Allah Al-i İmran suresinin 195. ayetinde mealen; “Dinlerini korumak için hicret edenlerin, yurtlarından çıkarılanların, benim yolumda işkenceye, hakarete, ziyana uğrayanların, muharebe edenlerin ve öldürülenlerin günahlarını elbette örteceğim. Onları, altından nehirler akan Cennetlere koyacağım” buyurdu.
Resulallah efendimiz buyurdu ki: “Muhacirler, müslümanların evveli, insanları hidayete ulaştıran ve onlara, Rablerine kavuşturan yolu gösterenlerdir. Allaha yemin ederim ki kıyamet günü muhacirler omuzlarında silahları olduğu halde gelirler. Cennetin kapısını çalarlar. Cennetin bekçisi Hazene; “Siz kimsiniz?” der. Onlar da; “Biz muhacirleriz” derler. Hazene tekrar; “Sizin hesabınız görüldü mü?” diye sorar. Bunun üzerine muhacirler dizleri üzerine çökerler ve ellerini kaldırarak; “Ya Rabbi! Senin yolunda vatanımızı, çocuklarımızı, mallarımızı, ailelerimizi terk ettikten sonra tekrar hesap mı vereceğiz?” diye yüksek sesle ağlarlar. Bu esnada Allah, onlara mahsus olmak üzere, üzerlerine zeberced ve yakuttan yapılmış kanatlar takar ve bu kanatları ile uçarak Cennete girerler.”
“Şehidler Cennetteki nimetleri görünce; Keşke Allahın bize neler ikram ettiğini, kardeşlerimiz de bilselerdi de cihaddan çekinmeseler, çarpışmaktan korkup düşmandan yüz çevirmeselerdi, derler.”
Bir zat, Peygamber efendimizin huzuruna geldi ve; “Ya Resulallah! Kıyamet gününde Allahın (arşın gölgesinde) oturttuğu kimselerden bana haber ver” dedi. Resulallah; “Onlar (Rablerinin azabından) korkan, alçakgönüllü, mütevazı ve Allahı çok çok zikreden kimselerdir” buyurdu. O zat; “Ey Allahın Resulü! İnsanların Cennete girecek olanlarının ilki onlar mıdır?” diye sordu. Resulallah efendimiz; “Hayır, Cennete girmesi bakımından insanların ilki muhacirlerin fakirleridir. Onlar Cennete girerken insanların önlerine geçerler sonra Cennetten bir melek gelip yanlarına vararak; “Hesap vermeye dönünüz” der. Onlar da; “Hangi şey üzerine hesap vereceğiz? Vallahi bizim dünyada aldığımız veya verdiğimiz hiç bir malımız yoktu. Biz idareciler de değildik ki adalet veya zulüm edelim. Fakat biz bir kavim idik ki bize Allahın emri geldi ve ölüm gelinceye kadar Ona ibadet ettik” derler. Resulallah buyurdu ki: “Muhacirlerin fakirleri zenginlerinden beşyüz sene önce Cennete girecekler.”
ahiretin yarım günü, beşyüz dünya senesidir. Çünkü, Allahın bildirdiği bir gün, bin dünya senesi kadar zamandır. Böyle olduğu Hac suresinde açıkça bildirilmiştir. Niçin bu kadar zaman olduğunu ancak Allah bilir. Sonra ahirette, dünyada bulunan gece, gündüz, ay, sene de yoktur. Cennete erken girecekleri bildirilen fakirler, dinimize uyan ve sabreden fakirlerdir. Dinimize uymak, dinimizin emrettiklerini yapmak ve yasak ettiklerinden sakınmak demektir. Resulallah efendimiz; “Şüphesiz ki Allah kıyamet gününde; “Kullarım nerededir?” buyurur. Melekler; “Ey Rabbimiz onlar kimlerdir” diye sorarlar. Allah da; “Sabreden, kaza ve kaderime razı olan fakirlerdir. Onları Cennete koyunuz” buyurur. Müteakiben fakirler Cennete girip yerler ve içerler. Zenginler de hesap başında kararsızlık ve sallantı içinde bocalayıp dururlar.” buyurmuştur.
