"Enter"a basıp içeriğe geçin
Filter by Kategoriler
Kuran-ı Kerim
Hadisler ve İslam Tarihi
Alevilik
İncil
Tevrat
Avesta
Mitoloji
Diğer Kitaplar

Cehennem

Allaha isyan etme ve karşı gelme cezasının çekileceği yer. Oraya kafir ve münafık olarak ölenle, günahı sevabından çok olup, şefaate layık görülmeyen müminler girecektir. Cehennemin azabı ebedidir, sonsuzdur. Bu, imansızlar yani kafir ve münafıklar için böyledir. Müminler, imanları olduğu için belirli bir zaman cezalarını çektikten sonra çıkacaklar ve Cennete gideceklerdir.

Cehennemdeki azab, bizim dünyada bildiğimiz gibi değildir. Eksilmez, son derece acı verici olduğu gibi gittikçe artar. Ayrıca orada yananların derileri, yanmanın acısını duyabilmeleri için yandıkça değiştirilecektir.

Müminlere mükafat ve nimet için hazırlanmış Cennet ve kafirlere azab için hazırlanmış olan Cehennem (şimdi) vardır. Her ikisini de Allah yoktan var etmiştir. Kıyamette her şey yok edilip, tekrar yaratıldıktan sonra, ebedi olarak varlıkta kalacaklar, hiç yok olmayacaklardır. Kafirler Cehenneme girince Cehennemde ebedi olarak azab çekeceklerdir. Allah buyuruyor ki: “Onların azabları hafifletilmeyecek, onlara hiç yardım olunmayacaktır.” (Bakara suresi: 86)

Cehennem ehline çok şiddetli azab vardır. Cehennemdekiler, Cennet nimetlerini ve Allahın hüsn-i cemalini göremedikleri, buna da kendileri sebep oldukları için büyük bir hasret ve nedamet duyarlar. Bir yandan Cehennem ateşi vücudlarını yakarken, bu hasret ve nedamet de içlerini kasıp kavurur.

Allah Cebrail ı, Cehennem meleklerinin (zebanilerin) başı Malike göndererek, bir miktar ateş alıp yemeğini pişirmesi için adem a vermesini emretti. Cebrail Allahın emrini yerine getirmek için Malike gitti. Aralarında şöyle bir konuşma geçti: Malik; “Ey Cebrail! Ne kadar ateş istiyorsun?” dedi. Cebrail ; “Bir hurma tanesi kadar” dedi. Malik; “Sana istediğin bu miktarı versem şüphesiz ki, o ateş gökte ve yerde neye dokunursa derhal eritir” dedi. Cebrail ; “Öyleyse yarısını ver” deyince, Malik; “Ey Cebrail! Sana bu kadarını versem, yeryüzündeki bitkilere dokunduğunda, hemen yakıp kavurur” dedi. Bu karşılıklı konuşmadan sonra Cebrail , Allaha; “Allahım ne kadar ateş alayım?” diye sordu. Allah; “Bir zerre kadar al” buyurdu. Bunun üzerine Cebrail Cehennem ateşinden bir zerrecik aldı. Cennet ırmaklarından yetmiş tanesinde ayrı ayrı batırarak onun hararetini hafifletti ve adem a getirdi. Bu ateşi dağlardan birinin üzerine koyan adem , bakınca dağın birden bire eridiğini gördü.

