“… Yeminin keffâreti, ailenize yedirmekte olduğunuzun orta derecesinden on yoksulu doyurmak, ya onları giydirmek, yahut bir kul âzâd etmektir. Fakat kim bulamazsa üç gün oruç (tutması lâzımdır). İşte bu, ahdettiğiniz vakit yeminlerinizin keffâretidir…” (el-Mâide: 89).
Ve bir de “… Artık içinizden kim hasta olur, yahut başından bir eziyeti bulunursa, ona oruçtan, ya sadakadan yahut da kurbandan biriyle fidye (vâcib Olur)… ” (el-Bakara: 196). âyeti indiği zaman, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’in Ka’b ibn Ucre’ye emrettiği şey vardır.
Ve İbn Abbâs’tan, Ata ibn Ebî Rebâh’tan ve İkrime’den, Kur’ân-ı Kerîm’de “Min siyâmin ev sadakatin ev nusukın” diye “Ev, ev” harfleriyle olanlar da bunun sahibi muhayyerdir diye zikrolunuyor. Nitekim Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) fidyede Ka’b ibn Ucre’yi muhayyer kılmıştır.
6793 Ka’b ibn Ucre (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Ben O’nun, yani Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’in yanına geldim:
— “Bana yakın gel!” buyurdu. Yanına yaklaştım.
— “Haşerelerin sana eziyet veriyor mu?” diye sordu.
— Evet veriyor, dedim.
— ” (Başını tıraş et!) Sana oruçtan yahut sadakadan yahut kurbandan bir fidye lâzımdır” buyurdu.
İbn Şihâb dedi ki: Bana İbnu Avn, Eyyûb’dan tahdîs etti ki, o: “Sana üç gün oruç yahut kurban yahut altı fakiri doyurmak…” diye söylemiştir.