4150 Enes ibn Mâlik (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Muhâcirler’le Ensâr Medine etrafına hendek kazmaya ve sırtları üzerinde toprak taşımaya başladılar. Bu çalışma sırasında onlar:
Nahnu ‘llezîne bâyeû Muhammeden Ale’l-İslâmi mâ bakıynâ ebeden (Biz hayâtta kaldığımız müddetçe dâima İslâm üzerinde sebat edeceğimize Muhammed’e söz vermiş kimseleriz) beytini söylerlerdi.
Enes dedi ki: Peygamber de onlara cevâb vererek:
“Allâhumme innehu lâ hayra illâ hayru’l-âhireh Fe-bârik fi’l-Ensâri ve’l-Muhâcireh” (Yâ Allah, âhiret hayrından başka hayır olmadığı muhakkaktır. Onun için Sen bu işi Ensâr ve Muhacirler hakkında bereketli kıl) beytini söylerdi.
Yine Enes dedi ki: Sahâbîlere o zaman avucum (yahut iki avuç) dolusu arpa getirilir, akabinde bu onlar için, eskiliğinden tadı ve kokusu değişmiş et yağı ile pişirilip yemek yapılır ve topluluğun önüne konulurdu. Topluluk aç oldukları hâlde bu yağın sertliği, bozuk tadı boğazda kalırdı; bu yağın hoşa gitmeyen bir kokusu da vardı.