“Cennete ilk girecek olan zümrenin yüzleri ayın öndördüncü gecesinde olan bedir yani dolunay gibi parlak olacaktır. Onların ardı sıra girecek olanların yüzleri ise gökyüzündeki en keskin ışıklı büyük yıldızın parlaklığı gibidir.”
Ebu Hüreyrenin rivayet ettiği hadis-i şerifde Peygamberimiz buyurdular ki: “Bana Cennete girenlerin ve Cehenneme gidenlerin ilk üçü arz olundu. Cennete giren ilk üç kişi; 1) Şehid, 2) Rabbine ibadeti güzel yapan, efendisine de itaat eden bir köle, 3) ailesi çok olan, buna rağmen kötü iş ve sözden uzak duran namuslu bir adam. Cehenneme giren ilk üçe gelince; 1- Zalim sultan, 2- Malı olup zekatını vermeyen zengin, 3- Allaha isyan eden fakir.”
“Şüphesiz Cennetlikler kendilerinden üstün olan köşk sahiplerini sizin doğu ve batı ufkunda kavuşmakta olan parlak yıldızı gördüğünüz gibi görürler. Çünkü aralarında fark vardır.” Eshab-ı kiram; “Ya Resulallah! Bunlar peygamberlerin yerleridir. Başkaları onlara ulaşamaz” dediler. Peygamberimiz buyurdu ki: “Bilakis, nefsim yed-i kudretinde bulunan Allaha yemin ederim ki, onlar, Allaha iman ve peygamberleri tasdik eden bazı kimselerdir.”
Peygamberimiz buyurdular ki: “Bir kimse Allaha iman edip namazını kılar, zekatını verir, Ramazan orucunu tutarsa, Allah ona Cenneti ihsan eder.” Evliyanın büyüklerinden Abdülala, sohbetlerinde boş şey konuşmazdı. Buyurdu ki: “İnsanlar bir araya gelseler ve Allahtan, Cennetten ve Cehennemden konuşmadan ayrılsalar melekler derler ki: “Ey insanlar büyük gaflet içindesiniz.” Yine buyurdu ki: “Cennet ve Cehennem, ademoğlundan bir şeyler duymak için ona yaklaşırlar. Şayet insan Cenneti isterse, Cennet; “Ya Rabbi! Onu istediğine kavuştur” der. Şayet Cehennemden Allaha sığınırsa Cehennem de: “Ya Rabbi! Onu ateşten muhafaza et” diye dua ederler.
“Ümmetimden Cennete ilk girenlerin yüzleri mehtaplı bir gecede görünen ay gibidir. Bunlardan sonra girenlerin yüzü, gökte aydınlığı fazla olan yıldızlar gibidir. Bundan sonrakiler, durumlarına göredir. Cennette büyük ve küçük abdest bozmak yoktur. Cennettekiler, tükürmezler, balgam çıkarmazlar, Tarakları altındandır. Buhurdanlıklarında öd ağacı tüter. Terleri misk gibi kokar. Boyları hep bir hizadadır. Hepsinin boyu adem ın boyu gibidir.
“Kim Allaha şirk, ortak koşarsa Allah onu Cehenneme atar. Her kim Allaha şirk koşmadığı halde vefat ederse Allah onu Cennetine sokar.”