Yezid Rakkaşi, Enes ibni Malikten nakleder: Bir defasında Cebrail mutad (alışılmış, her vakitki) geliş zamanlarının birinde, rengi değişmiş olarak yine Resul a geldi. Resulallah efendimiz; “Ey Cebrail! Rengini değişmiş olarak görüyorum. Bunun sebebi nedir?” diye sordu. Cebrail ; “Ya Resulallah! Sana, Allahın Cehennem körüklerine üfürülmesini emrettiği bir zamanda geldim. Cehennemin, Cehennem ve kabir azablarının hak olduğunu ve Allahın azabının her şeyden üstünlüğünü kabul eden kişinin, ondan emin olmadıkça sükuna kavuşması yaraşmaz” dedi. Bunun üzerine, Resulallah efendimiz de buyurdular ki: “Ey Cebrail! Bize Cehennemi anlat.” Cebrail ; “Ya Resulallah! Şanı yüce olan Allah Cehennemi yarattığı zaman onun üzerinde bin sene ateş yakıldı, kıpkırmızı oldu. Sonra bin sene daha yakıldı, bembeyaz olup ak kor haline geldi. Sonra, bir bin sene daha yakıldı, simsiyah oldu. Artık o kapkaradır. Alevleri ile közleri hiç sönmez. Seni hak olarak gönderen Allaha yeminle söylerim ki, eğer Cehennem ehlinin elbiselerinden biri, yer ile gök arasına asılsa onun kokusundan ve hararetinden dünyadaki canlıların hepsi ölür. Ve tekrar Allaha yeminle söylerim ki, eğer şanı yüce olan Allahın, kitabı Kuran-ı kerimde zikrettiği zincirlerden birinin bir arşını bir dağ üzerine konsa, bu dağ mutlaka erir ve bu erime, yerin yedi kat dibine ulaşır. Seni hak peygamber olarak gönderen Allaha yeminle söylerim ki, eğer bir kişi magripte (batıda) azabda olsa, onun gördüğü bu azabın şiddetinden meşrıktaki (doğudaki) kişi de yanar. Cehennemin harareti gayet şiddetli, dibi çok derin, zineti demir; orada bulunanların içecekleri sıcak su ile irin, giyecekleri ateş parçalarıdır. Onun yedi kapısı ve bu kapılardan her birinin, kadınlardan ve erkeklerden birer nasibi vardır” dedi. Resulallah efendimiz sordular “Cehennem, bizim bu evlerimiz gibi midir?” Cebrail dedi ki: “Hayır. Fakat o, açıktır. Biri diğerinden daha aşağıdadır. Bir kapıdan diğer kapıya yetmiş senelik bir mesafe vardır. Bu katlardan her biri, kendisinin önceki kattan yetmiş misli daha sıcaktır. Allahın düşmanları oraya sevkedilir. Cehennemin kapısına vardıklarında orada onları bukağılar ve zincirlerle Cehennem zebanileri karşılar. Zinciri ağızlarından sokup gerilerinden çıkarırlar. Sol ellerini boyunlarına bağlarlar. Sağ ellerini yüreklerine sokarlar. İki omuzları arasını sökerler. Zincirlerle sıkıca bağlarlar. Her bir insan, bir şeytanla birlikte aynı bir zincire bağlanarak yüz üstü sürüklenir. Bir taraftan da zebaniler (Cehennem melekleri) topuzlarla vururlar. Sıkıntı sebebiyle çıkıp kaçmak isterlerse tekrar oraya iade edilirler.”

Bu dünyada, gönderilen peygamberlere inanmayanlara, emredilenleri yapmayanlara ceza olarak, Allah Cehennemi hazırladı. Allah Kuran-ı kerimde İsra suresinin 18. ayet-i kerimesinde mealen; “Görüşleri ve akılları, bu dünya çerçevesine sıkışmış olanlar, ahireti bırakarak dünyanın çabuk geçici zevklerinin arkasında koşuyor. Gece gündüz düşündükleri ve sıkıntılara katlanarak özledikleri bu nimetlerden dilediğimizi istediğimize kolaylıkla ve bol bol veririz. Fakat bunlara böylece iyilik etmiyoruz. Cehennem azabını hazırlıyoruz. Bunlar ahirette rahmetten uzaklaştırılıp, kötü bir halde, Cehenneme sürükleneceklerdir. Her biri çabuk biten ve arkasından sıkıntılar ve felaketler bırakan bu dünyadaki haramların lezzetlerine bağlanmayıp da vad ettiğim sonsuz ve hakiki ve hiç değişmeyen ahiret nimetlerini isteyerek, gösterdiğim ve beğendiğim iyilikleri yapanlara gelince, bunlar Kuran-ı kerimde bildirdiğim yolda yürüdükleri için, bütün iyiliklerini beğeniriz, kimseyi umduğundan mahrum bırakmayız. Nimetlerimizi hepsine serperiz. Senin Rabbinin nimetlerinin yetişmediği kimse yoktur”, Al-i İmran suresinin 85. ayetinde mealen; “Muhammed aleyhisaelamın getirdiği İslam dininden başka din istiyenlerin, dinlerini Allah sevmez ve kabul etmez. İslam dinine arka çeviren; ahirette ziyan edecek, Cehenneme gidecektir”, ayrıca Nisa suresinin 13. ayetinde mealen; “Allahın ve peygamberi Muhammed ın emirlerine aldırış etmeyenler, beğenmeyenler, asra, fenne uygun değildir, modern ihtiyaçlara kafi değildir diyenler, kıyamette Cehennem ateşinden kurtulamıyacaklardır. Cehennemde çok acı azab vardır” buyurdu.

