"Enter"a basıp içeriğe geçin
Filter by Kategoriler
Kuran-ı Kerim
Hadisler ve İslam Tarihi
Alevilik
İncil
Tevrat
Avesta
Mitoloji
Diğer Kitaplar

Nuhun davetine kavminin karşı çıkması

Hazret-i Nuh mağfiret olunmaları için kavmini, ibadete, takvaya ve taata davet ettikçe, onların tavırları şu şekilde oldu:

1- Nuhun söylediklerine karşı çıktılar. Kabul etmeyip yalanladılar. Hatta onu, yalancı ve deli olmakla itham ettiler.

2- Nuhun sabırlı ve şefkatli muamelesi, davetten vazgeçmemesi uzun seneler devam etti. Zaman içinde onların karşı çıkmaları daha da arttı. Baba ve dedelerinden gördükleri kötülüklere o kadar dalmışlar ve bağlanmışlardı ki, Nuhun hak dine olan davetini, kabul etmedikleri gibi, sözlerini dinlemeye bile dayanamıyorlardı. Nuh suresinin 7. ayet-i kerimesinde bildirildiğine göre, Nuhun nasihatlerini duymamak için parmaklarıyla kulaklarını tıkıyorlardı.

3- Tarifi mümkün olmayan bir azgınlıkla Nuhun sözlerini dinlemiyorlar, yanlarına geldiği zaman yüzünü görmek istemediklerinden, Nuh suresinin 7. ayet-i kerimesinde bildirildiği gibi, elbiselerini başlarına çekiyorlardı. Onun, kendilerini Cehennem ateşinden korumaya çalışan ve hayırlarını isteyen büyük bir zat olduğunu farkedemiyorlardı.

4- Batıl ve bozuk yollarında, Hakka daveti kabulden yüz çevirmek hususunda ısrar ettiler.

5- Son derece istikbar ettiler. Yani çok kibirlendiler.

6- Nuha asi oldular. Nuh onlara; “Allaha ibadet edin. Ondan korkun. Bana itaat edin” buyurduğu halde, onlar bu emre isyan ettiler. İtaat edecekleri yerde asi oldular.

7- Nuha asi olmalarından başka, bir masiyeti (günahı) daha işlediler. Kendilerini küfre davet eden reislerine itaat ettiler. Onlara uydular.

ayet-i kerime, kötü kimselere uydukları için, onların mal ve çocuklarının, ahirette sadece hüsranlarını arttıracağını haber vermektedir.

Fahrüddin-i Razi hazretlerinin bildirdiğine göre mal ve evlad, her ne kadar nimet gibi görünüyorsa da, Allahın emirlerine karşı kullanılınca, hüsranı arttırır. Bundan da anlaşılan, ahiretteki hüsrana sebep olan dünyevi nimet ve menfaatler; tatlı görünen, fakat zehirli olan bir lokmaya benzemektedir.

“Kafirlere, Allahın nimeti yoktur” diyen alimler, bu sözlerine Nuh suresinin 21. ayet-i kerimesini delil getirmişlerdir. Çünkü, kafirlerde, nimet gibi görünen şeyler, hakikatte onların sonsuz azablara, ebedi felaketlere düçar olmalarına vasıta olmaktan başka bir şey değildir.

8- Mekr (hile): Nuh suresinin 22. ayet-i kerimesinde, kavmin ileri gelenlerinin Nuha çok büyük bir mekr (hile) yaptıkları bildirilmektedir. Çünkü onlar, kendilerine tabi olanlara, vedd, süva, yegus, yeuk ve nesr ismindeki putları terketmemelerini söylediler. Onları tevhid itikadından, Allahın birliğine inanmaktan men ettiler. Müşrikliği emrettiler.

Tevhidi emretmek, bunu insanlara öğretmek, dinde ne kadar yüksek bir derece ve ne büyük bir hayır ise, buna mani olmak ve şirki emretmek de o derece aşağı ve o derece büyük bir musibettir. Bu sebeple Allah onların mekrini çok büyük bir hile olarak bildirmiştir.

Onların, insanları, tevhid itikadından men etmelerine, ayet-i kerimedeki mekr (hile) buyrulmasının iki sebebi vardır:

1- Onların, putlara ilahlık isnad etmeleri, bu kavmin putlara ibadete devam etmelerinin gereğidir. Onlar, kendilerine tabi olanlara; “Bu putlar sizin ilahlarınızdır. Baba ve dedelerinizin de ilahları bunlar idi. Siz Nuhun sözünü, davetini kabul ederseniz, kendi aleyhinizde bulunmuş; kafir olduğunuzu, dalalet ve cehalette bulunduğunuzu itiraf etmiş olacaksınız. Hem bu itirafınız babalarınızın da aleyhinde bulunmanız demektir…” gibi sözler söylediler.

İnsanın, gerek kendisi ve gerekse baba ve dedelerinin kusur, noksanlık ve cehalette bulunduğunu itiraf etmesi çok zor olduğundan, onların bu duygularını istismar edip kullanmaları gizli bir hile idi. Bu sebeple, onların böyle söylemelerine ayet-i kerimede mekr (hile) buyrulmuştur.

2- ayet-i kerimelerde bu büyük hileyi yapanların, yani kavmin ileri gelenlerinin, mal ve evlad sahibi oldukları bildirilmektedir. Onlar cahil halka; mal ve çok evlada, putlara ibadet etmeleri sebebiyle kavuştuklarını; Nuhun bildirdiği ilahın ise haşa mal ve evlad veremediğini söylediler. Böyle bir hile ile onları kandırmağa çalıştılar.

Firavun da, kavmine buna benzer bir hile yapmıştı. Mal, mülk ve saltanatı ile övünüp, Zuhruf suresinin 51. ayet-i kerimesinde bildirildiğine göre kavmine; “Mısır mülkü benim değil mi? Azametimi görmüyor musunuz?” demişti.