Ubade bin Samitin bildirdiği hadis-i şerifde buyuruldu ki: “Kıyamet günü herkesin hesabı görüldükten, Cennet ehli Cennete ve Cehennem ehli Cehenneme yerleştirildikten sonra, Allah meleklere, Cehennemden iki kişi çıkarıp getirmelerini emreder ve meleklerin getirdiği iki kişiye; “Yerleriniz nasıldır?” diye sual eder. Onlar; “Ya Rabbi! Yerimizden daha zor yer yoktur” derler. Allah; “Bunlar sizin işlediğiniz hataların bedelidir. Ben asla kimseye zulmetmem. Şimdi siz yerlerinize dönünüz.” buyurur. Bunun üzerine o iki kişiden birisi koşarak, diğeri de bir adım atıp geri dönerek yürürler. Allah meleklere bu kimselerin tekrar huzura getirilmesini emreder. Bunlar tekrar huzura getirilince, Allah koşarak gidene, böyle gitmesinin sebebini sorar. O kimse; “Ya Rabbi! Her şeyi daha iyi bilen sensin. Ben dünyada iken senin emirlerine uymakta gevşek davrandığım için Cehennemi hak ettim. Emrine tekrar muhalefet etmemek için; “Yerlerinize dönünüz” emrinden sonra, yerime gitmek için koşmaya başladım.” dedi. Allah ikinci kimseye de; “Niçin bir adım atıp, sonra geri dönüp bakardın?” diye sual eder. O kimse de; “Ya Rabbi! Sen her şeyi en iyi bilensin; Cehennemden çıkardıktan sonra tekrar Cehenneme göndermezsin zannettim. Onun için her adımda, dönüp dönüp bakdım.” diye cevap verince, Allah; “Ben kulumun zannettiği gibiyim. Bu iki kulumu da Cennete götürün” diye emreder ve her ikisi de Cennete girer.”
Hammad bin Selemenin rivavet ettiği hadis-i şerifde, Peygamberimiz buyurdu ki: “Allah Cennet ehlinden bir kimseye; “Senin yerin nasıldır?” diye sual eder. O kimse; “Ya Rabbi benim yerim, çok güzeldir” der. Allah; “Benden ne istersin?” buyurur. O kimse; “Ya Rabbi! Ben, on defa dünyaya dönüp senin rıza-i şerifin için on defa şehid olmak istiyorum. Çünkü ben, şimdi, şehid olanların yüksek derecelerini görüyorum ve onlara imreniyorum” der.
Allah Cehennem ehlinden birisine; “Yerin nasıldır?” diye sual eder. O kimse; “Ya Rabbi! Benim yerim en şiddetli azabların olduğu yerdir” der. Allah ona buyurur ki: “Yeryüzünün bir kısmı senin için altın olsa, o altınları ne yapardın.” O kimse; “Ya Rabbi! O altınların hepsini kendime fidye verir ve bu azabdan kurtulurdum” der. Allah da; “Hayır, yalan söylüyorsun. Çünkü dünyada iken bu azabdan korunman için senden daha az şey istedim, sen ise vermedin. Onun için burada azabda kal.” buyurur.
Hazret-i Zeyd bin Eslemin rivayet ettiğine göre, fakirler aralarında birini seçip, temsilci olarak, Peygamber efendimizin huzuruna gönderdiler. O da gidip Peygamber efendimize; “Beni size fakirler gönderdi.” dedi. Peygamber efendimiz; “Sana ve seni gönderenlere merhaba. Onlar benim sevdiğim kimselerdir” buyurdu. Gelen kimse şöyle arzetti: “Ya Resulallah! Zenginler malları bulunduğu için hac yapıyorlar. Hayır ve hasenatta bulunuyorlar. Biz ise bunları yapamıyoruz, Bunun için biz, mükafatımızın az olacağını tahmin ediyoruz. Beni size gönderen fakirler bizim halimiz nasıl olacak? diyorlar.” Bunun üzerine Peygamber efendimiz buyurdu ki: “Fakirlere benden bildirin. Kavuşacakları mükafatları düşünerek hallerine sabreden fakirlerin, zenginlerde bulunmayan üç hasletleri vardır. 1- Kendilerine Cennette öyle köşkler verilir ki, insanlar, dünyada yıldızlara baktığı gibi o köşklere bakarlar. Bu köşkler, tahir olan peygamberler, şehidler ve müminler içindir. 2- Fakirler zenginlerden yarım gün önce Cennete girer. (ahiretin bir günü, dünyanın bin yılı kadardır. Yarım gün, beşyüz sene eder.) 3- Zenginin “Sübhanallahi vel-hamdü lillahi vela ilahe illallahü vallahü ekber” deyip ve onbin dirhem de sadaka verip kavuştuğu sevaba fakir olanlar yalnız başına bunu söyledikleri zaman kavuşurlar. Diğer hayırlı işlerde de durum aynıdır.”
