7029 Habbâb ibnu’l-Erett (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) Ka’be’nin gölgesinde kaftanını yastık ederek dayandığı bir sırada kendisine (Kureyş müşriklerinin işkencelerinden) şikâyet etmiştik:
— Yâ Rasûlallah! Bizim için Allah’tan nusrat dileyemez misin? (Bunların zulmünden) kurtulmamız için Allah’a duâ edemez misin? demiştik.
Bunun üzerine Rasûlüllah şöyle buyurdu:
— “Sizden önceki ümmetler içinde öyle (mazlum) kişi bulunmuştur ki, müşrikler tarafından yakalanır, onun için yerde bir çukur kazılır, o kişi o çukurun içine gömülürdü. Sonra büyük bir testere getirilir, onun başı üzerine konulurdu da başı iki kısma ayrılırdı. (Bir başkasına da) demir taraklar ile etinin altındaki kemiği ve sinirleri taranırdı da, bu işkenceler o mü’mini dîninden çevirmezdi. (Sahâbîlerim!) Allah’a yemîn ederim ki, şu İslâm Dîni, herhalde ve muhakkak surette kemâle erecektir. Hattâ o derecede ki, bir süvârî (tek başına) San’â’dan Hadramevt’e kadar (selâmetle) gidecek de Allah’tan başka hiçbirşeyden korkmayacaktır ve bir de yolcu (koyun sahibi ise) koyunu üzerine kurt saldırmasından korkacaktır. Fakat sizler acele ediyorsunuz!”.