adem ın vefatı:
adem bir Cuma günü bin yaşında iken vefat etti. Bir rivayette de ikibin yaşında ve bir başka rivayete göre de dokuzyüzotuz yaşında vefat etti. Sealebi, Eshab-ı kiramdan İbn-i Abbas hazretlerinden şöyle rivayet etmiştir: “Deyn (borç) ile ilgili ayet-i kerime nazil olunca, Resulallah buyurdu ki: “Verdiği sözü ilk unutan adem dır. Üç defa unutmuştu. Allah onu yaratınca beline mesh buyurdu. Kıyamete kadar gelecek çocuklarını onun belinden zerreler halinde çıkardı. Hepsi adem a gösterildi. adem bunlar arasında nurlu birini görünce; “Ey Rabbim bu benim evladımdan hangisidir?” dedi. Allah buyurdu ki: “O senin oğlun Davuddur.” adem ; “Onun ömrü ne kadardır?” dedi. Allah; “Altmış senedir” buyurdu. “Onun ömrünü ziyadeleştir” deyince, Allah; “Hayır, ancak sen onun ömrünü artırırsan (kendi ömründen bağışlarsan) olur” buyurdu. adem ın ömrü bin sene idi. Ömründen kırk senesini Davud a bağışladı. Böylece bu bağışı yazıldı ve melekler de şahid kılındı. adem ın ömrü bitip eceli gelince, melekler ruhunu kabzetmeye geldiler. adem ; “Daha ömrümden kırk sene var” dedi. Melekler; “Sen ömründen o kırk seneyi evladın Davud için hibe etmiştin, bağışlamıştın.” dediler. adem (unuttuğu için); “Ben böyle bir bağış yapmadım” dedi. Bunun üzerine Allah, adem ın bağışladığının yazılı olduğu kitabı ona indirdi ve melekleri de şahid olarak bulundurdu. Sonra adem ın ömrünü bin seneye Davud ın ömrünü de yüz seneye çıkardı.”
Yine Sealebi, Ebu Hüreyreden şöyle rivayet etmiştir: Resulallah buyurdu ki: “… adem yeryüzüne indirilince günlerini sayardı. Melek-ül mevt, ruhunu kabzetmeye gelince, Melek-ül mevte dedi ki: “Acele ettin ey Melek-ül mevt! Daha benim ömrümden altmış sene var”. Melek-ül mevt de ona; “Senin ömründen bir şey kalmadı. Sen Allahtan, ömründen bir kısmını evladın Davuda yazmasını istedin” dedi. Bunun üzerine adem (unuttuğu için), “Ben böyle yapmadım” dedi. Resulallah devamla şöyle buyurdu: “İşte adem verdiği sözü unuttu. Zürriyeti de (insanlar da) unuttu (ahd-i misakı unuttular). O zaman Allah kitabını göndererek şahidliği emretti.”
adem vefat etmeden önce onbir gün hasta yattı. Bu sırada evlatlarını toplayıp onlara nasihatler yaptı. Allahın emirlerine uymalarını tenbih etti. Oğulları içinden Şit ı yanına çağırıp ona vasiyetlerini bildirdi. Şit ikiz olmayıp tek doğan oğlu idi. adem ın oğullarından Kabil hased ve kıskançlığı sebebiyle kardeşi Habili öldürünce, Allahadem a bir evlat daha vererek teselli etti Bu evladın ismi, Allahın hibesi (hediyesi) manasına gelen Şit idi. Muhammed ın nuru adem dan Şit a intikal ederek alnında parlıyordu. adem vefat etmeden önce Cebrail gelip, oğlu Şite vasiyette bulunmasını ve onu yerine halef kılmasını söyledi.
adem oğlu Şit ı yanına çağırıp gece ve gündüzdeki kıymetli vakitleri ve bu vakitlerde yapılması gereken ibadetleri öğretti. Nuh zamanında vuku bulacak tufanı önceden ona bildirdi. Tufandan sonraki vuku bulacak hadiseleri de haber verdi. Vasiyetini yazıp Şit a verdi. Sonra da; “Bu bilgileri Kabil evlatlarından gizli tut, onlara bildirme, çünkü Kabil, hasedi sebebiyle kardeşi Habili katletti. Onun evlatları da sana hased edip, seni öldürmeye kalkışırlar!” dedi. Bu emir üzerine Şit babası adem ın kendisine bildirdiği bu hususları gizli tutup, açıklamadı. adem ın vefat etmeden önce oğlu Şit a yaptığı en önemli vasiyetlerden biri şöyle idi: “Yavrum! Bu alnında parlayan nur, son peygamber olan Muhammed ın nurudur. Bu nuru, mümin, temiz ve afif hanımlara teslim et ve oğluna da böyle vasiyette bulun!”
İbn-i Asakir, Kab-ül-Ahbardan şöyle nakletti: adem , oğlu Şit a; “Ey oğlum! Benden sonra halifemsin. Allahı ne zaman zikredersen, anarsan, Onunla beraber Muhammed ın ismini de söyle. Çünkü Onun ismini, ben ruh ve beden arasında iken arşın altında gördüm. Sonra semaları dolaştım. Semanın her tarafında Onun isminin yazılı olduğunu gördüm. Rabbim beni Cennette bulundurdu. Cennette gördüğüm her saray ve her odada Muhammed ın ismi yazılı idi. Yine Onun ismini, hurilerin boyunlarında, Cennet kalelerinde, Tuba ağacı ile Sidret-ül-münteha yapraklarında, meleklerin gözleri arasında, yazılı olarak gördüm. Onun için Muhammed ın ismini çok an! Çünkü melekler Ondan her an bahsederler dedi.”