Hadis-i şerifde buyruldu ki: “Cennet ehlinin kimler olduğunu size bildireyim mi? Halk tarafından hor görülüp hiç sayılan bir zayıf ve mütevazı olan mümindir ki, Allaha yemin ederse muhakkak Allah, onun yeminini yerine getirir. Size Cehennem ehlini haber vereyim mi? Onlar da katı yürekli kaba ve kurularak yürüyen iri yarı ve kibirli kimselerdir.” Al-i İmran suresinin 129 ve 136. ayet-i kerimelerinde ise; “Göklerde ve yerde olan şeylerin hepsi Allahındır. Kullarından dilediğini bağışlar ve dilediğine azab eder. Allah çok bağışlayıcı ve merhamet edicidir. Allahtan korkun ki, ahiret azabından kurtulasınız. Kafirler için hazırlanan ateşten korkun. Allah ve Peygambere itaat edin ki merhamet olunasınız. Rabbinizin mağfiretine ve genişliği yani eni göklerle yer kadar olan Cennete koşun. O Cennet takva, sahipleri için hazırlanmıştır. (O takva sahipleri) bollukta ve darlıkta harcayıp yediren, öfkelerini yenen ve insanların kusurlarını bağışlayanlardır. Allah iyilik edenleri sever. Ve bir günah işledikleri veya nefslerine zulüm ettikleri zaman Allahı anarak hemen günahlarının bağışlanmasını isteyenler (ki günahları Allahtan başka kim bağışlayabilir?), hem de yaptıkları günaha bile ısrar etmemiş olanlar (var ya) işte onların mükafatı, Rablerinden bir mağfiret ve ağaçları altında ırmaklar akan Cennetlerdir. Orada ebedi olarak kalacaklardır. Şu işleri yapanların mükafatı ne güzeldir. Sizden önce bir takım vakalar geçti. Onun için yeryüzünde dolaşın da peygamberleri yalanlayanların akıbetlerinin nasıl olduğuna bakın, ibret alın. İşte Kuran-ı kerimde olan bu kıssalar (vakalar) bütün insanlar için hak sözü açıklama ve Allahtan korkanlar için de bir nasihattir.”
Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki: “Ümmetimden iki kişi Allahın huzuruna çıkar. Birisi; “Allahım bundan hakkımı al ve bana ver” der. Allah ona; “Hakkını ver” buyurur. O da; “Ya Rabbi! Bir iyiliğim kalmadı, ne vereyim?” der. Allah hak sahibine; “Ne yapacaksın? Bunun iyilikten hiç bir şeyi kalmadı” buyurur. Hak sahibi; “Bari günahlarımı alsın ya Rabbi” der. (Resulallah sonra da ağlayarak) Gün öyle büyük bir gündür ki, o günde başkalarının günahlarını yüklenmek şöyle dursun, insan kendi günahının yükünden kurtulmağa muhtaç olduğu bir gündür. (Resulallah devam ederek) Allah hak sahibine; “Başını kaldır, gözünü aç ve Cennetin şu muhteşem köşklerine bak” buyurur. Hak sahibi; “Ya Rabbi! Cennette gümüşten şehirler, inci ve pırlantalarla işlenmiş altından köşkler görüyorum. Bunlar hangi şehid, hangi Sıddık veya hangi peygamberindir” diye sorar. Allah; “İşte o gördüğün göz kamaştırıcı köşkler bedellerini ödeyenler içindir” buyurur. Hak sahibi; “Ya Rabbi! Bunların bedellerini kim ödeyebilir ki?” der. Allah; “Sen ödeyebilirsin” buyurur. O da; “Neyim var ki ben bunları nasıl alabilirim?” der. Allah; “Hakkını bu kardeşine bağışlamakla, bunlara malik olursun” buyurur. Hak sahibi; “Hakkımı bağışladım ya Rabbi” deyince, Allah; “Haydi arkadaşının elinden tutup, beraberce Cennete giriniz” buyurur, (Sonra Resulallah şöyle devam etti) Allahtan korkun ve aralarınızı düzeltmeğe çalışın. Zira Allah kıyamet gününde sizin aranızı düzeltir.”
