Ve Yüce Allah’ın şu kavli:
‘O, sudan bir beşer yaratıp da onu soy sop yapandır. Rabb’in kemâliyle kadîr bulunuyor” (el-Furkaan: 54)
5144 ez-Zuhrî şöyle demiştir: Bana Urve ibnu’z-Zubeyr, Âişe (r.anha)’den olmak üzere şöyle haber verdi: Ebû Huzeyfe ibn Utbe ibn Rabîa ibn Abdi Şems -ki bu Ebû Huzeyfe, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) ile beraber Bedir gazasında bulunmuştu- Salim ibn Ma’kıl’ı oğul edinmişti. Nitekim Peygamber de Zeyd ibn Hârise’yi oğul edinmişti. Aynı zamanda Sâlim’e, kardeşi Velîd ibn Utbe ibn Rabîa’nın kızı Hind’i nikâh etmişti. Halbuki Salim, Ensâr’dan (Subeyte adında) bir kadının kölesi idi. Câhiliyet zamanında bir kimse birisini evlâd edinirse, insanlar o evlâdlığı o kimsenin adiyle çağırırlardı. (Fulân’ın oğlu Fulân derlerdi). Ve evlâdlık -neseb yönünden oğul gibi- o kimsenin mirasından mîrâs alırdı. Bu töre, Yüce Allah “Evlâdlıklarınızı (neseb) babaları adiyle çağırınız. Bu, Allah indinde daha doğrudur. Eğer babalarını bilmiyorsanız, o hâlde dinde kardeşleriniz ve dostlarınızdırlar…” (el-Ahzâb: 5) kavlini indirinceye kadar devam etti. Bu âyetin inmesi üzerine artık âzâdlı köleler ve evlâdlıklar nesebi babaları adına döndürüldüler. Bunlardan babalan bilinmeyenler de (eski efendisine) dînde dost ve kardeş oldu.
Bu vaziyet üzerine Kureyşli, sonra Amirli olan Süheyl ibn Amr’ın kızı Sehle -ki Ebû Huzeyfe’nin öbür karısıdır, Subeyte’nin de ortağıdır-Peygamber’e geldi ve:
— Yâ Rasûlallah! Biz Sâlim’i oğul edinmiştik. Halbuki Allah evlâdlık hakkında bildiğiniz âyeti indirdi (Şimdi ne buyurursun)? diye sordu.
Buhârî’nin şeyhi Ebû’l-Yemân bu hadîsi müellif Buhârî’ye bu suretle zikretti