Mearicün-nübüvve fi medaric-il-fütüvve kitabında adem ın vasiyeti ve vefatı şöyle bildirilmiştir: “adem vefatına kadar evlatları arasında kaldı. Onlara Allahın emrettiği şeyleri bildirdi. Kırkbin evladını gördü. Kendisinin yirmi oğlu ve yirmi kızı var idi. Diğerleri, torunları ve onların evlatları idi. Ömrü bin yıla erişince hastalandı ve oğullarını topladı. Hak tealaya ibadet etmelerini, şeytana ve şeytanın avanelerine uymamalarını emreyledi. Sonra Şit a, Muhammed ın nurunu çok dikkatle muhafaza etmesini vasiyet etti.
adem vasiyetini tekrar etti. Kelime-i Tevhidi söyledi. Zürriyetinden gelecek peygamberlere bu vasiyeti ulaştırmalarını emreyledi. Sonra Şit a döndü; “Ey Şit, benim ecelim yaklaştı. Benden sonra halifem ol. Dini yaymağa gayret eyle. Hak tealayı zikredince, Muhammed ı da birlikte zikret ve Onun ruhaniyetinden istifade eyle.” buyurdu.
adem ın hastalığı ilerleyince, Cebrail gelerek ademin halini sordu. İkisi konuşurlarken Azrail edeple içeri girip selam verdi. “Hak teala selam eder ve evladına senden ötürü baş sağlığı diler.” dedi.
Hazret-i Havva bir köşede oturmuş ağlıyordu. adem ; “Ey Havva, buradan git. Beni, Rabbimin melekleriyle başbaşa bırak.” dedi. Sonra yüzünü Cebrail a çevirdi ve; “Ya Cebrail, ben ölüm şerbetini içer, Rabbime kavuşurum.” deyince, adem ın bu haline Cebrail da ağladı.
adem üzüldü. Bütün melekler ağlaştılar. O anda; “Ey adem, yukarıya bak” diye bir ses işitti. Yukarıya baktı ve Cenneti gördü. Hak teala hazretleri Onun için hazırladığı nimetleri gösterdi. adem , Azraile, “Ey Azrail, çabuk gel ve canımı almada acele et. Zira canım cananı çok istiyor ve ruh kuşum ten kafesinden vatanına uçmak diliyor” dedi. Azrail yaklaştı. Cebrail dedi ki: “Ey Azrail! adem ın ne kadar aziz, büyük olduğunu bilirsin. Bu hususta çok yumuşak hareket etmen lazımdır.” Azrail hiç incitmeden adem ın ruhunu aldı. Böylece canı canana kavuşturdu. Cebrail , adem a bir gömlek giydirdi. Şit a yıkamayı öğretti. Yıkayıp kefenlediler. hadiste buyruldu ki; “adem vefat edince, melekler su ile üç defa yıkadılar. Onu defnettiler, sonra çocuklarına dönerek; “Ey ademoğulları! Ölülerinize böyle yapınız” dediler.” Cebrail , Şit ı imam yapıp dört tekbir ile, bir rivayette otuz tekbir ile bugünkü gibi cenaze namazını kıldılar. Ebu Kubeys dağındaki mağaraya defnettiler. Nuh zamanında vuku bulan tufanda Nuh tabut yapıp, adem ın mübarek cesedini tabutun içine koydu. Gemiye alıp, tufandan sonra Serendibe bıraktı. adem ın defnedildiği yer hususunda değişik rivayetler vardır.
Peygamber efendimiz miraç gecesi birinci kat semada adem ın ruhaniyeti ile görüşmüştür. Bu husus miraçla ilgili Müslimin bildirdiği bir hadiste şöyle bildirilmiştir: “Birinci semaya geldiğimiz zaman, Cebrail birinci kat semanın bekçisine (kapıyı) aç dedi, bekçi; “Kim o!” diye sordu. Cibril, “(Ben) Cibril” diye cevap verdi. “Yanında kimse var mı?” dedi. “Evet yanımda Muhammed var” dedi. “O gönderildi mi” deyince, “Evet” dedi. Bunun üzerine kapıyı açtı. Birinci semaya yükseldiğimiz zaman baktım ki orada bir zat duruyor. Sağında bir takım karaltılar ve sol tarafında bir takım karaltılar var. Sağ tarafına bakınca gülüyor, sol tarafına baktığı zaman ağlıyor. Bu zat (Bana); “Hoş geldin salih evlat ve salih peygamber” dedi. Ben, “Ya Cibril! Bu zat kim?” dedim. Cibril, “Bu ademdir. Sağında ve solundaki şu karaltılar da çocuklarının ruhlarıdır. Sağdakiler Cennetlikler, sol taraftakiler de Cehennemliklerdir. (Bu sebeple) sağ tarafına bakınca gülüyor, sol tarafına bakınca da ağlıyor dedi.” Bir hadiste buyruldu ki; “adem dünya semasındadır. Kendisine ümmetinin (zürriyetinin) amelleri arz olunmaktadır.”