen, tam hikmet sahibi olan ancak Odur.”
Yusuf ın annesi Rahil, kardeşi Bünyaminin doğumundan hemen sonra vefat etmişti. Müfessirlerin ekserisi, bu ayet-i kerimedeki annenin, üvey annesi veya teyzesi olduğunu bildirmişlerdir. Çünkü Yakup , Yusuf ın annesinden önce, onun kız kardeşi Leya ile de evlenmişti. Kuran-ı kerimde, teyze, anne yerine zikredilmiştir. Nitekim amca da, baba yerine zikredilmiştir.
ayet-i kerimede geçen secde de, selamlamak manasındadır. Çünkü o devirde selamlama eğilmek suretiyle yapılmakta idi. Yoksa bugünkü manada Allahtan başkasına secde etmek küfürdür. Peygamberler bundan beridir, uzaktır.
Yusuf ın gördüğü rüya üzerinden kırk sene geçmişti. Bu kadar uzun zamandan sonra babası ve kardeşleriyle karşılaşan Yusuf , babasına; şeytanın kardeşleriyle arasını bozduktan sonra, Allahın kendisini zindandan çıkarıp, mülk ihsan ettiğini, ailesini de çölden (Kenan diyarından) buraya (Mısıra) getirdiğini söyledi. Kardeşlerini mahcub etmemek için, kardeşleri tarafından kuyuya atıldığından hiç bahsetmedi. Kardeşlerini itham etmeyip, şeytanın kardeşleri ile aralarını ifsad ettiğini söyledi. Çünkü o, kardeşlerini bağışlamış ve hakkını helal etmişti. Ayrıca zindandan çıkıp mülke kavuşmayı da nimet olarak zikretti. Çünkü zindanda kafirlerle; kuyuda ise Cebrail la beraber idi.
Daha sonra Yusuf babasının elinden tutup evrak, altın, gümüş ve silah hazinelerini gezdirdi. Yakup , saraydaki süslü olan odaları bırakıp; “Bana hasırotu ve kamıştan Kenandaki çardağım gibi bir çardak hazırlayın” dedi. Kalması için arzu ettiği şekilde bir yer hazırladılar.