"Enter"a basıp içeriğe geçin
Filter by Kategoriler
Kuran-ı Kerim
Hadisler ve İslam Tarihi
Alevilik
İncil
Tevrat
Avesta
Mitoloji
Diğer Kitaplar

Cinlerin özellikleri

1- Cinler ateşin alev kısmından yaratılmışlardır. Şeytan da ateşten yaratılmıştır. Cinde hava, şeytanda ateş fazladır. Allah Rahman suresi 15. ayetinde mealen; “Cinleri (cinlerin babasını) de yalın bir ateşten yarattı.” buyurmak suretiyle bu hususu bildirmektedir.

2- Cinlerin de erkeği ve dişisi olup, evlenirler ve çoğalırlar. İnsanların çoğalmaları meni ile olduğu gibi, cinlerin çoğalması da gaz (hava) iledir. Yani erkekden dişiye bir gaz geçerek bundan yavru hasıl olur. Nadir olmakla birlikte insanların cinlerle evlendiği gerçektir. İnsan ile cinnin evlenmesi hayal iledir. Hakiki evlenmek olmaz. Fakat alimlerden çoğu hakiki evlenmenin olduğunu, gusl abdesti lazım geldiğini hatta Belkısın insan ile cin arasında hasıl olduğunu, cinnin insan şekline girip evlendiğini söylemişlerdir.

Seyyid Ömer diyor ki: “Bana bir cin kızı geldi. Benimle evlenmek istedi. Şemseddin Hanefiden sordum: “Hanefi mezhebinde caiz değildir” dedi. Böyle söyledim. Beni aldı, yer altına evlerine götürdü. Büyüklerine söyledi. Büyükleri; “Seyyid Şemseddinin cevabı başımızın üstündedir. Fakat cinnin insan ile evlenmesi Şafii mezhebinde caizdir. Biz Hanefi değiliz. Şafiiyiz” dediler.

İnsanın cin ile evlenmesinin caiz olduğu, cinnin insan kadınına tearruzunda gusl abdestinin lüzumu, cin ile insan arasında hasıl olan çocuğun nasıl olacağını (Belkıs gibi) bildiren alimlerimizin çeşitli yazıları vardır.

3- Cinlerin yemeleri, içmeleri ve evleri vardır.

Sahih-i Buhari ve Müslimde bildirildi ki: “Cinler, Resulallahdan yemek istediler. “Üzerine Allahın ismi zikr edilmiş her kemik ve her alaf artığı (tezek) sizin yemeğinizdir.” buyurdu. İbn-i Selam bu hadis-i şerifin tefsirinde şu hususu ilave etti: “Alaf artığı onlar için yemyeşil bir ot oluverir.”

Peygamber efendimiz bu sebepten kemik ve tezekle istinca edilmesini yasak etmiştir.

Cabir bin Abdullahdan rivayet edildi ki: Resulallah efendimiz ile birlikte yürüyorduk. Bir yılan gelip yanında durdu. Ağzını açarak yaklaştı. Sanki ona birşey fısıldıyordu. Peygamber efendimiz; “Evet” buyurdu ve yılan ayrılıp gitti. Bu hususta Peygamber efendimizden sual edince, buyurdular ki: “O, cinlerden bir kimsedir, bana şöyle dedi: “Ümmetine emr et de tezek ve kemikle taharetlenmesinler. Çünkü Allah, bunları bize azık kıldı.”

4- Cinler de doğar, büyür ve ölürler: Cinler mükellef olurlar. Çünkü, Kuran-ı kerimde Zariyat suresi 56. ayetinde mealen; “İnsanları ve cinleri ancak beni bilip itaat ve ibadet etmeleri için yarattım.” buyurulmakta ve onların dini hükümlerle mükellef oldukları bildirilmektedir.

Kurtubi, tezkiresinde buyuruyor ki: “Cinnin ölümü, yerde gaib olmaktır. İhtiyarları gençleşmeyince ölmez, ölecekleri zaman da çocukluk haline döner ve yerde gaib olurlar.”

5- Cinler; insan, hayvan, yılan, akrep, deve, sığır kılığına bürünüp çeşitli şekiller alırlar. Hatta katır ve merkep şekline girdikleri, kuş suretine bürünüp havada uçtukları görülmüştür. İnsan suretine de girerler.

Abdülvehhab-ı Şarani hazretleri buyurdu ki: “Bir zamanlar evime, cinlerden biri gelmeye başladı. Bu cin bana doğru gelirken, vücudumun bütün kılları diken diken olurdu. O anda Allahın ismini söylemeye başlardım. Cenab-ı Hakkın ismini duyan cin, derhal benden uzaklaşırdı. Hiç bir zaman ondan ne çekindim, ne de korktum. Aksine, gece yolumu kestiği zaman, ona selam vererek geçip giderdim. İnsanın tabiatı cinden nefret ettiği halde, her gün onları göre göre nefret etmez hale geldim.

