Ve insanları sarhoş görürsün… (Âyet: 2).
4788 Ebû Saîd el-Hudrî (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle dedi: “Azîz ve Celîl olan Allah kıyâmet günü:
— Yâ Âdem! Der. Âdem de:
— Lebbeyke Rabbena ve sa’deyk ( Ey Rabb’imiz, emrine tekrar tekrar icabet eder ve her emrini yerine getirmeye girişirim)! der.
Bir sesle kendisine:
— Şübhesiz Allah sana zürriyetinden cehenneme gidecekleri halk arasından seçip dışarı çıkarmanı emrediyor! Diye nida edilir. O da:
— Yâ Rabb! Cehenneme gönderileceklerin mikdân ne kadardır? Diye sorar.
Allah:
— Her bin kişiden -sanırım ki şöyle buyurdu:- dokuzyüz doksandokuzu, buyurdu.
İşte Allah, Âdem ‘e böyle buyurduğu zaman (bunun verdiği dehşetli korkudan) gebe kadın çocuğunu düşürür, çocuk da ihtiyarlar. Ve sen o anda insanları sarhoş (olmuş gibi) görürsün. Halbuki onlar sarhoş değildirler. Fakat Allah’ın azâbı pek çetindir. ”
Bu haber sahâbîlere ağır geldi, hattâ korkudan yüzlerinin rengi değişti. Bu hâl üzerine Peygamber: “Ye’cûc ve Me’cûc’den dokuzyüz doksandokuz olarak sizden bir kişi çıkarılır. Sonra sizler mahşer halkının toplamı içinde beyaz öküzün derisi üzerindeki siyah bir tüy mesâbesindesiniz. Yâhud da siyah bir öküzün derisinde sanki beyaz bir tüy gibisiniz. Ben sizlerin cennet ehlinin dörtte biri olmanızı kuvvetle umarım” buyurdu.
Biz:
— Allâhu Ekber dedik. Bundan sonra Peygamber:
— “Ben sizlerin cennet ehlinin üçte biri olmanızı umarım” buyurdu.
Bizler yine tekbîr ettik. Bundan sonra da:
— “Ben sizlerin cennet ehlinin yarısı olmanızı umarım” buyurdu.
Biz yine Allâhu Ekber diyerek tekbîr getirdik.
Ebû Usâme, el-A’meş’ten yaptığı rivayetinde “Bi” cerr harfiyle: “Sen insanları sarhoşlar görürsün, Halbuki onlar sarhoş değillerdir” şeklinde ‘söylemiştir.
Cerîr ibn Abdilhamîd, İsâ ibni Yûnus ve Ebû Muâviye de: “Sekrâ ve mâ hum bi-sekrâ” şeklinde söylediler