"Enter"a basıp içeriğe geçin
Filter by Kategoriler
Kuran-ı Kerim
Hadisler ve İslam Tarihi
Alevilik
İncil
Tevrat
Avesta
Mitoloji
Diğer Kitaplar

Cennetteki ağaçlar ve meyveler

Cennetteki ağaçlar, bitkiler ve çiçekler dünyadaki gibi, çekirdek ve tohumdan büyümüş değildir. Cennetteki diğer işler ve şeyler de böyledir. Cennetten bir tas süt alıp dünyadaki sütün yanına konsa ve insanlara gösterilseler, insanlar bunların her ikisi de süttür derler. Lakin dünya sütü, o sütün yanında sert, kaba ve tatsız olup, kıymetsiz derecesine düşer. Cennetin toprağı misktir. Güzel kokusu Cenneti doldurmuştur. Duvarlarının bir tuğlası altın biri gümüştendir. Çakıl taşları inci ve cevahir ve yakuttandır. Ağaçları, kökten dallarına kadar halis gümüştendir. Dalları altındandır. Yaprakları yeşil zeberceddendir.

Cennet ağaçlarının çoğu “Tuba” ağacıdır ki kökü sidrede, dal ve yaprakları bütün Cennet köşklerinin içine yayılmıştır. Tıpkı çok yüksekte olan güneş ziyasının dünya evlerine girişi gibi. Cennet ehli, bu ağacın çeşitli meyvelerinden her an lezzet almaktadır. Peygamberimiz bir hadis-i şeriflerinde; “Muhakkak Cennette Tuba denilen bir ağaç vardır ki, idmanlı, süratli koşan bir ata binen mahir bir süvari, onun gölgesini (etrafını) yüz sene gitse, onun sahasını geçemez”, başka bir hadisinde; “Bir süvari yüz sene o ağacın gölgesinde gezer de dallarının yayıldığı sahayı kat edemez” buyurmuşdur.

Cennet ağaçlarının bazısı altın, bazısı gümüş, bazısı yakut, bazısı da zeberceddendir. Budakları da böyledir. Yaprakları, sizden birinizin dünyada gördüğü kumaşların en güzeli gibidir. Meyvesi kaymaktan yumuşak, baldan tatlıdır. Her ağacın uzunluğu beşyüz yıllık, kökünün kalınlığı yetmiş yıllık mesafe miktarıdır. Cennet ehlinden bir kimse, Cennet ağaçlarına bakınca, o ağacın gövde, dal ve yapraklarını ve meyvelerini sonuna varıncaya kadar görür. Her ağaçta yetmişbin çeşit meyve vardır. Her birinin renk ve tadı diğerinden başkadır. Cennet ehlinden biri, bir meyve arzu ettiğinde, o meyvenin bulunduğu dal, ne kadar uzakta olsa da o kimsenin meyveyi alması için eğilir. Eğer meyveyi eliyle almazsa, ağzını açar ve meyve ağzına düşer. O ağaçtan bir meyve koparıldığında, Allah onun yerine, ondan daha güzel, daha üstün ve daha güzel kokulusunu yaratır. O kimse, o ağaçtan kendisine yetecek kadar alıp aynı dal yine eski yerine gider. Cennette bazı ağaçlar da vardır ki, ipek, hulle ve sündüs adı verilen nice dibalar ve eşsiz süsler onlardan meydana gelir. Ayrıca Cennet ağaçlarının bazılarının tomurcuklarından misk ve kafur saçılır.

