“Ey îmân edenler, seslerinizi Peygamber’in sesinden yüksek çıkarmayın. O’na sözle birbirinize bağırdığınız gibi bağırmayın. Ki siz farkına varmadan amelleriniz boşa gidiverir” (Âyet: 3).
Buradaki “Lâ teş’urûn”, “Lâ ta’lemûn”, yani “Bilmeyerek” ma’nâsınadır. “eş-Şâir” sözü de bu “Şuur” kökündendir.
4894 Abdullah ibnu Ebî Muleyke şöyle demiştir: Çok hayır işleyici iki kişi hemen hemen helak olacaklardı. Ebû Bekr’le Omer’i kasdediyorum. Bunlar huzuruna Temîm oğulları süvarileri geldiği zaman, Peygamber’in yanında seslerini yükselttiler. Bunların biri (yânı Omer) Peygamber’e Mucâşî’ oğulları’nın kardeşi olan el-Akra’ ibn Hâbis’i emîr ta’yîn etmesini işaret etti. Diğeri de başka birini işaret etti.
Râvî Nâfi’ ibn Omer: Ben bu işaret edilen kimsenin ismini ezberimde tutamıyorum, demiştir.
Bunun üzerine Ebû Bekr, Omer’e:
— Sen mutlak olarak bana muhalefet etmek istiyorsun, dedi. Omer de:
— Ben sana muhalefet etmek istemedim, dedi.
Böylece bu konuda sesleri yükseldi. Bunun üzerine Allah “Ey îmân edenler, seslerinizi Peygamber’in sesinden yüksek çıkarmayın…” âyetini indirdi
Abdullah ibnu’z-Zubeyr: Artık Omer bu âyetten sonra Peygamber’in kendisinden sorup anlamak isteyeceği kadar sesini Rasûlüllah’a işittirmez oldu, dedi. Abdullah bu kısmı büyük babasından, yânı Ebû Bekr’den zikretmedi