Allah, Sebe suresi 52. ayet-i kerimesinde mealen; “(Ve azabı gördükleri zaman); “Biz Ona (Hazret-i Muhammede) iman ettik” demektedirler. Kendilerinden çok uzakta bulunana (tevbe ve imana) kavuşmaları ne mümkün! (Halbuki onlar, dünyada iken tevbeye ve imana yakındılar. Fırsatları vardı, fakat zayi ettiler.)”

Kafirler ahirette Cehennem azabını görünce; “Biz ahır zaman Nebisine ve getirdiği dine iman ettik” derler ve lakin bu sözlerin onlara faydası olmaz. Zira iman etme yeri, teklif mahalli dünyadır. Dünya ise bunlara gayet uzak kaldı. Bunların dünyaya dönmeleri mümkün değil ki imana kavuşsunlar. Halbuki onlar bundan evvel dünyada Resulallaha küfretmişlerdi. Îman etme mahalli (yeri) olan dünyada küfredince, ahirette iman mümkün olmaz. Yani ahirette imanları kabul olunmaz. Çünkü burada teklif yoktur ve teklif mahalli olan dünya da yok olmuştur. Kafirlerin dünyaya dönmeleri mümkün değil ki, imanları mümkün olsun.

ahirette feryad ederek iman etmek isteyen kafirler, dünyada zan ve tahminleri üzerine Resulallaha; şairdir, kahindir gibi bir takım hezeyanda bulunurlar ve gayba taş atar gibi ağızlarına gelen sözü söylerler. Resulallahla bu sözlerin arasında hiç bir münasebet yoktur. Elbette bu sözler, Resulallahdan çok uzaktır. Kuran-ı kerim hakkında dahi, “Evvel geçenlerin yalanları” diyerek yaptıkları iftiralar, Kuran-ı kerimin yüce şanından gayet uzak olarak söyledikleri sözlerdir. Açık bir hakikate karşı zan üzere delilsiz söylenen sözün hiç kıymeti yoktur. “Kıyamet, hesap, Cennet ve Cehennem yok, hepsi yalandır” demekle, ahireti tamamen inkar ederlerdi. ahiret ise gaybdır, göz görür bir şey değildir derlerdi. Bu gibi sözler her zaman nefsine uymuş, şeytanın aldatmasına kapılmış, İslamiyetin neden ibaret olduğunu bilmeyen cahillerden sadır olmuş ve olmaktadır. Îman etmeyenler ebedi hüsranda kalmışlardır.

Fatır suresinin 36 ve 37. ayet-i kerimelerinde mealen; “Kafir olanlara gelince, onlara Cehennem ateşi var. (İkinci defa haklarında hüküm verilip) öldürülmezler ki, ölsünler (de rahata kavuşsunlar). Üzerlerinden Cehennemin azabı da hafifletilmez. İşte (Allahı ve nimetlerini inkar eden) her nankörü böyle cezalandırırız. “O kafirler Cehennemde şöyle derler: “Ey Rabbimiz! Bizleri çıkar, (dünyada şirk gibi) yapageldiklerimizden başka salih bir amel yapalım.” (Allah onlara şöyle buyurur:) “Size düşünecek kimsenin düşüneceği kadar ömür vermedik mi? Hem size peygamber de geldi. O halde tadın (ateşin azabını). Çünkü zalimleri (Allahın azabından) kurtaracak yoktur.” buyuruldu.

