4191 Câbir ibn Abdillah (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Bizler Rasûlüllah’ın beraberinde Necd gazvesine gittik. Rasûlüllah büyük büyük ağaçları çok olan bir vâdî içinde iken kendisine gün ortasının şiddetli sıcağı erişti. Rasûlüllah bir ağacın altına indi, gölgesinde gölgelendi, kılıcını da o ağaca astı. Sefer halkı da gölgelenmek üzere ağaçlık içinde dağıldılar. Bizler bu şekilde serinlediğimiz sırada birden Rasûlüllah bizleri çağırdı. Bizler hemen yanına geldik ve Rasûlüllah’ın önünde oturan bir bedevî ile karşılaştık. Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem):
— “Ben uyurken bu bedevî Arab bana gelmiş, kılıcımı alarak kınından çekmiş. Bu sırada ben uyandım. Kılıcımı kınından çıkarmış, başucumda dikiliyordu. Bana:
— Şimdi seni benden kim kurtarır? Dedi. Ben:
— Allah kurtarır, dedim.
O kılıcı kınına soktu, sonra da oturdu. İşte o zât, budur” buyurdu.
Câbir: Rasûlüllah o bedeviyi cezalandırmadı, demiştir.