İdristen sonra gönderilen peygamber. Kendilerine yeni bir din verilen peygamberler (resuller) dendir. Peygamberler içinde en büyükleri olarak bilinen ve kendilerine ülül-azm denilen altı peygamberin ikincisidir. İdris göğe çıkarıldıktan sonra, insanlar azarak doğru yoldan ayrıldılar ve putlara yani heykellere tapmaya başladılar. Cenab-ı Hak, bunlara Nuh ı peygamber olarak gönderdi. Nice yıl, onları dine davet etti. Yalnız, oğullarından Sam, Ham, Yafes ile pek az kimse iman etti. Kendi oğlu Yam, yani Kenan başta olmak üzere kavminin çoğu iman etmedi ve karşı geldi.
Kavmi, Nuha hakaret ve işkence edince onlara beddua etti. Allah, Nuha gemi yapmasını emretti. Geminin bitiminde, tufan başladı ve Nuh müminleri de alarak gemiye bindi. Gemidekilerin seksen kişi olduğu ve geminin üç katlı yapıldığı “Arais-ül-mecalis” adlı eserde yazmaktadır. Nuh ayrıca gemiye her hayvandan da birer çift almış, hatta oğlu Kenanı da gemiye çağırmıştır. Kenan; (Ben, dağa çıkar kurtulurum) dediği sırada bir dalga gelerek onu boğmuş, sular dağları aşmıştır. İnsanlar ve hayvanlar telef olup, yağmurlar altı ay sonra durmuş ve sular çekilmiştir. Gemi, Irakta bulunan Cudi dağına oturmuş ve insanlar, tufandan sonra Nuhun üç oğlundan çoğalıp yeryüzüne dağılmışlardır. Bunun için, Nuh a ikinci adem denildi. Samdan Arab, Fars ve Rum; Hamdan Hindistan, Habeş ve Afrika halkı; Yafesten de Asyalılar ve Türkler meydana geldi. Hatta Bering (Behreng) boğazından Amerikaya bile geçip yerleşenler oldu. Nuh , bin yaşında vefat etti.
Yaşı, insanlar arasında uzun ömre güvenilmemesi ve ne kadar yaşanırsa yaşansın sonunda ölüm olduğu hususunda bir ölçü olmuştur.
Hazret-i Nuhun, ademe kadar olan nesebi şöyledir: Nuh bin Lamek bin Metuşalih (bu isim Metüşalh ve Müteveşlih şeklinde de rivayet edilmiştir) bin Ehnuh (yani İdris ) bin Yerd bin Mehlail bin Kaynan bin Enuş bin Şiş (Şit) bin adem . Ayrıca Nuhun asıl isminin, Yeşkür, Şakir ve Abdülgaffar olduğu da bildirilmiştir. Lakabı Neciyyullah ve Şeyh-ul enbiyadır.
Nuhun annesinin ismi Kaynuş binti Berakil bin Mahvildir. Annesinin ismi; Sebhar, Şemha ve Semha şeklinde de bildirilmiştir.
Kaynak eserlerde bildirildiğine göre, İdrisin , Metuşalih isminde bir oğlu vardı. Metuşalih, babasının bildirdiklerine tamamen uyan kamil bir mümin olup, Meysaha adlı saliha bir hanımla evlendi. Bu evlilikten ismi, Yemlek ve Lemk şeklinde de bildirilen Lamek dünyaya geldi. Lamek; doğumu, çocukluğu, yetişmesi ve gençliğinde, herkesin imrendiği bir hale sahip ve pek güzel, güçlü, kuvvetli idi. Muhammed ın mübarek nuru, adem dan beri temiz ana-babalardan geçerek ona ulaşmış, şimdi de onun yüzünde parlıyordu. Lamek, Kaynuş isminde saliha bir hanımla evlendi. Bu evlilikten de Nuh dünyaya geldi. Nuh, Şam diyarında Balebek yakınında, Ayn-ül-ved (sevgi pınarı) isimli yerde, yahut Diyarbakırda veya Hindistanda yetişti.
Hazret-i Nuhun annesi Kaynuş, hamileliğinin son zamanlarında kendisi ve doğacak çocuğu hakkında, çok zalim bir kimse olan zamanın hükümdarından korkuyordu. Bu endişe içerisinde, doğum iyice yaklaştığında, Kaynuş evinden çıkıp, bir mağaraya giderek doğum yaptı. Zevci Lamek ise o sırada rahatsız olup son anlarını yaşıyordu.
Doğumdan sonra çocuğunu mağarada bırakıp, büyük bir üzüntü ile, içli gözyaşları dökerek ve vah oğlum diye sızlanarak mağaradan ayrılmak üzere iken, daha yeni doğmuş, kundağa sarılmış olan Nuh, Allahın izni ile konuşmaya başladı. Annesini hayretler içinde bırakan bu mübarek çocuk; (Anneciğim! Benim için korkma! Endişe etme! Çünkü beni yaratan elbette korur) diyordu.
Kundaktaki bebeğinin böyle konuşması, gözü yaşlı anneyi hem rahatlattı, hem de daha çok üzülmesine sebep oldu. Çünkü, Kaynuş, evladının bu sözüyle, onun Allah tarafından hususi olarak korunduğunu, kendisine bir zarar gelmesinden endişe etmeye lüzum kalmadığını hissederek rahatladı. Diğer taraftan, kendisinden bu sözleri duymakla, gönlünde yavrusuna karşı muhabbet ve şefkatinin kat kat arttığını hissetmiş ve böyle bir yavrudan ayrılmak, hele bir mağarada bırakıp gitmek ona pek zor gelmişti. Bu acıya ve ayrılığa tahammül etmek, öyle bir anne için elbette mümkün değildi. Ama oğlunun selameti için bu acıya sabretmesi icab ettiğini düşünerek, onu Allaha emanet edip, gözyaşları içerisinde evine döndü.
Nuh kırk gün kadar, doğduğu mağarada kaldı. Bundan sonra melekler onu alıp, annesinin yanına götürdüler. Annesi Kaynuş buna pek sevindi. Bu kırk gün içinde, Nuhun babası Lamek de vefat etmiş idi. Lamekin , Nuhun peygamberliğinden sonra vefat ettiği de bildirilmiştir. Nuh, çocukluğunda ve gençliğinde, zahirde ve batında, (görünüşte ve iç aleminde) çok güzel, pek mükemmel idi. Bütün güzel sıfatları kendinde toplamıştı. Şekl-ü şemail yani vücut görünüşü ile, huy ve yaradılış bakımından ademe çok benzerdi.