Yasin suresinin 59-64. ayet-i kerimelerinde mealen; “(Müminler bir araya toplanıp Cennete götürülürken, Allah mücrimlere); “Ey günahkarlar! Bugün müminlerden ayrılın; şeytana itaat etmeyin, o size açık bir düşmandır diye öğüt vermedim mi? Ey ademoğulları! Bir de bana ibadet edin, doğru yol budur (diye emretmedim mi?) Böyle iken içinizden birçok kimseyi şeytan yoldan çıkardı. O vakit neye düşünür, akıl eder olmadınız? İşte bu, (dünyada) korkutula geldiğiniz Cehennemdir. Onu inkar ettiğiniz için, bugün girin oraya.” buyuruldu.

Saffat suresi 62-68. ayetlerinde mealen; “Bu (Cennet nimetlerine) konmak mı hayırlı, yoksa (kokusu kötü ve tadı acı olan Cehennemdeki) zakkum ağacı mı?” “Gerçekten biz zakkum ağacını kafirler için (ahirette) bir azab yaptık. O bir ağaçtır ki, Cehennemin dibinden çıkar. Meyvaları, (çirkin) şeytanların başları gibidir. Muhakkak o kafirler bundan yiyecekler de karınlarını bundan dolduracaklar. Ondan doyduktan sonra, onlar için kaynar bir içki var. Sonra da dönecekleri yer şüphesiz ki yine Cehennemdir” buyurulmaktadır.

Zümer suresi 71 ve 72. ayet-i kerimelerinde mealen; “Kafir olanlar bölük bölük Cehenneme sürülür. Nihayet oraya vardıklarında kapıları açılır ve bekçileri onlara şöyle der: “Size içinizden peygamberler gelip de Rabbinizin ayetlerini okumadı mı? Sizi bu gününüze kavuşmakla korkutmadı mı?” Onlar; “Evet, geldi. Fakat (Allahın kafirlere olan azab vadi), azab sözü kafirler üzerine gerçekleşti” derler. (Onlara melekler tarafından şöyle) denilir: “Girin Cehennemin kapılarından, ebediyyen içinde kalmak üzere.” İşte bak büyüklük taslayanların yeri ne kötüdür!..” buyuruldu.

Duha suresi 43-50. ayetlerinde mealen; “Gerçekten (Cehennemdeki) o zakkum ağacı, kafir olanın yemeğidir. Maden tortusu gibi karınlarında kaynar. Kaynar suyun kaynaması gibi. (Allah, Cehennemdeki vazifeli meleklere o kafir için şöyle buyurur): “Onu yakalayın da sürükleyip Cehennemin ortasına atın. Sonra da başının üstüne o kaynar su azabından dökün. (Sonra ona şöyle deyin): Tad bakalım, çünkü sen, (zannınca kavminin arasında) çok şerefli ve çok iyi bir kimse idin. İşte bu azab, sizin (dünyada) şüphe edip durduğunuz şeydir.” buyuruldu.

Nebe suresi 21-30. ayet-i kerimelerinde; “Muhakkak ki, Cehennem (melekler tarafından kafirleri) bir gözetleme yeridir. Kafirler için bir dönüş yeridir. Nice devirler boyunca içinde kalacaklar. Orada ne bir serinlik tadacaklar ne de içilecek bir şey! Bir kaynar su ve irin içecekler. Bir azab ki, (işledikleri amellere) uygun. Çünkü onlar, hesaba çekileceklerini hiç ummuyorlardı. Ayetlerimizi de alabildiklerine yalanlamışlardı. Biz ise her şeyi (Levh-i mahfuzda) yazıp tesbit ettik. (O kafirlere şöyle denilir): “Şimdi tadın artık! Size azab artırmaktan başka bir şey yapacak değiliz.” buyuruldu.

Beyyine suresi 6. ayetinde mealen; “Muhakkak ki, ehl-i kitaptan ve müşriklerden (ibaret) o kafirler Cehennem ateşindedirler. Orada ebedi olarak kalacaklardır. İşte bu kimseler, yaratıkların en kötüsü olanlardır.” buyurulmaktadır.