Bunu (yakında, vâhid haberinin geçerliliği hakkında gelen şeyler bâbının evvellerinde) Mâlik ibn Huveyris (radıyallahü anh) söylemiştir.
7352 Bize Şu’be tahdîs etti ki, Ebû Cemre Nasr ibnu İmrân ed-Dab’î şöyle demiştir: İbn Abbâs radıyallahü anhüma beni kendi serîri üzerine oturturdu. O bana şöyle derdi: Abdu’l-Kays elçileri (Bahreyn taraflarından) Rasûlüllah’ın huzuruna geldikleri zaman:
— “Hey’et kimlerdendir?” diye sordu. Onlar:
— Biz Rabîa kabîlelerindeniz, dediler. Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem):
— “Hoş geldiniz! Allah sizi utandırmasın, pişman etmesin!” buyurdu.
Bunun üzerine onlar:
— Yâ Rasûlallah! Seninle bizim aramızda kâfir olan Mudar kabileleri vardır. O hâlde bize kestirme birşey emret de, o sebeble bizler cennete girelim ve onu arkamızda kalanlarımıza haber verelim! dediler.
Bu arada Rasûlüllah’a içkileri de sordular. Rasûlüllah onları dört şeyden nehyetti ve dört şeyi de emretti: Onlara yalnız Allah’a îmân ile emrettikten sonra:
— “Yalnız Allah’a îmân etmek ne demektir, bilir misiniz?” diye sordu.
Onlar:
— Allah ve Rasûlü en bilendir! dediler. Rasûlüllah:
— “Ortaksız ve yalnız olarak Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah ‘ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmek, namazı kılmak, zekâtı vermek -râvî dedi ki: Zannederim ki, burada ramazân orucu da vardır-, ganimetlerden beşte birini vermenizdir” buyurdu.
Ve onları dört şeyden: Dubba’dan, hantem’den, muzeffet’ten ve nakîr (denilen kaplara hurma yahut üzüm şırası koymak)dan nehyetti. Bazen İbn Abbâs’ın “Muzeffet” yerine “Mukayyer” dediği de vardır.
Rasûlüllah:
— “Bunları ezberleyin ve bunları gerinizde bıraktığınız kavim ve kabilelerinize tebliğ ediniz!” buyurdu.