"Enter"a basıp içeriğe geçin

Buhari 5825

5825 Âişe (r. anha) şöyle demiştir: Rasûlüllah’a sihir yapılmıştı. Hattâ bâzı işi işlemediği hâlde kendisine o işi yapar olduğu hayâli verilirdi. Nihayet günün birinde benim yanımda iken Allah’a tekrar tekrar duâ etti. Sonra bana:

— “YâÂişe, bildin mi? Allah bana, fetva istediğim şey hakkında fetva vermiştir” buyurdu.

Ben:

— Bu nedir yâ Rasûlallah? dedim. O şöyle buyurdu:

— “Bana iki kişi geldi. Bunlardan biri baş ucumda, diğeri de ayak ucumda oturdu. Sonra bunların biri arkadaşına:

— Bu adamın hastalığı nedir? diye sordu. Öteki;

— Sihir yapılmıştır, diye cevâb verdi. Beriki yine:

— Ona kim sihir yapmıştır? dedi.

— Zurayk oğulları’ndan Yahûdî Lebîd ibnu’l-A’sam, diye cevâb verdi.

Sonra:

— Bu sihir ne içinde yapılmıştır? diye sordu. Öbürü:

— Bir tarak, saç-sakal tarantısı ve erkek hurmanın kurumuş çiçek kapçığı içinde, diye cevâb verdi.

Bu sefer o:

— Bu sihir nerededir? dedi. O da:

— Zû Ervân Kuyusu’nun içindedir, dedi”.

Râvî dedi ki: Bunun üzerine Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) sahâbîlerinden bir grup insan içinde olarak bu kuyuya gitti ve ona baktı, kuyunun üzerinde hurma ağacı vardı. Sonra Âişe’ye döndü de:

— “Yâ Âişe! Allah’a yemîn ederim ki, kuyunun suyu muhakkak kına suyu gibi kırmızımtırak, hurma ağacı (nın uçları) da muhakkak şeytanların başları gibidir!” buyurdu.

Ben:

— Yâ Rasûlallah! Onu çıkardın mı? dedim. Rasûlüllah:

— “Hayır, amma bana gelince, Allah bana afiyet, ve şifâ vermiştir. Sihri çıkarmakla insanlar üzerine ondan bir şerr yayacağımdan endîşe ettim” buyurdu.

Rasûlüllah kuyunun gömülmesini emretti, o da gömüldü.