1- Nuha kavminden bir kısım kimseler gelip köylerindeki büyük taşların toprak olmasını teklif etmişlerdi. Nuh bunun için dua edince, cenab-ı Hak, Cebraili gönderip; “Eliyle taşlara işaret etsin” buyurdu. Nuh eliyle taşlara işaret edince bütün taşlar, istisnasız toprak kesildi. Onun bu mucizesi ile oniki kişi imana geldi.
2- Hazret-i, Nuh, Allahın izni ile, çok uzak olan, gözlerin göremeyeceği şeyleri görerek, haber verirdi. Bu mucizesine sebep şu idi: Bir defasında, çocuklarını kaybeden iki kimse gelerek; “Hak peygamber isen çocuklarımızın nerede olduklarını haber ver, biz de iman edelim” dediler. Cenab-ı Hak, Cebraili gönderip, ona, uzak yerdeki şeyleri görecek göz verdiğini bildirdi. Nuh gündoğumu tarafına bakıp, pek uzak bir yerde, çocukların koyun gütmekte olduklarını görüp haber verdi. Nuhun haber verdiği yer çok uzak olduğundan, o kimseler, orayı kolay bulabilmeleri için alamet istediler. Nuh filan tepe diye tarif etti. O iki kimse tarif edilen yere gidip, çocuklarını buldular. Bu mucizeyi görmekle, Nuhun hak peygamber olduğunu anlayan o iki kişi imanla şereflendiler.
3- Nuh, mucize olarak, susuz yerlerden su çıkarırdı. Bir defasında kavminden bir takım kimseler susuz bir yerde yerleşmişlerdi. Bunların, ziraatçı olduklarından, suya ihtiyaçları vardı. Bir gün Nuha gelerek; “Bizim yerleştiğimiz yerde su akıtırsan iman ederiz” dediler. Nuh dua edince; “Orada bulunan bir dağa gidip eliyle işaret edersen, su akacaktır” diye vahiy geldi. Nuh bildirilen dağa eliyle işaret edince, dağın eteklerinden billur gibi berrak sular akmaya başladı.
4- Nuhun emir ve işaretiyle, ağaçlar kökleriyle birlikte yerinden kalkıp, başka bir yerde dururdu. Bir defasında, Nuh kavminden bazı kimselerle sefere çıkmıştı. Bir yerde konakladıklarında, güneşin sıcaklığı kendilerine çok tesir etti. Yanındakiler, Nuha; “Hak peygamber isen, şu karşıda bulunan ağaca emret de yerinden kalkıp yanımıza gelip, bize gölgelik etsin” dediler.
Hazret-i Nuh; “Allahın izni ile bunu yaparsam, hakikaten iman eder misiniz?” dedi, Hepsi de; “Evet, iman ederiz” dediler. Nuh, bunun için dua edince, ağaç yerinden ayrılıp, yanlarına geldi. O toplulukta bulunanların hepsi, bunu gördü ve hayretle seyrettiler. Bu mucize ile, o topluluktan sekiz kişi imanla şereflendi. Diğerleri ise; “Bu sihirdir” diyerek küfür ve dalalette ısrar ettiler.
5- Nuh bulutsuz olarak yağmur yağdırırdı. Rivayet edildiğine göre, kavminden bazı kimseler, Nuha gelerek; “Bir mucize gösterirsen iman ederiz” dediler. Nuh; “Nasıl mucize istersiniz?” dedi. Onlar da; “Bulut olmadığı halde yağmur yağdır” teklifinde bulundular. Nuh, bunun için dua edince, Allah; “Ellerini semaya kaldır” buyurdu. Nuh emir icabı, ellerini semaya kaldırdı. Kaldırmasıyla birlikte yağmur yağmaya başladı. Aslında, onların böyle mucize istemekten maksatları, mucizeyi görünce iman etmek değildi. Kendi bozuk düşüncelerine göre, Nuhdan yapamayacağı, gücünün yetmeyeceği bir şey isteyip yapamayınca da, güya, birbirlerine; “Bakın! Bu peygamber filan değildir. Hakikaten peygamber olsa mucizeler gösterirdi” diyeceklerdi. Fakat, hakikat, onların kısa görüşleriyle zannettikleri gibi olmuyordu.
Allahın izni ile Nuh bir mucize gösterip, dağın eteklerinden güzel sular akıverince hepsi birden sinir küpü haline geldiler. Nuha hakaret etmeye başladılar. Hatta dövmeye kalkıştılar. Onların bu azgınlıklarına karşı, Allah da onları suda boğulmakla helak etti.
6- Nuh, kuru bir ağacın meyve vermesi için dua edince, ağaç hemen yeşillenir, meyve verirdi. Bir defasında, kavmini imana davet ederken, onlar mucize olmak üzere, daha evvel kurumuş olan ağaçları göstererek; “Bunlar meyve versin” dediler. Nuh, bunun için dua edince, ne kadar kuru ağaç varsa, hepsi meyve verdi.
7- Nuh kum, toprak, kül gibi şeylere dua edince, Allahın izniyle o şeylerin hepsi yiyecek yemek haline gelirdi.
8- Kavminden bazılarını imana davet ederken onlar bir dağı göstererek; “Eğer bu dağ yerinden ayrılır, Arafat dağının bulunduğu yere kadar gidip, Arafat dağına katılırsa, sana iman ederiz” dediler. Nuh, dua edince dağ yerinden ayrılıp Arafat dağına gitti. Arafata birleşti. Bu mucizeyi görenlerden bazıları iman etmekle şereflendiler.
9- Nuh gemiyi tamamladığında, müşrikler gemiyi yakmak istedikleri halde yakamadılar. Cenab-ı Hakkın kudretiyle, Nuhun bir mucizesi olarak gemi konuştu. Bu sırada gemiden; “La ilahe illallah ilah-ül-evvelin vel ahırin. Ben o gemiyim ki, bana giren kurtulur. Girmeyen helak olur. Bana ancak ihlas sahibi olanlar biner” diye ses geldi. Bunun üzerine Nuh müşriklere; “Ne dersiniz? Şimdi bana iman eder misiniz?” buyurdu. Onlar ise, gemiyi yakabilmek için, etrafında çok büyük ateşler yaktıkları halde, gemiye bir şey olmamıştı. Bu durum karşısında, Nuha iman edecekleri yerde, kızıp hakarete devam ettiler.
10- Nuh gemiyi tamamlayıp hacca gitti. Geminin yanından ayrıldıktan sonra, yine onun bir mucizesi olarak, gemi havaya kalkıp hacdan dönünceye kadar boşlukta durdu. Müşrikler bir zarar yapamadılar. Nuh hacdan dönünce tekrar yere indi. Bundan sonra tufan başladı.
11- Nuhun duası bereketiyle, gemide bulunan müminler karaya çıktıktan sonra, kısa zamanda çoğaldılar.
12- Nuh, selametle gemiden indiğinde mübarek eliyle bir ağaç fidanı dikmişti. Onun bir mucizesi olarak, o fidan biraz sonra, rengi birkaç nevi olan çeşit çeşit meyveler verdi.
Önceden gemiye koymuş oldukları fidanları da dikti. Onlar da kısa zamanda yeşerip meyve verdi. Bunlardan ilkinin zeytin olduğu “Mektubat-ı İmam-ı Rabbani”de yazılıdır.