“Herşeyin bir anahtarı vardır. Cennetin anahtarı da fakir ve miskinleri sevmektir. Fakir ve miskinler sabırları sebebiyle kıyamet günü Allaha yakın bulunacaklardır!”
“Cömertlik, Cennette bir ağaçtır. Cömert olan kimse onun bir dalını yakalamıştır. O dal onu Cennete götürmeden bırakmaz. Cimrilik de Cehennemde bir ağaçtır. Cimri de ağacın bir dalına yapışmıştır. O dal o kimseyi Cehenneme götürmeden bırakmaz.”
Ebu Ümame Bahili , Resulallahın şöyle buyurduğunu bildirdi: “Cennet kapısının üzerinde karzın (borç vermenin) onsekiz, sadakanın on sevabı vardır diye yazılı olduğunu gördüm. Cebrail a, borç vermenin sevabının niçin daha çok olduğunu sordum. Cebrail ; “Borcu, muhtaç olmayan istemez. Fakat sadaka çoğu zaman ehli olmayana verilir” dedi.”
Ebu Dahdah , Resulallaha gelip; “Ya Resulallah! Anam ve babam sana feda olsun. Allah, Bakara suresi 245. ayetinde mealen; “Allaha ihlasla karz-ı hasen verecek kimdir?” buyurarak bizden karz (borç) istiyor. Halbuki Onun borca ihtiyacı yoktur” dedi. Resulallah da; “Allah bununla sizi Cennete sokmak istiyor” buyurdu. “Eğer ben Rabbime borç verirsem, yani Onun rızası için sadaka verirsem bunun karşılığının Cennette, bana verileceğini üzerinize alır mısınız?” dedikte, Resulallah; “Evet sadakayı tasadduk eden herkese karşılığı Cennette verilir” buyurdu. Ebu Dahdah; “Hanımım Ümm-i Dahdah benimle olur mu?” dedi. “Olur” buyurdu. “Oğlum Dahdah da benimle olur mu?” dedi. “Olur” buyurdu. “Ya Resulallah! Mübarek elini bana ver” dedi. Resulallah elini uzattı. Elini tutup: “Benim iki hurma bahçem vardır. Biri aşağıda diğeri yukarıdadır. Allaha yemin ederim ki, bu iki bahçeden başka bir şeye malik değilim. Her iki bahçeyi de Rabbime karz (borç) verdim” dedi. Resulallah; “Bahçenin birini Allah için ver, birini çoluk-çocuğun için sen sakla” buyurdu. Ebu Dahdah; “Ya Resulallah! Şahid ol ki iyi olan bahçemi Rabbime borç verdim. Etrafı duvarla çevrilidir. İçinde altıyüz hurma ağacı vardır” dedi. Resulallah: “Allah buna karşılık sana Cenneti versin” buyurdu. Sonra Ebu Dahdah o bahçeye gitti. Hanımı Ümm-i Dahdahın yanına vardı. Çocukları da orada idiler. Hurma ağaçlarının etrafında dolaşıyorlardı. “Bu bahçeden çıkın. Ben bunu Rabbime borç verdim” dedi. Ümm-i Dahdah; “Karlısın. Allah satışını bereketli eylesin” dedi. Sonra Ümm-i Dahdah çocuklarının yanına gidip, ağızlarındaki yemekte oldukları hurmaları ağızlarından çıkardı. Kucaklarında, ceplerinde olanları da bıraktırdı ve diğer bahçeye gittiler.