Kıtlık olduğu günlerde, cinlerden bir grup evime yerleşmişti. Onlara dedim ki: “Bu gösterdiğim ekmeklerden güzelce yiyiniz. Hiçbir müslümana sakın zarar vermeyiniz.” Onların da bana; “Baş üstüne, emirlerinizi dinleyip itaat edeceğimize söz veriyoruz” dediklerini duyar idim. Cinlerden biri keçi kılığına girip, geceleri bizim odaya girer, lambayı söndürür ve gürültü çıkarırdı. Bu halden evdekiler korkuya düştüler. Çocukların korkmaması için, bir gece sedirin altına saklanarak cinnin gelmesini bekledim. Tam önümden geçerken, elimle bir ayağını yakaladım. Bağırmaya ve yardım istemeye başladı. Bunun üzerine ona; “Ey keçi kılığına girmiş olan cin! Bir daha evime girip çocuklarımı korkutmaya devam edecek misin, etmeyecek misin?” dedim. Tevbe ederek, bir daha gelmeyeceğine söz verdi. Buna rağmen ayağını bırakmıyordum. Ayağı elimde inceldi, inceldi bir kıl inceliğini aldıktan sonra avucumdan çekilip gitti. Bu hadiseden sonra o cin, evime bir daha gelmedi.

İnsan, cinni ve şeytanları uyanık iken ve rüyada görebilir. Çünkü onlar, her şekle girebilir. Çok güzel suretlere girerler. İhtilama sebep olurlar. Her ne şekilde olursa olsun, cinni gören kimse hep ona bakarsa, cin, şeklini değiştirmez ve gözden kaçmaz. Ona sorup cevap alınabilir. Bir an başka tarafa bakılırsa hemen asıl şekline girip gayb olur ve kendi şekliyle görünmez.

Ali Havvas buyurdu ki: “Allah kullarından birisine cinleri göstermeyi murad edince, o kimsenin gözünden perdeyi kaldırır. O kimse cinleri görür. Allah bazan, cine, bize görünmesini emreder. Onları baş gözü ile görürüz. Cinler bazan kendi suretlerinde, bazan beşer (insan) suretinde bazan da başka suretlerde olurlar. Cinler, melekler gibi istedikleri şekle girebilirler.”

İnsanın cin ile tanışması, arkadaş olması kıymetli birşey değildir. Zararlıdır, fasık insanla arkadaşlık etmek gibidir. Onlarla tanışan kimse fayda görmemiştir. Onlarla tanışanlar kibirli olur. Cinlerin din bilgileri azdır. Kibirli olduklarından birbirleri ile hep mücadele, muharebe ederler.

6- Cinlerin mümin olanları ve kafir olanları vardır. İbadet ederler, sadaka verirler, iyi işlerine sevab verilir. Mümin olanları Cennete girecek ve Allahın cemalini göreceklerdir. Kafir olanları Cehenneme gidecektir. Cehennemlik olanları, zemherir denilen soğuk Cehennemde azab göreceklerdir.

7- Cinler en çok hamamlar, otluklar, mezbelelik gibi yerlerde bulunurlar.

8- Cinden geçmiş, olmuş şeyleri sorup öğrenmek caizdir. Gelecekte olacak şeyleri sormak caiz değildir. Geçmiş şeyleri görüp, işitip bilirler.

9- Cinler insanoğlunun alimlerine sual sorup fetva alırlar. İnsanlara nasihat edip, şiirler söylerler, insanlara hastalık tedavisi ve ilaç öğretirler. İnsanlardan korkarlar ve itaat ederler.

Rivayet edilir ki, fakih Muhammed Hermel el-Fahri isminde bir zat, Ebu Muhammed el-Himyeri hazretlerinin bulunduğu beldeye geldi ve onun derslerine devam etmeye başladı. Bu fakih de yüksek alimlerden idi. Birbirlerinden ilim öğrenmeye, birbirlerinin ilimlerinden istifade etmeye başladılar. Bir ara, fakih İbn-i Hermel, beyan ilmi okumak istediğini bildirdi. Ebu Muhammed Himyeri de kabul etti. İbn-i Hermele beyan dersi okutmaya başladı. Birgün ders esnasında, başını yukarıya kaldırdığında, bir yılanın başını uzatmış dersi dinlemekte olduğunu gördü. Ders bittikten sonra, İbn-i Hermele bu gördüğü hali bildirdi ve; “Bu gördüğün cin taifesinden fıkıh alimi bir kimsedir. Bizden “Tenbih” ve “Mühezzeb” kitaplarını okuyor. Senin okuduğun beyan derslerini de dinlemek istiyor” buyurdu. İbn-i Hermel ise, kendisinden ders okuduğu zatın cinlere de ders vermekte olduğunu anlayıp, ona olan muhabbet ve bağlılığı daha çok arttı.

Cinlere de fetva vermesiyle meşhur olan Ebüssuud Efendi, Osmanlı Devletinde yetişmiş en büyük şeyhülislamlardan birisi idi. Eyyub Sultanda Yazılı Medrese adıyla tanınan medresede bulunduğu sırada, bir defasında cinler kendisinden fetva sormak üzere gelmişlerdi. İçlerinden bazısı suallerini sorarken, diğerleri de medresenin duvarlarına birşeyler yazmışlardı. Cinlerin bu duvarlara yazı yazmaları sebebiyle, o medreseye “Yazılı Medrese” ismi verilmiştir. Bu yazılar, yüzyıllarca muhafaza edildikten sonra üzerlerine badana çekilmek suretiyle kapatılmıştır.

10- Cinnilerin sayısı insanların on katından fazladır. Şeytanların sayısı bu ikisinin on katından fazladır. Meleklerin sayısı da, bu üçünün sayısının on katından daha çoktur. Her insanın yanında kafir bir cinni vardır. Fakat melekler insanları bunların kötülük yapmalarından korur.

11- Cinler üç sınıftır. Birinci sınıfı rüzgar ve hava gibidir. Bir kısmı yerdeki böcek ve hayvancıklar gibidir. Bir kısmı da emirlerle ibadetle vazifelidir. Bunlara hesab ve azab vardır.