4959- Ve Süleyman ibn Harb ile Ebu’n-Nu’mân şöyle dediler Bize Hammâd ibnu Zeyd, Eyyûb es-Sahtıyânî’den tahdîs etti ki, Muhammed ibn Sîrîn şöyle demiştir: Ben, içlerinde Abdurrahmân ibnu Ebî Leylâ’nın da bulunduğu bir müzâkere halkasında idim. İbnu Ebî Leylâ’nın arkadaşları ona çok ta’zîm ediyorlardı. İbnu Ebî Leylâ, kocası ölen kadının iddeti hakkında:
— İki müddetin en uzağıdır, dedi.
Bunun üzerine ben Subey’a bintu’l-Hâris’in hadîsini, Abdullah ibn Utbe’den senediyle tahdîse başladım. Onun arkadaşlarının bâzısı beni susturmak için dudağını ısırıp işaret etti. Muhammed ibn Sîrîn dedi ki: Ben onun bu görüşü inkâr ettiğini anladım. Bunun üzerine ben de ona:
— Eğer ben Abdullah ibn Utbe Kûfe’nin bir nahiyesinde bulunurken onun üzerine yalan söylemiş isem, o takdirde ben çok cür’etli bir kimseyimdir, dedim. O da bana karşı inkâr işareti yaptığından utandı. İbnu Ebî Leylâ: Lâkin amcası İbn Mes’ûd bunu söylemedi, dedi. ibn Sîrîn dedi ki: Ben bundan sonra Ebû Atıyye Mâlik ibnu Âmir’e kavuştum da ona bu hadîsi tesbît etmek için sordum. Mâlik, bu Subey’a hadîsini (Abdullah ibnu Utbe’nin Subey’a’dan tahdîs ettiği gibi) bana tahdîs etmeye koyuldu. Bunun ardından ben Mâlik ibn Âmir’e:
— Sen Abdullah ibn Mes’ûd’dan bu konuda birşey işittin mi? diye sordum.
—Biz Abdullah ibn Mes’ûd’un yanında idik. O: Sizler kadın üzerine ruhsat yapmıyor da onun aleyhine tağliz mı yiyorsunuz (yanı müddetin uzununu mu tatbik ediyorsunuz)? En kısa olan bu en-Nısa Sûresi -et-Talâk Sûresi- en uzun sûreden (yani en uzun sure olan el-Bakara’dan) sonra indi: “Yüktü kadınların iddetleri, yüklerini koymaları (yani doğurmaları ile biter)”.