İbn Omer de şöyle dedi: Omer, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’e: Ben hurmalı bir arazîye nail oldum ki, şimdiye kadar ondan daha kıymetli bir mala nail olmamıştım, dedi. Peygamber de ona:
“İstersen aslını habs (yani vakf) edersin, gelirini de sadaka yaparsın” buyurdu.
Ebu Talha da Peygamber’e:
Mallarımın bana en sevimli olanı, mescidin karşısında bulunan Beyruhâ bustânıdir, demiştir.
6792 Ebû Hureyre (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Bizler Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’ın beraberinde Hayber günü yola çıktık. Biz Hayber’de ne altın, ne gümüş ganimeti aldık. Biz oradan birçok mallar (yani hayvan sürüleri), elbiseler ve eşyalar ganimet aldık. Dubayb oğulları’ndan bir adam kendine âid olan Rifâa ibn Zeyd adında bir köleyi Rasûlüllah’a hediye etti. Bu hizmetçi oğluna Mıd’am da denilirdi. (Siyah bir köle idi.) Rasülullah bunu Medine yakınındaki Vâdi’l-Kurâ’ya doğru yollandırdı. Vâdi’l-Kurâ’da bulunduğu zaman bu Mıd’am’a, Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’ın eşyasını indirirken, kimin attığı bilinmeyen bir ok isabet etti ve öldürdü. Bunun üzerine insanlar:
— Cennet ona mübarek olsun! dediler.
Rasûlüllah da:
— “Hayır! Nefsim elinde bulunan Allah ‘a yemin ederim ki, Hayber gününde ganimetler bölüşülmeden almış olduğu bir örtü, şimdi onun üzerinde bir ateş olup yanmaktadır” buyurdu.
İnsanlar bunu işitince (korktular), bir adam bir tane yahut iki tane ayakkabı tasmasını getirdi. Peygamber:
— “Ateşten bir ayakkabı tasması yahut ateşten iki tane ayakkabı tasması!” buyurdu.