Hangi amellerin insanı Cennete götüreceği hususunda, Peygamber efendimiz bazı hadis-i şeriflerde şöyle buyurdular:
“Cennet seneden seneye Ramazan-ı şerifin gelmesi ile süslenir. Ramazanın ilk gecesi olunca arşın altından “Mesire” isminde bir rüzgar eser, Cennet ağaçlarının yapraklarını birbirine vurur. Cennet kapısının halkalarını sallar. Bunlardan, hiç bir zaman hiç bir kimsenin duymadığı çok güzel sesler duyulur. Cennet hurileri köşklere çıkarlar. Burçlar arasında dururlar. Sonra; “Allahtan bizi isteyecek kimse yok mudur?” derler. Sonra (Cennet meleklerinin reisi olan Rıdvana); “Ey Rıdvan bu hangi gecedir!” derler. Rıdvan; “Evet bu gece Ramazan-ı şerifin ilk gecesidir, Allah Muhammed ümmetinden, oruç tutanlar için Cennet kapılarını bu gece açar” der. Allah da; “Ey Rıdvan, Cennet kapılarını aç. Ey Malik (Cehennem meleklerinin reisi) Cehennem kapılarını Muhammed ümmetinden oruç tutanlara kapa! Ey Cebrail! Yeryüzüne in. Şeytanları bağla, zincire vur. Denizlere sür. Habibimin ümmetinin oruçlarını bozmasınlar” buyurur ve bir münadinin, Ramazan-ı şerifin her gecesinde isteyen yok mudur, vereyim. Mağfiret dileyen yok mu, mağfiret edeyim. Tevbe eden yok mu, tevbesini kabul edeyim” diye nida etmesini buyurur.”
“Her kim Ramazan orucunu tutar, haramdan ve iftiradan kaçınırsa, Allah ondan razı olur ve ona Cennetleri vacib kılar.”
“Cennet; Kuran-ı kerim okuyan, açları doyuran, dilini muhafaza eden, Ramazan-ı şerif de oruç tutan dört kimseyi şiddetle arzular.”
“Eğer Allah göklerin ve yerin konuşmalarına izin vermiş olsaydı, muhakkak onlar, Ramazan-ı şerif orucunu tutan kimseyi Cennetle müjdelerlerdi.”
Resulallah, Ayşe validemize ; “Ya Ayşe! Cennetin kapısını çalmaya devam et” buyurdu. Ayşe validemiz ; “Ne ile ve nasıl devam edeyim ya Resulallah” diye sorunca, Resulallah; “Oruçla” diye cevap verdiler.
Resulallah; “Gözleri Allah korkusundan ağlayan kimseye Allah Cehennemi haram kılar ve onu Cennete sokar. Cennette onun için iki bostan (iki bahçe) vardır” buyurdu ve Rahman suresi kırkaltıncı ayet-i kerimeyi mealen; “Kıyamet gününde hesap için Allahın huzurunda duracağından korkarak, Ona muhalefeti terkeden ve Ona itaate yönelen kimse için, iki Cennet vardır” okudu.
Resulallah efendimiz hadis-i şeriflerde buyurdu ki: “Ümmetimden, bir kardeşinin ihtiyacını giderip onu sevindiren kimse, beni sevindirmiş olur. Kim beni sevindirirse Allahı sevindirmiş olur. Kim Allahı sevindirirse Allah onu Cennete koyar.”
“Kim Cennet için ağlarsa Cennete girer. Kim dünya için ağlarsa Cehenneme girer. İnsanlar onun ahiret için ağladığını sanırlar. Halbuki dünya için ağlamaktadır.”
“Cennetin yüksek derecelerine kavuşmak isteyen, saygısızlık yapana yumuşak davransın, zulmedeni affetsin, malını esirgeyene ihsanda bulunsun. Kendisini aramayan, sormayan ahbabını, akrabasını gözetsin.”
“Kim bir kimseyi Allah için sever ve; “Ben seni Allah için seviyorum” derse, ikisi de Cennete girer. Allah için seven kimse, sevdiği kimseden derece bakımından daha yüksektir.”
“Birbirinize selam veriniz! Birbirinize yiyecek ikram ediniz! Akrabanızın haklarını gözetiniz! Gece, herkes uyurken namaz kılınız. Bunları yaparak selametle Cennete giriniz.”
“Ey Allahın Resulü! Cennete girmeme vesile olacak birşeyler söyler misiniz?” diye soran bir sahabiye, Resulallah efendimiz; “Hoş sözlü olmak, selam vermek ve yemek yedirmek” buyurdu.
“Cennete girmek isteyen uzun emel sahibi olmasın. Dünya işleri ile uğraşması ölümü unutturmasın. Haram işlemekte Allahtan haya etsin.”
“İnsanların Cennete girmelerine en çok yardımcı olan; takva, Allah korkusu ve güzel ahlaktır.”