7283 Bize Hişâm ibn Urve, babası Urve’den; o da Ebû Humeyd es-Sâidî (radıyallahü anh)’den şöyle tahdîs etti: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) İbnu’l-Utebiyye (veya İbn Luteybiyye denilen) bir zâtı Suleym oğulları sadakaları üzerine âmil ta’yîn etmişti. Bu adam zekât mallarını toplayıp geldiği ve Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) onu hesaba çektiği zaman, bu adam:
— Bu sizin zekât malınızdır. Bu da bana hediye verilmiştir, dedi. Bunun üzerine Rasûlüllah ona:
— “Eğer sen doğru söyleyen bir kimse isen (mal me’mûru olmayıp da) babanın evinde yahut ananın evinde otursaydın sana hediyen gelir miydi?” buyurdu.
Bundan sonra Rasûlüllah mescidde ayağa kalktı ve insanlara bir hutbe yaptı, Allah’a hamdedip O’na sena eyledi. Sonra “Amma ba’du” (Sözün bundan sonrası şudur) diyerek şunları söyledi:
— “Ben sizlerden birtakım adamları, Allah’ın bana tevliyet verdiği bâzı işler üzerine âmil ta’yîn ediyorum, sonra sizlerden herhangibiriniz geliyor ve: Bu mal sizindir, şu da bana verilen bir hediyedir, diyor! O zât doğru söyleyici bir kimse ise babasının evinde yahut anasının evinde otursa da kendisine verilen hediyesi ona gelecek miydi bir görseydi ya! Allah’a yemîn ederim ki, zekât âmillerinden herhangibiriniz topladığı mallardan haksız olarak herhangi birşey alırsa, muhakkak kıyâmet günü o kimse, aldığı malı boynuna yüklenerek Allah’ın huzuruna gelecektir. Dikkat edin: Sakın ben sizlerden hiçbir kimseyi, boynunda inlemesi olan bir deve ile yahut böğürmesi olan bir sığır ile yahut melemekte olan bir davar ile Allah ‘ın huzuruna gelmesini tanımayayım!” buyurdu.
Sonra iki elini, ben O’nun iki koltuk altlarının beyazlığım görünceye kadar kaldırdı da:
— “Dikkat edin! Sizlere Allah’ın emirlerini tebliğ ettim mi?” buyurdu.