Ey Tanrı, neden bizi sonsuza dek reddettin?
Niçin otlağının koyunlarına karşı öfken tütmekte?
Anımsa geçmişte sahiplendiğin topluluğu,
Kendi halkın olsun diye kurtardığın oymağı
Ve üzerine konut kurduğun Siyon Dağı’nı.
Yönelt adımlarını şu onarılmaz yıkıntılara doğru,
Düşman kutsal yerdeki her şeyi yıktı.
Düşmanların bizimle buluştuğun yerde kükredi,
Zafer simgesi olarak kendi bayraklarını dikti.
Gür bir ormana
Baltayla dalar gibiydiler.
Baltayla, balyozla kırdılar,
Bütün oymaları.
Ateşe verdiler tapınağını,
Yerle bir edip kutsallığını bozdular
Adının yaşadığı konutun.
İçlerinden, “Hepsini ezelim!” dediler.
Ülkede Tanrı’yla buluşma yerlerinin tümünü yaktılar.
Artık kutsal simgelerimizi görmüyoruz,
Peygamberler de yok oldu,
İçimizden kimse bilmiyor ne zamana dek…
Ey Tanrı, ne zamana dek düşman sana sövecek,
Hasmın senin adını hor görecek?
Niçin geri çekiyorsun elini?
Çıkar sağ elini bağrından, yok et onları!
Ama geçmişten bu yana kralım sensin, ey Tanrı,
Yeryüzünde kurtuluş sağladın.
Gücünle denizi yardın,
Canavarların kafasını sularda parçaladın.
Livyatan’ın başlarını ezdin,
Çölde yaşayanlara onu yem ettin.
Kaynaklar, dereler fışkırttın,
Sürekli akan ırmakları kuruttun.
Gün senindir, gece de senin,
Ay ve güneşi sen yerleştirdin,
Yeryüzünün bütün sınırlarını sen saptadın,
Yazı da kışı da yaratan sensin.
Anımsa, ya RAB, düşmanın sana nasıl sövdüğünü,
Akılsız bir halkın, adını nasıl hor gördüğünü.
Canavara teslim etme kumrunun canını,
Asla unutma düşkün kullarının yaşamını.
Yaptığın antlaşmayı gözönüne al,
Çünkü ülkenin her karanlık köşesi
Zorbaların inleriyle dolmuş.
Düşkünler boynu bükük geri çevrilmesin,
Mazlumlar, yoksullar adına övgüler dizsin.
Kalk, ey Tanrı, davanı savun!
Anımsa akılsızların gün boyu sana nasıl sövdüğünü!
Unutma hasımlarının yaygarasını,
Sana başkaldıranların durmadan yükselen patırtısını!