Allah, Kuran-ı kerimde Rahman suresinin 52. ayetinde mealen; “O iki Cennette iki türlü meyve vardır” buyurdu. alimler dediler ki: “Ağaçlarında iki çeşit meyve olur. Tatlı olup acı olmazlar. Hatta İbn-i Abbasdan bildirilir ki acı ve tatlı ağaçların hepsi Cennette vardır. Fakat hepsi tatlıdır. alimlerden bazısı dediler ki: “Her ağaçta meyvenin yaşı ve kurusu birlikte bulunur.” Rahman suresinin 46. ayetinde mealen; “Allahtan korkanlar için ahirette iki Cennet, vardır” buyuruldu. Bu ayet-i kerime hakkında İbn-i Abbas , Resulallahtan şöyle bildirir: “Bu iki Cennet büyük bostanlar, bahçelerdir. Herbiri yüz yıllık yoldur. Her bostanın ortasında nurdan bir saray vardır. O bahçelerde türlü türlü nimetler ve yeşil bitkiler bulunur. Hiç bozulmazlar. Bir hal üzere dururlar. Çeşitli yemiş veren ağaçlar vardır.” Bu surenin 48. ayet-i kerimesinin tefsirinde; “O iki Cennet ağaçlarının dalları vardır. Her birinin ayrı meyvesi olur. Dalları altında büyük gölgeler, yeşil çimenler, renk renk çiçekler bulunur. Yüz yapraklı gül, yediveren gülü, sünbül, fesleğen, karanfil ve daha sayısız çiçekler vardır. Bu iki Cennetten başka aynı surenin 62. ayetinde mealen; “O Allahdan korkanların bulunduğu Cennetin aşağısında iki Cennet daha vardır” ve Allah bunlar hakkında aynı surenin 64. ayetinde mealen; “Bu Cennetlerin bağ ve bostanları, gül bahçeleri öyle süslü, öyle yeşil olup ve altından ağaçlar ve yeşil zebercedden yaprakları ve diğer yeşil nurdan çimenler ile süslenmiştir ki bakanlara yemyeşil görünür” şeklinde haber vermiştir.

Ebu Hüreyre bildiriyor ki: “Resulallah efendimiz şöyle buyurdu: “Allahın merhametiyle Cehennemden kurtulup Cennete giren kimse, Cennet ağacına bakarak kökünün altın, dalı ve budaklarının beyaz gümüşden ve yapraklarının insanoğlunun dünyada gördüğü emsalsiz giyeceklerden güzel; meyvelerinin kaymaktan yumuşak, baldan tatlı ve misk kokusundan üstün olduğunu görünce, şaşar kalır.”

Allah, hadis-i kudside azametiyle Cennet nimetlerinin özünü ve bu nimete kavuşanı şöyle bildirdi: “Ey ademoğlu! Sen dünyaya ne kadar rağbet ve iltifat ediyorsun. O fanidir. Nimetleri ve hayatı geçicidir. Bana itaat eden kullarım için sekiz Cennet hazırladım. Kapıları da sekiz tanedir. Her bir Cennette zaferandan yetmişbin bahçe; her bir bahçede inci ve mercandan yetmişbin belde; her belde içinde kırmızı yakuttan yetmişbin kasr (köşk); her köşkte zebercedden yetmişbin dar (ev); her evde sarı altından yetmişbin oda vardır ve her odanın içinde ipekli kumaştan yetmişbin yatak döşenmiştir. Her yatak üzerinde bir huri kızı ve her hurinin önünde sarı altından bir sini; her sinide renkli cevherlerden yetmişbin tabak; her tabakta ayrı bir yemek bulunmaktadır. Biri su, biri süt, biri şarap ve biri bal olmak üzere her köşk altından da dört nehir akar. Her bir nehrin kenarında yetmişbin çeşit meyvesi ve yetmişbin renkte yaprağı olan yetmişbin ağaç vardır. Her ağaç üzerinde yetmişbin cins kuş olup, her kuş, beni yetmişbin çeşit ses ile tesbih eder. Benim itaatli kullarıma bunlardan başka her bir saatte gözlerin görmediği, kulakların işitmediği, kimsenin hatırına gelmediği yetmişbin hediye bahş ederim. Cennetimde bulunanların elbiseleri yetmiş kat hulledir. Çok ince ve nazik olan bu elbiseler birbirlerine engel olmayıp, altındaki elbiselerin renkleri ile karışıp görünürler. Cennetime girenler bir daha çıkmaz, ölmez ve ihtiyarlamazlar. Üzülme, korkma, ağlama ve hastalanmaları yoktur. Namaz kılmadıkları gibi, oruç tutmazlar ve kadınlar hayız görmezler. Halaya gitmeyip gülsuyu gibi ter dökerler. Benim rızamı ve Cennetimi isteyen, dünyada aza kanaat edip, onun fani, geçici lezzetlerini terk etsin. Habibime uyarak Onu sevsin ve yolundan gitsin.”